Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@yazarist

 

EFEDEN BİRDE BAKALIM...


SEVMESEYDİM SANA ADIM ATAR MIYDIM? ELİMİ TUT DUYE YALVARIR MIYDIM? ..

 

beyaz yatakta uzanan aslıya baktım. yere düştüğünde korkmuştum. bir şey olacak sanmıştım. ALLAH A şükür bişey olmamıştı aslışa. sadece tansiyonu düşmüş. az önce giden hemşir öyle dedide..

bir saat kadar falan iişte koridorda aşağı yukarı geziniyordum. onu bekliyordum açıkçası. çıksında tartışalım istiyordum. emiri savunması hiç hoşuma gitmemiştide. ha birde onunla kavga etmek çok hoşuma gidiyordu... Aklıma gelen düşüncelerle sırıttım.

 

yine ona nasıl kızacağımı düşünürken kapıdan çıktığını fark ettim. bir an durmadan edemedim. hafif pembeleşmiş yüzü çok güzel görünüyordu. sarı ve uzun saçları ona verdiğim hırkanın her tarafına değiyordu. Gel bana dökün diyordum seninim de diyordu...

önümde bayılınca saçlarının yere değmesine çok kızdım. bence saçları yeri hak etmiyordu. yer için fazla güzel diyelim. Bu oldu. Evet öyle diyelim...

 

şimdi ise beyaz yastığa dağılmış saçlarını okşamamak için kendimi zor tutuyordum. sahi beyazlar içinde melek gibi gözüküyordu. çok güzeldi. Daha önce birine bu denli güzel dediğimi hatırlamıyorum. O derece beğenmişim kendisini..

 

oturduğum yerden hafif doğruldum. ona yakından bakabilmek için sandalyemi yatağa yakınlaştırmıştım. doğal olaraktan elimi uzatsam onu okşayabilirdim. Dokunabilirdim. Sevebilirdim...

 

sağ elimi kaldırıp başına götürdüm. tam dokunacaktımki elim havada öylece asılı kaldı. istesem dokunurdum. istedim. fakat dokunamadım. korkuyordum. aniden gözlerini açarda bana bağırır diye ödüm patlıyordu. zaten ona dokunmaya hakkım yoktu. onun hiçbir şeyi değilken olamazdıda. zira ona göre beni daha tanıyalı bir hafta olmamıştı.

Bu iğrenç duruma öfkelenmeden edemiyordum ya! Sözde birbirimizi tanımıyorduk. Ne gülünç ama!!!

 

Lanetler olsun. biz daha önceden tanışıyorduk. hemde bir yıldır. sadece aslış bilmiyordu o kadar. Üç aydır sinem yenge ile onu uzaktan izlediğimizi bilmiyordu.

 

her sabah geç kaldığını bildiğimi bilmiyordu. her zaman sakinleşmeye çalıştığını gördüğümü bilmiyordu. demli çay içerdi mesela. bunu bildiğimi bilmiyordu. maviyi çok giydiğini bilmiyordu. ben ona yabancı değildim ama o bilmiyordu. ona göre dünki çocukmuşum...

Derin ofladım. Derin ve sessiz...alınmadan edememiştim ilk duyduğumda. tamam lan belki görev amaçlıydı onu takibim. bunu kabul ediyorum. ama ben ona asla bir yabancı gözüyle bakmamıştım. bakamamıştım..!

 

keşke beni anlasaydı. ama anlayamazdı. aslada anlamayacaktı. zira ben ve o diye bir şey, yok olamaz. benden nefret ediyordur. yemin ederim nefretini anlatabilirim ama ispatlayamam...

