Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@yazarist

EFEDEN DEVAM EDİYORUZ.

GÖZLERİNE BAKMAYA KORKUYORDUM. BENDEN BİR ŞEYLERMİ SAKLIYORDA FARK EDERİM? DİYE...

 

"demek kucağına bayıldı kız?" dediğinde sefacık karşısındaki hedefe bir kere sıktı. sıktığı yere baktım. hedefi göğsünden vurmuştu.

ormanda yankılanmıştı sesi. havada kuşlar uçuşurken bir an ALLAHTAN dedim kendi kendime. Allahtan ormanlık alandaydık yoksa birilerii bizi şikayet edebilirdi. Ve bizde görevinin bilince olan polisler olarak duyarlı davranmak zorunda kalacaktık.

sırf bu yüzden sefacıkla kendi gizli yerimize gelmiştik. kimseye rahatsızlık vermeyelim diye. ha birde alperen ve muhammedide getirmiştik. sefa sağolsun onları zorla getirmiştide.

 

derin oflarken göğsümün inişini hissettim... of lan.anlaşılan bugün cihan abiyle kavga edecektim. bizim ekibin bir kaç üyesini kaçırdığımı öğrenince ilk işi tepeme binmek olacaktı.

"Lan efe! sana kaç kere dedim görev eğlenceden daha üstün gelmeli!.. " diyecekti. haliyle bende susamayacak yine adil abimden azar işitecektim -ne zaman cihan abiyi kızdırsam tepeme biner. kızdırma derdi-...

gerçi abimin azar işitecek bir hali kalmamıştı ya neyse. işte bu duruma üzülüyordum. ondandı oflamam kızlar. zira cihan beyle kavga etmek bir zerre dahi umurumda değildi.ama abimi yıkık görmek bayağı umrumdaydı. umrumdada olmalıydı...

 

"lan efe diyorum!" duyduğum sesle irkildim. gözlerimi hemen sesin geldiği yöne doğrulttum.

sesin sahibini çıkaramasamda gördüğüm kişiyi çıkarabilmiştim. bizim alperendi. ekibimizin en genç üyesiydi kendisi. benim gibiydi ama değildide. yani huyu benim gibiydi. ama dış görünüşü hiçte benzemiyordu.

zira o esmerdi ben beyaz tenli. o kahve renkli gözlerle dünyaya bakıyordu ben mavi. o hafif sarışındı. ben sipsiyah saçlara sahiptim. size dedim ya hem benziyorduk hem de benzemiyorduk...

 

kahve gözlerine bakakalırken birden kahkaha atmaya başladı. kaşlarımı istemeden çattım.

 

" hahhaa lan sen uçmussun. hadi söyle hangi kız Yiğit efe karaliyi dizginleyebildi?".

kaşlarını imayla havaya kaldırdı. onu takmayıp atış yapacağım maket insana döndüm. az önce sefa göğsünden vurmuş olabilirdi ama ben tam anlından vurucaktım. bizimkilerde göreceklerdi. ben mi uçmuşum onlar mı?

 

"cevap versene efes."

sefayı takmayıp tek gözümü kapadım. silahımı uygun pozisyona getirdim. hiç bir şey düşünmemeye çalışıyordum. tek odağım maketti. en azından şuan. aksi takdirde aslıyı düşünmeyi kesemeyecektim. talim bitince düşünmeyede devam edecektim. kendimi biliyordum ya. ondan böyle davranıyordum şuan.

 

"aslı mı yoksa bu şansız kız?" dediğinde sefa silahı ateşledim.

hedefe baktığımda ıskalamış olduğumu gördüm. bu hatalı atışında verdiği sinirle bizimkilere döndüm.

ŞANSIZ KIZ..! yüz ifademi görseydiniz bu çocuk insanlık adına keşfettiği çok kötü bir gelişmeyi aktaracak herhalde derdiniz. o derce ciddiyete bağlamıştım. hem de ciddi bir yapıya sahip değillken.

"lan ıskaladın sen! doğru dedim yani."

"sefa! öyle bir şey yok oğlum. bir yerlerinden uydurma! ayrıca neden şansız oluyormuş?". dediğimde bu sefer sefa kahkahalar atmaya başlamıştı. sanırım sefaya kurşun sıkıcam. hem de şuan. çok gıcık oldum ya..

 

"aslıda kim?" dedi alperen. cevap arar gibi suratıma baktı. Sanane be!

lanet. sahi ya. alper bizim saygınhan dosyamızı almamıştı. sadece siyah timi almıştı. ve siyah timlerden biri olmayı başarmıştı. benim aksime o görevine odaklannıp gelişmeler kaydedebilmişti.

 

"hani-" dedim. başka birinin aslının adını tekrar anmasından korkar gibiydim. sefaya bu zevki tattırmadan hemen açıklamaya girişmiştim. aslışın adını bir daha anarsa onu vuramayacağımı söyleyemezdim. ondan yani.

