Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@yazarist

ASLI...

 

BAĞIMSIZ AŞKLARA SESLENİYORUM!

MERAK ETMEYİN BİR GÜN O AŞKLARDA BAĞLANIR BİRİNE

YETERKİ DELİCE KAPILI VERSİNLER HİSLERİNE.

ZATEN DEVAMI GELİR KENDİLİĞİNDEN!

ÖLÜMLERİ OLUR KENDİ ELLERİNDEN...

 

 

" İyi misin?"diyen bir ses duyunca irkildim.

o iğrenç ve kötü olan anılarımdan -ki artık beni anlıyorsunuzdur.- daldığım düşüncelerimden sıyrılıp iyi numarası yapmaya çalıştım.

Bana iyi misin diyen sineme baktım. aslını isterseniz şaşırmıştım. ve birazda affallamış. geldiğini hiç duymamıştım.o pislik yüzündendi herhalde...

 

" sen?" dünden pek farkı olmayan gözaltına baktım. hala morlardı. anlaşılan kız kardeşimde ben gibi rahat uyuyamamıştı...

elleriyle siyah saçlarını kulağının arkasına koydu.çok geçmeden oda beni süzmeye başlamıştı.klasik ablam işte...

 

"aynı."

 

"aynen aynı..." dedim aklımdaki her şeyi kestirip atarak.

karşımda elini masaya koymuş sineme baktım. elimi uzatıp elini tutmayı çok istedim. yanımda olduğunu bir kez daha hissetmeyide çok istedim.ama hala ona küs olduğumdan aklımdakini uygulamaktan vazgeçtim.

 

"küsmüyüz?" dedi birden ağlamaklı bir sesle .

kendi kendime kızarak ona baktım. kahretsin. sanırım ağlamak için yer arıyordu ve şansada bakın ona istediği fırsatı ilk ben vermiştim.

sende iğrençsin aslı. sende pisliksin o psikopat gibi! diye düşünmeden edemedim.

 

"aslı neden susuyorsun? hala kızgınsın öyle değil mi?" .

Abeyaz önlüğümün kollarından tutup parmaklarıma kadar çektim. ne yaptığımı bilmez bir halde kollarımı yaralamıştım. eğer kollarımdaki kesikleri görürse daha beter olabilirdi. öyle olmasına dayanamazdım...

 

"aslı ? " . yüzüme bir gülücük eklemeye çalıştım.

 

"hayır.evet."

 

"hı?"

bu sefer onun sesi şaşkın şaşkın çıkmıştı. bu sefer gerçekten olan bir gülümsemeyle yüzüne baktım. hoşuma gitmişti. benden başka insanlarında şaşırması, mutlu olması, öfkelenmesi, hatta-iğrençte olsa- hayattan darbe almaları bana tek başıma olmadığımı gösteriyordu. ilginçti ama öyle hissedince bir rahatlama yaşadım az önce.

 

" aslında son kavgamız için yani emirle ilgili olan için barışız. ama efeyi evime yollaman yüzündende sana kızgınım. ondan sebep küsüm.". dedim sineme ait olan meşhur nazımla.

ne zaman böyle konuşsam değerli hissediyordum. nazlı hissediyordum. insan olduğumu ya da. ELİN BENİM. SADECE BEN TUTABİLİRİM. BANA ELLERİNİ VER!.. duyduğum sesle irkildim. kahretsin geri gelmişti. düşüncelerime tekrar gelmişti...

 

"aslı bende ciddi ciddi aramız bozuldu kardeşimle deyip hayıflanıyordum. ALLAH seni bana sadece bundan yollamış olamaz. baksana sen benimle dalga geçiyorsun."

yalandan alınmış gibi yaptı. ellerini göğsünde kavuşturdu. gülmemek için kendini zor tutuyordu. bunu sesinden anlayabiliyordum. morali birazda olsa yerine gelmiş gibiydi. içimden sevinerek ablama 32 dişimi birden gösterdim. birimizin gülmesi güzeldi.

SADECE BANA GÜL DEDİM. SADECE BANA ÖYLE BAK İSTEDİM...

 

"ne yapmamı bekliyorsun abla hanım? elbette sana hem küsüm hem de değilim.".

beklediğimden iyi çıkınca sesim sevindim. yaptığım rolünde verdiği gururla bu seferde ben ellerimi önümde bağladım.

-ayrıca not düşüyorum . ellerim gözükmesin diye çok dikkat ettim.- .

düşüncelerimdeki o iğrenç sesi duymamazlıktan geldim. karşımdaki sinemi korkutmak istemiyordum. eğer her şeye tekrar katlanmak zorunda kaldığımı bilse beni yine tedaviye zorlardı. hiçbir çözümü olmayan o tedavilere tekrar giderdim. tekrar acı çekerdim ya. hem de katlanamazken...