 

hafif kıpırdanınca havadaki elimi hemen çektim. acaba kalkıp sandalyemi eski yerine gerimi koysaydım? ya uyandığında bu kadar dibimde ne arıyorsun derse?.. ya da -onun değimiyle - defolsam mı?.. evet ya . bırakıyım yatsın.

kendini çok kastığını fark etmiştim zaten. yorgundu işte. bencede uzansın. uyandığında yanına gelirim. belkide gelmem . hem gelmek istesem o beni görmek istermi? şimdi işin o tarafıda var. ve hepimiz biliyoruzki o tarafı daha ağır basıyordu. hem işin hem de aslışın.

 

parmak ucumda sandalyeden kalktım. onu uyandırmak istemiyordum. o yüzden yine parmak ucumda yatağın etrafından dolaştım. sessizce kapı kolunu aşağıya doğru eğdim.hafif gıcırdayan kapıya içimden sessizce küfürler savurdum. Onu uyandırsaydım eğer kapıyı kırardım. Allah şahidim olsunki onun için parçalayabilirdim tüm hastaneyi...

 

odadan çıktığımda , özelliklede kapıyı kapattığımda yüzüme büyük sırıtışlar ekledim. onu uyandırmamıştım ya. bu sevinmeme sebepti.

rahat yatsın diye tüm hastaneyi susturabilirdim. işte öyleydi sevincim...

sırıtışlarım giderek büyürken koridorda yürümeye başladım. şimdiki tek derdim yalnız kalmasıydı .

 

 

hastanenin otoparkında gözlerimi gezdirdim. bizim arabayı görünce arabaya doğru yürümeye başladım.

bir ay önce siyah arabamız vardı. şimdi ise beyaz. takip edildiklerini anlamamaları için sık sık araç değiştiriyorduk. taki adil abim sinem ablaya çıkma teklif edene kadar. öyle olunca durumlar bayağı değişti. o onlar bir şeylerden şüphelenmesin diye sürekli aynı aracı kullanırken ben araç değiştirmeye devam ettim.

eğer görevdeyseniz yaptığınız gizli takiplerin ortaya çıkmaması azemi derecede önem taşıyordu. sırf bunun için yirmiye yakın araç değiştirdim. inanabiliyor musunuz? hayır gerçekten ben ciddiyim. Aslışa da değerdi o kadar araba...

 

 

arabamıza gelince kapıyı açıp içine girdim. kapımı kapadım. direksiyon başındaki abime baktım. son zamanlarda yaptığı gibi şimdide kafasını direksiyona dayamıştı.

bu aralar çok değişmişti. tanıdığım abime hiç benzemiyordu. o kurallarına sadık abim bugün resmen kurallarına olan sadıklığını bozmuştu. her ne kadarda sinirime gitse bu durumu bişey biliyordur diye fazla üstüne gitmedim.

sahi emiri neden tutuklamadık biz? meseleye bir sağdan bakıyorum. bir soldan bakıyorum. sonra altından ve üstündende bakıyorum. ama hiç bir şey anlamıyorum. abime ne oluyordu öncelikle? bu sorumu çözsem iyi olurdu. daha sonra yeni çocuk -emir işte. isminden sinir kaptım galiba.- mevzusuna dönerdim. evet ya iyi fikir.

 

"neyin var abi?" kafasını kaldırmadan boğuk boğuk çıkan sesiyle konuşmaya başladı.

 

"neyim olmasını istiyorsun efe?" sesi kızgın gibi çıkıyordu. ne zaman böyle sert konuşsa bam teline bir şeylerin deydiğini anlardım. tıpkı şimdiki gibi.

 

"onu" dedim ansızın.

 

"gerçekten sevemezsin. vazgeçmelisin. bir oyun kurduk abi. bozma. az kaldı zaten . her şeyi çözücez. çözdükten sonra biz yolumuza onlar yollarına." Abimden çok kendime konuşur gibiydim. Kendimede hatırlatma ihtiyacım vardı. Hem abim hemde kendime yetimi belli etmeliydim. O kadar. Başoa düşünceler yok YİĞİT EFE KARALİ...

