@wassel
|
Çok zormuş. Kahvaltımızı yaptıktan sonra arabamıza doğru gittik. Artık şehir merkezine gitme vakti yaklaşmıştı. Hasan amcanın demesine göre öğlene şehir merkezinde olurmuşuz. Yogan kasabası çıkışında her zaman ki gibi Hasan amca korumalar ile konuşarak bilgi alışverişinde bulundu. Yola koyulmuştuk. Bekle bizi Ruh Bürosu. Hasan amca yol boyunca Astan Şehri’ni anlata anlata bitiremedi. Bina yapılarının tarihinin korunmasından tutunda yeni yapılar ile nasıl bir ahenk oluşturmasına, sarayın kudretli duruşuna, bahçelerin düzeninden şehrin temizliğine, aklına ne geldiyse anlattı. Hasan amca anlatıyordu ama ben ara ara dalar gibi oluyordum. Gözlerimin önünde on kişiye yakın silüet beliriyordu. Hepsi karşımda diz çökmüş emirlerini bekliyoruz kralım diyorlardı. Yavaşça gözlerimi açtım. Hasan amca bana bakıyordu. Anlattıklarımdan çok mu sıkıldın? Neyse sana başka şeyler anlatayım o zaman. Hasan amca konuşmasına devam ediyordu. Gözlerimi kapattım ve hala önümde diz çökmüş güçlü oldukları belli kişiler vardı. Her biri farklı teçhizat kuşanmış öylece bekliyorlardı. Tekrar gözlerimi açtım ve “Biraz mola verelim mi?” diye Hasan amcaya sordum. Tabi o da beni kırmadı, bir yeşil düzlükte büyük bir ağacın yanında durduk. Yavaşça aşağıya indim biraz su içtim. Etrafa bakındım. Elimi yüzümü yıkadım. Bu arada Hasan amca beni dikkatlice izliyormuş, tabi farkına vardığımda; Yavuz rengin atmış, hasta mı oldun evladım. Herhangi bir ağrın var mı? Biraz başım döner gibi oldu ama biraz dinlenirsek düzelirim. Dur ben sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım. Karnın erken acıkmış olabilir. Açlıkta baş dönmesi yapar. Hasan amca yemem için bir şeyler hazırlamaya koyuldu. Arabanın içinden alel acele hazırladıklarını getirerek. Al bakalım. Bu kadar şey yaşadıktan sonra hala kendini tutabilmen takdire şayan Yavuz. Yine de sen daha küçüksün her şeyin üstesinden kendin gelmeye çalışma. Endişelendiğinde, daraldığında, üzüldüğünde, konuşmak istediğinde bana gelebilirsin evladım. Sen bana emanetsin. Bana güvenebilirsin ve yalnız değilsin, tamam mı? Gözlerim dolu dolu olmuştu. Öyle sıkı sarıldım ki içimdeki endişe kaybolmuştu. Rahatlamıştım, Hasan amcanın getirdiği yemekleri yemeye başladım. Bir yandan da Ruh Bürosu hakkında sorular soruyordum. Ruh bilekliği elde edemezsem ne olacak? Tabi elde edemeyenler de var. Normal yaşantına devam edeceksin. Ruh bilekliği elde ettiği halde normal yaşantısına devam edenler de var. O insanın içindeki arzu ve isteğe göre değişiyor. Kimisine hareketli bir hayat zor gelebiliyor. Kayıt yaptırmıştın değil mi Hasan amca? Başka ne yapacağız? Evet. Kayıt olacak listesine eklettim. Gittiğimizde kaydı tamamlayacağız. Giriş bilgilerini vereceğiz, onlarda bizi yönlendirecek. Burada dikkat edeceğin şey, ne istediğin? Çoğunluk ile sendeki en iyi özellik olacaktır ama yine de çok içten istediğin bir şey varsa onu da göz ardı etmeyecektir. Ben senin yaşlarında geldiğimde çok korkmuştum. Öyle benim yanımda eşlik eden aklı başında biri de yoktu. 