Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@yazarist

İKİ GÜN SONRA.

 

"NE VAR EFE?"

"NE VAR DEĞİL EFENDİM OLUCAK. "

"EFENDİM EFE?"

" HA ŞÖYLE..."

 

 

Elimdeki yemek tabağını yavaşça komidinin üstüne koydum. yüzüme bir tutam saçım düştü. kulağımın arkasına sıkıştırdım. Nefret ederdim saçımın gözümün önüne düşmesinden.

 

yatakta uzanmış bana bakan emire baktım. onun da gözleri sinem gibi elaydı. karşımdakine şaşkın şaşkın bakmadan edemedim. sineme ne kadarda benziyordu? sanki sinemin erkek haliydi. göz kapağı kapalıyken o kadar benzemiyorlardı ama açıkken çok benziyorlardı. en çokta ela gözleriyle...

 

hafif gülümsedim. ona baktığımda ela gözlerini gözüme dikmişti. sanırım beni inceliyordu. ya ben tanıştığım insanların beni süzmelerini bir türlü anlayamıyordum. ne vardıki? bende kanlı canlı bir mahlukum! ne farkım vardı sizden? yoksa yaşadıklarım mı?..

 

"yemeyecek misin yemeğini emir?" dedim ortamdaki sessizliğe daha fazla dayanamayarak. garipti. hiç tanımadığım bir erkekle birbirimize bakmak.bu tarz şeylerden oldum olası sıkılırdım. elimde değil...

 

"ne kadardır komadayım?"dedi .

elini uzatıp üstündeki beyaz örtüyü yere attı. kalkmaya niyetlenmişti besbelli. buna izin vermeyeceğimden hemen kollarından tutup uzandırdım geri.

tekrar bana bakmaya başladı. onu tutan kollarım titriyordu. o da bunu fark etmişti.kahretsin... yanaklarım kızarmaya başlıyordu. bir aynaya bakmama gerek yoktu. hissedebiliyorum şuan.derin bir nefes aldım.titreme aslı. sadece bir hasta. o kadar.

 

"ben olsam komadayım demem. " Dedim utana sıkıla.

"bir daha kalkmaya yeltenme bile. çok fena kaza geçirdin. kollarında ve ayaklarında yaralar var . ve sağ ayağında kırık oluşmuş."

 

"bana bir şey olmaz.". şaşkın şaşkın yüzüne baktım. ne tepki verceğimi bilemiyordum. Gerçekten tuhaf bir andaydım!..

 

"tamaaaam... yemeğini ye. bak sinem yemediğini duyarsa seni öldürür . üstünede beni paketler .".

 

sinemin adını andığım andan itibaren gözlerini büyütmüştü. galiba sinoşu merak etmişti. gerçi uyandığından beri ablasını görmemişti. biraz hak veriyorum ona. ama adam akıllı düşününce ablamada hak veriyordum. sonuçta tek başına bırakılmıştı. sırf babası kız istemediği için... bu garipti. belki çok cinsiyetçi davrandığımı söyleyeceksiniz ama beni yadırgamayın. kızlar erkeklerden daha iyilerdi. en azından bana öyle geliyordu. dedim ya size beni yadırgamayın. herkes yaşadıklarından bir kaç sonuç çıkarır. benim sonuçlarımda ortada...

 

"o nerde doktor hanım?". Öyle bir doktor hanım demiştiki sanki bu denli yakınlık neden kuruyorsunuz benle ? Der gibiydi. O böyle diyince hala tanışmadığımızı fark ettim.

"buralardadır. birazdan gelir.". dedim. hala küstük birbirimize. ondan nerede olduğunu bilmiyordum. hem ben odaya geldiğimde çoktan çıkmıştı.

Kahretsin acaba nerelerdeydi? İşte şimdi meraklandım doğrusu...

 

"Ben hastanedemiyim?"dediğinde emir, daldığım alemden irkildim. affalamış bir şekilde emire baktım. dediğini yeni yeni anlıyordum. tekrar zoraki bir halde gülümsemeden edemedim. haklıydı. bulunduğu oda daha çok bir otel odasına benziyordu. birde sanırım narkozun etkisindeydi şuan. hala tam algılayamıyor gibi bakıyor ela gözleri.

 

"hastanedeyiz... biliyor musun? ablan bu odayı özellikle sana ayırttı. abla yüreği işte. hala seviyor seni." dedim.

 

bence böyle demem durumlarını bir nebze de olsa kurtarırdı. aralarını tekrar yapabilirdim belki. neden olmasın? sinem hep yanımda durmamış mıydı? beni kurtarmamış mıydı pes etmişken? bana yardım etmemiş miydi yeni hayatım için..? bende aynısını yapabilirdim pekala. bende sineme yeni başlangıçlar verbilirdim. yada yeni umutlar verbilirdim. o benim için aynısını yaparken ben neden yapamayayım?..

güzel. artık yeni bir başarı hedefim var. oda birbirini çok seven iki kardeşi barıştırmak! bu hedefimi gerçekleştirmeden durmam. hem de asla. çünkü ben aslıyım. aklıma koyduğumu her zaman yaptım. yine yaparım.

 

"sen kimsin?".

sesin sahibine döndüm.iddiasına varımki birbirimizle çok içli dışlı olacaktık. daha şimdiden bunu hissedebiliyordum. bana samimi gelen bir havası vardı. daha yeni yanında olabilirdim ama yıllarca birbirimizi tanıyor gibi hissediyordum. ablasına çok benzemesindendir belki. zira bakışları aynı sinemdi . belki ondan kendimi o kadarda kötü hissetmiyordum. belki ondan bu sefer bir erkeğin yanında 15 dakikadan uzun kalabildim...

 

"ben ASLI, ASLI SAYGINHAN . Sinoşun en yakın arkadaşıyım." vede kardeşiyim dedim içimden. emire böyle söylemek istememiştim dışımdan. zira sinemle araları yok gibiydi. canı yanmasın. her ne kadarda erkek olsada bu tarz bir şeyi şuanlık haketmiyordu.

 

"tanıştığımıza memnun oldum aslı." dedi ve bana gülümsedi.daha doğrusu gülümsemeye çalışmıştı.

