Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm 🥕

@yagmurgns_37

Enercii enerciii ✨

Nebersiniz bebiklerimmm 💞 Ben bonba gibiyim.

Satır arası yorum yapamayı ve oy vermeyi unutmayalımm 😽

🧡İyi okumalarrr 🧡

Gözlerimi ovup açtığımda yerimden hafif bir şekilde doğruldum.

Kaç saattir uyuyorum ben ya?

Dün, hastaneden çıkmış ve eve gelmiştik. Ev büyük olduğu için Kadir abi ve Mete de burada kalmıştı. Dün de benim için biraz yorgun geçmişti çünkü iki saat, abartmıyorum, tam iki saat Lina’ya kendimi affettirmeye çalışmıştım.

Hayır yani, buraya gelen Mete ile Kadir abi, ama trip yiyen Alin.

Gene sinirlenmemle yataktan hızlı bir şekilde kalktım ve saate baktım. Saat daha sabah yediydi. Bu beni sevindirmiş, dudaklarımın iki yana kıvrılmasına sebep olmuştu çünkü buraya geldiğimden beridir doğru düzgün antrenman yapamıyordum. En azından bahçede birazcık çalışırdım.

Günlük rutinlerimi hallettikten sonra kıyafet dolabımın yanına geldim. Altıma yarım, siyah bir şort giydikten sonra üstüme de askılı, siyah sporcu atletimi giydim. Saçlarımı yukarıdan toplayıp at kuyruğu yaptım.

İşte, mükemmellik.

Aynadan kendime bakıp öpücük attıktan sonra ayakkabılarımı giyme gereği bulmadan direkt aşağı sessizce adımladım. Mutfağa doğru adımlayıp birazcık su doldurduktan sonra Hale ablayla karşılaştım.

“Günaydın kızım, erkencisin.” dedi Hale abla gülümseyerek.

“Evet, abla erken uyandım. Birazcık antrenman yapayım diye de bahçeye çıkacağım şimdi.”

“Ama kızım hastaneden yeni çıktın.” dedi endişeli bir tavırla. Bunun üzerine içten bir şekilde gülümsedim. “Yaklaşık üç hafta sonra turnuvalarım var, ve ben daha hazır değilim. Hem kendimi de iyi hissediyorum. Dünden beri yerimden kalkmama izin vermedi hayırsızlar.” dediğimde son şeye kıkırdamıştı.

“Peki kızım sen bilirsin. Yapabile-”

“Yok, her şey için teşekkür ederim.” dedikten sonra bahçeye doğru adımladım ve bana dönen gözleri görmezden gelerek, korumaların az olduğu bir kısma doğru ilerledim. Kendi yerimde biraz koşu yaptıktan sonra klasik birkaç esneme hareketlerini yaptım. Daha sonra havaya birkaç tekme attıktan sonra yumruk çalıştım. Dönen tekme, arkaya tekme, öne tekme gibi tekvandonun birkaç temel hareketlerini hallettikten sonra soluklandım.

Gözlerimi korumalara çevirdiğimde bana bakmayan bir korumaya kilitledim. Yanına doğru adımladım.

“Merhaba.”

“Buyurun Alin Hanım.”

“Bana yardımcı olur musunuz?” dedim gülümseyerek.

“Hangi konuda?”

“Çalışmam gerek ama tek başıma ne kadar istesem de iyi çalışamıyorum. Bu yüzden benimle çalışır mısınız?”

“Emirle çalışıyorum.” dediğinde dudaklarım iki yana kıvrılmıştı.

“İsmin ne?” dedim

“Serhat Alin Hanım.”

“Serhat abi. Benim antrenman yapmama yardımcı ol!” Emir veren bir tonla konuştuğumda o da başını sallamıştı.

“Emredersiniz Alin Hanım.” deyip bahçenin ortasına doğru yaklaştı.

“Ceketini çıkart üstünden.” dedim omuzumu silkerek.

“Sizi zorlamak istemem.” deyince başımı iki yana salladım.

“Sen bilirsin.” dediğinde ellerim önde tutup ondan ilk hamleyi bekledim ama atmayacağını anladığımda karnına doğru yumruğumu savurdum. Bu yumruktan kaçabilmişti ama ben zaten yumruğu geriye düşsün diye atmıştım. Geriye savrulduğunda sağ ayağımı arkaya çevirerek karnına sert bir tekme attım.

“Ah!”

“Mükemmelim biliyorum tatlım.” dedikten sonra kalkmasını bekledim. Kalktıktan sonra kendisi bana ilk hamleyi yaptı ve suratıma yumruk attı. Kafamı hemen sol tarafa çevirdikten sonra yumruktan kurtulmuştum.

“Sen benim hassas feysime mi vuracaktın şimdi? Püğ!” diye onu kınadıktan sonra ben onun suratına bir yumruk attım, ve o yumruk yerini bulmuştu.

“Sen benim feysime (face) vurdun şimdi.” dediğinde gülümsedim.

