Yeni Üyelik
15.
Bölüm

13.Bölüm🥕

@yagmurgns_37

Helööö! Nabersiniz aşklarımmm.

Ben bu aralar bayağı yoğunum ve bölüm yazamama gibi bir problemim var. Bir de ders çalışmam gerekiyo bu yüzden zaman da yaratamıyorum. Bunun için sizden özür diliyorumm.

Size söz vermiştim aslında. Arka arkaya 2 bölüm atacağım diye ama ilk bölümü şimdi bitirdim. İkisini bitirip atmayı düşünüyordum ama sizi bekletmek istemediğim için bunu şimdi atacağım. Diğer atacağım 2. bölümü de bugün yetiştirmeye çalışacağım ama yetişemezse kusura bakmayın lütfen.

Bölüm Şarkısı: Gizo- Ablan Taş Gibi

OY VERMEYİ VE SATIR ARASI YORUM YAPMAYI UNUTMAYINNN

🧡İyi okumalarr🧡

“Sen de benden gizledikleri, en büyük abim olan Alparslan Yalçınkaya olmalısın.” dememle masadakileri daha da çok şaşkına uğratmıştım.

Yaklaşık yarım saattir oturma odasında oturuyorduk. En büyük şahsın gelmesinden de tam olarak kırk beş dakika yirmi üç saniye geçmişti… yirmi dört oldu. Her neyse, bu sessizlikten feci halde sıkılmıştım.

“Eee?” dedim sorar bir şekilde. “Canınız sıkılmadı mı?”

“Böyle bir ortamda bile her şeyi alaya alman.” dedi Veysel gözlerini devirerek.

“Sana ne be Veysel gereksizi. Hesap mı vereceğim sana?” deyip çıkıştığımda daha da çok sinirlenmişti.

Çokta fifi!

“İsmim Vefa. Veysel değil.” dediğinde omuz silktim ve elimi salladım.

“Aman, her neyse işte.”

“Sen beni tanıyor musun?” Aşinası olmadığım erkeksi sesi duymamla bakışlarımı, oturduğumuzdan beri benden çekmeyen lacivert gözlere çevirdim.

“Evet, neden tanımamam mı gerekiyordu?” dedim omuzlarımı silkerek.

“Annem bana, senden gizlediklerini söylemişti.”

“Gizlediler zaten.” dediğimde daha da çok afallamıştı.

“Kızım biz sana Alparslan abinden bahsetmedik. Sen nereden öğrendin?” Annemin meraklı sorusuna karşı nefesimi dışarıya verdim.

“Yoğun bakımdayken herkes gelip yanımda konuştu. İlk başta rüya zannetmiştim ama daha sonra her şey açığa kavuştu. Mesela Mete, yanıma geldiğinde de ‘ben giderim ama seni göndermem’ gibi bir şey kullanmıştı. Bugün de aynı şeyi söyledi.

“Y-yani sen her şeyi duydun?” Şaşkın bir şekilde soru soran Barbaros’a döndüm ve başımı salladım.

“Benim söylediklerimi de.” dedi bu sefer. Gene aynı şekilde başımı salladım.

“Ve buna rağmen beni affetmedin.” dediğinde gene aynı şekilde başımı salladım.

“Ama, ama bu-”

“Çok acımasızca değil mi?” dedim gülümseyerek. “Ben buraya ilk geldiğimde bana söylediğiniz sözler de çok acımasızcaydı. Beni küçük görmeniz de acımasızcaydı. Hatta bana ‘senin asla abin olmayacağım’ demen bile acımasızcaydı.” dediğimde gözlerini kaçırdı.

“B-ben-”

“Çok sevdiğim bir söz var. ‘Dalından koparılan çiçeği suya koymak kadar gereksizdi, kırılan kalbe sunulan özür.’ diyor şair. Ben size ne kadar umursamaz gözüksem de, düzeltiyorum, kalpsiz gözüksem de benim de bir kalbim var ve size şaşırtıcı bir şey söyleyeyim mi?” dedim ve öne eğilip önemli bir şey söyleyecekmiş gibi fısıldadım. “Benim kalbim de kırılabiliyor.” Söylediğim sözlerin ne kadar can yaktığını umursamadan geriye çekildim.

