@yagmurgns_37
|
Nabersiniz canlarımm 🥰 Bölüm var ya efsane. Bir yıldızı hak ediyor yanisi. 🧡İyi okumalarr🧡 Bahçede Civan ve Barbaros'u yendikten sonra odama çıkmış ve soğuk bir duş almıştım. Onlarla dövüşürken bende yorulmuştum ve bu duş beni rahatlatmıştı. Üzerime normal bir eşofman ve yarım kollu tişört geçirdikten sonra yatağıma oturdum. Meteloloma trip atmam gereken konular vardı ve Lina ile hiç konuşamamıştım. Hızlıca WhatsApp'taki grubumuzdan görüntülü aramaya bastım. Çalar çalmaz telefonu açan ilk Mete olmuştu. "Çilli." diye seslenmiş ve suratına tatlı durduğunu düşündüğü -gerçekten tatlıydı- gülümsemesini kondurmuştu. "Hiç, hiç, hiç o tatlı sırıtışınla beni kandırma çünkü bundan sonra seninle I don't muhattap." dedim Kısmetse Olur'daki Cansel'in taklidini yaparak. "Ya ama çil-" İsyan bayraklarını çıkaracakken aramaya Lina'nın da katılmasıyla lafı bölünmüştü. "Alin'im. Öğrendim Mete'den her şeyi. Nasılsın? İyi misin?" "İyiyim kuzum sen beni merak etme. Hem zaten bir aya yanınızdayım..." Yaklaşık 2 saat boyunca arkadaşlarımla konuşmuştum ama özlemimi hala giderememiştim. Bu sürede Lina'nın arka arkaya sorduğu soruları cevaplamış aynı zamanda da Mete'ye trip atmıştım. En son kapatmadan önce buraya bir kutu çikolata yollarsa onu affedeceğimi söylemiştim, o ise başka çaresi olmadığından kabul etmişti. Ee, o kadar çikileta alacak, beyaz bayrağı kaldırmazsak ayıp olurdu değil mi? Hayır, asla trip atmaktan sıkıldığım için ve canımın çikolata çekmesinden faydalanıp beleşe yatmamdan dolayı değil. Ne kadar uzun cümle oldu la bu. Mete ile Lina'ya Barlas'a abi dediğimden ve Civan ile Barboros'u yere serdiğimden de bahsetmiştim. Mete, Barlas'a hemen abi dediğimden biraz endişelense de benim için çok fazla kurcalamamıştı. Civan ile Barboros'u dövmem konusunda da her ikisi de "Helal lan yusufi, işte benim kankim!" Gibi popişimi kaldıracak şeyler söylemişlerdi. Ah, hayranlarım hepsi bana aşık. Bu kadar odada durmaktan sıkıldığım için odamdan aşağıya inmiştim. "Bas gaza aşkıımmm baass gazaaa. Kimmm tutaaarr seniğğğ baasss gazaa. Yollarrrr seniinnn hiiiçççç durmaaa. Hadii uçurrr benii burdaaa." Merdivenlerden seke seke iniyor aynı zamanda sa İsmail YK'nın en sevdiğim şarkılarından birini söylüyordum. Salona geldiğimde Barbaros ve Civan hariç herkesin burada oturduğunu fark ettim. Batuhan ve Devrim telefonda birlikte oyun oynarken, Altay ve Barlas abim birbirleriyle uğraşıyorlardı. Serdar Bey ve Alya Hanım da tekli koltuklara oturmuş, kahve içiyorlar ve sohbet ediyorlardı. Bu saatte kahve mi olur la? Takıldığın şeye bak mk. "Sen sus içses denen gereksiz varlık." Salondaki tüm gözlerin bana dönmesiyle gene dışımdan konuştuğunu fark ettim. Ama ben size demiştim içi dışı bir insanım diye. "Eee... Ben onu sesli mi söyledim?" dedim elimi enseme atarak aynı zamanda da utanç denenen lanet şey bütün vücudumu esir almıştı. "Neyi?" Sırıtarak bana bu soruyu soran ikizime döndüm. "Sen