 

Çattığı kaşlarından başının ağrıdığını görebiliyordum.Acaba tekrar mı ağrı kesici versem?.. kararsız kaldım şuan. Belki bana diyecekti bu ne samimiyet doktor hanım? .. o zaman haklı olacaktı ve bende haksız...

derin bir nefes aldım. benim için zordu ama bende gülümsedim.. kahretsin. SADECE BEN MELEK. tekrar derin nefes aldım.

 

"bende memnun oldum emir...şey bu çok tuhaf oldu. neyse . boşver . kendine geldinmi? şimdi nasıl hissediyorsun?".

kibarca -artık kibar olmaya çalıştım diyelim- gülümseyip ayağa kalktım. yanakları pembeleşmişti. ateşi varmı diye kontrol etsem iyi mi olurdu ya? İyi olurdu, iyi olurdu. yanında ben varken bu hastanın kötü olma ihtimali yoktuki. olamazdıda...

 

 

elimi tam anlına götürüyordumki, hızlı bir refleksle elimi tuttu.

 

"ne yapıyorsun?". dedi. şaşkın şaşkın cevap verdim .

ne kadarda hızlı hareket ediyordu. hem de yaralı olmasına rağmen? hareketinde tek bir inleme sesi duymamam peki? yaralarını bizzat görmesem numara yapıyor sanırdım şuan. bu çok ilginç?

 

"ateşini kontrol ediyorum." elimi hafifçe bıraktı. ve doğruldu. Elimi tuttuğuna pişman gibiydi gözleri.

Tekrar doğrulurken , burnuma kadar geldiğinde durdu. derin nefes dedim tekrar kendi kendime. efede olduğu gibi emirdede sakin kalacaktım. ben yapabilirdim. yapacaktım. yaşamak için başka şansım yok. hayatıma devam etmek zorundayım. o psikopata rağmen..

 

"ben iyiyim. bişeyim yok. ve kontrol etmek istiyorsanız edin doktor hanım. ama ateşimi değil".

" Hı?" Derken şaşkın şaşkın,titreyen elimi hafifiçe anlına koydum. ateşi normaldi. bu iyi dedim kendi kendime.

 

kafam söylediklerine takılırken ateşini kontrol etmekten kendimi geri tutmamıştım. zira dayanamamıştım. mesleğime bağlıydım. tramvalarım bana engel olmamalılardı...

 

"neyi kontrol edeyim ?" titrek bir nefes verdim. Sanırım oda vermişti.

"ablamı et. yani lütfen... o iyi mi?".

ne yalan söyleyeyim kontrol et ama ateşimi değil derken birkaç dakika önce, onu yanlış anladım. sandımki- aman neyse ya.çok şükür yanlış anlamışım sadece. oh rahatladım. onu yanlış anlamana gerek yok aslı. dedim kendi kendime.

 

ne zaman bir erkekle tanışsam iki yüzü varmı diye mesafeli yaklaşıyordum tıpkı şuan olduğu gibi. bu davranışlarımın sebebi abime olan güvenimin yıkılmasındandı. sırf onun yüzünden hiç arkadaşlık kurmamaya çalışıyordum . özellikle erkeklerle. çünkü belli olmuyorlardı niyetleri. ya da ne kadar pis oldukları. bazı erkeklerin -bakın bazı erkekler dedim tüm erkekler öyle değildi sinoşuma göre. mesela adil abi gibi.- niyetleri ilk başta belli olmuyordu. zamanla kendilerini açık ediyorlardı. hem de nasıl açık etmek...

 

kendimi toparladım hemen. ağzımı açtım. rahatça cevap verecektimki odanın kapısı aniden açıldı. ikimizde donakaldık.

İkimizde şaşkın şaşkın ne oluyor? cevaplarını arıyorduk zihnimizde. zira yalnızca birbirimize bakıyorduk da. hem de öyle sudan çıkmış balık gibi bakıyorduk... Avanak avanak.

 

"hahahaaa." denen o iğrenç kahkahayı duyuncaya kadarda öyle durduk. taki efe gıcığının varlığı rahatımı bozuncaya kadar yani. onun varlığını kendi kendime takmayacağıma söz vermiştim. bu sefer başaracaktım.sakin kalmaya çalışarak emire baktım. anlaşılan oda gıcık almıştı. zira kaşını çatmıştı. gülümsemeden edemedim. gerçektende emirle iyi anlaşacaktık. bu çok belliydi. yani en azından benim açımdan. zor olsada deneyecektim. sinemin hatrına.. kabullenmiştim işte emiri. Etmek zorundaydım. Artık hayatımızda olacağına benziyordu...

 

"bende diyorum bu at sesi nerden geliyor?". dedim ve yerime oturdum hızla. efeye gözlerimi dikmeyide ihmal etmemiştim tabi.

biliyor musunuz? sevgili okuyucularım benim insan analizlerim çok iyidir. bir kişiye baktığımda aklında ne çeviriyor anlayabiliyırdum. tıpkı at sesli efe gibi. yani onu az çok tanıdıysam gözlerinde şey mi görüyordum... sinir?

 

"at mı?". derken gülüşü solmuştu efenin. yüzünü ciddi bir ifade kaplamaya başladı. onca laf öyledim hiç böyle tepki vermemişti. şimdi ne oluyordu ya? hayvan olduğunu mu anladı galiba? Sanırım anladı. Bu sefer ben içimden güldüm bu haline.

"evet." Dedim sesimde çok ciddi bir ton tutarak.

"bak tekrar soruyorum AT MI?"

"EVET! " gözlerimi devirdim. emire baktım. oda merakla efeyi izliyordu. ne geleceğini sorguluyordu bes belli. ama sorgulamasına gerek yoktuki. efe ALLAH BİLİR şimdi ne saçmalayacaktı?

"emin misin?" dediğinde sesinde yine alaycılığı yakalamıştım.oynuyordu işte. of efe...bıkkın bir nefes verdim.kaşlarımı yukarı kaldırdım. suçlar gibi ona baktım.

"tek seferde anlayamıyorsun galiba?"

"yok ben anladımda. tekrar duymaya ihtiyacım vardı...ilginç. bunu bilmiyordum." bir eliyle çenesini sıvazlarken pis pis sırıtmaya başlamıştı.