“Canımı yakacak kadar cesareti olanın, sonuçlarına katlanacak gücü olmalı.” dedikten sonra ağzını açmış bana bakakalmıştı. Bu durumdan faydalanıp bacağına güçlü bir çelme taktım ama onu düşürememiştim.

“Ne yiyip ne içiyorsun sen? Baksana incecik bir şeysin ama bana yumruk atabiliyorsun.” dediğinde bana doğru savurduğu tekmeden kaçtım.

“Orası da benim sırrım aslanım.” dedim ve yumruk atacağım sırada elimi hızlı bir şekilde tutup arkada kenetledi. Eğer çıkmaya zorlarsam kolumu kırabilirdim. Ayağımla arkaya vurursam da benle onunla düşerdim.

“Ne oldu?” deyip güldüğünde ben de gülümsedim, ve bir şeyler fısıldıyormuş gibi yaptım. Kafasını hafif bir şekilde bana yaklaştırdığında arkaya doğru kafa atmamla inlemesi bir olmuştu. Kafa atmamdan faydalanıp ayağına bir tekme indirdim yere düştü.

“Asıl sana ne oldu?” dediğimde suratının morarması bir olmuştu. Yüzüne bir yumruk daha indirdikten sonra tamamen yerdeydi.

“N’oldu pek mi keyfin yok? Düşlerin gibi olmadıı mıı? Yakıştıı amaaa sana mor renk çookkk genellerinii doldurmadı mııı?” diye şarkı söylememle nefesini dışarıya verdi.

“Acemi şansı.” dediğinde başımı salladım.

“Aynen kanka aç kapıyı aras kargo bak.” dedikten sonra üstünden kalktım ve silkelendim. Elimi uzatıp onu da kaldırınca hafif bir tebessüm ettim.

“Helal be ablama!”

“Alin! Alin! Alin!” diye bağırışmalarla dudaklarımı birbirine bastırdım. Yavaş bir şekilde arkama döndüğümde aile fertlerimi ve tanımadığım büyük bir topluluğu görmemle gözlerim açılmıştı.

“Serhat, ne oldu kızım seni yere düşürdü. Koruma diye alıyoruz bir de” diye övgüyle konuşan babama gülümsedim ve Serhat abiye bakıp kaş göz hareketi yaptım.

“Efend-” Konuşmaya başlayacağı sırada ben lafa girdim.

“Memnun oldum Serhat abi. Ben eski boksör, Milli tekvandocu Alin Yalçınkaya.” deyip elimi uzattığımda ağzı açık kalmıştı.

“Ağzını kapat sinek girmesin.” deyip kıkırdadım.

“B-ben bilmiyordum.”

“Olabilir, buradaki aile fertlerim de yeni öğrendi.” dedikten sonra annemlerin yanına yaklaştım. İkizim ve Barlas abim yanıma yaklaşacakken elimle durdurdum.

“Çok terledim ve kokuyorum şimdi sırnaşmayın.” dedikten sonra homurdanmalarını duydum. “Vallahi iğrenç kokuyorum.” Sonra soran gözlerle babama döndüm.

“Babacığım misafirlerimiz mi var?” dediğimde hafif bir şekilde tebessüm etti.

“Amcanların, yengenlerin ve kuzenlerin geldi güzelim.” dediğinde bakışlarımı bana şaşkınlıkla, hayranlıkla, nefretle bakan kişilere değdirdim. Bazıları şaşkınlıkla, bazıları hayranlıkla bazıları da nefretle bakıyordu. Hepsine göz değdirdikten sonra hafif bir şekilde tebessüm ettim.

“Hoş geldiniz. Ben de sizinle tanışmak istiyordum zaten, ama izin verirseniz ilk önce odama çıkıp duş alayım.” diye kibar bir şekilde konuşunca hepsi başını salladı.

Uzun boylu, babama benzeyen bir adam konuşmaya başladı. “Tabii kızım biz seni bekleriz.” Başımı salladıktan sonra odama doğru ilerlerken Altay da yanıma yaklaştı.

“Hayırdır la sana? Kibar kibar konuşmalar.” deyince kıkırdadım. Haklıydı, böyle konuşmazdım normalde.

“Ay bilmiyorum ki Altay.” dedim yürümeye devam ederken. “Heyecandan galiba. İlk defa bir aileyle karşılaşıyorum ama bazı çocukların nefreti gözlerinden okunuyor.” dediğimde moralim birazcık bozulmuştu.

“Onların da Civan ve Barbaros abim gibi önyargıları var Alin. Melis sadece bize değil onlara da bulaştı. Hatta bu yüzden amcamlarla babamın arası bozuldu.” dediğinde başımı salladım.

“Pekala, onlara karşı biraz daha ılımlı davranabilirim ama size de dediğim gibi alttan alan bir insan değilim.”

“Sen ne yaparsan yap biz senin arkandayız. Hem bu sefer Civan abim de var.” dediğinde gülümsedim.