 

"oyunu bozduğum yok. ben şeyi bekliyorum." kafasını kaldırıp yüzüme baktı. lanet. gözleri kızarmıştı. yoksa abim ağlamış mıydı?. Bir an yıkıldım. Babam öldüğünde bile ağladığına şahit olmamıştım abimin. Bu ne oluyor lan?

"abi neyi?" . Dedim şaşkın şaşkın. sertçe ofladı.

 

"her şeyin bitmesini. her şey bitince ona gerçekleri söyliycem. beni affetmesini beklemiyorum ama şansımı deniycem efe.". Kendini bir yalana inandırmış gibiydi. Onu bozmak istemiyorum lakin ayıltmam lazım.

 

"abi biz hayatlarına seçilerek girdik. bu görev için bizi tonla polisin içinden seçtiler. bak altını çiziyorum rastgele değil. tesadüf değil. seçildik bayağı."

 

"biliyorum efe..! lan oğlum bana aynı şeyleri hatırlatıp durma."

 

"hatırlatmak zorundayım. kayıp paranın illegalde kullanılıp kullanılmadığını bulucaktık. ha birde mert saygınhanın yaşayıp yaşamadığını. bu görev yüzünden sinemide izlemek zorunda kaldık abi. yoksa onunla hiç işimiz yoktu."

 

"böyle söylediğinde çok rahatlıyorum doğrusu. aferin sana."

elini cebine sokup sigara paketini çıkardı. ne zaman gerilse sigara içerdi. kendince stresini böyle atardı. gerçi bende sigara içerdim. gerçekten iyi gelirdi. ama bazen. bazense hiç iyi gelmezdi. o gibi anlarda neden içtiğinizi sorgulardınız. bende defalarca sorgulamıştım ondan diyorum.

 

"banada versene." bir dal çıkarıp bana uzattı. uzattığını ağzıma koyarken çakmakla sigarasını yaktı.bir nefes çekti. penceresini açıp dışarıya üfledi. daha fazla dayanamadım elinden çakmağı alıp sigaramı yaktım. bende pencereyi açıp dışarıya üfledim. Oh. İyi gelmişti. İkimizede iyi gelmişti..

 

" bana o kadar güzel gülüyorki başka birinin öyle gülemeyeceğini düşünüyorum."

tekrar sigarayı çekip dışarı üfledi. bana bakmıyordu. sigarasının yanışını izliyordu. geriye yaslanıp tavana bakmaya başladım.

"o gülüşünü soldurmadan onunla ilişkini kessen çok iyi olur abi."

"efe ben sırılsıklam aşığım lan. "

ansızın haykırmıştı. sırıtıp gözlerimi yumdum. bunu tüm ekip fark etmiştik. ama susmuştuk. zira ilk defa abimin aşık olduğunu görüyordukta...

" cevap versene."

"ne diyeyim?"

"saçma de. yanılıyorsun de. olmaz öyle şey de. aşık olamazsın de abine."

gözümü açıp yüzüne baktım. göz göze geldik hemen.

" ya abi bildiğin şeyleri sana söylememi bekleme. sende gayet iyi biliyorsun. bir polissin. görevindesin şuan. aşk falan yok. hem daha gençsin. sana kız mı yok lan." kaşlarını ciddi ciddi çattı.

 

" bana kız yok lan. illa o..! ama haklısın. görev icabı onu kendime ayarladım. sırf aslıya yakın olabilmek için."

"o zaman?"

"tamam işte. göreve odaklanıcam . görev bitince onun affına sığınıcam. onu gerçekten sevdiğimi bilmeli."

"vALLAH abi sana daha bir şey demiyorum. bildiğin gibi devam tamam. hiç yolundan şaşma . belki sinem seni aslıyla öldürürde içim rahatlar. belki o zaman durursun."

bitirdiği sigarasını camdan fırlattı. elini direksiyona koydu.

 

"yok lan belki affeder. beni sevdiğini görebiliyorum oğlum. aynı şekilde bende seviyorum. yani beni öldürmeye kadar gitmez."