"neyi bilmiyordun?" dediğimde çoktan afallamıştım bile. gene ne saçmalıyordu?

"sen ne saçm-"

"demek beni at gibi yakışıklıda görüyorsun?".

"ney?". gözlerimi büyüttüm. acaba bu gıcığı küçükken beşikten mi düşürdüler? lafı neresinden anlıyorki? çok merak ettim doğrusu. belkide karşımda aptal türünün ilk ve son örneği vardı? kim bilir?

"beni düşünüp kafayı yemen yetmezmiş gibi birde at gibi yakışıklı görüyorsun. bana bayıldığını biliyordum."

"hayır senden baydım.ben anlamıyorumki! hakaretde etsem , gitmiyorsun yanımdan.üsttelik başka imalara çekiyorsun kavgayı. artık bezdim senden. defolup gider misin bizahmet?"...

 

alınmış gibi yapıp bir çocuk emsali dudağını büzdü. ilk defa kendine yakışan bir harekette bulunmuştu. VALLAHİ onu tebrik ediyorum. buradan da emniyet mensuplarına sesleniyorum : bakın o çocuk , ne işi var polislikte? lütfen atın. biri suçluların psikolojisinide düşünmek zorunda ama. onlara efeyle işkence etmeyin!

  

"abi hadi aslıları yalnız bırakalım. gel gidelim." dediğinde daha yeni yanındakileri fark edebilmiştim.

 

gözlerimi ilk olarak sineme diktim. kanlı beyaz tişörtü hala üstündeydi. kısa kestirdiği siyah küt saçları dağılmıştı. ilk bakışta bunlar göze çarpıyordu. ama bir kaç defa daha bakınca boynunda ve yanağında kırmızı lekeler seçiliyordu. ah kıyamam ona. ne kadarda ağlamıştı. gözleri resmen mosmor gözüküyordu...

İçim burkulurken , gözlerine odaklandım . gözleri kardeşine bakıyordu. sanırım yalnızca onu takıyordu bu odada. ağlamamak için kendini zor tuttuğuda çok belliydi...

 

yüzümü ondan zar zor alıp , yanında duran adil abiye baktım. biraz beyazlaşmış saçları dağılmıştı. giydiği siyah tişörtte kasları belli ediyordu. belli ediyordu ama maalesef yaşını genç göstermekten çok uzaktılar.

mavi gözlerine baktım. sinem gibi koyu olmasada onunda göz altı torbaları şişmişti. bir an göz göze geldik. ama sonra yüzünü ablama döndü. sanırım ona bir şey olmasından korkuyordu. zira kaşlarını çatmış ablama bakıyorduda. sinem için çok telaşlanıyordu. bu o kadar belliydiki...

 

en son olarak bay gıcığa baktım. adil abiden daha siyah olan saçları yüzüne hala tutam tutam dağılmıştı. aynı k pop takiler gibi görünüyordu. yanı o biçim dağılmıştı. hem sonra mavi gözleride öyle parlıyordu bana. mavi göz demişken kahretsin. bana alaycı alaycı bakıyordu . GENE... ellerini ceplerine sokmayıda ihmal etmemişti. sanki eğleniyordu benimle. içimdeki küfürleri bir duysa arkasına bakmadan kaçar ya. neyse. biz konumuza dönelim.

 

"demek uyandın?" dedi sinem ve emire gözlerini dikti.

"abla iyi misin?"

"bana abla deme emir. senin ablan uzun zaman önce öldü."

 

sinem böyle diyince hemen ona sert sert baktım.ÖLÜM BİZİ AYIRANA KADAR MELEĞİM. ÖLÜMÜNE. o pis ses kulağımda çınlamaya başlamıştı bile. sineme kızmadan edemedim. hem bana o pisliğin sözlerini hatırlattığı için hem de ölümü kendine yakıştırabildiği için. sakin ol aslı. sakin. derin nefesler al. burnundan göğsüne derin nefesler al. ve ağızdan bırak.

 

"sakın öyle deme . " dedi emir. bu sefer o titrek bir nefes verdi.

 

"of yani, yani lütfen.". ortalık bir anda sessizleşti. kimse konuşmak istemiyor gibiydi. ne olduğunu anlayamıyordum ama hiç iyi şeyler olmadığını görebiliyordum. durum bayağı ciddiydi. bu çok açıktı...

 

"sinem sakinleş." dedim ve bana bakmasını sağladım. bence sakinleşmesi gerekiyordu. kendi sorunlarını sinirleriyle halledemezdi.

 

bırakın ablamı kimse kendi sorunlarını sinirle halledemezdi bence. çünkü sinir sinirdi. ne getireceği belli miydi?..

tıpkı o psikopatta olduğu gibi. sinir yüzünden o psikopat her şeyimi kaybetmeme sebep olmamış mıydı? hemde bir kaç saniyede. evet bir kaç saniyede ölmüştüm. ailemle birlikte benim ruhumuda vurmuştu o psikopat..

 

derin nefesler aldım. kafamı sallayıp düşüncelerimden kurtuldum. şuan ben değil sinoşum önemliydi. korkarak sineme baktım. dediğimi duymamış gibi yapmıştı. elini hızlıca kaldırıp adile uzatmıştı.

 

"bana silahı ver. onda ne aradığını bana açıklaması gerek!. hadi adil!"

 

silah mı? ne silahı?. irkildim. yada gene anılarımla mücadele ediyorum mu desem?.. evet anılarım. daha fazla kaçamadım. yine ondan kurtulamamıştım. düşüncelerimdede kaybetmiştim. düşüncelerimdede mertin babama silahı doğrultuşu gelmişti gözümün önüne. eğer annem araya girmeseydi babamı öldürmeye niyetlenmişti. sahi bişey değişmesede babama silah doğrultmuştu.

öldürme arzusunu görebilmiştim o zamanlar. silahı gözünü hiç kırpmadan ateşlemişti. ateşlemişti ama babamı vuramamıştı. ne fark ederdiki babamın vurulmamasında? yine bir ölüm olmuştu. sadece kişiler değişmişti. sadece babam yerine annem ölmüştü. sadece babam yerine annemi vurmuştu...o kadar...