 

"3 yıldır takip ettiğimiz saygınhan kızından bahsetti."

 

"oooo. haberlerde görmüşütüm onu geçen. başhekim oldum havalarına bürünmüştü." dedi alperen . silahını kaldırdı ve nişan almadan ateşledi. ıska!

 

"havalarına bürünmüştü ha?" dedim sinirle. keşke bahsetmeseydim aslıdan. sefa talimde dökülürsün dediğinde keşke onu haksız çıkarsaydım. şuan anlattığıma çok pişmandım be.

sesli şekilde ofladım.

 

"bence" dedi sabahtan bizi dinleyen muhammed. irkilip yüzüne baktım. bir taşa oturmuş öylece atış yaptığımız makete bakıyordu.

 

"eee?" dedik hep bir ağızdan. zira o denli geç konuşuyordu şuan. belkide bana inat yapıyordu bunu. sırf merklandırmak için. Sanki aslıya karşı hiç merakım yokmuş gibi...

 

"bana kalırsa yani efe şansız oğlan . bence." ellerini havaya kaldırdı teslim olur gibi kendini savundu. yemin ederim vurucam bugün birini. ama kimi? siz seçin...

 

"neden efe şansız oğlan oluyor? oğlum efeyi hiç tanımıyor musun? basbayağı kıza yazık işte!"

 

"ya alpi seni gebertirim oğlum. hepinizi gebertirim. lan hiç bir tarafta şansız değil. sadece biz diye bir şey yok. bunu böyle bilin ve kapayın konuyu.". dedim sinirle tekrar atış yaptım. lanet olsun. yine ıskalamıştım.

 

" aslı olduğunu kabul ediyorsun o halde?" dedi sefa. imalı imalı konuşmuş kaşlarını havalandırmıştı alayla. sinirlendim bu tavrına.silahımın ucunu hızla ona döndürdüm. bir kaç adım geriledi. geriledi ama yüzünde hala alaycı ifadelerden vardı.

 

"lan gebertirim dediğimde ciddi olduğumu anlayın be. kardeşlerimi öldürmek zorunda bırakmayın." dedim.

bu sefer ben sesimi alaycı çıkarmıştım. bilerek böyle yapmıştım. aslıya aşık olma konusunu ciddiye almadığımı sanmaları için. sahi öyle sansınlar bana yeterdi. zira kalbim her gün bağırıyordu aslı aslı diye. birde sefacıklara gerek yoktu. yoksa alay konusu olurdum. beni tiye alırlardı mazAllah. ve ben asla tiye alınamazdım! bunu kendime yediremezdim..

 

"hahaaa. efes ya. indir silahını aslı doldurur bak." lanet . çoktan tiye almaya başlamıştı sefa. silah senin bir yerlerine sefacık!

 

"oğlum sen kendi işine baksana. yüsra yüzüne bile bakmıyor." dediğimde sefanın suratı düşmüştü. oh be sefacık. nasılmış gönülden vurmak?..acıtyormuymuş?

az önce aldığım zevkle muhammedin yanına oturdum. bana dar gelen siyah pantolonumun gerildiğini hissedebiliyordum. bunu hiç takmamaya çalıştım. ayaklarımı her iki yana doğru açtım.

sefaya gülen muhammed ve alpiye baktım. lan harbidende konu benden sefaya geçmişti ya bir anda! onu tiye almıştık .

az önceki mevzudan sıyrılmanında verdiği keyifle bende kahkaha attım. can kardeşlerimle beraber güldüm.

 

"çok acımasızsın efes. ben azından onu sevdiğimi kabul ediyorum kardeşim. sense hiç oralı olmuyorsun. delikanlılığın kuralı değil miydi sevdiğini kabul etmek?!".

kaşlarımı çattım. ha birde delikanlılık diyordu bana?.. peki kendisi neden hiç deliikanlı gibi takılmıyordu? zira iki yıldır yüsranın peşinde koşuyordu. koşuyordu ama kız bir kere bile olumlu cevap vermemişti. sırılsıklam aşık olabilirdi sefa. tamam yani. bunu anlamıştık. tamam diyorduk. fakat delikanlılığın başka bir kuralıda hayır diyorsa içine gömmekti. zorda olsa içine gömmek. ve yoluna devam etmekti.

buydu en yapmamız gereken kural. o neden yapamamıştı o zaman? işe gelince konuşması kolaydı. zor olan uygulamaya geçmekti bir kere... Mesela ben gibi...

 

"bana delikanlılık deme. sanki sen her gün kızı rahatsız etmiyormuşsun gibi oluyor. halbuki bizde kural neydi?"dediğimde sefa dışında muhammed ve alpi aynı anda konuşmaya başladılar.