"he abi. gelde hemen affedeyimde demez. baksana kendi kardeşine bile acımıyor. sana mı acıyacak?"..

terddütle bana baktı. gözlerinden ne geçiyor görebiliyordum. sinir. aynı şekilde bende sinir olmuştum ortaya birden bire çıkan sözde kardeşe.

 

" birde o vardı değil mi?".dedi. derin ofladım. He ya oda vardı! Sanki hiç belayla uğraşmıyormuşuz gibi..

"ne diyorsun bu sözde kardeşe abi?"

"hiç inanmıyorum. yani inanamıyorum efe..! durduk yere ortaya çıkması hiç normal gözükmüyor. "

"bencede. kesinlikle sana hak veriyorum bu konuda. ama birde şu açıdan düşün. elimizde bir siyah tim adamı var. er yada geç konuşturucaz onu. suçlularda bam! cezaevine."

" konuştur ama sakın onu hapse atma oğlum. yoksa sin-"

 

kaşımı çattım. abime suçlayıcı bakışlar atıyordum şimdi. basbayağı emiri savunmuştu az önce. yani sinemin yanındayken.. ama neden savunmuştu? durun ben söyleyeyim, sinemden dolayı. sanki o yetmezmiş gibi birde şimdi emiri hapse atmamamı istiyordu ya...of abi. sen bu değildin ya. hep görevine bağlıydın ama.

 

"yoksa sinem üzülür. anladım abi. anladım lakin ya bu siyah tim yüzünden canı yanan aileler? peki ya o analar? onların acılarını görmezden mi geliceksin?".

bu sefer o ofladı. kararsızdı lan. kendini kaybetmişti. bulamıyordu işte. bu haline öfkeleniyordum sürekli. onu böyle görmek falan istemiyordumkii! Babamdan sonra bana yol gösteren oydu. Onuda kaybetmek falan istemiyorum..

 

"bak efe. görevimizi bitirelim. daha fazla ailenin canı yanmadan melek ekibini ortadan kaldıralım. o ailelerin içi rahatlar. zira emir masumları öldürmedi. unutma."

"ama ölmelerine sebep oldu." Lanet . Böyle kurtaramazdı emir kağan paçasını!

"sen ne dersen de sözde iki aylık takipçi emiri tutuklayacağım. hiç kaçışı yok abi.".

sigaramdan son dumanı çekip fırlattım. Çok kararlıyım şuan...

bence ben haklıydım. emir suçluydu. ve cezasını çekmeliydi. abim de bunu biliyordu. sadece kalbine yenik düşüyordu o kadar. Ama gerçeğin farkındaydı.. olmalıydı da...

yine ofladım. ortalık sessizleşti biraz. ne ben nede abim konuşuyorduk. ikimizde iç hesaplaşmalara teslim olmuştuk.

 

"madem." dedim sessizliğe dayanamayarak. " emir madem takip etmiş iki ay boyunca. peki biz nasıl olduda fark edemedik abi?"

 

"ne demek istiyorsun. açık açık anlat."

 

"ya abi yalan söylüyor basbayağı. bu çok belli değil mi? eğer takip etseydi biz anlamaz mıydık..?".

 

en azından ben anlardım. dememek için sustum. gerçektende aslının bütün çevrelerini izliyordum. gözümden emirin kaçma ihtimali yoktuki takip etsin. kesinlikle yalan söylüyordu. emindim. ama ispatlayamazdım.

 

"neden yalan söylesin efe? " dediğinde abim sesinden bana inanmadığını fark ettim. sanki ben değil emir kardeşiydi! böylede olmazki canım. teessüf ettim şimdi. alınmıştım sanırım.

 

"ne biliyim abi. " Dedim sitemli sitemli. Kırmıştı beni..

 

"bil efe. madem bir şeyler çevirdiğini düşünüyorsun , o zaman bu emir gizemini çözmeyi sana veriyorum. dediklerinin ne kadarı doğruymuş hadi göster bize. al sana kendini haklı çıkarma fırsatı.".

