Yeni Üyelik
46.
Bölüm

46. Bölüm

@wassel

Seviye 90-95 parşömen lazım.

Bunu söyleyeceğini bildiğimden önceden hazırlamıştım. Al bakalım. Fiyatı öğrenci indirimi ile 900 altın.

Tamamdır. Teşekkür ederim.

Dükkândan seviye 90-95 parşömenini aldıktan sonra Murat’ın yanına gittim. Halen Katana ile idman yapıyordu.

Hey, Murat. Hazırlan da gidelim.

Nereye gidiyoruz?

Kütüphaneye.

Ciddi misin?

Evet.

Murat’ın yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi. Kılıcını aldığı gibi yanıma geldi. Kütüphaneye gittik. Albert her zaman ki gibi kitaplar ile uğraşıyordu.

Merhaba Albert, çalışma odanı kullanabilir miyiz?

Tabi ki.

Sen de gelmek ister misin?

Daha sonra, şimdi erken gibi.

Tamam.

Murat ile çalışma odasına girdik. Parşömeni sütuna koydum. Kelimeleri söyler söylemez zindana ışınlandık. Hava yağmurluydu. Gökyüzündeki karanlığı yıldırımlar aydınlatıyordu. 10 katlı bir kulenin önündeydik. Kulenin kapısı altın işlemeli süsler ile doluydu. Gökyüzündeki her yıldırım kuleyi görmemizi sağlıyordu. Kule kapısı açılmadan içeride ne olduğunu bilemeyecektik. Her zamanki gibi Ateş’i oluşturdum. Ateş yılanlarını oluşturdu. Gabriel ‘den kraliçe karıncayı oluşturmasını istedim. Sayı üstünlüğü bu savaş için önemli gibi bir hisse kapıldım. Murat’ın Ateş ile kalmasını istedim. Gabriel’i arkada Murat ile bıraktım. Biz katlarda ilerledikçe onlarda arkamızdan gelecekti. Gabriel arkada kalan cesetleri özümseyecek ve her zaman ki planı sürdürecektik. Kapıyı açtım. İçeriye gölgelerimi gönderdim. Biraz zaman sonra Alfa belirdi.

Kralım, diğer katlara geçmek içinde kapı yapılmış. Bu yüzden üst kattakilerden bir haberimiz olmayacak. Girdiğimiz katta seviye 90 olan 10 tane kurt var. Kurtlar yıldırım saldırıları yapabiliyorlar.

Anladım. Bu katı bitirelim ama hemen öldürmeyelim. Seviyeleri yükseltebildiğimiz kadar yükseltelim.

Emredersiniz kralım.

Seviyeleri 99 olana kadar bekledik. Sonrasında hepsini öldürdük. Gabriel cesetleri özümserken bizde ikinci kata geçtik. Bu katta seviye 91 olan 20 tane kurt vardı. Kurt sayısı iki katına çıkmıştı ve seviyesi bir artmıştı. Buradaki kurtları da seviyeleri 99 olunca öldürdük. Toplamda 17 saat geçmişti. Böyle giderse çok uzun süre burada kalacağız. Diğer kata geçtik. Seviyesi 92 olan 30 kurt vardı. Demek ki sayıları onar onar artıyordu. Bir an için korkmuştum. İki katı olarak artsaydı son katta büyük ihtimalle 5120 tane kurt ile savaşmak zorunda kalacaktık ve kaybedebileceğimiz bir durum oluşacaktı. Ucuz yırttım. Üçüncü katı da temizledikten sonra dördüncü kata ulaştık. Bu katta seviyesi 93 olan 40 kurt bulunmaktaydı. Bu şekilde son kata kadar devam ettik. Onuncu kata geldiğimizde 45 saat geçmişti. Önümüzde seviyesi 95 olan 100 tane yıldırım kurdu vardı. Bir tanesi hariç diğer kurtların hepsini seviyesi 99 olunca öldürdük. Bir tanesini seviyesi 120 olana kadar bekledik. Bu arada Gabriel diğer cesetleri özümsemişti. Seviyesi 120 olan yıldırım kurdunu Ateş’in yılanları ve kraliçe karıncanın karınca ordusu ile zor öldürebilmiştik. Bu cesedi Gabriel ‘den saklamasını istedim. Böyle bir kurt ilerde çok işime yarayacaktı. Zindanda 70 saat geçirmiştik. Zindan temizlendi sesi ile Albert’in çalışma odasına ışınlandık. Odaya gelişimiz yaklaşık 12 saati bulmuştu. O kadar çok seviye atlamışım ki ışınlandıktan birkaç saniye sonra bayılmıştım. 1 saat kadar sonra kendime geldim. Murat halen baygın yatıyordu. Gabriel ile beraber iyileştirme büyüsü yaptık. 4 saat kadar sonra Murat kendine gelmişti. Tabi sabahta olmuştu.

Nasılsın Murat?

Sabah mı olmuş?

Yani. Kaç saattir baygın yattığını bilmiyorsun.

Kaç saat olabilir ki?

Tam 4 saattir uyuyorsun.

Yapma ya, uf şu seviyeme bak. Acayip artmış. İnanamazsın!

