Yeni Üyelik
9.
Bölüm

7. BÖLÜM: İKİZİM

@yazarnurr7

“Yıllardır kayıp bir ikizimin olmasını dilemiştim. Bu isteğim saçma gelebilirdi ama bana göre saçma değildi. Canımdan bir insanın, yanımda olduğuna dair varlığını hissetmeye ihtiyacım vardı. Ve ben bugün onun varlığını hissetmiştim.”

7. BÖLÜM: İKİZİM

&

Gece hiç uyuyamamıştım... Sebebi ise Alanur'du bana abi demişti! O kadar mutluydum ki bunu anlatamam. Bu duygu benim için tarifi olmayan bir duyguydu. Bana abi dediğinde kendimi çok garip hissettim. Acaba ben abi olmayı hak ediyor muydum? Belki de onun hayalindeki bir abi olamayacaktım... Hem de hiçbir zaman. Bunu zaman gösterecekti.

Beni gerçekten abisi olarak görecek miydi? Sanki dün ona biraz emrivaki yapmış gibi hissediyordum. Ben üzülmeyim, kırılmayım diye mi abi dedi? Eğer bu yüzden dediyse... Ne denir bilmiyorum ama umuyorum ki içinden gelerek abi demiştir. İçimde ki bir ses 'Ona zorla abi dedirttin' diyor, diğer bir ses ise 'O istemediği hiçbir şeyi demez içinden gelerek abi dedi' diyor. Ben ikinci sese inanmak istiyorum.

Eğer beni abisi olarak görüyorsa bana her şeyini anlatabilir mi? Abisiyim onun ama. Abisiyim diye anlatmalı mı ki? Bir kız abisine her şeyi anlatabilir mi?

Anlatsın içinde bir şey tutmasın mutluluklarını, kızgınlıklarını, üzüntüsünü, heyacanını, aşık olduğu kişiyi ya da hoşlandığı kişiyi anlatsın. Sahi bana aşık olduğu yada hoşlandığı adamı anlatır mıydı? Bir gün gelip, "Abi ben aşık oldum." der miydi?

Ben her zaman onun yanında olurum. Ve olacağımda. Ona hep güvenirim, onu dinlemeden, bir şeyin gerçeğini öğrenmeden yargılamam. Alpay abime sinirliyim Alanur ilk ona abi dedi. Hayır yani onun benden fazlalığı ne de ilk ona abi dedi?

Odamdan çıkıp Alanur'un odasına gittim. Kapıyı hafifçe tıklattım, ses gelmedi galiba uyuyordu. Yavaşça kapıyı açtım eğer uyuyorsa uyanmasını istemem. Kapıyı açtığımda bomboş, hiç bozulmamış yatak beni karşıladı. Nerede bu kız? Acaba bir şey mi oldu? Hayır, lavaboya gitmiş olabilir.

Lavabo'nun kapasını tıklatarak, "Alanur orda mısın?" dedim. Ses gelmeyince kapıyı açtım, burda da yoktu. Giyinme odasına gittim ama burda da yok. Odadan çıkıp aşağıya indim.

"Anne-baba Alanur yok hiçbir yerde yok."

"Nasıl yok oğlum odasına baktın mı uyuyordur belki?" dedi babam telaşla.

"Baktım baba odasında da yok, hiçbir yerde yok nereye gitti bu kız." dedim.

"Eve iyice baktın mı, Balım'ın odasına bakalım belki ordadır?" dedi annem.

"Siz oraya bakın ben de diğer odalara bakayım." diyip cevap vermelerini beklemeden yukarı çıkmaya başladım.

Tek tek odaların kapısını açıp baktım. Ertuğ'un odasına bile baktım ama orda da yoktu. Alpay abimin odasında olabilir belki. Kapıyı tıklattım, ses gelmeyince kapıyı sessizce açtım. Ama burda da yoktu çünkü abim uyuyordu. Yanına gidip ona seslenmeye başladım. "Abi, abi uyan Alanur yok." dedim onu dürterken.

