Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@yazarist

AYNI SAATLERDEN

 

"İNTİKAM ALICAM DEMİŞTİM."

"İNTİKAMINI ALDIN MI?"

"HAYIR , SENİ ALDIM."

 

Çatı kapısını sertçe ittim. burası hastanenin çatı kapısıydı. sıkışan göğsüme elimi koydum . hala nefes alamıyor, başım dönüyordu. üsttelik sineme çok kızgındım. dediklerine olan iğrenmem devam ediyordu.

Yok bende unutmaya çalışıyormuşum. yok kaçıyormuşum! elbette kaçıcaktım. yaşadıklarımın ağırlığını bilemezler. hemde asla. her ne kadarda karşımdaki sinemde olsa, yaşadıklarımın iğrençliğini kimse bilemezdi..

 

bıraktığım anda sürgülü kapı kapanmaya başladı. yüzüme çarpan rüzgarın esintisi rahatlamama birazda olsa yetmişti.derin bir nefes verdim. şuan gözümün önüne gelmek için ısrar eden geçmişimi düşünmemeye çalıştım.

rüzgarı biraz daha hissedebilmek için çatının en uç duvarına kadar yürüdüm. normalde yüksekten korkardım ama şimdi düşüncelerimden korkuyordum. ondan korkuyordum. tekrar gelmesinden...

 

kafamdaki bütün olumsuz düşüncelerden kurtulmak için başımı iki yana salladım.hayır. aynı şeyler bir daha asla olmayacaktı , hem de asla! derin bir nefes aldım. ayağımı çatı duvarı görevi gören taş yığınına attım. ve bir hamlede geçip oturdum. ayaklarımı aşağı sarkıtmaya başladım.

 

tamam kendimi öldürme gibi bişey düşünmüyordum canım! tamam tamam mert karşımda olsa onu aşağıya itme gibi bir planımda yokki!.. ah kimi kandırıyorum? elbette merti öldürmek gibi bir eylemim olsun isterdim. ama ne çare. onu bir daha görmek istemiyordum. ondan nefret ediyordum. hemde çok. ölümde neymiş? mertten kurtuluş olsa çoktan kendimi halletmiştim ama diğer dünyaada zebanim olur yine karşıma çıkardı psikopat! ondan nefret etme sebebimde buydu işte...

 

 

ne kadar vakit tükettim çatıda bilmiyordum. rahatlamıştım diyordum. ne hoş tam sakinleşmiştim. en azından öyle düşünüyordum. taki sırtımda hissettiğim iki elin beni geriye doğru çekmesine kadar. evet doğru duydunuz. kaynağını hiç tanıyamadığım anlık eller beni bir çırpıda çatıya sermişti. üsttelik ellerin sahibide kendisini benimle yere atmıştı. of ya. nerede bela orada ben ama...

 

korkuyla sıkı sıkıya gözlerimi yumdum. acaba mert psikopatımı ge- geri gelmişti? ALLAH IM yada ?

 

"intihar etmek için fazla güzel değil misin?"dedi yüzüme çarpan nefesin sahibi.duyduğum sesle hemen gözlerimi açtım. bir sinir krizi daha geçirmek üzereyim şimdi. yok artık. burada da olmaz , olamaz ama!

"gözlerin ne kadarda kızarmış? iyi miyiz aslı? " . Dedi sanki benim iyiliğiki ister gibi!

 

belimi sıkı sıkı saran elleri sertçe ittim. bir erkeğin dokunuşunu hissetmeyeli epey olmuştu. titremeden edemedim. MELEK DUR! SAKIN! ÖLDÜRÜRÜM ONLARI AMA YİNEDE BENİMLE KALACAKSIN SEN, BİZDEN VAZGEÇMEM ASLA! kulağımda birden çınlamıştı bu sözler. o pisliğin sözleriyle hemen ayağa kalktım. elimi kulağıma götürmemek için kendimi zor tutuyordum. tamam. yıkılmışım bir kere ama bu sefer yıkıldığımı belli etmeye niyetim yoktu hele karşımda duran şahısa HİÇ...

 

"ne intiharından bahsediyorsun efe?. " evet efe! doğru duydunuz efe...şuan tamda karşımdaydı gıcık herif! birde ayağa kalkıp bana sırıtıyordu ukala.

