@veskerazem
|
18.BÖLÜM Bebeğimizin ilk banyosunu yaptırıp temiz kıyafetlerini giydirmiştik. Şu an harika görünen bu meleği ısırmamak için kendimizi zor tutuyorduk. O kadar tatlıydı ki! Buğlem’i beşiğine yatırıp yatağa uzandım. Yaklaşık iki haftadır okuyamadığım kitabımı elime alıp okumaya başladım. Az sayfası kalmıştı, bugün bitirmek istiyordum. Akşamüzeri kızlar Buğlem’i görmeye gelecekti, heyecanlıydım. Cihan ise market alışverişi yapmaya gitmişti. Bana her daim yardımcı oluyordu ama yarın kliniğe gidecekti. Onun yokluğunda nasıl davranacağımı bilmiyordum. İlk defa kızıma yalnız bakacaktım. Başaracaktım, anneydim, başarmak zorundaydım. Kitabımın son cümlesini okuyup doğruldum ve onu rafa koydum. Buğlem’in gözlerini açmış olduğunu gördüğümde onu kucağıma alıp sarıldım ve yatağın üzerine bıraktım. Kollarını ve bacaklarını oynattı, kafasını çevirmeye başladı. Acıktığını anlamıştım. Onu tekrar kucağıma aldım ve karnını doyurmaya başladım. Kapının anahtarla açıldığını duydum ve kızımı rahatsız etmemek için hareket etmedim. Cihan yanımıza gelip bizi gülerek izlemeye başladı. Ona tebessümle karşılık verdim ve kızımızı kucağına uzattım. Baba kız birbirleriyle vakit geçirirken yatağımı ve beşiği topladım, odayı havalandırdım. İyileşmeye başlamıştım. Artık daha rahat hareket ediyordum. Mutfağa gidip Cihan’ın aldıklarına baktım, kızlar için tatlı yapmaya karar verdim. Salona dönüp Cihan’la Buğlem’i kontrol etmek istedim. Buğlem koltukta yatıyorken Cihan üzerine eğilmiş bir şeyler anlatıyordu. Yanlarına yaklaşıp Cihan’ın şakağından öpüp kaçarak uzaklaştım. Arkamdan “Annen oyun oynamayı çok seviyor,” diye söylendiğini duydum. Malzemeleri ayarlayıp yapmaya başladım, bir yandan da meyve atıştırıyordum. Duvardaki saati kontrol edip kızların gelmesine az kaldığını gördüm ve hızlandım. Tatlılarım hazır olduğunda dolaptan yaptığımız şerbeti çıkardım. “Cihan!” diye seslenip yanlarına gittim. Buğlem’e dışarıyı gösterdiğini görüp gülümsedim ve “Üzerini değiştirelim,” dedim. Odamıza gidip onun küçük dolabını açtık. Yatak odamız büyük olduğu için ayrı bir oda yapmamıştık, odanın bir köşesini onun için ayırmış beşik ve dolap koymuş, oyuncaklarını raflara yerleştirmiştik. Buğlem’i giydirip babasına verdim ve kendim giyindim. Uyuyan kızımı beşiğine yatırıp odadan çıktım ve salonda oturan kocamın yanına gittim, onun yanına oturup omzuna yaslandım. “Yarın işe gideceğim ama hiç gitmek istemiyorum,” dedi. “Nasıl ayrılacağım sizden?” “Böyle giderse yaptığın işi unutacaksın,” diye şaka yaptım. “Eve geldiğinde bizi göreceksin zaten, hayatım.” “Eve gelmek için dakikaları sayacağım,” deyip elimin üzerini öptü. Kapının çaldığını duyup ayaklandık ve arkadaşlarımı içeri aldık. Cihan, Merve’nin eşi Murat’la tokalaşırken ben kızlara sarıldım. “Hoş geldiniz,” deyip Cihan’ın yanına oturdum. “Nasılsınız?” diye sordum. Onları gördüğüme mutlu olmuştum. “İyiyiz,” deyip merakla yüzüme baktılar. “Bebek nerede?” “Yeni uyudu,” edim. “Uyansın, hemen getireceğim.” Kafalarını sallayıp birbirlerine