Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Bölüm 23: Yatıya Kalan Misafirler

@yagmurgns_37

Enercii enercii✨

Nasılsınız güzelliklerr?

Umarım bölümü beğenirsinizz :)))

Aslında oy sınırı 22, 30'a tamamlanması gerek ama daha fazla beklemek istemedim. Bölümün de gecikmesini istemiyorum açıkçası.

Bölüm Sınırı: 35 Oy, 10 Yorum

Eğer bu sınır dolmazsa BÖLÜM CİDDEN GELMEYECEK! Ayrıca oy verenlerin de hakkına girdiğinizi bilin.

🌛İyi okumalarr🌛


~İnsan değişmez, farkına varır.

Masaya sürahiyi de götürdüğümde her şey hazırdı. Eksik bir şey var mı diye son kontrolleri yaparken bir çift kol tarafından sarılmamla istemsizce gülümsedim. Kollarını belime sarmış, boynumu koklamıştı.

"Çok güzel kokuyorsun." dediğinde ona söyleyecek bir şey bulamadım. Sadece gülümsedim.

"Bakmaya bile doyamıyorum bazen sana." dedi mırıldanarak. "Güzel olduğunun farkında mısın? Ela gözlerin, bal renginde olan saçların..." dedi ve iç çekti.

"Teşekkür ederim." dedim sadece. Başka ne diyebilirdim ki? Şu ana kadar kimseden hoşlanmamıştım. Dolayısıyla erkek arkadaşım da hiç olmamıştı. Bu yüzden bu iltifatlara karşı ne diyeceğimi, ne söyleyebileceğimi bilmiyordum.

"Etme, teşekkür etme."

"Ne diyeceğimi bilmiyorum ama." dedim ve ona doğru döndüm. Dönmemle birlikte burunlarımız birbirine çarpmıştı.

"Bir şey deme." Dudaklarıma doğru fısıldadı. Dudaklarımı ıslatma ihtiyacı duyduğum için ıslatmıştım ama o an bunun yanlış bir şey olduğunu anlamıştım. Gözleri, dudaklarımı buldu. "Bunları bir şey söyle diye söylemiyorum zaten. Sen, sadece sus ve kocanı dinle." Ondan çok fazla etkileniyordum. Her bir hareketi, karnıma krampların girmesini sağlıyordu. Dudaklarıma doğru hareketlendiği sırada duyduğumuz ses, elektrik çarpmış gibi bizi ayırmaya yetmişti.

Erdem, yüz karartıcı bir küfür ettikten sonra ekledi. "Gelecek zamanı buldular." Erdem'in isyanına bıyık altından gülmüştüm ama hala burası sıcaktı. Elimle kendime hava yaparken aynı zamanda çalan kapıya doğru ilerliyordum. Erdem'de arkamdan geldikten sonra kapıyı açmış ve her zamanki o sahte gülüşümü onlara sunmuştum.

"Hoş geldiniz." dedim nazikçe. Hepsi aynı ağızdan "Hoş bulduk" dedikten sonra salona doğru ilerlemişlerdi. Aynı zamanda Gül anne ve annem evi inceliyordu.

"Keşke bir yerlere falan dantel koysaydınız." Kınayan bakışlarıyla bana bakan Gül anneye ne diyeceğimi düşünürken Erdem çoktan benim yerime konuşmuştu.

"Ben de Ceylan'ım da dantel sevmiyoruz anneciğim." diyen Erdem, annesinin çenesini kapatmıştı. Ona sıcacık gülümsememi gönderdiğimde kendisi de bana göz kırpmıştı.

Hepsi yerlerine geçmiş otururken babam olacak o adamla Haldun baba kendi aralarında bir konu tartışıyor, annemle Gül anne de etrafı inceliyorlardı.

"Ceylan abla." diye odaya giren kızla bütün gözler onun üzerine gelmişti. Ceyda, yukarıda bebeğiyle oynuyordu. Ona durumu açıkladığımızda bizi anlayışla karşılamıştı.

"Efendim balım."

"Şey, ben yukarıda sıkıldım da birazcık. Acaba yanınızda biraz oturabilir miyim?" Utangaçlıkla sorduğu soruya başımı salladım.

"Gel Ceydacığım, gel." Erdem, Ceyda'yı ortamıza doğru çağırdığında Ceyda ikimizin ortasına oturmuştu. Bakışlarımı Ceyda'dan çektiğimde sorgulayan bir şekilde bize bakan aile fertleriyle karşı karşıya kalmıştım.

