Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm

@yagmurgns_37

Helöö! Nabersini aşklarım 🫶🏻

Bölümü biraz geç attım farkındayım ama şu sıralar yoğunum. Çoğu kitabıma yetişmeye çalışıyorum.

Oy vermeyi ve satır arası yorum yapmayı unutmayınn hepinize koca koca muaaahlarrr

☘️İyi okumalar...☘️

Ayçıl’dan…

“Senin kusur sandığın her zerrene aşığım ben.” demiş Cemal Süreyya. Önceden olsaydı bu cümleye sırıtarak bakar ve hemen not alırdım, ama şimdi bana anlamsız geliyordu. Aşk, bana göre gerçek değildi. Hele ki aşık olduğun kişi sende bir kusur görüp seni bırakıyorsa. Bunun en büyük örneği belki de annemdi.

Annem ve babam deli gibi aşıktı birbirine. En azından ben kendim öyle zannediyordum. O zamanlar aşka gerçekten, tüm kalbimle inanıyordum. Annem hep “Gerçek aşkı aramana gerek yok kızım, o seni gelip buluyor.” demişti bana ama gözleri babamdaydı. Ona göre öyleydi çünkü babam, annemin peşinden koşmuş, ona görünmek için elinden gelen her şeyi yapmış ve sonunda evlenmişler, ben doğmuşum falan filan.

Hayatımız ben 15 yaşıma gelene kadar mükemmel ilerliyordu. Harika bir anne, babaya sahiptim. Ailemizde kavga gürültü olmazdı, birlikte huzurlu vakitler geçirirdik ta ki o lanet akşama kadar.

Birlikte İzmir’e tatile gidecektik. Hazırlıklarımızı yapmış, arabaya binmiştik. Ben tatile çıkacağımız için çok mutluydum. Çünkü babam yazar olduğundan dolayı çok fazla il dışına gidiyordu. O gün çok heyecanlı ve mutluydum ama daha sonrasında gerçekleşecek şeyleri bilseydim öyle olur muydu? Bilemezdim.

Birlikte müzik eşliğinde yolda giderken ters yönden gelen bir araba bize çarpmıştı.

Evet, kaza yapmıştık.

Gözlerimi hastane odasında açmıştım. Etrafıma baktığımda halamın yanımda olduğunu görmüştüm. Konuşmaya çalışmış ama boğazımdaki yumru yüzünden bir türlü konuşamamıştım. Doktorlar travma yaşadığımı ve kısa sürede öyle olduğunu söylemişti, ki öyle de olmuş kısa süre sonra geçmişti, ama ben bu olanlar sırasında annem ve babamdan haber alamıyordum.

Halam ağlıyordu, ağladığından dolayı kötü bir şey olduğunu anlamıştım.

Konuşmaya başladıktan sonra halama ne kadar soru sorsam da bir şey söylememiş, sadece annemin gelmesini beklememi söylemişti. Beklemiştim, annemin gelmesini beklemiştim ama korkudan tir tir titriyordum.

Annem yanıma gelmişti nihayet ama yanında babam yoktu.

“Babam nerede anne?” demiştim hızlıca.

“O da hastanede ama yoğun bakımda kızım.” demişti sakin bir şekilde. Nasıl sakin kalabiliyordu o zaman anlayamıyordum ama şimdi anlıyordum.

Babam, yoğun bakımdan iki hafta sonra çıkmıştı. Bu sürede annem her ne kadar her gün gelmese de ben her gün babamın görmeyeceğini, duymayacağını bile bile kapının önüne gidiyordum. İki haftanın sonunda normal odaya alınmıştı ama tek bir sıkıntımız vardı.

Babam felç geçirmişti.

Çok fazla hareket edemiyordu hatta çene ve yüz kasları çalışamıyordu bile. Bu yüzden konuşamıyordu da. Benim dağ gibi güçlü olan babam bir anda sakat kalmıştı.

Babamın felç geçirmesi bütün ülkede duyulmuştu. Çünkü babam herkes tarafından sevilen bir yazardı. Okurları tarafından geçmiş olsun mesajları iletilmiş, çiçekler bile gönderilmişti ve bu duruma babam da çok mutu olmuştu, ama bu durumun babamı mutlu ettiği kadar üzdüğünü de söyleyebilirdim.