benim aklımı okuyorsun çocuk! Saf ayağına yatma pliss." dediğimde herkes kahkaha atmıştı. "Gel la buraya." diyen Barlas abimin kucağına doğru ilerledim. "Oo özlemişiz bakıyorum." dediğimde kıkırdadı. "Deli kız." "Ee kızım. Anlatsana biraz." "Neyi?" dedim Serkan Bey'e afallamış bir şekilde. "17 yıl ne yaptığını bilmek istiyoruz." diye araya giren Alya Hanım'a hafif bir tebessümle baktım. "Koskoca 17 yıl, 204 ay, 6.120 gün. Hepsini anlatamam ama aklıma geldikçe anlatırım." dediğimde hepsi afallamış bir şekilde bana baktı. "Sen onları kafadan mı hesapladın?" diye şaşkınca soran Batuhan'a başımı salladım. "Evet, canım sıkıldığı zaman etrafımdaki şeyler de dahil bir şeyler hesaplama gibi bir huyum var. Mesela daha demin kurduğun cümle 5 kelime 12 hece ve 28 harf yapıyor." dedim gayet normal bir şekilde. "Oha abla sen mükemmelsin." diyen Devrim'e göz kırptım. "Bakın bakın zeka desen var, güzellik desen var kızımda. Her şey var. Sizde..." diyen Serdar Bey düşünmeye başladı. "Sizde hiçbir şey yok. Sizi niye yaptık biz ya." diye kendi kendine yakınınca ben kıkırdamış, erkek kardeşlerim de homurdanmıştı. "Ayıp oluyor baba." Sahte bir triple Serdar Bey'e yakınan Barlas abime kıkırdamamak için zor duruyordum. "Oğlum, gelmişsin 21 yaşına yaptığın iyi bir şey var mı?" demesiyle Barlas abim Serdar Bey'in bu sorusunu düşündü. Her hareketlerini dikkatli bir şekilde inceliyordu. Ağzını konuşmak için araladığında tekrar kapattı. Ve bu hareketi 3 kere tekrarladı. Bunun üzerine Serdar Bey konuşmasına devam etti. "Yok. Ama bak kızıma maşallah 17 yaşına gelmiş, abilerini bile dövüyor." diye övündüğümde gururla gülümsedim. "Eh, Serdar Bey bu da benim mükemmelliyetçiliğimden. Kimse bir Alin At- Pardon Yalçınkaya değil." deyince gülümsemişti. "Gelelim benim 17 yılıma. Tek çocuk olarak büyüdüm. Ailemden görmediğim sevgiyi bana Kadir abim, Mete'm ve Lina'm vermişti..." Konuşmaya direkt bam diye giriş yapmamı kimse beklenmiyordu ama hemen odaklanmışlardı. "Boksa başladığımda 7 yaşımdaydım. Kadir abi sayesinde boksa başladım. Ama daha sonra taekwondo ile tanışınca daha çok sevmeye başladım. Zaten boks hocamdan nefret ediyordum. Adi herif!" diye bir anda kendi kendime yükselmemle hem şaşırmış hem de kıkırdamışlardı. "Ne yaptı da nefret ediyorsun hocandan?" diyen Alya Hanım'a döndüm. "O, bugünün konusu değil." dedim konuyu kapatmak için. Sonra gözlerimi Altay'a çevirdiğimde kasılan çenesinden ve öfkeli bakışlarından bunu anladığını anlamıştım. Sert adımlarla odadan çıkmış ve merdivenler bir koşu yukarıya çıkmıştı. "Bugünlük bu kadar yeter." dedim ve donuk bir ifadeyle hızlı bir şekilde yanlarından ayrıldım. Arkamızdan şaşkın bir şekilde baktıklarını tahmin edebiliyordum ama inanın umurumda değildi. Yere düşen eşyaların kırılma seslerini duyduğumda sese doğru ilerledim. Kapıyı hızlıca açtığımda öfkeden kudurmuşa dönen ikizimle karşılaştım. "Lütfen..." dedi yalvarırcasına. "Sana da zarar