"Nasıl yok odasına baktın mı?" dedi yataktan fırlarken. "Baktım abi yok hiçbir yerde, diğer odalara da baktım yok." dedim. "Ertuğ'un odasına baktın mı?" dedi. "Evet oraya da baktım ama yok."

"Peki a-" derken telefonum çaldı, kim aradı diye bakarken babamın aradığını gördüm. "Alo baba hiçbir yerde yok Ertuğ'un odasına bile baktım ama hiçbir yerde bulamadım. Sen buldun mu Balım'ın yanındamıymış?" dedim tek seferde. "Şışşş sessiz ol, Arın'ın odasına gel yavaşça." diyip kapattı.

Koşarak odadan çıktım. "Oray noldu bulmuş mu babam niye koşarak gidiyorsun?" Kusura bakma abi ama sana cevap veremezdim. Merdivenlerden koşarak indim. Arın'ın kapısını hızlıca açtım, gördüklerim beni şaşırttmıştı. Bunlar ne ara birlikte uyudular?

(ALANUR'UN ANLATIMIYLA)

"Ya çok tatlı değiller mi Agah?" dedi birisi. "Şunlara bak saman altından su yürütmüşler, sağ gösterip sol vurdu." dedi başka biri.

"Öyle olsun, bir daha konuşmayacağım onunla. İlk onunla uyudu babasıyla uyumadı." dedi başka biri daha.

"Hayatım sen de iyice çocuklaştın onlar ikiz tabii ki birlikte uyuyacaklar." Seslerin gelmesiyle tam kalkacaktım ki, "Ya bir uyutmadınız, kırk yılın başında bir rahat uyudum içine ettiniz." dedi birisi sitemle. Bu ses çok yakınımdan geliyordu, daha doğrusu altımdan geliyor.

Ne altımdan mı hemen kalktım. "Lan senin ne işin var burda?" dedim Arın'a, tek gözümü açarak ona baktım. "Asıl senin ne işin var burda?" dedi oda şaşkınca.

"Bak bak, anlamayalım diye nasıl kırk takla atıyorlar." dedi Oray abim şaşırmış bir ifadeyle. Dün olanlar aklıma geldi, doğru ya biz birlikte uyumuştuk. Allah'tan yakalanmayım dedim.

"Ay doğru, dün biz seninle uyumuştuk." dedim, hatırlayarak Arın'a baktım. "Evet benim de şimdi aklıma geldi, yataktan birden kalkınca hatırlayamadım."

"Bak bak şunlara bak, bizi umursamıyorlar bile kendi kendilerine konuşuyorlar." dedi Alpay abim, her an bizi boğacakmış gibi.

"Oğlum niye öyle yapıyorsunuz bak ne güzel anlaşıyorlar ne kadar güzel bir şey," dedi annem, sesinden akan mutlulukla. "Neyse herkes aşağıya insin kahvaltı hazır." diyerek odadan çıktı sonra tek tek herkes aşağıya inmeye başladı.

"Günaydın, bu arada seninle uyurken deliksiz bir uyku çektim." dedi keyifli bir sesle. Valla ben de çok rahat bir uyku çekmiştim. "Sanada günaydın ikiz ben de aynı şekilde, neyse ben odama çıkıyorum okul var geç kalmayalım." dedim, bir şey demesini beklemeden odadan çıktım.

Merdivenlerden tek tek çıkarak odama geldim. Odamın kapısını açıp içeriye girdim. Önce banyoya gidip ellerimi ve yüzümü yıkadım sonra giyinme odasına gidip formalarımı giydim.

Okul formasının pantolan olması çok iyiydi. Etek olsaydı giymezdim çünkü rahat edemiyorum. Saçlarımı çok hafif dalgalandırdım. Gözlerime rimel, dudaklarıma da çilekli nemlendirici sürdüm. Okul çantamı alıp odadan çıktım. Aşağıya inerek, "Günaydınn Yılmazer ailesi." dedim.

"Günaydın abim." dedi Oray ve Alpay abim, ikisi birbirine sinirli bakışlar atarak önlerine döndüler. Onların bu haline sırıttım. "Günaydın bebeğim." dedi annem, ona havada öpücük attım. Attığım hayali öpücüğü yakalamış gibi yanağına götürdü.

