Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm🥕

@yagmurgns_37

HELLÖÖ!

YEPİSYENİ TAPTAZE BİR BÖLÜMLE SİZLERLEYİM.

🧡İYİ OKUMALAR🧡


"NE?" Sesli bir şekilde verdiğim tepki sonrasında derin bir sessizlik oluşmuştu. "Ş-şimdi ben, sizin kızınız değil miyim?" dedim kaşlarımı havaya kaldırarak.


"Değilsin." dedi babam duygusuzca. Onun duygusuzluğuna takmıyordum artık, açıkçası umurumda değildi.


"DNA testi istiyorlar eğer onların kızıysan da seni kendileri yetiştirmek-" Elimle durdum. "Bir dakika bir dakika ve sen bunu kabul mü ettin anne?" dedim söylediğimi inkar etmesini umarak. Sadece başını salladı. Yüzümden akan yaşı bir çırpıda sildim. "Tamam o zaman. Yarın erkenden gideriz. Siz de benden kurtulmuş olursunuz. Gerçi siz mi ben mi orası biraz tartışılır da." Son kısmı sessizce söyleyip yanlarından ayrıldım.

Sinirle odama doğru ilerledim ve gene aynı şekilde kapımı çarptım. Kendimi hemen yatağıma fırlatıp bir yastık aldım. Yastığı ağzıma koyup sessizce çığlık attım.

Sessizce çığlık attınız mı siz hiç? Ben çok attım. Düzgün bir şekilde atamadığım çığlıklar için de lanet ettim kendime. Şu an da o anlardan birini yaşıyordum. Yastığa çığlık atıyor ve kendime lanetler yağdırıyordum.

Konu onlardan ayrılmam değildi, konu buradaki insanlardan ayrılmamdı. Ben Mete'den, Lina'dan, Kadir ağabeyden nasıl ayrılacaktım? Nasıl onlara gidiyorum diyecektim.

🧡

Sabah erkenden uyanmıştım. Dün gece de çok düşünmüştüm, belki de onların kızı değildim. Bu ihtimalde vardı. Hemen moralimi bozmamalıydım. Yatak yastığını da başına koyduktan sonra sessizce odadan çıktım. Görüşürüz demem gereken bir kaç kişi vardı çünkü.

Gene aynı sessizlikle dış kapıyı açtım ve terliklerimi giyerek sessizce kapıyı çektim. Mete ve Lina'ya önemli bir şey söyleyeceğim diye parka çağırmıştım. Kadir ağabey de şu an uyuyordur diye sonradan haber verecektim.

"Deli kizim, nasilsin?"

"İyiyim Feride nineciğim sen ne yapıyorsun sabah sabah?" dedim kaşlarımı havaya kaldırarak.

"Valla kizim spor yapayrim."

"Oh oh maşallah." Ona sıcacık gülümsememi yollayarak parkın spor bölümünden çıktım ve çardak kısmına gittim. Lina ve Mete beni bekliyorlardı. Mete, gerildiği için dizlerini sallıyordu. Lina'nın da ondan bir farkı olduğu söylenemezdi, kahverengi kaküllü saçlarıyla oynuyordu, gergin olduğunda ve sıkıldığında hep böyle yapardı.

"Ablanız geldi!" diye seslenmemle bakışları hemen beni buldu.

"Kız, çilli neden sabahın köründe beni buraya çağırıyorsun? Uykumu zehir zıkkım ettin." Metoş'un direkt bu soruyu sormasıyla ona göz devirdim.

"Keyfim ve kahyam böyle istedi Mete. Hayırdır?" Göz kırparak söylediğim şeye o da göz devirince Lina'ya döndüm. Boncuk boncuk, siyahı anımsatan gözleriyle bana bakıyordu. Dolgun olmayan ama o kadar da ince olmayan bir dudağa sahipti.

"Alin, bir şey oldu değil mi?" Lina, benim içimden geçen çoğu şeye hakimdi. Kötü bir şey olacağını da tahmin etmişti.

"Gelin bir oturalım. Anlatınca bakarız iyi mi kötü mü diye." Başlarını salladıktan sonra çardağa geçtik.