verebilirim. Lütfen, çık." demesine rağmen odanın içerisine ilerledim. "Alin, çık!" dedi ama ilerlemeye devam ettim. "Ali-" dedi ama devam etmesine fırsat vermeden kollarımı sardım bedenine. O da kollarını hemen belime sarmıştı. Ensemde hissettiğim ıslaklıkla ağladığını anlamıştım. "Bana bir şey olmadı Altay. Olamazdı da zaten. O adama haddini bildirdim." dedim acı bir gülümseme ile. "Yalan söylüyorsun." dedi ağlamaya devam ederek. "Her ne kadar bir ikizim olmasını istesem de bazen bu sinir bozucu olabiliyor." dedim homurdanarak. Bunun üzerine hafif bir şekilde güldüğünü hissetmiştim. "Eğer sen karıştırılmasaydın bunların hiçbiri başıns gelmeyecekti." dedi tekrar sinirlenerek. Bunun üzerine elini tuttum ve kendisimi yatağa doğru ilerlettim. "Yanlışın var..." dedim turkuaz gözlerine bakarak. Öfkeden ve ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. "Eğer ben sizinle yaşasaydım şu an ne Milli taekwondocu, ne de boksör olabilirdim. Ve yaşanması gereken ne varsa yaşanır. Eğer ben o adamın bana tacizini yaşamasaydım belki daha da-" "Sus!" diye bağırınca bir şey diyemedim. "O adam hak ettiğini yaşadı. Merak etme. Yardıma Kadir abi hemen yetişti. Zaten sonra da boks, yapmaya tövbe ettim." "Ama-" diyeceği sırada onu susturdum. "Aması maması yok Altay. Yaşanması gereken her şey yaşanır. Ayrıca belki de şu an milli takımda olmayacaktım, matematik il birincisi olamazdım, akıl oyunları dalında satranç birincisi asla ama asla olamazdım belki de." dediğimde kaşları havalanmış ağzı açık kalmıştı. Ee, ben boşuna etrafta mükemmelim diye gezmiyordum sonuçta. Elimi çenesine götürerek ağzını kapattım. "Ağzına sinek girecek, kapat." dediğimde kendine gelmişti. "Kızım sen neymişsin öyle." dediğinde sırıttım. "İkizin star bebeğim. Şimdi sakinleştiysen eğer aşağı inelim. Ve unutmadan-" "Bu da bende olan bir sır." demiş ve gözünü kırpmıştı. "İkizlerin hası bee, hası!" dediğimde kıkırdamıştı. Birlikte odadan çıktığımızda aklıma gelen şarkıyı tekrar mırıldandım. "Ya ya ya yaaaa beeen en özeeell. Ya ya ya yaaa ben en güzeeel ya ya ya yaaaa ben her şeyindimm yaa." diye şarkıyı hem söylüyor hem de seke seke merdivenlerden aşağı iniyordum. Sek sek sekerek İsmail. "Kimin her şeyiydin la." diyen Barlas abime döndüm. "Doktor değiliz ama hastamız çok aslanım. Ne yaparsın?" demiş ve kekoca burnumu çekmiştim. Bu duruma kahkaha atmış ve başıma bir tane yapıştırmıştı. "Kaşınma istersin Barlas abiciğim. Malum, karşında uluslararası taekwondo birincisi duruyor." dememle "Oha!" demesi bir olmuştu. "Aa, ben onu söylemeyi unuttum değil mi? Geçen sene uluslararası alanla birinciliğim var. Bir ay sonra da ilk başta ülke elemelerine daha sonra diğer ülke elemelerine gireceğim." "Yuh Alin, yuh!" diye homurdanmıştı. "Mükemmel olmak benim suçum değil." dediğimde gözlerini devirmişti. "Sizi yemek için çağırmaya gelmiştim. Yemek odasında sizi bekliyorlar." demesiyle yemek odasına doğru ilerlemişti. Bir dakika