"Günaydım yavru kurtum." Yaşlı kurdumun da günaydın dediğine göre gün aydı.

"Günaydın abla. " dedi Balım.

"Günaydın ikiz." dedi Arın.

Arın'ın yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. Babamın afiyet olsun demesiyle başladık. Kahvaltımızı sessiz bir şekilde yapıp masadan kalktık. "Bücürük bugün okula ben bırakacağım sizi, Oray'ın dersi yok bugün." dedi Alpay abim.

Tamam anlamında kafamı salladım. Montumu ve botumu giyince dışarı çıktım. Onlarda benim arkamdan çıktıltılar. Arabanın kapısını açıp bindim. Arın'da bindiğinde abim arabayı çalıştırdı. Abimin arkasından kafamı öne eğdim. "Siz bana sordunuz ama ben size sormadım." diyerek abime baktım. Anlamayarak, "Neyi sormadın güzelim?" dedi. Ya şapşik yerim seni.

"Yaa şapşik, güzelim miyim gerçekten?" dedim, kafamı sağ omuza eğerek ona bakatım. Gülerek, "Tabi ki abicim." dedi, yanağına doğru eğilerek öptüm.

"Sevgiliniz var mı?" diyerek onları şok ettim. "Yok be abicim ne sevgilisi, ben yapamıyorum. Daha doğrusu bize gelenler anormal." Hıhı ben de yedim ya. "Yok abi onlar anormal değildir siz anormalsinizdir." diyerek güldüm.

"Hahaha çok komiksin Alanur." dedi Arın. "Tabi olm ne zannettin."

"Sus!"

"Tamam sustum."

Arkama geri yaslandım. Beş dakika sonra okula gelmiştik. Çantamı alıp arabadan indim. Çantamı sağ omzuma takarak arabanın önüne geldim. "İyi dersler. Dersi iyi dinleyin bu sene sınav seneniz." Abimin nasihatını dinlemeye başladık.

"Tamam abi sana da hayırlı işler." dedim. İki yanağımı da öperek sarıldı sonra da alnımı öptü. "Hop abi nettin ya, alnımdan niye öptün?" dedim. "Niye yasak mı? Niye öpmeyim?"

"Abi bilmiyor musun anlamını?" diyerek ona baktım. "Neymiş anlamı?" dedi burnunu sıkarak. 'Valla adamın sabrını sınıyorsun Alanur.' dedi iç sesim. Sınarım abim değil mi?

"Sen benim helalimsin." dediğim an Arın anırmaya başladı. Evet evet bildiğimiz anırıyor. "Güzelim nerden biliyorsun böyle şeyleri inanma onlara, sen benim kardeşim değil misin ister alnından öperim ister yanağından. Tövbe yarabbim ya bak aklıma ne geldi, tövbe estağfurullah." dedi son cümleyi sessizce söylerken.

"Abicim ben ne yapabilirim senin aklın fesatsa," dedim, Arın'ın koluna girerek, "Yürü Arın ders başlayacak."

"Alanur sen fena değilsin kızım, sen az değilsin." dedi arkamdan bağırırken.

Bunlarda anırarak bağırma genetik galiba. Şuna bak ya yine bakıyorlar. Hayır bu benim ismimi söyleyerek bağırırsa tabi bakarlar.

Merdivenlerden çıkıp bizim katta durduk. "Şubem 12/B bir sorun olursa gel tamam mı?"

"Tamam ya sıkıntı yok, hallederiz sorun olursa." dedim sanki her gün bir sorunlar uğraşıyormuş. "Sen yine de gel neyse ben gidiyorum kendine dikkat et görüşürüz."

"Sen de, sen de." diyerek sınıfa doğru yürümeye başladım. Sınıfa girdiğimde Arda'yı göremedim. Demek ki gelmedi. Sıraya çantamı koyarak montumu çıkarttım. Askılığa asıp geri yerime oturdum. Elime telefonu aldım. Ben Şeyma'yı arayacaktım, kesin küstü. Bu zamana kadar aramadığına göre. Rehbere girip ismine tıkladım. Telefonu kulağıma doğru tuttum.

