Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 10: Hatırlanan Geçmiş

@yagmurgns_37

Hepinizee merhabaaa 💖 Çok bekletmeden bölüme geçiyorumm.

Bölüm Şarkısı: Konuya Fransız- Hallice Halim

🌜İyi Okumalar🌜

 

~ Geçmiş, güzel olsaydı geçmezdi.

 

🍀

Şu an salondan oturmuş Erdem'i bekliyordum. Üstümü değiştireceğim diye yukarıya çıkmıştı ama yarım saattir ortalıkta yoktu. Eve ondan önce gelmiştim her ne kadar onun da altında arabası olsa da hızını 20'ye indirmiş kaplumbağa gibi geliyordu ama oyunun kazananı masaldaki gibi olmamıştı, oyunun kazananı tavşandı.

Neden yavaş geldiğini sorduğumda "Dikkatli olmamız lazım Ceylan, okul yolu çocuklar geçiyor." demiş ve çocuklardan bile yavaş ilerletmişti arabasını. Sanki benden kaçtığını anlamamıştım. Çocuk gibi davranıyordu ve bu bana ters bir şeydi. Herkesin yaşına göre davranmasını hatta yaşından olgun olmasını bekleyen bir karakterim vardı. Çocuk olmak, çocuklara özgün bir şeydi bana göre.

Daha fazla sabredemeyeceğimi anladığım için sinirle ayağa kalktım. Sabrım o kadar çok taşmıştı ki ellerim her an titreyebilirdi. Her ne kadar gün içinde sakinliğimi korusam da çok sinirliydim. Ya anneme ve ya babama yakalansaydık? Belki ona bir şey olmazdı ama bana olurdu. Benim ailem geri kafalı bir aileydi. Hatta medeniyetsizliğin önde gidenleri. Eğer Ela Hanım ortaya çıksaydı annemle babamın bana diyeceği şey 'kocamı elimde tutamamam' olacaktı ama ona bir şey olmayacağından emindim. Önyargı diyebilirsiniz bu duruma ama ben ailemi tanıyarak konuşuyorum.

Bir hışımla odadan çıkınca iri bir bedenin üstüne düştüm. "Ahh!" Kafamı ovuşturup gözümü açtığımda gördüğüm yüz beni şaşırtmamıştı. Erdem'in suratına baktığımda yan bir gülüşle bana baktığını fark ettim. Gamzesi bu sefer yoktu, nedendir bilmem ama bu durum beni üzmüştü. Bal renginde olan saçlarım, Erdem'in suratına değiyordu ve o bundan rahatsız olmamış bir şekilde gülüyordu.

"Yerin rahat galiba." Erdem'in seslenmesiyle kendime geldim ve hemen üstünden kalktım. Hemen üstünden kalkmamdan dolayı erkeksi bir şekilde güldü. Bu gülüş, utandığım için olabilirdi. Hatta bence direkt öyleydi.

"Kusura bakma... şey... ıı..." Ellerimi saçımın arkasına koyup saçımı kaşıdım. "Bir an da düştüm ya o yüzden." dedim hemen kendimi toparlayarak.

"Önemli değil." dedi sırıtarak. Ona öfkeli bakışlarımı gönderdim ve işaret parmağımı suratına doğru uzattım. "Sen, yarım saattir ne yapıyorsun?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Şimdi şöyle ki." Beni omzumdan tuttu, arkama geçti ve gözüme bir bandaj bağladı. Bunu nasıl bu kadar hızlı yaptığını anlayamamıştım bile. "Ya ne yapıyorsun?" Kendimi ondan kurtarmaya çalışsam da başarısız olmuştum. "Bekle iki dakika." Çıkarttığı ses beni geçmişteki anılarıma götürmüştü. "Erdem beni bırak dedim sana!" Kendimi bir kez daha kurtarmaya çalışsam da başarısız olmuştum. "Ceylan sana bekle dedim!" Sesini yükselttiğinde, o anıların içinde tekrar boğuluyordum. O, karanlık oda, bir yatak ve bir kelepçe. Bu üçlü, rüyalarımı her gün katletmesine rağmen uyanıkken bile beni buluyordu. Nefessiz kaldığımı hissetim. "Erdem beni bırak artık!" Yüksek bir sesle bağırdığım sırada kolumu ondan kurtarmış ve hemen bandajımı açmıştım. Olduğum yerin etrafını göremiyordum. Sadece karanlık; karanlık bir oda, yatak, kelepçe ve içeriden gelen canavarın sesi.

Bir yere çöktüm, neresi olduğunu bilmiyordum. Ellerimle, üstümdeki penyeyi çekiştiriyor, nefes almaya çalışıyordum.

Bu böyle olmamalıydı, ilk günden böyle olmamam lazımdı.

