Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. BÖLÜM: GARİP TANIŞMA

@yazarnurr7

“Bir kelime, bir insanı bu kadar çok mutlu eder miydi?”

6. BÖLÜM: GARİP TANIŞMA

&

"Baba siz napıyorsunuz, yangından mal kaçırır gibi kızı niye kaçırdınız? Tanışmak isteseydin eminim abim onu buraya getirirdi." Seslerin gelmesiyle uykum bölündü. Nolmuştu bana? En son hastanedeyim koşarak dışarı çıkmıştım ondan sonra biri beni arabaya bindirip kaçırmıştı. Ben kaçırılmıştım! Bunlar kimdi ve benden ne istiyorlardı?

Nasıl çıkacaktım buradan, ya zarar verirlerse bana. Üstelik beni neden kaçırdıklarını da bilmiyordum. Bir bu eksikti, artık kaçırılmadım da demem. Sorunsuz bir hayat geçirmek bana uygun değildi resmen!

"Bu kız niye uyanmadı lan. Ahmed torunuma ne verdin?" Yaşlı ses tonuna sahip birisi, bağırarak Ahmed diye seslendiği kişiyi çağırdı. Torunum mu? Kime dedi onu, bana demedi değil mi? Yeni uyanmış gibi gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım.

"Sonunda! Eyi misin kızım?" Gözümü açtığımda başımda biri vardı. "Ay tövbe bismillah." diyerek baş parmağımı ağzımın içine sokup kafamı kaldırdım. İçime gir teyze! Yeni uyanan birisinin başında ne diye sıkılırsın ki. Ya hortlak zannetseydim?

"Hanım çekil şöyle, torunumu korkuttun." Bu ses az önce Ahmed'i çağıran kişiydi. Bir dakika o bana torunum mu dedi? "Ne torunum mu?" derken bir ses daha işitmiştim. Kiminle söyledim diye bakarken benimle yaşıt bir çocuk gördüm. "Dede, ne dedin az önce?" Beraber aynı anda konuştuğum çocuk.

"Hanım dedim."

"Hayır dede o değil, ondan sonra?"

"Çekil şöyle dedim."

"Oda değil dede, ondan sonra ne dedin?"

"Korkuttun."

"Of dede, ondan önce ne dedin?"

"Torunum dedim."

"Bu kız mı?" diyerek beni işaret etti. "Evet o noldu?" Anlamayarak karşısında konuşan çocuğa baktı. "Allah." derken üstüme doğru çullandı. "Ay benim canım kuzenim, seninle çok iyi anlaşacağız." Boğuluyorum! Biri yardım etsin.

"Oğlum çekil bir şurdan, ikinizde kızı korkutuyorsunuz kız şokta şuan." Ay valla sonunda biri haklı konuştu. Öksürerek, "Ay çok doğru söyledin bey amcacım. Ben anlamıyorum noluyor burada biri açıklayabilir mi?" diyerek onlara baktım.

"Kızım ben babanın babasıyım doğal olarak senin de deden oluyorum. Adım Hasan, bu karım Dicle, sana sarılan şahıs kuzenin adı Kuzey-" derken kapı gürültülü bir şekilde açıldı.

"Baba siz napıyorsunuz, kızımı nasıl kaçırırsınız!? Üstelik bana haber vermeden?" dedi Agah Bey odaya dalarak, sesi endişeliydi. "Abi sen iyi misin, ne demek bana haber vermeden? Sana haber vererek mi kaçırsaydı?" Cidden Agah Bey, ne demek bana haber vermeden? Aşk olsun, haber verip mi kaçırılsaydım?

"Akıl mı kaldı oğlum? Ne kadar korktum kızımın kaçırıldığını öğrenince?" Kalbimde değişik bir şeyler olmuştu. Yataktan inerek Agah Bey'in yanına gittim. "Merak etmeyin Agah Bey ben-" derken birisi sözümü kesti.

"İyi misin Alanur?" dedi Oray endişeli bir şekilde. "İyi değilim." Bunu söylerken tripli bir şekilde söylemiştim. "Neden iyi değilsin?" Sesi ilgiliydi.

