Yeni Üyelik
10.
Bölüm

8. BÖLÜM: GİZLİ NUMARA

@yazarnurr7

“Beni böylesine korkutan, tüm uzuvlarıma ve iliklerime kadar titreden neydi?”

8. BÖLÜM: GİZLİ NUMARA

&

Arınla beraber vakit geçirmek o kadar güzeldi ki... Bir insanın ikizi olması muhteşem bir şeydi. Benim onun acısını, hastalığını, mutluluğunu yani kısaca bütün hissettiklerini hissetmem... Onunda benim hissettiğim her şeyi hissetmesi...

Kulağa garip geliyor öyle değil mi? Bir insan ikizinin hissettiği bütün her şeyi nasıl mı hisseder? Çok garip ama hissediyor işte. Onun başına bir şey geldiğinde insanın kalbinde tarifi olmayan bir acı, hastalandığında senin de hastalanman... Bunun gibi bir çok şey ama hissediyorsun işte.

O olaydan sonra yani Alpay abimin kızması üzerine yukarı çıkıp uyumuştuk. Evet beraber uyumuştuk. Çünkü kendini suçluyordu. Tek suçlu o değil, ben de suçluyum. Biz hayatta mutlu olacağımız şeyleri yapmazsak yaşamanın ne anlamı var ki.

Hayatta doyasıya kadar eğlenmek varken, sevdiğimiz şeyleri yapmak varken, dışarı çıkıp yağmur'un altında ıslanmak varken.... Neden hiçbir şey yapmayalım? Ama bunları sadece söylemekle kalıyoruz. Hiçbir şeyi istediğimiz kadar değilde hep başkaların dediği kadar yapıyoruz.

Mesala en basitinden dışarı çıkıp arkadaşalarınla vakit geçirmek istiyorsun. Eğer ailen baskıcıysa izin vermiyor, baskıcı değilse bile belli bir süre veriyor. En basit örnekti bu. Bunlar gibi bir çok örnek var...

Önceki ailem... Çok baskıcıydılar hiçbir şeye izin vermezlerdi. Yeni ailem bilemiyorum şimdi onlar için bir şey söylemek erkendi.

Abim gelip özür dilese de bir şey dememiştim. Tamam haklıydı ama bağırmamalıydı. Bağırmasaydı haksız olmazdı. O gün Arın'ın üstüne çok gitmişti.

O beklenen gün gelmişti. Sınavlar başladı! Ağlamak istiyorum ama yapacak bir şey yoktu. Önemli dersleri aynı güne koymuşlar ya, bir haftada toplam dokuz sınava giriceğiz. Pardon onlar bize girecek.

Bugün tarih sınavım var, aslında tarihim çok iyidir ama yinede sınav zamanı gelince emin olamıyordum. Şuan teneffüsteydik teneffüsün bitmesine az kalmıştı. Öğle yemeğine son bir ders kaldı. Acıkmıştım.

"Kız, bana kopya ver valla ben de sana matematikte veririm. Tarihim hiç iyi değil." Tabii ki bunu diyen Ardaydı.

"Oğlum yakalanırım felan sonra sicilime işlenir, ben de sana o zaman gösteririm." dedim. "Yok bir şey olmaz zaten çatlak coğrafyacı gelecek derse." diyip elini salladı. "Lan salak asıl çatlak olanlardan korkacaksın." dedim, doğru ama bu hayatta en çok onlardan korkacağız bizim okulda da öyle biri vardı. Kedi bakışları atmaya başladı. "Of tamam çek şu gözlerini benden."

"Kızım sen bir tanesin be." diyip yanaklarımı sulu sulu öpmeye başladı. "Çek şu ağzını ikizimin üzerinden." dedi ne ara geldiğini bilmediğim Arın. Gelip Arda'yı benden uzaklaştırdı. Masamın üzerindeki suyu alıp eline döktü, tam ne yapacak diye bakarken yanaklarımı sildi. "Sen. Ne. Yaptın. Arın?" dedi, kelimeleri bastırarak ellerini beline koydu.

"İkizimin. Yanağını. Sildim. Bir. Sıkıntı mı. Var?" dedi oda Arda gibi kelimeleri bastırarak. "Ay yeterin be zaten sınav var geriliyorum. Bir de siz yapmayın." dedim stresli bir sesle. "Kızım niye geriliyorsun zaten tarihin iyi gerilme sen sakin ol ve kendine güven. Tamam mı?" dedi Arda. Tamam ama yine de geriliyorum elimde olan bir şey değil.

