@wassel
|
Pek gelmedim. Fazla kitap okumayı sevmiyorum. İlginç. Genelde kızlar okumayı sever. Ben ok atmayı seviyorum. Sana da atayım mı bir tane. Tamam, hemen kızma. O sırada Albert beni gördü. Neredesin Yavuz? Bir haftadır yoksun. Hani yardıma gelecektin? Yanındaki arkadaşın kim? Albert sana da merhaba. Ne kadar çok soru sordun. Sıra ile cevaplıyorum. Kitabı bitirdiğim için bir hafta gelemedim. Yanımda ki arkadaşım Aylin. Ne diyorsun! Bitti mi kitap? Evet. Bana söz verdiğin kılıç düellosu vardı. Seni yeneceğimden yanımda şahitte getirdim. Haha… İyi yapmışsın. Ama yanıldığın bir şey var? Neymiş? Getirdiğin şahit benim yenilişime değil senin ağlamalarına şahit olacak. Haha… Onu göreceğiz. Bu kitabı nereye koyayım. Bana ver. Ben onu koyup geliyorum. Albert kitabı alıp depoya gitti. Aylin çok şaşırmış bir şeklide bana dönerek; Sen onun kim olduğunu biliyor musun? Evet. Kütüphaneci Albert. İşte öyle değil’ Nasıl yani? O kütüphaneciliği hobi amaçlı yapıyor. Normalde Okulun ceza işlerinde. Bir sorun çıktığı zaman onu gönderirler. Okuldan biri mi kaçtı, onu bulur getirir. Okulda birine bir şey mi yaptılar, yapanları bulur ve cezalarını kendisi verir. Okul dışından kimse kolay kolay cesaret edemez okula girmeye. İzinsiz girenler Albert ile yüzleşmek zorundadırlar. Bir nevi okulun koruyucusu. Anladım. Harikaymış. Harika mı? Korkmuyor musun? Neden korkayım ki. Okulu koruyan kişiden korkulur mu? Daha çok gururlandım. O sırada Albert depodan gelmişti. Elinde yeşil bir büyü kitabı ardı. Elinde ki kitap büyü kitabı mı? Aferin, gözlerin de keskin. Sana büyü kitabı getirdim. Birçok büyü çeşidi var ama senin için çoğunlukla iyileştirme büyüleri olan bir kitap getirdim. Sonuçta insan önce kendini iyileştirebilmeli. Sen iyi olursan başkalarına da yardım edebilirsin. Aklımdan geçenleri okuyorsun Albert. Hem senin hakkında yeni şeyler öğrendim. Korktun mu hakkımda duyduklarından? Asla, daha çok gururlandım. Senin okul için yaptıklarını öğrenince çok mutlu oldum. Sayende rahatça okulda kalabiliyoruz. Haha… Bakış açını seviyorum. Her zaman iyi yönünden bakıyorsun. Çalışma odama geçelim. Bakalım kılıç kullanman nasıl? Kütüphanenin girişine doğru gitti. Bende odası orada zannettim. Meğerse biz çalışma odasındayken gelen olursa kütüphaneye habersiz girmesin diye kilitledi ve bir not astı. 1 saatliğine kapalıdır. Sonra bize doğru gelip takip etmemizi istedi. Kütüphanenin yarısına gelince kitaplığın orada duran bir süs eşyasını çekti. Kitaplık hareket ederek açıldı. Aylin de bende çok şaşırmıştık. İçeriye girdik. İçerde geniş bir alan vardı. Alanın sonunda bir zindan giriş sütunu vardı. Bizim evde depoda bulunan gibi. Evet. Bundan kimseye bahsetmek yok. Burada olan burada kalacak. Tamamdır. Aylin sen şu tarafa geç ve oradan bizi izle. Yavuz sen şu tahta kılıçlardan sana uyan hangisi ise onu al. Sonra sahanın ortasına gel. Ben biraz etrafı inceledim. Aylin yan tarafa bizi izlemek için geçip oturmuştu bile. Kılıçlardan orta boy olanı aldım. Elim ona alışkındı. Sahanın ortasına geçtim. Pozisyonumu aldım. Albert orta kılıç aldığımı görünce, elindeki uzun kılıcı bıraktı. Orta kılıç alıp geri döndü. Uzun kılıcı da alabilirsin. Yok. Sonra yenilince bahane edersin. Karşımda duruyordu. Sanki ilk hamleyi benim yapmam istiyordu. İstediği gibi olsun. Saldırılarıma başladım. Yaklaşık yarım saat böyle devam ettik. Ben saldırdım o savundu. Yavaştan gülmeye başladı. Artık saldırma sırası bende. Der demez başladı saldırılarına. Nefes