 

"sinem dur canım. aslı haklı . adam akıllı konuşalım. bu halde değil."

"adil silahı ver dedim." .

 

hepimiz sineme bakıyorduk şimdi.sonda bağırmıştı. çok öfkeliydi. hem de çok! çaresizce adil abim belinden poşete sarılmış silahı çıkardı. havaya kaldırdı. sert bir şekilde emire bakmaya başladı.sinoşa silahı vermeyişi dikkatimden kaçmamıştı. aferin adil abi.birazda olsa onu düşündüğünü bana ispatladın... Waaayy.

"bunu nasıl açıklayacaksın delikanlı?".

hepimiz bu sefer emire dönerken o kafasını eğdi. ortada harbi kötü şeyler vardı.. bir titreme dalgası daha beni sararken sanki onda bir mana varmış gibi emire baktım. sahi ne çeviriyordu? neden koskocaman istanbulda sadece bizim önümüze -yaralı haliyle üsttelik.- çıkmıştı? onca insan varken bizimle karşılaşması bir tesadüf müydü? yoksa emir bir şeyler mi çeviriyordu? ha ortada birde silahı vardı. iyide silaha ne gerek?..

 

"üstüne kayıtlı değil. bu kimin silahı ? nereden buldun? bak ruhsatın yok seni tutuklayabilirim. "

" Bana bak lan ! Konuş ,delikanlı konuş.".

üstüne kayıtlı değil mi? emire kaşlarımı çatarak bakmaya başladım. iyide neden böyle , üstüne kayıtlı olmayan bir şeyi taşıma gereği duyuyorduki? emirin değilse bu silah kimindi ALLAH AŞKINA? Hadi canım! yoksa, yoksa emir illegal işlerde mi çalışıyordu?..

 

"şey.." dedi. hafif ikilesede konuşmuştu nihayet emir. anlında oluşmaya başlayan terleri görebiliyordum. çok stresli gözüküyordu. beni alakadar etmezdi bir erkek, ama sinemin kardeşi varsa ve eğer bu hasta yatağında uzanıyorsa, ablam onun yüzünden defalarca ağlamışsa hatta, konuya dahil olabilirdim. sonuçta ablamı ağlatan bir erkekti. kardeşide olsa bir erkek.. buna izi veremem. o bana destek olmuşken. -belirtmeliyimki yüzden fazla destek olmuştu bana- bende ona olabilirim...

karşımdakine yani suçlu olduğunu düşündüğüm emire baktım.

"ne çeviriyorsun sen ALLAH AŞKINA ?" Dedim. sesimde gizli bir sitem vardı. oda sinemimi üzdüğündendi. bir erkeğin bir kadını üzmesindendi sadece...

"o beni rehin tutan siyah timden birinin silahıydı. " Rehin mi! Kahretsin be...

"rehin mi?" dedi sinem ağlamaklı sesiyle. elini götürüp ağzını kapadı .gözlerine inanamıyor gibiydi. pardon kulaklarına inanamıyor gibiydi. duyduklarının gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. kardeşinin pis adamlara bulaşmasını kabullenemiyordu. bu çok açıktı.

 

"baştan anlat delikanlı." adil abinin sert sesi odada yankılandı.

 

bunu bilerek yaptığını hemen anladım. klasik polis taktikleri işte... bu tavırlar beni şaşırtmamıştı ama şu siyah tim mi ne şaşırmama yetmişti.hatta yetmekle kalmayıp artmıştı . sahi, siyah timmi? buda ne demek oluyorduki? hiçbir şey anlamadım ya?

 

yine cevap arar gibi emire bakınca göz göze geldik. gözlerinde derin bir anlam saklıydı. sanki, gel aslı beni anla. sana bir şey sakladım, bak der gibiydi...

 

korkuyordum.öylece ona bakakalmıştım. bir erkeğe...kendimi zorlayıp ne sakladığını , o gözündeki anlamın ne olduğunu bilmek istiyordum. hem de çok! çok ama onun konuşmaya pek niyeti yoktu. yani ben ve efeye bakarken çekinir gibiydi. sanki odadan çıkmamızı bekliyordu. şimdi anladım.besbelli bizden çekiniyordu adam. bizim yanımızda anlatmayacaktı.hiçbir şey öğrenmemizi istemiyordu...

 

"eğer." dedim merakımı bastırmaya çalışarak. ne kadar zorda olsa bunu yapmak zorundayım. özür dilerim merakım.

 

"bu özel bir konuysa çıkabiliriz. sonuçta bizi-" durdum ve efeye kaşımı çattım. inşALLAH demek istediğimi anlamıştır. yani onunda benimle çıkması gerek bence.

 

"eğer bir sorun olacaksa aslı çıksın.sonuç olarak bende bir polisim abi. bu özel bir dosya konusudur. biliyorsunki siyah timinde dahil olduğu melek dosyası bizim ekibe verilmişti. " dedi bana göz kırparak. sinirden kulağıma kadar kızarmaya başlamıştım.

 

melek ismini duymak bir başkaydı. düşünmek bambaşka...

kahretsin ben yanlış mı duymuştum? evet kesinlikle yanlış duymuştum. sadece benzerlikti. evet sadece benzerlik. yok benle ilgili değildiki . ben ne alakaydım ALLAH AŞKINA ?.. mertin bana seslendiği o isimle bu dosyanın hiç bir ilgisi olamazdıki. efeye olan sinirimden olsa gerek.evet, evet bundandı biraz saçmalamam... bu adille ekibinin hayatımıza girmeside , aynı zamanda emirinde birden ortaya çıkmasıda, mertin bana hep seslendiği, emirin rehin tutulduğu şeyin, hatta efenin aldığı dosyanın benzeme ihtimalide yoktu canım. bunlar hep tesadüftü! İNŞALLAH tesadüftü...

