@yazarist
|
ASLI SAYGINHAN...
ELİMİ ELİNE KOY, ÇEVİR BENİ KENDİNLE. SONRA ELİMİ KALBİNE KOY, BAYILDIĞIMI FARK ET KENDİNLE...
evimin kapısını açınca içeriye girdim. çok yorgundum. saat gecenin bilmem kaçıydı. herhalde hastanede çok uyumuştum. çok vakit tüketmiş olmalıydım. bayılmam ne kadar uzun sürdüyse artık.. sahi bayılma demişken. biri benim bayıldığımı görmüştü. beni kollarına almış bir odada yatmama sebep olmuştu. ama kim?.. uyandığımda hemşirelerden başka kimseyi görememiştim yanımda. ve onlarında beni taşıyanı görmediklerini ama sima olarak tanımadıkları biri olduğunu öğrenmiştim. bu bilgiyle sıkıla sıkıla evimin yolunu tutmuştum. ALLAH bilirdi ya! acaba kim beni taşımıştı..?
kapkaranlık olan eve bakındım. tüylerim ürpermeye başlamıştı. karanlıktan korkardımda. o psikopat bana dokunmak için karanlığı seçerdi hep. belkide bundandıı korkum. evet bana tekrar dokunabilme ihtimalindendi karanlığa alışamayışım. korkmam... derin bir nefes verdim. elimi duvarda gezdirdim. ışığın olduğu düğmeyi buldum ve yaktım. ortalık bir anda aydınlanmıştı. yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdim. Ağırlaşan göz kapaklarıma rağmen gülümseyebilmiştim... sağolsun sinoşum korktuğumu bildiği için bütün evin ışıklarını açıp kapamayı tek bir düğmeye bağlamıştı. ve o düğmede giriş katımızdaydı. aslında her odada ışık için bir düğme vardı. o düğmeler sadece o oda içindi. ama bu düğme bütün odalar içindi. sadece benim içindi. sinoşuma bu konuda çok minnettardım. hemde çok...
başım ağrıyınca ellerimi başıma koydum. kahretsin. şuan bayağı allak bullaktım. bir an önce uyku hapımı kullanıp yatmalıydım. Zira bayılacaktım gene... Hap demişken, evet doğru duydunuz. uyku hapı kullanıyordum. çoğu zaman kabus görmeme engel oluyorlardı. ve beni çokta iyi yatırıyorlardı. aman sinem duymasın. yoksa beni tekrar psikiyatriste götürür. ne zaman kabus gördüm desem beni o gıcık doktora götürüyordu.açıkçası hiçbir işede yaramıyordu gitmem. çünkü aynı şeyleri defalarca anlatmak o anlara defalarca dönmek demekti. defalarca yaşamak demekti. ve o iğrenç anlara dönmek beni daha büyük kabuslara sevk ediyordu. baş edemediğim kabuslara...
ağrıyan başım yüzünden yüzümü buruşturdum. bir an önce ilaç içip yatmalıydım. yatmalıydım lakin ben tek başıma yatamazdımki! yalnızlıktan çok korkardım. hastanedende sineme görünmeden çıkmıştım.zira o kardeşiyle ilgileniyordu. o an kendimi araya sıkıştırmayı kendime layık görmüyordum. kardeşiyle ilgilenmeliydi bence. kendi sorunları arasında benimle değil... kahretsin . madem o kardeşinin yanında olduğuna göre tek başıma ne yapacaktım ben? koskocaman eve baktım. duvarlar üstüme üstüme geliyordu. tek kalmaya dayanabileceğimi sanmıyordum..
çalan telefonla irkildim. çantamdan çıkarıp hemen arayana baktım. belkide arayan sinoşumdur diyecektimki kayıtlı olmayan numarayı görünce düşüncelerimi durdurdum. gecenin bu vaktinde arayanda kimdi?.. saate baktım. sabahın dördü falan olmuştu. harbi geç olmuştu vakit. bırakın geci artık sabahın körü denilebilecek vakitteydik. vakitteydikte kim bu saatte arayabilrdiki?.. aklıma gelen kötü düşüncelerle tam telefonu açıyordumki arayan şahıs aramayı durdurmuştu. biraz karamsarlıkla biraz sevinçle olduğum yere oturdum. yavaşça sırtımı duvara yasladım. sanırım burada uykuya dalacaktım. hemde bir başına!
telefondan gelen mesaj sesiyle irkildim. tereddüt ederek mesajı açtım. az önceki numaradan geliyordu mesaj. korka korka mesajı okudum.