“Ben merhametli birisi olmadım. En azından hak etmeyene. Acımasız birisiyim ve böyle olmayı da bana hayat öğretti. Bu yüzden sakın benden sana abi dememi falan bekleme. O masada herkesi şahit geçtim ben ve yemin ettim sana. ‘Sen benim abim olmak isteyeceksin ama ben senin asla kardeşin olmayacağım’ dedim ve hala sözümün arkasındayım. Şimdi araya girmeyi bırak ve şu yeni gelen abi adayına bakayım.” dedikten sonra gözlerimi tekrar o lacivert gözlere çevirdim. Hayranlıkla bana bakıyordu, hafif dolgun dudakları iki yana kıvrılmıştı.

“Şimdi, bu gerçekten büyük bir klişe.” dedim gözlerimi birkaç kişinin üzerinde gezdirerek. “Hatta bunun hakkında birçok kitap da okudum ama başıma gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Yazar da galiba benim yerime akıl etti. Hayır, gidip normal bir kitap yazsa şaşarım zaten! Gelmiş bize bir de yeni abi çıkartıyor!” diye yazara sinirlenmemle herkes bana garip bakışlar atmaya başladı.

“Yazar kim Alin?” diyen Barlas abime omuz silktim. Vallahi, şu an bizim manyak yazarı anlatacak halim yok.

“Şimdi küçük kardeşim-”

“Höst!” diye lafını böldüm abi adayının. “Sensin küçük kardeşim.” dedim ama 1.90 boyunu düşününce yanlış bir kelime seçimi yaptığımı fark ettim. O da bunu fark etmiş olmalı ki alayla gülümsemişti.

“Küçük kardeşimin sözleri bittiyse eğer ben konuşmak istiyorum.” deyip bana baktığında umursamaz bir şekilde omuzumu silktim.

“Bitti ama her an araya girebilirim abi adayı.” dediğimde gülerek başını salladı.

“Birinci konumuza gelirsek eğer, neden Alin’i benden sakladınız?” dediğinde gözlerimi pörtlemiş bir şekilde açtım.

“Nasıl? Şimdi seni benden, beni de senden mi sakladılar?” dememle başını salladı. “Vay şerrolar vay!” diye sahte bir sitem etmemle babam boğazını temizlemişti.

“Affedersiniz Babam Bey ama öyle yani. Ya siz niye benden bu şahısı sakladınız? Hayır beni, ondan saklamanızı anlarım. Sonuçta eşsiz bir insanım ama neden benden de sakladınız?” diye çemkirmemle kıkırdamışlardı. Babam boğazını temizlediğinde ciddi bir şey konuşacağını anlamıştım.

Hadi bismillah, ne kadar ciddi olabilirsek artık.

Bu arada yazar gene bir klişe eklemiş, beni de abiden saklamıştı!

“Alparslan, sen kafan estiği zaman bizi arıyordun. En son aradığın zaman Melis’in evlatlık olabileceğini yeni öğrenmiştik ve daha DNA testini yaptırmamıştık. DNA testinden sonra da annen söyleyemedi.”

“Ama bakın, ben gene öğrendim. Kim bilir ne zaman söyleyecektiniz bana!” diye öfkelendiğinde açıkçası abi adayına hak verdim. Adam haklı şimdi, saklamışlar o kadar.

“Bir sonraki aramanda söyleyecektim oğlum.” dedi bu sefer annem. “Sen küçücük boyunla Melis’in Alin olmadığını anladın ama bizim biraz uzun sürdü galiba.” dediğinde kaşlarım havalandı.

“Sen Melis’in kardeşin olmadığını biliyor muydun yani?” dediğimde başını salladı.

“Seni ilk ben kucağıma aldım. İlk ben kokladım. Melis, geldiğinde ve onu kucağıma aldığımda senin olmadığını adım kadar iyi biliyordum ama annemleri buna inandıramadım. Ben Melis’in adım kadar kardeşim olmadığını biliyordum ama ona soğuk da davranamazdım. Bu yüzden Melis’te benim kardeşim gibi oldu, ama büyüdükçe yaptığı hatalar beni daha da sinirlendirmeye başladı. Bu yüzden Devrim doğduktan bir sene sonra evi terk ettim.” dediğinde bakışlarımı hemen üzümlü kekim Devrim’e çevirdim. Öfkeyle ve biraz kırgınlıkla bakıyordu.

