Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@yazarist

 

ÜÇ GÜN SONRA YİĞİT EFE KARALİ...

 

DÜŞÜ GÜZELDİ

KENDİSİ DEĞİL BENCE...

 

polis merkezindeki odama doğru yürüdüm. kapıyı usulca açıp içeri süzüldüm. masasında bilgisayarla uğraşan sefayı görünce biraz sevindim. doğrusu odalarımız birleşikti.

sadece sefayla değil. muhammet ve alperenlede birleşikti.

etrafıma bakındım. evet sefacık tek vardı. ALLAH bilir muhammetler hangi işlerle ilgileniyordu.

neyse onları bırakıp sefaya dönelim. asıl mevzum oydu. zira ona emirle alakalı bir kaç araştırma falan yapmasını istemiştim. yapmıştır kardeşim. inanıyorum ona.

 

"efe ?" dediğinde irkildim. bana aval aval bakan sefanın masasına oturdum.

 

"hı?"

 

"hı mı? lan sen nerdesin kaç gündür? hangi cehennemdesin? seni kaç kere aradık niye açmadın oğlum?".

masadan kalkıp ilk gördüğüm sandalyeye oturdum. sefacığa cevap veremeyecek kadar yorgundum. zira içtiğim alkolün etkisi çok ağır olmuştu bana.

kendimi iki-üç gün alkole bıraktıktan sonra , anca toparlayıp merkeze gelmiştim.

 

"lan bu , bu alkolün kokusu mu, senden geliyor? ya bensiz mi içtin lann sen?!". dediğinde sefacık bir kahkaha patlattım. arkadaşlarım harbi kafa dengilerdi. biride demiyorduki nasıl içersin!

 

"hahahaa. sefacık bende bana kızarsın sandım!"

 

"oğlum ciddiyim ben. sen bensiz içmezdin lan! birde karşıma sarhoş sarhoş geçmişsin! SİKTİR GİT EFE!!!"

 

"ya ben sarhoş değilim. en azından şimdilik!". kaşlarını havaya kaldırdı.

 

" şimdilik ha? bir daha ne zaman içiyorsun, benide çağırıyorsun " bir süre sustu.

 

"köpek ! neden tek içtin? insan kardeşinide çağırmaz mı? zaten senin yüzünden üç gündür kıçımdan terliyorum. beraber içmeyi hak etmiştim. ". bu sefer ben kaşlarımı havalandırdım.

 

" tahmin edeyim seni bir yerlerinden terleten cihan başkomiserim , öyle değil mi?".

ellerini kaldırıp beni alkışladı.

 

"bravo ! bravo efes. aferim sana . nasılda herşeyi biliyorsun? senin yüzünden bu hallerde olmayayım?". güldüm.

 

" evet sefacık ben sayesinde....

neyse sen onu bunu bırakta yeni adamdan bahset. neler buldun? ve bu arada bizim ekip nerede?". bu sefer o güldü.

 

"bizim ekibi düşündün nihayet?"

 

"sefacık" dedim. " zaten kafam dumanlı sende bulandırma be."

 

"artık ne kadar içmişsen!"

sesinden sezdiğim siteme sırıttım. o hep böyleydi. benimle kafayı bulacak kadar alkole bağlı.

aslında alkolik değildi. ama içmedende durmazdı.

bende öyleydim. alkolik değildim. ama stresli anlarımda içmeden duramazdım. heleki bir şey beni çok yaralamışsa bir kaç gün alkolle nefes alır verirdim. yeterki kafam güzelleşsin o acılarımı unutayım. devamı önemli değildi.

 

" tamam tamam sefa bu akşam içtiğimde seni çağırırım."

 

"yemin et lan!" dedi sanki oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi. yemin etmesem benim kafamı tutup bilgisayarına vuracak gibi bakıyordu.

"sen misin bensiz içen köpek! " te diyecekti. her halinden anlıyordum bunu.

 

"yemin ederimki sefa karayel içtiğim ilk an sizide çağırıcam. oldumu?". yüzünde sonradan oluşan memnun bir ifadeyle sırıttı.

 

"oldu."

 

"şimdi sorularıma cevap ver bakalım. bizim ekip nerede? ve yeni adamı ne yaptın? araştırdın mı emir kağanı?"

 

"elbette!" dedi madalya kazanmış gibi.

 

"anat o zaman."