baktılar. “İlk yeğenimizi çok merak ediyoruz,” dediler. “Çok heyecanlıyız.” “Ben daha çok heyecanlıyım,” dedi Merve. “İlk defa bebek görecekmişim gibi hissediyorum.” Murat ona gülüp elinin üzerini okşadı. “Sakin ol,” dedi. “Göreceksin birazdan.” “Göreceğim inşallah,” diye mırıldandı. Sıla sessizliği fırsat bilerek “Bakması zor oluyor mu?” diye sordu. “Hayır,” dedim. “Hiç zor olmuyor. Uyansa da baksam diyorum çoğu zaman.” “Ne güzel,” diye mırıldandı Ravza. “Gerçekten, uyansa da baksak!” Güldüğümüzde ağlama sesi duyuldu. “Duydu sizi,” diyerek ayaklandım ve bebeğimin yanına gittim. Önce karnını doyurdum sonra üzerini düzeltip odadan çıkardım. Salona girdiğimde bakışlar bana döndü. Koltuğa oturduğumda kızlar yanıma gelip bebeğime baktılar. “Allah’ım,” diyerek iç çekti Ravza. “Çok güzel!” “Öyle,” dedi Merve ve parmaklarını kavradı. “Minicik.” Kafamı sallayıp güldüm. Önce Merve’nin kucağına verdim, sonra sırayla diğerlerinin. Huysuzlandığında koltuğun yanındaki pusetine yatırdım. Küçük gözleriyle etrafa bakmaya başladı ve esnedi. Cihan ayağa kalktığında hazırladıklarımı getireceğini biliyordum. Sehpaları ayarlayıp onun gelmesini bekledim. İçecekleri ve tatlıları aynı anda getirip servis etti. “Afiyet olsun,” deyip Murat’la ilgilenmeye başladılar. Ezan saatinin yaklaştığını belirten bildirim geldiğinde Merve eşine baktı. Murat açıklarcasına,” Düzeneği kurdum, ezan öyle okunacak,” dedi. Merve memnuniyetle gülümsedi. Ravza ve Sıla’nın birbirleriyle konuştuklarını fark edip onlara baktım. Bakışlarımı fark edip gülüştüler. “Sonra konuşuruz,” dediklerinde utandıklarını anlamıştım. Merve Buğlem’e bakıp “Bir daha versene kucağıma,” dedi. Buğlem’i kucağında verdiğimde Murat’ın yanına gitti. Murat bebeği sevip dua okuduktan sonra “Maşallah,” dedi. “Sağlıkla büyür inşallah.” Ağlamaya başladığında Cihan ayaklanıp kızımızı Murat’tan aldı. “Biz gidelim, rahat etsin,” deyip hediyelerini bıraktılar ve ayaklandılar. Onları yolcu ederken Buğlem kucağımda uyumaya başlamıştı. Onu beşiğine götürdüğümde Cihan’ın bulaşıkları makineye yerleştirdiğini gördüm. Yanına gidip beline sarıldım. Kolumu tutup beni önüne çekti, tezgâhla onun arasında kalmıştım. Kollarımı boynuna dolayıp ona sarıldım. Dolaptan çıkarıp yemeğimizi ısıttım ve hızlı bir şekilde yememizi sağladım. Cihan’ın kıyafetlerini ütülemeye başladığımda onun randevularını kontrol ettiğini ve yeni ayarlamalar yaptığını gördüm. Hâlâ biraz zorlandığım için namazıma başlayamamıştım. Onu seyrettim ve Kur’an okumasını dinledim. Bebeğimin altını değiştirip vücuduna krem sürdüm ve yatağa yatırıp yanına uzandım. Hareket ederek tavanı izlemeye başladı. Cihan da yanımıza gelip diğer tarafa yattığında kızımızı ortamıza almış olduk. Aklıma gelenle yavaşça doğrulup “Teyzelerinin hediyelerine bakalım, anneciğim,” dedim. Salona gidip paketleri aldım ve içindeki kıyafetleri teker teker kızıma ve babasına gösterdim. İçindeki altınları da alıp kutuya koydum. Bunların hepsini kızımızın geleceği için saklayacaktık. O kucağımızdayken salona geçip bir