"Çünkü beni bunlar kaçırırken kurtarmadın o yüzden küsüm ben sana." diyerek kollarımı birbirine doladım. "Bu yüzden niye küsüyorsun? Sen benden kaçıyordun nasıl kurtarayım?" Haklı olduğunu biliyordum. Az burnu sürtsün.

"Olsun beni kurtarabilirdin. Ya organ mafyaları kaçırsaydı beni. Böbreklerimi, ciğerimi ve kalbimi alıp satsalardı."

"Ama kaçırmadı." diyerek araya Kuzey girdi. "Ama kaçırabilirdi hem sen girme araya ben onunla konuşuyorum." Yanıma gelerek, "Sakin ol canım kuzenim benim! Sen ne dersen o olsun." Salak bu çocuk ya.

"Hadi aşağıya inelim yemek yiyelim." dedi, sert ve otoriter ses tonuyla Bey Dede. "Olmaz baba eve gidelim biz hem saat geç oldu, yarın okulu var Alanur'un." Gerçekten saat çok geç olmalıydı. Çünkü biz hastaneye gittiğimizde öğle saatini geçmişti. Allah bilir kaç saat uyudum.

Kafamı pencereye çevirdim, etraf karanlıktı. "Yemek yemeden gidemezsiniz, aşağıya inelim yemek yer öyle gidersiniz." diyerek son sözü bey dede söyledi.

Aşağıya inerek yemeğimizi yemiştik. Sofra beklediğimin tam aksine sohbetli geçmişti. Şuan avluda oturuyorduk. Tanımadığım kişilerde vardı. Agah Bey'in aile üyelerinin bir kısmıyla tanışacaktım. Karşı koltukta oturan bir adam konuşmaya başladı.

"Kızım ben en büyük amcanım babandan büyüğüm adım Mehmet, karım Emine." diyerek yanında oturan karısını gösterdi. "Üç tane çocuğum var." Yanında oturan yengem bana gülerek baktı, ben de gülümsemesine karşılık vererek gülümsedim, başımı eğerek selam verdim.

"Ben de en ama en sevdiğin amcan Vedat en küçük çocuğum, karım Saniye." Kafamı eğerek selam verdim.

"Nerede en sevdiği amcası sensin, onun en sevdiği amcası benim." dedi Mehmet amca sinirle yükselerek. "Hayır benim! Beni daha çok sevecek çatlada patla." Çocukça söylemişti Vedat amca. Vedat amcanın en son dediği cümleye güldüm, ben gülünce bana bakmaya başladılar.

"Söyle şuna amcacım, en sevdiğin amcanın ben olduğunu." Vedat amca ya, kesinlikle bu adamla çok iyi anlaşacağım. "Sakin olun beyler." diyerek söze başladım. 'Sanki büyük adamsın ilahi Alanur.' Bence iç sesim benim diğer düşüncelerimdi.

'Evet ben kemal geliyorum.' Bir Kemal olmadığım kalmıştı zaten. 'Hiç komik değil.' Şaka şaka sen gül diye.

"Abi sen yapma bari, uyma şu Vedat'a." dedi Agah Beycim, sanki kargaşa çıkacağını hissetmiş gibi. "Çocuklaşmayın oturun yerlerinize." dedi Bey Dede.

Çaylarımızı içtiğimizde evdekilerle vedalaşıp yola çıkmıştık. Buradaki evlerin farklı olduğunu görerek Agah Bey'e neden farklı olduğunu sormuştum, oda Mardin'de olduğumuzu o yüzden evlerin farklı olduğunu söylemişti. En büyük hayallerimden biri de doğu tarafına gitmekti. Uçağa binip İstanbul'a geldiğimizde saat gece yarısı üçtü.

Çok geç kalmıştık sabah okula gitmek için çok zor kalkacaktım. Üstümü değiştirip yatağın içine girdim ve gözlerimi kapattım.

***

O günün üzerinden on beş gün geçmişti. Bugün Kuzeyler gelecekti, çok heyecanlıydım. Okuldan geldiğim gibi hazırlıklar için yardım etmiştim. Hazırlanmak için odama çıktım. Giyinme odasına girip kıyafetlere bakınmaya başladım. Ne giysem acaba, zaten hava soğuk kalın bir şeyler giymem daha iyi olurdu.