“Eve geri dönemezdim. Devrimle de telefondan görüntülü konuşmak istedim ama kendisi istemedi.” dedi üzgünlükle Devrim’e bakarak.

“Sonunda senin geldiğini öğrendim. Korumalardan biri söyledi. Hatta bir korumayı da yere sermişsin.” dedi gururla.

“Senin buradaki ajanın Serdar abi mi?” dedim sırıtarak.

“Evet de, sen bunu nerden biliyorsun?” dediğinde kıkırdadım.

“Çünkü benim yere serdiğim kişi Serdar abi. Eğer başka bir koruma olsaydı sana adını verirdi ama Serdar abi olduğu için sana sadece ‘koruma’ dedi, ismini vermeden.”

“S-sen Serdar’ı mı yere serdin şimdi?” Şaşkınlık, hayranlık ve gururla söylediği şeye başımı salladım.

“Kendine yeni koruma bakmalısın. Hatta istersen, ben olabilirim.” deyip göz kırptığımda kıkırdadı.

“Kendimi koruyabilecek güçteyim küçük. Serdar benim şoförüm sadece.” dediğinde kaşlarım havalandı.

“Lütfen bana polisim de.” dediğimde başını salladı.

“Ben başkomiser Alparslan Yalçınkaya.” dediğinde resmen evin içinde çığlık attım. Hatta öyle bir çığlık attım ki dibimde duranları bırakın, odanın diğer ucunda duran Veysel bile kulağını kapatmıştı.

“En sevdiğim abim sen oldun şimdi.” dedim yerimde zıplayarak.

“Aşk olsun Alin.” diye alıngan bir ses duyduğumda Kadir abiye döndüm.

“Ya gülüm sen benim ilk göz ağrımsın, yerin ayrı merak etme.” dedim gözlerimi kırparak.

“Peki ya ben?” dedi Barlas abim. “Beni beni, ilk abişini.” diyen Barlas abime yüzümü ekşittim.

“Bu kadar dramatize etmeyin ya. Hepinizin yeri ayrı bende ama polislerin ve komise- pardon başkomiserlerin yeri bende daha da ayrı.” İç çektim. “Onlara zaafım var da.” dediğimde gene somurtmuşlardı.

“Hem sen benim daha esprime gülmüyorsun.” deyip zeytinyağı gibi üste çıkmıştım.

PİCK ME ALİN GERİ DÖNDÜ!

“Her neyse ya. Ben çok sıkıldım. Vallahi bu aile karmaşasından falan filan. Hem bugün Kadir’imle, Metelolom da gidecek. Bu yüzden onlara Ankara’yı gezdirmeyi düşünüyorum.” Sonra Barlas abime döndüm. “Ama ben bile daha Ankara’yı gezmedim. Beni de birinin gezdirmesi lazım.” deyip Barlas abime öpücük attım.

“Gideriz güzelim.” dediğinde yerimde zıpladım.

“Oley be! İlk önce tabii ki de Anıtkabir’e gideceğiz. Şimdi gidip hazırlanın. Üzümlü kekim Devrim, peluş Batuş’um, Barlasiskologom, Doktor Civan’ım ve yeni gelen abi adayı. Siz de hazırlanacaksanız.” Gözlerimi kuzenlerime çevirdim. “Sevgili kuzenlerim. Biriniz de demiyorsunuz ki ‘Biz neyiz burada? Eşek başı mı?’ Hayır yani gelmek istemiyo-” dememle hep bir ağızdan ‘Gelmek istiyoruz, geliriz’ gibi laflar çıkınca dudaklarım iki yana kıvrıldı.

“Güzel, ama gelmesini istemediğim şahıslar var.” dediğimde hepsi susmuş, bana bakmıştı.

“Birincisi geldiğimden beri, hiçbir şey yapmama rağmen bana öldürecekmiş gibi bakan Veysel, İkincisi bana cevap verme tenezzülünde bile bulunmayan… Neydi adı ya Toprak mıydı? Bulut muydu?” diye düşünmemle ikizim gülümsedi.

“Rüzgar abi.”

“Heh, Rüzgar ve son olarak, gözlerinden lazer çıksa bende geriye hiçbir şey bırakmayacak olan Yalın.”

“Yavuz.” diye düzelttiğinde omuzumu silktim.

