Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2. BÖLÜM: YANLIŞ HİSSEDİLMİŞ SEVGİ

@yazarnurr7

“17 yıl boyunca belki beni sevmişlerdir diye düşünmüştüm, ama görüyorum ki yanılmışım. Beni hiçbir zaman sevmemişler.”

2. BÖLÜM: YANLİŞ HİSSEDİLMİŞ SEVGİ

&

Kalbimin atış sesleri kulaklarıma kadar geliyordu. Heyecandan hızlı atan kalbimle başım dönüyordu ama ben bunu umursamadım çünkü dikkatim çok başka yerlerdeydi. Peki ya gerçekten karıştırılmadıysam sadece yanlış bir anlaşılmaysa. O zaman bu at koşturur gibi atan kalbim yine mi hüsrana uğruyacaktı.

Biz yine mi görünmez olacaktık.

Bu sefer olmayacağız Alanur.

Hayır kalbim, biz o gün görünmez olduğumuz gibi şimdi de görünmez olacağız. Bizi kimse görmüyor. Buna alışsan çok iyi olur. Çünkü tekrar böyle karşılandığımızda kendimi zor toparlarım, seni toparlayamam.

Hayır, bu sefer öyle olmayacak. Bana güven, hislerine güven!

Bakışlarım hâlâ onun üzerindeydi. Onun burda ne işi vardı? Karşımda gördüğüm kişi bugün bana markette çarpan çocuktu. Bu bir tesadüf olabilir mi ya da her şeyi önceden biliyor olupta beni mi takip etti, bilerek mi çarptı bana? 'Aynen kanka aynen çocuk her şeyi planlı yapıp sana çarptı.' Bazen bu iç sesi susturmak istiyordum.

'Ben acaba olabilir mi dedim fark ettiysen salak her şeye karışma, hayır ne varda her halta karışıyorsun ki.' Ben kesin bir şey demedim acaba olabilir mi diye düşündüm. Hadi kardeştik diyelim, biz birbirimize hiç benzemiyorduk. Bence bir yanlışlık olmuştu yada isim benzerliği. Evet evet kesinlikle isim benzerliğiydi. Şimdi gerçekler ortaya çıkacaktı gayet normal bir tarzda karşıla sonuçta benim bir ailem var öyle değil mi?

Aman ne mükemmel aile.

Deme öyle kalbim. Biliyorum ama yapamıyorum. Sonuçta onlar benim ailem, öyle değil mi?

Onlar senin ailen değil Alanur! Gözlerini dört aç, onlar gibi bir aile olamaz. Ne çabuk unuttun geçmişi, seni köle gibi davrandıklarını.

"Buyrun." dedi bir adam, galiba doktordu çünkü üstünde doktor önlüğü vardı. 'Sen, sen çok zekisin.' dedi iç sesim. 'Övünmek gibi olmasın ama çok zekiyimdir.' Şartlar ne olursa olsun umursamamalıydım aynı bu şekilde.

"Öncelikle sizi buraya neden çağırdığımızı biliyorsunuz." diyip elindeki kağıtlara baktı. "Hayır bilmiyorum." Sessizce kendi kendime konuşurken doktora baktım.

Seni yalancı! Gerçekleri bilmene rağmen bilmiyormuş gibi davranıyorsun.

Ben gerçek ne bilmiyorum kalbim. Peki ya sen? Sen biliyor musun? Ben korkuyorum.

"O zaman şöyle söyleyeyim 08/06/2006 tarihinde İstanbul **** Hastanesinde doğan iki bebek bilerek karıştırılmış." diyip bana baktı. Ben onu dışımdan mı söylemiştim? Galiba evet, dışımdan demiştim. Ama bir saniye doktor az önce ne dedi? Bilerek mi karıştırılmış? Kim niye bebekleri karıştırsın?

İntikam ateşi.

Ama kim neden bir bebekten intikam alsın?

Onlardan alamadığı intikamı bebekleri karıştırarak almak istemiştir yada onların canını yakmak için çok değer verdiği şeyi yani bebeğini karıştırmışlardır.

İntikam bir insanın gözünü bu kadar mı karartıyordu kalbim?

Gerçekler acıtır Alanur.

