Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bölüm 19: Aynadaki Yansıma

@yagmurgns_37

Herkeseee merhabaaa✨

🌛İyi okumalar🌛

🍀

İlkbaharın meltemi saçlarıma vursa bile bundan rahatsızlık duymuyordum. Ancak yanımdaki kişi için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Saçlarım, uzun olduğu için suratına çarpıyordu. Suratına çarpan saçlarımdan dolayı, hafif kemerli olan burnu buruşuyor, kirpiklerini kırpıyordu. Her ne kadar onun bu hali gözüme tatlı gözükse de ona daha fazla rahatsızlık vermek istemediğimden, bileğimdeki sütlü kahve tonlarındaki tokayla saçımı hafif yukarıdan topladım. Yüzümü tekrar ona çevirdiğimde dudakları bu durumdan memnunmuş gibi iki yana kıvrılmıştı.

Okuldan eve doğru Erdem'le gidiyorduk. Ani bir şekilde bizim okula 'öğretmen' olarak gelmesinden tam üç gün geçmişti. Eve gittiğimizde tabii ki neden okula geldiğini sormuştum ama cevabı beni tatmin etmemişti. Belki de benim kuruntumdu, emin değildim.

"Bizim eve en yakın okul burası Ceylan." demişti sıkılmış bir tonla. Ardından suratına her zamanki o alaylı sırıtışını peyda ettirmişti. "Ayrıca erkek adam dediğin karısının yanında durur." Alaylı bir ifadeyle söylediği şeye apaçık bir şekilde gözlerimi devirmiş, yanından ayrılmıştım.

Derin bir nefes aldım ve her zaman yaptığım şeyi yaptım: Düşündüm.

En son ne zaman bu kadar huzulu olduğumu düşündüm. Dört yaşında mıydı yoksa beş mi? Altı?... Yedi?... Belki de yanlış şeyi soruyordum kendime, yanlış şeyi düşünüyordum. Asıl soru belki de bu zamana kadar hiç huzurlu olup olmadığımdı.

"Ne düşünüyorsun?"

"En son ne zaman bu kadar huzurlu olduğumu ya da ilk defa huzurlu hissettiğimi." dedim hiç çekinmeyerek ama son kısmı o kadar sessiz söylemiştim ki kendim bile zar zor duymuştum.

"Ailenin yanı, yani insanın gerçek evi, insanın en huzurlu hissettiği yer derler. Sende öyle değil galiba." Sesi çekinceli geliyordu ama ben biraz yakın hissettiğimden, daha doğrusu güvenmeye başladığımdan yanıtlıyordum sorularını.

"Değil. O evde kendimi hep diken üstünde hissediyordum." Sonra havadaki melankolikliği dağıtmak için konuyu değiştirdim. "Evlendiğimizden beri genellikle ben bahsettim kendimden. Biraz da sen bahset." dedim hafif bir tebessümle. Kafamı çevirip ona döndüğümde suratına alaylı bir yüz ifadesi kondurduğunu gördüm.

"Anlatacak bir şey yok. Klasik, normal bir aileydik işte." Gözleri, öyle söylemese de buna inanmış gibi yapmayı tercih ettim. Suskunluğum yüzünden kaşları havalansa da kısa bir süre sonra eski haline dönmüştü.

Sorgulamamı istiyordu, belki de sormamı, soruşturmamı. Ama ben onun aksine ısrar eden birisi değildim. İnsanların alanlarına saygı duyar, onların anlattıkları kadarıyla dinlerdim. Kısacası merak, bende bulunan bir şey değildi.

Gözlerimi etrafa gezdirdiğimde yan tarafımda kalan kırmızı bir arabanın arkasında kalan haraketlilik gözüme çarpmıştı. Daha dikkatli bakınca, saçları benim gibi bal renginde olan bir çocuk gördüm. Olduğum yerde durup çocuğun yüzünü görmeye çalıştım. Parmak uçlarımda yükseliyor, kafamı bir sağa bir sola hareket ettiriyordum lakin bir işe yaramıyordu.

"Ne yapıyor-" Erdem'in sesiyle arabanın arkasında bir haraketlilik oluşmuştu. İşaret parmağımı dudağıma yerleştirip Erdem'in susmasını sağladım. Yavaş adımlarla arabaya yaklaştığımda gördüğüm manzara, beni muhteşem bir şekilde şaşkınlığa ve korkuya sürüklemişti.

"E-Erdem!" dedim dehşet verici bir ifadeyle. Sonra karşımdaki ağzı yüzü kanlı çocuğa doğru ilerlemeye başladım. Aramızda yaklaşık üç, dört metre olsa da küçük kızın yüzündeki kanlar çok rahat bir şekilde belli oluyordu.

