@wassel
|
Hiç sorma. Bugün Yavuz ne güzel bir saat kadar Jason öğretmen ile mücadele etti. Sonra Yavuz seninle bu kadar yeter deyip sırası ile bizi eğitti. İyi de sen niye bu kadar yorgun ve bitkin görünüyorsun? Sorun şu ki, diğerleri en fazla yarım saat dayandı. En son ben olunca ders bitene kadar yani iki saat boyunca eğitim aldım. Yani dayak yedin. Bırak gülmeyi. Perişan oldum. Murat bana bakarak, Yarın ki turnuvada birinci olabilecek misiniz? Cem ile anlaştık. Birinci o olacak. Biz ödülleri alsak yetiyor. Aylin senin seviyen de arttı. Birinci olmak yok. Bir kere olsam ne olur? Cem’in durumu farklı. O birinci olmak zorunda. Ailesel bir baskı altında. Fazla detay veremem ama Cem birinci olmaz ise çok zor durumda kalacak. Hem tehdit edenleri yakalamam lazım. Ne tehditti? Haberin olmaması normal. Bende dün öğrendim. Dışardan birileri tehdit ediyor. Birinci olursa öldüreceklermiş. Yapma be. Üzüldüm şimdi. Sen bildiğin gibi yap. Öğleden sonra ne yapıyorsunuz? Ateş kılıcı talimi yapacağım. Ok atışlarımda mesafe artırımı için çalışmam gerekiyor. Mızrak atışı yapacağım. Ben kütüphanede olurum. Bir şey olursa haberleşelim. Anlaştık. Yemeklerimizi yedikten sonra herkes dağıldı. Kütüphaneye girdim. Her zamanki gibi Albert kitapları düzenliyordu. Merhaba Albert, nasılsın? İyiyim. Zindan için mi geldin? Evet. Bir de sana söylemek istediğim bir şey var. Bilmen gerekli. Cem konusu değil mi? Ayla Hanım anlattı bana. Gece odama geldi. Kapısına kanla ölüm yazmışlar. Bayağı korkmuş. Psikolojisi biraz dağılmış. Derslere de adapte olamaz. Ne yapmalıyız bilemedim. Ayla Hanım onunla bugün konuşacak. Sen rahat ol. Gelişmene odaklan. Tamam. Ben çalışma odasındayım. Çalışma odasına girdim. Seviye 75-80 parşömeni sütun üzerine koyup kelimeleri söyledim. Gecenin karanlığında ağaçların arasındaki bir patika yolda gözlerimi açtım. Haritada gösterilen yolda ilerledim. Büyük bir kamp vardı. Giriş iki kule tarafından korunuyordu. Etrafı kuleler ile çevrilmişti. Kuleler arasını taş ile örülmüş duvar kapatıyordu. Kule yüksekliği 15 metre, duvar yüksekliği 5 metre kadardı. Her kulede 4 nişancı bulunuyor. Girişi kuledeki nişancılar haricinde iki dev ile koruyorlar. Kampta 750 canavar bulunuyor. Bunların 100 tanesi seviye 75 dev, 250 tanesi seviye 78 nişancı golem, 200 tanesi seviye 80 akıncı kurt, 200 tanesi seviye 79 kertenkele adam ve 50 tanesi seviye 80 ateş golemi. Hepsinin aynı anda bulunması çok büyük bir sıkıntı. Saldırmaya kalksan nişancılar her yerde. İçeri girsem bile çok kalabalıklar. Ateş’i oluşturdum. Yılanlarını oluşturmasını istedim. Yılanlarının geride durup, saldırmak için benden haber beklemesini istedim. Gölgelerimin hepsini oluşturdum. Şaman 25 tane gölge şamanlarını oluşturdu. Arka kısımda bizi büyü ile destekleyecekler. İskender de gölge klonları ile arka taraftan bizi destekleyecekler. Alfa, Beta, Katana, Kozuke, Gabriel benimle beraber ön safta savaşacak. Tabi gölge klonları ile beraber. Gabriel savaşa başlamadan önce düşmana lanet büyüleri yapmasını istedim. Yavaşlatma Laneti ve Can Azaltma Laneti yaptıktan sonra