film açtık. Getirdiğim atıştırmalıklardan yerken sessiz olmak için çabalıyorduk. Babasının göğsünde uyuyakalan kızımı kucaklayıp beşiğine götürdüm. Cihan’a yaslanıp filme devam ettim. Film bitiminde salonu ve mutfağı toparlayıp yatağımıza geçtik. “Hayatımın en güzel annesi sensin,” diyerek saçlarımı okşadığında kafamı eline bastırdım. “Aşkım,” deyip avuç içinden öptüm. “Dünyanın en güzel babası ve eşisin.” “Senin için öyle olayım,” dedi. “Dünya umurumda değil.” Güldüğümde üzerime eğildi ve dudaklarını boynuma bastırdı. Sarılarak dakikalar geçirdik. Sabah kliniğe gideceği için onun erken uyumasını istedim. Gözlerini kapattığında en sevdiğim şeyi yaptım, kafamı göğsüne yasladım. Kızımla birlikte en şık kıyafetlerimizi giymiştik ve babamızın gelmesini bekliyorduk. Bugün onu ilk defa kızımla karşılayacaktım ve heyecanlıydım. Buğlem’i önünü görebileceği şekilde çevirip sıkıca tuttum. Tüm hazırlığı birlikte yapmıştık. O pusetinde yatarken ben ona sebzeleri tanıtıp yemek hazırlamış, ona gösterdiğim tabaklardan hangisini tuttuysa onları ayarlamıştım. Camdan bakıp Cihan’ın arabadan indiğini gördüğümde “Baba geldi kızım,” diye heyecanla konuştum. Kapıyı anahtarla açmasını istemediğimde kapıyı açıp onu beklemeye başladım. Kapının önüne geldi ama anahtarını bulmakla meşgul olduğu için bizi görmemişti. “Hoş geldin canım,” dediğimde bize baktı. Önce gülümsedi sonra baştan ayağa bizi süzdü. “Hoş buldum, güzellerim.” İçeri girip eğildi ve Buğlem’in boyuna geldi. “Babam,” deyip ellerini öptü. “Ne güzel bir karşılama bu böyle?” Buğlem hıçkırdığında onu kucağına alıp sarıldı. “Tüm yorgunluğum gitti şu an,” dedi ve alnımdan öptü. “Nasılsın karıcığım?” diye sordu. “Çok iyiyim,” deyip Buğlem’i aldım. Banyoya gittikten kısa bir süre sonra geldiğinde mutfağa geçtik. “Ne çok şey hazırlamışsın,” diyerek hayretle konuştu. “Kendini yormasaydın keşke.” “Yorulmadım ki,” deyip omuz silktim. “Buğlem’le birlikte hazırladık. Tabakları o seçti.” “Öyle mi kızım?” diyerek saçlarını okşadı. “Ne kadar akıllısın sen, aferin sana.” Hafifçe yanaklarından öptü, ardından benimkilere sertçe dudağını bastırdı. “Yiyelim hadi, çok acıktım.” Bizi yerimize oturtup yemeklerimizi böldü. “Her gün böyle karşılanmak isterim.” “Her gün böyle karşılarız seni,” dedim. Buğlem’e biraz su içirip yemeğime devam ettim. Elindeki oyuncağıyla oynayan bebeğimin üzerinden ilgi eksik olmuyordu. Cihan, kızıyla sohbet ederek yemeğini bitirdiğinde ben sadece onları dinlemiştim. Buğlem uyumaya başladığında Cihan onu beşiğine yatırıp geldi ve bana yardım etti. Namazını kılıp bitkileri suladı. Onun için hazırladığım çayı elimden aldı. “Çok özledim bugün sizi,” dedi. “Her fırsatta fotoğraflarınıza baktım.” “Bizde seni özledik. Birkaç saat alışamadık ama sonra bir sorun kalmadı.” Birbirimize gülerek bakarken kapı tıklatıldı ve Cihan bakmaya gitti. İçeriye Ozan’la birlikte girdiğinde sırıtarak bana bakıyordu. “Yeğenim nerede?” diye sordu. Nefes nefeseydi. “Ağabey, iyi misin?” diye sordum. “İyiyim,” dedi. “Aniden Buğlem’i görme isteği