 

"NEYDİ BABPA?" seslerinde zevk yakalamıştım. ne zaman bizde kural neydi desem onlar hep böyle oluyorlardı. ah canım kardeşlerim benim. ne diyeceğimi hep biliyorlardı be. ve bu hoşlarınada gidiyordu. tıpkı benimde gittiği gibi.

 

" delikanlı dediğin rahat bırakır BABPA... HAHAH." Kahkaha attım. Ve bizimkilerin de bana eşlik edişlerini izledim...

 

o kadar çok gülmüştikki bizi gören bir daha bakardı. bunlar ağlıyorlarmı diye...

elimi gözüme götürdüm. usulca gülme yaşlarını sildim. bu arada biz abimle çok gülersek, gülmekten gözümüzde yaş birikirse buna ülme yaşları derdik. yani çocukken. bu kelime ikimizinde çok hoşuna gidiyordu. annemden öğrenmiştik. ondan olsa gerek...

 

"lan siz güle durun ben kızı kaptım çoktan! yani BABPA DELİKANLI OLAN SEVDİĞİYLE KAVUŞMUŞSA ONU TERK ETMEZ..ondan her fırsatta konuşuyorduk. kızı rahatsız etmiyordum lan." dediğinde sefa yüzüne çoktan kendinden emin gülüşünü takınmıştı.

dediğini ilk başta anlamayan bizler sonradan duyduğumuz şeyin farkına vardık. bir an için gülüşümüz soldu. en azından benim. daha sonra sefaya tebrik gülüşü yolladım.

 

"lan neden bize demedin?" dedim. hızla kalkıp sarıldım. sırtını sıvazlayıp ayrıldım.

 

"helall." dedi alpimiz. beni yana itti. sefanın eline sertçe çakıp sarıldı.

 

"bir bana mı mucize gibi geliyorsunuz ?" . hepimiz sesin sahibine yani muhammede döndük. kıyamam ya. yüzünde hala şaşkınlık vardı. gerçi bende hala aynıydım ya neyse işte. Allah bilir sefa hangi haltla kandırmıştı kızı. Ama hani yüsrada zekiydi. En azından ben öyle biliyordum. Bugün anlamıştım ki o kadarda akıllı değilmiş..

Gerçi banane ki? Kardeşim mutluysa diyeceğim bir şey olmaz. Bana laf düşmez. Sonuçta bu onların seçimi.

 

"lan tebrik etmeyecek misin kardeşini? yemin ederim cihan abi bile senden daha az şaşırırdı!.." dedi sefa Muhammed'e.

 

"saçmalama. ben sadece şoktayım sefa. oğlum kız sana önümüzde tokat atmıştı. nasıl oldunuz hiç anlamadım. eee sende anlatmadınki." omzunu silkti muhammed , kalkıp sefaya sarıldı. sonra yerine geçip oturdu.

 

"al bendende o kadar." dedim yerime geri otururken.

 

"iyi bari en azından birimiz mutlu lan."

 

"aslında ikimiz mutlu. bende pınarı kaptım kardeşim." dediğinde alperene sertçe baktım. ney dedi az önce? yanlış duymuştum değil mi?

 

"yavaş yavaş gelin lan. yavaş yavaş. bünyem kaldırmıyor artık." sitemle muhammede döndüm.

inşALLAH dedim kendi kendime. İNŞALLAH muhammed benden bir şey saklamıyordur. zira biz birbirimize bazen olamasada her zaman her şeyi dökerdik lan. biz kardeş gibiydik..

tamam lan. Kabullendim suan. sefa sırtımdan vurmuş olabilir. hadi alperende vurabilir ama muhammedden o tarz bir şey gelmesini beklemiyorum. o vurmaz canım. dedim ya kardeş gibiyiz. benden bir şey saklamazdı be.

 

"ne bana garip garip bakıyorsun?" yüzünde korku hakimdi. herhalde öldüreceğimi falan sandı...

 

"sakladığın bir şey yok?"

 

"hahaaa..."

 

"hahahhh"

 

kahkahalarla gülen bizimkilere baktım. ters bakışlarımı onlara takındıktan sonra muhammede geri döndüm. omzuna sertçe elimi koydum. ve sıkmaya başladım.

 

"lan acıtıyorsun. efe saaçmalama . vALLAH ben bir şey saklamıyorum." derin nefes verirken. elimi yavaşça çektim.

