@veskerazem
|
9.BÖLÜM Okuldan çıkıp eve gelmiş, anneme yardım etmiştim. Saatlerdir namaz kılmak dışında dinlenememiştim. Oldukça kısa bir sürede üzerimi değiştirmiş, kahverengi kareli bir elbise giymiştim. Saatlerin ardından koltuğa oturmuş kollarımı ovmaya başlamıştım. yorgun ama heyecanlıydım. Heyecanlıydım çünkü Cihan’ı ağırlayacaktım. Zil çaldığında babam koltuktan kalktı. Diğer imam görev yaptığı için camiye gitmemişti, artık sadece yatsı namazında gidiyordu. Annem de peşinden gittiğinde Sena ile salonun girişinde beklemeye başladık. Misafirleri önce anne ve babam karşıladı sonra biz. Herkes içeri girdiğinde oturmaları için masayı işaret ettim. Herkes oturduğunda servise başladım ve Cihan’a bakmamaya çalıştım. Onu ilk gördüğümde kalbim hızlanmıştı. Gülümseyerek yanımdan geçmiş ama yüzüme bakmamıştı. İnsanların yanlış anlamaması için böyle yaptığını biliyordum. “Afiyet olsun,” deyip sandalyeme oturdum. Yorulduğum için çok da acıkmıştım. Kimseye bakmadan yemeğimi bitirdikten sonra tabaklara göz attım ve hepsinin boş olduğunu gördüm. Sena ile toplamaya başladığımızda anne ve babam da yardım ettiler. Çayı hazırlayıp servis ettiğimde boş kalan tek yere, Cihan’ın karşısına oturdum. Cihan’ın yanında Zülfikar amca ile Hamit amca vardı. Benim yanımda ise Makbule teyze ile Zübeyde teyze vardı. Babamla olan konuşmalarına ara verip bana baktılar. “Sen nasılsın Verda?” Zülfikar amcaya baktım. “İyiyim,” diyerek kafamı salladım. “Okul yoruyor seni herhalde?” “Biraz yoruluyorum tabii.” Makbule teyze omzumu okşadığında ona baktım. “O yorulsa da hallediyordur her şeyi.” Gülümseyerek kafamı eğdiğimde Zülfikar amca babama baktı. “Aslında biz de sizinle bir konu hakkında konuşmak için yanınıza gelmek istiyorduk, elektrikler patlayınca araya kaynadı.” “Hayrolsun inşallah, Zülfikar?” “Hayır,” dedi ve tekrar etti. “Benim yeğenim, kardeşimin oğlu, evlenmek istiyor. Ona hayırlı bir kısmet arıyoruz Allah’ın izniyle.” Konunun bana geleceğini anlayarak nefesimi tuttum. Cihan’da kafasını kaldırmış tuhaf bir ifadeyle Zülfikar amcaya bakıyordu. “Çok efendi bir çocuk, mühendis. İyi bir yerde çalışıyor, maaşı da iyi. Ben derim ki Verda kızımla bir konuşsunlar, anlaşırlarsa yuvalarını biz yapmış oluruz.” Annemle göz göze geldiğimde babama baktığını gördüm. Babamın ne cevap vereceğini merak ederek ona bakmaya başladığımda Zübeyde teyze elimi sıktı. Odadaki herkes babama bakıyordu ama babam konuşmamakta ısrarcıydı. Cevap vermesi gerektiğini fark ettiğinde önce Cihan’a baktı ardından Zülfikar amcaya. Bana baktı ve “Verda’ya sormak lazım,” dedi. Şimdi ise herkes bana bakıyordu. Babam, onlara Cihan hakkında günlerdir hiçbir şey söylemediğim için böyle bir cevap vermişti, anlamıştım. Onlarla konuşmamanın pişmanlığını yaşarken derin bir nefes alıp Zülfikar amcaya baktım. “Benim görüştüğüm birisi var,” dediğimde göz ucuyla Cihan’a baktım. Hızlı nefesler alıyordu, kafasını eğmişti. “Öyle mi kızım?” Gözlerinde sinir yoktu, aksine utanmıştı. “Evet.” “Hayırlısı olsun.” “Sağ ol Zülfikar,” diyen babam bana bakıp göz kırptı. Rahatladığımda tekrar elimin üzerinde bir baskı hissettim. Zübeyde teyze gülerek bana bakıyordu, bende gülerek ona baktım. Çayları bir kez daha tazeleyip yerime oturdum. “Cihan?” Makbule teyzeye baktığında kısa bir an bana baktığını düşündüm. “Efendim Makbule abla?” “Senin işler nasıl?” “İyi abla.” Sanırım az önceki olayda aklı kalmıştı, durgunlaşmıştı. “Çok şükür iyi gidiyor işler.” “Şükür,” kafasını sallayıp anneme baktı. “Bizde bir zamanlar sadece iş konuşuyorduk. Yıllar geçtikçe konuşmalar işlerden sıyrılıp çocuklara döndü. “Öyle,” dedi annem. “Çocuklar olunca işin bir önemi kalmadı. Maddi bir önemi vardı ama manevi yoktu.” Onu onayladıklarında telefonumun yüksek sesi duyuldu. Sena’nın yanında kalan telefonuma herkes baktığında Sena “Müdür Bey arıyor,” diyerek kimin aradığını söyledi. “Önemli bir şey oldu galiba