@yagmurgns_37
|
Hellööö! Çok beklediğiniz bölümü sonunda sizd ulaştırdım gençler ama oy sınırım hala dolmadı diye üzgünüm yani :( Çok bekleyenler için attım bölümü. Bu seferki oy sınırı: 40 Oy 20 yorum (bölüm sorularını yorumdan saymıyorum) Bölüm şarkısını açmayı unutmayınn. Benim de çok sevdiğim bir şarkıdırr. Bölüm Şarkısı: İkilem- Kaybolurum Gülüşünde. 🌛İyi okumalarr🌛 ~Bir gün yeniden peri masalları okumaya başlayacak yaşa geleceksin. (C.S Lewis) 🍀 Başımı kapının yanındaki duvara doğru yatırdım ve kollarımı belime doğru sardım. Gözlerimi karşımdaki iki çocuğa doğru sabitledim ve onları hafif bir hafif bir tebessümle izledim. İlk defa kendimi huzurlu hissediyordum. Evet, huzurlu hissediyordum çünkü hayatımda mutluluğu tatmış olsam bile kendimi huzurlu hissetmezdim. İçimde bir yerlerde gene o huzursuzluk olurdu ama şimdi hem mutluydum hem de huzurluydum. “Bak bence sarı giyebilirsin. Böyle bal rengi saçlarınla papatya gibi görünürsün.” dedi Erdem, elini çenesine düşünüyormuş gibi koyarak. Bir süre -yaklaşık yarım dakika- düşündükten sonra başını iki yana salladı. “Ya da pembe mi giysen? Böyle pembiş pembiş, tatlış bir şey olur.” demesiyle sessizce kıkırdadım. “Ya ama Erdem ağabey, sen de bir türlü karar veremedin. Hadi ben kararsızım da sen benden de kararsızsın.” Şimdi, Ceyda da haklıydı tabii. “Güzelim ne yapabilirim eğer sen çok güzelsen? Sana layık bir elbise seçmeye çalışıyorum şurada.” dediğinde gözlerimi devirdim. Erdem, gene çapkınlığını konuşturuyordu. Gözlerimi Ceyda’ya değdirdiğimde gülümseyerek ve yarı utangaçlıkla Erdem’e baktığını gördüm. “Ama, bir elbise seçmemiz gerekiyor değil mi Erdem ağabeysi.” dedim araya girerek. Benim odaya girmemle her ikisinin de bakışları beni bulmuştu. “Evet Ceylan abla. Erdem ağabey bir türlü seçemedi.” dedi Ceyda sıkılmış bir şekilde. “Hmm.” diye mırıldandım ve elbise dolabına doğru ilerledim. “Yani.” dedim başımı hafif sallayarak. “Erdem ağabeyinin dediği gibi. Çok güzelsin ve elbise seçmekte…” Baş parmağım ile işaret parmağımı birbirine yaklaştırdım. “birazcık zorlanıyor olabilir.” deyince utangaçlıkla başını eğdi. “Başını eğme Ceyda. Hiçbir zaman.” diye uyarmamla başını kaldırdı. “Ceyda, senin en sevdiğin renk ne tatlım? Elbiseni en sevdiğin renkle seçeriz.” dedim yeni bir fikir sunarak. “Ceylan abla, ben senin en sevdiğin renkle giyinebilir miyim?” diye bir anda sorunca kaşlarım havalanmıştı. “Neden balım?” “Çünkü bana çok fazla yardımcı oldun, hatta oldunuz.” dedi Erdem’e de gözlerini değdirerek. “Ben de bu yüzden senin en sevdiğin rengi giyinmek istiyorum.” dediğinde gözlerim hafif dolmuştu. Birkaç adım yaklaşıp Ceyda’nın yanağından öptüm. “Evet, Ceylan ablan hangi rengi seviyor acaba?” diye merakla soran Erdem’e döndü bakışlarım. Kendisi de merak ediyordu. “Benim en sevdiğim renk beyaz. Bu yüzden…” dedim ve beyaz elbiselere göz attım. Erdem maşallah her renkten en az üç tane aldırmıştı. Gözlerimi beyaz, yarım kollu