"Ceylan." Erdem'in kolumu tutup beni geriye çekmesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

"Ne var Erdem?"

"Gitmeyelim kızın yanı-" Lafını bir hışımla kestim.

"Duyarsız mı kalacağımı zannediyorsun?!" dedim sert ve soğuk ifadeyle.

"Böyle bir şey yapacağımı nasıl düşünürsün Ceylan?..." Sesindeki sıcaklık aniden değişmiş, yerine kendimi kutuplarda hissettirecek bir soğukluk sirayet etmişti. "Sadece çocuğun yanına aniden çıkarsak korkabilir diyecektim." dedi biraz da kırgınlıkla. Bu sözlerinden sonra, söylediğim cümle yüzünden bin pişman olmuştum.

"Erdem, be-"

"Şimdi bunu konuşmanın sırası değil." dedi sesini biraz yumuşatarak ama sesindeki kırgınlığı hala görebiliyordum. Elini belime yerleştirip çocuğun olduğu kaldırıma doğru hafifçe ilerletti. Erdem'in gönlünü sonra alacağıma karar verip yüzüme sıcak bir tebessüm kondurdum.

Küçük kız, yaklaşan adımlarımız gördükçe daha da ürküyor, yırtık pantolonlu olan bacaklarına kapanıyordu. Küçük kızın yanına vardığımda dizlerimin üzerine çöktüm.

"Merhaba." dedim sesimi yumuşak çıkarmaya çalışarak.

Küçük kız, sesimi duymasıyla hafif bir şekilde başını kaldırmıştı. Gözlerimle, gözleri buluşunca kendimi aynadan bakmış gibi hissettim. Ela gözleri, bal rengi saçları ve tavşan dudağıya küçük kız bana benziyordu. Yüzündeki kanlarıyla, yırtılmış tişörtüyle, pantolonun diz tarafındaki kanlı yırtık parçasıyla, kendimi, kendi geçmişimi aynada görür gibi olmuştum. Başımı iki yana sallayıp kendime, kendime gelmem gerektiğini hatırlattım.

"Korkuyorsun değil mi?" dedim cesaretimi toplayarak. Şimdi bir kumar oynayacaktım. "Aslında güvenmek istiyorsun ama hüsrana uğrarım diye korkuyorsun..." Dizlerine gömdüğü kafasını biraz daha kaldırmıştı. "hatta belki de hüsrana uğradın." dedim cümlemi tamamlayarak. Ya dışından konuşacaktı ya da telepati yöntemiyle konuşacaktık. Bir iki dakika sadece gözleriyle bana baktı.

"Sen kim tarafından hüsrana uğradın?" dedi titrek sesiyle. İşe yaramıştı, benimle konuşmuştu.

"Arkadaşım tarafından."

"Arkadaşının ismi neydi peki?"

"Deniz." dedim gözlerimin dolmasına izin vermeden.

"Benim arkadaşımın adı da Denizdi..." Dudaklarını büzdü. "Çok mu severdin denizi?" dedi dolu gözleriyle.

"Çok severdim." dedim gözyaşlarımın yanağımdan süzülmesine izin vererek.

"O da mı seni bıraktı?"

"Evet, o da beni bıraktı." dedim kendime tekrar aynı gerçeği hatırlatarak. Gözlerimden süzülen yaşı gören kız, küçük kollarını boynuma dolanmıştı.

"Ağlama, ben senin arkadaşın olurum." Böyle masum, saf bir kalbe kim kıyabilmişti?

"Eee, senin ismin ne güzel kız?" Tebessüm ederek sorduğum sorudan sonra küçük kız utanmıştı. Utangaç bir sesle "Ceyda." dedi.

"İsmin çok güzelmiş Ceyda." dedi Erdem uzun süren sessizliğini bozarak. Ceyda ise Erdem'in sesini duyar duymaz korkuyla bana sarılmıştı. Gözlerimi hemen Erdem'e çevirdiğimde yüzündeki hüzne şahit olmuştum.

"Ceydacığım, o abi benim eşim. Korkmana gerek yok." Söylediklerimden sonra Ceyda, kafasını gömdüğü göğsümden hafifçe başını çıkarmış çekingen gözlerle Erdem'e bakmıştı.

"Karnın aç mı Ceydacığım?" Erdem'in hafif tebessümle sorduğu soruya Ceyda, utangaç bir şekilde başını sallamıştı.