"Şimdi sevgili arkadaşlarım. Benim ailem gerçek ailem olmayabilirmiş." Pat diye söylediğim şeyle ikisinin de yerde olan bakışları bana dönmüştü.

"Nasıl ya?"

"Nasıl yani?" Derin bir nefes çektim ciğerlerime. Bir insan, nasıl ailenin gerçek ailen olmadığını rahat bir şekilde söyleyebilirdi ki? Ben söylerdim.

"Yalçınkaya ailesi... Dün anneme ulaşmış ve çocuklarımızın karışma ihtimalinin olduğunu söylemiş. Birazdan DNA testine gideceğiz, size önceden haber etmek istedim."

"Bende geliyorum!" Mete'nin sert bir şekilde söyledikleri itiraz istemiyorum demekti. Sözleri sert ve bir cam gibi keskindi.

"Mete, gelme-"

"Çilli, bu konu tartışmaya kapalı." Sadece başımı salladım. Mete, ne kadar dışarıya yumuşak, çıt kırıldım gözükse de konu sevdikleri olduğu zaman sert ve cesur oluyordu.

"Bende gelmek isterdim ama biliyorsunuz. Annem sokağa bile çıkmama izin vermiyor." Sıcacık gülümsememi ona yollayıp sıkıca sardım kollarımı. "Problem değil Lina'm, sen şimdi eve git. Annen merak etmesin." Üzgün bakışlarını bana yollayıp başını salladı. "Sana haber veririm, merak etme." Llna, bizim mahallenin yan tarafındaki sitede oturuyordu. Zenginlerdi ve annesi bizim gibi 'serseri tiplerle' takılmamıza izin vermiyordu.

Oysa çok aşko bir kızdım.

"Ne zaman gidiyoruz çilli?"

"Aşko şimdi gideriz büyük ihtimalle. Gel bizim eve doğru ilerleyelim. Sen Nur ablayı aradın mı?"

"Aşko? Senin biradere ne oldu?" dedi kaşlarını çatmış bir şekilde.

"Sağane ya! Takıldığın şeye bak. Ben sana karıştırılmış olabilerim diyorum. Sen bana naü naü diyorsun."

"Manyaksın. Cidden manyaksın Alin." dedi yarı sinirli yarı gülümseyerek.

"Thank you baby." Sonra bir şey hatırlamış gibi Mete'ye döndüm.

"Mete." dedim sır verecekmiş gibi. O da bunu anladığında biraz daha eğilmişti.

"Söyle çilli."

"Bu Feride nine spora başlamış." Bunu söylememle enseme bir şaplak gelmesi bir olmuştu.

"Salak, ben de önemli bir şey diyeceksin zannettim." Bunu söylemesiyle ona, onu ayıplayan bir bakış attım.

"Tıch, tıch, tıch. Sen şimdi Feride nineye önemsiz mi diyorsun? Yazıklar olsun." Sahte bir sinirle söylediklerimden sonra hızlı hızlı nefes almaya başlamıştı.

Galiba birazcık sinirlendirmiştim.

"Eee Metololom." Yüzünü çevirip bakmayınca konuşmak için tekrar dudaklarımı araladım. "Metoş'um." dedim bu sefer bakmasını umarak, gene bakmadı. "Meto!" dedim bu sefer daha yüksek bir sesle.

"Ne var çilli?" dedi yüksek bir tonla. Büyük ihtimalle DNA testini düşünüyordu ve bu yüzden gergindi.

"Mete ben sizden ayrılacağım..." dedim dolu gözlerimle. "Belki de bu şehi-" Elini dudaklarıma götürdü. "Şişt, seni kimse bizden ayıramaz güzelim. Hem belki karıştırılmamışsındır." dedi bir ümit.Ama o da hissediyordu, gideceğimi.

"Ama ben neden öyle hissetmiyorum?" Bu cümlemden sonra bir şey diyememişti. Çünkü bilirdi, altıncı hissim çok kuvvetliydi ve hissettiklerim doğru çıkardı.

"Kızım neredesin sen?" Kapıda çatık kaşlarla bana bakan kadına döndüm. "Bizimkilere haber verdim anne, bir şey yok." dedim soğuk sesimle o ise yanımdaki Mete'ye bakmış sonra ise önüne dönmüştü. Kendisi Mete'den pek hazzetmiyordu ama şunu bilmiyordu. Mete, bana annemden de yakındı.