V yaka gri kazak, altıma ise dar siyah pantolan ve beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Bileğimede Oray abimin aldığı bilekliği taktım. Evet ona abi dedim ama içimden diyordum. Benimle on beş gündür çok ilgilendi tabi Alpay abiyi de unutmamak lazım.

Leyla Hanım ve Agah Bey'le de çok yakınlaştım. Baba sevgisini hiç bu kadar çok yoğun hissetmedim. Benimle bebekmişim gibi ilgileniyor. Benimle ilgilenmesi beni hem çok mutlu ediyor hem de duygulandırıyor.

Şu on beş gündür o kadar çok şey yaptık ki, benimle saklambaç bile oynadı ona artık baba demek istiyorum. Hiçbir şey için geç olmadan söylemek istiyorum. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi söylemeliyiz bu ölümlü dünyada ne olacağı belli değil. Bir gün onları ya kaybedersek sevgimizi söylemeden, itiraf etmeden bu dünyadan göç ederlerse. Her şey için çok geç kalırız, o yüzden sevgimizi itiraf etmeliyiz onlara.

Ertuğ'da çok garip davranıyordu, bu davranışlarının altından bir şey çıkacakmış gibi hissediyorum.

Merdivenlerden inip salona gidecektim ki kapı çaldı. Kapıyı açmak için koşa koşa giderken Oray abimin, "Ben gelirken bile bu kadar heyecanla açmıyorsun kapıyı." dediğini duydum.

Ben kapıyı açarken de annemler de gelmişti. "Hoşgeldiniz." dedim hepsine birden. "Hoşbulduk torunum benim, nasılda özlemişim seni." dedi babaannem özlemle ve bana sarıldı. Ben de sarılmasına karşılık vererek ona kocaman sarıldım.

Sırayla herkesle selamlaştım, isim olarak bildiğim akrabalara ise sarıldım. Herkes içeri geçip oturmaya başlarken ben de onların oturmasını bekliyordum. Tabii ki bunca insan o kadar koltuğa sığmadı.

Biz küçükler; Arın, ben, Kuzey ve Kuzeyin kardeşi sandalye çekip oturduk. Babam önce bana baktı, sonra da kendi ailesine bakarak, "Kızım Alanur." diyerek söze başladı. Mehmet amca bana bakarak, "Yiyeyim zaten ismimi biliyorsun söylemeye gerek yok şirketim var onu yönetiyorum elli beş yaşındayım, karım Emine elli yaşında matematik öğretmeni."

Karşı koltukta oturanları gösterip, "Çocuklarım Ali yirmi altı yaşında çocuk doktoru, Çağan on dokuz yaşında polislik okuyor, bir tane daha oğlum var oda en büyükleri-"

"Geç kaldım kusura bakmayın." dedi birisi, bu ses çok tanıdık geliyordu arkama dönerek ona bakacaktım ki, "Sen." demesiyle bakışlarımı suratına çıkarttım. "Senin burda ne işin var?" diyerek ona bakmayı sürdürdüm.

"Asıl senin ne işin var?" Bu hastanede gördüğüm yakışıklı askerdi. Kimdi bu? "Oğlum hoşgeldin siz nerden tanışıyorsunuz?" dedi babam, hem şaşırarak hem de merakla. "Amca uzun hikayede biz hastanede karşılaştık da bu kaçakla."

Tanrım bu benim kuzenim mi? Böyle yakışıklı kuzenim mi var ah artık kızlara hava atarım ne güzel. "Sen benim kuzenim mi oluyorsun şimdi?" dedim emin olmak için. "Evet kaçak beğenemedin mi?" Kaçak maçak ayıp oluyor abi.

"Hop kaçak maçak ayıp oluyor amca oğlu." dedim ciddi ciddi. "Hımm demek amca oğlu ha öyle olsun amca kızı." Bu dediği hoşuma gitti. "Adım Buğra mesleğimi söylememe gerek yok zaten biliyorsun." Zorla söylemişti ama rütbeyi söylemedi.

"Evet ama rütbeni söylemedin." Kafasını iki yana sallayarak, "Yüzbaşı. Şimdi mutlu musun amca kızı?" Evet sonunda öğrenmiştim. "Evet mutluyum amca oğlu." Geri yerime oturdum. Oda bir sandalye çekerek tam yanıma oturdu.