İzlendiğimi hissediyordum yerimde hareket ederek bakışlarımı kaldırdım ve bir çift yeşil göze denk geldim. Aslında tam ne yeşil nede ela denirdi o gözler sanki benim gözlerimin yasımasıydı, ayna gibi parlaktı.

Saçlarına tek tük ak düşmüş, ne siyah nede kahverengiye benzeyen saçları vardı. Sanki iki rengin karışımı gibiydi. Maxsimum elli yaşında vardır belki de daha az. Adamın gözlerine tekrar baktım benim onu incelediğim gibi oda beni inceliyordu. Bakışlarımı ondan çekerek yanında ki kadına çevirdim.

Gözleri bir cam mavisi gibiydi insanın baktıkça bakası geliyordu zihnimde olan gözlerin tıpa tıp aynısıydı. Bakışlarımı ona çevirdim annesine çekmişti gözleri, cam misali parlayan bir çift mavi göz.

Bakışlarımı kadına tekrar çevirdim. Parlak saçları güzelliğine güzellik katmıştı. Kahverengi olan saçları ne çok koyu ne çok açıktı. Işık vuran yerlerinde ise sarılık vardı. Elim istemsizce saçıma gitti benim saçımda öyleydi ışık vurduğunda aralarında ki bazı tutamlar sarı gözükürdü.

Bu kadar diretme işte Alanur, her şeyin onlara benziyor. Saç şeklin annene, göz rengin ise babana. Birde onlara bak, onlarla neyin benziyor?

Kalbim ve aklım çok başka şeyler söylüyordu. Aklım inanmamam gerektiği kalbim ise tam tersini...

Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Kalbime güvenmek istiyordum ama ya yine aynı şeyler olursa?

Hâlâ saçımda duran elimi indirdim. Kadının bakışları saçımdan indirdiğim elime kaydı. Bu sefer içimdeki merakla bakışlarımı bir çift mavi göze çevirdim.

Sanki kendisi burda bulunmak istiyormuş gibi duruyordu. Kendini kandırma kim ister tanımadığı bir kızı ailesine yada gitmek istiyormuş gibi bakıyordu.

Kendimi dikiz makinesi gibi hissettim. Neden onları inceleyip kendimle kıyasladığımı bilmiyordum ama içimdeki merak ve değişik bir hisse engel olamıyordum.

Ve küçük kız. Kahverengi gözleri ve saçlarıyla çok tatlı gözüküyordu. Tombiş olan yanakları insanda sıkma isteğini oluşturuyordu. Tahminen dört veya beş yaşında olmalıydı. Son olarak o kıza bakışlarımı çevirdim.

O kız ise onlara benziyordu. Ailem gibi olan ama gerçekte öyle olmayan. Sahi beni bırakıp bu kızı kabullenebilecekler miydi yoksa bana yaptıkları gibi ona da yaparlar mıydı?

Hiç sanmıyordum. Demek ki bana baktıklarında hiçbir duygu hissetmemişlerdi.

"Ben siz doğduktan bir gün sonra tahinimi buraya istedim." Doktor'un konuşmasıyla gözlerimi doktor'a çevirdim. "Açıkcası bu dosyayla neden benim ilgilenmemi istediler bilmiyorum, neyse sorunumuz şu ki kim bebekleri bilerek değiştirdi bilmiyoruz."

Sandalyeye oturarak, "Giriş kayıtlarına ve kamera kayıtlarına baktığımızda hiç bir delile rastlamadık. Bildiğim kadarıyla doğumda korunaklı bir güvenlik önlemi almıştınız, doğru mu Agah Bey?" dedi onlara bakarken, bu sayede adamın adını öğrenmiş oldum.

"Evet, aldım ve kendileri ülkede tanınmış olan güvenliklerdi. Yani kim nasıl girebildi içeriye?" Benim anlamadığım nokta ise şuydu, neden güvenlik önlemleri almışlardı? İnsanın aklına takılan noktaydı.

Kaşlarım çatılırken tüm dikkatimi onlara vermiştim. "Biz de bunu merak ediyoruz Agah Bey? Azılı bir düşmanınız var mı?" Düşman, bildiğimiz düşman? Karşımda duran insanların düşmanı? Bu sefer gerçekten bir rüyanın içindeydim yada ben ölmüştüm. Evet evet ben ölmüştüm, yani bu gördüklerim saçmalıktan ibretti.