aldırmıyordu. Yanlardan, önden durmadan saldırıyordu. Elimden geldiğimce savunmaya devam ettim. Zaman akıp geçmişti. Yorgunluktan kılıcı tutmakta zorlanıyordum. Birden durdu. Tamamdır Yavuz. Bugünlük bu kadar. Nasıldım? İdare eder. Çok pratik yapman lazım. Gücünü biraz daha artırman gerekiyor. Arada açıklar veriyorsun. Anladım. Günlük bir saat çalışırsak iyi bir kılıç ustası olursun. Aferin. Her gün geleyim mi? Olur. Akşam yemekhaneden çıkınca gel. Ben tamam diyene kadar çalışalım. Çok teşekkür ederim. Ne demek. Senin gibi bir öğrenci buldum öylece bırakamazdım. Aylin sende izlemek istersen gelebilirsin. Kütüphaneden ayrıldık. Aylin çalışma sahasına gitmek istiyordu. Ona eşlik ettim. Çalışma sahasına gelince durdu. Benimle geldiğin için teşekkürler. İyi ki seninle gelmişim. Seni izleyince kendimde çok eksik olduğunu anladım. Biraz daha çalışmam gerekiyor. Öylemi. İyi çalış. Bana ok kullanmasını öğreteceksin. Sen ok kullanmaya gelene kadar yaşlanırsın. Haha… Var mısın iddiaya? Olur. 2 ay içinde yaylı silahlar sanatı kitabını bitirip yanına geleceğim. İddia ödülü ne? Kazanırsam öğretirsin. Kaybedersem ne istiyorsun? Hım… O gün gelince isterim. Sana uyar mı? Olur. Yarın akşam gelecek misin? Benimde çalışmam lazım. Büyük ihtimal yemekten sonra buraya gelirim. Akşam çıkınca gelip seni beklememi ister misin? Bakarız. Aylin’i çalışma sahasına bıraktım. Direk yurda odama döndüm. Bu büyücü kitabını bitirmeliydim. Bu şekilde bir hafta geçti. Akşamları Albert ile kılıç çalışıyordum, geri kalan zamanda büyü kitabına çalışıyordum. Okul turnuvasına bir hafta kalmıştı. O zamana kadar büyü kitabını bitirirsem iyi olacaktı. Zaten kitabı yarılamıştım. Şifacı büyüleri haricinde diğer büyülerin metotlarını öğrenmiştim. Ateş büyüleri, su büyüleri, toprak büyüleri, lanet büyüleri gibi. Bunlar tamamdı. Sıra şifa büyülerine gelmişti. Ayşe Hanım bana yardım edeceği için daha hızlı öğrenecektim. Sabah erken saatte kütüphaneye gittim. Ayşe Hanım ile orada buluştuk. Basit iyileştirme büyüsünü anlattı. Diğer büyülerinde bunun gibi basit olduğunu sadece sıralamada dikkat etmem gereken yerler olduğunu söyleyince kavramam kolay oldu. Kademe kademe yaparsam hepsi olur. Fazla uzun sürmedi, üç gün sonunda kitabı bitirmiştim. Ayşe Hanım çok yardımcı olmuştu. Yarı yarıya öğrenmemi kolaylaştırmıştı. Artık seviyem 100 olunca Ölüm Ustası sayesinde bende büyü yapabilecektim. Şimdiden öğrenmem iyi oldu. O zaman kadar tekrar yaparak kendimi geliştirebilirim. Turnuvadan önceki son akşam. Albert ile kılıç düellomuza başlıyorduk. Albert yaklaşık iki haftadır kılıç antrenmanı yapıyoruz. Bir gelişme var mı? Açık konuşmam gerekirse, hiç beklemediğim bir hızda gelişme gösterdin. Verdiğin açıklar pek kalmadı. O kadar zorlamama rağmen açık vermiyorsun. Büyük ihtimalle bugün beni yenebilirsin. Hım… Sanki beni biraz abarttın gibi. O zaman başlayalım. Yarım saat kadar saldırmaya devam ettim. Her zaman ki gibi sıranın ona geldiğini biliyordum ama nedense bana saldırmak yerine halen savunma yapıyordu. Ben saldırılarıma devam ettim. Zaman bitmek üzereydi nedense halen bir atak yapmamıştı. Süre bitti. Zaman doldu Yavuz. Evet. Neden hiç saldırmadın? Savunmaktan saldırmaya fırsat bulamadım diyelim. Ciddi misin? Evet. Kendimde atak yapacak gücü oluşturamadım. Anlayacağın daha baskın çıktın. Yani bu kazandığım anlamına mı geliyor? Hayır. Bu bir başlangıç. Çok daha güçlenmelisin. Yarın okul turnuvası var. Girecek misin? Kesinlikle. Parşömen lazım. Murat’ın seviyesi