 

Kırıldığımı fark edip konuştuğunda , sesinde haklı olduğumu bildiğini gösteren biir şey vardı. En azından ben öyle sezmiştim.

oda haklı çıkmamı istiyordu. oda benim kendimi ispatlamamı istiyordu. o zaman bende bana düşeni yapacaktım. abimi yanıltmayacaktım. görürsünüz...

 

"tamamdır." dedim gururla.

emirin ne ipliği varsa ortaya çıkaracaktım. ortaya çıkarmak ne demekmiş? aslış ve sinemin evinde zevkle duyuracaktım. böylece aslı kimi savunduğunu görmüş olacaktı!

 

inşAllah dedim kendi kendime. inşAllah bir açığını bulurdum. aksi takdirde haksız çıkmaktan nefret ediyordum. ama bende efeysem göreceksiniz. emir çok büyük yalanlar atıyordu bize. bu çok açıktı lan. yani görmemek için kör olmak lazım. ee bizde kör olmadığımıza göre?. durmayacaktım. kendimi ispatlayacaktım...

 

abime son bir bakış attım. hala düşünceliydi. kafasını dağıtması gerekiyordu bence. ona neyin iyi geleceğini biliyordum. küçüklüğümüzdede iyi gelmişti şimdide iyi gelecekti biraz eğlenmek.. aklıma gelenlerle sırıtmadan edemedim.

 

"şimdi nereye gideceksiniz adil başkomiserim?" . yüzünde karamsarlık oluşmuştu. ne diyeceğimi biliyor gibiydi. bizahmet bilsin tabii. kardeşiyim sonuçta.

 

"hadi abi?" dediğimde yüzünü astı. evet gerçektende aklıma geleni biliyordu.

 

"merkeze gidicem. talim yapmaya gelemem. işlerimiz var efe." bir çocuk gibi suratımı ekşittim. bence bana çok yakışıyordu bu mimiklerim. yakışıklı gözüküyordum nede olsa. Zaten aslıda ben ne zaman böyle yapsam bakakalıyordu. Ve bu çok hoşuma gidiyordu ya..

 

"ya abi. mızıkçılık yapma. hadi gel biraz susup silahlarımıza meydan verelim. hem iddiasına varımki senden daha çok isabetli atış yapıcam."

 

"anca rüyanda görürsün. gerçi rüyanda bile beni geçemezsin sen." heyecanlandım şimdi. abimle talim yapmak sıradan talimlere bin basardı. o derece güzel geliyordu kulağa. gerçi kulağa güzel gelse ne olur. abimi yenemedikten sonra ne fayda.

 

"geliyorsun yani?"

 

"talime mi ?". dedi. dalmıştı gene. sinirlendim tekrar. beni takmıyordu yaa. en çok bu bana koyuyordu.

 

"yok abi askere. tekrar yazılcaz da. polislikten sıkılmaya başlamıştım. çok iyi olur."

 

"hayır askerlik tekrar olmaz. en iyisi biz jasata başvuralım. bir farklılık olsun." . sırıtmaya başlamıştı. hah işte. bu benim abim. somurtkan olan abim değildi billah.

 

"yani geliyor musun gelmiyor musun?"

 

"gelemem efe. sen git. kafanı dağıt.". arabayı çalıştırdı. sanırım beni o bırakacaktı.

 

"ama neden? gel sana söz veriyorum kaybedicem. bak bilerek yenilicem ha."

 

"sözün çok cazipte gelse işlerim var. "

 

"peki işlerinden sonra?" eninde sonunda gelecekti. biliyorum . o daha fazla talim yapmaktan geri kalamaz.silahı ateşlemeyi çok seviyordu bir kere. insan sevdiği şeyden kolay kolay vazgeçemez.