"Kızım, bu küçük hanımefendi kim acaba?" diye soran babama döndüm. Yalan söyleyeceğimi anlar mıydı acaba? Hayır, Ceylan. Yalan söyleyeceksin. O küçük kız için bunu yapacaksın.

"Şey... Bizim okulda bir etkinlik yapıldı. Öğretmenlerle öğrenciler daha iyi kaynaşsın diye her ay bir öğrenci, bir haftalığına öğretmenlerinde kalıyor. Ceyda'da benim öğrencilerimden birisi." Cümleyi zorlukla tamamladığımda nefesimi dışarıya verdim. Çok fazla kasılmıştım ve umarım inanmışlardır.

"Ya... Öyle demek." dedi itici gülümsemesiyle. "Ben bir Rıfat Hoca ile konuşayım olmadı." deyince inanmadığını anlamıştım.

Kahretsin!

"Ee, yemeğe geçelim isterseniz." Erdem'in gülümseyip sorduğu soruyla herkes başını sallamıştı. Ben yemekleri getirmek için mutfağa ilerlerken Erdem'de arkamdan geliyordu.

"Nereye gidiyorsun oğlum sen?" Babamın Erdem'e sorduğu soruya karşı Erdem'in kaşları çatılmıştı.

"Mutfağa, karıma yardım etmeye." dedi ciddi bir ifadeyle. Daha ne kadar kalbimin ritmini değiştirebilirdi ki.

"Ceylan halleder. Hem oğlum bu işler kadın işidir. Erkek ada-"

"Size fikrinizi sorduğumu zannetmiyorum. Bu işin kadını, erkeği yoktur. Karım yorulmasın diye yardım ediyorum sadece. İzninizle." dedi ve elini belime yerleştirip mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa geldiğimizde derin bir nefes aldım.

"Erdem, babam anladı. Müdürle konuşacak." dedim gerginlikle.

"Ceylan'ım, " dedi yanağımı okşayarak. "Sakin ol güzelim. Ben halledeceğim. Bana güveniyor musun sen onu söyle."

"Biraz." dedim tedirginlikle. Bu duruma kaşları çatılmıştı. "Ne demek biraz?"

"Sen bugün beni sevdiğini söyledin. Bende seni seviyorum Erdem." dediğimde gözleri parlamıştı. "Ama ben bir ilişkiye gireceğim adama sonsuz bir güven beslemek istiyorum. Sana güveniyor muyum? Biraz. Çünkü içimde hiçbir şüphe kalmasın istiyorum." dediğimde gülümsemişti.

"Peki, sen nasıl istiyorsan karıcığım." dedi ve ocakta duran tenceri aldı.

"Erdem." dememle içeriye doğru ilerleyen adımları duraksamış ve tekrar bana dönmüştü. Hafif bir şekilde yükseldim yanağına bir öpücük bıraktım. Bu öpücükle afallayan Erdem'in suratında aptal bir gülümse oluşmuştu.

"Çok düşüncelisin. Ve seni seviyorum." deyip yüzümün kızarmasına izin vermeden elindeki tencereyi alıp mutfaktan çıktım. Arkama baktığımda Erdem'in öptüğüm yanağını tutup sırıttığını görmüştüm.

🥀

Yemekler yenmiş, çaylar ve kahveler içilmişti. Hatta tahmin ettiğim olmuş, annemle Gül anne odaları tek tek gezmişti. Ama sevgili aile fertlerim hala evden gitmemişti. Saate baktığımda gece on ikiyi gösterdiğini gördüm.

"Anneciğim, saat geç oldu. Yarın senin bir işin yok muydu?" dediğimde omzunu silkmişti.

"Ne işim olacak kızım." Başımı onaylayan bir şekilde salladım.

"Ne o kız? Kovuyor musun sen bizi?" diyen babama itici bir gülüş sundum. "Estağfirullah babacığım. Ev sizin."

"Ee, saat dediğiniz gibi geç olmuş." diyen Haldun babaya karşı başımı salladım. "Bu saatte eve de gidilmez. Biz en iyisi mi burada kalalım." deyince olduğum yerde donup kalmıştım.

"Ne?!" Benim içimden verdiğim tepkiyi gene Erdem dışından vermişti. "İyi de yarın bizim işimiz var. Okula gideceğiz." dediğinde bu sefer lafa Gül anne atlamıştı.