Telefon açıldığında, "Alo." dedim.

"Evet ne var?" dedi sinirli sinirli telefonu açarak.

"Tirip mi yiyiyorum?"

"Hayır ne alakası var, bu zamana kadar aramadığın için şimdi neden aradığını düşünüyorum." dedi imayla.

"Bak haklısın her şey üst üste geldi telefonu daha yeni elime aldım." dedim tamam birazcık yalan söylemiş olabilirim. Hem ben aramadıysam o arayabilirdi.

"Tabi tabi inandım. Evine gidiyorum başka biri kapıyı açıyor, seni soruyorum senin burda olmadığını söylüyor. Neler oluyor Alanur, benim yine hiçbir şeyden haberim yok?"

Sıkıntılı bir şekilde nefes alarak, "Bak haklısın benim içinde her şey aniden gelişti." dedim. Olayları özet geçtim. Ben anlattıkça şaşırıyordu. "Lan keşke başka bir şey dileseydin," Sesindeki şok beni güldürdü. "Lan sen o kadar dalga geç gerçek çıksın vay anasını." dedi şaşırmış bir ses tonuyla.

"Aynen lan ben bir tane abi diledim bana dört tane biyolojik abi yollasın."

Biraz daha sohbet edip kapatmıştım. Zaten ben kapattıkdan sonra hoca gelmişti. Arda bugün gelmedi. Hastalanmış benim kanki.

Dersleri dinleyip not alınacak yerleri not alıyordum. Teneffüste dışarı çıkmayıp sınıfta oturuyordum sıramda. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama zilin çalmasıyla herkes çantasını alarak dışarı çıkmaya başladı. Ayağa kalkarak montumu giydim ve çantamı sırtıma takarak sınıftan çıktım.

Merdivenlerden inip yürümeye başladım. Ben hızlı hızlı yürürken biri bana çarptı, kim çarptı diye bakacakken, "Önüne baksana kör müsün?" İşittiğim cırtlak sesle kafamı kaldırarak sesin kimden geldiğine baktım.

"Pardon da sen bana çarptın, arkamdan sana nasıl bakabilirim?" Arkamda üçüncü göz vardı da benim mi haberim yoktu anlamıyorum. "Bak bak laflara bak, özür dileyeceği yerde üste çıkıyor. Dili pekde uzunmuş." dedi son cümlesini yanındaki arkadaşlarına söylerken.

Gel beni kaşı diyor. Eh napalım bizde bu güzel isteğini karşılarız. "Laflarına dikkat et benimle böyle konuşamazsın asıl sen özür diyeceğin yerde kendin üstte çıkmaya çalışıyorsun."

"Senden mi öğreneceğim nasıl konuşup konuşmayacağı mı?" Ben bu kıza dalardım ama bu kız için sicilimi mahfedemem. "Ya bir git ya seninle uğraşacak vaktim yok benim." diyip yürümeye başladım. Kolumda hissettiğim elle derin nefes aldım. "Bana bak kızım sen kimsin artist artist davranıyorsun?" dedi daha da cırlarken.

Kolumu sertçe ellerinden çektim. "Kimseyim ve bu seni hiç ilgilendirmez, kim olup olmadığım." dedim sert olduğunu düşündüğüm sesle. Bu sefer yine kolumda hissettiğim elle konuşmaya başladım.

"Sen-"

"Hey sakin ol, o kız için kavga etmene değmez." dedi tanımadığım bir çocuk.

"Sen kimsin?" diyip elindeki kolumu çektim. Sonuçta tanımıyorum, hoş tanısamda çekerdim yine. "Sadece buna mı takıldın söylediğim şeylerden?" derken havada kalan elini indirdi.

"Evet buna takıldım seni tanımıyorum." derken etrafıma bakınıyordum. Arın nerde acaba?

"Ben Talha." dedi elini uzatırken. Elini tutmadan, "Alanur." dedim memnuniyetsizce.