bir de Görü Azaltma Laneti yapmasını istedim. Haşhaşi’yi kafasına göre takılıp denk gelen herkesi öldürmesini istedim. Sonrasında saldırıya başladık. Yaklaşık 3 saat sonra kampa girebilmiştik. Gabriel ölenleri canlandırıp saldırtıyordu. Aralarda ölenler iyi karışıklık oluşmasını sağlıyordu. Üç saat daha sonra yarısı yok olmuştu. Arkada bekleyen yılanların seviyeleri çok iyi artmıştı. Gabriel’e artık ceset canlandırması yapmamasını söyledim onun yerine özümsemeye geçmesini istedim. Seviye 200 yılanlarımı kalan düşmana saldırttım. 2 saat daha sonra hepsi yok edilmişti. Bizde zayiat gölge klonlardan ibaretti. Onları da zindan bitiminden sonra tekrar oluşturabiliyordum. Zindan temizlendi sesi ile çalışma odasına ışınlandık. Bu sefer daha hızlı bitirmiştik. Bir saat 20 dakika sonra tekrar çalışma odasındaydım. Gabriel’in seviyesi 97 olmuştu. Bir saat kadar Gabriel iyileştirme büyüsü yaptı. Sonrasında kendimi iyi hissetmiştim. Seviye 80-85 parşömenine sıra gelmişti Gökyüzü masmavi, derenin kenarında yürürken gözlerimi açtım. Haritada gösterilen yönde hareket etmeye başladım. Ormanın içindeki patikaya geçtim. Büyük bir mağaranın önüne gelmiştim. Gölgelerimi gönderdim. Beş dakika sonra içerde olan her şey hakkında bilgi sahibi olmuştum. Mağara üç kademeden oluşuyordu. İlk bölümde 250 tane seviye 80 aslan adam mevcuttu. İkinci bölümde 400 tane seviye 80 aslan adam mevcuttu. Son bölümde 500 tane seviye 85 aslan adam mevcuttu. Üçüncü bölümde büyük bir kapı vardı. Kapının arkasında ne olduğunu bilmiyorduk. Ama şuna emindim, kapı olduğu için ne kadar süre geçerse geçsin kapının ardındakiler seviye atlayamayacaktı. Ateş’i oluşturdum. Seviyesi 118 olduğundan aşırı güzel görünüyordu. Boyutu artmış ve pul renkleri çok canlıydı. Ateş kırmızısı bu kadar mı yakışır. Hemen yılanlarını oluşturdu ve arka tarafta beklemeye geçti. Kraliçe karıncayı Gabriel ’den oluşturmasını istedim. Yılanlar ile arkada beklemesini söyledim. Ben söylemeden savaşa katılmayacaklardı. Kendilerini korumak dışında tabi. Direk ilk bölüme saldırıya başladık. 3 saat kadar sonra hepsi öldü. İkinci bölüme geldiğimde seviyeleri 83 olan 400 tane aslan adam vardı. Hemen bunlara da saldırıya geçtik. 4 saat kadar burada çarpıştık. Son bölüme geldiğimizde 500 tane seviye 92 aslan adam vardı. Durmadan bunlar ile de savaştık. 6 saat sonra hepsi ölmüştü. Kapının önüne geldiğimde seviye 250 olan 68 yılanım vardı. 3600 tane de seviye 48 karıncam vardı. Gabriel de bu arada cesetleri özümsüyordu. Gabriel’in işi bitince kapıyı açtım. Kapının arkasında seviye 85 olan 1000 tane aslan adam vardı. Bu bize iyi bir deneyim verecekti. Hiç beklemeden her şeyimizle saldırdık. 