"Tamam sakinim."

"Öğretmen geliyor arkadaşlar." dedi sınıfa giren Serkan. "Ben gidiyorum görüşürüz başarılar dilerim." dedi Arın giderken. "Sana da başarılar." dedim arkasından.

"Evet arkadaşlar oturun yormayın beni." diyen hoca sınıfa girip kapıyı kapattı. Elindeki kitapları masaya koyup sınav kağıtlarını eline aldı ve dağıtmaya başladı. "Evet Serkan sen şöyle İlayda'nın yanına geç, Furkan sen de ordan kalk öğretmen masasına otur. Ahmet sen de kalk Furkan'ın yerine otur, Arda sen de kalk Ahmet'in yanına otur." diyip kalan sınavları masaya koydu.

"Lan ben böyle işin içine tüküreyim şu şom ağzını açmasaydın Alanur böyle olmayacaktı." dedi Arda giderken. Ama ben dedim neyse diyip soruları okumaya başladım.

Aklıma gelenleri yazıyordum. Ben yazarken uç kırıldı. Normalde kırılmayan uç sınavda kırılıyor! Ucu alıp kaleme takarken hocanın sesini duydum, "Sen ayağa kal." dedi. Kime dedi diye bakarken bana bakarken buldum. Elimle kendimi göstererek, "Ben mi?" dedim şaşırarak. "Yok ninem kime diyorum ben tabii ki sana diyorum." dedi sert sesiyle.

"HasbinAllah." diyip ayağa kalktım. Tabii ki söylerken sessizce söyledim bir de bu karının dırdırını çekemem valla. "Ön tarafa geç kağıdını da iyice kapat kimse görmesin." dedi.

Tövbe yarabbim ya korktum lan ödüm bokuma karıştı. Bende bilmiyorum niye korktum birden bana seslenince korktum normal olarak. Ayağa kalkarak ön sıraya geçtim. Kağıdı benden çalamasınlar diye kapattım. Şimdi ben sana ne dedim felan der hiç uğraşamam. Lan soru küçük cevap up uzun bu ne ya.

Aklıma gelenleri yazmaya başladım. Sınavı bitirdikten sonra tekrar tekrar kontrol ettim. Allah'tan kontrol etmişim yoksa soru gitmişti. Ayağa kalkıp hocaya verdim kağıdı. Elimden alıp incelemeye başladı sonra bana baktı. Önüne dönüp kağıdı sıraya koydu. "Son on dakikanız arkadaşlar ona göre kendinizi hazırlayın."

***

Bugünlük okul süresi de sona ermişti. Arın gelmeyecekti bugün benimle, arkadaşlarıyla maç yapacakmış. Aslında benimle gelmek istedi ama ona gitmesini söyledim. Benim yüzünden aralarına soğukluk girmesini istemem.

Omzumdan düşen çantayı tekrar taktım. Bu da düşüp duruyor ya. Yürürken arkamda bir hareketlilik hissettim. Sanki, sanki biri beni takip ediyormuşcasına bir hisse kapıldım.

Hızlıca arkama döndüm ama hiç kimse yoktu. Ben arkama dönmüş hâlâ sokağa bakarken elimdeki telefon çalmaya başladı.

Telefonu kaldırıp baktım, gizli bir numara arıyordu. Açmalı mıyım yoksa açmamalı mıyım? Neden bugün? Ben tek başıma sokakta yürürken ve üstelik biri beni takip ettiğini hissetiğim anda gizli bir numara beni arıyor? Bu tesadüf mü yoksa belirlenen bir şey mi?

Arama son bulurken tekrar çalmaya başladı. Tam telefonu açacakken birisi çarptı. "Pardon." dedi, tahminen orta yaşlarında olan bir adamdı üstünde siyah up uzun bir ceket kafasında bir şapka vardı. Ben sanki bu adamı bir yerden tanıyor gibiydim ama nerden? Bu sesi de daha önce duymuş gibiydim. Ama emin değildim.

Elimdeki telefon tekrar çalmaya başladı. Bakışlarımı telefona çevirdim. Telefonu açarak, "Alo." dedim.

"Alanur." dedi robotik bir ses.

"Kimsiniz?"