" BİLİNMEYENDEN : kapının önündeyim . kapıyı aç." kaşlarımı çatıp hemen ayağa fırladım. kahretsin buda neydi şimdi? yada buda kimdi şimdi?
" BENDEN: KİMSİN?!" yazıp gönder tuşuna bastım. anında gelen cevaba baktım. içimi korku kaplamıştı. ya diyordum şuan içimden. ya o pislik geldiyse?
" BİLİNMEYENDEN: benim efe. beni kaydettiğini sanıyordum..?". okuduğum cevaba şaşırdım bir an. efe ne alakaydı ALLAH aşkına? hemde gecenin köründe!.. ya bu efe değilse! ya bu bir tuzaksa.. aklıma ggelen kötü şeylerle hemen cevap yazdım.
" BENDEN: numaramı nereden buldun!!! ayrıca yalan atmadığınıda nerden bileyim? ispatla eğer efeysen". yolla tuşuna basar basmaz kapımın çaldığını duydum. kalbim duyduğu sesle hızlı hızlı atmaya başlamıştı bile. bıraksam yerinden fırlayacaktı. o derece firarlıktı şuan. telefonum ışığı yanınca hemen gelen mesaja baktım.
"BİLİNMEYENDEN: sinem yenge vermişti. çooooook önceden... neyse onu bunu boşverde izin ver içeri giriyim.". sineme kızmadan edemedim. ne demek numaramı efeye vermişti? ne hakla?.. yarın ilk işim tepesine binip bunu ona sormaktı. sormalıydım en azından. bunada hakkım vardı. vardı , tabii onun emir gerçeğini sindirmesinden sonra tepesine binip kızıcaktım.. aklımın bir köşesine bunu not ettim. ve tekrar çalan kapıya yöneldim.
"aslış benim efe. bak sesimi duydun mu? .. tüm komşularını tepemize yığmadan kapıyı aç. ". dedi dışardan boğuk gelen efenin sesi. sinirle elimi kapıya vurdum. neden bende kapıya vuruyordum inanın hiç bilmiyorum. herhalde içimden öyle davranmak geçmişti. neden yaptığımı düşününce hala kendime bir cevap bulamıyordum. sahi neden yapmıştım?
"aslış dedim! aç kapıyı işte."
"emrin olur efe!"
"of kızım..yani diyorum. yani bana kapıyı açar mısın?". dedi yapmacık bir kibarlıkta. onu sabaha kadar orada bekletmeye karar vermiştim. gecenin köründe kapıma dayanmasaydı canım. banane.açmayacağım kapıyı.o yüzden istediği kadar yalvarabilirdi. sadece onamı? kapımı kimseye açmaya hiç ama hiç niyetim yoktu. HELEDE özellikle efeye! zira bu gıcığın gece gece kapıma dayanmasına bir anlam verememiştim. bişeyler çevirdiği kesindi. size defalarca diyordum. erkeklere güven olmaz!
"aslı hadi donuyorum aç!"
"bu sıcaktamı?" dedim zevk aldığımı belli eden sesimle. şahsen çok zevk alıyordum bu halinden nede olsa kapımda inliyordu. hak etmişti ilk günden inlemeyi. o zaman bırakalımda inlemeye devam etsin bizim gıcıklık. bu benim ödülümdü...
"kızım hava sana sıcak. nede olsa içerdesin. bi iki dakika dışarıya çık demek istediğimi anlarsın."