"Düşmanlarım var işimden gerek ama kim neden ailemle uğraşsın. Yani yapacak olsalar işimi batırmak olurdu. Neden bebekleri değiştirsinler?" Bakışları önce bana değerken sonra ona, babama değdi. Sanki bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyormuş gibiydi. "Bu olay burada kapanmaz gerekli delillerin bulunması lazım. Bunun için bazı polisler olayı incelemeye aldılar. Kayıtlar, kamera kaydı, giriş çıkışlar vb."

Bakışları ben ve o kız arasında mekik dokurken, "Siz şöyle geçin kanınızı alsınlar." dedi. Sedyeye doğru yürüyüp oturdum. "Kolunu aç bakalım." dedi erkek hemşire. Kolumu açıp uzattım. İğneyi koluma sokup kanımı aldı. İğneyi kolumun içinden çıkartırken, "Pamuğu al koluna bastır kanamasın."

Pamuğu alıp koluma bastırırken sedyeden kalktım. Ben kalktıktan sonra adını bilmediğim kız sedyeye otururken, "Bana bak sakın canımı acıtma, benim canım senden kıymetli." diyip dudaklarını öne doğru büzdü. Gösteriş meraklısı ve kendi vücudunu ön planda tutan insanlardan nefret ediyorlardı ama dediklerimin fazlası bu kızda vardı. Benim giyimime karışan bir aile bunu nasıl karşılayacaktı. Asla insanları dış görünüşüne göre yargılamam ama kızın hal ve hareketleri kendini ele veriyordu.

Üstelik bu kız az önce ne demişti! Bir hemşire işini ondan öğrenecek değildi. Üstelik karşısındaki insan ondan büyüktü. İnsan saygıdan da olsa susardı. Hemşire bir şey demeden işini yapıyordu. Adamda haklıydı, bazı insanlar ortada hiçbir şey yokken velvereye veriyordu ve o insan işten atılıyordu.

"Prenses Hazretleri kusura bakmayın ama burası sizin hayalinizde yönettiğiniz sarayınız değil. Sen kimsin de bir hemşireyle böyle konuşabiliyorsun?" dedim sakin bir tonda. Ben ona bakarken babamın sesini duydum.

"Düzgün konuş Alanur, asıl sen kimsin de onunla böyle konuşuyorsun." dediğinde sedyede ayılıp bayılan kızın yanına gitti ve sarıldı. Ve bugün bir kez daha emin oldum ben sevilmeyi hak etmiyordum.

"Vay be bravo." diyip ellerimle alkışlamaya başladım. "Tebrikler Fatih Bey, yeni kızınız hayırlı olsun." Gözlerim dolmuştu kaç yıllık kızına bunu nasıl derdi? Hadi beni sevmemişsin ama on yedi yılında mı bir hatrı yoktu? Görünen o ki, o yılında bir hatrı yokmuş.

O kızdan kanı alan hemşire doktora bakarak, "Üç saat sonra sonuçlar belli olur." diyerek odadan çıktı. Kimseye bakmadan kapıyı açıp dışarı çıktım. Adımlarımı dışarıya doğru yönlendirdim.

Bunu bana nasıl söyleyebilirdi? Ben on yedi yıl boyunca onlarla yaşadım. Cidden yazık. Banka doğru gidip oturdum öne doğru eğilip başımı ellerimin arasına aldım.

Onlar bizi hiçbir zaman hak etmedi Alanur.

Bunu duymak can yakıyor kalbim. Senin canın yanmıyor mu?

Yansa ne fark eder Alanur? Onu kim söndürerek iyileşmesini bekleyecek.

Kendimiz iyileştirsek olmaz mı?

Peki ya sen dayanabilecek misin o yaraları sararken?

Akan göz yaşlarımı sildim ve başımı ellerimin arasından çektim. Kafamı gökyüzüne kaldırdım bu hareketim ile akan gözyaşlarım boynuma düşüyordu. Ellerimi iki yanıma koydum. "Peki ya burda mutlu olacak mıyım? Senin her şey için bir planın vardır Allah'ım." dediğimde sessizce iç çekiyordum.