"Ah zavallı Alanur. " dedi ve kahkaha atmaya başladı. Sesim titrerken, "Kimsiniz adımı nerden biliyorsunuz?" dedim.

"Çok yakında. Çok yakında öğreneceksin Alanur. Etrafındaki insanlara çok güvenme bir gün zararlı çıkan sen olacaksın. Çok safsın ama öğreneceksin dikkat et mazallah bir gün bir yerde başına bir şey gelebilir ya da sevdiğin insanların başınada bir şey gelebilir." diyip telefonu suratıma kapattı.

Bu kim ve benim adımı nerden biliyordu? Ben hiçbir şey anlayamıyorum. Şaka. Evet evet birisi şaka yapıyor gerçek olamaz yani. Ya gerçekse? Kağıtta yazılan o yazı ve telefon. Bunlar ne demek oluyordu? Ya birisi benimle gerçekten dalga geçiyordu yada... Diğer ihtimali düşünmek istemiyordum.

Bilmiyordum ama diğer seneçek daha ağır basıyordu. Bedenim titrerken gözlerim doldu. Neden ağladığımı bilmiyordum, sadece içimden ağlamak geliyordu. Belki ağlamamım sebebi sevdiğim insanların zarar görmesinden korktuğum içindir.

Peki ya sen, sen kendin için korkuyor musun?

Biliyor musun kalbim o gün kendim için korkup bağırdığımda kimse beni duymamıştı. Ve ben artık o yüzden kendim için korkmuyorum.

Belki kendin için hâlâ korkuyorsundur Alanur?

Haklısın, belki de hâlâ kendim için korkuyorumdur ve kendime belli etmemeye çalışıyorumdur.

Koşmaya başladım, koştukça kalbime ağrılar giriyordu. Koşarken bir anda gök gürledi ve yağmur yağmaya başladı. Tekrardan şiddetli bir şekilde gök gürledi ve şimşekler çaktı.

Oysaki ben, o günden sonra gök gürlemesinden korkar olmuştum.

Koşa koşa eve gelmiştim. Kapıdaki korumalar beni görünce demir kapıyı açtılar. Bahçeden içeri girip evin kapısına geldim. Cebimden çıkardığım anahtarı deliğe sokmaya çalışıyordum ama bir türlü sokamıyordum. Sonunda anahtarı deliğe soktuğumda kapıyı açıp eve girdim.

Dudaklarım hâlâ titremeye devam ediyordu. Eve girdiğimde ses gelmiyordu. Kimse yoktu galiba. Yine de belli olmaz diye sessizce merdivenlerden çıkmaya başladım. Üstümden sular damlıyordu yere. Üstümü değiştirdikten sonra silerim diye düşünürken ses duydum. "Size daha zamanı değil diyorum bunun neresini anlamıyorsun. Ben daha planımı devreye sokmadım." Bunu diyen Ertuğ'du.

Yavaşça görünmeyecek bir yere geçtim. "Ona öyle bir acı çektireceğim ki, ama önce diğerlerin ona karşı güvenleri sarsılmalı bu yüzden aklımda bir plan var." dedi, karşı taraf ne dediyse sinirlendi. "Size olmaz diyorum neresini anlamıyorsunuz!?" diyip telefonu kapattı. Ayak sesleri gelmeye başladı. Telaşa kapılarak yavaşça merdivenlerden çıkmaya başladım sanki yeni gelmiş gibi.

"Sen?" derken bana baktığını hissettim. Arkama dönerek, "Ben ne?" dedim sanki anlamamış gibi. "Ne zaman geldin yoksa gizlice benim telefonda konuştuklarımı mı dinliyordun?" dedi şüpheli bir tavırla.

"Ne diyorsun sen ben yeni geldim, seninle uğraşamayacağım." dedim tam yukarıdaki merdivenlere doğru adım atacakken kolumda bir el hissettim. Kafamı ona çevirdim.

"Sen ağladın mı?" dedi suratımı incelerken. "Y-yo ağlamadım. Ağlamam mı gerekiyor?" dedim öksürerek sesim titremişti umarım anlamaz. Hoş anlasa ne yapabilir zaten düşman gibiyiz. "Pek inandırıcı gelmedi ama neyse." diyip kolumdan ellerini çekti. O ellerini kolumdan çekmesiyle merdivenlerden çıkmaya başladım.