 

"bak aslım emir konusunda haklısın ama efe-"

 

"sahi emir gibi bir gerçek var . onunla ne yapacaksın?" dedim sanki çok ilgilendiğim bir konuymuş gibi.

vALLAhi o an gerçektende emiride düşündüm tabi ama bana efeyi hatırlatmaması için kaçmaya karar vermiştim. konuyu değiştirmekti amacım. zira efeyle bugün yaşadıklarımı düşündükçe çıldırmadan edemiyordum.

kesinlikle akılımı yitirdiğimi düşünüyordur. hele bir de sabah onu kovunca! kesinlikle benden uzak durucaktı! halbuki bunu çok istememe rağmen yanlış zamanda yapacaktı.

şuan utanmadan edemiyordum. ALLAH bilir ya hakkımda ne kadar iyi düşünüyordur şimdi. pardon. yada kötü diyeyim siz anlayın.. of kahretsin efe..!

 

"emirle aramı düzeltmeye karar verdim." dediğinde sinem, sesinden pişmanlığı yakalamıştım.

kahretsin oda benim gibi pişmandı. oda geçmişinden pişmandı. kahretsin! Binlerce kez hem de!!!

az önce dediğim sözlerimi geri alıyorum. birininde benimle aynı duyguları hissetmesi hiç iyi değilmiş. bunu karşımdaki kaldıramadığında fark ettim...

 

"adına sevindim sinoş sevinmesinede pişman mısın önceden affetmediğine?"

 

"sen haklıydın aslım. ailemden geriye bir tek o kaldı. yanlış anlama." dedi hemen panikle. "sende benim ailemsin. ailemdensin. ama -"

 

"ama" dedim demek istediğini anlayarak.

"sana acı yaşatan babandı kardeşlerin değil... ailenden bir tek o kaldı. bana gelince ben hep yanındaydım. sadece aile ismine ihtiyacım yok sinoş. sen ailemdende öteydin her zaman. benim için en azından öyle..."

 

"bir tanem benim içinde öyle tabiki. ailemdende ötesin. hem kardeşimsin hem arkadaşım.".

elini uzatıp omzuma koymaya çalıştı. lakin uzun olan masa yüzünden eli yetişmeyince bende karşılıklı olarak elimi uzattım. kolumdan sıvazlamaya başladı.

"iyiki seni tanımışım..." dedi. gülümsedim ve hızla kolumu çektim.

yeni sardığım sargıları farketsin istemiyordum. yoksa beni bana bırakmazdı.

aynı efe gibi. dedim mırıldanarak. sonra dediğime pişman oldum. neden durduk yere o gıcığı düşünüyordumki ben? neden?

"bu arada aslım sana bir şey sormam gerek."

"tabi." dedim rahatsız olarak. yoksa, yoksa efe her şeyi yumurtlamış mıydı sineme?..

içimde biriken öfkeyle kaşlarımı çattım. sanırım benim kızın neyi saçmalayacağını biliyordum.

"aslı " diyecekti, " psikiyatriste gidelim. olmaz böyle" . yada şunları diyecekti, "hani kabus görmüyordun sen?"

daha sonra ağlayacak psikiyatriste tekrar gitmem için yalvaracaktı. gerçi duygu sömürüsü yapacaktı. ve bende sırf o kırılmasın diye çektiğim o iğrenç şeyleri tekrar tekrar yaşayacaktım!

 

"aslı dedim!" duyduğum sesle irkildim. hemen kendimi toparladım.

 

"efendim ablaların bir tanesi?"

yine nazlı nazlı konuşmaya başlamıştım. belki diyordum kendi kendime. belki böyle konuşursam beni anlardıda vazgeçerdi anlatmaktan. ya da efe gibi acıma görürdüm yüzünde ha?..

istemeden yüzümü astım. birinin bana acımasından nefret ettiğimi fark etmiştim. özellikle efe bana öyle bakınca dahada nefretlerdeydim. sebebinide bilmiyordum ya orasıda ayrı.

 

"şey emirin gidecek bir yeri yok. peşinde adamlarda var birde. eğer sen izin verirsen bizimle diyecektim..."

sinem mahçup bir şekilde bakmaya başladı. kahretsin izinmi istiyordu benden? hemde yaşadığımız evi kendi parasıyla almışken!..

"sen neyin izninden bahsediyorsun ALLAH aşkına sinem? "

"aslı erkeklerden nefret ettiğini çok iyi biliyoruz. birde aynı evdemi kalacaksın?".

sinirle boştaki sağ elimi havada salladım. sinek kovar gibi yaptım. sonra sesimi sinem gibi incelterek konuştum. daha doğrusu onu taklit ettim.