 

"kes efe." dedim sertçe. bu iğrenç şeyleri dinlemek falan istemiyordum artık. bende meraktan eser kalmamıştı.

merak uğruna gerçek olma ihtimali olan o kabusumu öğrenmeyecektim. öğrenmeyede pek niyetim yoktu.mert psikopatını öğrenme gibii bir amacım yoktu. derin bir nefes aldım. titreyen bacaklarımı zorlayarak ayağa kalktım. melek isminden nefret ettiğimi bir kez daha anlamıştım. o iğrenç lakabı duyunca kalbim yerinden çıkıcaktı az kalsın.

hala güçsüzdüm. hala zayıf hissediyordum. akmak için gözlerimi yakan yaşları tutmaya çalıştım. hayır aslı. geçti. o siyah timmiş o melekmiş seninle bir ilgisi yok...MELEĞİMSİN. VE HEP ÖYLE KALACAKSIN SEN! .. KAPA ÇENENİ LAN! KES SESİNİ!..

 

"sinem ben dışardayım." kapıya yöneldim. kapı kolunu tuttum. tam çeviriyordumki bu sefer emirin sesi odada yankılandı. kimse bana bir şey diyemeden hemen olayı anlatmaya başlamıştı. kaçacak fırsatım olmamıştı maalesef... kulağımda mertin sesiyle kalakalmıştım. bana benimsin diyordu.MELEĞİMSİN...

 

"babam o ekibe katılmıştı. siyah time..." . Yavaşça kapı kolunu bıraktım. anlımı kapıya yaslamayı çok istiyordum. ama yaslayamazdım. efe gıcığı ve diğerlerinin beni zayıf görmelerini istemiyordum. derin nefesler almaya çalıştım. gizlice gözümü sildim. hem gizliydim hem hızlı. başka çarem yoktu zira...

 

"babam mı?"dediğinde şaşkınlığı dahada artmıştı sinemin. hala yediremiyordu kardeşine.

ona döndüm. yüzleri emire doğruydu hepsinin. kendimi bir kaçç adımla geride bıraktım. yüz ifadem çoktan o iğrenç günleri hatırlayıp değişmişti. en iyisi kimsenin beni görememesi için geri durmaktı. evet,, evet geride kalmak. hem korktuğum şeyler olursa kimse beni görmeden kaçabilicektim. zaten hep kaçmamış mıydım?

 

"evet babam.sırf para uğruna bu iğrenç ekibe katılmıştı. ne yaptıysam durduramadım. sadece oda değil alide katılmıştı. ilk başta babam bize emanet diyordu. ondan katıldım emir diyordu. ama sonra babam öldürülünce alide kendini kaybetti. " Sustu. Ikındı sıkındı..

"onun ölümünden suçlu olan 12 tane siyah tim adamını öldürdü. o zamandan bu zamana ortalıklarda yok. kayboldu. bir türlü ondan bir iz bulamadım. üsttelik annemide almıştı yanına. belki dedim kaçıyordur. kaçıyorlardır abla...annemi ve kendisini kurtarmak için. ama öyle olmadı.". susmuştu yine uzun bir süre.

sineme gözlerini dikmişti. Böyle olunca bu sefer emirin ağlayacağını sandım. bu haline üzülmeden edemedim. bugün bazı şeyleri anlamamı sağlamıştı yıkık haliyle... Anladığım ne diye sorarsanız, oda öyle böyle herkesin kendi derdi vardı. sadece yaşaması farklıydı bizler için.

"sen ne dediğinin farkında mısın emir? kendinde misin? yoksa hala narkozun etkisinde misin? uyduruyor musun bunları?"

"hayır abla uydurmuyorum. ben gayette kendimdeyim."

"ne oldu ali ile anneme? söylesene, anlatsana! nerdeler şimdi?".

sinemin gözü o kadar dönmüştüki onu ilk defa böyle görüyordum. kardeşi olmasa öldürecekti emiri. bundan kesinlikle emindim. sadece benmi? hepimiz emindik. bütün herkes emindi şuan.

"3 ay önce annemin cesedini ormanlık alanda buldum."

"ne? sen ne saçmalıyorsun?".

 

bende duyduğum gerçekle donakalmıştım. kahretsin. sinem bu kadarını kaldıramazdı. bu kadarı onun için fazlaydı be!..

onu anlıyordum. bir anneyi ve babayı kaybetmenin nasıl olduğunu çok iyi yaşamıştım. sadece sinemle olan tek farkımız, o duymuştu. ben ise şahit olmuştum. bizzat yaşamak kadar kötüydü duymak.

şaka gibi gelebilir. ama değil. birazdan kapıdan çıkıp kendilerini gösterirler sanıyorsun . ama sandığın gibi de değil. ne onlarsız ne onlarla. bir orda bir burda. yaşıyorsun iki diyar arasında. en az ölüler kadar ölüsün. en az nefes alanlar kadar nefese sahipsin.bir tek onlara sahip değilsin. ölenlere sahip değilsin yalnızca...

"abla bu siyah tim her türlü pis işleri yapar. yeterki emir alsınlar."

"bak delikanlı eğer yalan söylüyorsan bitiririm seni. beni duydun mu? "

"yemin ederimki tek bir yalanım yok. annemi öldürdüler, babamıda! neden yalan söyleyeyim size?"

Ona inanmamızı bekler gibi yüzümüze bakıyordu. Gözlerinde dönük bir acı vardı. Kahretsin gerçekti! Dediği bütün saçmalıkları bilmem ama ailesinin ölmesi gerçekti!!!

"peki ali nerde? benim kardeşim hani nerede?"

"annemsiz yaşayamazdı o. eğer dedim. annem ölmüşse, geriye bir tek ali kalmışsa bende onu bulabilirdim. kendi ikiz kardeşimi kurtarabilirdim. başka bir seçeneğimmi kalmıştı? benim ailem bir yılda darma duman olmuştu. geriye aliyle sen kalmıştınız. abla aliyle sen... bende ne olursa olsun bulucaktım onu.canımdanda olsam bulmalıydım onu."

"peki buldun mu emir?" dedim sertçe. İNŞALLAH bulmuştur. yoksa sinem nasıl yıkılırdı? tahmin bile edemiyordumki...

Tek dayanağı kardeşleri kalmış gibi görünüyordu. Sinemde ne olursa olsun tutunurdu dayanaklarına...