8 saat sonunda bir tane yaşayan aslan adam bıraktım. Onu esir gibi tutuyordum. Gabriel cesetleri özümsemeyi bitirince onu da öldürdüm. Zindan temizlendi sesi ile çalışma sahasına ışınlandık. Zindan normal hayatta bize üç buçuk saatlik zamana denkti. Gabriel’in seviyesi 103 olmuştu. Artık cesetlerini tam kapasitede canlandırabilecekti. Sakladığı cesetleri de tam kapasitede oluşturabilecekti. En çok merak ettiğim kraliçe karıncaydı. Seviyesi 96 ve her dakikada seviye 96 olan 10 karınca oluşturabiliyordu. Ateş ve kraliçe karınca sayı üstünlüğümüz olmayı sağlıyordu. Benim seviyem de 101 olduğu için gölgelerim yaptığı her şeyi yapabiliyorum. Şifa büyüsü, lanet büyüsü, gizlenme, gölgelerde gezme ve sayamadığım ya da bilmediğim bir sürü yetenek elde ettim. Harika hissediyordum. Kafile görünümündeki haydutları şimdiki halimle yok edebilirdim. Alfa ve Beta’nın yardımcılarını oluşturmuştum. Merak ettiğim şey Gabriel’in yardımcısından sonra nasıl bir gölge oluşturacağım. Artık bunu seviye 160 olunca öğrenebilirdim. Gabriel beni bir saat kadar iyileştirme büyüsü ile iyileştirdi. Çalışma odasından çıktığımda akşam saatiydi. Albert beni görünce şaşırmıştı. Gece yarısı çıkarsın diye bekliyordum. Fazla güçlendim galiba. Albert’in yüzünde harika bir gülümseme vardı. Aferin. Senin adına çok mutlu oldum. Artık işlerimizi daha hızlı halledebiliriz değil mi? Kesinlikle. Zindanlar beni çok acıktırdı. Yemekhaneye gidiyorum. Tamam, sonra görüşürüz. Kütüphaneden çıktım. Bahçede ağaçlara bakıyordum. Birden aklıma yeni elde ettiğim gölgelerde gezinme yeteneği geldi. Alfa, seviye 100 olunca gölgelerde gezebileceğimi söylemiştin. Hatırlıyorsun değil mi? Evet kralım. Nasıl yapacağım? Kralım, zihninizde canlandırmalısınız. Mesela şu karşımızdaki ağacın orada olduğunuzu düşünüp konsantre olduğunuzda ağacın gölgesinde olacaksınız. İstediğiniz zamanda gölgesinden çıkabilirsiniz. Bir deneyeyim. Birkaç deneme yaptım ama beceremedim. Belki karnım doyarsa daha iyi olur. Yemekhaneye geçtim bizimkiler oradaydı. Yanlarına oturdum. Yavuz, geldiğin iyi oldu. Aylin ikna olmuyor. İlla birinci olmak istiyorum diyor. Sende bir şey söyle. Birinci olmak o kadar önemli mi? Önemli değil ama hiç birinci olmadım. Bir kez olsam olmaz mı? Aslında birinci olmanı bende isterim. Ama durumu tam bilmediğin için böyle söylediğini düşünüyorum. Şimdi size anlatacaklarım aramızda kalacak. Peki. Peki. Tamam. Cem’in aile durumunu ve tutumunu anlattım. Biraz üzülmüşlerdi. Halen birinci olmak istiyor musun Aylin? Olmasam da olur. Hem turnuvaları sevmiyor hem de birinci olmak istiyor. Biraz zıt gelmişti bana. Şimdi neden hep birinci olmak istediğini anladım. Bu arada senden de özür dilerim. Neden? Benlik bir durum yok ki! Öncesinde istediğine birincilik vermeye kalktığın için senin kibrin olduğunu düşünüyordum. Biraz yukardan bakar gibiydin. Sonra seni tanıdıkça doğru olanı yapmaya çalıştığını gördüm. Şimdi bir de bunu öğrenince biraz kendime kızdım diyebilirim. Önemli değil. Olur öyle şeyler aramızda. Ben kimin fikri olduğuna bakmıyorum hangi fikrin doğru olduğunu düşünüyor isek onu yapmaya çalışıyorum. Eğer sizi kırdıysam özür dilerim. Sohbete devam ettik. Yarın sabah turnuvadan sonra yapacaklarımızı kararlaştırdık. Yurda döndüğümüzde Murat bana bakıyordu. Ne oldu Murat? Senden hiç şüphe etmedim. Bunu bilmeni istedim. Teşekkür ederim. Kılıç eğitimi nasıl gidiyor? Şimdilik bir sorun yok. Turnuvadan sonra zindana gireceğiz ya, sonrasında seviyem yükselince nasıl hissedeceğim