Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@veskerazem

 

 

8.BÖLÜM

 

Tüm kızlar toplanmıştık. Ravza, Sıla ve Merve ile benim arabamla birlikte piknik yapmaya gidiyorduk.

 

Sabah erkenden uyanmış kurabiye ve börek yapmıştım. Sena’yı okuluna bıraktıktan sonra eve dönüp kahvaltımı etmiş ve hazırlanıp kızları evlerinden almıştım. Son ses bir müzik açmış dans ederek yollarda ilerlemeye başlamıştık.

 

Onlara Cihan’la olan durumumuzu anlatacağım için heyecanlıydım. Piknik yapacağımız alana vardığımızda anlatmayı planlamıştım. İçten içe bugünün güzel geçeceğini hissediyordum.

 

İstediğimiz yere ulaştığımızda arabayı park ettim. Hazırladıklarımızı kucaklayıp hızla ilerlemeye başladık. Güzel bir yerde masa bulduğumuzda oraya aldıklarımızı yerleştirdik ve fotoğrafını çektik. Kendi fotoğrafımızı da çektiğimizde onu paylaştıktan sonra Ravza’nın yanına oturdum. Karşımızda da Sıla ve Merve oturuyordu. Etrafı tarayıp fazla kalabalık olmadığını görerek gülümsedim. Sakin ortamları seviyordum.

 

“Anlat bakalım Verda!” diye şakıyan arkadaşıma baktım. Merve, eline aldığı çilekle bana bakıyordu. “Ne anlatayım?” diye sordum, anlamıyormuş gibi yaparak. “Cihan’ı anlat Cihan’ı!” Hep beraber güldüklerinde yüzümü kapatıp “Gülmeyin!” diye söylendim. “Gülerseniz anlatmam.”

 

“Tamam, sustuk,” deyip elleriyle ağızlarına hayali bir fermuar çektiler.

 

“Telefondan konuşuyoruz bazen,” deyip bir çilek yedim. “Fırsat buldukça beni sevdiğini ima ediyor ama bunu beni sıkacak şekilde yapmıyor. Birbirimize daha rahatız, en azından ben daha rahatım. Yavaş yavaş ilerliyoruz, duvarları yıkmaya başlıyoruz. Onunla olacak bir evlilik fikrine sıcak bakıyorum, yakın zamanda bunu söyleyeceğim ama şu günlerde biraz onu denemek hoşuma gidiyor. Ne kadar sabredeceğini merak ediyorum.”

 

“Pes edeceğini sanmam,” dedi, Merve. “Sen demedin mi üç yıldır beni seviyormuş diye?”

 

“Evet. Üç yıldır seviyormuş ama beni hiç rahatsız etmedi.”

 

“Düşünceli bir adam,” diyerek fikrini belirtti Sıla. Benim düşüncelerime ortak olmaları yüzümü güldürdü.

 

“Onu düşünüp mü gülüyorsun yoksa sen?” Dalga geçerek soru soran Ravza’ya, Merve katıldı. “Kesin öyle yapıyor. Sen âşık mı oldun yoksa?”

 

“Bilmiyorum,” diyerek dürüst oldum. “Ondan ya da söylediklerinden rahatsız olmuyorum, aksine mutlu oluyorum. İlerleyelim istiyorum.”

 

“Kalp hissedermiş diğer yarısını,” dedi, Sıla. “Allah sizi birbirinize yakınlaştırıyor, kalbine onun sevgisini ekiyor.”

 

“Sanırım öyle oluyor,” dediğimde gülümsedim. Kalbimin atışlarının hızlandığını hissettim.

 

“Her şeyin hayırlısı olsun,” diyen Merve’ydi. “Hayırlıysa da değilse de Allah bir yol gösterecektir.”

 

“Evet,” diyerek onayladım. “Yakında istediğim cevaplara ulaşacağımı, bu ikilemin biteceğini hissediyorum.”