 

"hayır. yer yarıldıda içine girmişti sanki . siyah timin içine kadar girmiştim. ama ondan eser yoktu. baktım öyle böyle olmuyor, bende bir yandanda sizi izlemeye karar verdim. o yüzden sizi izliyordum iki aydır. başka ne yapabilirdim? elimde sadece seni korumaktan başka bir şey kalmamıştı abla. "

"koruyabildin mi bari? şu haline bak! maf olmuşsun!. bu muydu çözüm, polise gitseydin..!"dedi sinem bir elini duvara yaslayarak.

hali perişandı. ona bakınca kendi yıkımımı, o iğrenç halimi hatırlamıştım. toparlanmam hiçte kolay olmamıştı.kim bilir o ne zaman toparlanacaktı?. ah sinemim ya. ben ona kıyamazdımki!

 

" bu kaza nasıl oldu peki emir?." . dediğinde o ana kadar varlığını unuttuğum efeye baktım.benim aksime o afallamamıştı. olaylara hakim duruyordu. bunlar ciddilerdi resmen!. ortalıklarda eli silahlı katiller mi vardı?..

"nasıl kimliğimi öğrendiler bilmiyorum ama bir gün baktımki bana silah doğrultuyorlar. Esir alıcaz diyorlar...

biraz esir kaldıktan sonra, onlardan kurtuldum. kaçmayı başardım. tabi pek kolay olmadı. bunun için bir hafta ormanda saklanmıştım. orman kaçmam için güvenli olunca, ilk işim yanınıza gelmekti. abla sana gelirken gaza fazla yüklenmişim. nasıl oldu demeye , olanları anlamaya vakit bulamadan kaza yapmışım. her şey anında olmuştu....ama yemin ederim takip edilmedim. güvendesiniz abla."

"hala güvendesiniz diyor." dedi adil abi ve bir sineme bir bana baktı. gözlerinde öfkemi vardı? yoksa bana mı öyle geliyordu?

"burada ben varken sinemime ve aslıya kimse dokunamaz delikanlı. sen meraklanma..."

"abim haklı. aslı ve yengem zaten güvendeler. sen kendin için telaşlansan iyi olur.". Hiç tereddüt etmeden konuşan Ege'ye baktım. Ne diyor du ya?

"ne yani hapse mi atacaksınız kardeşimi adil?" . sinem şok geçirmiş gibi adil abiye baktı. böyle bir şeyi falan kaldıramayacaktı. o kesindi. kardeşine kelepçe takıldığını gördüğü an ölecekmiş gibi duruyordu. kahretsin.

"hayır bir tanem. biz sadece şey.."

"siz ne adil?"

"kurallara uymak zorundayım sinem . ama eğer bizimle iş birliği yaparsa başka. " Bir umut emirin gözüne baktı. Bır yandanda saçlarını karıştırmıştı.

"bana bak delikanlı! hiç adam öldürdün mü?". hepimiz duyacağımız cevaba odaklanmıştık.

emir gözüme bakıp bir süre sustu. kahretsin. öldürmüştü. oda mert gibi katil çıkmıştı. şuan şoktaydım. ben şuan ikinci kez bir katille aynı odadaydım. kalp atışlarım hızlanmaya başladı birden...

aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordum. bu beni bunaltmaya yeterde artardıda. birde emirle iyi geçinebilirim havalarına girmiştim. dakika bir gol birdi. yine bir erkek beni yanıltmıştı. bu odadan şimdi kaçasım geliyordu. arkama bakmadan defolmak çok güzel olurdu.

lakin ablamın durumunu anlamayacak kadar anlayışsız değildim. ya da bencil. sırf onun için kalıyordum burada...

"siyah tim adamlarını öldürdüm. ama mecburiyetimden. ya ben onları öldürecektim ya da onlar beni. başka çarem yoktu. zaten bana görev verdikleri adamları öldürmedim. hepsini güvenli bir yere sakladım.". Bana açıklama yapar gibi konuşmuştu emir. Sanırım benim ona olan bakışlarımı anlamıştı. Ondan utana utana gözlerini kaçırıyordu...

"iyi. bu çok iyi. yerlerini göster şahitlik etsinler. sende kurtul, bizde, onlarda."

"maalesef şahitlik edemezler. çünkü hepsini öldürdüler... ayrıca hapse düşmekten falan korkan yok. girer cezamı çeker çıkardım. çıkardım ama."

"ama içerde adamları var. anlaşılmıştır delikanlı. sen burada bir müddet saklan. biz herşeyi hallederiz... hallederizde şartlarımız var."

"içerdeki adamlarındanda korkan yok. ben ablam için- " durdu bana yan gözle baktı.

"telaşlanıyorum. ne de olsa ailemi biliyorlar. ve ayrıca demek istediğinizi gayet iyi anlıyorum başkomiserim. yardımımı istiyorsunuz hala. size hangi adamlardan ne miktarda mal alıyorlar, saklanma yerleri nereler, kimler siyah tim ekibinden, kimleri öldürüp nereye gömmüşler söylerdim. eminim bu bilgiler işinize çok yarardı. Fakat" oflar gibi nefes verdi.

sineme baktı bu kez. gözünde korku görüyordum. kahretsin. sinemin hayatımı tehlikede? ama neden bütün sevdiklerim elimden alınıyor? ya neden?. korkaraktan emire baktım. sanki mafyalar değilde o ablasına bir zarar verecekmiş gibi hissediyordum. hemde elimde olmadan.

sanırım mert yüzündendi bu tuhaf düşüncelerim. bana yaşattıklarıydı. zira her seferinde bana vurmaktan çekinmemişti. her seferinde en yakınım bana vuruyordu. o ne zaman vurmaya kalksa kendimi ölü sayıyordum. zira o derece ağırdı eli...

 

"ama?" dedi adil abi. sesinde artık telaş vardı. yan gözle ablama baktığını gördüm. kahretsin . haklıymışım..

 

"ama bunlar çok profesyoneller. Siyah timlerlele sadece pis işlerini yaptırmak için iletişime geçerler. kendilerinin maşaları çoktur. bazılarını aileleriyle tehtit ediyorlar. işi aldıkları elemanların bütün aile bağını bir saatte çıkarmışlıkları bile vardır... yani anlayacağınız elimde hiç bir şey yokken size hiçbir konuda yardımcı olamam."