"Oğlum siz öğlenci değil misiniz zaten? Biz de sizinle birlikte evden çıkarız." deyince bize de susmak kalmıştı.

"Peki o zaman size ben odalarınızı göstereyim." deyip ayaklandım. Allah'tan ev büyüktü de misafir odalarımız vardı.

Odaları gezeceklerini tahmin ettiğimizden dolayı hızlı bir şekilde odamı, Erdem'in odasına taşımıştım ama kalacaklarını düşünememiştim.

"Buyurun Gül anne. Çarşaflar falan yeni." dedim ve odayu gösterdim. "Teşekkürler kızım sana da zahmet verdik." Evet, bana baya zahmet verdiniz.

"Yok canım estağfirullah." dedim ve annemlere yan odayı gösterdim. "Anne, burası da babamla sizin kalacağınız oda. " Annem de aynı şekilde teşekkür etmiş ve babamla birlikte odaya girmişti.

"Eee karıcığım, biz de odamıza geçelim." diye sırıtmasıyla ona sert ifadeyle baktım.

"Erdem şu sırıtışını yüzünden sil." dediğimde sanki daha da mümkünmüş gibi daha da çok sırıtmıştı.

"İlk önce bir Ceyda'yı kontrol edelim. Sonra geçeriz nereye geçiyorsak." dememle başını sallamıştı ve bizim yan tarafımızda olan odaya doğru benimle ilerlemişti. Sessizce odanın kapısını açtığımda küçük kızın bu sefer kabus görmediğini görmek, biraz daha olsa rahatlatmıştı beni. Gene aynı adımlarla odadan çıkmış, Erdem'in odasına girmiştik.

Gayet rahat bir tavırla dolapların oraya ilerledim ve bir yastık, çarşaf ve ince bir pike aldım. Erdem'e doğru ilerleyip ellerine tutuşturdum.

"Bu ne şimdi?"

"Yastık, çarşaf ve pike." dememle gözlerini devirdi.

"Bunlarla ne yapacağım?"

”Yerde yatacaksın işte Erdem. Benle birlikte yatakta yatmayı beklemiyorsun herhalde." dediğimde yüzündeki ciddi ifade tam da bunu gösteriyordu.

"Yani, olabilir bence. Zaten hiçbir şey yapmayacağım Ceylan. Uslu uslu yanında yatacağım." dediğinde beni ikna edememişti.

"Olmaz Erdem. Allah allah, yok dedik işte." dedim yere yatağını sererek.

"Ya ama Ceylan alışkın değilim ki ben. Belim ağrır benim." Dışarıya derin bir nefes verdim. "Tamam o zaman Erdem, ben yatarım yerde sen de yatakta yatarsın."

"Yok, olmaz. Senin yerde yatmana gönlüm razı olmaz. Ben yatarım yerde." Üzgün bir şekilde söyledikleri alttan alttan gülmeme sebep olmuştu çünkü kendisi şu an tam bir çocuktu.

"Tamam." dedim ve son olarak yastığı da yere koydum. Ardından kendim de yukarıdaki yatağa girmiştim.

"İyi geceler."

"İyi geceler Ceylan'ım." dedi gene aynı üzgünlüklükle. Kendini acındırıyordu, anlamadık sanki.

Onu görmezden gelerek arkama döndüm ve bugünü düşündüm. Her zaman yaptığım bir şeydi bu. Erdem'in bana aldığı hediyesini, ince düşüncesini...

Duyguları yalan gibi gelmiyordu, bana güven de veriyordu ama o gözlerde bir şey vardı. Göremediğim, kendini çok iyi gizleyen bir duygu vardı.

"Ah, kolum." diye bir fısıltı duyduğumda Erdem'e doğru döndüm ve komidinin üzerindeki lambayı yaktım.

"Ne oldu Erdem?"

"Yok bir şey yat sen." dedi acısını bastırarak.

"Erdem. Ne oldu dedim."

"Kolum bazanın altında kaldı ya. Acıyor." deyince içimdeki merhamet duygusu hemen oltaya atlamıştı.