Babam için yazarlık bir tutkuydu, hayata bağlayan üçüncü şeydi ve bunu bir daha yapamaması onu içten içe üzüyordu.

Babamı alıp eve getirmiştik. Kendi tuvalet ihtiyacını karşılayamıyor, yemek bile yiyemiyordu. Bu yüzden hem ben hem de annem sırasıyla yemek yediriyorduk. Bir süre böyle sürüp gitti ama en sonunda o sarsıcı günle karşılaşmıştık.

Bir gün sabah uyandığımda evde annemi görememiştim. Markete veya komşuya gittiğini düşündüğümden umursamamış ve babama kahvaltı hazırlamaya mutfağa gitmiştim. Kahvaltıyı hazırlamış, babamın yanına gitmiş ve birazcık sohbet etmiştik. Evet, babamla sohbet ediyordum. Bu biraz beni zorlasa da açıkçası çok fazla keyif alıyordum. Alfabeyi baştan sayıyordum, babam da söyleyeceği kelimenin harfleri geldiğinde elimi sıkıyordu. Açıkçası bundan keyifte alıyordum.

O gün okulum yok diye evdeydim. Annemin işi uzamıştır diye akşama kadar bekledim. Babama tuvaleti konusunda yardımcı oldum, akşam yemeğini hazırladım, babama yedirdim. Kısacası normal bir gündü benim için, ama annemi ne kadar arasam da arayayım bir türlü ulaşamıyordum. Bu durum beni gittikçe meraklandırmıştı. En sonunda kendimi annemin odasında buldum.

Babam, genellikle misafir odasında çünkü annem uykusunda biraz hareketli olduğundan babama zarar vermek istemediğini söylemişti. Bu yüzden ona misafir odasını hazırlamıştık. Hem böylelikle doktoruyla da egzersizlerini daha kolay yapabiliyordu. Benim de yatak odasına girmem yasaktı. Bunun asla nedenini tam olarak anlayamamıştım ama annem, kendisinin özel alanı olduğu için ondan izin almadan girmemi istemiyordu, ama ben o gün girmiştim.

Odaya girdiğimde yatağın tamamen toplu olduğunu gördüm. Sonra aynanın önüne baktım, genellikle annemin makyaj malzemeleri orada olurdu, ama yoktu. Sadece beyaz bir zarf.

Aslında ne olduğunu anlamıştım ama bir yanım hala inanmamak istiyordu. Yapmaz, diyordu. Annem, babama deli gibi aşıktı diyordu.

Korka korka elimi zarfa götürdüm.

Özür dilerim.

Daha zarfı açmadan gördüğüm yazı titrek bir nefes çekmemi sağlamıştı. Zarfı titreyen ellerimle yavaş bir şekilde açtım ve içinden beyaz renkli A4 kağıdını açtım.

Özür dilerim kızım. Ben artık yapamıyorum, her gün aynı şeyleri yapmaktan, eve tıkılmaktan sıkıldım. Gidiyorum, kendine iyi bak.

Annem bizi terk etmişti. Sadece üç cümle yazmış ve bizi terk etmişti. Babamla beni, yalnızlığa sürüklemişti. O gün babama olayı nasıl açıklayacağımı düşünüyordum ama yanına gittiğimde her şeyi anladığını anlamıştım.

Hafif bir tebessüm etmişti sadece -onu bile zor yaptığını anlamıştım- ben ise, ağlayarak onun yanına gitmiştim. “Nasıl yapabilir baba? Siz birbirinizi çok seviyordunuz, aşıktınız birbirinize.” demiştim arka arkaya. Babam ise tebessüm etmek dışında bir şey yapmıyordu. Ellerini sıktığında konuşmak istediğini anlamıştım.

Saydım alfabeyi baştan, elini sıktı ve harfi tuttum. Aynı işlemi tekrar tekrar yaptım. Sıkılmadan, usanmadan yaptım ve en sonunda harfleri birleştirdim.

“Ne bekliyordun ki kızım? Annen gitmekte haklı. Benim gibi bir adama mı bakacaktı bu kadar sene?”

Kelimeleri, birleştirdikten sonra okuduğum bu cümle hıçkıra hıçkıra ağlamama sebep olmuştu.

