@yagmurgns_37
|
Merhaba benim güzel gözlü okurlarım 🩷 Oy vermeyi unutmayalım. Yani sadece bir yıldıza dokunacaksınız ve bu beni mutlu edecek :') Bölüm şarkısı: Evdeki Saat- Uzunlar 🌜İyi okumalar🌜
🍀 Önceki bölümden hatırlatma! "Ceylan, benim sana bir şey söylemem lazım." Aniden yüzünün ciddi ve sert bir ifade alması önemli bir şey diyeceğini kanıtlar nitelikteydi. "Dinliyorum." dedim ciddi bir ifadeyle. Yüzünün her bir yerini dikkatle inceliyor, ne söyleyeceğini tahmin etmeye çalışıyordum. "Ben..." dedi ve sustu, ne diyeceğini bilemez haldeydi. "Sen." diye devam ettirdim lafımı. Gözlerimin içine baktığında duygularının karmaşıklığını anlayabiliyordum. "Ben, Ela'dan ayrıldım." dedi bir çırpıda. Bu habere gülümseyecek gibi olsam da kendimi tutmuş ve ciddi bir ifadeyle yüzüne bakmaya devam etmiştim. "Bir şey demeyecek misin?" "Yani, ne diyebilirim ki? Neden ayrıldınız?" dedim tereddütle. Tereddüt etmiştim çünkü 'sana ne?' diyebilirdi. Yani, ben olsam öyle söylerdim. "Zaten bitmiş bir ilişkiydi..." dedi umursamaz bir şekilde ama onu kim görse altında bir sebep yattığını anlardı. "eskisi gibi değildik, sadece resmileşmiş oldu." Anladım dercesine başımı salladım. Ne diyebilirdim ki? "Sana haber vermek istedim sadece." dedi omuzlarını silkerek. "Erdem." "Efendim." "Sen, sevgilinin yanına gidecektin ve bir anda evin önünde belirdin. Aynı şekilde, bugün de akşam evde olmayacağını söyledin ve bir anda yanıma geldin. Ne iş?" dedim tek kaşımı havaya kaldırarak. Bir şey döndüğünü hissediyordum ve daha önce de dediğim gibi, hislerimde asla yanılmazdım. "Eee..." Elini ensesine götürdü. "Dedim ya Ceylan, okulun çevresinde aradım seni." "İyi tamam ona inandım diyelim. Diğeri?" Yalan söylüyordu, artık Erdem'i de çözmüştüm. Yalan söylerken ve ya utandığı zaman eli ister istemez ensesini buluyordu. Utanacak bir durum olmadığına göre, yalan söylüyordu. Ayrıca yalan söylediğinde de aynı zaman kulakları hafif kızarıyordu. "Sen evde tek kalma diye geri döndüm." Kaşlarım yavaş yavaş havaya kalkmış, gözlerim büyümüştü. "Nasıl yani?" "Şöyle, geç oldu ya. Evde korkarsın diye." Söylediği yalanı devam ettirmesine karşı gülümsedim. "Kapıda o kadar koruma varken?" Başını salladı. "Erdem, sana bir şey sormak istiyorum." dedim tüm ciddiyetimle. "Söyle." dedi o da uykulu sesiyle. "Nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebiliyorsun?" dedim sakinlikle. "Ce-" Elimle durmasını işaret ettim. "Bak, sende herkes gibisin. Kandıracağını zannediyorsun..." Derin bir nefes aldım ve gözlerimdeki hayal kırıklığıyla keskin yüz hatlarını inceledim. "ama ne var biliyor musun Erdem? Ben insanları çok iyi gözlemlerim. Mesela senin yalan söylediğinde enseni kaşıdığını biliyorum ve ya kulağının kızardığını ama sen beni bilmiyorsun. Annem beni bilmiyor, babam beni bilmiyor... Onların kirpik tanelerine kadar ezbere biliyorken onlar benim en sevdiğim yemeği bilmiyor ama kandırmayı biliyor. O kadar kolay kandırıyorsunuz ki... O kadar normalleştiriyorsunuz ki durumu. Sahtekarlıkta zirveye çıkarsınız..." dedim gülümseyerek. "Tebrik ederim." Sözlerimin her bir kelimesi, her bir harfi tokat gibi çarpıyordu yüzüne ama yapacak bir şeyim yoktu. Ben artık o kadar çok kandırılmaktan, oyuna getirilmekten yorulmuştum. Kendi hayatımda bir kukla gibi oynatılıyordum. Söylediklerimden sonra Erdem bir şey dememişti. Demesini de beklemiyordum zaten. Gene benimle oynanıyordu ama ben çözemiyordum. "İyi geceler." Yanından ayrılmak