“Evet, Civan’da var.” dedikten sonra odama girdim.

“Neyse, ben hızlıca duş alıp ciciş ciciş giyineyim. Sonuçta amcamlarla tanışacağım.” dediğimde kıkırdamıştı. “Akraba olum bu boru değil.” dedikten sonra kapıyı kapattım ve banyoya doğru ilerledim.

Soğuk bir duşun aldığından rahatladığımı hissettim. Dolabımın önüne geldiğimde ne giyineceğimi düşündüm. Aslında o kadar önem vermeme gerek yoktu ama o kadar sade de giyinmeme gerek yoktu. Aklıma gelen kombinimle dudaklarım iki yana kıvrıldı.

Beyaz, strapez yaka bir crop giyecektim. Onun altına da mavi, geniş bir kot pantolon. Bence bu gayet uygundu. Üstümü giydikten sonra saçlarımı hızlı bir şekilde kuruttum ama hafif nemli bıraktım. Saçım uzun olduğu için tam kurutursam eğer fazla zaman harcardım. Daha sonra makyajlarıma gözümü değdirdim. Bugün kuzenlerimle tanıştıktan sonra evde oturmazdık büyük ihtimalle.

Yani ben sıkılırdım ayol.

Bu yüzden hafif bir makyaj yapacaktım. Yüzüme güneş kremini yedirdikten sonra dudaklarıma glossumu sürdüm.

Evet arkadaşlar, gününüz glossunuz kadar parlak geçsin.

Gözlerime kısa bir eilenier de çektikten sonra hazırdım. Aynaya dönüp gülümsedikten sonra odamdan aşağı seke seke indim.

Nedense bu merdivenden aşağı indiğimde içimde bir şarkı söyleme isteği beliriyordu. Merdivenlerin başında Barlas abimi gördüğümde tebessüm ettim.

“Barlasiskologom.” dememle kahkaha atmıştı.

“Havu- Alin’im.” deyip düzelttiğinde somurttum.

“Neden şimdi havuç kafa demedin bana?” dediğimde kaşlarını çattı.

“Desem kızıyorsun, demesem kızıyorsun.”

“Diyebilirsin sen. İzin veriyorum ama sadece sen de.” dediğimde tebessüm ettim.

“Havuç kafam.” dediğinde gülümsedim ve boynuna sarıldım.

“Beni taşıyabiler misin?” dediğimde başını salladı. Verdiği onayla birlikte kollarımı boynuna dolayı bacaklarımı sırtına attım.

“Abiciğim, durağımız yemek odası.”

“Hayhay efenim.” demesiyle gülümsedim ve kafamı boynuna doğru yasladım. Yaslamamla birlikte Barlas abim koşa koşa ilerlemişti.

“AĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞ!” diye bağırmaya çoktan başlamıştım bile. Yemek odasına geldiğimizde -hala bu odanın varlığını anlamış değilim- bütün gözler bana dönmüştü.

“Ne bakıyorsunuz? Abişimle biz varız.” dememle de bazıları kıkırdamış bazıları da gözlerini devirmişti. Gözlerimi odaya çevirdiğimde Kadir abimle Mete’nin yan yana oturmuş bana gülümseyerek baktığını gördüm.

“Abiciğim.”

“Güzelim?”

“Beni indirir misin lütfen?” dememle beni nazik bir şekilde aşağı indirmişti. Dümdüz ilerleyip Kadir abinin yanına gidecekken bana seslenmişti.

“Alin.”

“Efendim.”

“Ücreti vermedin.” dediğinde kıkırdadım ve yanına ilerleyip yanağına bir öpücük kondurdum. Bundan memnunmuş gibi gülümsediğinde Kadir abim ve Mete’nin arasına girdim.

“Kayın bakayım.” dememle ortalarını açmışlardı. Bende ortalarına oturdum.

“Ne kadar kalacaksınız?” dedim üzgün bir şekilde.

“Bugün gideceğiz cimcime.” dedi Kadir abi de aynı hüzünle. “Biliyorsun, emniyette işlerim var.” dediğinde çaresizce başımı salladım.

“Biliyorum, biliyorum. Mete kalsa olmaz mı?” dedim Mete’ye dönerek.

“Çilli, benim de antrenmanlarım var. Ayrıca Lina da orada. Burada kaldığımı duyarsa üzülür.” dediğinde haklılığıyla başımı salladım.

“Off!” diye bağırdım bir anda. “Neyse ben de burada abilerimle, ikizimle ve kardaşlarımla kalırım.” deyip gülümsedim. Sonra merakla buraya bakan şahıslara döndüm.

“Eee, buraya benimle tanışmak için gelmediniz mi? Tanışalım.” dedim tebessüm ederek. Bunun üzerine babam lafa atladı.