"Bakabilir miyim?" Yatağımda doğrulup yanına doğru ilerlediğimde sadece başını salladı. Gözlerinde hayal kırıklığını görmüştüm. Büyük ihtimalle inanmadığımı düşünüyordu ama inanıyordum. Sadece pansuman yapılacak kadar kötü mü değil mi diye kontrol etmek istemiştim. Ama ne yazık ki durum içler acısıydı. Kolu morarmaya doğru yol bile almıştı.

"Ah, salak kafam. Neden bunun olduğu zaman direkt pansuman yapmadım ki?" Kendi kendime mırıldandığım sırada Erdem beni susturmuştu.

"Kendine hakaret etme. Sorun yok, ufak bir kızarıklık sadece." dediğinde bu zamana kadar hiç karşılaşmadığı bakışlarımla karşılaştı.

Öfkemle.

"Lanet olsun Erdem! Şu kolunun durumunu nasıl görmezden gelebiliyorsun? Bekle beni burada." dediğimde merakla bana baktı.

"Nereye gidiyorsun?"

"Buradayım. Gitmiyorum bir yere." dediğimde rahatlamış bir şekilde nefesini dışarıya vermişti.

Gitmemden bu kadar korkuyor muydu yani?

Eşyalarımı bu odaya taşıdığım için bir takım pansuman eşyalarım da buradaki çantalarımdan birindeydi büyük ihtimalle. Babam olacak o adam bana şiddet uyguladıktan sonra hastaneye gidemiyordum. Bu yüzden kendime birkaç tıbbi eşya almıştım.

Bir kadın yanında makyaj çantası taşırdı değil mi? Ruj, fondöten, allık, rimel... Ben onun yerine, yaramı kapatmak için tentirdiyot, yarabandı, sargı bezi taşıyordum.

Dolabın sağ kısmını açtım, bana ait olan kısmını. Oradaki beyaz renkli çantayı alıp Erdem'in yanına ilerledim. Aynı zamanda odanın lambasını da yakmayı unutmamıştım. Lamba açıldığı gibi hem benim hem de Erdem'in gözleri kısılsa da birkaç dakika sonra geçmişti.

"Kolunu uzat." dedim kısa ve net ifademle. Hızlıca başını sallamış ve uzatmıştı. İlk başta kolunu temizlemek için dezanfektan sıktım. "Bu biraz yakabilir." dediğimde başını sallamıştı. Yüzünü buruşturmasıyla yaktığını anlamıştım. Kolunu dudaklarıma yaklaştırıp üfledim.

Bilirdim çünkü nasıl yaktığını.

"Bana öyle bakma. Canın yanıyor diye üfledim. Ve acını saklama Erdem. En azından benim yanımda göster." dediğimde kaşları havalanmıştı. "Sende saklamazsan olur." Bu sefer anlamsız bakışlar atan bendim.

"Ne demek istiyorsun?"

"Ceylan. Sende neden böyle bir çanta var mesela? Bu sana Ceyda için verdiğim ilk yardım çantası değil. Sence de bu sakladıkların fazla gelmiyor mu?" dediğinde yutkunmuştum. Zeki bir adamdı Erdem. Zekasını gizliyordu, gözlem yeteneği çok yüksekti. Ve sonra bunu akıllıca kullanmasını da. Sorusunu görmezden gelip sargı bezini elime aldım ve koluna sarmaya başladım. Sorusunu görmezden gelmem onu biraz öfkelendirmişti. Bunu hızlı aldığı nefesinden anlayabiliyordum. Gözlerimi bilerek gözlerine değdirmiyordum çünkü biliyordum. Gözlerinde neyle karşılaşacağımı.

"Ceylan. Sence de bir şeyleri saklaman yetmedi mi?" Sözlerindeki çaresizliği en derinlerimde hissettim.

"Erdem. Bilmiyorsun." dedim nefesimi sıkıntılı bir şekilde verirken.

"Ceylan. Anlatmıyorsun." dedi o da beni tekrar ederek.

"Anlat bana, beraber çözüm bulalım, beraber yapalım ne yaparsak. Ceylan, benim için artık sen yok, ben yok, biz var. Anlıyor musun?" dediğinde başımı salladım.

"Belki de artık bazı şeyleri anlatmanın zamanı gelmiştir."

Bölüm Sonu✨

Sonraki bölüm en uzun bölüm olabilir (bu kitap için) ve Erdem'in ağzından yazacağımm.

Bölüm düşünceleriniz nedir efenimm???

⭐OY VERMEYİ UNUTMAYALIM...⭐

Loading...
0%