Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Bölüm 20: İyiler Ve Kötüler

@yagmurgns_37

Helööö! Nasılsınızzz?

Bölüm Şarkısı: Güneş - Suçlarımdan biri

Bölüm şarkısını açmayı unutmayınnn :) Bu arada okunma sayısına göre oy çok az ): Hayalet okuyucu olmayalım lütfen :)

🌛İyi okumalarr🌛

 

 

~ Kötüler kaybeder diye bir şey yoktu bu dünyada. Kötüler her zaman kazanırdı, iyiler ise kaybetmeye mahkum.

 

 

🍀

"Evet Ceydacığım, evimiz bu." dedim elimi tutmuş olan çocuğa bakarak. Onun bakışları da bana döndüğünde ağzı ve gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmıştı.

"Çok büyükmüş." dedi şaşkınlıktan kurtulduktan sonra.

"Beğendin mi?" Erdem'in bu sorusuyla Ceyda'nın gözleri hemen Erdem'e dönmüştü. Başını yavaşça onaylamakla kaldı. Bahçeden eve doğru geçerken gözlerimi Erdem'e çevirdim. Başını eğmiş hüzünle Ceyda'ya bakıyordu. Diğer elimle Erdem'in koluna dokundum.

"Yavaş yavaş alışacak Erdem. Şu an herkesten korkuyor."

"Senden korkmuyor ama." Omuzlarını silkerek çocuksu bir halde söyledikleri dudaklarımın kıvrılmasına yol açmıştı çünkü ilk defa onu böyle görüyordum, merhametli.

"Erkeklerden korkuyor Erdem." dedikten sonra bir şeyleri anlamasını umdum ve inşallah da bir şeyler anlardı. Erdem'in evin anahtarıyla kapıyı açmasından sonra Ceyda'nın elini bıraktım ve ona döndüm.

"Yardım etmemi ister misin?" Yüzünün kanlı, ellerinin mosmor ve kirli olması onu yorardı bu yüzden kabul etmişti. Ayakkabılarını çıkarmak için kot pantolonunu hafifçe sıyırmıştım ve sıyırdığım gibi dümdüz olan suratım buruşmuştu. Bileklerine doğru süzülen kanlar, midemi bulandırmıştı. Kim bilir ne kadar çok acı çekiyordu.

Sen de çekiyordun.

O daha çok küçük ama, dedim iç sesimi yanıtlayarak.

Sen de küçüktün.

Buna bir cevap veremedim. Çöktüğüm yerden ayağa kalktım ve Erdem'e döndüm.

"Kapıdaki korumalarına söyler misin-" Kendi lafımı hızlıca kesip Ceyda'ya döndüm. "Kaç yaşındasın Ceydacığım?"

"Altı."

"Korumalarına söyler misin altı yaş için pijama falan getirsinler ama pijama uzun olsun." Bu söylediğimden sonra Erdem'in kaşları çatılmıştı. "Neden?"

"Sonra anlatırım Erdem. Dediğimi yap sen sadece lütfen." Hızlıca başıyla onaylayıp telefonunu eline aldı. Ben de Ceyda'ya döndüm ve sadece onun duyabileceği bir sesle konuştum. "Ceyda, çok fazla kırmızı var vücudunda. Onları temizlememe izin verir misin?"

"Ne yapacaksın?" dedi kuşkuyla. Ona güven verircesine gülümsedim. "Banyo yapacağız güzelim, sonra da yemek hazırlayacağız." Suratıma hala kuşkuyla bakarken iç çektim. "Eğer banyo yapmazsan mikrop kaparsın ve söz veriyorum sen anlatana kadar sana bir şey sormayacağım." Bu sözlerimden sonra başını sallamış sessizce "Tamam." demişti.

"Ceylan'ım, hallettim."

"Çok te-"

"Teşekkür etme, yapmam gerekeni yaptım. Göz yummazdım." dedi tripli bir şekilde.

Tribini yesinler.

"Bu arada Ceylan, kız için ilk yardım malzemeleri de aldırttım çocuklara." Ona minnet dolu bakışlarımı yolladıktan sonra Ceyda'ya döndüm.

