"Anne, ben uzaktan akrabayla evlenmeyi bırak direkt evlenmek bile istemiyorum."
Gözyaşlarımın arasından çıkan haykırışlarım karşımda oturan iki çift gözün sahibi için bir şey ifade etmiyordu. Öyle ki babam daha annemin konuşmasına fırsat vermeden "Gerekirse zorla evleneceksin!" deyip kestirip atmıştı.
Türlü engelleri aşarak eline mesleğini almış 24 yaşında bir kadındım. Artık düzlüğe çıktığımı düşünürken kaderin acımasız pençesi beni kıskacı altına almıştı. Duydunuz işte. Uzaktan olan bir akraba ile evlendirilecektim. Zorla.
Alin, 17 yıl sonra gerçek ailesine kavuşur ama neden karıştırıldığını her iki ailesi de kendisi de bilmiyordur.
"Baba, biri sizden intikam almak istemiş olabilir mi?" Kendimce düşündüğüm fikir mantıklı olmalıydı ki babamın kaşları havaya kalkmıştı. "Eğer birileri seni bizden intikam için almışsa..." Gerisini söylemesine gerek yoktu. Şu an ki yüz ifadesi, yeteri derecede lafının devamını yerine getiriyordu.
0542**: Baktıkça içim gidiyor.
0542**: Kalbim, yerinden çıkacak gibi oluyor.
0542**:Böyle bazen bakmaya bile kıyamıyorum sana.
0542**: Dokunsam, kül olacakmışsın gibi oluyor ama dokunamıyorum bile.
0542**: Ne denir buna biliyor musun?
0542**: Buna sırılsıklam aşık olmak denir.
Ayçıl: Tıch,
Ayçıl: İmkansız bir aşk denir.
"Tik tak tik tak tik tak
Gözlerini sımsıkı kapat,
Tik tak tik tak tik tak,
Oyun birazdan başlayacak. "
Biz kayıp ruhlardık, yaşayan ölülerdik, nefes alan kimsesizlerdik. Önümüze bir fırsat çıkmıştı ve o fırsatın bizi yakacağını düşünümemiştik. Kaybedecek neyimiz vardı diye girdiğimiz bu yarışmada çok şey kaybetmiştik.
"Tik tak tik tak tik tak,
Oyun şimdi başlıyor..."