“Kızım.” dedi bana bakarak. Sonra babamın tam karşısında oturan kişiyi gösterdi. “Bu benim bir küçüğüm. Pars Amcan.” dediğinde tebessüm ettim. Pars amcam da babama benziyordu, ama onun saçları babamdan daha koyuydu ve gözleri kahverengiydi.

“Memnun oldum amca.” dedim hafif tebessümle.

“Bende memnun oldum Alinciğim.” dediğinde tebessümüm gülümsemeye dönüştü.

“Bu...” dedi babam, dışarıda ‘Tabii kızım bekleriz.’ diyen adamı göstererek. “Pars amcanın küçüğü Seyfi Amcan.” dediğinde gülümsedim. Seyfi amcam babama çok benziyordu ama onun yüzü babama nazaran daha topluydu ve gözleri kahverengiydi.

“Memnun oldum amcacığım.”

“Bende memnun oldum kızım. Hem sen söyle bakayım, nasıl devirdin o korumayı öyle?” dediğinde kıkırdadım. “Eee, amcacığım o da benim mükemmel genlerim işte.” dediğimde kıkırdamıştı.

“Bu da…” dedi babam bu sefer koltuğun en köşesinde oturan sarışın adamı göstererek. “Tufan amcan.” dediğinde tebessüm ettim. Tufan amcam, sarışın ve ela gözlüydü. Yüz hatları babamınkisi gibi keskindi. Sakallı değil, bıyıklıydı.

“Memnun oldum Tufan amcacığım.”

“Bende memnun oldum deli kız.” deyince kıkırdadım.

“Eh, öyleyimdir.” dedikten sonra birkaç dakika sessizlik oldu. Sessizliği bozan da Pars amcam olmuştu.

“Şimdi seni kuzenlerinle tanıştırayım.” Başımı salladım. “Bu en büyük oğlum Tarık. Civan abinle yaşıt. Kendisi Barbaros abinle şirkette çalışıyor.” dediğinde tebessüm ettim. “Memnun oldum.”

“Bende memnun oldum.” dedi içten bir gülümsemeyle.

“Bu Tarık’ın küçüğü Vefa. Vefa, 25 yaşında mimar.” dediğinde bana umursamaz bir şekilde bakan adama döndüm. Ona aynı şekilde bakışlarımı gönderdikten sonra sahte bir gülüş gönderdim.

“Memnun oldum.”

“Bende.” dedikten sonra gözlerimi devirdim ve Pars amcama döndüm.

“Ben Oğuzhan abin. Benden önce tanıştığın iki şahıstan daha mükemmelim. Barlas abinle yaşıtım ve baba parası yiyorum.” diye lafa atlayan adama döndüğümde kıkırdadım. Pars amcama döndüğümde Oğuzhan abimin kafasına vurduğunu fark ettim.

“Memnun oldum Oğuzhan abi.” dedim ilk defa birisine abi diyerek. Enerjisi hoşuma gitmişti ve dışarıda gördüğümden beri gülümseyerek bana bakıyordu.

“Bende memnun oldum güzel kız.” deyip göz kırpmasıyla odayı abilerimin öksürük sesleri doldurmuştu. Hatta Barlas abim, Oğuzhan abiye uyarıcı tonla seslenmişti.

“Bu da en küçükleri Volkan.” dedi diğer çocuğu göstererek. “Volkan senden bir yaş küçük.” dediğinde başımı salladım.

“Memnun oldum.”

“Bende.” dedi düz bir tonla. Gözlerinde nefret yoktu ama beni sevdiğini de söyleyemezdim. Nötrdü bana karşı, bu bana tebessüm ettirmişti.

“Bende sana kendi gereksizlerimi tanıtayım o zaman.” demişti Seyfi amcam sırıtarak. Bunun üzerine oğulları homurdanmıştı.

“Bu Kuzey.” dedi yanında oturan çocuğu göstererek. “Kuzey, Barbaros’la yaşıt ve o da şirkette çalışıyor.” dediğinde başımı salladım.

“Memnun oldum.”

“Bende memnun oldum.” dedi hafif bir tebessümle.

“Bu Kuzey’in bir küçüğü Rüzgar. Rüzgar, Civan abinden bir yaş büyük ve bilgisayar mühendisi.” dediğinde başımı salladım.

“Memnun oldum.” dedim hafif bir tebessümle ama o bana cevap verme tenezzülünde bile bulunmamıştı.

Çokta fifi!

“Bu ortanca oğlum Atalay. Atalay, Civan abinden bir yaş küçük ve doktor.” dediğinde tebessüm ettim.

“Memnun oldum Atalay.” dememle başını salladı ve tebessüm etti.

“Ben de memnun oldum.”

“Bu da ailenin bir diğer gereksizi Yaver.”

“Ya baba neden öyle diyorsun?” diye çemkirmişti Yaver.

“Yalan mı?” Amcamın ciddi bir şekilde sorduğu soruya Yaver bir şey diyememişti.