"Onlarla yaşadığım sürede başıma gelenler, hissettiklerim... Bunların bir karşılığı olmalıydı öyle değil mi? Bunları yaşamamın bir sebebi olmalıydı. Sen hiçbir şeyi sebepsizce yapmasın Rabbim."

Gökyüzünün aydınlığı ve parlaklığı içimi aydınlatsın her zaman. İçim zifiri karanlık olmasın. Gözlerim uçan kuşlara dalmışken duyduğum kedi sesiyle kafamı sesin geldiği yere çevirdim.

Elimin tersiyle akan gözyaşımı silerek ayağa kalktım ve kediye doğru adımladım. Yerde oturan daha doğrusu kıvranan kedinin dibine çömeldim. Cins kedi ve erkekti. "Sana noldu oğlum." Kucağıma alacakken hırladı. "Sakin ol oğlum sana zarar vermeyeceğim." diyerek elimi tekrar uzattım ve kafasını okşadım.

Gözleri bayık bayık bana bakarken sırnaştı. "Nolmuş benim oğluma, bir yerin mi ağrıyor ha?" Elimi kafasından çekerek kucağıma aldım. Sol patisini yalamasıyla ona baktım. Ayağı incinmiş miydi? Ama bu çok tatlıydı.

Yere oturarak kediyi kucağıma yatırdım sol patisini elime aldım patisini yavaşça açtığımda taş gördüm. "Sen bu yüzden mi patini yalıyordun ha?" diyerek taşı çıkartmaya çalıştım canının yanmayacağı şekilde. "Mavv mavv."

Miyavlamasıyla, "Sakin ol oğlum az kaldı. Canın yanıyor biliyorum ama dayan bitecek şimdi." Taşı çıkartarak avcumun içine aldım. Eğer yere atsaydım belki başka bir kedinin patisine girebilirdi.

Patisini yavaşça oğdum. "Geçti mi acısı oğlum hımm?" Mırıltı çıkartmasıyla gülümsedim. Kucağıma alarak havaya kaldırdım. "Ya sen bana cevap mı verdin?" dedim gülümseyerek. Yine mırıltı çıkartmasıyla kediye sarıldım.

"Ama ben seni yerim!" Kucağımdan inmeye çalışmasıyla, "Şaka yaptım. Seni neden yiyeyim oğlum!" Birisinin koluma çarpmasıyla kedi kollarımın arasından fırladı. Sinirle ayağa kalkarken, "Dikkat etsene kardeşim! Yol mu yokta kenarda durana çarpıyorsun?" Kafasındaki siyah kapşonu suratını kapatıyordu.

"Sana diyorum kardeşim!" dediğimde elime bir şey bıraktı. "Ya sen ne yapıyorsun!" derken adam koşarak gitti. Arkasından bakarken kağıdı açtım.

Acı ve eziyete hoşgeldin!

***

"Şimdi sen benim babam mısın ya babiş." diyip babam sandığım ama hiçbir zaman o sıfatı hak etmeyen adama sarıldı. Benden istemedikleri bütün özellikler bu kızdaydı. Lisedeyken rimel sürdüğümde bile laf eden kişiler bunu nasıl karşılayacaklar?

Tamam bir insan makyaj yapabilir bu gayet normal ama çok fazlası gösteriş ve abartı değil miydi?

Öz kızının sarılmasına karşılık verdi. Bana bile bunca yıl doğru düzgün sarılmadı onu geçtim kızım bile demedi içten ama ona hem sarılıp, "Kızım benim," diyip öptü. "Artık beraber yaşayacağız merak etme."

Gözlerim doldu bana bile böyle seslenmedi yazık cidden yazık. Gözlerimi onlardan kaçırdım. Artık bir şey diyemiyorum daha doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum...

(YAZAR'IN ANLATIMIYLA)

Alanur gözlerini kaçırırken Agah Bey'de kızına bakıyordu. Kızının gözlerinin dolu olduğunu görünce içinden bir şeylerin kopup gittiğini hissetti. O kızla hiç baba-kız ilişkisi yoktu. Kızı doğmadan önce kurduğu hayalleri, o kız yok etmişti.

Kızıyla gerçekleştirmek için kurduğu hayaller yerle bir olmuştu ve hepsini de öz kızı zannettiği kişi yok etmişti ama artık öz kızını bulmuştu. O hayalleri tekrar kurarak gerçekleştirebilirdi öyle değil mi?