 

Karnımızın acıktığına hemfikir olduğumuzda meyve sularını bardaklarımızı doldurup içmeye başladık. Yaptıklarımızı yemeye başladığımızda Cihan konusunu kapatmıştık, bu beni biraz rahatlatsa da bazen daha çok konuşma isteğiyle doluyordum. Her şeyi yediğimizde masamızı toplayıp eşyaları arabaya bıraktık. Yürümeye başlayıp bulunduğumuz yeri gezerken Merve’nin telefonu çaldı. Merakla ona baktığımızda söylediklerinden annesiyle konuştuğunu anlamıştık. Telefonunu kapatıp bize baktı. “Kızlar, benim gitmem gerekiyor. Murat ve ailesi bize geliyormuş.”

 

Birbirimize baktık. “Hadi gidelim o zaman,” Arabaya bindiğimizde günümüzün eğlenceli geçtiğinden bahsetmeye başladık. Bu piknik bana da iyi gelmişti, biraz kafamı dağıtmıştım. Yarın ablama gittiğimde biraz daha rahatlayacağımı düşünüyordum.

 

Önce Merve’yi evine bıraktım sonra diğerlerini. Eve gitmeden önce yol kenarında gördüğüm bir kafeye girip kendime bir kahve söyledim. Kahvemi içerken Cihan’la geleceğimizi düşünüyordum. Aslında bu süreci uzatmak istemiyordum ama acele etmek de istemiyordum. Doğru zamanı bulmaya çalışıyordum. Kahvem bittiğinde ücretini ödeyip çıktım ve annemi aradım. “İstediğin bir şey var mı?” diye sorduğumda hayır cevabını alarak arabaya bindim ve vakit kaybetmeden ablamı aradım. Yarın ona geleceğimin haberini verip kısaca sohbet ettikten sonra telefonu kapattım ve apartmanımızın önünde park yeri olmadığından arabamı Cihan’ların apartmanının önüne park ettim.

 

Mahalleye göz gezdirip onu aradım ama bulamadım. Bir an için onunla sohbet etmek istemiştim. Daha fazla oyalanmadan eve girdim, anneme günümün nasıl geçtiğini anlatıp abdest aldım ve namaz kıldım. Günler sonra ibadet yapmanın mutluluğuyla harmanlanırken Cihan ve kendim için bol bol dua ettim. Bazı dualarımda ise birbirimizi ayrı tuttum. Her ihtimale karşı…

 

Çok fazla yorulduğumdan hemen uyumak istedim. Evdekilere yarın ablama gideceğimi hatırlatıp işlerimi hallederek yatağa girdim. Sabah namazı için alarmımı kontrol edip telefonumu komodinin üzerine koydum ve gözlerimi kapattım.

 

Ablam Taha’yı uyuturken ikimiz için kahve yapıyordum. Annem, ablamla yalnız kalmak istediğimi anlamış olmalı ki benimle gelmemişti. Gelmemesinden rahatsız olmamıştım. Aksine, daha rahat hissediyordum. Annem her ne kadar benim yanımda olup düşüncelerimi desteklese de ben onun yanında rahat olamıyordum. Utanıyordum. Ben aslında herkesten utanıyorum, özellikle de Cihan’dan.

 

Ablam mutfağa geldiğinde kahveyi fincanlara döküyordum. Fincanlarımızı alıp salona geçtik ve yan yana oturduk. “Anlat bakalım,” dediğinde stresimi atmak için gülümsedi. Bunu fark ettiğinde omzumu okşayıp “Rahatla,” dedi. “Abla kardeş konuşacağız. Sen de benim evleneceğim vakit hep benimle konuşmuştun. Sıra bende.”

 

“Bir insan aniden birine ısınabilir mi?” diye sorup cevabını bekledim. “Bence evet,” deyip kahvesinden içti. “Senin merak ettiğin aslında şu; Cihan’la sadece komşuyduk, evlilik konusu açıldığında bu konuya sıcak bakmam komşu olduğumuz için mi yoksa ondan hoşlanmaya başladığım için mi?”

 

“Evet,” deyip saç lastiğimi gevşettim.

 

“Ben komşu olduğun için sıcak baktığını düşünmüyorum. Cihan hep düşünceli, saygılı bir çocuktu. Büyüdü ve hiç değişmedi. Bu seni rahatlatabilir ama kalbin iyi olduğunu hissetmezse hemen evliliğe sıcak bakamaz. Kaderiniz birse yurt dışındaki biri bile aniden evliliğe sıcak baktırabilir, ya da hoşlanmana sebep olabilir. Yakınlığın bu konuda bir etken olduğunu düşünmüyorum.”