“Yaver, Barlas abinden bir yaş küçük ve o da baba parası yiyor.” demişti gözlerini devirerek. Bunun üzerine kıkırdamıştım. Barlas abim, Oğuzhan abi ve Yaver abi ailenin playboylarıydı anlaşılan.

“Memnun oldum Yaver abi.”

“Bende memnun oldum fıstık.” demişti o da göz kırparak. “Bu arada gereksiz falan dediklerine bakma, değerimi bilmiyorlar.” dediğinde alayla başımı salladım.

“Bu da bizim en küçüğümüz Kayra. Kayra, da Devrim ile yaşıt.” dediğinde tebessüm ettim.

“Memnun oldum Kayracığım.”

“Bende memnun oldum abla.” dedi gülümseyerek.

“Sıra benimkilerde.” dedi Tufan amcam.

“Bu en büyük oğlum Tamer. Civan abinle yaşıt, öğretmen.” dediğinde tebessüm ettim.

“Ne öğretmenisin?” dedim tebessümümle.

“Matematik.” dediğinde heyecanla yerimden kalktım.

“Ay, ciddi misin?” dememle kendisinin de gülüşü yüzünde büyüdü. “Evet, de neden bu kadar şaşırdın?”

“Ay matematik dersini çok severim de. Artık bana beleşe ders verirsin.” dedim gözlerimi kırparak.

Para var ama beleş mal gibisi yok vallahi.

“Yok, ya. Olmaz öyle.” deyip omuz silktiğinde kaşlarımı çattım.

“Taaam be.” dedim çemkirerek. “Ben zaten matematikte mükemmelim. Bir de sana para verip paramı mı yedirteyim?” dedim alayla. Bunun üzerine kıkırdamıştı.

“Çok mu iyisin matematikte.” dediğinde kaşlarımı havaya kaldırdım.

“Daha demin söylediğin cümle 4 kelime, 10 hece ve 17 harften oluşuyor.” dememle bir anlık afallamıştı ama daha sonra kendini topladı.

“Üç basamaklı sayılarla iki basamaklı sayıları kafanda çarpabilir misin?” Alayla sorduğu soruya karşı bende ona alayla gülümsedim ve ikizime bakıp göz kırptım.

“Gönder gelsin.”

“Dört yüz elli iki çarpı, otuz altı.” demesiyle kafamdan kısa bir hesap yaptım ve cevapladım.

“On altı bin iki yüz yetmiş iki.” Hızlı bir şekilde cevabı vermemle, yarı afallamış ve yarı hayranlıkla -kaşları şaşkınlıktan kalkmıştı- bana baktı.

“Doğru mu?” dedim sessizliği bozarak.

“Ben daha hesaplayamadım ki.” dediğinde odadaki çoğu kişi kıkırdamıştı.

“Bence sen Alin’e değil, Alin sana ders versin abi.” diyen Batuş’a öpücük attım ve daha sonra Tamer abiye dönerek göz kırptım.

“Ohoo, sen hesaplayana kadar.” dedim ve Devrim’e döndüm.

“Aşkologalardan Devrim. Telefondan hesapla bir ablası.” dememle hızlıca telefonu eline alarak bakmaya başladı.

“Doğru abla.” demesiyle gülümsedim.

“Öhöm, nerde kalmıştık.” dedim morarmış Tamer abiyi görmezden gelerek.

“Evet.” dedi amcam da gülmesini durdurarak. “Bu Tamer’in bir küçüğü Haluk. Haluk, Tamer’den iki yaş küçük. Mimar.” demesiyle gülümsedim.

“Memnun oldum.”

“Bende memnun oldum portakal kafa.” demesiyle gözlerimi devirdim.

“Aha yüklendi yeni lakap. Ya siz bana meyve ismi koymadan duramıyor musunuz?” diye isyankar konuşmamla herkes kıkırdadı.

“Başka kim koyuyor ki?” dedi Haluk abi.

“Barlas abim.” dedim ve Barlas abime dönerek öpücük attım. O da bana aynı şekilde öpücük atıp önüne dönmüştü.

“Bu ortanca oğlum Yavuz. Yavuz, yeniyle okulunu bitirdi ve şirkette çalışmaya başlayacak.” dediğinde başımı salladım.

“Memnun oldum.” dedim hafif bir tebessümle ama bu şahıs da bana cevap verme tenezzülünde bulunmamıştı.

Olum cidden benim için önemli değilsiniz yani, öyle havalara girmeyin.

“Bu Batuhan’la yaşıt olan oğlum Tekin.” dediğinde başımı salladım.

“Memnun oldum Tekin. İnşallah tekin birisindir.” diye espriyi patlatmamla sadece ben ve Civan gülmüştük, diğerleri ise bana göz devirerek bakmışlardı.

“Hiç öyle bakmayın, çok komikti. Değil mi Civancığım?” diye Civan’a bakmamla başını salladı.

“Bakın komikmiş.” diye çemkirmemle kıkırdamışlardı ama ben onlara somurtarak bakmıştım.