"ne işin var bu saatte yanımda? ne çeviriyorsun? bana bak adil abiyi arar seni şikayet ederim! kolu komşuyu kaldırmadan defolup git efe!". az önce oturduğum yere geri oturdum. dizlerimi göğsüme kadar usulca çektim. ve ellerimi dizlerime sardım. bütün gece burada uyuyacaktım anlaşılan.hemde ilaçsız! gerçi ilaçlarım yukarıdaydıda almaya gidecek cesaretim olmadığından ilaçsız kalacaktım bu akşam. derin bir nefes verip kafamı duvara yasladım.
"buradan bir yere gitmiyorum ben. ayrıca aramak istediğinide arayabilirsin. özelliklede abimi. nede olsa beni o yolladı. sinem yengem ondan rica etmiş. evde tek olduğunu söylemiş. yanına birini göndermek istediğini söylemiş aslış...e eee haliylede ben geldim..!" dediğinde sesi alçaktan geliyordu. sanırım oda duvara yaslanıp oturmuştu..
"hadi beni içeri al."
"alır mısın de." dediim inatlaşan bir sesle. ayrıca sinirlide çıkmıştı sesim. sinemin benim yanıma birini yollamak istemesine her ne kadarda müteşşekür kalsamda efenin gelmesine bayağı bozulmuştum. ha birde numaramı paylaşması vardı bu gıcığa... aslında biraz düşününce o kadar gıcık olmuyordum efeye. hatta içimde ona karşı hafif bir huzur olsada, yinede güvenemiyordum ona. tamam belki iyi niyetli davranmaya çalışıyor olabilirdi . iyi niyetini bazen gözünde yakalıyordum. kendince bişeyler başarmaya çalışıyordu. istediği kişiye böyle yaklaşabilirdi. Tabi ben dışında. çünkü benim efenin iyi niyetine hiçmi hiç ihtiyacım yoktu. bana ben yeterdim...
"aslışşş beni içeri alır mısın?" dedi yine yapmacık olan bir kibarlıkla.
"lütfen nerede?!" dedim sinirli gözükmeye çalışarak.
"aslış lütfen beni içeri alır mısın?" sesindeki tahammülsüzlüğü yakalayabilmiştim. içim bir nebze rahatlarken en çok keyif alacağım o lafı zevkle haykırdım.
" tabikide hayır!".
" ne demek tabikide hayır ? bütün gece kapının önünde sabahlarım bak." dedi ciddi bir edayla. hafif gülümsedim. onun ağaç oluşunu görmeyi çok istiyordum. ve bu akşam görecektim galiba.
"sabahlarsan sabahla. kapımda yatmaya bu kadar meraklıysan ben ne yapayım?" -durdum bir an ve kahkaha attım. -"kapımda yatmadın demem artık gıcıklık." dedim kendimden emin bir tavırla. ondan korkmadığımı bilse iyi olurdu. bana zarar vermediği sürece istediği haltı yiyebilirdi pekala.
"kapında yatmak ha..? Aslında benim için muhteşem olur...ama biliyor musun? çok inatçısın. tam bir keçi gibi."
"sensin keçi! benimle doğru konuş efe.". dediğimde bu sefer o kahkaha atmaya başlamıştı çoktan. anlaşıldı. alay modunu açmıştı gene. aklı sıra sinir tellerimle oynayacaktı. biraz dışarıda uyusunda aklı başına gelsin beyefendinin. keçi lafını ona yedirtecektim. niyetlenmiştim.
"ee kızım beni içeri almamakta ısrar ediyorsun. keçi oluyorsun işte."
"efe!"
"hem sonra sanki ben seni yiyicem. o kadar korkmana gerek yok." dedi muzırca. yüzündeki gülüşü görebiliyordum. hayalimde bile pis pis sırıtıyordu ya. en çok bundan gıcık oluyordum ona.
"birincisi korkmuyorum. ikincisi kapıyı açmak zorunda değilim. hadi git . beni rahat bırak. "
"bende gelmek zorunda değildim. aaa bak gelmişim sonuçta!"
" aaa bak benimde sana ihtiyacım yok. defol..!". esneyerek gözlerimi yumdum. sahidende ona ihtiyacım yoktu.