 

 

ortama yine sessizlik düşerken adil abi çaresiz bir şekilde başını iki yana salladı...

emirle ne yapacaklarını düşündükleri belliydi.özelliklede adil düßünüyordu. sinemin yıkımını görmeye dayanamıyor gibiydi. yoksa ablam ağlarken canının yandığını görmem ne oluyorduki ?.

 

Bir süre vakit geçtikten sonra anladım.olaya müdahale etmek gerekiyordu. kimseden ses çıkmayınca istemeye istemeye emiri savunmayı düşündüm. planım şuydu. emire karşı tedbirli ol ama sinoşu üzecek bir şeyler yapma. sinoş için.

 

"abi." dedim. bir elimi kaldırıp emiri işaret ettim. beni pür dikkat izliyordu . onu savunmamı beklemediği çok açıktı. tuhaf hissetsemde sözlerime devam ettim.

 

"baksana abi. ne halde? sencede daha yeni kavuşmuşken onları ayıracak mıyız? hem elimizde bir delil yok! bunu sineme yapamayız."

 

"aslı sen ne diyorsun?" dedi efe.

bana ters ters bakmaya başlamıştı çoktan. Ona karşılık verip kaşlarımı çattım.sinirlenmeye başlıyordum. hem de öyle böyle değil. efeyi anlayamıyordum şuan. bana göre , yani diyeyim. beklediğimden fazla bir ses tonuyla tepki vermişti...

 

"ben olanı diyorum efe! bir kerede gıcık olmada doğru olanı yap."

"doğru olan mı? ufaklık senin doğrun bu mu? adaletten adam kaçırmak mı küçük kız?" elleriyle sitemle emiri gösterdi.

"asıl sensin küçük kız. bana bak gıcıklık. ablama bak. emire bak. en önemlisi abine bak. hepimiz aynı karardayız. emir hapse girmiyor. hiç bir suçu yok. bu konu burada kapanmıştır. ben diyeceğimi dedim. bu meseleyi eğer tekrar açmak istiyorsan git, kanıt toplayıp gel. belki adaletin o zaman haklı olduğuna inanır. ama o zamana kadar-"

"o zamana kadar? " kaşını sorgular gibi havaya kaldırdı. sanki daha fazlasına cesaret edip edemeyeceğimi ölçüyordu. ama boşuna ölçüyordu. zira ablam söz konusuysa kimseyi tanımazdım. hele bu gıcıklığı asla. - parantez açıyorum ufaklıkta sinirimi artırmamış değildi. UFAKLIK HA?-

 

"o zamana kadar çeneni kapalı tutacaksın." . diyen ben olmak isterdim ama diyen adil abiydi.

yes . biliyordum. hepimiz aynı fikirdeydik. efe olsada olmasada. emir ablasıyla kalacaktı. oh efe. kapak sesi buradanda duyuldu. canıma değsin ukala...

içimden adil abiye teşekkür etmeden edemedim. ne yalan söyleyeyim onca kötü haberin içinden sonunda birinin efeye ağzının payını vermesi hoşuma gitmişti. en azından bana söylediği laflara karşılık güzeldi.. şu iğrenç havada olmasak çoktan dehşet gülüşümü atmıştım ona ya neyse...

"ama abi-" dedi mırın kırın efe. Ne oldu yediremedinmi sen? ..

"hatta o zamandan sonrada kapalı tutacaksın. ben burada bir suçlu göremiyorum. sen görüyor musun?". .

 

sinirlenen efe derin bir ah çekip emire baktı. bir an eğer abi izin verirse öldürecek onu dedim . o dereceydi durumu. varın siz düşünün nasıl olduğunu.

"göremiyorum. "

"göremiyorsan hadi çıkalım dışarı. sende aslı. biraz yalnız kalmaya , her ne kadarda tek bırakmak istemesemde hasret gidermeye ihtiyaçları var."

"haklısın abi." dedim.

 

ablamı yaslandğı duvardan alıp kanepeye oturttum. ellerini avucuma aldım. uzayan tırnaklarını hissedebiliyordum. yüzüne baktım.ağlamaktan morarmış olan gözlerinden yaşlar akıyordu hala. dayanamadım ve hemen yaşları sildim.

"ya emirde ölseydi? ya sinem bir daha onu göremeseydin? o zaman pişman olmaz mıydın onu sildiğine?"

"aslım..." dedi ağlayarak ve kollarını bana doladı. sıkı sıkı sarılmıştı.

omzumda hüngür hüngür ağlıyordu şuan. nasılda titriyordu ama!.. benim onun omzunda defalarca titrediğim gibiydi. çaresizlik ve kabullenmeyiş hakimdi titreyişlerinde. ama kaderdi bir kere. yaşanması gerekiyordu. yaşandı. ve bitmei gerekiyordu. lakin daha bitmiyordu...bu kaderdi. hepimize aynı duyguları farklı tattırandı...

 

"sinem canım sevgilim." dedi adil abi . sesine yumuşaklık eklemişti. ama sesindeki endişe yine belli oluyordu. hepimiz öyleydik şuan. endişeli bekliyorduk her şeyin geçmesini.

" hadi. toparlan ağlama. bir damla göz yaşına yıkarım tüm dünyayı sinem."dedi tekrar abi. bu sefer hırlayan bir kedi gibi çıkmıştı sesi. ne yapacağını bilemez bir şekilde ablama baktı.

 

her damlayan göz yaşında gözünü sertçe yumdu. daha fazla dayanamayınca odadan çıktı gitti. giderken kapıyı sertçe çarpmıştı. tüm hıncını kapıdan çıkarıyordu kendince...

 

işte ben o gün anladım gerçek aşkın ne demek olduğunu. işte ben o gün sevdiğine kıyamamak ne demekmiş öğrendim. işte ben o gün aşkı anladım... evet aşk. bana ne anladın derseniz eğer, size verebilecek tek yanıtım vardı. onun ağladığını görmemek için çaresizlikle çırpınmaktı aşk...

aşk adil olmuştu. olmuştuda taze çiçeğini ablama vermişti. buyur demişti. ben aşk demişti. ve bu da taze kalbim , senin için kopardım demişti...