"Ceyda, bizi şu odada bekler misin? Erdem abinle bir şeyler konuşup geleceğiz. Bak masada kağıt kalem de var, bir şeyler çiz istersen. " Gülümseyip başıyla onayladıktan sonra otuma odasına doğru ilerledi. Bende Erdem'i kolundan tutup mutfağa doğru ilerlettim.

"Ceylan cazibeme dayanamadın değil mi?" dedi Erdem sırıtarak.

"Ne diyorsun Erdem?"

"Boş ver, neden çağırdın beni buraya?"

"Bak kız ailesinden büyük ihtimalle şiddet görüyor. Ayakkabısını çıkartmaya çalıştığımda dizinin altı ful kandı Erdem. Sadece kan. Kim bilir ne kadar acıdı da ses etmedi..." dedim gözleri dolu bir şekilde. Erdem ise donuk bir ifadeyle bana bakıyordu.

Şaşırmıştı.

Fazlasıyla şaşırmıştı ama ben Ceyda'yı o arabanın arkasında gördüğümden beri biliyordum. Hissetmiştim.

"Her neyse onu iyileştireceğiz zaten birlikte. Senden istediğim soru sormaman. Çünkü anlatmak kolay değil. Hiç değil." dedim aklıma gelen anılarla.

"Vurma!..." demiştim. "Çok acıyor..." demiştim ama o, "Acısın!" diye bağırmıştı bana. "Acısın ki bir daha sözümden çıkama!" demişti.

Bir elin koluma dokunmasıyla irkildim. "Y-yapma!"

"Ceylan." Erdem'in sesini duymamla kendime geldim. "Neyi yapmayayım? Daldın gittin öyle."

"Yok bir şey Erdem. Aklıma bir şey geldi. Kusura bakma." Başımı ovarak yanından geçmeyi planlarken kolumdan tutarak beni geriye çekti.

"Ceylan, sana ne oluyor? Bak, seni merak ediyorum. İçinde ne yaşadığını, çocukluğunda ne yaşadığını ama sen hala bana anlatmıyorsun. Güvenmiyorsun değil mi bana?" Buruk bir gülümsemeyle sorduğu soruya ne diyeceğimi düşünüyordum. Ayrıca Erdem'in içini bana dökmesi hoşuma gitmişti.

"Bak, sorun sende değil bende, gibi bir şey söyleyeceğim ama klişe bir cevap olacak. Eğer sana güvenip güvenmememi soruyorsan sana güvenmiyorum Erdem. Ben zamanında çok güvendim ve sonunda hep pişman oldum. Bu yüzden bana kolay kolay güven diyemezsin. Bu senden kaynaklanan bir şey değil. Bu tamamen benimle alakalı." Sonra gülümsedim, alınmasını istemiyordum çünkü "Sen benim geçmişimde yoksun, geleceğimde varsın ve ben geleceğime odaklanmak istiyorum."

Bu sefer yanından geçmeyi planlarken tekrar kolumdan tuttu. Dengemi kaybedip yere düşecekken bir çift kol sahibi tarafından tutuldum. Korkudan kapanan gözlerimi açtığımda karşımda kahve gözlü olan o adamı gördüm. Gözlerimi gözlerinden kaçırdığımda Erdemin yutkunma sesini duymuştum. Boğazımı temizleyip ayağa kalktım. "Teşekkür ederim." dedim kısık sesimle.

"Neden teşekkür ediyorsun?"

"Hem beni anladığın için hem de tuttuğun için." dedim kızarmış yanağımla.

"Teşekkür etmeyi en son sana yasaklamıştım. Ayrıca kocan olarak görevimiz, matmazel."

"Sen de iyi alıştın 'karıcığım', 'kocan' demeye." dedim alayla.

"Geleceğe odaklanmıyor muyduk?" Çapkınca sırıtışı ve göz kırpışı kalbimin hızını arttırırken kendime, kendime gelmem gerektiğini hatırlattım tekrar.

"Çocuk içeride ben bir ona bakayım." dedim yanından ayrılacakken. Kapıdan çıkacakken tekrar kolumdan tuttu.