 

"ilk olarak bizim ekibi anlatayım. senin elemana döneriz sonda...

alp, siyah timlerin bugün toplanması gerekiyordu oraya gidicekti. biliyorsun ne zamandır içlerinde. onu özellikle çağırmışlar. herhalde mertebesi yükseldi...".

lanet. benimde orada olmam lazımdı. bende o görevdeydim. alple beraber anca sızmıştık oraya. kendime sesli bir küfür savurdum.

alpiyi tek gönderemezdim içlerine. sağları solları belli olmazdı o adamların. kimi indirmek isterlerse tek bir hareketleri yeterdi. lanetler olsun...

 

"muhammet ve alin bir ihbara koştular, asayiş şubede dahil bu arada. pınar biricik yüsramla hırsızlık yaparken yakalan birini teslim almaya gittiler."

 

"abim?" .

bu kaç gündür içmeme kızdığı için abimden saklanıyordum. bana hep, bir daha sarhoş olduğunu görmeyeyim efe! diyordu. hatta bir keresinde içtiğimizi bizzat yakalamış şişleri kurşunla bizi taramıştı biricik abim.

o gün sefayla nasıl ayıldık bilmiyorum. yalnız bildiğim tek şey, sırf kurşunlardan ve abimden kaçmak için çabalarken kendimizi denizde bulduğumuzdu.

 

"abin bugün senin kızı ve ablasını takibe alacaktı. bana sorarsan takip ayağına çoktan sineme yakınlaşmıştır. " güldü.

 

"lan sizin ailede çapkınlık genetik gibi geliyor bana. he efes antik kent?". yüzümü buruşturdum.

 

"yakışıklıyız bir kere oğlum. çapkın değiliz." sırıttım. gözümün önüne ıslak kıyafetleriyle aslış gelmişti. ne de güzeldi o haliyle! o gün ondan uzaklaşmak bana çok zor gibiydi. açıkçası o beni kovana kadarda gidememiştim yanından. gitmekte istememiştim.

 

" yakışıklı olduğunu aslımı diyor efes?".

 

"lan bir kerede cıvıtmasan sefacık. çok iyi geçiniriz..."

 

"tamam be sanada yaranılmıyor. neyse biz görevimize dönelim.cihan abiyi soracak olursan , bu bir kaç gündür beni soğuk soğuk terletiyor. ona göre ben geçenki talimi ayarlamışım. senide ben yoldan çıkarmışım."

 

"hahahaa!"

 

"gülme lan. sana demedim mii bu adam yanımıza bırakmaz? bak tüm ceremisini ben tek çekiyorum. gidip gelip kızın yanında beni aşağılıyor. yetmezmiş gibi yüsranın nöbeti benleydi onu değiştirdi. artık seninle nöbetteyim. "

 

"ooo biz karali ailesine çapkın diyenede bakın! ne oldu çapkınlık günleriniz rafamı kaldırıldı sefa karayel?".

yüzünü düşürdü. bence kendi farkında değildi ama sefa aşık değil, bakın tekrar diyorum aşık değil sevdalanmıştı yüsraya.

onunki geçici değildi. bu, her yüsrayı ima edişimde gözlerinin büyümesini açıklıyordu. kardeşim benim be! sefanında birine kapıldığını gördüm ya nihayet ölsemde gam yemem.

 

" rafa kaldırılmakla kalmadı resmen çapkınlığımı bitirdi cihan abi. bir görsen demek istediğimi anlarsın. lan dersin. sefacık kalk kaçalım. bu adam bize bir şey bırakmaz. bitirir bizi."

 

"tamam o zaman. lan sefacık kalk kaçalım.bu adam bize bir şey bırakmaz. lan bitirir bizi!!!"

 

"çok komik !" . sefaya esnedim. uykum gelmişti. yarım yamalaktım şuan. bıraksalar kafayı gömerdim. asla kaldırmazdım.

 

"çapkın efe bey eğlensin benle. ben en azından tek içki içmiyorum aşkımdan. doğruyu söyle. aslı sana ne dedi de kafanı şişelere gömdün deve kuşu?" .

sesindende zevk aldığını fark ettiğim sefaya ters ters bakmaya başladım. ona şüphemden bahsedip bahsetmeme arasında gidip geliyordum. canımı çok acıtıyordu şüphem.

aslıma dokunulma ihtimaline o kadar çok öfkelenmiştimki kendimi ilk alkol kokan yere atmıştım. ucuz -pahalı ,marka, kalite demeden önüme gelen ilk şişeyi devirmiştim.

 

"efe ciddileştin hemen. kötü şeylermi var ortada?"