İyi insanlara baba gibi davranılmıyordu kötü insanlara baba gibi davranılıyordu. Bu iyi olan babalara haksızlık değil miydi? Baba olmayı en çok onlar hak etmiyor muydu?

Ediyorlardı.

Karısı Leyla Hanım'a doğru dönüp, "Gidelim." diyip oturduğu koltuktan ayağa kalktı. Leyla Hanım'da ayağa kalkarken bu benim kızım mı gözleri Agah'a nasılda benziyor diye düşündü. Agah Bey'de o sırada Leylam'a ne kadar benziyor diye geçirdi içinden. Hâlbuki Alanur onların karışım haliydi.

Sandalye de oturan küçük kızını kucağına aldı Agah Bey. Karısı ve oğluyla birlikte kızının yanına doğru yürüdüler. Leyla Hanım Alanur'un yanına gidip sarıldı, Alanur şok geçirdi bu sarılmayı beklemiyordu.

Alanur hâlâ şok içinde dururken Leyla Hanım, ona sarılmasından rahatsız olduğunu düşündü tam kollarını çekecekken Alanur'un ona sarılmasıyla daha da sıkı sarılmaya başladı.

Birbirlerinden ayrıldıklarında Leyla Hanım konuşmaya başladı, "Kızım ben annen Leyla, bu baban Agah, ikizin Arın ve bu küçük kızda kardeşin Balım." diyip Alanur'a baktı.

Alanur, bu çocuk benim ikizim mi hiç bana benzemiyor diye düşündü, sesli düşündüğünü Leyla Hanım'ın ona cevap vermesiyle anladı. "Evet ikizin bu daha ne ki." diyerek güldü. Alanur anlamayarak, "Neden daha bu ne ki dediniz?"

"Süpriz olsun bebeğim eve gidince öğrenirsin." Agah Bey kolundaki saate bakarak konuşmaya başladı. "Hadi artık çıkalım hastaneden saat gece yarısı." diyerek karısına baktı.

"Bugün mü gideceğiz saat çok geç yarın gidelim." diyerek kocasına baktı. Alanur ise içinden neden eve yarın gidelim diyor ki, zaten hemen varırız diye düşündü. Onların odadan çıkmasıyla Alanur'da odadan çıktı.

Asansöre binip aşağıya indiler, bahçeye çıktıklarında Agah Bey konuşmaya başladı. "Leylam yarın giderdik ama benim sabah toplantım var. Toplantı önemli olmasaydı ertelerdim." Onlar daha yeni hastaneden çıkmışken Fatih Bey ise öz kızını alıp çoktan evlerine gitmişlerdi bile. Leyla Hanım hatırlayarak, "Aaa doğru unutmuşum hayatım,"

"Nasıl gideceğiz?" diyerek kocasına baktı. "Burdan arabayla Kütahya'ya, ordan uçağa binip İstanbul'a gideceğiz." diyip annesine baktı Arın. Alanur ise yeniden şok geçirmişti, daha ne kadar şok geçirebilirim diye düşündü.

Arabaya bindiklerinde Alanur'un aklına eşyaları geldi. "Eşyalarım onların evinde kaldı." diyip Agah Bey'e baktı. "Adresi söyle gidip alalım." dedi, dikiz aynasından gözlerinin tıpa tıp aynısı olan bir çift yeşil göze baktı.

Alanur adresi Agah Bey'e söyleyip içinden umarım uyumamışlardır diye düşündü. Telefonundan saate baktı, saat ne ara on bir buçuk oldu diye düşündü ama sonra aklına o kız geldi, tabii ya yeni kızlarıyla tanışıyorlardır dedi.

Alanur düşüncelere dalmışken Agah bey'in ona seslenmesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. "Burası mı?" diyip aynadan Alanur'a baktı. "Evet burası, siz bekleyin ben hemen alıp geliyorum." Arabadan inip, koşar adımlarla apartmana doğru yürüdü.

İçeri girdikten sonra merdivenleri çıkıp tam kapıyı çalacakken gördükleriyle elini geri çekti. Eşyalarını valize koyup kapının önüne koymuşlardı. "Bu kadarı da pes artık." diyip valizlerini aldı. Tam merdivenlere doğru adım atacakken içerden gülüşme seslerini duydu.