 

"intihar etmeyecek miydin?!". dedi alaycı sesiyle. burnumun dibine kadar eğildi mavi gözleriyle. o eğilince yine irkilmeden edemedim. zira bir kişi daha ,bu şekilde eğilmişti dibime. onunda nefesi aynen böyle suratıma çarpıyordu. her konuşuşunda daha çok hissediyordum. her meleğim dediğinde daha çok...

" tüh. onca merdiven koşma, onca sessiz yaklaşma emeklerim çöpmü oldu şimdi?" yüzüne sertçe baktım.

"hayır çöp olmadı efe. buraya kadar gelmişken kendini atarsın. emeklerinde heba falan olmaz."

Burun kıvırdı.

"ha birde zekamızı ispatlıyoruz şimdi. ne kadarda zekisin küçük kız! zekana hayran kaldım doğrusu.".

bir elini uzatıp saçımın üstünü sertçe okşadı. bu hareketinden çok sinir olmuştum. oda saçıma dokunmayı severdi. oda zorla günde elli defa olsun dokunurdu. sinirle sertçe elini ittim. tıpkı o pisliğinkini defalarca ittiğim gibi..bu tavırlar hiçte hoşuma gitmiyordu. bana o günleri hatırlatmaktan başka pek bişeylere yaramıyordu.ayrıca bana taktığı lakapada bakar mısınız?

 

"küçük kızmı? ciddenmi efe?.. senin zekanada hayran kalmak isterdik ama maalesef olmayan birşeye nasıl hayran kalınır ?".

kulağımın dibinde birden gülmeye başladı. kulağımı çınlatmıştı öküz herif...titreme aslı. hayır. mertin sesini şimdi duyamazsın. hayır mert değil efe kahkaha atıyor şuan kendine gel...

 

"neye gülüyorsun sen be?" sert bir hareketle ellerimi önümde kavuşturdum. bu aramıza biraz mesafe koyardı. en azından şimdilik. şimdilik uzaktım. şimdilik bana dokunamazdı. eğer niyeti varsa da böyle bir şeye izin vermem onu aşağı atarım. merte yapamadığım korumayı onda yapabilirim. bu sefer ben başarabilirim.

 

"ya biz aşağılayarak laf sokma-" durdu ellerini havada rüzgarı okşar gibi salladı.

" falan filanı lisede bırakmamış mıydık? hani ergenken işte?"

" ergen olduğumu mu ima ediyorsun gıcık herif?".

 

yüzünde dev bir sırıtış hakimdi. hani benimkinden olan. dehşet gülüşü dediğim. bu gülüşü görür görmez bu sefer ben onun burnunun dibine kadar eğildim. arkamızdan esen rüzgar sayesinde onun bağıra çağıra ben geliyorum diyen parfüm kokusunu alabiliyordum. bir an afallamadan edemedim. normalde bir erkeğe asla bu kadar yaklaşmazdım. yaklaşmak falanda istemiyordum. ama şuan korktuğumu düşünmesini istemiyordum. ALLAH AŞKINA hiçbir erkeğin onlardan korktuğumu düşünmelerini istemiyordum. ya da savunmasız olduğumu..

 

"ima etmiyorum ergen kız. direkt söylüyorum. ergen misinde intihar girişimleri falan yapıyorsun? ha birde ucuz laf sokmalarında var. " dudağını büzmüştü. ona okkalı bir tokat atmamak için kendimi tutuyordum. kendi kendime hayır diyordum. hayır aslı. tokat atmak içinde olsa elin bir erkeğe değmeyecek. tekrar olmaz.

 

"efe sınırını aşıyorsun. daha dün tanıştığın bir insanla bu kadar samimiyet de nedir?"

"samimiyet mi nedir?"

"evet! " evet diyişimi görseydiniz, ya bu kız oy verdiği kişiyemi seviniyor,kazandı diye? derdiniz. o derece haykırmıştım.

"ayrıca sensin ergen. sensin ucuz. süper kahramancılık falan oynamaya çalışmalarını başka neyle açıklayabilirim yoksa dünki çocuk? " bu sefer ben yüzüme dehşet gülümsemesi eklemiştim. kimmiş kendine güvenen efe? ben tabiki. bana karşı hiçbir erkek kazanamaz. bıraakın erkeği dişi sinek bile kazanamaz. ben aslıyım...

 

"ha birde ergen,ucuz, dünki çocukta olan benim? aslış ,aslış.. ne dünki çocuğu, ne dün tanışmasıymış? ben seni bir yıldır tanıyorum. sağolsun sinem yenge seni her gün bizle tanıştırmaya çalışıp duruyor. birde şey yapıyor.."