merak ediyorum. Umarım iyi hissedersin çünkü ben çok iyi hissediyorum. Aramızda gülüştükten sonra Murat kılıcına aura ekleme eksersizine başladı. Bende yaylı sanatlar kitabıma kaldığım yerden başladım. İki saat sonra odamızın kapısı çalındı. Gelen Albert’ti. İyi akşamalar. Hoş geldin Albert. Ayla Hanım seni görmek istiyormuş Yavuz, Benimler gelir misin? Üzerimi değiştirip müdürün odasına gelirim. İstersen önden gidebilirsin. Odada görüşürüz. Kendime çeki düzen verdikten sonra Ayla Hanım’ın yanına gittim. Albert ile içerde sohbet ediyorlardı. Beni çağırmışsınız Ayla Hanım. Evet. Yarın ne yapacağız birlikte istişare edelim dedim. Siz ne düşündünüz? Gölgelerin ile istihbarat sağlayabiliyorsun değil mi? Evet. Okul içinde sana izin veriyorum. Gölgelerini salabilirsin. Tamam. Herhangi bir bilgi bulursam Albert’e söylerim. Cem’i tehdit edenleri bulalım. Benim öğrencilerimi kimse tehdit edemez. Sen çıkabilirsin Yavuz. Okul içi istihbarat sende. Anladım. Sizi mahcup etmeyeceğim. Müdürün odasından çıkıp yurda döndüm. Odadan içeri girdiğimde Murat uyumuştu. Bende yatağa uzandığım gibi uyumuşum. Sabah olmuştu. Murat erkenden kalkmış hazırlanmış beni bekliyordu. Onunla beraber yemekhaneye gittik. Yemekhaneye giderken gölgelerimin istihbarat için okul içinde gezmesine izin verdim. Artık Ayla Hanım izin verdiğine göre her şeyden haberimiz olacaktı. Yemekhane tıklım tıklımdı. Aylin ile Bertun masada oturuyorlardı. Murat ile yanlarına gittik. Sohbete biz de katıldık. Bugün herkes heyecanlı. Bertun’dan güzel hareketler bekliyorlar. Evet, favori görüyorlar. Kahvaltılarımızı yaptıktan sonra çalışma sahasına gittik. Her zaman ki gibi tıklım tıklımdı. İlk turnuva seviye 15-20 sınıfı arasında oldu. Sonrasında seviye 21-29 arasında oldu. Seviye 30 ve üstü sınıfı turnuvası çok dikkat çekiciydi. Herkes Cem’i alkışlıyordu. Arada göz göze gelsek de endişesini pek belli etmiyordu. Büyük turnuva her zamanki gibi öğleden sonraya kaldı. Öğrenciler eğlenerek yemekhaneye gidiyorlardı. Bizimkiler önden gittiler. Ben Cem ile konuşmak için bekliyordum. Turnuvada son dövüşenlerden biri olduğu için biraz geç çıktı. Karşısında beni görünce; Herhangi bir sorun yok değil mi? Hiçbir sorun yok. Etrafta seni takip eden birini görmedim. Sen nasılsın? Belli etmiyor olabilirim ama çok korkuyorum. Acaba babamın atacağı dayağa razı mı olsam bilemedim. Ölmekten daha iyidir değil mi? Öyle düşünmene gerek yok. Ayla Hanım’da takipte. Sen birinci olmana bak. Öğleden sonra her şey açığa çıkacak. Cem ile yemekhaneye gittim. Beraber bizimkilerin masasına oturduk. Biraz sohbet ettik. Sonrasında büyük turnuvaya gittik. Ben katılmayacaktım. Cem, Aylin, Bertun, Murat katılıyordu. Özellikle Murat kendi sınıfında ki turnuvada bayağı bir izlenmişti. Herkes heyecan ile turnuvanın başlamasını bekliyordu. Okul müdürü sahaya çıktı ve konuşmasına başladı. Bugün ki turnuvada ödüller şöyle olacak. Birinciye 2000 altın ve bir parşömen. İkinciye 1000 altın. Üçüncüye 500 altın. Bugün birinci olan öğrencimize seviye 40-45 parşömeni vereceğiz. Cem ile göz göze geldik. |
0% |