 

"sinemin yanına gidicem. bayağı yıprandı bugün. yalnız bırakmak istemiyorum. bir saatte anne ve babasının öldüğünü öğrendi. bir kardeşin kaybolduğundan bahsetmiyorum bile. ha diğerininde suça bulaşmış olarak buldu. onun için zor olmalı."

 

"söz konusu o olunca arka sokaklar mesuttan çıkıp engine bürünüyorsun mübarek. hemen değişip romantikliğe bağlıyorsun. hadi onuda geçtim, sırf bugün seni çağırdı diye hemen dibinde bittin lan?.. direksiyona asılışını görecektin. yerinden koparma diye alttan gizlice tuttum. ben olmasaydım sende kaza yapıcaktın az kalsın. böyle olmazki ama."

 

" efe abartıyorsun. tamam belki direksiyonu kırmaya yeltenmiştim ama kaza mı?.. ona yeltenmemiştim abicim."

 

"seni anlamıyorum." dedim ve kapıyı açtım. inecektim. sefa yada muhammed beni alsın daha iyiydi. hem onları talimde geçiyordum.

bu daha mantıklı geldi. abimde rahat rahat sineme dönebilirdi. pardon söz konusu işlerini bitirdikten sonra. sanki beni kandırabildiğini sanıyordu. bal gibide biliyordum. işi falan yoktu. ben gittikten sonra bir kaç tur atacak sinemin yanına geri çıkacaktı. iddiasına varım lan.

 

"gelmiyor musun efe?". kafamı iki yana salladım.

 

"hayır."

 

"bana bak . beni yadırgama . nede olsa aşık olunca anlarsın." dediğinde çoktan arabadan çıkmıştım. ellerimi arabaya yasladım. eğilip abimin yüzüne bakmaya başlamıştım.

 

"ben aşık olmam. çünkü aşk geçici bence. "

 

"öyleyse ne olursun?".

şaşkındı. sesinden belliydi. gerçi haklıydı. onu şaşırtmıştım çünkü benden beklenmeyen sözlerdi bunlar. yani süslü cümleler falana gerek duymazdım asla. işte istediğini direkt söylemek vardı. cümleyi süslemek bence saçmaydı. Hem ne gerek var lan?

 

"sevdalanırım." ve sevdalandım çoktan.

 

" Siktir ! lan sevdalı mısın peki?"

biraz düşünmüş gibi yaptım. aslında düşünmeme hiç gerek yoktu. ben sevdalanmıştım zaten. ona tutulmuştum her gün akım yer gibi. abimin bilmesine gerek görmüyordum şuan. ondan söylemiyordum.zira ben aşkla görevi ayırt etmek zorundaydım. bari birimiz mantığını sağlam tutmalıydı. ee abim mantığını fırlattığına göre bana düşüyordu mantık abidesi olmak. zaten mantıkta tam benlikti. mantık kelimesini kendimden ayrı göremiyordum VALLAH. ha mantık ha efe. aynı şey...

 

"ya yok abi. çevrede öyle insan yok."

 

"aşk çevre gözetmez efe. kalp gözetir. eğer vurulmuşsa o kalbe penceresinden girer gizlice. taki sen anlayana kadar.". yalandann yüzümü buruşturdum.

 

"sana boşuna engin demedim az önce. yakında sevgi kumkumasıda olursun." bir an durup korkmuş bir ifade yerleştirdim yüzüme.

 

"ay annem gibi bana kız bakmayada başlarsan ben ne yaparım abi?" ellerimi saçımda gezdirdim.

nefes alamıyormuş gibi davrandım. o çoktan kahkaha atmaya başlamıştı bile. oh be dedim kendi kendime. sonunda gülmüştü. diğer halini çekemiyordum sabahtan. ee o zaman bana düşen onuu neşelendirmeye devam etmekti. ve benim üstüme kimse yoktu bu konuda. ustayım yeminle.