 

"ne?" dedim sıktığım dişlerimin arasından. basbayağı beni gıcık etmeye çalışıyordu. ama sen dur efe ben seni gıcık edecektim. eğer bende aslıysam sana huzur vermiycem.

 

"tanıştırma planları falan ama işte bizim liseli ergen kızımız kaçmak için çabalamadığı yol bırakmıyor. yanlış mıyım?"

"yanlışsın tabiki efe...ay ben iyiki seninle daha önce tanışmamışım . iyiki kaçımışım. yoksa kafayı yerdim bu iki günde yediğim gibi.". dediğimde çoktan yere oturup sırtını duvara yaslamıştı. ayaklarını esneyerek önüme kadar uzattı. ne kadarda gıcıktı ama! onu boğmak istiyordum şuracıkta. böylelikle erkeklere olan nefretim dinerdi bir nebzede olsa. rahatlardım biraz.

 

"demek bu iki gündür beni düşünüp kafayı yiyordun ha?". dedi. muzırca gülümsemeye başlamıştı şimdiden. harika. bir efe eksikti hayatımda. oda geldi tam oldu. ne güzel...

"ben öyle demedim efe."

" tamam ergen demedin. " hala alay geçiyordu ukala! bu ne ya? ben neden efeyi çekmek zorundaydım şimdi? ay benim sinirler! kendinizi tutun. sakin olun. hayır canım efenin gözlerini falan oymak istemiyorsunuz! ayaklarından tutupta çatıda sarkıtmakta istemiyorsunuz!

"ben gidiyorum. ne halin varsa gör efe! ama umarım benden uzakta görürsün..."dedim. şuan gitmek en iyisiydi bence. yoksa emirin yanına efeyide sokacaktım hastaneye, beyin tramvası geçirmiş diye...

 

  

tam kapıya yönelmiştimki bana seslendiğini duydum. bıkkın bir şekilde arkamı döndüm. keşke dönmez olaydım. zira ne zaman kalktı bilmiyorum ama dibimde bitmişti. şuan tekrar burun burunaydık.

Derin derin solumaya başlamıştım. elli kez olmuştur belki ama tekrar irkilmeden edemedim. Zaten oda irkildiğimi anlamış olacakki hemen benden uzaklaştı. şaşırdım. demek isteseler benden uzaklaşabiliyorlardı? peki neden o psikopat hiç uzaklaşmadı benden, neden?

"ne var efe?"

"ne var değil efendim olucak."

"efendim efe!"

"ha şöyle..."

"söyleyecek misin artık? ". üstünden siyah hırkasını çıkarıp bana uzattı.

 

"al giy. şayet siyah sütyenini görmek falan istemiyorum.". sinirle elini ittim. biliyordum. ALLAH şahidimdirki biliyordum. erkeklerin hep pis düşündüklerini. mesela efe gibileri işte. sözde kibar çapkınlardan bahsediyorum sevgili okuyucularım. işte böyleleri sözde karşıdakilerini korurmuş gibi gözükürler ama en büyük zararı onlar verirler. sözde kahramanlar yani...

 

"görmek istemiyorsan bakmazsın olur biter . nasıl ama?". sustu. ve kaşlarını çattı. inatla hırkayı havada çevirip omuzlarımı örttü. alın işte. yine aynı noktadaydık, dip dibe...

 

"illa,efe zekiyim bak diyorsun, hala.." dediği lafı görmezden geldim. efe benim dengim değil. laf dalaşı falan olmayacak aslı. sakin ol kızım. hayır titreme. geçti , geçti her şey. derin nefes. hadi nefes al kızım...

"istemiyorum efe."

"ister misin demedim zaten."

"iyi o zaman ne bana veriyorsun?" Anlamsızca suratına baktım.

"al bunu giy ve git elini yüzünü yıka. çok perişan gözüküyorsun. "

 

"ya aaa? görünüşümede taktın? senin her dediğini yapmamı beklemiyorsun?"

" üşütüceksin diye veriyorum aslış. eğer üşütürsen sinem beni asar. ondan kızım."

"ben senin kızın falan değilim. benimle doğru konuş."

"bende babanım demedim zaten.."

"efe." Dişlerimi tekrar sıktım. Başım dönüyordu şimdi. VAllahi daha fazla çekemezdim bu saçmalığı...