 

"sen hayırdır? rahatlamış gibisin" . dedi sefa.

kaşlarımı suçlar gibi çattım. gözlerim iki suçluda gidip geliyordu. sefada zerre suçluluk yoktu. hatta gurur bile duyuyordu. bunu rahatlıkla söyleyebilirdim.

ama alperen ondan daha az gülüyordu. belliki bize daha önce söylemediğinden pişmandı.. olsun zaten. pişman olsun.lan bu sevinçleri bizden saklanırmıydı? biz sözde kardeştik. lanetler. alınmıştım. hemde çok fena..

kendi kendime söz verdim o an. eğer bende efeysem sevdalandığıma kavuşursam hiçbirine söylemeyecektim. taki nikah gününe kadar. hatta öyleki pjamalarıyla katılmak zorunda kalacaklardı. işte o zamanda onlar benim hissettiğim sinirlerin aynısını hissedecek ve beni anlayacaklardı. siz görün. bende efeysem size efe sözü veriyorum. bakın sevgili okuyucularım şahitsiniz..

 

"en azından kardeşlerimden birinin sakladığı bir şey yok. ondandır sefacık sevincim."

 

"yapma ama efe. bak söyledik sana. artık biliyorsun. senden sakladığımız birşey daha yok."

 

"atı alan üsküdarı geçmiş lan alperen. söylemenize ne gerek kaldıki?.."

 

"lan kızmasana efes. biliyordunuz hepiniz. ben olacaktım ve oldumda. saklamıyordumki bunu. ilk günden beri size demiştim ben." dedi sefa. yüzündeki gururlu ifade belirmişti tekrardan. alperen ise gözlerini ona bakıp devirdi.

 

"gerçekten bana çok yardımcı oluyorsun sefa. birde delidolu diye bana dersiniz. alın size sefa. tam delidolu çıktı..."

 

"ikinizde bir , muhammed gibi olamadınız." dedim. kavga etmeye hazırlanan horozlar gibi birbirlerine bakıyorlardı. şimdi bu ikisinin kavgasını çekemezdim. dayanılmaz oluyorlardı ne zaman kavga etseler. daha fazla dayanamadım ve sıkıldığım belli olacak şekilde silahımı kabzasına sıkıştırdım. usulca ayağa kalktım.

 

"hadi gidelim. bura sarmadı." sefanın gri arabasına bakındım. gölgelik diye park ettiği yerde öylece duruyordu. tek fark gölgelik gitmiş güneşe teslim olmuştu.

 

"ne bize sevinmedin mi?". dediğinde sefaya ters ters baktım yine.

 

"sevindim sevinmesine ama bize sevinecek tat bırakmadınızki."

 

"bu konuda efeye katılıyorum. " dedi muhammed ve oda eşyalarını topladı.

birinin bana hak vermesine sevinsemde bizimkilere içerlemeden edemiyordum. ha birde aslışı düşünmeden...

lanet. keşke bende aslışla olabilseydim. onunla olmayı çok istiyordum. ama imkansız olduğumuzuda biliyordum. bilmekten nefret ettiğimide biliyordum. offf....

hayatımda ilk defa keşkenin ağırlı altında ezilmek ne demekmiş bugün tatmıştım. keşke diyordum defalarca. keşke ben ona açılabilseydim. ve keşke oda beni sevebilseydi. ..

 

"oğlum bizden sakladığınıza üzülelimmi yoksa olduğunuza sevinelimmi bilemedik. " dedim sitemle.sitemim aslında kendimeydi. elimden birşeylerin gelmemesineydi. ..

birbirlerine anlamlı bakışan sefalara baktım.

 

"inşALLAH aslıyla olursun efe. yoksa senin yıkımını görmek kadar saçma bir şeye şahit olamayacak gözüm.".

sitemimin neye olduğunu onlarda biliyorlardı. bir tek o bilmiyordu. bir tek o. Zaten bilemezdi. Bilmeyecekti. Görev bitince vedalaşacaktım onunla. Sevdiğimi bile itiraf etmeyecek bak diyecektim. Aslı elveda...

 

"beni boşver sefacık. bizim olurumuz yok. "

 

"oğlum sana başka kızmı yok lan?" dediğinde dejavu yaşadığımı hisettim. bu lafı başkasına kullanmak başkaydı. kendine kullanıldığını duymak bambaşkaydı. işte şimdi abimi anlıyordum.

ondan başkasını düşünebilemezmiş insan . düşünmeye çalışıpta başaramayınca anlamıştım. birine bir kere tutulursan hep tutulursun.

ee hep demek sonsuza dek demekti. bende onu sonsuza dek sevmeyi başkasında olacağım mutluluğa değişmedim. değişmezdim de...

 

"yok alpi. illede o. illede..." hafif sırıttım. abim gelmişti aklıma. bana böyle demişti. illa o diye. bende bugün bizimkilere aynı şeyi söylemeden edememiştim.

Aslında her ne kadarda aynı şeyleri söylesekte söylediğimiz şeye yığdığımız anlam farklıydı.

yani herkesin sevgisi kendine. tekrar yani diyorum. yani kelimeler aynıydı, sevgiler farklı...

Loading...
0%