şşşttt kızlar alın size espritüel adam. hem yakışıklıyım hem de komiğim benden iyisini mi bulacaksınız?..

 

"sana bulduğumla evlenirsin."

 

" ha birde evlenmek zorundayım?"..

sessizce sırıttı. evlilik ve beni yan yana koyamazdı asla. düşünceside saçmaydı be. ne gerek varki evliliğe? bekarlık diyorum. başkada bir şey demiyorum. ha kızlarada bir düzeltme yapıyorum. kızlar profilimde ufak bir detay değişti. ilişki durumum bekar. sonsuza dek bekar.

 

"neyse abi düşünceside malcaydı. en azından beni rahat bırakta talime beynim kalsın. zira beyin ölümüm çoktan gerçekleşmeye başladı." ellerimi usulca çektim. kapıyı kapattım.

 

"abicim sen asla iflah olmazsın. ama seni iflah edende çıkar birgün... " bir süre sustuk. bencede susalım canım. böyle evlilikmiş saçmalıklarından daha iyidir. hem beni iflah eden etti çoktan. Sadece kimse farkında değil aşkla çağrıldığımı...

 

"görüşürüz efe." dedi. yüzü tekrardan düşmüştü. haline üzülmeden edemedim. sanırım kendini siineme çok kaptırmıştı. benim aslıya kaptırdığım gibi.

sahi aslış...acaba uyanmış mıdır? uyanmamış mıdır? onu merak ettim doğrusu. yanına gidip gitmemekte kararsızdım.

 

"görüşürüz abi." dediğimde çoktan gitmişti bile. bende böyle otoparkta kalakalmıştım. etrafıma bakındım.

hala hastaneye girip girmemekte kararsızdım. düşüncelerimle savaşıyordum. bir yanım git yanında dur diyordu. diğer yanım talime kaldır kıçını diyordu. ne de olsa alinler gizliden izliyorlardı onları. aslının durumunu alinlerden öğrenebilirdim. hem kalsam aslıyı çok darlayacaktım. kendimi tutamazdım. sürekli onunla konuşmak istiyordumdaa...

derin ofladıktan sonra kararımı netleştirmiştim. talime uçucaktım şimdi. elimi cebime koyup telefonumu çıkardım. eğer bir saniye bile oyalansaydım hemen aslıya koşardım. size dedim ya kendimi tutamıyordum . o yüzden sefayı aradım. ilk çalıştı hemen açınca gülümsemeden edemedim. oh be . kesin benimle talime gelirdi sefacık.

 

"alo yiğit efes?" dediğinde daldığım alemden irkildim.

 

"ne yapıyorsun sefacık?"

 

"hiç...?". sesi bıkkın çıkıyordu. onu sevindiren kişi olacağım için sırıttım. oda benimle talim yapmayı severdide. duyunca çok sevinecekti kereta.

 

"sefacık. şimdi her ne yapıyorsan bırak. ve gel beni hastaneden al. otoparktayım. seni bekliyorum."

 

"he cihan başkomiserimde beni öldürsün antik kent efes!".

sesi beni cesaretlendiriyordu. sanki gel beni kurtar şu cihandan diyordu. ah kardeşim ya. cihan abinin eline düştüyse şimdiye kadar çoktan perti çıkmıştır. onun asla acıması olmazdıda...

şey bu arada cihan abi demişken, siz cihan abiyi tanımıyordunuz öyle değil mi?durun öyleyse hemen size aktarayım. yani tanıtayım...