“Gereksiz isimleri hafızamın almaması gibi bir durum söz konusu. Ve hayır abi adayı. Sakın onlara öldürecekmiş gibi bakma çünkü bana öyle bakmaları umurumda bile değil.” dememle Alparslan bana şaşkınlıkla bakmıştı.

“S-sen.”

“Bakışlarını fark ettim ve onlar sadece bana kötü. Size değil. Benim yüzümden kimseye kötü davranmayacaksınız.” dedim gözlerimi bütün abilerimde dolaştırarak. “Onlar sizin kuzeniniz, düşmanınız değil.”

“Sen de bizim kardeşimizsin.” dedi Alparslan bastıra bastıra.

“Canını yakanın, eceli olurum.” dediğinde tek kaşımı kaldırdım.

“Ne hakla?”

“Abin dedim olma hakkımla.”

“Tıch,” onaylamayarak. “Sen benim daha abim değilsin ayrıca kendimi koruyabilecek güce ve zekaya sahibim.” dememle yutkunmuştu.

En nefret ettiğim şeylerden birisi, benim başıma gelen olaylarla başa çıkamayacağımı düşünülmesiydi. Canımı yakanın ben zaten Azrail’i de eceli de oluyordum. Kimsenin beni korumasına ihtiyacım yoktu.

🍊

Arabalara yerleşmiştik. Çok kalabalık olduğumuzdan dolayı, dört araba yapmamız gerekmişti. Benim bindiğim arabada, Alparslan, Kadir abim, Mete ben ve Devrim vardı. Alparslan, beni yanında istediğinden öne ben oturmuştum.

Sessizce yolculuğa devam ederken nefesini dışarıya verdi.

“Alin, ben oradayken böyle söylemek istemedim.” dedi en sonunda. Yaklaşık on dakikadır bir şey söylemeye çalışıyor ama daha sonrasında da söyleyeceği şeyi yutuyordu. “Sen tabii ki de kendini koruyabilecek bir kızsın. Güçlüsün, özgüvenlisin ve zekisin. Tek başına bile her şeyin üstesinden gelebilirsin ama bu süreçte ben de hep senin yanında olacağım. Bir adım önünde durmayacağım çünkü senin kendini koruyabileceğini biliyorum, bir adım gerinde durmayacağım çünkü sen benim gözümde hala o bebek Alin’sin. Sorunların karşısında arkana da sığınmam. Bu yüzden ben senin her zaman yanında olacağım. Hemen solunda olacağım. Şu an olduğu gibi.” dediğinde gözlerimin dolmasına izin vermedim. Etkileyici konuşmuştu, çok güzel konuşmuştu.

“Her zaman solumda olacak mısın?”

“Her zaman solunda olacağım.” dedi gülümseyerek.

“İstemediğim zamanlarda bile mi?”

“İstemediğin zamanlarda bile. Her daim, iki elim kanda olsa bile senin solunda olacağım.” dediğinde gülüşüm yüzümde büyüdü.

“Teşekkürler abi adayı.” dediğimde yüzünü buruşturdu.

“Üçüncü kelimeyi cümleden çıkartsan daha iyi olur bence.” dedi. Bunun üzerine gözlerimi kıstım ve gülümsedim.

“Tıch, daha zamanı var.” dedikten sonra telefonumu cebimden çıkarttım. Birkaç kişiden mesaj gelmişti. Eski mahalledekilerden ve Lina’dan. Gözlerimi hafif bir şekilde soluma doğru değdirdiğimde Alparslan’ın telefonuma bakmadığını fark ettim. Bu aslında hoşuma gitmişti çünkü benim alanlarıma saygı duymuştu.

Lina ise hala trip atıyordu. Ona birkaç güzel emoji gönderdikten sonra telefondan müzik açtım.

Kural 1: Arabaya binildiği zaman müzik açmak zorunludur. En azından, bana göre.

“Devrim aşkoropellam.” dedim arkama dönüp gülümseyerek. Aslında Devrim gelmek istemiyordu, çünkü Alparslan’a hala sinirli ve kırgındı, ama ben istediğim için gelmişti. Dudaklarına hafif bir tebessüm kondurdu.

“Efendim abla.”

“Gülüm sen beni videoya çek. Ben burada şimdi dans edeceğim.” dedim gülümseyerek.

“Aha geldi Alin’in manyak halleri.” diyen Mete’ye dil çıkarttım.