"Galiba benden rahatsız oldun elimi tutmadığına göre." dedi kırılmış ses tonuyla. "Yo rahatsız olmam için bir sebep yok, kimsenin elini sıkmam." diyerek kendimi açıkladım. "Pekala anladım. Sen Arın'ın kardeşi değil misin?" dedi.

"Evet de sen nerden tanıyorsun beni?" diyerek ona bakmaya devam ettim.

"Seni bilmeyen mi kaldı sosyal medya yıkılıyor." Hadi canım. Bu kadar çabuk yayılamazdı.

"Hadi be ciddi olamazsın."

"Hiç ciddi olmadığım kadar ciddiyim."

"Ne diye yıkılıyor?" dedim. "Kendin bak." diyerek telefonundan bir şey açıp bana verdi. Telefonu elinden alıp baktım.

Şok şok haber!

Agah Yılmazer'in oğulları on yedi yaşındaki bir kızla görüntülendi.

Çocuklarından birisinin sevgilisi mi? Yoksa Agah Bey'in gizli bir aşkından olan kızı mı? Sizi son gelişmelerle haberdar edeceğiz.

Bunun gibi bir çok haber vardı. "Oha biraz daha abartsalardı." dedim şok içinde. "Gündeme yeni bir konu getirmek için bir çok şey üretiyorlar yalan yanlış suçlamalar. Galiba Agah amcanın bundan haberi yok olsaydı bu haberi yok ederdi." dedi telefonu elimden alırken.

"Bilmiyorum bana bir şey söylemediler." diyerek mırıldandım. "Alanur nerdesin sen, iki saattir seni arıyorum? Sen bir kızla kavga mı ettin?" dedi yanıma gelen Arın telaşla.

"Ben de seni arıyordum. Yok be kavga etmedik kız kendi kendine atarlandı." dedim elimi boş ver anlamında sallarken. "İyi misin sen, sana bir şey yaptı mı?" Ona bakarak, "Sence bana bir şey yapabilir mi?" diyerek kendimi gösterdim. "Asla." dedi kafasını yana doğru sallarken. Yanımızda hâlâ dikilen Talhayı fark edip, "Talha! Sen de mi burdaydın?" dedi Arın ona bakarken.

"Evet Alanurla tanıştık" dedi ellerini cebine sokarken. "Anladım." diyerek elini Talha'nın koluna koydu. "Neyse kardeşim yarın okulda görüşürüz." diyerek Talhayla erkekçe selamlaştı. "Görüşürüz kardeşim." dedi Talha.

Okulun çıkış kapısına doğru yürürken, "Abim gelmeyecek bugün, biz kendimiz gideceğiz." dedi.

"Tamam yürüyelim mi, arabayla gitmek istemiyorum."

"Tamam yürüyelim."

Yavaş yavaş yürüyorduk. Arabaların korna sesleri, insanların konuşma sesleri geliyordu... "Dur!" dedi birden bire Arın. "Noldu?" dedim telaşla ona dönerek. "Aklıma bir şey geldi." Kaşımı kaldırarak ona baktım, "Ne geldi?" dedim.

"AVM'ye kaçalım mı? Kardeş kardeşe bir şeyler yapalım." dedi sevinçle. Aslında fena bir fikir değil. "İyi fikir hadi gidelim kaçak, yarışa var mısın?" dedim yeni bir aksiyon yaratmak için. "Kaçak demek, varım nesine." diyerek serçe parmağını uzattı.

Koşarken, "Kaybeden kazananın 1 hafta istediği her şeyi yapsın." dedim. Arkamdan koşmaya başlarken, "Hey haksızlık yapıyorsun önden başladın." diyerek itiraz etmeye başladı. "Çenen değil bacakların çalışsın." Koşmaktan bacaklarımı hissetmiyordum. "

'Lan bir de asker olacaksın.' İç ses olmazsa olmaz zaten.

Ne ara yetişti bana bilmiyordum. Koşma hızımı biraz daha arttırdım. Kimse geçemez beni.

***

Şuan AVM'deydik çok acıkmıştım ve Arın'da bizi hamburgerciye getirmişti. Hayatımda hiç yeme fırsatım olmamıştı. "Bir şey söyleyim mi?" dedim elimdeki koladan bir yudum içerken. "Söyle." dedi tüm ilgisine bana vererek.