bir elbiseye değdirdim. Sandık yakalıydı ve elbisenin üstünde renkli renkli, ufak çiçekler bulunuyordu. “bu elbiseyi giyeceksin.” dedim gülümseyerek. “Ceylan abla.” dedi Ceyda heyecanla. “Efendim?” “Sen benim en sevdiğim rengi nerden biliyorsun?” dediğinde kaşlarım havalanmıştı. “Benim de en sevdiğim renk beyaz.” Bu kadar benzerliğin ardından, bu benzerliği de görmek beni sevindirmişti, ve inşallah kederlerimiz benzemezdi. Benzetmemek için elimden geleni yapacaktım çünkü. “Bilmem.” dedim dudaklarımı büzerek. “Sihirli güçlerim var galiba.” dediğimde kaşları havalanmıştı. “Yaa, sen şimdi peri misin?” dediğinde kıkırdadım. “Öyle mi olmamı isterdiniz Prenses Hanım?” dediğimde başını salladı. “O zaman ben sizin sihirli perinizim, ve şimdi üstünü hızlıca giyin. Ben de giyinip geliyorum.” dediğimde başını salladı. Ben de Erdem’e başımı sallayıp odadan çıkmamızı işaret ettim. Kapıyı kapattıktan sonra Erdem ile olan odaya doğru ilerledim. Eşyalarım oradaydı çünkü. Odaya girdikten sonra Erdem de hızlıca peşimden gelmiş ve kapıyı hızlı bir şekilde kapatıp beni kapıya yasladı. Kalbim küt küt atarken, içimden Erdem’in bu sesi duymamasını diledim. “Karıcığım.” dedi nefesi, nefesime karışırken. “Hım.” dedim mayışmış bir şekilde. “Aşağıda yarım kalmış bir işimiz vardı. Şimdi halletsek diyorum.” deyip dudağıma yaklaştığı sırada yüzümü hemen yan tarafa çevirdim ve yanağımı öptürdüm. Bunun sonucunda hüsrana uğramış Erdem, kaşlarını çatarak bana baktı. “Sakın bana öyle bakma. Sen aşağıda ya öp ya da bana ses kaydındakileri söyle dedin. Bu yüzden öpücük falan yok.” dememle omuzlarını silkti. “Ya ama Ceylan’ım…” diye başlayacağı sırada nefesimi dışarıya verdim. “Yok Ceylan’ım falan filan. Şimdi çık hadi üstümü değiştireceğim.” dediğimde yüzündeki mızmız çocuk halini hemen değiştirmiş, sırıtarak bana bakmıştı. “Ne giyeceksin?” “Gecelik giymeyi düşünüyorum Erdem. Kırmızı renk olsun dedim ama siyah-” “Höst ulan! Giyemezsin gecelik falan. Yani, benim yanımda, yan yanayken olur da.” demesiyle ona ‘cidden mi?’ bakışlarımı attım. “Saçmalama Erdem! Ne geceliği? Senin yanında bile giymem ben gecelik falan.” “Niye ya.” dedi gülümseyerek, aynı zamanda üzerime doğru yürümeye başlamıştı. “Kırmızı falan diyordun. Güzel olurdu.” demesiyle kaşlarımı çattım. “Kırmızı renginden nefret ederim Erdem. Ayrıca dalga geçiyordum, ne geceliği Allah aşkına!” dedim ve parmaklarımı çeneme düşünüyormuş gibi koydum. “Senin aklın çok fesat çalışıyor galiba ya da eski sevgililerini falan özledin.” dememle gülümsemesi yüzünde donmuş ve çatık kaşlarla bana bakmıştı. “Kimseyi özlemedim Ceylan.” demesiyle kaşlarım havalandı. “Bu kadar ciddiye alacağını düşünmemiştim.” dedim omuzlarımı silkerek. “Sen onlarla kıyaslanmayacak kadar özelsin, ve bir daha ‘eski sevgili’ falan filan deme. Benim tek sevgilim sensin.” demesiyle hem şaşırmış hem de etkilenmiştim. “Peki, bir daha söylemem.” dedim hafif bir tebessümle. “Ne giyeceksin derken