 

“Bir noktada bende öyle düşünüyorum. Ben onu sadece ismen tanıyorum ve bu, benim tüm kararımı etkileyen bir etmen olamaz. Ben korkuyorum aslında. Hem ailelerimiz açısından hem bizim açımızdan. Ya işler kötü gider de ailelerimizin arası kötü olursa?”

 

“Sen bunları düşünme,” dediğinde kahvemin son yudumunu içtim, o da aynısını yaptı. “Ailelerimizin böyle bir şey yapacağını düşünmüyorum. Biraz üzülürler, o kadar.”

 

“Umarım öyle bir şey olmaz,” dediğimde gülerek bana baktı. “Yani, umarım ailelerimizin arası bozulmaz,” diyerek açıklasam da inanmadığı belliydi. “Cihan hakkında ne düşünüyorsun?” dedi.

 

“Kibar ve hoşgörülü bir adam. Onunla konuşuyor olmak beni endişelendirmiyor hatta mutlu ediyor. Belki de daha önce olmadığından, bilmiyorum… İyi şeyler olacağını hissediyorum, bu yüzden korkmuyorum. Yazdıkları kalbimi hızlandırıyor, yaptıkları beni heyecanlandırıyor. Düşündüğüm zaman kötü hiçbir yanını bulamıyorum.”

 

“Bu anlattıklarına göre evet diyeceğin kesin?”

 

“Evet,” dedim. “Ama bunu ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ben aslında onu bekletmeyi düşünüyordum. Şimdi beklemenin uygun olmadığını düşünüyorum. Bence oturup uzun uzun evlilikten beklentilerimizi konuşmalıyız ve öyle devam etmeliyiz. Olmayacaksa bile süreci uzatmaya hakkım yok.”

 

“Haklısın. Zaten evlenmek için konuşmuyor musunuz? Bence bu konuda konuşmaya başlamalısınız. Bizde Ali ile hemen evlilik hakkında konuşmaya başlamıştık, zaten dinledikçe onu da tanıyorsun.”

 

“O zaman uygun bir anda ona bunu söylüyorum ve ileriye bakıyoruz.”

 

“Evet!” Fincanlarımızı mutfağa götürdüğünde peşinden ilerledim. “Yemeğe de kalacaksın değil mi?”

 

“Evet,” deyip telefonumu elime aldım. Gelen mesajları okudum, Cihan’dan bir mesaj gelmediğini görünce üzülerek ablama baktım. “Cihan’a mesaj atsam olur mu? Dünden beri hiç yazmadı.”

 

“Hemen alışmışsın mesajlarına!” diye dalga geçti, Taha uyanmasın diye kahkahasını sessiz attı. “Gülme abla,” diye hayıflanıp “Ne yazsam?” diye sordum.

 

“Nasılsın yaz, sonra konu açılır zaten.” Söylediğini yapıp konuşmalarımıza girdim. Parmaklarımı hızla hareket ettirdim. Ona ne zaman mesaj atsam midem kasılıyor, heyecanlanıyordum.

 

Verda: Nasılsın, ne yapıyorsun?

 

Telefonumu masanın üzerine bırakıp cevabını beklemeye başladım. Ablam yemek hazırlığına başladığında cevabın hemen gelmeyeceğini anlayarak kalkıp ona yardım ettim. Börekleri fırına koyduğumda mutfaktaki sessizliği telefonum bozdu. Koşarak telefonuma gittiğimde ablam “Bir de emin değilim, korkuyorum diyorsun,” diyerek güldü. Ona tepki vermeden telefonumu açtım. Gülüşüm yavaşça solarken “Ne oldu?” diye sordu. “Annem mesaj atmış, müsait olunca ara yazmış.”