"Merhaba Alanur ben de halan babandan sonra geliyorum," diyerek söze başladı. Zaten tahmin etmiştim halam olduğunu. "Kırk dokuz yaşındayım, eşim Mahmut elli beş yaşında, oğlum Adar yirmi altı yaşında mimar, bir tane de kızım var adı Zehra evli bir yaşında oğlu var o gelemedi." Kafamı eğerek, "Memnun oldum." dedim.

"Şükür sıra bana geldi bir an gelmeyecek zannettim," Yine modundaydı bu adam. Gülerek, "İlahi Vedat amca ne komik adamsın." dedim boş bulunarak. Vedat amca Mehmet amcaya bakarak, "Gördün mü yiyenim ilk bana amca dedi çatlada patla." diyerek kapak işareti yaptı.

Sanki Mehmet amcayı sırtından bıcaklamışım gibi bana bakarak, "Öyle mi Alanur küstüm sana ilk ona amca dedin." dedi. Yerimden kalkarak onun yanına gittim iyi yanağından öptüm. "Barıştık mı amcam?" dedim şirince gülümseyerek.

"Gördün mü Vedat ilk beni öptü ve ismimi kulanmayarak amcam dedi." dedi Vedat amcaya bakarken. Bana sarılarak, "Ay benim canım yiyenim." dedi.

"Öyle mi Alanur, onlara ilk dakikadan amca de öp sarıl şu babana bir kere öpüp babam deme küstüm ben de sana." Abi birinin kalbini kazansak diğeri küsüyor. Amcamın yanından kalkarak onun yanına gittim iki yanağından öperek sarıldım."Şimdi de küs müsün babacım?"

"Hayır değilim kızım." dedi duygusal bir sesle, sarılmama karşılık vererek sarıldı. Ayrılarak ayağa kalktım ve anneme baktım. "Durun Leyla Hanım size de geliyorum siz de küsmeyin." dedim onun yanına giderken, bu dediğime güldü.

Onunda iki yanağından ve alnından öptüm. "Artık helalim oldun anacım." Güldü ve bana sarıldı ben de ona sarıldım sıkıca.

"Bir yeterin da, bir kendi mi tanıtamadım küsen küsene anam." dedi Vedat amca sinirle.

"En küçük amcanım dolayısıyla en küçük çocuklarıyım bunların. Kırk yedi yaşındayım hastanem var, karım Saniye kırk yaşında hemşire. Zaten yengenle hastanede tanıştıktık. Çağrı ve Çağlar ikizler yirmi bir yaşındalar Çağrı astronomi ve uzay bilimleri okuyor, Çağlar hukuk okuyor, Kuzeyi zaten biliyorsun ve son olarak en küçük oğlum Atakan on dört yaşında lise birinci sınıf öğrencisi." Elini karnına koyarak, "Şükür sonunda kendimi tanıtabildim." dedi istediğini elde etmiş sevinciyle. Herkes bu dediğine güldü.

Akrabalarla tanıştıktan sonra kuzenlerle kaynaşıp yemek yemiştik. Şuan kuzen takımıyla oturuyorduk. "Oyun oynayalım mı?" diyerek Kuzey söze girdi. "Çocuk muyuz da oyun oynayalım." dedi Ertuğ tiksinircesine.

"Oyun oynamakla çocuk olmak ne alaka, ister oyna ister oynama Ertuğcum. Ben oynayacağım ne oynayalım?" Son cümlemi Kuzey'e bakarak söyledim.

"Şişe çevirmece." Herkes kabul ederek yuvarlak masanın etrafında dizildi. Şişeyi masanın ortasına koyarak, "Çeviriyorum hazır mısınız?" Şu zamanda onu tanıdığım kadarıyla aklında hain bir plan vardı kesinlikle.

"Hazırız çevir." dedik hep bir ağızdan. Şişe durduğunda ben ve Buğra'ya denk geldi. Şansa bak, amca oğlu ile denk geldim. "Kim soruyor?" Soruyu sorduğuna göre oyunu bilmiyordu. "Sen sorucaksın şişenin ucu sana denk geldi, ben cevaplıyacağım." diyerek oyunu açıkladım.