 

"asli irkiklerden nifirt ettiğini çok iyi biliyorum!" bir an kahkaha patlattı.

 

"neydi şimdi bu?" Dedi bir anlam veremeyerek.

 

"saçmamı geldi? dur o zaman şunuda dinle, şiy emirin gidicek bir yiri felan yuk. " durdum bir an düşünmüş gibi yaptım.

 

"dur ha birde şu var, iğir izin virirsen diyiciktim!".

 

"kes şunu! hahaa. tamam. sen böyle deyince şimdi kulağa saçma geldi. peki. saçmaydı biraz ama-" elleriyle gözyaşlarını sildi.

 

"aması maması yok. çok saçmalıyorsun sinem. sadece bugünde değil üsttelik. efeyi evime yollaman , yok emir için izin araman, ya bunları söylerken diyorum bu kızı dikkate almasam mı? yani birde şunuda anlamıyorum!"

 

"neyi ?"

 

"izin vermesem emiri eve sokmayacak mısın? garibi sokağamı atacaksın?"

cevap bekler gibi sineme baktım. yerinde kıvranmaya başlamıştı biricik ablam. kahretsin. harbidende iznimi istiyordu ya!

şaka yapıyor olmalıydı. evet evet şaka yapıyordu canım. ben moralleniyim diye.

 

"sinem ?" Tek kaşımı havaya kaldırdım.

"ya başka bir yer bulacaktım aslım."

"sana inanamıyorum sinem!"

sinirle önümdeki kahveye elimi attım. sabahtandır içmediğimden soğumuş olmalıydı. soğusun canım bana fark etmez.

ayılmak için almamış mıydım? bende ayılırdım kahvem sayesinde. soğuk sıcaktan daha iyidi hem...

tek seferde düşüncelerimle kafama diktim. of ya. aldığım acı tatla yüzümü buruşturdum. harbidende soğumuştu.

 

" bundan kaç yıl önceydi? hatırlamıyorum." dedim. hala yüzüm buruşmuştu.

 

"yurttan yeni çıkmıştım. aslında ünüversiteye gitmem gerekirdi. tıp kazanmışım... bana göre babamı hatıralarıydı tıp . ondan er ya da geç üniversiteme adım atmalıydım. atmalıydım ama ben ne yaptım? kaçtım sinem. doktorluktanmış yaşamaktanmış kaçtım.

aramızda 5- 6 yaş vardı. sen tıppı bitirecek ana dalını seçecektin o zamanlar. yurtta kalıyordun. benimde yurdum vardı. ama üniversiteye o sene gitmeyip dondurduğum için kalacak hiç bir yerim yoktu. peki sen ne yaptın? bir ev kiraladın. hiçbir mecburiyetin yokken benim için eve çıktın. daha sonra beni yanına alıp zorlada olsa üniversiteye yolladın."

"ne zamanlardı ah." dediğinde ablama baktım.

duygulanmıştı. aslını isterseniz bende geçmişi hatırlayıp duygulanmıştım. geçmişim yani o pislikten sonrası güzeldi.

yaşadığım, pardon sinemle yaşadığım anlar müthişti. o zamanlar fark edememişim ama şimdi fark edebiliyordum. sinem sayesinde güçlü olmuşum ya. onun sayesinde hayatımı anlamışım...

 

"ve şimdi oturduğumuz evide sen satın almadın mı sinem? hemde bir kuruş para almadın benden. söylesene sinem yanlışmı hatırlıyorum? "

 

"ah aslı. ben bunları şimdi kullanmak için yapmadım ama. sen kardeşimsin diye yaptım. böyle bahsetme."

sesinden sezdiğim içerlemeye gülümsedim. biricik ablam işte. hep mütevazıydı , halada mütevazı. ah kıyamam ona .

 

"sana bana ettiğin yardımlar için hep minnettar kalıcam sinoş. hem bahsetmem gerekir iyiliklerini.bahsedeyim bahsedeyimde sen izin mizin diye saçmalama .... emire gelince. misafir odalarından bir tanesini ona veririz istediği kadar kalır. hatta onun odası olur."

 

"sen ciddi misin aslım?" . sesinde duyduğum heyecanla bende heyecanlanmadan edemedim. yanlış anlamayın. emire değil , ablamın heyecanına heyecanlandım canım...

 

"evet." dedim kendimden emin bir tavırla. ablam bana hala inanamıyormuş gibi bakıyordu.

vALLAH bende kendime inanamıyorum sinoş. dedim kendi kendime bu haline. kendime inanamıyordum ama hep korkuyla yaşayamazdım. belliki emir kalıcıydı adil abi gibi. ya da efe gibi. ee mecbur korkularımı atlatmaya çalışacaktım...