 

"sinem?" dedim. bana cevap vermedi. ve aslada vermeyecek gibiydi. yavaşça ondan ayrıldım. akan burnunu çekti. usulca emire baktı. kabus görmüş küçük bir çocuğa benziyordu. tek farkı kabuslar eninde sonunda geçerdi ama yaşadıkların hayatında hep var olurdu. asla geçmezdi...

 

"sizi yalnız bıraksak iyi olur. " dedi efe. ona bakma gereği duymadım bile. bir an önce bizi rahat bıraksın başka bişey istemiyordum. uzaklaşan adım seslerine kapı sesi eklenince rahat bir nefes verdim.

nedendir bilmiyorum ama o varken hep olumsuz düşünüyordum. kendiliğinden olan bir şeydi bu. herhalde efe etrafa gıcıklık falan yayıyordu. ondan şimdiden çok gıcıklık kapmıştım.

 

"abla beni affet." dediğinde emir irkilip ona baktım. gözünden yaşmı akıyordu, yoksa bana mı öyle geliyordu?

 

"nerde?" . ansızın sinem ayağa kalktı. o kalktığında bir an afalladım. harbiden delirmiş gibi bakıyordu emire. sanırım onu ebediyen kaybetmiştim. gözümden akan yaşları elimin tersiyle sildim. ayağa kalktım hızla.

 

"sen iyi misin? kendine gel sinem. korkutuyorsun beni."

 

" bana söyle emir . annemin ve o adamın cesedi nerede?" dediğinde mezarlarını hemen göreceği aklıma gelmemişti. bu kadar hızlı o cesetlerle yüzleşebileceğini düşünememiştim.

kabul etmem gerekirki beklediğimden hızlı davranmıştı. en azından benim aksime. evet benim aksime.

zira ben sırf kapının önünde yerde yattıklaarı için dışarıya kaçmayı göze alamamıştım. o psikopat yanımda varken bile kaçmayı denememiştim. annemin açık gözleriyle bakışmıştım saatlerce. mert yine buhran geçirip kendini kaybetmişti. ben ise saatlerce annemle bakışmıştım. ne kımıldamış ne de konuşabilmiştim. mert yapmada diyememiştim. öylece annemle bakışmıştım. damla damla kan ağzından akarken öylece onun mavi gözleriyle birbirimize bakmıştık.

taki mert bana sarılana kadarda donakalmıştım. bana sarıldığında ise irkilip onu itmiştim. odama koşmak gelmişti ilk aklıma. aklıma geleni yapıp odama kendimi kilitlemiştim.

kranlıkta duvara yaslanmıştım. dizlerimi karnıma kadar çekmiş kollarımı ayaklarıma dolamıştım.

ilk düşündüğüm şey kabus olmasıydı yaşadıklarımın. ikincisi ise hiçbirşey. boşluk. tonla boşlukla baş başa kalmıştım .

ha birde mert psikopatı vardı. odama gelmesini bekliyordum. her zaman yaptığı şeydi sonuçta. ama o ilk defa benden uzak durup gelmemişti. Seviniyim mi sevin miyim mi kestiremiyordum. Tek bildiğim delirmek için ellerimle kulaklarımı tıkamam.

 

16 saat boyunca odamda kilitli kalmıştım. ama o bir kere bile gelmemişti. Tekrar diyorum, sevinsemmi üzülsemmi bilemiyordum. o derece psikolojiyi bitirmiştim.

bitirmiştim taki sonunda kapım sert bir şekilde açılana kadar. işte o zaman geldiğini sandığım kişinin çoktan paralarla toz olduğunu öğrenmiştim polislerden. annemlerin ise öldüğünü.. bunları duyunca haykırmaya başlamıştım. fakat ne çare. giden gelmezdi. bitmiş bir masal tekrar yaşanamazdı...

 

"o adam?" denildiğini duyunca irkildim sertçe.

kahretsin titremelerim geri gelmişti. o anları düşünmemeliydim. bunca zamandır düşünmekten kaçmıştım. bana göre kaçmak kurtuluşken bugün neden kurtuluşu seçmeyip düşünmüştüm? ne oluyordu bana böyle ya?..

sık sık inip kalkan göğsüme elimi koydum. nefesimi kontrol edemiyordum. kriz falan geçirecekmiş gibi hissediyordum. sineme af dolu bakışlar atarak kapıya yöneldim. harika . birde başım dönmeye başlamıştı. ne güzeldi her şey ya. gerçekten bana her şey çok güzeldi şuan..

kapı kolunu sertçe açıp kendimi koridora attım. ardımdan kapanan kapıdan son duyduklarım sinemin öfke kusuşuydu.

"ne dememi bekliyorsun sen ? babamı?" diyordu.

o böyle derken bende dönen başıma bir elimi koydum. sanırım hemen şuracığa yığılacaktım.

 

boştaki elimi uzatıp duvarı tutmaya çalıştım. lakin dönen başıma daha fazla dayanamayıp yere yığıldım. kafamı çarptığımı hissettiğimde gözlerim biraz açılmıştı. açılmıştı ama bana doğru koşan iki ayağa en son odaklanabilmiştim. onun dışında gerisi boşluktu. hiçbir şey hatırlamıyordum. bir çift ayakkabı dışında da başka şeyler görememiştim.

o psikopatın ayağından daha büyük ayaklardı bana koşan. küçüklüğümde hatırladığımdan daha büyük ayaklar.gözlerim kararırken gülümsemeden edemedim.

yamukta olsa gülümsemiştim. gülümsemiştim çünkü güvendeydim..

 

SEVGİLİ OKUYUCULARIM ,

BİLİYORUM UZUN BİR BÖLÜM OLDU. AMA BENCE DEĞDİ. ŞİMDİ SİZDEN BİR RİCAM VAR. LÜTFEN BANA YORUMLUK BİR DURUM OLURSA YAZAR MISINIZ? HERHANGİ BİR EKSİK VARSA TAVSİYELERİNİZİ ALSAM ÇOK İYİ OLUR. HA BİRDE NASIL BULDUNUZ? DEVAM ETMEYE DEĞERMİ? YOKSA BIRAKAYIM MI?

KARARSIZIMDA TAVSİYELERİNİZE İHTİYACIM VAR...

Loading...
0%