@veskerazem
|
ŞEGAF 6 Zübeyde teyzenin yanından ayrılıp evime döndüm. Örtümü açıp saçlarımı dağıttım ve baş ağrımın geçmesi için çabaladım. Geçmeyecek gibi olduğunu anladığımda bir ilaç içip koltuğa uzandım. Aklımda Zübeyde teyzenin söyledikleri vardı. Cihan’la aramızda hiçbir şey olmasa da bu durum canımı sıkıyordu, ne de olsa adı şu an benimle anılıyordu. Düşünürken aklıma ona gül için teşekkür etmediğim geldi. Bu bahaneyle mesaj atıp nabzını yoklayabilirdim. Telefonumu alıp uygulamaya girdim. İsminin üzerine tıklayıp yazmaya başladım. Verda: Gül için teşekkür ederim. Verda: Biraz geç oldu ama kusura bakma Mesajıma hemen cevap vermesini istiyordum. Zihnimden bedenime yayılan bir his vardı, ne olduğunu bilmek istiyordum. Cihan’ın şu an ne yaptığını bilmek istiyordum. Bana, benden hoşlandığını söyledikten sonra başka kadınlarla bir arada olmasını istemiyordum. Aslında, Cihan’ın gözümden düşmesini istemiyordum. Mesaj bildirimi geldiğinde hızla telefonumun ekranının aydınlanmasını sağladım. Cihan’dan cevap geldiğini gördüğümde heyecanıma yenik düştüm ve hemen okumaya başladım. Cihan: Rica ederim. Beğenmiş olduğunu umuyorum. Seni gülümsetebildi mi? Verda: Evet, gülümsetti. Sena’yı okuldan alacağımı unutmamak için alarm kurmuştum. Alarm çaldığında koltuktan kalktım ve örtümü yaptım, üzerimi düzeltip evden çıktım. Merdivenlerden inerken bir yandan da Cihan’a mesaj yazıyordum. Verda: Nasılsın? Arabaya bindiğimde cevap geldi. Arabayı çalıştırmadan önce okudum. Cihan: Sen yazdın, daha iyi oldum. Sen nasılsın? Verda: Bende iyiyim. Sena’yı almaya gidiyorum. Ona ne yaptığımı neden söylediğimi bilmiyordum. Sanırım onun da bana ne yaptığını söylemesini istiyordum. İsteğimi yerine getirmesini umuyordum. Arabayı çalıştırdım, bir şarkı açıp sesini kıstım. Kendi kendime şarkıya eşlik ederken Cihan’ın mesajlarıma anında yanıt vermediğini hatırladım. O yazana kadar bir daha mesaj atmamayı aklımın bir köşesine yazdım ve Sena’nın okulunun önünde durdum. Bildirim geldiğinde ekrandan kimin mesaj attığına baktım; Cihan olduğunu gördüğümde mesajı okumadım. Üç dakikanın ardından çıkış zili çaldığında telefonu elime alıp mesajı okudum. Cihan: Ben de yemekteyim. Yazdığını görünce heyecandan yemek yemeyi unutmuş olabilirim. Hafifçe güldüm, Sena’yı gördüğümde kornaya bastım. Arabaya bindiğinde “Nasılsın?” diye sordu. “İyiyim,” cevabını verip arabayı çalıştırdım ve evin yolunu tuttum. “Ne yaptın bensiz? Eminim çok sıkılmışsındır!” “Gerçekten çok sıkıldım,” diyerek dalga geçtim. Sessizleşip dışarıyı izlemeye başladı. Kırmızı ışıkta durup Cihan’a cevap vermediğimi hatırlayıp telefonumu elime alıp bir utanan bir emoji gönderdim ve afiyet olsun yazdım. Bana yazdığı mesajlara ne cevap vereceğimi bilemiyordum bazı zamanlar. Yeniden hareket ettiğimizde kafasını bana çevirdi ve “Lahmacun alalım mı?” diye sordu. “Olur,” deyip arabayı park ettim ve “Bu sabah Zübeyde teyze beni kahvaltıya davet etti, acaba onlara da alsam mı?” diye sordum. “Bence alalım,” dedi. “Hem Cihan ağabeyi de görmüş olursun.” Adını söyleyerek kızdım ve arabadan indim. Peşimden geldiğinde içeri girip siparişi verdim ve sandalyeye oturdum. “Bir işin var mı buralarda?” diye sorup Sena’ya baktım. “Yok ama şuradaki mağazaya gidelim mi?” Erkeklerin çoğunlukta olduğu ortamlarda bulunmayı sevmediğimden teklifini kabul ettim ve satıcı adamın verdiği süreye kadar döneceğimizi söyledim. Kırtasiyeye girip Sena’nın peşinden ilerlemeye başladım. O kendisine kalem bakarken bende okulda kullanmak için birkaç parça eşyaya baktım, aldıklarımızı ödeyip çıktığımızda lahmacunlarımız da hazır olmuştu, onları da alıp arabaya bindik. Evin yakınındaki marketten ayran alıp yola devam ettik ve arabayı park ettiğimizde aldıklarımızı içeri taşıdık. Sena bizim yiyeceklerimizi hazırlarken onu durdurdum ve Zübeyde teyzeler için hazırladığım paketi eline tutuşturdum. “Hadi bunu sen götür,” dediğimde kötü kötü baksa da kabul etti ve evden çıktı. Beş dakikanın ardından geldiğinde “Ne oldu?” diye sordum merakla. “Bir şey