 

Annemi ayıp hoparlöre aldım. Hemen açtığında “Efendim anne,” dedim. “Ne yapıyorsunuz kızlar?” O benim aksime sevinçliydi. Tabii olacaktı babam ona hep mesaj atıyordu, arıyordu… “Yemek yapıyoruz,” deyip ablama baktım. “Evet anne,” diye bağırdığında “Kolay gelsin,” cevabını aldı.

 

“Yarın dersin var mı?” diye sordu.

 

“Evet, tüm gün.” Sessiz kaldığında düşündüğünü anladım. “Yarın akşam yemeğine Zülfikar amcan ile Hamit amcanı yemeğe davet edeceğiz. Bize çok yardımcı olmuşlardı, biliyorsun.”

 

“İyi olur anne,” deyip düşüncesine gülümsedim. “Okul çıkışı hemen gelirim birlikte yaparız.”

 

“Ayarlarız bir şeyler,” dedi. “Hadi siz işinize bakın, dönüşte dikkatli ol.” Telefonu kapattığımızda ablam yanağımı öpüp omzumu sıktı. “Üzme canını,” dedi. “Yarın akşam yüzünü göreceksin zaten.”

 

“Sana da dalga geçilecek malzeme çıktı.” Börekleri kontrol edip ağlayan Taha’nın yanına gittim. Onu kucağıma alıp sarıldım ve “Annen yemeğini yapana kadar ağlamak yok,” diye fısıldadım. Uykusunu almış olmalıydı ki huysuz değildi. Sessizce kucağıma etrafı izliyordu. Ablam ara sıra gelip onu seviyor sonra işine dönüyordu.

 

Telefonuma tekrar mesaj geldiğinde hızla aldım ve bu defa istediğim kişiden geldiğini gördüm. “Cihan ağabeyin atmış, şükür teyzecim.”

 

“Cihan eniştesi yalnız,” diyen ablama hafifçe vurdum ve mesajı okudum.

 

Cihan: İyiydim, yazdığını görünce daha iyi oldum. Bir duruşmadaydım, yeni çıktım. Mesajına hemen cevap yazamadım o yüzden. Sen nasılsın, ne yapıyorsun?

 

“Duruşmada olduğu için hemen bakamamış,” diyerek ablamı bilgilendirdim ve Taha’nın izin verdiği kadar cevap yazdım.

 

Verda: Sorun değil. İyiyim ben de. Ablama geldim, Taha ile ilgileniyorum. Duruşman nasıl geçti?

 

Cihan: İyi geçti, kazandık. Sırtımdan bir yük indi sanki.

 

Verda: Sevindim senin adına.

 

Taha ekranıma bakmaya çalışıyor, parmaklarıyla telefonumu çekiyordu. “Dur şimdi, işim var.” Salona geçip onu koltuğa yatırdım. Şimdi daha rahattım.

 

Cihan: Bende sevindim. Ablan nasıl? Selam söyle.

 

“Abla!” diye bağırıp devam ettim. “Sana selamı var.”

 

Verda: Aleykümselâm. Ablam gayet iyi, yemek hazırlıyor şu an.

 

Cihan: Kolay gelsin.

 

Konuşmayı devam ettirmek istiyordum ama ne yazacağıma karar veremiyordum.

 

Verda: Sağ ol. Klinikte misin sen şimdi?

 

Cihan: Hayır, evdeyim. Annem az önce yarın size davetli olduğumuzu söyledi.

 

Verda: Evet, davetlisiniz :)

 

Cihan: Seninle mesajlaşmak bile beni mutlu ediyor, Verda.

 

Bir itirafta bulunmak istedim. Kalbim hızlanırken mesajımı attım.

 

Verda: Beni de mutlu ediyor.

 

Cihan: Bu gece de dualarımın sahibi ilan edeceğim seni, yarınlarımızın güzel olması için. Allah’a emanet ol, Verda.

 

Verda: Sen de Allah’a emanet ol, Cihan.

 

Kalbimi tutarken Taha’ya baktım, gülerek bana bakıyordu. Gülümseyip onu kucağıma aldım. “Hayırlısı olsun teyzeciğim,” dedim. Kafasını göğsümün üzerine koyduğunda saçlarını okşadım. “Allah’ım kalbimi ona ısındırdın, yuvamızı da sıcak et.”

Loading...
0%