Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Bölüm 11: Verilmesi Gereken Hesaplar

@yagmurgns_37

Helööö enercii enercii mutlulukk✨

Okul bitince benim mutluluk saka midurr?

→Saka değil 'erikli'

Esprim iğrençti biliyorum ve kaçıp sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Bölüm şarkısını açmayı ve yorum yapmayı unutmayın :"

Bölüm Şarkısı: Mark eliyahu & Cem Adrian - Derinlerde

🌜İyi okumalar🌜

 

~Bazen çok zordur hayat, akıntıya karşı kürek çekersin, yorulmak istemezsin ama yorulursun.

 

🍀

"Erdem." Yaklaşık yarım saattir burada oturuyordum ve canım çok sıkılmıştı. Erdem, bir saniye bile kalkmama izin vermemiş, dibimden de ayrılmamıştı.

"Efendim." dedi gözlerime bakarken.

"Sen beni gözümü kapattın ya..."

"Evet, bayılmana sebep oldum." dedi pişmanlık dolu gözlerle.

"Sen sebep olmadın, ayrıca lafımı bölünmesinden hoşlanmam." dedim sahte bir sitemle. O da benim söylenmeme hafifte olsa gülümsemişti.

"Bana, ne gösterecektin?" Derin bir nefes aldı. "Senin gazabından korunmak için sana yemek hazırlamıştım."

"Ne? Sen o kadar saat bu yüzden mi bekledin? Ben de üstünü değiştiriyorsun zannediyordum. Öyle demiştin." Başını salladı hafif bir şekilde. Şaşırmıştım, böyle bir şey beklemiyordum çünkü.

"Bana bak, sen benden çok korkuyorsun, ha?" dedim alaylı bir şekilde.

"Yani, seni tanımıyorum. Bu yüzden önlemimi almam gerekiyordu." dedi sırıtarak. Bu safer yüzündeki gamze gözükmüştü.

"Yalnız yemek yapman da bir şeyi değiştirmeyecek. O hesap bugün bana verilecek Erdem Bey." dedim gülerek. O da benim söylediğim şeye hafif bir şekilde gülmüştü. O an zaman durdu, ben onun gözlerine daldım, o benim gözlerime daldı ama bir sıkıntı vardı. Gözlerinde aynı anda bir çok duygu vardı ve ben ayırt edemiyordum. Nedensiz bir şekilde bu duruma sinirlenmiştim. Kahve gözlerinde olan şeyleri göremiyordum bir türlü. Kendini, çok güzel bir şekilde saklıyordu.

Kendime gelmek için başımı iki yana salladım ve boğazımı temizledim. "I-ıhm, eee... sen ne yemek yaptın bakalım?" dedim oturduğum yerden doğrularak.

"Kalkma, biraz daha dinlen." Kolumdan tutup tekrar yatıracakken engel oldum. "Yeter bu kadar dinlendiğim zaten karnım acıktı. Bakalım ne yapmışsın." Onu dinlemeyeceğimi anladığı için başıyla beni onaylamıştı.

Oturduğum koltuktan nihayet kalkmıştım. Oturmaya alışık olmadığım için sıkıcı geliyordu belki de bana. Adımlarımı mutfağa doğru atacakken Erdem kolumu tutmuştu.

"Ne oldu?" dedim gözlerimi kırpıştırarak.

"Koluma gir istersen yeni bayıldın ya." dedi masum bir şekilde. Onun bu haline ufak bir şekilde kıkırdadım. "O kadar abartmasan mı acaba? Alt tarafı bayıldım."

"Kendini eğer benim gözümden görseydin alt tarafı olmadığını anlardın." Ciddi ve sert sesiyle söyledikleri bana bazı farkındalıkları yaşatmıştı. Bildiğim ama kendime hiç söyleyemediğim şeyleri; ailemin, beni bu kadar düşünmemesini. Beni, bir yabancının, ailemden çok düşünmesini.

"Tamam." diyebildim sadece. Kısık bir şekilde "Tamam." diyebildim. O an aslında bildiğim şeyi kendime söylemem, kendi içimde söylemem, benim için belki de büyük bir yıkımdı.

"Ceylan!" Yüksek çıkan sese karşı irkilmiştim.

"Ne oldu?"

"İyi misin? Bir kaç kere seslendim ama duymadın. Kusura bakma, sesimi yükselttim." Belki de şu an ona en içten gülümsememi yolluyordum. "Önemli değil, beni bu kadar düşünme." Kolunu çekiştirdim. "Hadi bak kurt gibi açıktım ben." Benim bu halime o da gülümsemiş ve benle birlikte mutfağa adımlamıştı.

Mutfağa girdiğimizde masada gördüğüm hazır hamburgerler kahkaha atmama sebep olmuştu.

"Şimdi sen bunları yaptın?" dedim alaylı bir şekilde.

"Evet, ev yapımı hamburger diye bir şey bir kere." kahkaha atmaya devam ederken girmiş olduğum kolundan çıktım ve masanın arkasına saklanılmış olan hamburger paketlerini gördüm.

"Hımm, o zaman sen bu kartonları da kendin hazırlamışsındır kesin." dalga geçer gibi -hatta gibisi fazla dalga geçiyordum- söylediklerim yüzünden suratını düşürmüştü.

"Bari saklayacaksan düzgün saklasaydın Erdem."