de ne renk giyineceksin? Elbise mi? Pantolon mu? Etek mi falan filan diye sormuştum.” dediğinde düşünceli olması beni gülümsetmişti. “Sen seçmek ister misin?” dememle ağzı açık bana bakmıştı. “Cidden mi?” dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı salladım. “Evet.” dememle gülümsedi ve dolabıma doğru yaklaştı. Kıyafetlerim arasında elleri dolaşırken pembe bir elbise de durdu. “Erdem, hayır.” “I-ıh. Evet karıcığım. Bugün pembe giyineceksin ve çocuk gibi olacaksın.” demesiyle nefesimi dışarıya verdim. “Sence de, çocuk olmak için fazla büyük değil miyim?” dedim yatağa otururken. Bunun üzerine Erdem, derin bir nefes aldı ve ellerini dizlerine koyarak yanıma oturdu. “Değil.” dedi içten bir şekilde gülümseyerek. “Senin içindeki çocuk hala…” dedi ve parmağını kalbime koydu. “buralarda bir yerlerde. Sadece onu yaşatmayı bilmen gerek. Çocuk olmak kötü bir şey değil-” demesiyle hızlıca lafını kestim. “Çocuk olmak kötü bir şey değil zaten, ama sadece Erdem.” dedim ve omuzlarımı silktim. “Çocuk olmak, çocuklara özel bir şey. Ben çocukluğumu yaşayamadan büyüdüm ve büyüdüğüm için çocuk olamam. Büyükler çocuk olamaz.” “Yanlışın var güzelim.” dedi elini yanağıma götürüp okşayarak. “Bazen büyükler de çocuk olabilir, ve bugünkü görevimiz hem Ceyda’yı eğlendirmek hem de senin içindeki çocuğu tekrar yaşatmak.” dediğinde boynuna sarıldım. “İyi ki varsın.” dedim burnumu çekerek. “Sen de iyi ki varsın sevgilim. Sen benim başıma gelen en güzel şeysin.” dediğinde gülümsedim ama sarıldığımız için bunu görememişti. Kollarımı boynundan çıkartıp ayaklandım. Benim ayaklanmamla Erdem de ayaklanmıştı. “Evet, şimdi bu pembiş elbiseyi giyiyorsun.” dediğinde başımı salladım ve Erdem’e baktım. Birkaç dakika boyunca yüzüne baktığımda gülümseyerek sordu. “Ne oldu?” “Çıkacak mısın Erdem?” “Yok karıcığım. Çekinmem ben merak etme. Burada giyine- Ah!” Elime geçirdiğim yastıkla kafasına kafasına vurdum. “Abartma Erdem. Çık odadan.” “Ya ama biz seninle evliyiz.” dedi kapının ardına gittikten sonra. “Kağıt üzerinde.” dememle gülümsedi. “Diğerini de hallederiz güzelim.” dediğinde kaşlarımı çattım ve bir şey demesine fırsat vermeden kapıyı arkasına kapattım. Kapıyı kapattıktan sonra karşımdaki aynaya baktığımda gülümsediğimi fark ettim. Mutluydum. Gerçekten mutluydum. Elbiseyi hızlıca üzerime geçirdikten sonra saçlarımı açtım ve yüzüme hafif pembemsi bir makyaj yaptım. Aynadan kendime baktığımda gülümsedim. Gerçekten, çocuk gibi olmuştum. Kapının tıklanmasıyla, gel komutunu verdim. Odadan içeriye Erdem girdiğinde bana bakarak gülümsedi. “Karım ne kadar güzel olmuş ya.” dedi gülümseyerek. “Karım. Benim karım.” demesiyle iyi ki allık sürmedim diye kendime gülümsedim. Yani, Erdem’in yanında allık sürmeme pek gerek kalmıyordu. “Abartma Erdem. Beni de çocuklar gibi yaptın zaten.” Sahte bir sitemle dediklerime gülümsedi. “Olsun.” dedi omuzunu silkerek. “En azından benim bebeğimsin.” dediğinde gözlerimi