Eh, yeter ama!

Erdem, bir hızla beni kendine çekmiş, yanağıma bir öpücük kondurmuştu. Yanağımın yandığını hissediyordum. Sanki bir yangın ortasında kalmış gibi ama tek bir farkı vardı. O yangın, garip bir şekilde hoşuma gidiyordu.

"Bu neydi şimdi?" dedim kaşlarımı çatarak ama içimde kelebekler uçuştuğundan haberi yoktu.

"Şey... eğer rahatsız-"

"Rahatsız olmadım. Sadece anlamlandıramadım."

"Geleceğe dair bir adım sadece." Gülümseyerek söylediği şeyden sonra domatese döndüğümü görmesin diye hızlıca mutfaktan ayrıldım.

Yan taraftaki oturma odasına geçtiğimde Ceyda'nın resim yaptığını gördüm.

"Aa resim mi yapıyorsun tatlım?"

"Hı-hım." diye mırıldanıp resmini yapmaya devam etti.

"Ne çiziyorsun?"

"Ailemi." dedi hafifçe mırıldanarak. Gözlerimi resme çevirince üç kişi gördüm. İlk başa kahve saçlı bir kadın çizmişti. Kadın zayıf ve çelimsiz gözüküyordu. Yanındaki kıza gülümseyerek bakıyordu. Ortada Ceyda vardı, sarı ve kahve rengini birleştirmiş kendi saç rengini yapmıştı. O da annesine gülümseyerek bakıyordu. Bir diğer tarafta esmer bir adam vardı. Çatık kaşlarla anne ile kıza bakıyordu. Ellerine baktığımda kaşlarım havalanmıştı çünkü, adamın elini olduğundan daha da büyük çizmişti.

Düşündüğüm şey doğruymuş demek ki.

"Ceyda, banyoya girelim mi artık? Hem bak canın da çok acıyordur şimdi ha?"

"Yoo, çok acımıyor ki."

"Senin gibi güzel bir kıza yalan söylemek yakışmıyor. Hadi gel tatlım." Suçlulukla bakışını kaçırıp başını eğince elimle başını kaldırdım. "Bu başın hiçbir zaman eğme. Söylediğin şeylerin de arkasında dur. Hadi gel yukarıya çıkalım."

"Ceylin abla eviniz çok büyükmüş." dedi gözlerini evden alamayarak.

"Bugün burada kalmak ister misin?" Utangaç bir tavırla bana baktı. "Utanmana gerek yok balım. Sana bir oda ayarlayabiliriz eğer istersen." Melül melül başını sallamakla yetindi.

Merdivenlerden çıkmış banyoya ulaşmıştık. "İstersen yanından çıkabilirim, suyun içerisine girersin ve bir şey görmem. Ama daha sonra gelmem lazım tatlım çünkü yaralarını da temizleyeceğiz."

"Senden çekinmem Ceylan abla. Kalabilirsin." Gülümseyerek başını salladım ve o üstünü değiştirirken suyu ayarladım. "Suyu sıcak yapmıyorum çünkü yaraların yanabilir. Çok soğukla da hasta olursun. Ilık ayarlıyorum tamam mı?"

"Tamam Ceylan abla."

Ceyda üstünü değiştirmiş suya girmişti. İlk başta canının yandığını apaçık bir şekilde hissetmiştim çünkü yüzünü ikide bir ekşitiyordu. Banyosunu yaptırırken vücudunda daha fazla yara olduğunu fark etmiştim ve bu durum daha da bitirmişti beni.

Küçücük bir kız ve vücudu renklerle dolu. Kırmızı, mor, yeşil... Tek bir problem var, üstüne vurunca acıtıyor.

"Onlar benim renklerim Ceylan abla..." demişti buruk bir gülümsemeyle. "Dokununca acıyor ama dokunmazsan gökkuşağı gibi görünüyor."

Bu dünya bu küçük kızın kalbine göre çok kirliydi, iğrençti. İyilerin sayısı her bir geçen azalıyordu ama insanlar şunu bilmiyordu. İyilerin sayısı fazla bile olsa kazanan hep kötüler oluyordu.