Derin, derin nefes almaya çalışıyordum. Erdem, bana sesleniyor muydu? Emin değildim. Etrafım karanlıktı, çok karanlıktı ve nefes alamıyordum.

"Ceylan, Ceylan aç gözünü."

"Allah kahretsin, ne yaptım ben?"

"Ceylan, Ceylan, Aç gözünü."

Ses yoktu, hiçbir şey duymuyordum. Derin derin nefes aldım, kendime gelmem lazımdı. Erdem'in öğrenmemesi lazımdı. Hiç kimsenin bilmemesi, ölüme kadar benle kalması lazımdı. Ölümümden sonra her şey, ortaya çıkacaktı.

"İ-ilaç." diyebildim sadece. "Ç-çantamda." Beni duyuyor muydu bilmiyordum ama kendime gelmem gerekiyordu. Erdem öğrenemezdi, kimse öğrenemezdi.

Bu, ölümüme kadar benle olacaktı, öldükten sonra herkes öğrenecekti. Bende gizli olan bu sırı, benden öldükten sonra tüm dünya duyacaktı.

***

"Ceylan, Ceylan hadi aç gözünü." Birbirine yapışmış gözlerimi açarken zorlanıyordum. Ağlamıştım, ağladığım için gözlerim yapıştı. Hatırladığım en son şey ise karanlık odaydı.

"Uyandın." Saçlarımı bir elin okşadığını hissettim. Nihayet gözlerimi açtığımda bana gülümseyerek bakan bir çift kahve gözlerle karşılaştım. Hemen doğrulmaya çalışsam da omuzlarımdan tutmuştu beni.

"Daha yeni kendine geldin. Dinlenmen lazım." Çaresizce başımı sallayıp onayladım ama bu sefer koltukta uzanmıyor, oturur pozisyonda duruyordum.

"Nasıl bayıldım ben?" dedim acıyan boğazımla. Boğazım acıdığı için istemsizce yüzümü buruşturmuştum.

"Bence bunu en iyi sen biliyorsun." dedi ciddi bir tavırla. Doğru söylüyordu, bunu en iyi ben biliyordum. Sessiz kaldım ve bana uzattığı suyu içtim.

"Ceylan."

"Efendim."

"Bence bana bir açıklama borçlusun."

"Bence, değilim." dedim gülümseyerek. Aynı şey onun başına gelse cevap almadan bırakmazdım, biliyorum ama anlatamazdım. O kadar güçlü birisi değildim.

"Sen Fluoksetin mı kullanıyorsun?" Nereden biliyordu ki benim Fluoksetin kullandığımı? Sessiz kaldım, yalan söyleyemezdim. Sustum, ben susunca o da sustu. O an ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.

"Susuyorsun, susuyorsun çünkü yalan söylemek istemiyorsun..." iki elini kafasının arasına aldı. "Ya çıldıracağım ya! Herhalde kullanıyorsun çantandan getirmemi söylediğin ilaç oydu çünkü. Gitmiş bir de en ağır olanlarından almış." Demek ki kriz anında ben söylemiştim getirmesini.

"Sesini alçaltır mısın?" Masumca söylediğim şeye karşı sadece başını salladı. Ben, yerdeki halı desenlerini izliyor, o ise beni izliyordu. Bir şey dememi bekliyordu ama diyemezdim. Anlatamazdım ona karanlık geçmişimi. Anlatırsam eğer beni yaktığı kadar yakardı onu da ama bu hikayede yanacak olan o değil, ben olmalıydım. Bencillik etmemem lazımdı.

"Neden kullanıyorsun?"

"Travma sonrası stres bozukluğu." dedim sadece. Suratına baktığımda ifadesizdi, bir şey düşünüyor gibiydi. "Özür dilerim." dedim bu sefer. Kaşları havalanmış bir şekilde bana baktı. "Neden özür diliyorsun?" Gözlerimi yere diktim ve dudağımı dişledim. Gerildiğim anlarda hep bunu yapardım çünkü. "Başına iş açtım o yüzden." dedim kısık sesimle o ise derin bir nefes aldı. "Özür dilenecek bir şey yapmadın Ceylan."

"Yine de-"

"Özür dilemeyi kocan olarak yasaklıyorum sana." dedi gülümseyerek. Ben ise ona gülümseyip göz devirdim.

"Her şeyin bir zamanı var. Bir gün sen de zamanı gelince öğreneceksin Erdem..." dedim ve ardından sadece kendim duyabileceğim bir şekilde ekledim. "Acı bir şekilde olsa da."

 

🥀

Bölüm Sonu✨

Sizce bölüm nasıldı? Ceylan ne yaşamış olabilir?

Erdem'in göstereceği şey ne olabilir?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYIN...⭐

 

 

Loading...
0%