bir dakika, bu evin yemek odası mı vardı? Geri zekalı o kadar büyük ev. Ev demek hakaret olur pardon, yalı. Buna mı şaşırıyorsun? İç sesime haklılık payı verdim ve masada toplaşmış herkese baktım. "Biz bunu mu bekleyeceğiz böyle ya." diye homurdanan Civan'a döndüm. Olum kendin kaşınıyorsun bak. Ben musmutlu duruyordum durduğum yerde. "Kalk." "Ne?" diye bana dönmesiyle nefesimi dışarıya verdim. "Sağır mısın? Kalk diyorum sana." "Senin sözünü neden dinleyeyim?" demişti ki demesiyle susması bir olmuştu. Sırıtarak ona baktım ve bıkkınlıkla ayağa kalktı. "Özür dile benden." dedim oteriter bir sesimle. Masadakilere göz devirdiğimde Barboros hariç hepsinin bıyık altından güldüğünü fark ettim. Güzeeell. "Özüv divlerim." Sessizce söylediği şeyden hiçbir şey anlamamıştım. "Duyamadım?" dedim ve bu sefer biraz daha yüksek sesle konuştu. Altay'a döndüm. "Duydun mu ikizim?" "Duymadım ikizim." dediğinde tekrar Civan'a döndüm. "Bak, ikizim bile duymamış. Düzgün söyle şunu." "ÖZÜR DİLERİM ALİN!" diye bağırmasıyla irkildim. "Yemek yemeyeceksin. Gidip bana pasta yap ve ben yemeğimi bitirmeden hazır et." "Tabii ki bunu yapmayacağım." "Eğer benden adam akıllı özür dileseydin evet, yapmayacaktın ama kendin kaşındın Civan! Akşam yemeği yemeyeceksin. En azından pastam hazır olana kadar." dememle adımlarını yere vura vura yemek odasından çıktı. "Vurma ayaklarını yere." Biliyorum, bazen sinir bozucu olabiliyorum ama bana önyargılı davrananlara ayrı tilt oluyordum. Aklımda Civan ile Barlas'ı köle gibi kullanmak yoktu aslında. Bir hafta bir şey yaptırmayacak, bir haftanın sonunda da unuttuğumu söyleyecektim ama kendileri kaşınmıştı. Yemek masasına baktığımda Barlas abimin yanını gösterdiğini gördüm ve onun yanına doğru ilerledim. Sonra Alin Hanım ve Serdar Bey'e döndüm. "Aslında hem Barbaros'a hem de Civan'a kölelik yaptırmayacaktım. Benim isteğim sadece onların bana karşı olan önyargısını ve küçümseyici tavrını yok etmekti. Ama oğlunuz, bana bulaştı ve ben dört beş saat önce, tanıştığımızda da bana nasıl gelinirse öyle geliceğimi söylemiştim. Eğer oğlunuza yaptığım şeyden dolayı rahatsı-" "O nasıl söz kızım. Civan nasıl benim oğlumsa sen de benim kızımsın." demişti Alya Hanım. Ardından Serdar Bey de eklemişti. "Kardeşler arasında ne yapıyorsanız yapın. Özgürsün kızım." demiş ve sıcak gülümsemesini bana göndermişti. Açıkçası bu hoşuma gitmişti. Onlara sıcak bir gülümseme gönderdim ve yemek yemeye odaklandım. Yaklaşık bir on beş yirmi dakika sonra konuşmaya Serdar Bey başlamıştı. "Alinciğim, ailemize ilk önce hoş geldin demek istiyorum." dediğinde gülümsedim. "Pek hoş bulmadım ama..." dedim Barboros ve Civan'ı kast ederek. "hoş buldum." "Size inanamıyorum." diye bir ses duymamla bakışlarımı bana nefretle bakan kişiye çevirdim. "Bu kıza hemen güvenmenize inanamıyorum. Nasıl onun yaptıklarını yapmayacağından eminsiniz? Ki bu daha da tehlikeli." dedi öfkeyle Barbaros. Ben buna en son bana önyargı