"Tamam soruyorum doğruluk mu cesaretlik mi?" dedi. "Tabi kii doğruluk." Hayatta cesaretliliği seçmem. "Hiç sevgilin oldu mu?" Herkes bir anda gerilmeye başladı. Oray, Arın ve Alpay bana bakmaya başladı, daha doğrusu herkes bana bakıyor.

"Niye hepiniz bana bakmaya başladınız?" dedim gerilerek onlara bakarken. "Sen cevaplıyacaksın ya o yüzden bakıyoruz abicim hadi sen cevap ver soruya." dedi Oraycım benim.

"Olmadı." Herkes şaşırdı. "Nasıl yani hiç mi olmadı?" dedi Alpay abi. "Alpay abi sadece bir soru sorma hakkınız var." dedi Kuzey beni kurtararak.

Şişeyi bu seferde ben çevirdim. Ali abi ile Maran arasında durmuştu. Ali abi, Maran'a sorucaktı. "Doğruluk mu cesaretlik mi?" dedi Ali abi heyecanla.

"Cesaretlik." Ali abinin ona ne diyeceğini merakla beklerken, "Alanur'u öp." dedi. Buna donmuş kalmışken Maran'ın yanağımı öpmesiyle kendime geldim. Elimi yanağıma götürdüm. "Rahatsız mı oldun bir daha öpmem." dedi tereddütle.

"Hayır olmadım bir daha öpemezsin zaten, yine öpemezdin de oyun oynuyoruz diye izin verdim." Buğra abi gülerken, "Gülünecek bir şey mi dedim amca oğlu." diyerek ona baktım. "Yo aklıma bir şey geldi de ona güldüm amca kızı." Kafamı tamam anlamında salladım.

Şişeyi yine çevirdiklerinde Çağrı ile Oray abim arasında durmuştu. "Evet abicim hazır mısın?" dedi şeytanca gülümseyerek. Oray abim gülerek kafa salladı. "Doğruluk mu cesaretlik mi olduğunu sormuyorum direk soruma geçiyorum. Soruyorum, hazır mısın?"

Acaba ne yapacaklar doğrusu merak ediyorum. Oray abimin kanı deli akıyordu her an bir şey yapabilirdi. "Geç Çağrı, hadi." dedi abim heyacanlanarak. "Dışarı çıkıp sana aşığım Feriha diye bağır." dedi kahkaha atarak. O kim ki? Oray abim karnını tutarak, "Oğlum o kadın bana aşık." dedi.

Diğerleri ayağa kalkarken ben de peşlerinden ayağa kalktım. Bahçeye çıktığımızda Oray abim sokağın ortasına doğru yürüdü. "Sana aşığım Feriha!" diyerek bağırdı ve gülmeye başladı.

"Oray! Anne duydun mu Oray bana aşıkmış!" diye bağıran ses duyduk. Sesin nerden geldiğine bakmak için yürüdüğümde balkonda deli gibi tepinen bir kız gördüm. Kapıdan bir kadın çıkıp, "Kızım yeter artık unut Oray'ı, bizi rezil ettin!" diyerek kızın kolundan tuttu.

"Anne niye inanmıyorsun bak Oray orda ve sana aşığım Feriha diye bağırdı." diyerek Oray abimi gösterdi. Gösterdi göstermesine de Oray abim yoktu. Arkama dönerek baktım ama kimse yoktu. Ne ara içeriye girdi bunlar?

"Kızım sen iyice delirmişsin orda Oray yok bak?" diyerek kızının kafasını tutarak yolu gösterdi. "Ama burdaydı!" dedi ağlarken. Kadın kızı içeri sürüklerken, "Allah'ım sen sabır ver."

Arkama dönüp içeriye doğru yürümeye başladım. Yaptığı hiç hoş değildi. Kız ona aşıktı ama o kızla dalga geçiyordu. İçeriye girdiğimde Oray abimin yanına giderek, "Yaptığın hiç hoş değildi!" dedim ona bakarken.

"Abicim öyle değil ama o kız koca ve para meraklısı o yüzden öyle-" derken sözünü kestim. "Olabilir ama yine de böyle yapmamalıydın. Yazık kıza duygularıyla oynadın." dedim yerime otururken. "Tamam özür dilerim. Ama tek ona yaptım başka kıza asla yapmam." dedi kendini açıklarken. "Bana özür dilemek yerine o kızdan özür dile."

