Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1- GİRİŞ

@viresso

Çok uzun zaman önce sadece huzurun olduğu bir krallık varmış. Öyle bir krallıkmış ki herkes huzur içinde yaşar, hiç kavga veya sorun çıkmazmış.

 

Fakat bir gün çok büyük bir savaş çıkagelmiş. Savaş yüzünden bazı ülkelerde kıtlık başlamış. Bazılarında ise açlıktan dolayı o krallığın vatandaşları dayanamadıkları için iç savaş çıkarmış.

 

Günler böyle geçerken huzurun krallığı Sherix'e savaş açılır. Sherix savaşmak istemese de vatandaşları için savaşmak zorunda kalır. Barbar olarak anılan, askerlerinin de kendisi gibi olduğu Khazar, Sherix Krallığını bozguna uğratır. Khazar krallığı, Sherix Krallığı'na bir teklifte bulunur. Sherix bu teklifi kabul etmese de bunun bir hata olduğunu daha sonra anlayacaktır...

 

* * *

Genç kızın odasının kapısına üç kez tıklatıldığında kafasını kitaptan kaldırmadan içeri gelmesini söyledi. Kapı açıldığında, içeri hizmetlisi Kate girdi. "Hanımım, babanız sizi yemeğe çağırıyor." Genç kız kafasını kitaptan kaldırıp hizmetlisine baktı. "Gelmeyeceğimi söylemedin mi?" Derin bir nefes verdikten sonra kafasını salladı. "Pekala, birkaç dakika içinde masada olacağımı söyle." Hizmetlisi önünde eğilip "Nasıl isterseniz hanımım." dedi.

 

Fakat huzurun krallığında hiç kimsenin bilmediği bir şey vardı. Vatandaşları huzurlu olabilirdi fakat krallık ailesi değildi. Bu sırrı sadece krallık ailesi biliyordu ve öyle de kalacaktı. Toplum, kralının şiddet eğilimli birisi olduğunu öğrenirse onu tahttan indirirlerdi. Genç kız da bunu bildiği için hep babasına karşı geliyor ve sonunda da dayak yiyordu.

 

 

Genç kız odasından çıkıp yemek salonuna doğru yürümeye başlamıştı. Bugünün nasıl geçeceğini çok merak ediyordu. Sadece günü atlatsa bile yeterdi. Tek istediği sorunsuz bir hayattı fakat bunları yaşadıktan sonra hiçbir şeye inancı kalmamıştı.

 

Krallığın dışına bile çıkmasına izin verilmiyordu. Fakat eğer bir gün çıkarsa onların sonu olacağını da biliyordu. Gözü bileğindeki ipe kaydı. O küçücük ip parçasını söküp atamıyordu. Eğer atarsa krallık muhafızlarına ve krala haber gideceğini biliyordu. Buradan kurtulmak istiyorsa her adımına dikkat etmesi gerekiyordu. Hiçbir şeyin onu ezip, yok etmesine izin veremezdi. Genç kız salona vardığında gözleri masada dolaştı. Babasının ona küçümsermiş gibi olan bakışları, annesinin uzaktan bile anlaşılabilen mutsuz ama gülümseyen yüzü, kardeşinin ve abilerinin ondan nefret ettiğini belirten yüz ifadeleri, ve... daha önce hiç görmediğim bir adam. Misafirimiz olduğunu bilmiyordum. "Ayakta dikilip neyi bekliyorsun?! Otur hadi yerine, seni bekleyecek halimiz yok!" Ailemizin klasik kuralları vardır. Anlarsınız ya. Birinci kural; herkes masaya oturduysa eğer onları bekletemezsin, ikinci kural; yemek yerken konuşamazsın (misafir olmadığı sürece o da nadir), ve son kuralımız ise; yemek saatini kaçırdıysan bir dahaki yemek saatini beklemelisin.

Çok sıkıcı değil mi? Bence de. Tabii ki ben her yemek saatinde inadına bütün kuralları çiğniyordum. Sadece saati geçirmiyordum. Saati geçirmiyordum çünkü gücümü toparlamam gerekiyordu.

 

Dakikalarca dikildiğim yerden hareket edip masaya oturdum. Herkes yemek yemeye başladığında ben ise sadece tabağıma bakıyordum. Çünkü tabağımda yemek hariç bir sürü şey vardı. Kurt, solucan, toprak diye sandığım bir madde vardı. İnşallah topraktır, onda en azından protein var. Sadece tabağımda bok eksik...

 

"Yemeğini ye!" Baygın gözlerimi babama çevirdim. "Bana o gözlerle bakmayı kes ve yemeğini ye!" Oflayıp dudaklarımı araladım "Sanki tabağın içinde bir şey eksik gibi." Babam bana anlamaz gözlerle baktığında sırıttım "Bir sıçmadığınız kalmış." Yerinden kalkıp kapıyı gösterdi. "Çık buradan! Bugün sana yemek yok!" Omuzlarımı silkip kapıya doğru yöneldim. Babamın misafirle konuşmasını dinliyordum bir yandan. "Siz onun kusuruna bakmayın. Neden böyle yapıyor biz de bilmiyoruz." Tam kapı kolunu tuttuğumda o esrarengiz adam konuştu "Yaptığınıza hak veriyorum. Buradan hemen çıkmalısınız, Kral Rex." Ben mi yanlış duymuştum? Yoksa az önce beni mi korumuştu?