“Kes ulan sesini.” dedim ve telefondan müziği açtım. Arabanın içini ses sardığında dudaklarım iki yana kıvrıldı.

“Oha, araba da roman havası oynamazsın herhalde.” dediğinde sırıttım.

“Denendi, onaylandı Mete abi.” dedi bu sefer Devrim gülümseyerek. Onun keyfinin yerine gelmesi, benim de keyfimi yerine getirmişti.

“Asaletim fakir ruhunla kıyaslanamaz.” diye eşlik ettim şarkıya.

“Seninle yan yana mı asla kapsayamaz

Ki ben sizin gibi değilim çapulcu

Hiçbiriniz bu güzel fiziğimi yok sayamaz.” Yerimde kıvranmamla ve parmaklarımı yukarıda birleştirip şaklatmamla herkes gülümsüyordu.

“Sizin o abartı makyajınız suratınızdan taşmış

Beni görenler diyor ‘abla harbiden taşmış’

Bütün ortaklarım taşmış sinirden öfkeden

Beni yenemezsiniz ta ki ben ölmeden.” Benimle birlikte diğerlerinin de eşlik etmesiyle şarkıyı bitirmiştik. Bir ara Alparslan bile eşlik etmişti yani.

“Durağımıza varmış bulunmaktayız.” Alparslan’ın konuşmasıyla gözlerimi karşımdaki yere diktim. Sonunda gelmiştik, çocukluğumdan beri gelmek istediğim yere.

Anıtkabir’e.

Sevgili Ata’mızın uyuduğu yere.

Gözlerimi Mete’ye çevirdim ve gülümsedim. Ben gülümseyince o da gülümsedi.

“Demiştim sana değil mi? Bir gün seni Anıtkabir’e getireceğim demiştim.” dediğimde bana yaklaştı ve kolunu omuzuma attı. “Demiştin çilli, demiştin.”

🍊

Bitmiş, yorulmuş, tükenmiştik resmen! Anıtkabir ziyaretimizden sonra, Ankara Kalesi’ne oradan da Kuğulu Park’a geçmiştik. Aslında kuzenlerim beni lunaparka götürmek istese de abilerim buna engel olmuştu. Çünkü yorulduğumu anlatacak kadar dermanım bile kalmamıştı.

Paslanmışım resmen ben ya.

“Kuzen, neden lunaparka gitmedik ki ya!” diye isyan eden Volkan’a ters ters baktım.

“Bana bak Volki Tolki, sen yorulmamış olabilirsin ama ben çok yoruldum.” diye çemkirince o da bana dil çıkardı.

Daha dünkü bebe gelmiş bağa laf söylüyor.

Kuzenlerimin ısrarından dolayı, Alparslan’la gidememiştim bu yüzden, her gittiğimiz yerde ayrı ayrı araba değiştirmiştim.

“Bu arada Alin, seni kuzenler grubuna da ekledim. Fotoğrafları atarsın.” deyip pis pis sırıtan Yaver abiye bende aynı şekilde pis pis baktım.

“Telefonumda toplamda 3000 fotoğraf vardı, sayende on bin fotoğraf oldu.” dedim sinirle.

“Ne yapayım kızım, telefonun iphone 15’se?”

“Ulan para sıçıyorsun, alsaydın kendine bir tane.” dediğimde sırıttı.

“Beleş mal gibisi yok Alin.” dediğinde haklılığıyla başımı salladım.

Şimdi doğru oturup doğru konuşalım. Beleş mal güzeldir.

“Hem sen o kadar parayı nerden buldun?” dedi Yaver.

“Kendim kazandım.”

“Nasıl?” dedi kaşlarını kaldırarak.

“Ben tekvandocuyum bildiğin üzere. Girdiğim bir sürü yarışma oldu ve bu yüzden bu yarışmalardan para kazandım. Ayrıyeten, antrenörlük de yaptım.” dediğimde başını salladı.

“Hiç üşenmedin mi peki?”

“Eğer sonucunda rahat bir şey yaşayacaksam, üşenmezdim ve üşenmedim de.” dediğimde şaşırdı.

“Bende aslında çok zekiyim ama üşeniyorum.” demesiyle ben dahil arabadakiler de kahkaha atmıştı.

“Ya yürü git oğlum ya!” demişti Atalay abi. “Sen daha beş çarpı üç kaç onu bile kafadan hesaplayamıyorsun.” deyince Yaver abi, kafasıyla hesaplamaya çalıştı.