için oturduğum koltuktan kalkacakken kolumu tutmasıyla yerime tekrar oturmuştum. Çatık kaşlarımla onu izlerken elini şakaklarına koyup ovdu. "Özür dilerim." dedi boğuk sesiyle. Pişmanlığı gözlerinden, sesine kadar her bir yerine işlemişti. Bunu görebiliyordum. "Anlatacak mısın?" dedim nefesimi dışarıya vererek, ardından ekledim. "Ne olduğunu bilmiyorum ama eğer ben öğrenirsem ve sen söylemezsen, kötü olacağını biliyorum." Bunun üzerine derin bir nefes aldı. "Balkona gelir misin?" Başımı sallayıp onunla beraber ayaklandım. Oturma odasından çıkıp merdivenlerle yukarıya adımladık. "Üst kattakine mi gidiyoruz?" Başıyla onayladıktan sonra takip etmeye başladım. Yukarıya geldiğimizde yuvarlak salona geldik ve yan taraftaki siyah dolabın tam karşısındaki balkona geçtik. Bu balkon, aşağıdaki balkona göre biraz daha büyük ve ferahtı. Erdem, sandalyeye oturunca ben de onun karşısına geçtim. Cebinden sigara paketi çıkardı. "Bana da verir misin?" Masum bir şekilde sorduğum soruya şaşırmıştı. "Alık alık bakmasana Erdem, ver işte bir dal." "Yok, ondan değil. Kullanmıyorsun diye biliyorum." dedi ve hemen sonrasında sigarayı uzattı. "Çakmak?" Elindeki çakmağı uzatınca alıp sigaramı yaktım ve içime çektim. "Sen benim hakkımda bir şey bilmiyorsun Erdem..." Sonra ekledim. "Benim sana izin verdiğim kadarıyla..." Bu sorum sonrasında o da sigarasını içine çekip dışarıya doğru üflemişti. "Çok sık kullanmam, nadiren." "Anladım." dedi sadece. Sonra aramızda sessizlik oluştu. O sigarasından içiyor ve yeri izliyor, ben sigaramı içiyor ve gökyüzüne bakıyordum. Şehrin ışıklarından gözükmese de, var oldukları insanın hayata tutunmak için bir sebebi olabilirdi. Mesela ben Berkay'ı uzun bir süre göremedim ama var olduğunu bilmem, hayata daha da bağlamıştı beni. "Anlatmayacak mısın?" dedim sıkılmış bir şekilde. "Anlatacağım ama..." Derin bir nefes aldı. "Bak Ceylan, fevri bir şekilde hareket etmeni istemiyorum." Devam et dercesine başımı salladım. "Ayvaz benim arkadaşım." "Ne?... Du-dur bir dakika! Nasıl?" "Sakin ol, yani önceden arkadaşımdı. Artık değil." Elimle susturdum. "Baştan anlatır mısın lütfen?" Başını salladı ve tekrar cebinden bir sigara çıkarttı. "Ayvaz benim liseden bir arkadaşımdı ama daha sonra beni kıskandığını fark ettim..." Kaşlarım kendiliğinden havaya kalkarken dinlemeye devam ettim. "İlk başlarda kendi kuruntum diye zannetsem de sonradan öyle olduğunu anlamıştım. Hani derler ya 'dost kara günde belli olur' diye ama bence dost iyi günde yanında olmalıdır. Kötü gününde herkes senin yanındadır ama iyi gününde herkesi göremezsin, hazmedemeyenler vardır çünkü." "Hiç bu yönden düşünmemiştim." dedim şaşkınlığımı dile getirerek. Gerçekten de haklıydı, kötü günümde herkes olurdu zaten. Önemli olan benim başarımla mutlu olanlardı. "Ben de Ayvaz da bunu fark ettim. Ne zaman bir haber alsam mutlu olmazdı, içeriğini hep araştırırdı ve kendimi kötü hissetmem için elinden geleni yapardı. Bunu yapmaya çalıştığını, hatta yaptığını anladığımda arkadaşlığımıza son verdim. Buraya kadar her şey normaldi." dedi sakin bir şekilde ama içinde fırtınaların koptuğunu anlayabiliyordum. Elindeki sigarayı tekrar dolgun dudaklarına götürdü. "Sonra ben sevdim. Gençlik işte o zamanlar herkesin olmuştur..." dedi normal bir şeymiş gibi ama beni düşündürmüştü, çünkü ben hiç kimseyi sevmemiştim. Daha doğrusu sevmeye fırsatım olmamıştı. "Kız da beni sevdi ve normal olarak sevgili olduk ama Ayvaz'ı öyle bir