"Ben hiç bu yaşıma kadar hamburger yemedim."

"Şakanın hiç sırası değil Alanur."

"Valla yemedin lan."

"O zaman senin bir ilkini beraber gerçekleştirdik bu çok güzel değil mi?" Onunla yaptığım ilk beni de mutlu etmişti. "Evet güzel bir şey, seninle bir ilkim oldu." diyip elimdeki hamburgerden ısırdım.

"Saat kaç?"

"Napacaksın saati, şurda beraber vakit geçiriyoruz." diyip elindeki kolayı bitirdi. "Tamam sakin ol!"

Elimdeki son parçayıda ağzıma atıp bitirdim. "Doyduysan kalkalım mı?" dedim. "Doydum doydum kalkalım." Yediklerimizi çöpe atmak için eline alarak ayağa kalktı, ben de kendi çantamı ve onun çantasını aldım.

Onunla beraber kasaya gittim. Parayı ödeyip çıktık. Tabi parayı ben değil o ödedi. "Nereye gidelim şimdi?" dedi bana bakarken.

"Eğlence yeri var mı burda?"

"Evet var, gel gidelim." diyip elimden tutup sürükledi. Dört kat aşağıya inmiştik. Beni getirdiği yerde sanal gözlüklerle savaş yapacaktık. İki takım kurmuştuk mavi takım ve kırmızı takım olarak. Ben mavi takımdaydım, Arın ise kırmızı takımdaydı. Toplamda 14 kişiydik.

"Arkadaşlar herkes kendi takımına ait yelekleri giysin. Yeleğin orta kısmında bulunan yere silah sıktığınızda karşı takımdaki kişi eleniyor. Yanlışlıklabile kendi takımınızdaki arkadaşlarınızı vurursanız karşı takıma puan gidiyor ve vurulan kişi eleniyor." dedi oyunu anlatan görevli.

"Anladınız mı?" dedi. Herkes anladığına dair mırıltılar çıkarttı. "Pekala herkes yerini alsın. Kameradan bakacağım, yerlerinizi aldığınızda oyunu başlatacağım." dedi, oyun alanından çıkarak kapıyı kapattı.

Herkes yerini aldığında oyun başladı. Herkes saklandığı yerden silahlarını sıkmaya başladı. Kulağımdaki kulaklıktan Onur'un sesini duydum. "Alanur saat yönünün tersindeki kişi seni vuracak dikkat et." dedi. Yere eğilerek silahın dürbününden Onur'un dedi yere baktım. Vay şerefsiz diyerek onu vurdum.

Onur takımdaki kişilerlendi. İsimlerini öğrenmiştim doğal olarak, oyunda onlara seslenebilmek için. Kulağımdaki kulaklığa doğru konuştum. "Sağol bu iyiliğini unutmayacağım." dedim. "Ne demek." dedi. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama son kişiyide öldürürken kulaklıktan Esra'nın sesini duydum. "İyi bir işti takım. Sizinle oynamaktan keyif duydum." dedi. Açıkcası ben de eğlenmiştim.

Odadaki hopörlerden ses geldi. "Oyunu kazanan mavi takım. Tebrik ederim arkadaşlar iyi bir iş başardınız." dedi. Daha sonra ise karşı takım bizi tebrik etmişti.

Şimdi ise küçük kapalı bir alanda fotoğraf çekilen yerdeydik. Salak salak pozlar veriyorduk. Onuncu sınıftayken arkadaşlarla özürlüler gibi konuşuyorduk hatta dedikodu bile ediyorduk. Şimdi o dili Arın'a öğretiyordum.

"I-ıhıııhıhıh ıhıhı." diyip ellerimi de anlatırken kullandım.

Dışardan biri bizi görse bu salaklar ne yapıyor diyecek, ama böyle konuşmak çok eğlenceliydi.