 

"O da sizin ailenizden biri hatta çocuğunuz olması hâlinde şu yaptığınıza bakın. Bir de kendinize huzurun krallığı mı diyorsunuz? Ben bu masada huzur hariç her şeyi görüyorum. Siz öz kızınıza sevgi göstermek yerine bunları yaşatıyorsanız, onun değil sizin aç kalmanız gerek."

 

Kapıyı açıp hızlıca çıktığımda bir süre kendimi toparlamaya çalıştım. İlk defa biri beni korumuştu. Hem de babama karşı... Gülümsememe bir türlü hâkim olamıyordum. Acaba o adam kimdi? Babamdan hiç korkmuyor gibiydi. Gerçekten kim olduğunu çok merak etmiştim. Hızlıca odama gidip yatağıma yattım. Aklımda binbir türlü düşünce vardı.

 

 

* * *

Yemeğimi yerken elimdeki bıçağa gözlerim kaydı. İçimden karşımdaki adamı deşmek gelse de yapmayacaktım. Ama anlaşmamız bozulursa işler değişebilirdi. Huzurun krallığıymış! Hadi lan ordan! Benim bu dört duvar arasında gördüğüm tek şey cehennem. Bir insan kendi ailesinden birine nasıl böyle bir şey yapabilir lan?!

 

Ağzımı peçeteyle silip ayağa kalktım. Burada daha fazla durmak istemiyordum. Kapıya doğru ilerlerken aklıma bir şey takıldı. "Bugünkü sohbetimiz burada sona erdi fakat... adınıza uygun hareket etseniz sizin için daha iyi olmaz mı, Kral Rex?" Kapıyı açıp salondan çıktım. O kızı bulmalıydım. Holdeki hizmetlilerden birine odasının nerede olduğunu sorup oraya doğru yöneldim.

 

Kapısının önüne geldiğimde bir kez daha beni şaşırtmayı başarmışlardı. Kıza eski odalardan birini vermişlerdi. Kapıya tıklatıp biraz bekledim. Ancak içeriden hiçbir ses gelmemişti.

 

Kapıyı sessizce açıp odanın içine girdi. Herhangi bir olasılığa karşı ses yapmamaya çalışıyordu. Birisi onu burada görürse yanlış anlaşılabilirdi. Masanın üstündeki resimlerden birini eline aldı. Küçükken çok tatlıymış diye düşündü içinden. "Eğer büyümüş hali buysa, küçükken nasıl resmini çizdiler, hiç düşünemiyorum." Bu düşünceye karşı sessizce kıkırdadı. "Senin ne işin var burada?" Arkasından gelen sesle kafasını oraya çevirdi. Genç kız, yatakta bir eliyle gözünü ovuşturuyordu. "Kapıyı çalmıştım, fakat içeriden ses gelmeyince odaya girdim. Senin burada olduğunu fark etmemiştim. İstersen çıkabilirim." Adam kapıya doğru hareketlendiğinde genç kız onu durdurdu. "Hayır, hayır, sorun değil. Nasıl olsa görmemişsiniz." Adam gülümseyip yanına doğru ilerledi. "Leydim, ailenizde bir sıkıntı mı var? Babanız size neden böyle davranıyor?" Genç kız yanaklarını şişirip birkaç saniye öyle durdu, sonra da nefesini yavaşça bıraktı. "Söyleyemem." Genç kız eliyle bileğindeki ip parçasını gösterdi. "Büyü kısıtlayıcı mı?" Genç kız kafasını sallayıp eliyle ipliği sıktı, daha sonra da konuşmaya başladı. "Artık konuşabiliriz, bizi duyamazlar. Bu iplik parçasının beni durdurabileceğini sanıyorlarsa yanılıyorlar."

 

Adam genç kızın yaptığına inanamamıştı. Bunu genellikle yapabilenler orta seviye güçte oluyordu. Demek ki genç kız böyle şeyleri de yapabiliyordu. "Senden bir şey rica edeceğim..." Elini hafifçe öne doğru uzattı ve bir ışık parladı. "Bu iplik ne için peki? Herkes beni kısıtlamaya çok meraklı herhalde." Genç kız gözlerini devirdiğinde adam hafifçe kıkırdadı ve ona doğru eğildi. "Senden bunu takmanı istiyorum. Amacım seni kısıtlamak falan değil, yanlış anlamanı istemiyorum. Sadece seni koruması için bu ipliği veriyorum." Adam kararlı gözlerle genç kıza baktığında düşünceli olduğunu gördü. Biraz zaman geçtikten sonra kız oflayarak kabul etti. "Herhangi bir terslik fark edersem ipliği yok ederim." Adam, uzattığı bileğine bilekliği taktı ve ardından ayaklandı. Kapıya doğru hareketlendiğinde dudaklarından son sözleri döküldü "Kurtların arasında bir başınasın, kendine dikkat etsen iyi olur." Çünkü bir daha görüşmeyeceklerdi. Adam bunları bildiği için o kıza bilekliği vermişti.

 

Bir daha görüşemeyeceklerdi, çünkü savaş çıkacaktı. Huzurun Krallığı'nı yok etmeyi planlıyordu. Huzur böyle bir şey ise, yok etmeyi tercih ederdi...

Loading...
0%