Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm - Kocaman Bir Çıt

@yazarnealaka

Kolyeler... 

Öğlen uçağa hazırlanmak için kalkana dek tüm rüyam boynumdaki kolye ile alakalıydı. Rüyalarım o kadar saçmaydı ki en sonunda uyanmayı başarabildiğimde kahkaha atmıştım. Şimdi havalimanında Ezginin sevgilisinin bizi almak için gelmesini beklerken kristale benzeyen kolyemle oynuyordum. Ablam otele geldiğimiz gibi kolyesini bir kenrara fırlatmıştı, sorduğumda valizinin içinde olduğunu söylemişti.

Cemre kolyeyi çıkartıp gözlerimin önünde çantasına koyduğu için onunkinin kaybolmadığından emindim. Yonca'ysa uçakta kolyeye dik dik bakan bir teyze yüzünden utanıp çıkartmıştı. Yani sonuçta bin bela kolyeyi takan iki kişi vardı, ben ve Ezgi..

"Murat birazdan burada olacak." Ezgi mutluluktan neredeyse çığlık atarken yüzümü buruşturdum. Cemre bir anda yanımda belirdi. Kocaman valizi ile bu kadar sesiz hareket ettiği için irkildim.

"Sevgilisi kesinlikle yakışıklı, baba parası yiyen en aşağı bir seksen bir züppe." Tahmini ile tek kaşımı havaya kaldırdım ve Ezgiyi bir süre süzdüm. Mini eteği yüzünden pürüsüz brozn bacakları açıktaydı. Sapsarı saçları mükemmel bir şekilde boyanmış, şekillendirilmişti ve beline kadar uzanıyordu. Ellerini gür saçlarının arasından geçirdiğinde ışıltı ile parıldadı. Çok... güzel aynı zamanda da yapaydı. Yanına yakışacak bir adamı hayal etmeye başladım. Parmağımı dudağıma bastırdım.

"Dediklerine katılıyorum ama bir eklemem daha var." Yavaşça Cemreye döndüm. Küt kesilmiş kahverengi saçlarının kahküllerini düzeltirken kaşlarını çattı.

"Nedir?" Ezgiye son bir bakış attım. Topuklularla en az bir seksen olabilecek kadar uzundu. Tatili ve öncesini hesaba kattığımda Ezgiyi bir kez bile topuklu ayakkabısız görmediğimi hafızamda teyit ettim.

"Çocuk en az iki metre." Düşündü.

"O kadar uzunu olamaz." Dudaklarımda hafif bir gülümseme oluştu. Cemre ile bizim olayımız da buydu. Hafifçe elimi uzattım.

"Kırmızı elbisesine." Tek kaşımı kaldırarak bahsi başlattığımda derin bir nefes alarak o da benim az önce yaptığım gibi Ezgiyi bir süre süzdü.

"Kabul." Hızla dönüp havadaki elimi sıktığı anda konuşmaya devam etti.

"Ama bir seksen, iki metre arası benim onun üstü senin." Açıklamasını başımla onayladım. Kırmızı elbise. İkimiz o elbiseyi iki sene öncesinde küçük bir butikte görmüştük. Küçüklüğümüzden beri bedenlerimiz hep aynıydı. Elbise çok pahallı olduğundan yarı yarıya ödeyip aldığımız eşinden bir tane bile bulunmayan kırmızı elbiseyi ilk kimin giyeceği ile ilgili bir iddiaya girdiğimizde ikimizde neyi başlattığımızın farkında değildik. İki senedir giyilmeyen elbise çeşitli bahislerin ana konusu olmuş ve bu zamana kadar bir Cemre'nin dolabına birde benim dolabıma girmiş olsa da ikimizde elbisenin içine girememiştik.

"Anlaştık." El sıkıştıktan hemen sonra Yonca zor bela çektiği valizi ile yanımıza ulaştı.

"Tekrar spora başlamam gerek." Kaşlarını çatarak anlaşma üzerine sıkıştığımız ellerimize baktı.

"Yine mi kırmızı elbise." İkimizde hafifçe başımızla onayladığımızda Yonca ofladı. Herkes bu iddiadan sıkılsa da biz hiç bıkmamıştık. Sanırım o elbiseyi ölene kadar giyemeyecektim.

"Yine kırmızı elbise." Cemre sesli bir şekilde de onaylarken Ezgi bir anda zıplamaya başladı.

"Geldi, geldi." Yüzünde güller açmıştı resmen. Yanakları dolgudan ve estetik işlemlerinden dolayı başarabildiği kadarıyla gerilmiş mükemmel ve onun çapında kocaman bir gülümseme haline gelmişti. Küçümseyemeyeceğim tek şey sevgisiydi. Bu kız şu Murata gerçekten aşık olmalıydı.

"Ezgi, Murata fena tuttuk herhalde." Yoncanın sesini duydum. Tam arkamı dönüp ona aynı şeyi söylemek üzere olduğumu söyleyecekken ablam konuştu.

"Deliler gibi aşık." Hepimizin kaşları havaya kalktı.

"Adam bu kadar yakışıklıysa benim gözlerimi bağlayın, yolda aşık olurum falan, sonra Ezgi beni çiğ çiğ yer." Ablam bana bakarak elini olumsuz anlamda salladı fakat konuşmasına fırsat kalmadan Ezgi'nin sesini duyduk.

"Acele edin, dışarıda durmak için yer yokmuş. Arabaya hemen binmemiz gerekli." Talimatı ile koşarak havalimanı kapısında çıktık. Önümüzdeki arabaları inceledim. En pahallısı olduğunu düşündüğüm arabaya ilerlerken Ezgi bağırdı.