Yavaşça ayaklandım. "Gel Ceyda, benim de karnım kurt gibi acıkmıştı zaten..." Sonra Erdem'e döndüm. "Erdemciğim, sen de acıktın mı?" Erdem, hızlı bir şekilde başını sallamış, karnını göstermişti. "Hem de ne acıktım, baksana Ceyda lolipop gibi kalmışım." Erdem'in söylediği şeye karşı Ceyda, kıkırdamıştı.

"Ne yemek istersin?" dedim gülümseyerek.

"Şey, bir kere televizyonda görmüştüm..." dedi utana sıkıla. "Böyle arasında tavuk vardı."

"Hamburger mi?" dedi Erdem gülümseyerek. Bunun üzerine Ceyda, hızlıca başını sallamıştı. "Ben de çok severim ama benim daha da eğleneceğimiz bir fikrim var." dedim Erdem'e bakarak. Sanki o da benim aklımdaki şeyi anlamış gibi sırıtmıştı.

"Ceylan'ım ama arabalar geride kaldı, yürümek istediğin için." Bunun üzerine bakışlarımı bize merakla bakan küçük kıza çevirdim. "Ceyda, bizimle ileriye kadar yürümek ister misin?"

"Nereye gideceğiz?"

"Bizim eve gideceğiz. Gelmek ister misin?" diye araya atladı Erdem.

"Neden peki?" Korkusu ve şüpheli olan tavrı hala geçmemişti gerçi bu durumda geçmemesi gayet normaldi.

"E, hamburger yapacağız ya ağabeyciğim." dedi Erdem en içten gülümsemesini sunarak. "Ayrıca Ceylan ablan sana pansuman da yapacak." Ne cevap vereceğini, merakla beklerken usul usul başını salladı. Bunun üzerine sıcacık gülümsememle Erdem'e döndüğümde onun da bana aynı şekilde baktığına şahit olmuştum.

Birlikte arabanın oraya doğru yürürken Erdem, sadece benim duyabileceğim bir sesle fısıldadı.
"Ceylan, ben çok mu korkunç gözüküyorum?" Sorduğu soru kaşlarımın çatmasına neden olmuştu.

"Yoo, korkunç gözükmüyorsun hatta..." Kendimi son anda durdurmuş, söyleyeceğim kelimeyi hemen yutmuştum.

"Hatta ne?" dedi Erdem sırıtarak.

"Hattası yok. Sen neden öyle bir soru sordun?" Konuyu bu kadar çabuk değiştirmem beni bile şaşkınlığa uğratmıştı.

"Hattası ne Ceylan?" Nefesimi dışarıya verdim. "Korkunç değilsin, tatlısın." dedim utanmış bir şekilde. Bunun üzerine kibirli sırıtışı hemen yüzüne peyda etmişti.

"Demek beni tatlı buluyorsun." Hemen lafını kestim. "Seni tatlı bulmuyorum, dışarıdan gözükeni söylüyorum. Ayrıca sen neden o soruyu sordun?" Konuyu tekrar hatırlatmamla yüzü düşmüştü.

"Ceyda benden korktu." dedi kısık sesiyle. Bunun üzerine kahkaha atmak istesem de kendimi zor tutmuştum ama zorlandığım kızaran yanaklarımdan çok belli oluyordu.

"Ya Ceylan, gülmesene!"

"Erdem, çocuk yalnızca senden değil, herkesten korkuyor."

"Ama senden korkmadı." dedi çocukça mızmızlanarak.

"Benden de korktu ama kızla ortak noktamı bulunca, bana güvendi. Hani anlattığım şeyler vardı ya." dedim tane tane açıklayarak.

"Haa." dedi anladığını ifade ederek. Sonra aklına yeni bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Deniz kim Ceylan?"

"Bugünlük bu kadar yeter kocacığım. Şimdi hızlı bir şekilde bizi eve götür ve hamburger yapalım. Bu arada yolda evdeki ablayı ara, çıksın evden." Başını onaylarcasına salladıktan sonra cebinden arabanın anahtarını çıkarıp arabayı açtı. Kapıyı açıp içeriye girecekken Erdem, benden önce davranmış kapıyı bizim için açmıştı.

"Buyurun Matmazel." Ona sıcak bir gülümseme sunup arka koltuğa Ceyda ile birlikte oturdum.

🥀

Bölüm Sonu✨

Nasıl buldunuz bölümü? Bu arada telefondan yazıyorum diye düzenleme yapamadım. Hata varsa şimdiden özür dilerimm

Ceyda hakkında düşünceleriniz?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM... ⭐


Loading...
0%