“Hakkı değil!” diye bağırmıştım. “Aynısı annemin başına gelseydi sen bakardın, hakkı değil!” diye ağlamıştım babama sarıla sarıla. Sonra babamın tekrar inleme sesi duyuldu. Konuşmak istediğini anladım ve usanmadan, bıkmadan tekrar saydım alfabeyi en başından.

Harfleri birleştirdim tekrar, bu sefer daha kısa bir cümle olmuştu:

“Ağlama kızım, okşayamıyorum saçlarını.” dediğinde göz yaşlarımı sildim ve babamın dizine yatırmıştım başımı. Aldım ellerini koydum saçıma.

“Bak baba en azından değdirebiliyorsun ellerini saçıma.” dedim gülümsemeye çalışarak. “Ve baba, bu da sana sözüm olsun, sen tekrar yürüyecek, konuşacak ve kitaplarını tekrardan yazabileceksin.”

O gün benim dönüm noktam olmuştu. O gece babamın yanında uyumuştum. Annemi affetmeyeceğime yemin etmiştim, her ne kadar babam aşka küsmemi istemese de aşka küsmüştüm. Çünkü benim hayatımda gördüğüm en büyük aşk, aslında yalanmış.

Babamla annem kısa bir süre sonra boşandılar. Annemle sadece velayet davası açmaması için konuşmuştum.

“Ben babamla kalacağım ve sende beni istemeyeceksin!” demiştim sert sesimle.

“Ama kız-” Sert bir şekilde lafını bölmüştüm.

“Bana kızım deme.”

“Senin orada çürümene izin veremem.” dediğinde öfkeli bir şekilde çıkışmıştım.

“Sen beni, bizi terk ettin! Benimle konuşmaya, beni görmeye hakkın bile yok senin. Bana bak, sakın ama sakın velayet davası açmaya kalma! Sakın.” dediğimde onaylamak dışında bir şey yapmamıştı. Sonrasında ise ben babam ve halamla yaşamaya başlamıştım. Annemle asla görüşmüyorduk, yani kendisi görüşmek istiyordu ama ben her defasında reddediyordum. Bir süre sonra da aramaktan, yazmaktan vazgeçmişti.

Halamla birlikte bir sene kaldık ama daha sonra onun da babama birkaç kez söylenmelerini duymuştum. Bu yüzden babamla konuşmuş ve eski evimize tekrar dönmüştük.

Babamın kitapları hala satıldığından ve kenarda birikmiş paramız olduğundan dolayı maddi durumumuz iyiydi. Babamın tedavileri hala devam ediyordu ve doktor düşük bir ihtimal de olsa konuşabileceğini söylemişti. Babam her ne kadar istemese de ben istediğim için kabul etmişti.

Şimdi ise babam için evde bir bakıcı vardı. Sabah erkenden geliyor, akşam da çıkıyordu Fatma abla. Ben ise okuluma devam ediyordum ama son günlerim biraz problemli geçiyordu. Yani, problem gibi de değil…

Bana birisi anonim olarak mesaj atmıştı ve bir aşk itirafında bulunmuştu.

İlk başta ona engel olmak için elimden geleni yapmış hatta polise bile şikayet etmiştim ama o, bu durumdan şikayetçi olmamış yazmaya devam etmişti.

Daha sonrasında onunla sohbet etmeye başlamıştım. Kitaplar hakkında konuşmuştuk ve açıkçası bundan keyif almıştım ama en son yazdığında buna son vermek istemiştim.

Çünkü ben kimseye aşık olmazdım, olamazdım çünkü ben aşka inanmazdım. Ona gittikçe daha fazla umut vermemek için kalbini kırmıştım.

Attığı şarkıyı dinlemiştim ve bu şarkıyı bana özel olarak attığını da anlamıştım. Açıkçası şarkıyı çok beğenmiştim ve bana şarkı atmasını da istemiştim ama buna bir dur demem gerekiyordu.

Çünkü zamanla daha fazlasını isteyecekti. Buluşmak isteyecekti, görüşmek isteyecekti, mesajlaşma ona yetmeyecekti.

Babamın hafif mırıldanmasıyla gözlerimi ona çevirdim. Elindeki tahtaya bir şeyler yazmaya başladı.