"Nereye gidiyorsun? Araba burada." Beyaz eski bir arabayı gösterdiğinde Cemre ile birbirimize baktık.

"Sıçtık, adam o kadar yakışıklı demekki." Cemre tahminim ile altı dudağını kemirdi.

"Sanırım sen haklı çıkacaksın. Ezgiyi bu arabaya bindirmek iki metre de boy ister." İstemeden de olsa gülümsedim. Kırmızı elbise iki ayın sonunda nihayet benim dolabıma geçiyordu.

Arabanın ön kapısı açıldı, sonra kapandı. Kimse inmemişti. Hayal gördüğümü sanarak gözlerimi kırpıştırdım. Sonrasında arabanın yanında biri çıktı. Bir cüce. Mavi gömlek giymiş en fazla bir otuz boylarında bir adam resmen koşarak telefonu ile ilgilenen Yoncaya doğru koştu. Cemre ile sadece bir kez bakıştık ve o bakıştan bir saatlik dedikoduyu duydum. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

"Ver yardım edeyim." Yonca valizine uzanan Murat'ı fark edince irkildi.

"Sağol abl-" Yaptığı hatayı fark ettiği anda hiç bozuntuya vermedi.

"Abicim. Ben hallederim." Olaylardan uzak kalldığı için hepimize şaşkın bir bakış attıktan hemen sonra Ezginin sevgilisi ile aynı ebattaki valizini arabaya yerleştirmeye başladı. Ezgi mutlulukla birkaç kez zıpladı.

"Aşkım." Ezginin yüzü o kadar işlemden sonra tam gülemese de gülen gözleri metrelerce öteden fark ediliyordu.

"Canım." Birbirlerine garip bir şekilde sarıldıklarında yutkundum. Normalde bu durumla deliler gibi dalga geçerdim fakat... Onlar asla sahip olamadığım o aşkı yaşarken dalga geçilecek tek kişinin ben olduğumu düşündüm.

"Merhaba ben, Senem." Adam kocama bir gülüsmeme ile bana döndü.

"Bende, Murat." Çok memnun olduğumu mırıldarken herkesin valizini yerleştirdiğini gördüm. Zor bela bende küçücük bagaja sığdırdıktan sonra sıkış tıkış arka koltuğa bindim. Ezgi ve Murat arabanın dışında bir şeyler konuşurken dördümüz de arka koltukta bir onlara bir de birbirimize baktık. Kaşlarım çatıldı.

"Bu nasıl araba kullanıyor?" Ablam dirseğini karnıma geçirdiğinde acı yüzünden boğazıma gelen çığlığımı bastırdım.

"Araba ona göre modifiyeli, Senem. Çeneni kapat ve sadece teşekkür et." Cemre en sonunda camndan dışarıya bakmayı bırakıp bana döndü.

"Sanırım kırmızı elbise bir süre daha benim dolabımda kalacak." Cemrenin sözünü tamamlaması ile Ezgi ve Murat arabaya bindiler.

"Kızlar rahat mısınız?" Tam ağzımı açtığım anda ablam arkadan beni dürterek lafa atıldı.

"Harikayız, Murat. Bu saate bizi almaya geldiğin için çok teşekkürler." Murat, Ezginin elini hafifçe okşadıktan sonra dikiz aynasından bize baktı.

"Ne demek, Sezgi. Ne zaman isterseniz gelirim." Hafifçe yana dönüp Ezgiye gülümsedi ve arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca sessizliğimi korudum daha doğrusu ne zaman konuşmaya çalışsam ablam beni dürtüyordu. Belimin sağ tarafının morardığındna emindim.

"Molly'i yarın veterinere götürmemiz gerekli." Yol boyunca duyduğum her şeyi birleştirdiğimde karşıma çıkan senaryo yüzünden konuşmadan duramadım.

"Siz birlikte mi yaşıyorsunuz?" Soru ağzımdan o kadar hızlı çıkmıştı ki ablam beni anca z harfinde dürtebilmişti.

"Evet, bir buçuk sene oldu." Ezginin sakin cevabı ile dudaklarımı birbirne bastırdım. Ezginin birini sevebilme düşüncesinin beni neden bu kadar gerdiğini bilmiyordum.

"Molly'de kedimiz." Murat neşe ile açıkladığında gülümsedim. İkisi birbirine kısa ve aşk dolu bakış attıklarında yerimde huzursuzca kıpırdandım. Yol boyu bunu her yaptıklarında aynı tepkiyi vermiştim. Hafifçe boğazımı temizledim.

"Ne kadar güzel." Bizim evin önünde durduğumuzda tam arabadan inecekken Ezgi küçük bir çığlık attı.

"Ah, aşkım. Bize tatlı bir kadın kolye hediye etti. Dedi ki.." Bir anda duraksadı.

"Neyse sana da süpriz olsun." Diyerek Murat'a doğru döndü.

"Kolyeme dokunur musun?" Murat kaşlarını hafifçe çattı fakat sorgulamadan elini uzattı. Kristale dokundu ve...

O anda hayatımı değiştiren şey oldu, arabanın derin sesizliğinde kocaman bir çıt sesi duyuldu. Dört kız küçücük arabanın sıkışık arka koltuğunda kala kaldık. Bu bir tesadüf olmalıydı...

Öyle değilse elimde hayalini kurduğum aşkın pusulası duruyor demekti.


Loading...
0%