ile yaklaşnayacaklarını söylememiş miydim? "Barlas sen? O kızın sana yaptıklarından sonra nasıl buna inanıyorsun?" demesiyle kaşlarımı çattım. Melis, bu kadar kötü ne yapmış olabilirdi ki bana bu kadar öfke doluydu. Barlas dişlerini sıkarak konuştu. "Alin ile o kızı sakın karıştırma abi! Geldiği andan itibaren bizi nasıl güldürdüğünü göremeyecek kadar kör olamazsın! Ailemiz dağılıyordu bizim farkında mısın? Ama Alin'in gelmesiyle birlikte Batuhan bile telefonu elinden bıraktı. Bıktım Civan abim ve senin önyargılarından." demesiyle kafam daha da çok karışmıştı. "Barlas haklı Barbaros. Acilen kendine çeki düzen ver." demişti Serkan Bey. "Size inanamıyorum. Bu kadar çabuk aileye kabul edemezsi-" "Yeter Barbaros!" diye yüksek ses duyunca gözlerimi bana benzeyen kadına çevirdim. Açıkçası Alya Hanım'dan bu kadar yüksek ses duymayı beklemiyordum. "Kardeşin hakkında doğru konuş. Alin'in ölüm tehlikesi varken hastaneyi nasıl ayağa kaldırdığını düşün. Senin kardeşin Melis değil Alin!" "O benim asla kardeşim olmayacak!" Sanki ben sana meraklıyım pis sakallı. Ve evet, Barbaros'un sakalları vardı. "Bana bak olum." dedim Barbaros'a dönerek. "Gün gelecek ve senin kardeşin olmam için bana yalvaracaksın ve bu masadaki herkes şahidim olsun ki, andım olsun ki Barbaros, o zaman ben seni abi olarak kabul etmeyeceğim." dememle sinirle ayağa kalkacaktı ki alayla gülümsedim. "Nereye?" "Senin olmadığın bir yere." dedi gülümseyerek. "Tıch, gidemessin." "Nasıl gidemem?" dediğinde tekrar girmiş olduğumuz iddiaa aklına gelmiş olmalı ki o da Civan gibi hatırlamıştı. "Kahretsin!" dediğinde sırıttım. "Bunu isteyen sendin. Şimdi sen ne yapsan, ne yapsan." diye düşündüğümde gözlerim Batuhan'ın elindeki telefona değdi. "Benimle tiktok videosu çekeceksin. Hatta Batuhan, Devrim, ikizim ve Barlas abimle de." "Böyle bir şey olmayacak." "Herkese sözünde durmadığın birisi olduğunu söylesem? Eminim şirketteki bir genel müdür için onur kırıcı bir davranış olur." dememle sinirle soluklanmıştı. "Sen baş belası bir cadısın!" Gülümsedim. "Evet, bunları biliyorum. Ama güzel, çıtır, tatlı, harikulade olandan. Ve şimdi bana cadı dediğin için gidip bana pastanın yanında içmem için portakal suyu hazırlayacaksın." Alık alık suratıma baktığında tekrar ettim. "Hadi canım hadi naş naş!" dememle sinirli adımlarla yanımızdan ayrılmıştı. Ay ne kaa mükemmelim ne kaaa Sakın bu kız çok egoist demeyin ego herkese lazım arkadaşlar. "İşte benim kızım. Göster onlara gününü." diye beni gaza getiren adama döndüm ve en sıcak gülümsemi sundum. Yalnız bugün iyi ziyafet vardı he! "Alya Hanım, Serdar Bey. Sizinle özel konuşabilir miyiz?" diye çekingenlikle soru sordum. "Küçük Hanım'ın merak ettiği soruları var demek." Serdar Bey'in muzip bir ifadeyle söylediği şeye hemen başımı salladım. "Gelin o zaman terasa çıkalım. Hale burayı halleder." Alya Hanım'ın sözleriyle ayağa kalkmıştım. Hale abla da buranın hizmetçisiydi ama on yıla