 

"oğlum ben aslı dosyasından vazgeçiyorum." dedim ansızın.

yüzüme tuhaf tuhaf baktı. sindirememiş gibiydi. bir an ona hak verdim. ama sonra kalbime daha çok hak verdim.

bir kız sevmiştim.bir kızı hayallerime saklamıştım. bir kızda gülümsemiştim. beni sevemeyeceğini bile bile bir ona tutunmuştum. beni yıkacağını bile bile bir o..

neticede ben gecelerimi onunla süslerken o gecelerini bensiz süsledi. farkıma bile varmadı. farkımda bile olmadı. fark etmeden beni kırdı. fark etmeden beni güldürdü. ya da öldürdü..

 

ağladığını gördüğüm o ilk an kendi gözlerimi oyasım geldi. ama sonra kendime kızdım. gözlerimi oyupta onu görmeden yaşamak mı istiyordum? buna dayanabilir miydim? şuan onu görürken bile dayanamıyordum peki ya görmeden ne kadar yaşardım? kendimi öldürmemem garanti miydi? sırf onu göremediğim için kendimi öldürmemem garantimiydi lan?

 

"ne- ne diyorsun ALLAH AŞKINA?". sefaya hiç tepki vermeden baktım. duygusuz yüzümle yüzüne baktım.

 

"duydun işte."

 

"aslı defteri kapanıyor mu?"

 

"he sefacık bende aslısız yaşarım zaten..!" sitemle gürledim.

 

"eee o zaman?"

 

"lan bu aileyi araştırmayı falan bırakıyorum. aslımı değil. hem abimede diycem sefa. vazgeçelim ,uzaktan takip yapıp onların duygularıyla oynamayalım..."

 

"peki mert saygınhan ne olacak? öldürülüp öldürülmediğini bakacaktık ya?".

dişlerimi sıktım. lan zaten o yüzden vazgeçiyordum dememek için kendimi zor tuttum. Eğer aslının , benim kızımın merti öldürdüğü ortaya çıkarsa yıkılırdım dememek içinde keza aynı şekilde kendimi sıktım.

belki diyordum. aslım istismara uğradı ve dayanamayıp merti öldürdü. buna aileside dahil...

eğer bu tarz bir şey çıkarsa ortaya aslımı asla kurtaramazdım. onu asla hapishaneye düşmekten alıkoyamazdım.

olurda hapishaneye düşerse kendimi asla affetmezdim. ama eğer o mert yaşıyorsa onu bulup ellerimle öldürecektim. ne olursa olsun.

 

"sefa sakın beni kararımdan vazgeçirme oğlum. olmuyor işte. aslıma öbür türlü yaklaşınca iğrenç hissediyorum. en iyisi bu dosyayı kapatmak."

 

"lan neden durduk yere vazgeçiyorsun sen? yoksa , yoksa abisini ailesini kardeşimi öldürmüş efe? bir şeymi öğrendin bu konuda?" lanet. cehennemin dibine gir sefa. böyle zebanilerle yat kalk.

 

"susuyorsun. demek birşeylere hakimsin?"

 

"hakimim lan ,hakimim ne olmuş! "dedim isyan eder gibi.

şuan tekrar içmeyi o kadar çok istiyordumki. nasıl içerim hesaplarına girişmiştim bile.

ilk yapacağım şey bir kaç şişe içki alıcaktım. daha sonra arabamda hepsini devirip, komalık oluncaya kadar zıkkımlanacaktım.

 

" iyide eğer aslı abisini öldürmüşse neden cesedi bulunmadı? onu geçtim ailesine sıkılan silahta abisinin parmak izi çıktı efe. hadi ailesini abisi öldürdü oda buna sinirlenip abisini mi öldürdü ? bu düşüncelerde misin sen?"

 

"cehhennemin dibine gir sefa. .. bak uyarıyorum seni . bu konu senden benden çıkmayacak!"

 

"her şeyi geçtimde neden öldürsünki?"

 

"sefa sağırmısın lan?".

öfkeyle ayağa kalktım. kalkıp içki şişesini devirmeyi burada oturup sefacıkla aslım hakkında iğrenç iğrenç ihtimaller kurmaya tercih ediyordum.

özür dilerim beynim seni zil zurna sarhoş edicem şimdi. kalbim zaten sarhoştu. beynimide paketliycez.

 

"lan dur. hemen gitme. tamam efe. aramızda. sana söz. bilirsin çıkmaz benden. ama bir mantıklı düşün ALLAH AŞKINA. hala sarhoşsun belliki. stres mi sinir mi diyim bu haline? ne yapacağını bilmiyorsun."

 

"ne demek istiyorsun anlamıyorum sefacık!"