Seviyen kaç oldu?

Tahmin et?

Hım… 75 mi?

Yaklaştın. Tam 79 oldu. Mükemmel bir şey. Çok teşekkür ederim. Bana söyleseler bu seviyeye geleceksin diye güler geçerdim.

Çok sevindim. Hazır kalkmışken yemekhaneye gidelim. Karnımızı doyuralım. Sonrasında sen Katana ile çalışmaya git. Derse kadar çalış, olur mu?

Bende yeni seviyemi denemek için sabırsızlanıyorum.

Çalışma odasından çıktığımızda Albert kütüphanenin üçlü kanepesinde bizi beklerken uyumuş kalmış. Onu kaldırmak isterken biraz korktu. Seviyemin aura baskısını ayarlamam biraz zaman aldı. Sonuçta kimsenin beni güçlü olarak bilmesini istemiyordum. En önemli avantajımın kaybolmasını istemezdim.

Yavuz sen miydin? Üzerime karanlık çökmüş ve hareket edemiyor gibi hissettim.

Üzgünüm Albert, yeni çıktık çalışma odasından, auramı ayarlamayı unuttum.

Nefesim kesilecek gibi oldu. Bayağı güçlendin anlaşılan. Aferin.

Biraz da senin sayende değil mi? Sonuçta bana güvenip çalışma odanı kullanmama izin verdin.

Öyle deme, sen çalışmazsan elde edemezdin. Şimdi nereye gidiyorsun?

Murat ile yemek yemeye gideceğiz.

Size afiyet olsun. Ben biraz daha kestireyim.

Oradan yemekhaneye geçtik. Murat çok mutluydu. Sürekli bana teşekkür edip duruyordu. Yemekhanede bizden başka kimse yoktu. Ortalıkta Sinem Hanım dolanıyordu.

Bu saatte ne işiniz var?

Sinem Hanım biz çok acıktık. Sorun olmaz ise kahvaltımızı şimdi yapsak olur mu?

Daha malzemeler gelmedi ki.

Öyle mi, ne zaman gelir?

1 saat kadar daha var. Ama isterseniz, benim getirdiğim atıştırmalıkları yiyebilirsiniz.

Sizin için problem olmaz mı, sonuçta şu an çalıştığınız için enerji kaybettiniz. Bundan dolayı acıkmış olmalısınız.

Sorun değil. Siz benden daha acıkmış duruyorsunuz.

Sinem Hanım bunu söyledikten sonra hep birlikte güldük. Sonrasında bize atıştırmalıklarını getirdi. Beraber yedik. Murat çalışma sahasına gitti. Bende yurda odama döndüm. Yeni kitabımı almadığımı fark ettiğimde koşa koşa kütüphaneye gitmeyi düşündüm ama sonrasında gölge yeteneğimi hatırladım. Kütüphanede Albert’in masasının gölgesinden dışarı çıktım. Seviyem arttığı için odaklanmam da artmıştı. Daha önce yapamadığım gölgelerde gezinme yeteneğimi ilk yapmamda yapabilmiştim. Albert halen kanepede kestiriyordu. Uyandırsam mı, uyandırmasam mı diye düşünürken Albert gözlerini açtı.

Hayırdır, burada ne işin var?

Yaylı silahlar sanatı kitabını bitirdim. Bunu sana verip yeni kitabı almayı unuttum.

Öyle mi, aferin. Sana vereceğim kitap benim masanın çekmecesinde. Yaylı silahlar sanatı kitabını oraya bırak, diğer kitabı al.

Tamam.

Çekmeceyi açtım. Elimdeki kitabı koydum. Bana ayırdığı kitabı aldım. Başlık çok güzeldi. Suikast Sanatları. Haşhaşi ile beraber çok eğlenecektik. Odama geri döndüm. Ders saatine kadar kitabımı okudum. Sınıfa gitme vaktim gelmişti. Murat ile Katana antrenmanı bırakmışlardı. Murat sınıfına doğru gidiyordu. Katana Murat’ın gölgesinde geziyordu. Bende yavaştan sınıfıma gittim. Öğleden sonra yurda odama döndüm. Kitabımı okumaya devam ettim. Sonuçta artık seviye kasmak için acele etmeme gerek yoktu. Seviyem 110 olmuştu. Bu seviyem ile kolay kolay durdurulamazdım. Bu şekilde iki hafta kadar çalıştım. Suikast Sanatları kitabımı bitirmeme az kalmıştı. Murat seviyesine iyice alışmıştı. Artık onu biraz daha yükseltmem gerektiğini düşündüm. Yurtta odada oturuyorduk.

Murat, iyice alışabildin mi seviyene?

Evet.

Hafta sonu bir zindan daha yapalım mı?

Gerçekten mi?

Evet. Bu sefer ben pek karışmayacağım. Sana göre bir parşömen alacağım. Sen savaşacaksın, bende seni takip edeceğim. Ne dersin?

Harika olur. Bende kılıcımın gücünü iyice denemiş olurum. Katana’dan sürekli dayak yemekten bıkmıştım.