"Şey... Şimdi şöyle ki... eee..." Kolunu havaya kaldırmış elleriyle saçlarını kaşıyordu. Adımlarımı Erdem'e yaklaştırdım. "Eee... şöyle ki..." dedim bende onun dediğini tekrar ederek.

"Ben yemek yapmayı bilmiyorum..." Ani bir şekilde söylediği itirafla kaşlarım havalandı. Tam konuşmaya atılacakken konuşmama izin vermemiş lafına devam etmişti.

"Biliyorum, bir hafta sen bir hafta ben yaparız dedim ama-"

"Erdem!" Yüksek çıkan sesim karşısında susmuştu. Bende bu sessizliği fırsat bilip konuşmaya başladım. "Ben zaten senin yemek yapamadığını biliyorum ki." dedim sırıtarak.

"N-nasıl?" dedi şaşkın bir şekilde.

"Ben senin aksine yalan söylemiyorum..." dedim sitemli bir şekilde. "Annen, Gül Hanım, bana senin yemek yapma konusunda beceriksiz olduğunu söylemişti."

"Hey! Bu yalan sayılmaz." dedi mızmız bir şekilde.

"Bana göre sayılır, sana yemeği ortak yapacağız dediğim zaman sen kabul ettin. Bu, yemek yapmayı bildiğin anlamına geliyor." dedim bilmiş bir edayla. Söylediğim şeye cevap vermeyince devam ettim. "Her neyse, problem değil. Arada sırada dışarıdan sipariş ederiz, problem olmaz. Şimdi izin verirsen hamburger yapıp sonra da sana hesap sormam lazım." dedim gülerek.

"Hay hay efendim." deyip beni kolumdan tutup masaya doğru sürükledi ve sandalyeyi çekti. Yaptığı bu harekete anlam veremedim. Hem, öküz gibi kolumdan çekiştiriyor hem de sandalye çekiyordu. Yaptığı hareketlerine anlam veremediğim için şimdilik görmezden geldim. Kafama takmayacaktım, şimdilik.

Önümdeki hamburgere yaklaşıp bir ısırık aldım ve beğendiğime dair mırıltılar çıkardım. "Hımm." Anlaşılan çok fazla acıkmıştım.

"Beğendin galiba?"

"Evet, ellerine sağlık Erdem." dedim imada bulunarak. O da bunu anlamış olmalı ki gözlerini kaçırıp önüne dönmüştü.

Yemeklerimizi yemiş, masayı toparlamıştık. Şimdi ise balkona geçmiş oturuyorduk.

"Neden gelmiş sevgilin?" dedim konuya giriş yaparak.

"Seni merak etmiş." dedi soğuk sesiyle.

"Annemle babama yakalanabilirdik, biliyorsun değil mi? Annem kaç kere odaları göreceğim diye tutturdu da ben tuttum." dedim sinirle. Sesimi yükseltmemiştim ama sinirli olduğum yüz ifademden anlaşılıyordu.

"Yakalanırsak ne olabilirdi ki? En fazla boşanırdık." dedi umursamaz bir şekilde. Sinir olmuştum çünkü olacakların farkında değildi.

"Cık, en fazla boşanmazdık." dedim onaylamayarak.

"Senin annen de her şeye karışmasın." dedi sinirle. Ses tonunu yükseltmişti.

"Ben, annemin yaptığını savunmuyorum. Sesinin tonunda da dikkat et." dedim büyük bir sakinlikle. Sinirliydim ama bir o kadar da su gibi dizgin.

"Ceylan, abartma en fazla boşanırdık." dedi tekrar.

"Bak Erdem, seninle bu konuyu son kez konuşacağım. Benim ailem senin ailen gibi değil. Gerçi senin aileni de tanımıyorum orası ayrı bir konu ama benim ailem, her aileye benzemez eğer o kızı görselerdi suçlu olan sen değil, ben olurdum..." Soluklandım. "Babam, 'kocanı elinde tutamadın.' diye bana kızardı. En azından benim ailem seni suçlamazdı..." Her bir kelimemde kaşları oldukça çatılıyordu. "Ayrıca boşanmamız benim işime gelirdi, bu yüzden o kızı bilerek ortaya bile çıkartabilirdim ama dediğim gibi ailem beni suçlardı ve boşanmama izin vermezdi, ailemi tanıyorum. Evlendim, zorla evlendim, burada gülüyorum, şakalaşıyoruz falan diye mutlu olduğumu zannetme sakın! Ben başka bir cehennemden başka bir cehenneme geldim. Sadece buranın ateşi daha da az yakıyor beni. Bu yüzden adımlarına dikkat et!" Anlamayan gözlerle bana bakıyordu ama ben bunu istemiyordum. Hayatımda bir kişinin bile beni anlamasını istiyordum.

"Anlayamıyorum." dedi saçlarını kaşıyarak.

"Orada şeytan var Erdem, oranın cehenneminde şeytan var ama burada şeytan yok. Burası sadece..." Elimi kalbime götürdüm. "Burayı yakıyor." dedim ve bir şey demesine fırsat vermeden balkondan çıktım.

Göz yaşlarımın yanağımdan akmasına izin vermeden hızlı adımlarla merdivenlerden yukarıya çıkıp odama adımladım. Odaya varınca arkamdan kapıyı kapattım ve bir kere kilitledim. Sonrası ise derin bir sessizlik.

 

🥀

Bölüm Sonu✨

Bölüm düşünceleriniz neler?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...⭐

 

 

Loading...
0%