 

" seni tanıyorsam sevdiğini korumak için vazgeçiyorsun. doğru mu?".

sustum . kardeşim dediğim sefaya baktım. lan niyetimi gayet iyi anlamıştı. eee başka çaremmi vardı aslıyı korumaktan başka?

 

"doğru. tamam. ama bu dediğimi defalarca düşün efes. eğer sen dosyadan vazgeçersen başkaları alır dosyayı. dosya zaman aşımına uğrayıp kapanmaz. öyle bir şeye daha çok var."

 

"lanet olsun sefa!" dedim ve ellerimle başımı sardım. ağrıyordu. hem başım hem kalbim. haa birde midem bulanıyordu bu iğrenç andan. düşüncelerimle savaşamıyordum zaten . ondan içiyordum. sefayı ne yapcaktım peki? sefaya karşı neye sığınıyım lan?

 

"tamam be. sakin kalmaya çalış. şimdi -" durdu. bir süre düşündü.

 

"madem sen seviyorsun bu kızı ve başına bir şey gelmemesini istiyorsun dosyadan vazgeçme.dosyayı devam ettir.kimsenin aslıyı. -ki öyle bir şüpheye sahibiz şuan. kesin kanıt yok elimizde. emin değiliz.- yakalamasına izin verme. gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır. baktın aslı bu tarz bir şey yapmış. bir şekilde halledip koruruz onu. ha baktın bu tarz bir girişimde bulunmamış mert saygınhanı sağ ya da diri ortaya çıkarıp onu aklarız. ..

yada efes son çözüm olarak dosyayı bir şekilde kapatırız. yani zaman aşımını kullanırız lan. zaman aşımına uğrayana kadarda bizimkileri oyalamaya çalışırız. az kaldı buluyoruz falan deriz işte....."

duyduğum çözümle sefaya baktım. harbi ciddiydi kardeşim. gerçektende benim yanımda benim için çabalayacaktı be...

 

"lan sef-"

 

"hayır teşekkür falan edeceksen hiç gerek yok. kardeşimsin oğlum. senin iyiliğini düşünmeyeceğimi zannetmedin öyle değil mi?"

 

"ne yalan söyleyeyim bir an dedim tek başıma aslım için çabalıycam."

 

"saçmalama efes. lan seni satar mıyım ben? biz beraber büyüdük be. seni tanıdığımda ağzım süt kokuyordu daha. ayağımı defalarca kırdığımda beni hep sırtladın sen. ilk kız hoşlantılarımı dizginledin hep. başıma bela almamam için her gün benimle nöbet tuttun. bunlarıda geçtim biz fakir bir aileydik. babana imrenip bende polis olmak istiyordum. ama imkanım yoktu. sen kalkıp bana çalışmam için ortam tanıdın. beraber parkurlarda hoplayıp zıpladık. ben böyle anlarımızı unutup seni satmam efe...." bir an durdu. eliyle sandalyelerden birini işaret etti.

 

"şimdi gel otur bana ne biliyorsan anlat. bakalım aslı masum mu değil mi? onun için ne yapabiliriz..? .. ha bu arada şu alkolik halinden çık. cihan abi seni görse sana bırakmaz hemen görevini bitirir. polislikten de olacaksın durduk yere."

 

" sahi oda vardı değil mi?" dedim minnettarlıkla, keza sevinçle. aslım hakkında bulduğu çözümü ben neden bulamamıştımki? bana dünyaları vermişti. bana aslımı vermişti...

 

"ee yani oğlum... bugün bir ara onada uğra. seni fırçalamak için laflarını yazıyordur kesin bir yere. biliyorsun bunak oldu çıktı başımıza."

 

bir tane kahkaha patlattım.

vALLAH doğruyu söylüyordu. cihan başkomiserim bunağın tekiydi . emekli olma vakti gelmişti. ama adam azraile inat emekli olmuyordu. rıza baba gibi bir şeydi başımıza.

ondan tek farkı kötülüğümü kolluyordu adam. yalan değil sahidende yaptığım şeyleri didik didik edip karşıma çıkarmaya çalışıyordu be...

 

"adam emeklide olmuyorki sefacık. kaldı başımıza."

 

"sen ondan önce emekli olmada. başımıza kalırsa kalsın ..." dediğinde sesinde hüzün saklıydı kardeşimin.

benim için telaşlanıyordu.bunu çaktırmamaya çalışıyordu. ama fark ediliyordu. sanırım aslım aslım diye delirmemden korkuyordu. gerçi korkusu yersiz değildi. az kalmıştı delirmeme...

Loading...
0%