4-5 arkadaş birleşip kendimiz gelmiştik. Neyse kendi maceralarımı sonra anlatırım. Başka ne yapacaksın? Hım bir de sol bileğini ruh taşına koyacağın zaman heyecanlanma ya da korkma. Sakin kal ve kalbinden geçenleri düşün. O an da bileğinin üzerine ruh özelliğin işlenecektir. Genelde desenler birbirlerine çok benzer. Tek farkı renkleri. Renkler de zaten bildiğin özellikleri yansıtıyor. Mesela mavi renk su ve su benzerleri, beyaz renk hava ve hava benzerleri, kırmızı renk ateş ve ateş türevleri gibi. Burada renkler ne kadar ana renge yakın ve canlı ise o kadar güçlü olduğun ortaya çıkıyor. Hadi bakalım bu kadar gevezelik yaptığımız yeter, yolumuza devam edelim. Böylece yola koyulduk. Hasan amca eski günlerde yaptıklarından bahsederek bana öğütler veriyordu. Bende iyice dinliyor, anlamadığım şeyleri soruyordum. Arada sıkıcı konular da denk geliyordu ama onları da baş sallayıp, tasdik ederek geçiştiriyordum. Hava güneşli ve güzeldi. Rüzgârın esintisi bizi rahatlatıyordu. Yem yeşil ovalar ile buluşan ormanlar harika gözüküyordu. Şehre varmamıza fazla bir yol kalmamıştı. Yaklaştıkça yolda karşılaştığımız araba sayısı çoğalıyordu. Şehrin etrafında ufak tefek köyler vardı. Köylerin çevresi de tarlalar ile çevriliydi. Şehrin giriş kapısı büyük ve görkemli idi. Kapının üzerinde terazi şekli var. Terazinin sol yanında krallık amblemi sağ yanında halk görseli bulunmaktaydı. Hasan amcaya sorduğumda “Halk var ise Krallık var.” anlamı taşıdığını söyledi. Bence de baya güzel hissiyat veriyor. Arabalar şehre girmek için sırada bekliyorlardı. Bizde tabi sıraya girdik. Bazen bağrışlar duyuyorduk bazen sessizlik oluyordu. Neyse sıra bize geldi. Hasan amca korumalar ile neden geldiğimiz konuşuyordu. Elindeki belgeleri onlara verdi. Koruma belgeleri incelerken, diğer korumada arabayı inceliyordu. Bu arada bana dönerek; Hoş geldin genç. Sen de ruh savaşçısı mı olmak istiyorsun? Var mı seni heyecanlandıran bir savaşçı? Hoş buldum abi. Genelde düşündüğüm aileme yardımcı olabileceğim bir yetenekti ama yol boyunca başımızdan çok olay geçtikten sonra kararım biraz daha genişledi diyebilirim. Herkesi korumak ve kötüleri cezalandırmak ta istiyorum artık. Vay, iyiymiş! Aferin her zaman haksızlığa ve kötülüğe uğrayanların yanında ol. Siz gençler krallığımızın geleceğini şekillendireceksiniz. Korumalardan evrakları inceleyen adam bir sorun bulamadığını ve diğer korumaya dönerek “Arabada da sorun yok ise geçebilirler.” Diyerek evrakları Hasan amcaya verdi. Artık şehre girebilmiştik. Şehrin içi harikaydı. Her yer düzenli ve temiz görünüyordu. Çalışanlar işlerini dikkatli yapıyorlardı. Buradaki her şey yolda gördüklerimden daha güzellerdi. Dükkânlar 3-4 katlı, evler daha büyük ve zarafetli, yollar rahatlıkla 3 arabanın geçebileceği büyüklükteydi. Saray şehrin tam merkezinde durmakta. Zaten şehri gören yerden geçerken ortada şehri koruyan bir kale gibi duruyordu. Yakından bakınca çok büyük ve ihtişamlı gözüküyor. Ben bunları düşünürken Hasan amca bizi kalacağımız yere getirmişti. Diğer kaldığımız yerler 2 katlı ve fazla geniş değildi. Buraya bakınca 4 katlı ve 2 kat daha geniş duruyor. Eşyalarımızı kalacağımız odaya taşıdık. Hasan amca bana bakarak “Hadi şehri gezdireyim sana, o istediğin eşya dükkânlarına götüreyim.” Şehir fazla kalabalık geldi. Yürürken insanlar üzerime geliyormuş gibiydi. Hasan amca durdurdu beni. Tabi ben kalabalığa alışamamıştım. Vitrini harika eşyalarla dolu bir dükkânın önüne gelmişiz bile. Hadi bu dükkân diğerlerinden daha değerli eşyalara sahip. Burayı bir gezelim. Vitrindekiler harika duruyor, değil mi? Sen bir de içerdeki özel alanda sergilenenlere bak! Daha iyileri de mi var? Tabi ki, içeri gir de kendi gözlerinle gör. Dükkândan