aşkın süredir bu evde çalıştığı için aileden sayılırmış. Evet, fazla meraklı olduğumdan dolayı bunları Barlas abiciğimden öğrenmiştim. Tüm bunları düşünürken biz çoktan terasa varmıştık bile. Oradaki sandalyelerden birine oturduğumda Serdar Bey ve Alya Hanım da yerlerini almışlardı. Boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım. "Kafam çok karıştı ve sorularım çok fazla. İsterseniz her şeyi baştan anlatın. Takıldığım noktalar olursa size sorarım." deyince her ikisi de başını sallamıştı. "Senin doğduğun günden yani karıştırıldığın andan başlayalım o zaman." diye bir giriş yaptı Serdar Bey. "Ailemize ilk defa bir kız çocuğu geliyordu. Halan yok, amcanların çocukları da erkekti. Kısacası sen bizim ailenin tek kızısın." dediğinde ağzım açık kalmıştı. "Şimdi benim kız kuzişim yok mu?" dediğimde başını hayır der gibi salladı. "Anne tarafından sadece 2 tane kız kuzenin var." dediğinde bu birazcık beni mutlu etmişti ama daha sonra söylediklerinden sonra modum gene düşmüştü. "Ama onlar da İtalya'da. Annenin romalı olduğunu söylemiştim." dediğinde başımı salladım. "Herkes çok heyecanlıydı. Abilerin, amcaların, yengelerin, annen ve ben. Hepimiz sizin gelişinizi bekliyorduk." Buraya kadar her şey normaldi zaten. "Ama daha sonra seni bizden aldılar. Yapılması gereken iğnelerin varmış. Çünkü Altay ve sen bir ay erken doğdunuz. Seni alıp Altay'ı bizim yanımıza bıraktılar." "Sonra da size beni getirmek yerine başka ailenin çocuğunu getirdiler." diye cümlemi tamamladığımda başlarını salladılar. "Anlayamadık kızım çünkü ben daha senin kokunu bile içime çekememiştim." "Peki, bana karşı olan bu önyargı neden? Melis ne yaptı?" dediğimde derin bir nefes aldılar. "Melis ilk başta normal olsa da sonradan çok değiştirdi. Elindeki para, onu değiştirdi daha doğrusu. İstediği bir şey olmayınca bağırıp çağırıyor ve sonunda intikamını alıyordu." dedi Alya Hanım gözleri dolarak. "İlerleyen zamanlarda çevresi daha çok erkekle dolmaya başladı. Abileri ve ikizi çok kıskanıyordu onu ama Serdar, onları daha da geride tutuyordu. Aynı şekilde bende öyle. 'Olabilir,' dedim 'kızlarla anlaşamıyordur' dedim ama olaylar daha da farklı boyuta taşındı. Bu sefer bu erkek eve de gelmeye başladı. Odaya giriyorlardı ve geceye kadar çıkmıyorlardı.Barbaros ve Civan bu durumdan tamamen rahatsızdı. Kardeşlerini kaç kere uyardılar ama Melis dinlemedi. Bu sefer eve geç gelmeleri başladı. Uyardık, uyardık ama dinlemedi." Vay be, ben kendimi şeytan zannediyordum. Bu kızın yanında ben sütten çıkmış ak çataldım. Salak, kaşık o kaşık. Her ne boksa içses sus! "İntikam dediniz. Ne intikamı?" dediğimde bu sefer konuşmaya Serdar Bey girdi. "Melis, annesinden bir elbise istiyordu. 