ben bir bakayım,” diyerek telefonumu elime aldım ve salondan çıktım. “Merhaba Verda Hanım,” dediğinde görebilirmiş gibi kafamı salladım. “Merhaba İhsan Bey, hayırdır inşallah?” “Pek hayırlı değil hocam. Sizi de bu saatte rahatsız ettim, kusura bakmayın.” “Olur mu öyle şey, ne rahatsızlığı. Dinliyorum sizi.” “Yeni bir spor salonu yaptırıyorduk biliyorsunuz, çalışma halindeyken su borularını patlatmışlar. Durum çok kötü şu an, ekipler geldi onlarla ilgileniyorlar. Okulu yarın tatil ettik, eğer tadilat bitmezse diğer gün de tatil olacak. Herkesi arayıp haber veriyorum şimdi, ben yine haber veririm size.” “Teşekkür ederim İhsan Bey, inşallah bir an önce düzelir.” “İnşallah,” dediğinde telefonu kapattık. Salona döndüğümde bana baktılar. “Su boruları patlamış o yüzden okulu tatil yapmışlar, haber vermek için aramış.” Koltuğa oturduğumda etrafa baktım. Sena’nın uykusu gelmişti, kafası bir sağa bir sola sallanıyordu. Benimde ondan bir farkım yoktu. Makbule teyze onun bu halini görünce güldü ve “Biz artık kalkalım,” dedi. “Elinize, emeğinize sağlık.” Herkes ayaklandığında onları yolcu etmek için peşlerinden ilerledim. Evde biz bize kaldığımızda annemle babamın yanına gittim. “Ben Cihan’la evlilikte yolunda ilerlemeye karar verdim,” dediğimde annem gülerek bana baktı. “Sizin müsaadeniz var mı?” “Biz sadece sana destek oluruz kızım,” dedi babam. “Görüş, konuş, fikirleriniz uyarsa bize düşen görevi yerine getiririz.” “Sağ ol baba.” Ellerimle oynamaya başladığımda bu halime güldü ve bana sarıldı. “Nasıl konuşacağım?” dediğimde yanağımı okşayıp sarılmayı bıraktı. “Ona konuşmak istediğini söyle. Yarın annesiyle birlikte buraya gelir, konuşursunuz. Kendini evliliğe zorunlu hissetme, Verda. Bir yola adım atıyorsun, annen ve ben hep yanındayız. Bizden utanma, içine sinmeyen, kafana takılan bir şey olursa seni hep dinleriz. Kendini yalnız hissetme. Evlilik Allah’ın emri, evleneceğin kişiyle bu konuları konuşmanda bir sakınca yok. Sen neyi nasıl yapman gerektiğini bilen bir kadınsın, endişe etme. Cihan oğlum da seni zorlayacak birisi değil, anlaşacağınızı düşünüyorum.” “Ben Zübeyde’ye söylerim, gelirler. Onlar gelmeden önce de konuşuruz yine, sen sıkıntıya girme.” Onlara sarılıp “İyi ki varsınız,” dedim. “Ben şimdi Cihan’a yazayım, sende Zübeyde teyzeye söyle.” Kafasını salladığında camiye gitmesi için babamı yolcu etti. O telefonunu eline aldığında konuşmasını dinlemek için yanında kaldım. “Zübeyde,” dediğinde “Efendim Hülya,” cevabını aldı. “Ne oldu, kötü bir şey mi oldu?” “Yok, kötü bir şey olmadı. Nasipse hayırlı bir şey olacak. Yarın Cihan oğlumla bize gelin, Verda ile konuşsunlar, anlaşsınlar. Onlar üzerlerine düşeni yapsınlar.” “Olur, geliriz. Zübeyde teyzenin mutlu olduğunu sesinden anladım. “Cihan sevinecek. Zülfikar ağabey yeğenini anlatınca nasıl sinirlendi gördün mü?” İkisi de sesli güldü. “Gördüm,” dedi annem. “Bir an o cevap verecek sandım. ‘Ben buradayım’ der gibi bakıyordu.” Biraz daha Cihan hakkında konuşup telefonu kapattılar. Annem bana bakıp gülümsedi. “Hadi bakalım, hayırlısı olsun.” Yanından ayrılıp odama geçtim ve yarın için ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Hem çok abartmamak hem de şık olmak istiyordum. Tüm kıyafetlerimi üzerime tutarak yatağımın üzerine fırlattığımda “Hiçbir şeye karar veremiyorsun,” diye söylenerek yanıma geldi, Sena. Biraz inceleyip yeşil fırfırlı elbisemi bana uzattı. “Bunu giyin, sana yakışıyor.” Aynaya yaklaşıp üzerime tuttum, beğenmiştim. Bej rengi şalımı ayarlayıp ütüsünü kontrol ettim. Birkaç parça aksesuar çıkarıp masanın üzerine bıraktım. Dağıttıklarımı toparlayıp derin bir nefes aldım ve abdestimi tazeleyip yatsı namazını kıldım. Namazım bittiğinde Kuran okuyup gözlerimi kapattım ve Kuran’ı göğsüme bastırdım. “Allah’ım,” diyerek içimden geçenleri dile döktüm. “Sen bize en hayırlısını nasip et. Bize huzurlu, iman dolu bir yuva nasip et.” |
0% |