olmadı,” dedi. “Ozan ağabey açtı kapıyı sonra Cihan ağabey geldi yanımıza. Bana çikolata verdiler.” “İyi,” deyip rahatça bir nefes verdim ama bu rahatlığım fazla uzun sürmedi. Sena’nın onun adını anmasıyla heyecan bedenimi ele geçirdi. “Cihan ağabey seni sordu.” “Nasıl sordu?” dediğimde cevap vermeden sağa sola salındı ve sabrımın taşmasına neden oldu. “Söylesene Sena! Nasıl sordu?” “Tamam, söylüyorum. Hiç de heyecanlandırmaya gelmiyorsun! Ablan nasıl dedi, bende iyi dedim. O niye gelmedi yoksa beni görmek istemiyor mu dedi, bende yok dedim. Çok acıkmıştı dayanamadı, hemen yemeye başladı dedim.” Cihan’ın onu görmek istemediğimi düşünmesine mi üzüleyim yoksa Sena’nın beni biraz kurtardığına mı sevineyim bilememiştim. “Tamam, hadi yiyelim,” diyerek bu konuyu rafa kaldırdım. Ayranımı açıp lahmacunumdan ısırdım ve Sena’yla göz teması kurmadan yemeğimi bitirdim. Sena da yemeğini bitirdiğinde yediklerimizi kaldırıp annemi aradım, dakikalar geçmesine rağmen açmaması beni endişelendirirken telefonumu son anda açtığında rahatlayarak nefesimi bıraktım. “Anne ne yapıyorsunuz?” “Oturuyoruz öyle amcanlarla, siz ne yapıyorsunuz kızım?” “Yemek yedik şimdi, Sena namaz kılıyor bende bir seni arayayım dedim.” “İyi yapmışsın,” deyip sessizce bekledi ve “Herkesin selamı var,” dedi. “Aleykümselam, sende onlara selam söyle.” “Söylerim,” dedi ve ekledi. “Nasılsınız, durabiliyor musunuz?” “Evet anne,” deyip hafifçe gülümsedim. “Sen bizi merak etme, keyfine bak.” “Öyle diyorsun da içim rahat etmiyor, endişeleniyorum. Korkarsanız bizi hemen arayın, geliriz.” “Tamam. Öpüyorum seni, görüşürüz.” Aynılarını o da söylediğinde telefonu kapattım. Sena yanıma gelip ne yaptığımı sorduğunda annemle konuştuğumu söyledim. “Ne yapacaksın şimdi?” diye sorduğumda ödevi olduğunu söyledi. O odamıza gittiğinde bende bir film izlemek için televizyonu açtım. İzleyeceğim filmi seçemeden bir mesaj geldiğinde kızlardan geldiğini düşünerek hemen açtım ama yanılmıştım. Mesaj Cihan’dandı. Cihan: Benimle konuşmak ya da beni görmek istemiyor musun? Bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için hemen cevap verdim. Verda: Hayır, alakası yok. Cihan: O zaman niye lahmacunları sen getirmedin? Sena’nın o cevabı geçiştirmek için verdiğini anlayabiliyorum. Annem bugün bizde olduğunu ama apar topar çıktığını söyledi. Bir sorun mu var? Elimle alnımı kaşıyıp ne cevap vereceğimi düşündüm. Açık olmam gerektiğini düşündüm. Verda: Hayır, bir sorun yok. Ben sadece utanıyorum. Cihan: Utanıyor musun? Neyden? Verda: Cihan, yıllarca ailenle görüşsek de seninle pek konuşmadık. Aramızda hep bir mesafe vardı. Şimdi o mesafeleri yıkıp seninle bir yolda adımlamaya çalışıyorum. Ailenle ilişkim farklı bir boyutta artık. Bunlar daha önce başıma gelmediği için beni biraz zorluyor. Alışmaya çalışıyorum. Cihan: Seni anlıyorum. Sanırım ben biraz daha rahatım bu konuda çünkü seni istediğimi biliyorum. Yanlış anlama, seni suçlamıyorum. Aniden karşına çıktım ve seni sevdiğimi söyledim, ailem desen onlar da öyle davrandı. Ben çevremdekileri uyaracağım. Sen bir cevap vermeden hızlı davranmamaları gerektiğini söyleyeceğim. Yazdıkları beni rahatladı. Beni anlaması yüzümü güldürürken bunu fark etmemle elimi dudağıma vurdum. Gülüşümü silmek istedim. Verda: Beni anladığın için teşekkür ederim. Cihan: Asıl ben bana kendini anlattığın için teşekkür ederim. Kendine dikkat et. Verda: Sende kendine dikkat et. Bu meseleyi de halletmenin rahatlığıyla arkama yaslandım. Cihan’a güveniyordum ve bundan sonraki adımlarımı daha rahat atacağımı düşünüyordum. Uygulamadan çıkıp gözlerimi kapattım, telefonumu koltuğun üzerine bıraktım ve rastgele bir film seçip onu izlemeye başladım. Filmin ortalarında Sena da yanıma gelip bana eşlik etmeye başladı ardından mutfağa gidip içecek ve atıştırmalık bir şeyler getirdi. Film bittiğinde yanımızdaki bulaşıkları mutfağa götürdüm ve ışığı kapatmadan salona döndüm. Birkaç bulaşığı daha alıp salondan çıkmak üzereyken bir patlama sesi duymamız ile evin karanlığa gömülmesi bir oldu. |
0% |