15 milyon dolarlık bir elbise." dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Ama Melis eve erkek getirdiği için artık buna dur demek gerekiyordu. Bu yüzden ben de kendisine çeki düzen verene kadar bir alışveriş yapamayacağını söyledim." Bu sefer topu Alya Hanım almıştı. "Ben ayakkabı tasarımcısıyım. Bu yüzden gün içerisinde iş olarak bir sürü adamla konuşuyorum. Melis de bundan yararlanarak fotoğraflarımı çekmiş. Ve hiç hoş olmayacak şekillerde fotoğrafları shoplamış." "Oha!" dedim şaşkınca sonra boğazımı temizledim ve "kusura bakmayın ben öyle şaşırınca-" "Önemli değil kızım." demişti Serdar Bey gülümseyerek "Bu fotoğrafları da Serdar'a atmış." dediğinde başımı hemen Serdar Bey'e çevirdim. "İnanmadınız değil mi?" diye sorduğumda gözlerinde gördüğüm pişmanlık inandığını gösteriyor. "İnandım." deyince öfke denen duygunun bütün vücudumu tesir altına aldığını hissettim. "Bütün erkekler aynısınız. Püü." dedim kınayarak. Dediğim gibi benden büyük olması ona saygı duyacağım anlamına gelmezdi. Saygı, hak edilerek kazanılan bir şeydi. "Eee sonra Alya Hanım." dediğimde dolu gözlerle bana döndü. "Serdar boşanma davası açtı. Her ne kadar ona öyle bir şey söylesem de inanmamıştı." Bu söylediklerinden sonra Serdar Bey'e döndüğümde hüzünle baktığını gördüm. Valla Serdar Beyciğim bu kadın sana ne yaparsa müstahak. "Peki nasıl öğrendiniz?" "Melis'e yalnızken itiraf ettirdim. İtiraf ettirdiğimi de ses kaydına aldım ve Serdar'a gösterdim." dediğinde heyecanla onu izlediğimi görünce devam etti. "Bu sefer benden özür diledi ama her şey için çok geçti. Bu sefer ben ona dava açtım." "Ohh, iyi yapmışsın." dediğimde acı bir tebessüm kondurdu dudaklarına. "Peki, Melis'in evlatlık olduğunu nereden anladınız?" "Her ay kontrol için doktora gidiyordu. Bu sefer raporlarını Civan incelediğinde kanlarımızın uyumlu olmadığını fark etmiş. Bu yüzden hastaneye başvurduk." dedi Serdar Bey. Ona sadece baş sallamakla yetindim. "Peki, Serdar Bey'i affettin mi?" "Hayır, Barlas da aşağıda bundan bahsediyordu zaten. Ailemiz dağılıyor derken. Sen geldin diye Serdar burada." dediğinde Alya Hanım'ın ne kadar kırıldığını ve Serdar Bey'in de köpek gibi pişman olduğunu görmüştüm. "Melis, Altay'a bir şey yaptı mı?" "Genellikle Altay'ı kullanırdı. Altay da bunu öğrendikten sonra sinir krizleri geçirmeye başladı." demek bu yüzden öfke patlaması yaşıyordu. "Sana bunları abilerinin önyargısından dolayı anlatıyorum. Hepsi zor şeyler yaşadı." Serdar Bey'in dediklerinden sonra derin bir nefes aldım. "Anlıyorum ama bir o kadar da anlamıyorum. Bende kötü şeyler yaşadım ama öfkemi onlardan çıkarmıyorum." "Haklısın kızım. Ve onlara gününü göster." Serdar Bey'in dediklerine hafif bir tebessüm ettim ve arkama yaslandım. "Siz, boşanamazsınız." deyince ikisi de afallayarak bana bakmıştı. Hep siz evlenemezsiniz demek istemişimdir ama kısmet boşanamazsınaymış. Ee hayat işte. Bölüm Sonu✨ Şu ana kadar yazdığımm tüm kitaplar dahil yazdığım EN UZUN bölüm oldu. Yarıya bölmek istemediğim için Allah ne verdiyse diye diye yazdım. Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir? Alin neden boşanamazsınız dedi sizce? ⭐YILDIZA BASMAYI UNUTMAYALIMM⭐ |
0% |