“Kadir abiciğim, Metehan, siz neden gülmediniz?” diye çatık kaşlarla baktığımda Mete omuz silkti.

“Komik değildi.”

“Allah’ın kahırları ben bir daha sizle konuşursam.” dedim ve hızlıca ayağa kalkıp Civan’ın yanına doğru ilerledim. “Bir Alin vardı dersiniz artık. Hepinizle I don’t muhattap. Baba, sen de hiç öyle bakma sen de bana gülmedin. Bundan sonra sadece Civan var.” dedim pick me Alin’i konuşturarak.

Biraz şımarmak istedim yahu, hemen şey yapmayın. Üstümdeki stresi bir yerden atmam gerek.

“Ya ama kızı-”

“Sus Barlas abi sus.” dedim ve ikizime döndüm. “İkiz dedik bağrımıza bastık, geldin yüzünü buruşturdun Allah’ın belası.” dedikten sonra sırıtmaya devam etti.

“Gel, yavrum gel. Biz bize yeteriz.” deyip beni kolunun altına alan Civan’a dik dik baktım.

“Öhöm, gevşemeyelim lütfen ve konumuza dönelim.” dememle yüzünü gene asmıştı. Ben de onun bu haline kıkırdayıp Tufan amcama geri döndüm.

“Tufan amca, devam et lütfen.” deyip gülümsememle o da gülümsemişti.

“Bu da bizim sonuncu. Devrim’den bir yaş küçük olan oğlum Kaya.” demesiyle Kaya’ya gülümsedim.

“Memnun oldum Kayacığım.”

“Bende memnun oldum Alin abla.” demesiyle başımı salladım. Sonra tedirginlikle yeni akrabalarıma doğru döndüm.

“Şimdi beni yanlış anlamayın ama baya kalabalık bir aile olduğumuz için isimlerinizi unutabilirim, ki bazılarınızı da unuttum bile. İsim hafızam çok kuvvetli değildir yani.”

“Sende haklısın kızım.” demişti Pars amcam. “Yaptıkça yapmışız.” demesiyle kıkırdadım.

“Vallahi o konuda haklısın amcacığım. Mesela senin şu oğlun… Neydi adı Veysel miydi?” diye düşünmemle konuştu.

“Vefa.”

“Heh, Vefa. Mesela onu yapmanıza hiç gerek yokmuş.” dememle kıkırdadı.

“Eh, yaptık bir gençlik hatası.” demesiyle bende gülümsedim. Pars amcam da fark etmişti, Vefa’nın bana olan o bakışlarını. Vefa’ya baktığımda da bana ‘öfkeli’ gözlerle baktığını gördüm. Onu daha da sinir etmek için göz kırptım ve Civan abime doğru yaslandım.

“Eee, kızım bundan önceki hayatın nasıldı?” Seyfi amcamın sorusuyla boğazımı temizledim.

Şimdi ciddiyet zamanıydı, dersem bana sakın inanmayın çünkü artık anlamış olmanız lazım. Bende ciddiyetliğin zerresi yok.

“Anne ve babamdan memnun olduğum söylenemezdi. Yani, anlaşamazdık ve neredeyse evi otel gibi kullanırdım. Yemek yerdim, yatardım, kalkardım, kendi temizliğimi yapardım falan filan.” dedim omuzlarımı silkerek, aynı şekilde yüzümde histerik bir gülümseme de peyda etmişti. “Annemden ve babamdan görmediğim ilgiyi…” dedim ve bakışlarımı Kadir abi ile Mete’ye çevirdim. “Bana Kadir abim ve Metehan verdi. Kadir abi, bizim mahallede oturuyor aynı zamanda da komiser. Oradan tanıyordum kendisi. Metehan da aynı şekilde. Metehan’la çok sıkı bir dostluğumuz oldu, kardeşim oldu, sırdaşım oldu, düşmanım oldu.” dedim Mete’ye bakıp kıkırdayarak. O da aynı şekilde gülümsemişti. “Kısacası her şeyim oldu. Kadir abi de bana hem baba oldu, hem abi oldu. O ha her şeyim oldu. Yani bu zamana kadar hep onlarla birlikteydim.” dememle amcamın gözü dolmuştu. Aynı şekilde diğer amcalarımın da öyle.

“Tekvandocu olmamı sağlayan kişi Kadir abim. Bu yüzden her şeyi ona borçluyum. Onun sayesinde buralara kadar geldim ve onun sayesinde böyle bir kadına dönüştüm. O olmasaydı belki anne ve babadan görmediğim sevgisizliği yanlış erkeklerin koynunda arayacaktım.” dedim ve nefesimi dışarıya vererek Kadir abiye gülümsedim. O da aynı şekilde bana gülümseyerek bakıyordu.

“Galiba Kadir abine ve Mete’ye borçluyuz ha?” demişti Tufan amcam. Aynı zamanda Kadir abiye bakıp minnetini belli edercesine başını sallamıştı. Kadir abim de aynı şekilde ona başını sallayınca konuşmaya devam ettim.