"Iııııhıhı ıhıh-ıhıhı." dedi Arın'da. Ne! Vay vay vay lan bu Yeliz'de az değilmiş bak bak. Yeliz bunların İngilizce öğretmeniymiş. Bu şıngıldak evliyken müdürle yatmış bir de kocasına şey demiş sen benimle İngilenmiyordun, o bana daha ilgi gösteriyordu demiş bak bak tam bir oruspu.

"Hiii saat kaç olmuş." dedim panikleyerek.

"Kaç olmuş?"

"Saat sekiz buçuk olmuş."

"Ne oha! Kesin bizi merak ettiler." dedi telaşla.

"Salak tabi ki merak etmişlerdir." dedim.

"Koş koş geç kaldık eve gidince ebemizi edecekler. Seni bu soğuk havada geç saate kadar dışarıda tuttuğum için özellikle abimler kızacak." dedi. "Bir şey olmaz ben varım korurum seni." dedim sanki abimlerden koruyacakmış gibi. "Sen geç dalganı, görürsün eve gidince." diyip kolumdan tuttuğu gibi çıkışa doğru yönlendirdi.

"Evet sayın seyirciler gördüğünüz üzere dört buçuk saatin ardından Arın Yılmazer ve yanlarında konuşulan kız şuan AVM'den çıkış yaptılar." dedi, magazincilerden bazıları üzerimize doğru gelmeye başladılar.

Gelmeyin lan, gelmeyin üzerimize.

"Evet Arın Bey doğru mu bu tüm iddalar babanızın bir yasak aşkı mı var ve bu kız onun çocuğu?" dedi kadın muhabir.

"Arın Bey duyduğumuza göre abinizin sevglisiymiş. Siz neden yengenizle bu saate kadar dışardasınız?" dedi bu seferde başka bir muhabir.

Çüş bu kadarıda fazla cidden.

"Haddinizi aşmayın yalan bir suçlama üzerine bir insana nasıl iftira atabilirsiniz ki zaten gerçek bile olsa bu sizi ilgilendirmez." dedim sinirle.

"Duydunuz ve babam zaten uygun bir zamanda açıklama yapacak gereksiz yere suçlamalarda bulunmayın." diyip beni kolundan tuttuğu gibi sürükledi.

"Niye koşuyoruz?" diyerek gereksiz bir soru sordum. Önce ciddi misin bakışları atıp sonra, "Sence Alanur?" dedi.

"Tamam sormadım say." diyip ağzıma hayali bir fermuar çektim. Koşarken durdum nefes nefese kalmıştım. "Bekle ben çok yoruldum." dedim, eğilerek ellerimi dizlerime koydum.

"Tamam gel şuraya gidelim de taksiye binelim zaten bu soğukta yürüyemeyiz." dedi. Allah razı olsun ya.

Karşı taraftaki taksi durağına doğru gittik. "Abi taksi var mı?" dedi Arın. "Var geçin şu arabaya." dedi Bey Amca, elindeki çay bardağını bırakırken. Arın'ın açtığı kapıdan taksiye bindim. Benim binmemle oda bindi.

"Nereye gideceğiz?" dedi taksici amca. Arın adresi taksiciye söylerken kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapattım. Bugün çok yorulmuştum ama değmişti. Çok eğlenceliydi ikizimin olması çok güzel bir şeydi.

Düşüncelere dalmışken Arın'ın sesini duydum. "Alanur geldik hadi." Çantamı alıp arabadan indim Arın'da taksicinin ücretini ödeyip yanıma geldi.

Bahçedeki korumalar kapıyı açtı. Bahçeden içeriye adım ataraken Arın güldü. "Bugün baya bir eğlendik hele senin bana yeni bir dil öğretmen muhteşem." dedi karnını tutarak gülerken.

"Hııı ı-hıhııııı ııı." dedim, elimlede anlatmaya çalışırken. "Alanur sus zaten bugün gülmekten karnım çatladı-" derken araya giren Alpay abimin sesi Arın'ın sözünü böldü, "Siz nerdesiniz kaç saattir sizi arıyoruz farkında mısınız, bu kadar kişiyi telaşa soktunuz ama sizi görüyorum ki baya bir eğlenmişsiniz."