İyi o zaman. Ben kütüphaneye gidip hazırlık yapayım.

Murat çok sevinmişti. Odadan çıkıp kütüphaneye gittim. Arka kapıdan dükkâna geçtim. Hüseyin abi bir müşteri ile ilgileniyordu. Bende onları izledim. Müşteri gidince,

Hoş geldin Yavuz.

Hoş buldum Hüseyin abi. Nasılsın?

Bildiğin gibi. Müşteriler ile ilgileniyorum. Sen ne için geldin?

Parşömen lazım.

Kaç seviyede olsun?

Seviye 70 lazım.

Genelde yüksek isterdin. Şimdi neden düşük seviye istedin?

Arkadaşıma alacağım.

Çok iyi. Benimde senin gibi arkadaşım olsa, ne güzel olurdu.

Aramızda biraz gülüştükten sonra Hüseyin abi depoya gitti. Bu sırada bir müşteri içeri girdi.

Merhaba, buz özellikli omuzluk veya bileklik var mı?

Hüseyin abi birazdan gelecek.

Anladım. Gelmesi ne kadar sürer?

5 dakikaya gelir.

Peki, sen buz özellikli eşyalar nerede biliyor musun?

Sağınızdaki vitrinde birkaç tane var.

Hım… Gelene kadar eşyalara bakayım.

Müşteri eşyalar ile ilgilenirken Hüseyin abi içeri girdi.

Yavuz istediğin parşömen bu.

Teşekkürler, müşteri geldi. Buz özellikli omuzluk istiyor.

Anladım. Ben ilgilenirim. Merhaba beyefendi. Size nasıl yardımcı olabilirim?

Buz özellikli omuzluk veya bileklik istiyorum.

Hüseyin abi rafların arasında gezdikten sonra iki tane omuzluk bir tane bileklik çıkardı.

Elimizde bunlar var. Biraz inceleyin beğendiğiniz olursa fiyatlarını söylerim.

Bakayım.

Müşteri eşyaları eline aldı. Yaklaşık 10 dakika kadar inceledi. Bilekliğin %10 aura artışı ve %20 ateş direnci artışı özellikleri adamı etkilemişti.

Bu bileklik çok hoşuma gitti. Bunun fiyatı ne kadar?

2500 altın.

Çok fazla değil mi? 2000 altın olmaz mı?

Beyefendi malzemenin fiyatı diğer dükkânlardan daha uygun. İsterseniz diğer dükkânları gezip fiyatlarını sorup gelebilirsiniz. Ben sizin için bugünlük bunu satıştan ayırabilirim. Ne dersiniz?

Adam sinirlenmeye başladı, olay çıkaracak bir havaya girmişti. Ben ne olur olmaz diye dükkânın içinde gölgeler oluşturdum. Kapının yanında iki tane gölge, Hüseyin abinin yanında bir tane gölge. Ona doğru yürüdüm.

Beyefendi, kimse size zorla mal satmıyor veya kazıklamaya çalışmıyor. Lütfen olay çıkarmayın.

Adam birden panikledi. Biraz yüzüme baktıktan sonra Hüseyin abiye döndü.

Olay çıkarmak için bir şey yapmadım. Sadece biraz pahalı olduğunu söyledim. Tabi sinirlendiğim için sesim biraz yükselmiş olabilir. 2400 altın olmaz mı?

Olur beyefendi.

Adam 2400 altın ödeyip bilekliği aldı. Çıkarken bana korkmuş bir şekilde bakıyordu. Hüseyin abi seslendi.

Teşekkürler Yavuz. Sen burada olmasaydın büyük ihtimal ile kavga çıkaracaktı. Suçu da bana atacaktı.

Önemli değil. İnsanlar değişken işte. Daha önce de başıma gelmişti. Görüşürüz Hüseyin abi.

Dükkândan çıktım. Murat için güzel bir parşömen almıştım. Yemekhaneye doğru devam ettim. Murat masada yemek yiyordu. Yemeğimi alıp yanına gittim.

Nasıl durumlar?

Heyecan yaptım. Yarın değil de bu akşam mı zindana girsek.

Öğleden sonra bir işin var mı?

Yok. Kılıç talimi yapmayı düşünüyorum.

Yemeği yiyince gidelim. Daha fazla bekletmeyelim seni.

Çok iyi olur.

Yemeklerimizi yedik. O sırada Bertun ile Aylin geldiler. Neşeleri yerindeydi.

Yavuz, Murat ile antrenman nasıl gidiyor?

Şu an iyiyiz. Sizlerde durum nasıl?

Bizde iyiyiz. Sıkı çalışıyoruz. Aylin’in ateş okları daha etkili olmaya başladı. Tabi benim mızrak delici özelliğim daha da arttı.

Mükemmel haber. Turnuvada kazanacağımız parşömene ikiniz beraber girebilirsiniz demek oluyor değil mi?

İkimiz girebiliriz ama neden hep beraber girmiyoruz ki?

Deneyim düşüşüne gerek yok. Bizde başka parşömene gireriz.

Ama hep beraber eğleniyorduk. Zevkli oluyordu. Neyse sen nasıl istersen.

Loading...
0%