"Tamam yarın özür dileyeceğim." dedi istemeyerek. Herkes yerine otururken oyuna devam ettik. Şişe ben ve Oray'ın arasında durmuştu. Az önceki olayı unutup ona baktım. "Doğruluk mu Cesaretlik mi?" dedim, az çok neyi seçeceğini biliyordum.

"Doğruluk." Az önceki olaydan sonra akıllanmıştı. Bir daha ben olduğum sürece bir kızın duygularıyla oynatmayacağım. "Bir kızla öpüştün mü?" diyerek merakla ona baktım. "Çüş! Yavaş gel nerden biliyon sen öpüşmeyi möpüşmeyi." dedi Alpay abi kendini tutamayarak, konuşurken öne doğru eğilmişti.

Ona bakarak, "Alpay abi bunu ilkokula giden çocuk bile biliyor, yani sen de beni salak yerine koyuyorsun." Alınganlıkla ona bakmayı sürdürdüm.

"Abi mi?" derken çok şaşırmış duruyordu. "Evet abim değil misin?" diyerek ona baktım.

"Abinim."

"Eee ne diyim amca, dayı, dede." derken sayıyordum, yanıma gelerek sarıldı. Kulağıma doğru eğilerek, "Teşekkür ederim kardeşim, beni abin olarak gördüğün için teşekkür ederim." dedi duygusal ses tonuyla.

Sarılmasına karşılık vererek, "Sen de beni kardeşin olarak gördüğün için asıl ben teşekkür ederim, geldiğim gün beni savundun daha tanımamana rağmen." Ona gerçekten de minnettardım. "Sen benim kardeşimsin tabii ki koruyacağım."

"Yeter abi! Bu kadar sarılma yeter çekil, zaten sinirliyim ilk sana abi dedi." Oray abim gelerek hâlâ sarılmaya devam eden bizi ayırdı. "Ona ne dediysen aynısını bana diyeceksin ve abi de." Ayağa kalkarak ellerimi onun beline sardım, ona sıkıca sarılırken, "Abim benim." Oda bana sıkıca sarılarak, "Canım kardeşim benim." dedi.

"Ay oturun ya oyunu bozdunuz." diyerek sinirle onlara baktım. Bundan sonra oyun oynayarak geçirdik. Vakit geç olduğunda herkes gitti. Annemlerin yanına giderek onları öptüm iyi geceler diyerek merdivenlere yöneldim.

Balım'ın odasına girdim. Odasına daha önce girmiştim zaten. Pembe renlerle döşenmiş bir odaydı. Her tarafta oyuncakları vardı. Sessizce yatağının yanına giderek yanaklarını hafif bir şekilde öptüm. Sessizce odasından çıkıp yukarı kata çıktım.

Bu seferde Arın'ın odasının önünde durdum ve kapıyı tıklattım, ses gelmeyince açtım. "Arın." diyerek ona seslendim. "Efendim." dedi, yatağının üstünde oturuyordu. "İyi misin bugün iyi değildin sanki bir garip davranıyordun hasta mıydın?" İlgili bir şekilde ona baktım.

"Hayır hasta değilim bunun için geldiysen boşa geldin yoruldun zaten bugün, git yat saat geç oldu." derken karşısında ki duvara bakıyordu. Ben de onun sırtına bakıyordum. Neden suratıma bakmıyor ki?

"Hayır yorulmadım seni merak ettim." Yanına doğru giderek yatakta yan tarafına oturdum. Kafamı çevirip ona baktım.

"Neden soğuk davranıyorsun?" diyerek sordum hâlâ ona bakarken. "Ben mi soğuk davranıyorum nasıl soğuk davranıyorum?" dedi ilgili bir şekilde. Derin bir nefes çektim ciğerlerime, nefesimi dışarıya verdim. Ona bakarken, "Benimle hiç konuşmuyorsun okulda da öyle sürekli bakıyorsun sanki bir şey diyecekmiş gibi ama söylemiyorsun."

"Yo söyleyecek bir şeyim yok benim, her zaman ki halim." Bu konuşması bile kendini ele veriyordu, bir şey vardı ve bana söylemiyordu. "Beni yeme seni anlayabiliyorum, hani senin ikizinim ya her şeyi hissedebiliyorum bir şeyler seni üzüyor." dedim üzgünce. "Evet yaptığım bir şey beni üzüyor."