kaçırdım ve odadan çıkmak için adımladım. “Ne oldu? Kızardın mı sen?” dedi kollarımdan beni kendisine doğru çekerek. “Ne münasebet!” dedim hızlıca. “Yüzün öyle söylemiyor.” dediğinde tebessüm ettim ve kulağına yaklaştım. “Makyaj yaptım Erdem, makyaj.” dememle morarmış bir şekilde olduğu yerde kalmıştı. “Sen de giyin gel hadi.” dediğimde başını salladı. Odadan tam çıkacakken bana seslenmesiyle geriye doğru adımladım. “Efendim.” “Bana da sen kıyafet seçer misin?” Ellerini boynuna götürmüş yarı utangaçlıkla bana bakıyordu. Başımı salladım ve onun dolabına doğru ilerledim. “Madem beni çocuk gibi yaptın.” dedim ve ellerimi kıyafetlerinin üstünde gezdirdim. “O zaman sen de çocuk gibi olacaksın.” Cümlemi bitirmemle ellerim bebe mavisi renginde bir takımın üstünde durmuştu. Takım öyle bir takımdı ki çizgi filmlerdeki prenslerin giydikleri kıyafetlere benziyordu. Askılıktan kıyafeti çıkardım ve Erdem’e gösterdim. “İşte bunu giyeceksin.” “Ne? Bu ne Ceylan? Çocuk muyum ben?” dediğinde gülümsedim. “En azından benim bebeğimsin Erdem. Ayrıca böyle bir takımın sende ne işi var?” dediğimde o hala sırıtarak bana bakıyordu. “Bebeğim mi dedin sen bana?” dediğinde kaşlarımı çattım ve nefesimi dışarıya verdim. “Yanlış şeylere odaklanıyorsun Erdem. Bu takımın sende ne işi var cidden?” dememle soluklandı. “Bir tiyatro gösterisi için almıştım.” dediğinde gülüşüm yüzümde büyüdü. “Sen tiyatro mu oynadın?” “Oynayacaktım.” dedi gözlerini kaçırarak. “Babam yüzünden oynayamadım.” demesiyle yaklaştım ve ellerini tuttum. “Tamam, şimdi giyebilirsin o zaman.” dememle başını salladı. “Eee, karımız istiyorsa giyeceğiz tabii ki.” demesiyle gülümsedim. “Yaşasın! Hanımcılık Kazanacak!” Duyduğumuz sesle hem Erdem’in gözleri hem de benim gözlerim kapıya dönmüştü. Ceyda’ya hafif gülümsemeyle ve şaşkınlıkla baktığımızda utangaçlıkla baktı. “Ceyda. Sen bu cümleyi nerde gördün?” dedim gülümsememi bastırmaya çalışarak. “Televizyonda duydum da. Kötü bir şey mi?” dediğinde tam lafa girecektim ki Erdem araya girmişti. “Yoo, çok güzel bir şey Ceydacığım.” Ona gözlerimi devirdim ve gülümseyerek Ceyda’nın yanına doğru ilerledim. “Evet, Erdem ağabeyin giyinsin ve seni sürprizimize götürelim.” dememle Ceyda aşağı koşarak indi. Bende kapıyı ardımdan kapatacakken Erdem’in sözüyle olduğum yerde kalmıştım. “Benim için problem yok karıcığım. Kalabilirsin.” 🥀 Arabaya binmiş, lunaparka varmıştık. Şimdi ise Erdem, arabayı park ediyordu. “Ceylan abla nereye geldik?” dediğinde arkama dönerek gülümsedim. “Geldik tatlım. Görürsün şimdi.” dememle heyecanla başını salladı. Erdem’in de arabayı park etmesiyle birlikte arabadan aşağı indim. Siyah arabanın kapısını kapattıktan sonra arka kapıya doğru ilerledim ve Ceyda’nın kapısını açtım. Ceyda, hızlıca arabadan inmiş geldiğimiz yerin kapısına doğru şaşkınlıkla bakmıştı. “B-burası masal parkı mı?” diye sorduğunda kaşlarımı çattım. “Masal parkı ne balım?” “Masal parkı sadece prenslerin, prenseslerin