hırs almıştı ki elimdeki her şeyi almaya yemin içmişti. O zaman sevgili olduğum kızı ayarttı, vaatler verdi ve hatta beni aldatmakla bile suçladı..." Bu sefer ağzı açık bir şekilde Erdem'e bakıyordum. Cidden, bu kadar alçaklaşmış mıydı? "Kızla kendisi sevgili oldu ve benim elimdeki şeyi almış oldu. Tabii sonra kızı da bir kenara attı. Sonuçta amacına ulaşmıştı." "Oha!" dedim kendimden beklemediğim bir sinirle. Bu sinirime Erdem de şaşırmış olacak ki kaşları havalanmıştı. "Affedersin, ben bu ka-" "Bu kadarını tahmin edememiştin." dedi histerik bir gülüşle, başımı salladım. "Bu daha ne ki." diye fısıldadığını duysam da bir şey dememiştim. "Bugün gördüm, bizim şirketin oralarda. Selam vermeyip yanından geçmeye çalışsam da beynine sıç-" Kaşlarım havalanmış, ağzım açık bir şekilde bakarken gözleri beni buldu ve boğazını temizledi. "B-ben öyle-" "Önemli değil." diye lafını kestim. Aslında küfürden hiç hoşlanmazdım ama Erdem'in içinde bulunduğu durumu varsayarsam etmekte haklıydı. "Neyse işte yüzükten falan evlendiğimi anladı tabii. Bu sefer de babamın yanına gitmiş, oradan da senin bilgilerini almış piç." dedi öfkeyle. "Kendisi de öğretmen olduğu için hemen oraya aldırmış tayinini or-" Elimle kolunu tuttum ve sakinleşmesini sağladım. "Vur dedik öldürdün, abartmasan mı?" dedim naif çıkan sesimle. Başını salladı. "Seninle konuşacağını anladım tabii ama bunu biraz geç öğrendim. Yoksa okula gelir, ondan önce davranırdım. Beni daha da sinir etmek için senin fotoğrafını çekip kafede oturup sohbet ettiğini yazmış. Ben de öğrenip hemen geldim işte. Akşam da aslında Ela'nın yanına gitmeyecektim..." Bugün daha kaç kere şaşıracaktım bilmiyordum. "Gerçekten iş toplantım vardı çünkü öğle saatlerinde Ela'dan ayrılmıştım..." Cebinden bir sigara daha çıkartacağı zaman ellerim kollarını buldu. "Çok içtin Erdem, yeter." diye durdurdum. "İyi geliyor." "Ama zarar veriyor." dedim üstüne giderek. "Peki." dedi ve önüne döndü. "Senin bir kaç ağladığını duydum." "Ne?!" "Yanlış anlama, balkona çıkacaktım. Balkon da senin odana yakın olunca, duymuş oldum. Bu yüzden toplantıyı iptal ettim ve arka taraftan eve geldim. Senin gelmediği de anladığım için beklemeye başladım." dedi sakince. "Anladım." dedim ben de sadece. Ne diyebilirdim ki. "Teşekkür ederim." Uzun süren sessizliği bozunca Erdem'e döndüm. "Niçin?" "Dinlediğin için...Daha önce kimse beni dinlememişti de." dedi çocuksu bir ifadeyle. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. "Sen de beni dinlemiştin." dedim ilk geldiğimin günü hatırlatarak. Ahmet amcayı anlatmıştım. "Ama seni anlayamamıştım çünkü tam anlamıyla dinletmemiştin bana kendini." Anlatmadığım şeyi kastediyordu. "Er-" "Şişt!" Ellerini dudağıma koyup susturdu. "Sadece söyledim, bana güvenmeni bekliyorum..." dedi tebessümle. "ve beklemeyi severim. Sonuçta beklerken de yanımdasın." Yanaklarımın kızarıklığını hissedince yerimde kıpırdadım. Erdem'in dudaklarımdaki eli de geriye çekilmişti. "Sıcak mı oldu ne?" dedim hafif bir tebessümle. "Yoo, bence çok iyi." Alaycı ifadesi de yerine geldiğinde göre Erdem Bey, kendine gelmişti. "Neyse kocacığım, benim artık yatmam gerekiyor..." Sandalyeden kalktım. "İyi geceler." Balkondan hızlı bir şekilde ayrılıp odama doğru ilerlerken sesi duyuldu: "Sana da iyi geceler karıcığım. Rüyanda beni gör!"
🥀 Bölüm Sonu✨ Bu sefer biraz daha uzun oldu. Bölüm hakkında düşünceleriniz? ⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...⭐
|
0% |