" ne yani olmamımı istiyorsun aslış? ama ben daha çok gencim. küçük bir kız çocuğunu kurtardığım gibi onu evlatlık alamam. ömrümü çöpten vermediler bana." dedi alaycı sesiyle. hala dalga geçmenin peşindeydi.

 

"bana bak efe seni gebert-" öfkeyle dişlerimi ne kadar sıkmıştım bilmiyorum ama bu efe yüzünden ağrımayan dişim yoktu şimdi. of ya.

 

"tamam tamam. hadi üstünü giy artık."

 

bir elini gözüne götürdü. yaş gelmiş gibi yaparak yalandan sildi. sen dur efe seni gerçekten ağlatıcam. bak gör.

 

"birde ne yapacağımızı daha dün -dün kelimesini çok sert söylemiştim.- tanıdığımız sizmi söyleyeceksiniz efe bey?". dedim ve sertçe omuzlarından ittim. ama bunuda hak etmiştin efe. öyle değil mi ya? tramvalarıma rağmen ona dokunup onu itmeyi göze aldığıma göre siz düşünün artık, ne kadar nefret ettiğimi...

 

"tamam giyme. sen bilirsin. ama giyene kadar seni rahat bırakmam."

"ha giyersem defolucakmısın hayatımdan?". yüzünde dehşet gülümsemesi tekrar gelirken hiç düşünmeden cevapladı.

"tabikide!"

"tabikide?". bu cevabı beklemiyormuş gibi çıkmıştı sesim. yalan yok. sahidende beni hemen rahat bırakmasını beklemiyordum. ama eğer beni hemen rahat bırakıcaksa giymeyi tercih ederdim.

dediğini yaptım. usulca hırkayı giymeye başladım. hırkanın içine kollarımı koyup fermuarımı göğsüme kadar çektim.

 

"oldumu ? artık beni rahat bırakacak mısın?"

"hayır son bir şey kaldı. dur kımıldama".

elini uzatıp fermuarı dahada yukarı çekti. daha sonrada saçlarımı hırkanın üzerine çıkardı. istemsizce titremeden edemedim. anlık yaptığı bu hareketini hiç beklemiyordum. bana o psikopatı geri hatırlatmıştı. oda beni kendi elleriyle giydirirdi. izin vermezdi bana. kendim giyinemezdim. yoksa beni yalnız bırakmazdı. her sabah kıyafetlerimi seçerdi. rutin haline getirdiği öpücüklerini başıma kondururdu. saçlarımı okşayıp beni giydirmeye koyulurdu. ne zaman bağırsam onu itsem benim boğazımı sıkardı. o, o kadar kuvvetliydiki sıktığı ilk anda nefesimin kesildiğini hissederdim. beni ne zaman boğsa ,bana hep şey derdi,

"MELEK BENİM. VE BENİMSE SADECE BEN ONA DOKUNABİLİRİM. SADECE BEN ONU GİYDİREBİLİRM. SADECE BEN ONA YEMEK YEDİREBİLİRİM. SADECE BEN ONU ÖPEBİLİRİM. DUYDUN MU MELEK! BUNU AKLINA SOK! SADECE BANA İZİN VAR!.." kafamı sallayana kadar bu sözleri tekrarlardı binlerce kez. en sonundada istediğini alırdı, zayıflığımı...

 

"asıl şimdi gidebilirim. " dediğinde o gıcık ses teras katında olduğumu unutmuştum. sorgulayan gözlerle efeye baktım. bütün mimiklerimi izliyordu. yüzünde bir sertlik vardı alaycı sesine karşın. ama ne?

"hım?"

"sonra diyorum kızım. sonra sinem yengemin yanında görüşürüz."

" görüşürüz mü?". tabiki demesinin nedeni belli olmuştu şimdi. aklınca benle oyun oynuyordu gıcık. artık haddini bildirsem iyi olurdu. olurdu ama, bir yandan zihnimde uzun bir aradan sonra canlanan anılarım diğer yandan efe gıcığı varken kafamı toparlayamıyordum.

 

her şeye rağmen kafamı iki yana salladım. düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. zaten benim sorunumda buydu anca çalışırdım...

derin bir nefes aldım.bana cevap vermeden tam çıkıyorduki sertçe ona seslendim. biraz durup bir kaç dakika beni süzdü. sanırım onu öldürmek istediğimi artık anlamıştı. oh güzel. belki canı pahasınada olsa beni rahat bırakırdı?

"efe!"

"efendim küçük kız?"