Hızlı adımlarla merdivenden indi. Apartmandan çıkarak arabaya doğru ilerledi. Agah Bey valizi kızından alıp bagaja koyup kapattı ve ikiside arabaya bindiğinde Agah Bey arabayı çalıştırdı.

***

Sonunda İstanbul'a gelebilmişlerdi.

Havalimanından çıkıp arabayı eve sürdü Agah Bey, çünkü kızlarının ikisi de uyumuştu. Eve vardıklarında Agah Bey, Arın'a dönüp sessizce, "Sen Balım'ı odasına çıkart ben de Alanur'u odaya çıkartayım." diyip Balım'ı Arın'a uzattı. Arın sessiz bir şekilde babasını onaylayıp kardeşini kucağına alıp eve doğru girdi.

Agah Bey ise Alanur'u kucağına alıp adımlarını eve doğru yönlendirdi. Ne kadar da hafif diye düşündü, acaba az yemek mi yiyiyor diye düşünmeden kendini alıkoyamadı.

Odaya girip kızını yatağın üstüne yavaşca bırakıp kalktı. Üstünü örtüp, "İyi geceler babasının meleği." diyip kızının alnını öptü. Yavaşca odadan çıkıp kapıyı kapattı.

(ALANUR'UN ANLATIMIYLA)

Sabah aşağıdan gelen sesler yüzünden uykumdan uyandım, hayır ne var da bağırıyorlar anlamıyorum. Gözlerimi açtığımda karşılaştığım yer bana çok yabancıydı, burası neresi diye düşünürken hızlıca yataktan kalkarken dün olanları hatırladım.

Ah doğru ya ben bebekken karıştırılmıştım. Komidinin üstündeki telefonumu alıp saate baktım, oha saat dokuz olmuş ne çok uyumuşum. Aşağıdan gelen sesler gitgide yükselmişti. Yatağın kenarındaki valizden kıyafetlerimi çıkarttım.

Beyaz boğazlı dar bluz'u giyip üstüne oversize bej rengi sweatshirt, altıma ise siyah tayt giydim. Kapıyı açıp odadan çıktım. Burda üç tane kapı vardı, benim kaldığım oda haricinde.

Burası villa mıydı? Ben niye görmedim, galiba dün uyuyakaldım ve odaya onlar çıkarttı. Acaba onlar nerde diye düşünürken asansörü gördüm. Evin içinde asansör bile var acaba ev kaç katlı?

Adımlarımı merdivenlere doğru çevirdim. İndiğimde bir daha merdiven vardı, bu merdivenleri de inip tam bitti diye sevinirken bir merdiven daha gördüm hadi ama.

Tam tamına 4 kat indim, bacaklarım kopmuştu resmen. "Baba sen ne diyorsun tanımadığın bir kızı nasıl eve alırsın, Balım'ı hiç mi düşünmüyorsun?" dedi genç bir adam. Baba dediğine göre Agah Bey'e o zaman benim biyolojik abim oluyor kendisi.

"Hah prenses hazretleri de uyanmış günaydın prenses." dedi bana bakarken. İyi de bu salak bana niye ters ters konuşuyordu? Agah Bey, "Ertuğ düzgün konuş o senin kardeşin." diyip sinirle ona baktı. "Ne kardeşi ya benim Balım'dan başka kız kardeşim yok anladın mı baba, bu kız da onun gibi bize zarar verecek." diyip bana baktı sinirle. Tekrar konuşmaya başladı. "Ya sen bizi hiç düşünmüyor musun?"

"Ertuğ oğlum niye öyle konuşuyorsun herkes bir mi onu tanımadan önce böyle laflar etmemelisin sonra pişman olursun." dedi Leyla Hanım.

"Ne pişman olacağım ya buda aynı o kız gibi-"

BÖLÜM SONU..

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler.

Fatih Bey'in Alanur'a böyle davranması nasıldı sizce? Daha gerçek kızını tanımadan onu koruması ve Alanur' a laf etmesi doğru mu yoksa yanlış mı?

Instagram Hesabım; yazarnurofficall

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE KENDİNİZE İYİ BAKIN SEVİLİYORSUNUZ 🤎

Loading...
0%