ve perilerin gelebileceği bir yer. Burası çizgi filmdeki yere çok benziyor.” dedi ve Erdemle bana gülümseyerek baktı. “Siz beni masal parkına mı getirdiniz?” dediğinde Erdem’e gülümseyerek baktım. “Evet.” dedi heyecanlı bir şekilde. “Senin gibi bir prensesi neden masal parkına getirmeyelim ki? Hadi elimizi tut da kaybolma. İçerideki oyuncaklara binelim.” Erdem’in sözünün bitmesiyle birlikte ben Ceylan’ın sol elinden, Erdem sağ elinden tutarak masal parkına doğru adımladık. Gülümseyerek Erdem’e baktığımda onun da bana gülümseyerek baktığını gördüm. Omuzlarımı silktim gülümseyerek ve elini tuttuğum Ceyda’ya baktım. “İlk önce nereye binmek istersin Ceyda?” dedim ela gözlü kıza dönerek. Elini çenesine koydu ve düşünüyormuş gibi yaptı. Sonra çevresine baktı ve neye binmek istediğini kafasında tarttı. “Şuraya binelim.” Eliyle atları gösterdi. “Sen perisin aslında ama bugün kraliçe gibi olmuşsun, Erdem ağabey de kral gibi olmuş. Bizim bir tek atımız eksik.” dedi omuzlarını silkip tatlı gülüşüyle. “Peki o zaman Prenses Hanımefendi. Siz sırada bekleyin, ben de biletleri alıp geleceğim.” Başımla Erdem’i onayladığımda Ceyda’yı atlıkarıncaların olduğu yere doğru ilerlettim. “Ceylan abla.” dedi meraklı bakışlarını gözlerime dikerek. “Efendim?” “Sen Erdem ağabeyi çok seviyorsun değil mi?” dediğinde gözlerimi kaçırdım. Sonra boğazımı temizleyerek Ceyda’ya döndüm. “Bu da nerden çıktı?” “Yani,” dedi omuzunu silkerek. “Birbirinize çok güzel bakıyorsunuz. Benim babam, anneme hiçbir zaman böyle güzel bakmadı ama Erdem ağabey sana çok güzel bakıyor.” Sonra hafif bir tebessümle bana çevirdi başını. “Sen de ona çok güzel bakıyorsun.” dediğinde büyük bir acı oturmuştu yüreğime. “Bazı babalar sevdiğini göstermez.” dedim zorla yutkunarak. “Hatta bazı babalar sevmez bile.” diyemedim ama. “Sevmek nasıl bir şey ki Ceyda abla?” Çoktan sıraya varmıştık. Güçlü bir nefes çektim ciğerlerime. “Bilmem.” dedim omuzumu silkerek. “Ben de yeni yeni öğreniyorum.” “Ama sen öğretmensin.” dedi dudaklarını büzerek. “Her şeyi bilmez misin?” dediğinde tebessüm ettim. “Öğretmenler her şeyi bilmez.” “Ama,” dedi ısrarlı bir şekilde. “Resim çizmeyi biliyorsun.” “Bir tek sevmek ve sevilmek nasıl bir şey diye bilmiyordum Ceyda. Onu da yeni yeni öğreniyorum ve tam öğrenene kadar sana anlatamam galiba.” dediğimde nefesini dışarıya verdi. “Hani dedin ya,” dedi konuşmaya devam ederek. “Bazı babalar sevdiğini göstermez’ diye. Benim babam annemin vücudunda hep renk bırakıyor. Babam şimdi annemi sevmiş mi oluyor?” dediğinde başımı arkaya çevirdim ve gözümden akan yaşı gizlice sildim. Burnumdan bir nefes çektim ve zorla yutkunarak konuşmaya başladım: “Hayır, o sevmek olmuyor.” dediğimde başını salladı ama hala anlamadığını anlamıştım. “Evet!” dedi arkamdan gelen bir ses. Erdem’di. “Biletlerimizi aldım.” deyip gülümseyerek yanıma geldi. “Erdem ağabey.” dedi Ceyda bu sefer Erdem’e dönerek. “Efendim Prenses Hanım?” “Sevmek