Babam da evden çıktıktan sonra arabaya doğru ilerlemiş ve arabaya binmiştik. Yolculuğumuz kısa ve sessiz sürmüştü ve yol boyunca sadece düşünmüştüm.

Yaşadıklarımı, yaşıyor olduklarımı ve yaşayacaklarımı.

Hastaneye girdiğimizde doktorun odasına çıktık. Bozulan enerjimi toplamak için bir şeyler yapmam lazımdı. Sonuçta havada bulut bende enerji hiç eksik olmazdı eheheheh.

"Selamünaleyküm, aleykümselam beni bekliyormuşsunuz ama astsolistler en son gelir." Kendimce şirin olduğum sırıtışımı -bence çok tatlıydım- suratıma koyarak koltuklardan birine oturdum. Yaptığım değişik girişten dolayı hem doktorlar hem de -eğer sonuç pozitif çıkarsa- yeni ailem değişik bir şekilde bakıyordu.

"Ne bakıyorsunuz ya? Kurabiye var simit var ne bakıyorsunuz?!" Bu söylediğimden sonra hepsi önüne dönmüştü ve ben de Yalçınkaya ailesini inceleme fırsatı bulmuştum.

Kızıl saçlı ve mavi gözlü olan kadına dönünce ani bir afallama yaşadım çünkü kendimin yaşlanmış halini görür gibi olmuştum. Göz renkleri hariç bu kadınla çok benziyorduk. Çünkü benim göz rengim biraz daha turkuaz rengine yakındı. Kaz ayaklarındaki kırışıklıklar bile güzelliğini örtmüyordu.

Yanındaki uzun boylu adama döndüğümde gözüme çarpan ilk şey ela gözleri olmuştu. Kumral saçlarıyla da oldukça karizmatik görünüyordu.

Yanımdaki Mete'yi dürttüm. "Mete." dedim fısıldayarak. Bir şey söyleyeceğimi anladığında başını biraz bana doğru eğdi. "Ne oldu çilli?"

"Ben kesin karıştırılmışım Meto! Baksana kadın desen güzel, adam desen karizmatik. Bana bak ben de mükemmelim. Kesin bu genetikten gelmişim bak." Etrafta hafif bir kıkırtı duyduğumda hafifçe eğildiğim yerden doğruldum. Galiba, sesimin tonunu birazcık yükseltmiştim çünkü bu dediklerimden dolayı Yalçınkaya ailesi kıkırdamış, benim ailem, Ata ailesi ise bu durumdan bozulmuş gibi sert ifadeyle bana bakmıştı.

Aman, açık sözlülükte günah olmuş!

Bu sefer gözlerim, yanlarındaki sandalyede oturan kızı bulmuştu. Simsiyah saçları, koyu gözleri ve beyaz tenliliğiyle annnem ve babam karışımıydı. Cidden, küçücük çocuğa bile sorsalar, kimin hangi aileden olduğunu söylerlerdi. Ayrıca giydiği mini etek, askılı blüzle de annemin istediği evlat tipine uyuyordu.

Prensesler gibiydi.

"Alin Hanım." Yanıma gelen hemşireye döndüm. "DNA testi için kan almamız gerekiyor. Sizi şöyle alalım." Başımı salladım ve hemşireyi takip ettim. Aynı zamanda diğer, siyah saçlı kızı da DNA testi için almışlardı. Hayde bismillah başlıyoruz...

Hemşire kanımızı almıştı ve şimdi de sonuçları bekliyorduk. Normalde bu gibi sonuçlar bir haftayı bulsa da bu hastane, Yalçınkaya ailesinin olduğu için -bende bi şoketto yaşadım çaktırmayın- insiyatif kullanmışlardı.

Annemler, annem olduğu belli değil, diğer aileyle birlikte oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Benle Mete de başka bir masada oturmuş en sevdiğimiz aktivite olan dedikodu yapıyorduk.

"Valla çilli bu aile zengine benziyor. Eğer beni unutursan, bozuşuruz." dedi ciddili bir şekilde. Evet, ciddi değil, ciddili.