içeri girdik. Benim kafam aşağı yukarı sağa sola öyle bir hareket ediyordu ki anlatamam. Tezgâhtar bayanın dikkatini çekmiş hareketlerim. Ama ben hiç farkında değilim. Hasan amca bunlar muhteşem, şuna bir bak, buna bir bak, bu da süper… Tamam, tamam Yavuz. Çok heyecanlandın. Yavaşla sakin sakin bak. Bir hafta kadar buradayız, acele etme. Merhaba ufaklık, Ben Halise. Nereden geliyorsun? Artan Kasabasının bir köyünden geliyoruz. Baya uzaktan gelmişsiniz, neden geldin? Ruh bilekliğimi almak için. 12 yaşına giriyorsun demek. Çok iyi. Sizin gibi heyecanlı gençler krallığımızın geleceği olacak. Ne olmak istiyorsun? Çok karışık! İlk baş çok netti ama yolculukta yaşadıklarımdan sonra ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Özellikle Artan kasabasında arkadaşlarımın öldürülmesinden sonra. Ya da Yogan kasabası yolunda saldırıya uğradıktan sonra. Bilemiyorum düşüncelerim çok değişti. Ya! Çok kötü olaylar atlatmışsın bu küçük yaşında. Peki, hangi düşüncelerin değişti? Önceden aileme yardımcı olmak ve kardeşlerime bakmak istiyordum. Ama şimdi Sadece ailemi korumak ta değil herkesi kötülüklerden korumak ve cezalarını verebilmek istiyorum. İyi bakalım. İyilik yap iyilik bul derler. Sende herkese iyilik yap ve iyi insanlar senin etrafında toplansın. İyi bir grup olup bu dediklerini gerçekleştir. Nasıl, beğendiğin eşya var mı? Ama senin için daha erken. Önce ruh özelliğini öğren sonra eşya beğenmeye gel. Sonuçta Her eşya bir özelliği güçlendiriyor. Teşekkür ederim. Peki, gölge adam kıyafetleri var mı? Gölge adam mı? Pek fazla talep görmez çünkü çok az insanda var. Bunlar da işletme sahipleri oldukları için klon oluşturarak bedava çalışan kazanıyorlar. Savaşçı bir gölge adam olmadı hiç. Ama sen olursan bize gel olur mu? Sana o zaman bir şeyler ayarlamaya çalışırım. Çok merak etmiştim ama yapacak bir şey yok. Olursam gelirim. Bilgi için teşekkür ederim. Bu arada Hasan amca dükkândaki korumalardan Artan kasabasında olan olayı duyup duymadıklarını soruyordu ama pek bir şey elde edememişti. Aklımız hala ölen Ali ile Osman ‘da idi. Belki suçlular yakalanmıştır umudu ile her korumaya olayı anlatıp cevap alamaya çalışıyordu. Böylece dükkânların bir kısmını gezdik. Şu ana kadar girdiğimiz hiçbir dükkânda gölde adam ile ilgili eşya bulamamıştık. Hava kararmaya başlayınca kalacağımız otele gittik. Alt katta büyük bir yemek salonu vardı. İçerisi kalabalıktı. Hasan amca ile beraber arka taraflarda iki kişilik bir masa bulduk ve oturduk. Yemekler gelmişti. Gerçekten şehir yemekleri çok güzel. Ne kadar mutlu olduysam Hassan amca bana gülüyordu. Etrafta bir sürü insan vardı, harika eşyalar ile oturmuş yemek yiyorlardı. Kiminin kılıcı kırmızımsı, kiminin baltası sarımsı, kiminin yayı beyazımsı. Böyle etrafa bakarken yemyeşil bir asaya bakakaldım. Öyle güzel bir rengi vardı ki beni içine çekiyordu resmen. Ben asanın güzelliğine öyle dalmışım ki, asa sahibi yanıma kadar gelmiş haberim yok. Hey çocuk, çok mu beğendin asamı? Şey, çok özür dilerim abi. O kadar güzel görünüyor ki dalmışım. Al eline de iyice bak bakalım. Ciddi misin? Tabi ki. Senin alıp kaçacağını düşünmüyorum sonuç ta. Asayı elime aldım. İşlemeleri harikaydı. Asanın ucundaki mücevher kocamandı. Işığın altında çok parlıyordu. Orta kısmına doğru anlamadığım yazılar vardı. Harika bir şey. Mükemmel. Çok güzel. Ha ha çok sevindim beğendiğine. Bu