geldi, koşarak geldim buraya.” Gülüp ona koltuğu işaret ettim. “Yeni uyudu, sen otur ben sana çay getireyim. Uyanınca seversin.” “Tamam, iyi olur,” deyip oturdu. Onları ağabey kardeş yalnız bırakıp mutfağa geçtim ve çayını ona uzattım. Çayını yavaş içip Cihan’a işle alakalı sorular sormaya başladı. Kızımı merak edip “Ben bir Buğlem’e bakayım,” deyip ayağa kalktım. “Uyandıysa hemen getir,” diyen Ozan’a gülüp salondan çıktım. Beşiğinde gözlerini açıp etrafı izleyen kızımı kucağıma aldım. “Amcan gelmiş,” diyerek konuşmaya başladım ve altını değiştirdim. Aç olmadığını hareketlerinden anlamıştım. Onu salona getirdiğimde Ozan ayağa kalkıp kucağımdan aldı. “Amcacığım,” dedi. “Ben seni nasıl özledim, biliyor musun?” Buğlem kucağında hareket etti ve esneyip kendini rahatlattı. “Hareketlerini bile yemek istiyorum,” deyip parmağını ağzına aldı ve dişlerini bastırdı. Buğlem’in gülümsediğini gördüğünde tekrarladı. Ozan’a bakarken gülümsediğim diğer neden de onda baba olma isteği görmemdi. Ozan Buğlem’i uyutup gitmişti. Yatağımızda birbirimize sokularak uzanıyorduk. “Ozan iyi mi?” diye sordum. “Baba olmak istiyormuş gibi geldi. Acaba senin ondan önce evlenmen onu üzdü mü?” “Hayır, üzmedi,” dedi. Saçlarımı okşuyordu. “Bizi gördükten sonra evlenmek istemiş. Annem, ona evleneceği birisini bulmaya çalışıyor. Bana, ‘Seni amca yapacağım’ diyerek dalga geçiyor ama ciddi olduğunu biliyorum. “ “İnşallah gönlüne göre birini bulur,” dedim. “Mutlu olmayı hak ediyor.” “İnşallah,” deyip yanağımı öptü. “Bizim gibi, çok mutlu olmayı hak ediyor.” Gözlerimizi kapattığımda Ozan’a yardım etme isteğiyle dolup taştım. Ona uygun bir arkadaşımı bulma gayesiyle hepsinin özelliklerini düşündüm ve bir tanesiyle yakışacaklarını düşündüm. Sıla. Bizden büyük olması sebebiyle Ozan’la yaşları daha yakındı. İkisini yan yana düşününce yakıştıklarını fark edip gülümsedim. Yarın bu konuyu ona açacaktım ve cevabına göre Zübeyde anneme haber verecektim. Sıla, o gün Ravza’ya evlenip çocuk yapmak istediğini söylemişti ve bu yüzden gülüşmüşlerdi. Telefonda konuşurken bu konuyu annesi ve babasına da açtığını söylemişti. Çok geç olmadan anne olmak istiyordu. Ozan’la istekleri aynıydı, belki anlaşırlardı. İnşallah anlaşırlardı. Cihan’ın fikrini almak isteyerek ona döndüm ve uyumadığını gördüm. “Sana bir şey söyleyeceğim,” dediğimde bedenini bana döndürdü. “Sıla da evlenmek istiyor, ailesiyle konuşmuş. Ben diyorum ki önce Sıla’ya sorayım, olumlu olursa Zübeyde anneme söyleyeyim. Nasıl olur?” “Güzel olur,” dedi. “Konuşmaktan zarar gelmez. Hem ağabeyimle istekleri aynı olduğu için bir şans vereceğini düşünüyorum.” “Bende,” dedim. “Hem bakarsın bizim sayemizde evlenmiş olurlar?” Gülüp yanağımı okşadı. “Sen yine de fazla heyecanlanma, anlaşamayabilirler.” “Anlaşacaklarmış gibi hissediyorum ama haklısın. Haklarında hayırlısı olsun. İyi geceler, aşkım.” “İyi geceler, güzelim.” Belimden sarılıp kafasını boynuma yasladı. Uyumadan önce ikisinin de mutlu olması için dua ettim. Her şeyin güzel gitmesini diledim. |
0% |