"Para herkesi bozar be Meto, dua et unutmayayım." Sırıtarak söylediklerimden sonra enseme bir şaplak yemiştim ama nasıl şaplak. Hastanede duyulmuştu sesi.

Helal lan yusufi güzel şaplaktı!

"Kızım iyi misin?" Alışık olmadığım bir ses duyunca sese doğru başımı çevirdim. Kızıl saçlı olan kadın, çatık kaşlarla ve bir o kadar da endişeyle bana bakıyordu.

"Niye vuruyorsun çocuğum, kıza." Kadının Mete'ye sitemle sorduğu soru karşısında Mete tam konuşacakken araya girdim. "Hanımefendi, arkadaşımla şakalaştık, endişe etmeyin ölmedim." dedim gülerek.

"Böyle şaka mı olur?" Başımla başından beri burada olan 2 oğlunu işaret ettirdim. "İki tane oğlunuz var ga-"

"7 tane."

"Efendim?"

"2 tane değil 7 tane oğlum var." dedi beni düzelterek.

"YUH!"

"OHA!" Mete ile verdiğimiz tepkiden sonra boğazımı temizleyerek karşımdaki kadına döndüm. "Affedersiniz, her zaman karşılaştığım bir durum değil." dedim mahcup bir tonla.

"Önemli değil kızım, herkes benzer tepkileri veriyor." Sıcacık gülümsemesiyle söyledikleri içime işlemişti.

"Demem o ki o kadar erkek evde mal mal oturmuyordur. İlla kavga vardır yani." Bu söylediklerimden sonra kadın içten bir şekilde tebessüm etmişti.

"Anladım." dedi ve Mete'ye döndü. "Kusura bakma oğlum, ben şakalaştığınızı düşünemedim." Mete'den ayrıyeten özür dilemesi beni mutlu etmişti açıkçası çünkü Mete, normal hayatında da görünmez biriydi.

Güzel hanımefendi, hanesine bir puan eklemişti.

"Önemli değil efendim." dedi Mete biraz utangaçlıkla. "Efendim demene gerek yok oğlum. Abla diyebilirsin, teyze diyebilirsin."

"İsminiz nedir acaba? Sormayı unuttum ben." dedi Mete ilk önce.

"Alya."

"Tamam Alya teyzeciğim." dedi Mete, daha sonra da Alya Hanım, sıcak bir gülümseme sunup yanımızdan ayrılmıştı.

"7 erkek kardeş ne la?"

"7 erkek kardeş ne la?" Mete ile aynı anda konuşmamızla kahkaha atmıştık.

"Kızım Allah sana sabır versin." Ona küçümseyici bir bakış attım. "Ya sen en en en best friendini, beni beni, bilmiyormuş gibi konuşma. Senin karşında Türkiye taekwondocusu var. Ve unutma bu kız taekwondo birincisi, uluslararası."

"Benim cahilliğime verin hanımefendi unutmuşum." dedi başını aşağıya eğerek.

"Aferin evlat. Öğreniyorsun."

Bir kaç saat daha Mete ile dedikodu yapmış ve Feride nineciğimden bahsetmiştik.

"Alin Ata ve Yalçınkaya ailesi, Doktor Bey sizi bekliyor." Hemşirenin bizi çağırmasıyla beraber hep birlikte ayaklanmıştık. Hepimiz doktorun odasına girdikten sonra hemşire kapıyı kapatmış ve odadan ayrılmıştı.

"Sonuçlarımız açıklandı. Hazır mısınız?" Doktorun gülümseyerek söylediği şey beni geriyordu ve ben gergin olduğum zaman patavatsızlığımı hem konuştururdum.

"Doktor Bey, rica edeceğim, Acun Ilıcalı gibi 'Açıyorum... Açıyorum...' yapma. Gözünü seveyim." Bu açık sözlülüğümden sonra doktor kibarcasına başını sallamıştı.

Valla doktor, işin en güzel yanı o ama çok gerginim yav.

"Alin Ata, %99.9 Serdar Yalçınkaya'nın öz kızıdır." dedi yazıyı okuyarak.

Ama ben biliydim böyle olacağını!

🧡

Bölüm Sonuu

Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir efenim?

🌟OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...🌟


Loading...
0%