Evet, babamın tedavileri sonuç göstermişti. Konuşamıyordu, yürüyemiyordu ama ellerini hareket ettirebiliyordu ve çok mutluydu. Çünkü, iki senenin ardından yazarlığa tekrar dönmüş yeni kurgusuna başlamıştı.

“Ne düşünüyorsun kızım?” Yazmıştı tahtadan.

“Hiç.” dedim ve omuzlarımı silktim. Bunun üzerine başını iki yana salladı ve tekrar yazmaya başladı.

“Anonim çocuğu mu düşünüyorsun?” diye sorunca başımı salladım.

Evet, babama her şeyimi anlatırdım. Arkadaşım gibi olmuştu ve bu yüzden anonimden de haberi vardı.

“İsmi Efe.” diye atladım hemen. Bunun üzerine tebessüm etti, sahici bir tebessümdü bu. Sonra kalemi tekrar tahtanın üstünde hareket ettirdi.

“Fark etmiyorsun ama o çocuk yazınca gülümsüyorsun.” dediğinde kaşlarımı çattım.

“Hiçte bile.” dediğimde başını onaylamazcasına iki yana salladı. Sonra tekrar tahtaya yazı yazdı.

“Neden düşünüyorsun?” Sıkıntılı bir nefes verdim.

“Galiba kalbini kırdım.” dediğimde kaşlarını çattı. Anlatmamı istiyordu.

“Bana bir şarkı attı ve şarkıyı dinlerken aklına geldiğimi söyledi. Sonra benden daha fazla şarkı atabilir miyim diye izin istedi.” dedim ve sustum. Babam da tahtaya yazmaya başladı.

“Ve sen de yazma dedin.”

“Evet yazma dedim ama baba eğer yazmaya devam etseydi umutlanırdı. Ben aşka inanmam.” dediğimde tekrar başını iki yana salladı ve tahtaya bir şeyler yazdı.

“Kendini aşka kapatman doğru değil ve herkeste aynı değil. Ve çocuğun kalbini kırmışsın kızım.” dediğinde omuzlarımı silktim mutsuz bir ifade ile. Babam tekrar yazmaya başladı.

“Kaç gündür yazmıyor peki?” dediğinde somurtarak cevap verdim. “İki gündür yazmıyor. Normalde her gün yazardı.” dediğimde babam gülümseyerek tahtaya yazdı.

“Her gün yazmasına alışmışsın ve şimdi yazmıyor diye şikayetçisin.” dediğinde şaşırmıştım. Çünkü kendimi yeni farkına varıyordum.

“Ben şimdi onun bana yazmasına alıştım mı?” dediğimde babam başını salladı.

“Peki şimdi ne yapmam gerekiyor?” diye babama sorunca tahtaya tekrar yazdı.

“Bu sefer sen ona yaz kızım ama eğer hoşlanıyorsan.” dediğinde kıpkırmızı yüzlerle babama baktım. O ise tebessüm ediyordu.

“Hoşlanmıyorum ama sohbetini özlüyorum. Biliyorsun, içime kapanık birisi olduğum için pek arkadaşım yok.” diye bir şeyler gevelediğimde babam alayla bana baktı.

“Bakma baba bana öyle. Hem dediğim gibi ben aşka inanmam ve kimseye aşık olmam.” Net bir şekilde söylediğim şeye babam inanmamıştı. Elini tahtaya götürdü ve tekrar yazdı.

“Büyük konuşuyorsun.”

“Hayır, olacakları söylüyorum.” dediğimde babam gülümseyerek başını iki yana salladı. Sonra tekrar tahtaya yazı yazıp bana gösterdi.

“Ne bekliyorsun kızım? Yazsana çocuğa.” dediğinde dudaklarımı dişleyerek elimi telefonuma götürdüm. Hızlıca anonimin mesaj sayfasına girdim ve ellerimi klavyenin üzerinde gezdirdim.

Siz: Nasılsın?

Nasılsın ne kızım ya? diye kendi kendime söverken aynı anda mesajın gittiği gibi görülmesine de şaşırmıştım.

Ne yani? Anonim benim mesaj sayfamda mıydı?

Bölüm Sonu✨

Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir? Ayçıl'a hak veriyor musunuz?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...⭐

Loading...
0%