düşük. Onu belirli bir seviyeye çıkarmalıyım. İyi bir arkadaşsın. Aferin. Artık kılıç antrenmanı yapmamıza gerek yok. Kendin de çalışabilirsin. Bu çalışma sahasını ne zaman istersen kullanabilirsin. Teşekkür ederim. Şu parşömen sütununu da kullanabilir miyim? Neden olmasın sonuçta çalışma sahasının içinde değil mi? Haklısın. Okulun dükkânında parşömen satılıyor muydu? Evet. Satılıyor. Peki, bu parşömen sütunlarını para ile mi alıyorsunuz? Hayır. Bunlar satılmazlar. Peki, nasıl ede edilir? Zindandan kazanırsın ya da çalarsın? Haha… Sen zindandan mı kazandın? Bu bana okul müdüründen hediye. O nereden almış? Bilmem. Kendin sor istersen? Başıma iş almak istemem, sormasam daha iyi. Bana gitmeden yeni bir kitap verecek misin? Yarın turnuvadan sonra veririm. Şimdilik dinlenmene bak. O zaman bana müsaade. İyi akşamlar. Sana da. Kütüphaneden direk yurda gittim. Murat her zaman ki gibi kılıcı ile ilgileniyordu. Nasıl geçti kılıç antrenmanı? Güzeldi. Bundan sonra seninle çalışabilirim. Albert’i yendiğin anlamına mı geliyor. Aslında öyle olmadı. Artık onunla antrenman yapmama gerek kalmadığını söyledi. Biz ne zaman başlıyoruz? Yarın akşam aynı saatlerde. Albert yerine seninle antrenman yapalım. Ne dersin? Kütüphane de mi? Albert çalışma odasını verdi ama yine de çalışma sahasında çalışalım. Tamamdır. Senin seviyen artmıştı. Sınıfını değiştirdiler mi? Değiştirmediler. Aynı sınıfta devam ediyorum. İyi de sınıf arkadaşlarına haksızlık olmuyor mu? Bende okul müdürüne dedim ama gerek olmadığını söyledi. Sınıf arkadaşlarımın beni örnek almalarını ve daha fazla çalışmalarına faydası olacağını söyledi. Hım… Bizim okul müdürü iyi bir insan. Öğrenciler için en iyisini düşünüyor. Belki haklıdır. Neyse yarın turnuvaya odaklanalım. Parşömenleri alınca senin seviyeni biraz daha yükselteceğiz. Heyecanla bekliyorum. Sonrasında biraz daha sohbet edip yattık. Sabah olmuştu. Yemekhaneye gittik. Aylin ile Bertun bizden önce gelmişlerdi. Kahvaltılıklarımızı alıp yanlarına gittik. Bertun bugün birinci olabileceksin değil mi? Umarım. Aylin senin durumun nasıl? İyi hissediyorum ama Cem’i yenebileceğimden emin değilim. Anladım. Şansımızı deneyelim. Belki ben ilk üçe giremem. Dördüncü olmakta güzel hissettirir. Haha… Cem’i rahat bıraktığın anlamına mı geliyor. Yani. Artık bize bulaşmadığına göre kendi ne kadar ilerleyebiliyorsa ilerlesin. Onun sağını solunu kırmama gerek kalmadı. Umarım ödülleri değiştirmezler. Yemekhane boşalmaya başlamıştı. Herkes çalışma sahasına gidiyordu. Bizde çalışma sahasına gidiyorduk. Yolda Cem’e rastladık. Merhaba Yavuz, bugün turnuvaya katılacak mısın? Evet, umarım ilk beşe girerim. Anladım. Umarım ilk üçte olurum. Haha… Daha mütevazı olmuşsun. Öyle. Size başarılar. Sana da. Çalışma sahası öğrenciler ile dolmuştu. Herkesin favorisi seviye 30 üstü sınıftı. Tezahüratlar eksiksiz devam ediyordu. Öncelikle seviye 15-20 sınıfı turnuvası başladı. Bir saat kadar sürdü. Murat birinci olmuştu. Normaldi. Seviyesi 32 olunca birinci olmaması için bir engel yoktu. Sonrasında seviye21-29 sınıfı turnuvası başladı. Bir saat kadarda o sürmüştü. Bayağı bir eğlenceli geçmişti. Derman adlı öğrenci birinci olmuştu. Herkesin beklediği seviye 30 ve üstü sınıf turnuvası başlamıştı. Yaklaşık bir buçuk saat sürmüştü. Cem yine birinci olmuştu. Aylin ikinci olmuştu. Aylin biraz üzgün duruyordu. Büyük turnuva öğleden sonra başlayacaktı. Herkes yemekhaneye gitmişti. Yani bizde gittik. Bertun Aylin’e moral vermeye çalışıyordu. |
0% |