“Öyle işte. Okulla, antrenmanlarımla, maçlarımla beraber 17 yılım geçti. 17 yılımın sonunda da aslında ailemin farklı kişiler olduğunu öğrendim, ve onları henüz daha yeni tanışmamıza rağmen çok sevdim.” dedikten sonra Altay’ın ve Barlas abimin bana imalı bakışlarını fark ettim. “İstisnalar hariç.” dememle yüzlerini somurtmuşlardı.

Barbaros abimi affetmemi istiyorlardı ama bunlara bunun olmayacağını zaten söylemiştim.

Kendi enerjik sesimi toplayıp konuşmaya başladım:

“Asıl ben size sorayım…” dedim amcalarımın hepsine gözlerimi değdirerek. “Siz bensiz ne yaptınız? Nasıldınız?” dememle yüzleri düşmüştü.

“Ay biliyorum her eve lazım bir kızım ama, bensiz harap olmanızı da istemem.” deyip şirince sırıttığımda gülümsemişlerdi.

“Haklısın vallahi. Geldiğimden beri güldürmeden edemiyorsun.” diyen Seyfi amcama yüzümü buruşturdum. “Hadi be oradan! Gülmediniz esprime.” dememle kahkaha atmışlardı.

“Bu arada Pars amcacığım Oğuzhan’a talibim ona göre.” deyip Oğuzhan abiye göz kırpmamla Oğuzhan abi de bana göz kırpmıştı.

“Ya abi çimdirmesene!” diye bağırmamla Civan olduğu yerde kalmıştı.

“Ne dedin ne dedin?”

“Çimdirmesene dedim, ne diyeceğim?”

“Hayır ondan önce.”

“Ab- ABİ DEDİM OHA!” diye bir anda sıçramamla bazıları kıkırdamıştı. Civan abim hızlıca ayağa kalkmış ve beni kucağına almıştı.

“AĞAĞAĞAĞAĞ ABİĞ YAPMAĞ!” diye sarsılmamla Civan abim beni daha da sallamıştı.

“Bir daha desene Alin.”

“Ya Barlas abi al şu deliyi yanımdan! AĞAĞAĞAĞAĞ!” dedim bağırarak çünkü Civan abim hala beni döndürüyordu. Konuşmamdan yaklaşık on beş saniye sonra Barlas abimin kucağındaydım.

“Şükür yarabbi.” dedim ve Barlas abimin boynuna sarıldım. Sonra hala bana gülümseyerek bakan Civan abime döndüm.

“Hayırdır kardeşim aşık mıyız? Neden öyle bakıyorsun? Biliyorum mükemmel bir şahsiyetim ama.” dememle gülmüştü.

“Kızım harbi çok mutlu oldum he.”

“İyi.” dedim umursamaz bir şekilde ve Oğuzhan abiye doğru döndüm.

“Heh, nerede kalmıştık. Amcacım siz yarın gelin isteyi- Ah!” Barlas abimin vurmasıyla susmuştum.

“Sus Alin sus! Kim seni istiyor, yok öyle bir şey.” demesiyle kaşlarımı çatıp baktım.

“Ya siz benim turşumu mu kuracaksınız yoksa.” deyip ağlayacakmış gibi yüzümü değişik bir hale sokmuştum.

“Evet.” demişti Barlas abim ilk önce.

“Evet.” Sonra hemen Civan abim konuşmuştu.

“Evet.” Altay,

“Evet.” Batuhan,

“Evet.” Devrim,

“Evet.” Kadir abim,

“Evet.” Mete

“Evet.” ve son olarak Barbaros.

“Oha ama! Bütün aile üyelerim evlenmeme karşı mı be!”

“Ablacığım tekrarlatma istersen. Seni sekiz ‘evet’le uğurladık.” diyen Devrim’e yüzümü buruşturdum.

“Sen de mi Brütüs?!” dedim yakarırcasına.

“Ablacığım gavat değilim kusura bakma.”

“Kes lan bebe.” dedim ve sonra Mete’ye döndüm. “Ya sen benim best kankişimsin. Ben daha senin Lina ile aranı yapacağım. Sen neden benim mürüvvetime engel oluyorsun?”

“Canım ben giderim ama gene de seni vermem.” deyip itici sırıtmasıyla ona nefret dolu bakışlarımı attım. Şu an gözlerimden lazer çıksaydı eğer geriye Mete’nin kıvırcık saçları kalırdı. Kül olmuş bir şekilde o da.

“Kadir abi?” deyip sormamla hafif tebessüm etti.

“Okumadan olmaz.”

“Okulumu bitirsem olur yani?” deyip sırıtmamla bu sefer o da sırıttı.

“Çalışmadan olmaz.”

“Çalışsam olur o zaman.”

“Mevkin yükselmeden olmaz.” demesiyle nefesimi verdim.

“Yükselirse olur yani.”