asanın özelliğini biliyor musun? Yeşil olduğuna göre orman ile ilgili olabilir mi? Çok tatlısın ama her yeşil orman ile ilgili değil. Bu asit ile ilgili. Büyük çapta alan saldırısı olarak asit yağmuru yapabilmeme, uzak mesafe asit saldırısı yapabilmeme olanak sağlıyor. Tabi birkaç özelliği daha var ama bunlar önemli olanları. Vay, müthiş bir şey. Kötüleri bununla cezalandırıyorsun o zaman? Öyle de denebilir. Hadi yemeğine devam et bakalım. Tekrar karşılaşırsak senin eşyan olursa bana da anlat olur mu? Kesinlikle anlatırım. Çok teşekkür ederim. Benim adım Yavuz. Bana da Asit Yağmuru Rugan diyorlar. Tanıştığıma memnun oldum. Hasan amca bana hiç kızmamıştı. Sadece oturmuş beni izliyordu. Galiba beni ölen torunu yerine koyuyor olsa gerek. Olsun Hasan amca bir tane. Beni buralara kadar getirdi. Artan Kasabasından sonra gelmeyebilir, başka bir kafileye teslim ederek gönderebilir ya da yalnız gitmemi isteyebilirdi. Ama o beni kendi getirdi. O’na çok minnettarım. Yemek yerken ara ara dikkat çekmeden insanların eşyalarını inceliyordum. Acaba ben nasıl birisi olacaktım. Yemekleri yedikten sonra Hasan amca ile beraber odamıza çıktık. Çok yorulmuştuk. İkimiz de yatağa girmemizle uyumamız bir olmuştu. Yatağımın etrafında, 4 sağımda 4 solumda 2 önümde ayakta bekleyen insan görünümünde gölgeler duruyordu. Hepsi bir şeyler söylüyorlardı. Ama ben bir şey anlamıyordum. Sağımdakilere baktım konuşmayı kestiler, solumdakilere baktım onlar da konuşmayı kestiler. Önümde duranlara baktım onlardan biri konuşmayı kesti ama ötekisi bir şeyler diyordu. Ne kadar zorlasam da kendimi anlayamıyordum. Başım dönmeye başladı ve gözlerimi kapattım. Tekrar açtım. “Yarını sabırsızlıkla bekliyoruz kralım” dediğini işittim. Hasan amca bana sesleniyordu. “Yavuz hadi kalk ta Ruh Bürosuna gidelim.” Gözlerimi açtım. Odanın içi aydınlıktı. Kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Üzerimi değiştirdim. Hasan amcanın yanına gittim. Gidiyor muyuz Hasan amca? Yani gelirsen gideceğiz. Tamam, hemen kızma Hasan amca hadi gidelim. Neyse Hasan amca ile konuşa konuşa Ruh Bürosunun önüne geldik. Kayıt için iki masa açmışlar büronun önüne. Sıraya girdik beraber. Önümde 3 kişi vardı. Onların işlemleri bitince bana sıra geldi. Kayıt için istediği bilgileri verdik. Bize ismimin yazılı olduğu beyaz renkte bir taş verdi. Bu taş ile devam edebilirsiniz. Arkadaşımız size eşlik edecek. Teşekkür ederim. Merhaba adım Luca. Sizi belli bir sırada yönlendireceğim. Beni takip edin. Sırasıyla sizi değerlendirme odalarına götüreceğim. En son ruh bilekliği odasına geçeceğiz. Tamam, Luca Hanım. Bizi beyaz bir kapısı olan odaya getirdi. Sadece benim içeri girmemi istedi. Kapı açıldı. İki kişi beni içeri aldı. Bir sandalyeye oturttular. Bana hava ile ilgili bir şeyler sordular. Etrafımda esen esintiden bahsetmemi istediler. Ben ise hiçbir şey hissetmiyordum. Neyse böyle devam etti. Bende ne hissettiysem onu söyledim. Sonra Luca Hanım beni kırmızı bir kapının önüne götürdü. İçeri girmemi istedi. Yine kapı açıldı ve iki kişi beni içeri aldı. Aynı şeyler burada da oldu sadece sorular ateş üzerineydi. Buradan çıkınca Luca Hanım beni masmavi bir kapının önüne getirdi. İçeri girmemi istedi. Kapı açıldı. İki kişi beni içeri aldı. Yine aynı senaryo devam etti. Tek değişen sorular su üzerine idi. Buradan çıktım. Luca hanım beni kapıda bekliyordu. |
0% |