"birincisi bana küçük kız deme bir daha. ikincisi benim yoluma yada önüme sakın tekrar çıkma ve üçüncüsü sen burada ne arıyorsun ALLAH AŞKINA?"

 

sahi ne arıyordu? geçte olsa nihayet doğru soruyu sormuştum. bu iki gündür gereğinden fazla biriyle samimi olmuştum zaten. efenin burada olmasına hiç anlam veremiyordum. belki bişeyler çeviriyordur. ONA GÜVENEMEZDİM YA...

 

"vay. çok katısın ben hakkında..." . elini kalp krizi geçirecekmiş gibi kalbine koydu.

"sanırım kalbim kırıldı. hahaha" dedi alaycı tavrı tekrar gelirken.

"efe!"

"tamam tamam. kır beni üzülmem."

"efe" dedim dişlerimin arasından tıslayarak. VAALAHİ biraz daha kalsak efeyi çatıdan aşağıya atacaktım. yoksa başka kurtuluşum yoktu bundan!

" birincisi sana görüştüğümüz süre zarfında küçük kız diyicem. görüceksin..."dedi inatla. gözleri bana meydan okur gibiydi. bu sefer mavi gözlerine gözlerimi dikmiştim. asıl meydan okuyan ben olmalıydım bu gıcık değil.

"yaaa?"

"yaaa...ikincisi adil abimle sinem yengem-"

 

"yenge deme artık ablama!". dedim sinirle. ondan önce davranıp çatının kapısını açtım. yeter artık. gereğinden fazla yenge diyordu sineme...hatta gereğinden fazla çekmiştim efeyi.. bu meydan okumayı ben kazanacaktım . efe değil. ve kazandığımı onu hiç takmayarak ispatlayacaktım. asıl o görücekti...

"derim ve diycem küçük kız. ayrıca benim cevaplarım bitmedi. nereye böyle?". Kaçıyordum Allah'ın izniyle!

"tüm gün senimi bekliycem burada? beni bekleyen hastalarım var... hızlı konuşacaksan konuş gıcık herif."

 

bir elini uzatıp kapıyı tuttu. saçları yüzüne tane tane düşmüştü. saçından tutup çekmek istiyordum. ama ona bir daha temas etmeyi göze almakta istemiyordum. bugün yeterince anıyla savaşmıştım. fazlasına ne hacet?

"sanki benim vaktim var!"

"hiç yokmuş gibi durmuyor."

"ha öyle diyorsun?"

"evet." Dedim inatla. Binlerce kez evet efe!

"doğru. pardon senin vaktin hiç yoktur öyleyse. nede olsa sonra görüşürüz dedim ya, aslı hanım topuklamanın yollarını düşünücek. zamanı kısıtlıdır."

Boynumda dolaşan sinirimi tutmaya çalıştım. Kahretsin kesse ya sesini?

"efe..."

"neyse boşver. gidin vaktinizi kullanın küçük hanım. cevap falana ihtiyacınız yok. ayrıca tekrar intihar etmeye kalkmayın. çünkü bu sefer sizi kurtaramam. vaktim o kadar çokki başka şeylere ayırmak istiyorum." dedi.

 

daha ne diyeceğimi beklemeden çıktı gitti. sinemle olan kavgamız yetmezmiş gibi birde efe çıkmıştı başıma. of gerçektende bu dünyada sınanıyordum ben. yoksa bu yaşadıklarımda neydi?.. hele şu efe, ne kadarda gıcıktı. tam bir sınav vALLAH. gidip yakasına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. birde meraklandırmıştı beni üstelik. evet merak!!! acaba polis olan efe bey merkezde olmak yerine neden hastanedeydi? neden çatıya çıkmış ve beni kurtarma ayaklarına yatmıştı? ne çeviriyorduki bay gıcık?..

Kızım aslı sanane! .. of ya.banane! derin bir nefes verip hızla merdivenlere indim. efeyi hiç umursamamalıyım. şuan tek düşündüğüm sinem ve hastalarım olmalıydı. başka bir şey değil.başka birilerini düşünmeyecektim ve o düşüncelerdede olmayacaktım...

 

hem de asla. bu hayatta acı çekmek istemiyorsam sınırımı kendime belli etmeliydim, ortada bir sınır yokken. hem onlara hemde bana...

 

 

 

BİR YILA YAKINDIR UĞRAŞIYORUM BU KİTAPLA. EĞER
VARSA YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

 

 

Loading...
0%