“Bu sefer de eme-”

“Oha ama sen dalga geçiyorsun benimle. Senle de küstüm.” dedim ve Oğuzhan abiye döndüm. Oynattığım oyunu anlamış bir şekilde gülümsüyordu.

“O zaman kaçıracaksın beni Oğuzhancığım.”

“Höst ulan! Yok kaçıma falan filan. Turşunu kuracağız biz senin.” dediklerinde çok yüksek bir şekilde ‘Of’ladım.

“Yapacak bir şey yok Oğuzhan, seninle kaderlerimiz ayrı yazılmış. Artık darısı başka kısmetlere.”

“Yok, ben sensiz yapamam Alin. Kaçıracağım seni.” deyip oyuna girmesiyle göz kırptım.

“Kaçır beni aşgum.” dememle Barlas abim sinirle ayağa kalkıp Oğuzhan abinin yakasına yapışmıştı.

“Oğuzhan, kaçırma maçırma yok. Adamı hasta etmeyin.” demesiyle ben de Oğuzhan abi de kahkaha attık. Ne olduğunu şaşıran abim de bize şaşkınlıkla bakıyordu.

“Gülünecek ne var burada?”

“Abişim, bir tanem, yakışıklım.” deyip abime sırnaşmaya başlayınca abim hemen sinirini atmış, gülümseyerek bana bakmıştı.

“Efendim güzelim.”

“Biz sizle dalga geçiyoruz. Bak, bu dünyada kuzen ilişkilerine en çok karşı çıkan benim zaten. Buradaki herkes benim kardeşim ve ya abilerim. Hem ben asker ve ya polis manita istiyoru-”

“Tamam be! Vurma kafama.” dedikten sonra gülümsemiş ve beni yanına doğru çekip oturtmuştu.

“Kahvaltı hazır.” diye odaya giren annem ve yanındaki üç kadınla gülümsemiştim.

“Anacığım, bu yanındaki güzeller benim yengemsularım mı?” dememle bir tanesi çoktan yanıma yaklaşmıştı. Bende hızlıca ayaklanmıştımç

“Sen de o güzeller güzeli Alin kızımız olmalısın.” deyip yanıma yaklaşınca gülümsedim.

Azıcık popişim kalkmıştı yani.

“Ben Ayza yengen. Pars amcanın eşiyim.” diyen kadına gülümsedim ve sarıldım.

“Beni biliyorsunuz zaten yengeciğim.” dememle gülümseyip başını sallamıştı.

“Ben de Güzin yengen. Seyfi amcanın eşiyim.” demişti bir diğer kadın. Kahve rengi saçlı, kehribar gözlüydü. Yüzü biraz tombuldu.

“Memnun oldum yengeciğim.” dedim ve ona da sarılıp geriye çekildim.

“Bende Sahra yengen. Tufan amcanın eşiyim.” deyip yanıma yaklaşan kadına gülümsedim. Sarı saçlara ve yeşil gözlere sahipti ve amcamla cidden birbirlerini tamamlamışlardı.

“Memnun oldum yengeciğim.”

“E, hadi o zaman yemeğe.” demeleriyle herkes masaya oturmuştu. Bende Mete ile Kadir abimin arasına yerleşmiştim çünkü bugün gidiyorlardı.

“Herkese afiyet olsun.” denmesiyle herkes yemek yemeye başladı. Arada sohbet ediyor, bazen de ortalığı sessizliğe gömüyorduk. Kapının zili çalınmasıyla annem biraz şaşırsa da kargo gelmiştir diye umursamamıştı ama gelen kişiyi gördüklerinde yüzündeki o şaşkınlık ifade beklemediği bir kişinin geldiğini belli ediyordu.

“SERDAR YALÇINKAYA!” diye bağırmıştı koridordaki kalın ve sert ses.

“Geldi.” demişti Alya Hanım korkuyla. Olaylara anlam vermeye çalışırken gelen kişi çoktan odaya dalmıştı.

Uzun boylu, kaslı bir kişiydi. Saçları kahverengiydi hatta daha koyuydu. Gözleri… Gözleri lacivertin en koyu tonlarındaydı. Sakalları ne uzun ne de kısaydı. Tam yerindeydi.

“Bana neden haber vermediniz?” diye soru sormuştu. Gözlerini masadaki herkese değdirdiğinde en sonunda beni buldu. Herkes, şaşkınlıktan konuşamıyorken yanıma doğru yaklaştı.

“Sen Alin olmalısın.” dedi hafif bir tebessümle. Ben de aynı tebessümle karşılık verdim ama, benimkisi daha çok alay doluydu.

“Sen de benden gizledikleri, en büyük abim olan Alparslan Yalçınkaya olmalısın.” dememle masadakileri daha da çok şaşkına uğratmıştım.

Bölüm Sonu✨

Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir efenim? Beğendiniz mi?

Alin'in amcaları ve kuzenleri hakkında düşünceleriniz neler?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM... ⭐

Loading...
0%