"Abi bak açıklayabiliriz-" Yine sözümüzü kesti. "Yeter açıklamanıza gerek yok içeri geçin hava soğuk." Arın'ın kolunu tutarken, "Büyük sıçtık ,çok kızacaklar baksana ilk dakikadan." dedim fısıltılı bir şekilde.

Kulağıma eğilerek tam bir şey diyecekti ki Oray abim kulağını tutarak çekti. "Siz ikiniz, uzun bir süre tek başınıza kalamayacaksınız." dedi. Eve girdiğimizde montumu çıkarmadan oturma odasına doğru gittim.

"Kızım nerdesiniz siz? Endişelendim başınıza bir şey geldi diye." dedi annem gelip bana sarılırken. "Özür dileriz anne biz dalmıştık ve sizi aramayı unuttuk." dedik aynı anda.

Birbirimize bakıp güldük. "Şu durumda hâlâ gülüyorsun ya yüzsüzlüğün zirvesindesin." dedi Ertuğ, tabii ki bana çatmadan duramıyor.

"Senin kadar olamasamda idare ediyoruz işte napalım." dedim koltuğa doğru otururken.

"Hah şuna bak, daha fazla seni görmek istemiyorum." dedi salondan çıkarken. Arkasından, "Güle güle kapı orda. Bu arada çıkarken kapıyı da kapat zahmet olacakta." dedim.

"Boşver takma onu kafana." dedi Arın kulağıma sessizce. "Siz nerdesiniz açıklayın şimdi?" dedi Alpay abim.

"AVM'deydik." dedim sessizce. Sinirli bir şekilde güldü. "Size dalga geçin diye sormuyorum doğru düzgün bir cevap verin. Etrafımızda bir çok düşman var, hadi seni geçtim bilmiyorsun ama ya sen Arın? Bunları en iyi sen biliyorsun nasıl tehlikeye atarsın onu, ya başına bir şey gelseydi önceki yıllarda ne oldu biliyorsun değil mi?" diyerek eskiden yaşanılan şeyi ima etti.

Arın'a baktığımda gözleri dolmuştu. Ne olmuştu ki önceki yıllarda? Tamam ne olursa olsun onun üzerine gidemezdi. Olacak olan her yerde olur ki bu tek Arın'ın suçu değil. Ben de suçluyum.

"Abi onun üzerine gitme, düşman edinen sizsiniz biz değil önceki yıllarda ne oldu bilemem ama Arın'ın üzerine gidemezsin. O benim ikizim onunla vakit geçirebilirim ki zaten siz buna karışamazsınız." dedim, bağırmadım ama ben zaten konuşurken istemsizce yüksek sesle konuşabiliyorum. dediklerimin üzerine kimse uzun bir süre bir şey demedi.

"Alanur, bak o senin tabi ki ikizin onunla vakit geçirebilirsin, ben buna bir şey demiyorum ama-" Sözünü keserek konuştum, "Demiyorsun ama ima ediyorsun abi, kalbini kırmak istemiyorum lütfen konuyu kapatabilir misin?" dedim.

"Kızım sen onun dediklerine bakma kimse sana karışamaz istediğini yapabilirsin ama bir dahakine haber ver tamam mı bebeğim?" dedi babam bana sarılırken. Ben de ona sarıldım.

"Biz uyumaya gidiyoruz iyi geceler." diyip Arın'ın kolundan tutup sürükledim.

BÖLÜM SONU..

Yazdığım bölümlerden en uzunu bu oldu.

Bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir.

Bu bölümde biraz Alanurla Arın'ın beraber vakit geçirmesini istedim.

Ertuğ yine bildiğimiz gibi hiç değişmedi. Ertuğa ısınabildiniz mi yani ben bile yazarken ısınamadım ben yazdığım halde LFFLFLDÖÖD.

Sizce Alpay yine öyle dedi geçmiş yıllarda ne olmuş olabilir? Fikrinizi yazarsanız sevinirim. ☺

Instagram Hesabım; yazarnurofficall

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE KENDİNİZE İYİ BAKIN SEVİLİYORSUNUZ 🤎

Loading...
0%