“Kaç ediyor ki? On altı mıydı?” demesiyle onun salaklığına daha çok güldüm.

“15 eder. Ayrıca beşer beşer saymayı da mı bilmiyorsun abi ya.” diye gülmemle kaşlarını çattı.

“Ya bu pislik Oğuzhan kafamı karıştırdı. Ben ne yapabilirim?” deyip topu Oğuzhan abiye atmasıyla Oğuzhan abi kaşlarını çattı.

“Lan ben ne alaka olum. Konuşmadım bile.”

“Sussana kuzen ya, senin beni koruman lazım.” demesiyle Oğuzhan abi götünü ona dönmüş camdan bakmaya devam etmişti.

Gerçekten de tam anlamıyla götünü dönmüştü çünkü arabada sıkış tıpıştık. Ben bu arabaya bineceğimi söylediğimde ikizim kudurukluk yapmış ve benim yanıma geleceğini söylemişti. Bunun üzerine Batuş ve Devrim de eklenince arabada kucak kucağa oturmak zorunda kalmıştık.

Hayır yani biliyorum harika bir insanım ve hayranımsınız ama bu kadarı da oha yani. Oha oluyorum ben.

Ay aklıma Avrupa Yakası Selin geldi.

“Ya Allah’ın kahırları sıkış sıkış olduk ya.” diye çemkirmemle Altay güldü.

“Bana ne.”

“Hep senin yüzünde ya. Ben neden Civan’ımla tek gitmedim ki.” diye çemkirdim.

“E bu sefer bizle gelemeyecektin.” dedi Volki.

“Haklısın Volki tolkiciğim ama siz neden bu pislik ikizi aldınız ki. Hem sen Batuş, sen neden geldin?”

“Şimdi şöyle ki ablacığım. Seni yaklaşık 15 senedir görmediğim için seninle olan her anımızı değerlendirmeye çalışıyorum.” deyince bir yumuşamıştım yani.

“Yiaa Batuş’um.” dedim ve öpücük attım.

“Hem sen niye Devrim’e bir şey demiyorsun?” dedi bu sefer Altoş.

“Karışmayın benim üzümlü kekime.” dedim ve Devrim’e bakarak gülümsedim. O da aynı şekilde bana bakıp zoraki bir şekilde gülümsedi.

“Devrim, bugün benimle yatsana ablası kubban.” dememle Batuş hemen isyan etti.

“Ya ama ab-”

“Küçükten büyüğe doğru demiştim Batuş.”

“Ya ama Altay abimle uyudun.”

“O ikizim olarak önden buyurdu. Siz benim ikizim misiniz? Siz benim canımsınız. O yüzden bekleyeceksiniz.” dememle çemkirdi. Arabaya sessizlik hakimken elime telefonumu aldım. Biraz sosyal medyada gezecektim. Gelen mesajlara baktığımda önemsiz olduğu için açıp bakmadım bile. Bu yüzden dm kutuma bakacaktım.

Sıkılınca yapmayı çok seviyorum da.

@altmislarindaamayakisikli: Off yavrum çok güzelsin.

@altmislarindaamayakisikli: *Ateşemojisi

Iyhk! İğreniyorum böylelerinden ya. Bence erkekler yerine sapık yaşlılar kapatılsın.

“OHA! NE DİYOR LAN BU ZERZEVAT!” diye bir ses duymamla irkildim. Kafamı olduğum yerden kaldırdığımda pislik kuzenlerin telefonuma eğilip mesajı okuduğunu gördüm.

“Alin sen versene bir o telefonu bana.” diyen Oğuzhan abiye karşı kaşlarımı çattım.

“Siz neden benim telefonuma bakıyorsunuz lan? Özel hayatın gizliliği diye bir şey var değil mi?” desem de bunu umursuyor gibi görünmüyorlardı.

“Alin telefonu ver.” dedi bu sefer Yaver abi.

“Telefonum bende kalıyor ve sizde önünüze dönüyorsunuz. Duydunuz mu beni? Yoksa size dava açmaktan hiç çekinmem.” diye ciddiyetle konuşmama rağmen bunu umursamamış gibi görünüyorlardı.

“Alin, telefon.”