"olmaz zaten. o gururun el vermez . aa ne münasebet kızım!. değil mi? ama ya benim sana ihtiyacım varsa? .". duyduklarımla donakaldım. ne demek benim sana ihtiyacım varsa?.. kalbim birden mayışırken ellerimi kızaran yanaklarıma koydum. ne oluyordu bana böyle ya? üsttelik konuşamıyordumda. defalarca konuşmaya çalıştım. dediklerine karşı çıkmak istedim. ama ağzımdan titrek bir inilti tek çıkmıştı. oda şaşırdığım bir iniltiydi.bunu duymaması için hemen ellerimle ağzımı kapadım. yalan yok. harbidende beni şaşırtmıştı az önce. normalde beni yakışıklı falan buluyorsun derdi. ilginç. acaba ne olmuştuda tuhaf tuhaf konuşuyordu bana? hayır aslı dedim kendi kendime. bu efenin bir aldatmacasıydı işte. hayır kızım. sen asla ama asla efeye istediğini vermeyeceksin...
"bakıyorumda bir kaç iltifatta sustun. " dedi . kahretsin. gene eğleniyordu ya.
" bakıyorumda bana iltifat edecek kadar düşmüşsün." yalandan sesime yine zevk katmıştım. karşıdan ofladığını duydum. bingo efe.
"içerde eğleniyor olmalısın." tabikide dedim mırıldanarak. tekrar esnedim. ellerimi yine dizlerime doladım. içimden bir masal uydurdum. ne zaman uyumaya çalışsam içimden hayaller kurardım. çoğu zaman bir prenses olurdum atımla beyaz atlı prensten kaçan. çoğu zamanda bir katil olurdum etrafındaki herkesi yok etmeye çalışan. bazende kendime bir yazar edasıyla sahte romanlar yazardım. hep mutlu olduğum. hep güldüğüm. asla kabus görmediğim. ve beni sadece ben için seven birinin bana duyduğu saygıyı hissettiğim... en önemliside gerçeklerden kaçtığım bir süvariye bürünebildiğim romanlardı. bunlar öyle romanlardıki bir kere tek olmazlardı. benim için ebedileşirlerdi. çünkü benim hayalimlerdi. benimlerdi...
"neden sana ihtiyacım var biliyor musun?" duyduğum sesle hafif gözlerimi araladım.
"nedenmiş?" dedim mırıltı bir sesle.
"çünkü başka kimseyle seninle geçtiğim gibi dalga keçemiyorum be kızım. sen beni hep eğlendiriyorsun." onunda sesi mırıltılı çıkmıştı. oda yatacaktı. hemde kapımın dışında. bu besbelliydi. bir an acıyıp onu içeri bile almayı düşünsemde sonradan değmeyeceğini fark ettiğimden midir nedir? düşüncemden vazgeçtim. ve böyle düşündüğüm için kendime kızdım. bananeydi efeden canım. git demiştim ona. ve o gitmemişti. yani dışarıda uyumayı kendi seçmişti. kendi kararı o kadarda umrumda olmamalıydı...
"sende ne var bilmiyorum ama hep senle uğraşasım geliyor ufaklık."
"farkındayım gıcıklık." dediğimde artık ikimizde tamamen susmuştuk. yorgunluğumuza dayanamıyorduk sanırım.. derin bir nefes verdim ve dışarıda uyuyan efeyi düşünmemeye çalıştım. ailemide. .. sadece hayal kurmaya çalışmıştım. küçüklüğümdeki gibiydi hayallerim. sadece ben vardım. sadece benim olduğum hayallerdi. bu sefer aradaki tek fark hayatımda yeni başarılara koştuğum hayallere odaklanmıştım. hep gülümsediğim hayaller... ve ben o hayallere dalarken tek duyduğum ses iyi geceler diyen efeydi. sesi o kadar sonradan gelmiştiki belki kendi hayal ürünüm olablir düşüncesi katıyordu bana. hafif gülümsedim. bu sefer neyden dolayı gülümsedim bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey varsa hayallerimde mutluydum. şuanlık... dahası olabilir mi?.. |
0% |