nasıl bir şey biliyor musun? Ceylan ablama sordum ama yeni yeni öğrendiği için bana söyleyemeyeceğini söyledi. Sen biliyor musun?” “Biliyorum.” dedi Erdem gülümseyerek. Sonra bakışlarını gözlerime çevirdi ve iç çekti. “Bir yürektir ki, yanmaz, kavrulur o gözleri görünce. Sonra hülyalı hülyalı bakar o gözlere. O gözlerini kırpar ama, sen her hareketini izlemek için gözlerini bile kırpmaz. Gülüşünü görür, kavrulan yüreği bu sefer daha da çok kavrulur. Sanki, daha da kavrulacakmış gibi. O kadar güzel gülüyor ki ‘Tamam,’ der kendine. ‘Bu kadar yaşadığım yeter.’ Sonra tekrar izler onun her bir zerresini. Saçlarına dokunmak ister ama onun saçlarına bile dokunmaya kıyamaz.” dedi gözlerini gözlerimden çekip yüzümü izleyerek. Ben ise onun sadece o gözlerine baka kalmıştım. Herkes için normal olan bir çift kahverengi göze, dünyanın en güzel göz rengi diye bakmıştım. “Ben sevmek nasıl bir şey demiştim ama, sen galiba Ceylan ablaya olan aşkını anlattın.” dedi Ceyda kıkırdayarak. Bunun üzerine ben de hızlıca boğazımı temizlemiş ve önüme dönmüştüm. “Galiba.” dedi Erdem gülümseyerek. Sonra kulağıma fısıldadı. “Bu kızarıklık da mı makyajdan?” dediğinde bakışlarımı kaçırdım. Yalan söyleyemeyeceğimi biliyordu çünkü. Gözlerimi karşıya diktiğimde sıranın çoktan bize geldiğini fark ettim. Erdem’e döndüğümde elindeki biletleri görevliye uzattı. Daha sonra da ilerlememiz için işaret verdiğinde atlıkarıncaya doğru adım attım. “Ata binmek istiyorsun değil mi Ceydacığım?” dediğimde Ceyda başını onaylayarak salladı. Onu ata bindirdikten sonra Erdem’le ben de başında beklemiştik. “Siz neden binmiyorsunuz?” “Çünkü biz buna binmek için çok büyüğüz tatlım.” dedim tebessüm ederek. “Evet Ceyda, buna binmek için çok büyüğüz ama çarpışan araba ve dönme dolaba binmek içinde çocuğuz.” diyen Erdem’e şaşkınlıkla baktım. “Ciddi olamazsın.” “Hayır, ciddiyim. Hem, senin binmek istediğin başka bir oyuncak var mı?” dediğinde gözlerimi yere diktim. “Açıkçası lunaparka ilk defa geliyorum ve bu yüzden pek fazla bir bilgim yok.” dediğimde Erdem gülümsedi. “İşte buna sevindim.” Anlamayan gözlerle ona baktığımda daha da çok tebessüm etti. “Neye sevindin?” “Benimle bir ilki daha yaşayacağına.” dediğinde gülümsedim. “Pardon, bakar mısınız?” Aşina olmadığım bir kadın sesi duyduğumda arkama döndüm. “Buyurun, bana mı seslendiniz?” dediğimde gülümsedi. “Evet, size seslendim.” dediğimde devam etmesi için başımla onayladım. “Çok güzel bir çiftsiniz. Kızınız da çok güzel, tıpkı sizin gibi. Size çok benziyor.” dediğinde itiraz etmek için lafa atlayacaktım ki Erdem lafa girmişti. Bana imalı bir gülümseme yollayıp kadına tekrar döndü. “Teşekkür ederiz.” “Rica ederim. Ben dışarıdan görüneni söylüyorum ve sadece bunu söylemek istedim.” dediğinde kadına gülümsedim. “Teşekkür ederiz.” dedikten sonra kadın yanımızdan ayrılmıştı. Kadın yanımızdan ayrıldığı gibi Erdem’in kolunu çimdirdim. “Ya ne yapıyorsun? Sen de iyi alıştın ha çimdirmeye.” dediğinde çatık kaşlarla bakmaya devam ettim. “Niye yalan söylüyorsun ya.” “Yalan söylemedim ki.” “Ceyda’nın kızımız olduğunu söyledin.” dedim çemkirerek. “Ne deseydim? ‘Sokakta gördük, babasından şiddet görüyor. Yardım etmek için aldık, bizle kalıyor.’ mu deseydim?” dediğinde haklılığıyla başımı salladım. 🥀 “Eee, bugün yeterince eğlendiniz mi bakalım?” dedi Erdem dikiz aynasından Ceyda’ya bakarak. Ceyda da mayışmış bir şekilde gülümsemişti. “Evet, çok eğlendim Erdem ağabey. Teşekkür ederim.” dedi yorgun sesiyle. “Sen Ceylan’ım?” dediğinde gülümsedim. “Hayatımda geçirdiğim en güzel gündü diyebilirim.” dedim gülümseyerek. Kafamı camdan çıkardığımda bizim eve yakın bir mesafede olduğumuzu fark ettim. Birkaç dakikanın ardından, bizim evin sokağına çoktan varmış, arabayı park etmiştik. “Erdem.” dedim kısık sesimle. “Ceyda uyumuş.” “O zaman yatağına kadar taşımamız gerekecek.” dedi gülümseyerek. Bu durumdan memnunmuş gibi bir ifadesi vardı. Arabadan indiğimde arka kapıyı açtım. Erdem de benim arkamdan arabadan çıktı ve açtığım kapıdan içeriye girerek ve Ceyda’yı kucağına aldı. Bende arkasından hızlıca kapıyı kapattım ve adımlarımı hızlandırarak evin giriş kapısına doğru ilerledim. Hızlıca anahtarı deliğine sokup kapıyı açtığımda, Erdem de hızlıca merdivenlerden çıkmıştı. Üstümdeki ceket ve çantayı kenardaki ayakkabılığın üzerine bıraktıktan sonra merdivenlerden yukarıya çıktım. Ceyda’nın kapısına baktığımda, Erdem’in de kapıyı kapatıp bana doğru yaklaştığını fark ettim. “Karıcığım?” “Erdem?” dedim yatmak için odaya ilerleyerek. “Bence biz hep birlikte yatalım, bir daha odaları falan da değiştirmeyelim.” dediğinde kaşlarım çatıldı. “Yani, biliyorsun manyak bir ailemiz var.” “Ha yani kendin için istemiyorsun?” dediğimde dudakları iki yana kıvrıldı. “En çok kendim için istiyorum.” “Bakarız.” dedim dudaklarımdaki gülüşü saklayarak. Odanın kapısına geldiğimizde Erdem’e doğru döndüm. “Üstümü değiştireyim, sen de sonra gelirsin.” dedim. Başını sallayarak beni onayladıktan sonra kapıyı kapatacaktım ama duyduğum zil sesiyle irkildim ve hızlıca Erdem’e döndüm. “Birini mi bekliyordun?” “Yok.” dedi omuzlarını silkerek. “Sen birini bekliyor muydun?” “Yok.” dedim bende ve odadan çıkarak, Erdem’le birlikte merdivenlerden aşağı indik. Kapının oraya vardığımızda Erdem kapıyı hızlıca açtı ama karşımızda gördüğümüz kişiler bizi tamamen şaşkına uğratmıştı. “Erdem Karadağ ve Ceylan Karadağ siz misiniz?” Polisin söyledikleriyle başımı hızlıca salladım. “E-evet.” “Biz bir kayıp için geldik. Ceyda Yıldırım, buradaymış. Doğru mu?” Tedirgin ve korku dolu bir şekilde Erdem’e baktım. Erdem ise, benim aksime daha rahat görünüyordu. “Evet Polis Bey. Yukarıda ve şu an uyuyor.” dedi Erdem. “Sizi emniyete almak zorundayız.” Bölüm Sonu ✨ Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir? Sonu hiç beklemediğiniz gibi oldu dimi eheheheh. BÖLÜM SINIRINI UNUTMAYINNN ⭐OY VERMEYİ DE UNUTMAYALIM...⭐ |
0% |