Saf kötüler vardı ve griler vardı sadece. Saf kötüler iyiliğin zerresini bulundurmuyorlardı yüreklerinde. Griler ise iyiliklerinde bile kötülük bulunduruyorlardı.

"Gel bebeğim, havluyla seni saralım." Banyosunu bitirmiştim. Şimdi ise havluya sarıp pansumanını yapacaktım.

Kendi yatak odama doğru götürdüm Ceyda'yı. "Yatakta otur güzelim, ben eşyaları alıp geliyorum." dedikten sonra kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açmamla açılması bir olmuştu zaten.

"Ceylan, eşyaları getirdim." Erdem'e içten bir gülümseme sundum. "Bende onları almaya geliyordum. Teşekkür ederim." Başıyla onaylayıp kapıyı arkamdan kapattı.

"Şimdi yaralarını açmamız lazım balım." Başıyla beni onayladıktan sonra yanına ilerledim. Açtığı yaralarını görünce içim cız etmişti.

"Ah, be kuzum..." dedim üzgünce. Gözlerimi ona çevirdiğimde aynı şekilde onun da bana baktığını fark ettim.

"Canın biraz acıyabilir ama elimden geldiğince acıtmamaya çalışacağım." dedim elimdeki tentirdiyotu açarak. Aynı zamanda çantanın içinden pamukta çıkarmıştım.

"Bunların oluştuğu kadar acıtmaz Ceylan abla. Merak etme." Burukça gülümsemesi bana kendimi hatırlatmıştı. Bende ona buruk bir gülümsememi sundum ve yaralarını temizleye başladım. Arada sırada acıyor mu diye yüzüne bakıyordum. Acıdığı belli olmasına rağmen, yüzünü sabit tutmaya çalışması beni onun karşısında ağlatacak güçteydi.

O daha çocuktu, küçücük, minnacık bir çocuktu. Masum bir çocuktu. Her çocuk gibi, temiz kalpli, masum bir çocuktu.

Pansumanımızı bitirmiş, üstümüzü giyinmiştik. Şimdi ise mutfakta Ceyda'ya hamburger hazırlıyorduk.

"Arasına ketçap sıkmak ister misin Ceydacığım?" dedim heyecanlı bir şekilde hamburger yapan kıza dönerek.

"O nedir?" Kaşlarını çatmış, işaret parmağını çenesine koymuş olan bu çocuk çok tatlı gözüküyordu ama aslında sorduğu soru düşündürecek cinstendi. Hiç mi bakmamıştı ketçabın tadına? Hiç mi yememişti hamburger?

Benim daldığımı fark eden Erdem, konuşmaya başlamıştı. "Bir çeşit sos Ceydacığım. Tadına bak, ondan sonra koy istersen." Erdem'in cümlesinden sonra omzunj silkmiş "Olur." demişti. Bu cümlesinden sonra Erdem, mutfak tezgahının üstündeki dolaplardan bir tane kase çıkarmış ve içine ketçap sıkmıştı. Tezgahın altında bulunan çekmecelerden bir tane çay kaşığı da alıp aynı hızla hemen Ceyda'ya uzatmıştı.

"Buyurun hanımefendi." demesiyle Ceyda'nın yanakları hafif kızarmış, ağzından hafif bir kıkırtı çıkarmıştı.

"Teşekkür ederim Erdem ağabey."

Geçen sürede birlikte eğlenerek hamburgerimizi yapmış, içeceklerimizi içmiştik. Şimdi ise Ceyda'yı yatağa hazırlıyordum.

"Odan hazır tatlım. Bugn yorucu bir gün oldu. Yat, dinlen. Olur mu?" dediğimde başını sallamıştı. Ama yerinde kıpırdanıp duruyordu. "Ceyda, bana istediğin her şeyi, çekinmeden sorabilirsin balım."

"Ben yarın tekrar eve dönecek miyim?" dedi çekinerek ama gözlerindeki korkuya da şahit olmuştum.

"Kalmak ister misin?" İlk başta dümdüz bakışlarıyla baksa da sonra başını hafif bir şekilde sallamıştı.