“Ya yeter! Bunlardan ben her gün mesaj alıyorum. İlk defa değil ve ben gereken cevabı veriyorum.” dedim ve onları umursamadan adama yazmaya başladım.

Siz: Yaşına başına bakmıyor musun sen lan erkek orospusu! Sizin yüzünüzden kızlar, kadınlar dışarı bile çıkmaya utanıyo. Sizin gibileri sikim sikim siktirip, sik topuna dönüştürüp onun üstüne de voleybol oynarım ben. İĞRENÇSİNİZ….

Üç noktadan sonrasını bilmek istemezsiniz bence çünkü öyle şeyler yazmıştım ki Oğuzhan abi bile aşırı yaratıcı diye beni tebrik etmişti.

“Kızım o nasıl küfürler lan. Nerden öğrendin sen bunları?” diye soran Yaver abiye gülümsedim ve kendimi gösterdim.

“Hepsinin patenti bende ve şimdi sıra sizde.” dememle anlamayan gözlerle bana baktılar. Telefonumu elime aldım.

“Alo.” diye sesin gelmesiyle dudaklarım iki yana kıvrıldı.

“Nasılsın Elmas abla?”

“İyiyim tatlım sen nasılsın?”

“Bende iyiyim hamdolsun. Şimdi senden birilerine dava açmanı isteyeceğim.”

“Sen iste yeter ki Alinciğim.”

“Tamam isimlerini söylüyorum sana. Not al.”

“Alıyorum.”

“Yaver, Oğuzhan, Atalay Yalçınkaya.”

“Tamamdır, dava sebebi ne?”

“Özel hayatın gizliliği ablacığım. Telefonuma benden izinsiz baktılar.” dedim karşımda bana dehşet verici bir şekilde bakan kişilere dönerek.

“Tamamdır. Biz bunları gönderelim mi peki yoksa sadece para mı alacaksın?”

“Sadece para alacağım ablacığım. Şimdi kuzenlerimi cezaevine yatırmak olmaz değil mi?” dememle kıkırdamıştı.

“Bu dava gerçekten açılacak mı peki?” diye sorduğunda karşımdakilere ne söylediğini belli ettirmeden “Hayır.” dedim.

“Tamam o zaman. Ben davayı yarın açıyorum.”

“Ellerine kurban ablacım.” dedim ve telefonu kapattım.

“A-Alin.”

“Efendim Yaver abi?”

“Sen bize dava mı açtın şimdi?” dedi şaşkınlıkla.

“Tam olarak öyle oldu abiciğim. Ben size, telefonuma bakmayın demiştim. Siz bakmayı da geçtim bana bağırarak istemeye kalktınız. Ben şimdi dava açmayıp ne yapayım? En doğal hakkım bu benim.”

“Ya Alin tamam özür dilerim ben. Bana dava açma.” dedi bu sefer Yaver abi. Onun bu söylediğine kıkırdadım ve başımı iki yana salladım.

“Açtım bir kere. Hem Elmas abla davasından asla geri dönmez.”

“Alin bari benim ismimi sildir. Bak babam öğrenirse öldürür beni.” demesiyle kıkırdadım.

“Niye daha önce de mi davalık oldun?”

“Tam 179 kere davalık oldum ve bu 180. olacak.” demesiyle bu sefer şaşıran bendim.

“Yuh ama.” dediğimde omuzunu silkti.

“Alin.” dedi bu sefer Oğuzhan abi.

“Efendim.”

“Sen şimdi aşkına dava mı açtın?” dediğinde kıkırdadım.

“Mantığım her zaman duygularımın önüne geçer.” dememle oda üzgün bir hale bürünmüştü.

“Ama Alin bu haksızlık.” dedi bu sefer Atalay abi.

“Niye, ben sizi uyarmıştım.”

“Ama kuzenimize itin birisi yavşıyor ne yapalım? Gavat mıyız biz?” dediğinde başımı sakladım. Şimdi düşününce haklılardı aslında. Bir kadın da Barbaros abime yavşarsa bende yerimde duramazdım.

“Haklısınız galiba ya. Ben iptal ederim davayı birazdan.” dediğimde hepsi gülümsedi.

“Yaşa be!”

“Helal lan yusufi.”

“Biliyorum harikayım canımlar.”

Bölüm Sonu✨

Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir efenim?

Alparslan sizce nasıl?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...⭐

Loading...
0%