 

cihan abi bizim ekipten başkomiser. kendisi adil abimle birlikte bizim ekibi yönetir. yönetir ama abimden daha fazla söz sahibidir. yani çok otoriterdir. abimden daha çok beyaz saça sahip olduğundan olsa gerek.

ee hal böyle olunca, pardon beyaz saçları çok olunca daha yaşlı olduğunu anlayabilirsiniz. yaşlılığın verdi bir şey mi bilmiyorum ama aynı anda çok serttir. görevini aksatana hiç tahammülü yoktur. tamda benim zıddım. o yüzden pek anlaşamayız. hep kavga ederiz. bütün istanbul emniyet teşkilatı bunu bilir.

ne zaman yan yana gelsek ,acaba kavgamı edecekler şimdi? bakışları üstümüzde gezinir. aslına bakarsanız ben haklıyım ama o beni hep haksız çıkartıyor. bana hep , abin ve baban tanıdık olmasa seni bitirmiştim küçük bey! demeyide ihmal etmiyor.

kendisi aile dostumuz olduğundan beni istediği gibi yargılayabileceğini sanıyor. gerçi babam ona bu izni verdi ya. belki ondandır anlaşamamamız. zira babam eti senin cihan, kemiğide senin! derdi hep. belki bu sözüne kızdığımdan cihan abiye iyi yaklaşmıyordum. ve yaklaşmayada niyetim yok çok şükür.

 

"onu bırak gel. seni bekliyorum. dediğim gibi ototparktayım."dedim . sanki cihan abide kimmiş? der gibiydim. sahi cihan abide kimmiş? yedi cihan bir araya gelse de öyle birini tanımıyordumki ben...

 

"nereye gidicez? bak eğer boş bir şey için beni kaçırıyorsan cihan abinin bana edeceği lafları sana bir bir yediririm efes!.. duydun?" . sesi hala onu kurtarmam için yalvarıyordu. kardeşim benim. bekle geliiyorum imdadına.

 

"talime gidicez lan." öyle bir zevkle söylemiştimki cihan abiyi umursamadığım her şeyimden belli oluyordu. şahsen o adama inat bugün sefalarla talime gidecektim. eğer istiyorsa kendiside bize katılabilirdi pekala bir şekilde.

 

"lan oğlum bekle geliyorum. " sesi heyecanlı çıkmıştı kardeşimin. size dedim. oda talim yapmayı sever.

 

"ama tüm sorumluluk sende . "

 

"hı hı bende. sen yeterki talime gel. ha birde gelirken alpereni ve muhammedide getir. en iyi nişanımı size göstericem."

 

"nişanı bırakta , efes sen hayırdır? nerden çıktı bu talim durduk yere?.. canın mı sıkkın?".

bir an şaşırdım. canımmı sıkkındı? belki aslışa biraz üzülmüş olabilirdim. ama biraz neticede. yani ciddi bir şeyim yoktu. bizim sefacık yanlış anlıyordu. evet, evet beni yanlış anlıyordu.

 

"nereden çıkardın canımın sıkkın olduğunu? "

 

"ee sesinden..."

 

"bizden gizli medyummu okuyorsun sefa? abartma o kadar. sana öyle gelmiştir. yok bir şeyim benim."

 

"seni tanıdıysam var bir şeyin antik kent. ama dur. talimde dökülürsün nede olsa." dediğinde birkaç kağıt sesi duydum. eşyalarını topluyor olmalıydı. talime gelicekti benim kardeşim. tamam be... bugün duyduğum en güzel şey buydu ya. nihayet içimi rahatlatacaktım.

 

" diyorsun?".dedim. sanki bütün özelimi ona döküyormuşum gibi konuşmuyordu! lan ben insanların böyle demelerine çıldırıyordum vALLAH. madem her şeyimi biliyordunuz neden soruyorsunuz? bildiğininz şeyi sormakta ne olaki? birde dökülücekmişim ha?.. anca rüyanızda billah.

 

"diyorum. ve bekle geliyorum. tabi bizimkiler gelir mi bilmem ama ben yinede onları getirmeye çalışıcam."

 

"o iş sende o zaman. bekliyorum..".

 

telefonu kapattım. usulca pantolonumun cebine koydum. ve başladım derin derin oflamalara. şimdilik beklemekten başka yapacağım bir şey kalmamıştı. aslıyı düşünmekte vardı tabi... Kızım benim...

Loading...
0%