"Peki o zaman yarın da bizde kalacaksın." dedim gülümseyerek. Bunun üzerine düz bir çizgide olan dudakları, iki yana kıvrılmıştı. "Hadi şimdi tatlı rüyalar balım."

"İyi geceler Ceylan abla." dedikten sonra ben de odadan ayrılmıştım. Ceyda için misafir odasını hazırlamıştık. Orada yatacaktı bugün. Merdivenlerden aşağı inip salondaki verandaya çıktım ve Erdem'in karşısına oturdum.

"Erdem, gitmek istemiyor." dedim dolu gözlerimle.

"Biz de göndermeyiz o zaman güzelim."

"Nasıl göndermeyiz? Çocuğun ailesine ne diyeceğiz? Belki çoktan polise haber vermişlerdir." Gerginlikle söylediğim şeyden sonra rahatlatmak istercesine elini omzuma koyup sıvazlamıştı.

"Ceylan'ım..." diye başlamasıyla içimin titrediğini hissettim. Seviyordum... Bana böyle seslenmesi hoşuma gidiyordu. "Çocuğun vücudunda çok fazla yara var. Ve ailesinin yanına gitmek istemiyorsa şiddet gördüğü yer de ailesi. Bunu mahkemeye bile taşıyabiliriz. Şimdi söyle. Ceyda'nın burada kalmasını istiyor musun?" Hızlıca başımı salladım. "Evet, istiyorum."

"O zaman Ceyda burada kalacak." dedi o an sözleri öyle bir güven verdi ki bana. Kimsenin kelimeleri, cümleleri bu kadar güven dolu gelmemişti.

"Şimdi..." dedi ve elini dudağımın kenarına koydu. Bu hareketine şaşırıp geriye çekilsem de bozulmadan konuşmasına devam etmişti. "O güzel dudaklarını iki yana kıvırıp gülümsüyorsun." Bunun üzerine yüzüme sıcacık bir tebessüm peyda ettirmiştim.

"Bir şey daha var." dedim ciddi bir şekilde. "Ceyda, salonda resim çiziyordu ya. Resimde babasının elini kendine ve annesine göre daha büyük çizmiş. Ayrıca annesini de çok ince ve korkak bir yüz ifadesiyle çizmiş."

'Babasından şiddet görüyor..." demesiyle başımı salladım. "ve aynı şekilde annesi de eşinden."

"Aynen öyle." dedim ve dışarıdan derin bir nefes aldım. "Erdem, pansumanını yaparken ne dedi biliyor musun?" dedim buruk bir tebessümle. Erdem'e döndüğümde kaşlarını çatmış ne diyeceğimi bekler bir ifadeyle baktığını gördüm.

"Canın biraz acıyabilir ama elimden geldiğince acıtmamaya çalışacağım'. dedim. Yaralarını göstererek 'Bunların oluştuğu kadar acıtmaz Ceylan abla' dedi. Öyle bir nefret ettim ki kendimden, öyle bir nefret ettim ki insanlardan..." dedim gözlerimden akan bir damlanın düşmesine izin vererek. "Anlatamam Erdem. Kelimeler kifayetsiz kalır, hiçbir dil anlatamaz o anki durumumu..." Hıçkırdım, gözlerimden yaşlar akarken. " O daha k-küçücük Erdem. O daha, o daha..." dememle bir çift kolun sahibi tarafından çevrelenmiştim.

"Hallediceğiz güzelim, halledeceğim. O çocuğa bunu yapanların burnundan fitil fitil getireceğim!" Sinirlendiği kasılan vücudundan belli oluyordu. Başımı biraz daha Erdem'im omzuna gömdüm ve göz yaşlarımın düşmesine izin verdim.

İlk defa birinin yanında ağlıyordum, ilk defa birine açık bir şekilde konuşuyordum. Ve umarım pişman olmazdım. Umarım, Erdem beni pişman etmezdi.

 

🥀

 

Bölüm sonu ✨

Bölüm hakkında düşünceleriniz? Sizce Erdem, Ceylan'ı pişman edecek mi?

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...⭐

 

 

Loading...
0%