 

"ama ya korkuların? hani erkekler güvenilmezdi diyordun? seni bildim bileli eve bir erkek getirmedin. bırak getirmeyi bir erkek arkadaşın bile yoktu ya. yolda yürüsek bana mı bakıyor bütün erkekler? diye dediğinden kendine araba aldın.

hep camlarını kapatırsın. trafikte biriyle karşılaşırsın diye. akşamları dışarı çıkmazsın yine aynı sebepten. seni zorlayıp sinemaya götüremiyorum. hastane müdürü erkek diye bir yıl adamdan kaçtın. en son adam baktı olmayacak, baktı onu yanlış anlamışsın,odana çiçek yolladı.

 

* görünmez doktora,

hastanemiz adına yaptıkları için teşekkür ederim.

dostane abiniz...* yazıyordu çiçekte. ".

bir an durdu ve sanki nefes alması gerekiyormuş gibi yaptı. kaşlarımı çattım.

" sen böyle diyince psikopatmıyım acaba ? dedim sinem. abartıyorsun sanki..?".

gülmeye başladı. ne yalan söyleyeyim harbidende beni tanımlamıştı. sadece bir şeyi, tamam bir kaç şeyi söylemeyi unutmuştu o kadar. onun dışında erkeklere olan tavırlarımı gayet iyi fark etmişti.

 

"abartmak mı? " şaşırmış gibi yapıp elini kalbine koydu.

 

"benmi? tamam abartıyorum diyelim psikopat hanım. "

 

"bi zahmet yani."

 

"geçen gün adil bana çiçek yollamadı..? "

 

"evet." kahretsin hayır.

 

"sırf çiçekçi seninle beni karıştırmış diye gidip adama dava açıyordun. birde dava da kendini savunmak için yazdığın bir kağıt vardı."

 

"ya sinem . bak ne hoş düzelmeye çalışıyordum. sen neden durmuyorsun?"

 

"dur ama en eğlenceli kısım burası. yazdığın şey aynen şuydu,

 

* sanık M. K. eğer kadın olsaydı ona dava açmazdım. lakin kendisi hem erkek hemde utanmaz bir beyefendi olduğundan dava açma gereği duydum. çiçekleri karşıtırdım falan diyebilir ama bu tarz erkekler genelde yalan söylerler hakim bey. ne çiçeği ne karıştırması? basbayağı kadınlara yürümek için kendine yol hazırlıyor utanmaz ukala!* ".

 

öfkeli bir şekilde sineme baktım. gerçi şimdi düşününce o an saçmaladığımı fark etmiştim. harbidende saçmalamışım. paranoyakça davranmışım. ama elimde değildiki o zamanlar. şimdi eskiye göre düzelmiştim . paranoyaklarım düzelmiştir en azından. umarım!

 

"seni zor dava açmaktan vazgeçirdim ASLIM. gerçekten dedim. bu kızı tedaviye götürücem tekrar. bunu duyar duymaz vazgeçtin dava açmaktan..."

 

"ne yapayım sinem? halada güvenmiyorum onlara. emirle adil abilerede sırf senin için katlanıcam artık. ". bir süre sustuk.

 

"teşekkür ederim aslım." dediğinde sinem ansızın, gülümsemem geri gelmişti.

bence bu günlerde gülebilmesi çok iyidi. ne hoş ağlamıyordu. benimle eğlenebilirdi. tamam o zaman . hadi bakalım aslı eğlendir ablanı...

utana sıkıla ağzımı açtım. bu dediğime bende kızıcaktım ama ne yapabilirimki? ablam gülsün , hatta benimle gülsün. dalga konusu ben olayım. ama eski haline geri gelsin. belki tam gelemeyecek. belki daha olgunlaşmış olarak gülücek . ama neticede gülücek. hayatın gerçeklerini fark edip edip gülücek. bu bana yeter...

 

"peki kargocuya ne demeli?". kahkaha attı.

 

"bak orada sen haklıydın. kargonu sana kızdığı için yere atmamalıydı."

 

"bende diyordum ablam safıma ne zaman geçecek? ohh be rahatladım şuan." tekrar güldü.

 

"sevindim.".. bir süre yine sustuk.

sanırım yorgunduk. şahsen gece nöbetim vardı ama uykum daha çok vardı. ve ben asla gece nöbetlerimi aksatmazdım. bugünde aksatabileceğimi hiç sanmıyordum.

özel hastanede çalışmak yorucuydu ama günlük rutinim haline gelmişti. artık streslerimden kaçıp kaçıp ek olarak çalışıyordum. beni sadece bu rahatlatıyordu...

Loading...
0%