Merakla ona bakarak konuşmaya başladım. "Anlatmak ister misin?" diyerek sordum. "Sen yeni geldiğinde sana soğuk davrandım aynı Ertuğ abim gibi. Sana onca laf etti ama ben bir şey demedim. Bu beni üzüyor çünkü sana iyi davranmadım." Şimdi daha iyi anlıyorum neden böyle davrandığını.

"Sen Arda'yı yeni tanıdığın halde çok iyi bir arkadaş oldun, Kuzeyle çok iyi anlaşıyorsun ama benimle konuşamıyorsun bile," derken derin bir nefes aldı. "Sen onlarla iyi anlaşırken benim canım acıyor. Benimle değilde onlarla iyi anlaşıyorsun." Bana doğru döndüğünde ellerimi tuttu. "Özür dilerim ikizim her şey için çok özür dilerim, beni affeder misin?"

"Bak, sen Ertuğ gibi davranmadın hatta evdekilerin hepsi Ertuğ hariç bana bir şey demediniz. Sen Özür dileyecek bir şey yapmadın, neden özür diliyorsun ki? Bence bana soğuk davranmanın bir nedeni var?" diyerek ona bakarak.

"Yani şey benim kara bibere alerjim var ve Duru bunu bilerek yemeğime kattı az kalsın ölüyordum. Ve senin de böyle bir şey yapabileceğini-" diyip sustu.

"Bak sakın beni yanlış anlama kesinlikle senin yapacağını aklımdan geçirmedim ama-"

Sözünü keserek, "Geçmedi ama düşündün." dedim ona bakarak. "Bunda alınacağım bir şey yok ben de olsam düşünürdüm, en azından ilk gün bana kötü davranmadın. Bu ona göre daha iyi. O yüzden seni yanlış anlamadım. Bunu dert etme neyse bu konuyu da çözdüğümüze göre ben gideyim." diyip ayağa kalktım.

"Alanur?" diyerek kolumu tuttu. Ayağa kalkarak, "İkizim olur musun?" diye sordu sonra aklına bir şey gelmiş olmalı ki, "Pardon zaten ikizimsin ama yine de sorayım her şeyi silip benim baştan ikiz olur musun?" dedi.

Çok uzatmaya gerek yoktu sonuçta bana kötü davranmadı ama yakında davranmadı. "Olurum ama bana yakın davranman lazım ki ben seni ikizim gibi hissedeyim, sana her şeyi mi dökeyim."

"O zaman ilk olarak şöyle yapalım benimle uyur musun?" Biraz düşünüp, "Tamam ama bak kimseye söyleme ilk defa seninle uyuyacağım, sonra bana küserler tamam mı?" dedim.

"Tamam."

"Ben üstüme geceliklerimi giyip geleyim."

"Bekle boşuna gitme benim kıyafetlerimden giy." dedi ve gitti. Elinde kıyafetlerle geldi, elinden alıp banyoya gittim. Arın'ın verdiği gecelikleri giydim. Banyodan çıkıp odaya girdim. Işıkları kapatmış gece lambalarını açmıştı. Hemen yatağın içine girip yattım oda yattı ve lambaları kapattı. Arkamı dönerek, "iyi geceler." İçimdeki heyecan sesime yansımıştı. "Sanada iyi geceler ikizim." Sesimdeki heyecana karşılık vererek cevapladı beni.

Çok uykum vardı. Uykumun en derinliklerinde birinin belime sarıldığı hissettim.

BÖLÜM SONU..

Bölüm nasıldı, beğendiniz mi?

Alanur'un amcaları peki.

Alanur'un hastanede çarpıştığı kişinin kuzeni çıkması.

Alanur'un onlara hemen anne- baba ve abi demesi çok mu hızlı oldu sizce fikirleriniz neler?

Açıkçası ben uzatmak istemedim. Zaten ilerleyen bölümlerde olaylar baya karışacak birde böyle uzatırsak, sizi kitaptan soğutmak istemedim.

Beğendiğiniz yada beğenmediğiniz yer varmı varsa neresi?

Instagram Hesabım; yazarnurofficall

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE KENDİNİZE İYİ BAKIN SEVİLİYORSUNUZ 🤎

Loading...
0%