Of şüphelendi benden ya. Anlamış mıdır ki onu dinlediği mi? Ama anlasaydı sormazdı bence. Düşüncelere dalmışken odaya geldiğimi fark etmedim. Odanın kapısını açıp içeriye girdim. Sırtımdaki çantamıda çıkartıp fermuar'ını açıp içine baktım, kitaplar ıslanmış mı diye ama ıslanmamış. Çantayı kenara koyup banyoya gittim.

Üstümdeki kıyafetleri tek tek çıkartıp kirli sepetine attım duşa kabinin içine girip suyu açtım. Suyu ayarlayıp duş başlığın altına geçtim. Üzerimden su akıp giderken bugün olanları düşündüm.

Kim beni neden arasın? Üstelik tek başımayken. Anlamıyordum hem de hiçbir şeyi. Ve eve gelir gelmez Ertuğ'un konuştuğu konuşmalar çok şüpheliydi. Kimden bahsediyordu? Kimlerin ona karşı güveni sarsılmalı?

Şuan banyoya o kadar ihtiyacım vardı ki anında tüm kemiklerim gevşemişti. Saçımı şampuanlayıp vücudumu keselemeye başladım. Lifi bastıra bastıra sürüyordum. Birden başıma bir ağrı saplandı. Kesik kesik bir şeyler hatırlamaya başladım.

"Hey küçük, korkma!"

"Yar-dım edin lütfen, yardım edecek kimse yok mu?"

Başımın ağrısı daha da şiddetlenmeye başladı. Ellerimle başımı sıkarken gözlerimi yumdum ve yere çöktüm.

"Yardım edin."

"Lütfen yardım edin!"

Bu küçük kız kimdi ve ben neden birden bire bunları görmeye başladım. Noluyordu bana? Artık eskisi gibi değildi . Oturduğum yerden duvardan tutunarak kalktım. Hızlıca durlanıp banyodan çıktım. Giyinme odasına gidip siyah uzun bir sweatshirt ve siyah termal tayt giydim.

Bu ağrı katlanılabilir gibi değildi acilen ilaç içmeliydim. Giyinme odasından çıkıp banyoya doğru yürümeye başladım. Ecza dolabından ağrı kesiciyi elime alıp odaya geri döndüm. İlacı ağzıma atıp şu içeçektim ki hapşurdum. Grip olacaktım kesin.

Suyu içip bardağı masanın üstüne koydum. Hızlıca saçlarımı tarayıp kuruttum hasta olmamak için. Gidip perdeleri çektim. Yatağa girip yorgana sarıldım sıkıca.

Uykumun en derinlerinde bir ses duydum. "Ateşi çok yüksek hastaneye gidelim, abim doğru düzgün bir şey yapamıyor git gide yükseliyor ateşi." dedi birisi.

"Ateşinin yükselmesi normal yağmurda ıslanmış ve duş almış." dedi başka biri daha.

"Abi neresi normal ikizim ateşler içinde yanıyor!"

"Bu böyle olmaz hastaneye gidiyoruz." Birinin ellerini bacaklarımın altında hissettim ve sonra havalandım. Gözlerimi açamıyordum. Gözlerimin üstünde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum. Gözlerini açamamak bana acı veriyordu. Açmak istiyordum ama açamıyordum.

Yavaş yavaş bilincimi kaybetmeye başladım. En son hatırladığım arabaya bindirildiğimdi.

"Şimdi öldürsek nolur?" Uykumun en derinliklerinde bir ses duydum.

"Olmaz önce çok acı çekmesini lazım."

"Daha çok küçük başkalarının hatasını neden bu kız çekiyor? Ona acıyıyorum." Bana acımayın! Kimse bana acımasın!

"Daha çok küçük başkalarının hatasını neden bu kız çekiyor?" Bu ses az önce konuşan kadının sesiydi.

"Neden başkaların hatasını da o çekti? O çektiyse bu kızda hâlâ hâlâ çeker." Bahsedilen kız ben miydim? Neden gözlerimi açıp konuşamıyordum? Bana ne olmuştu böyle?

"Bence biz gidip ona kız öldü diyelim. Onu ölü olarak gösteririz anlamaz."

"Bu konuştuklarını o duymasın yoksa sizi yaşatmaz!"

Ölü olarak gösterecek kız ben miydim? Ama ben kime ne yapmıştım, ben bir şey yapmamıştım.

Bu sefer konuşmaları boğuk duyuyordum. Boğuk sesler yavaş yavaş silindi ve ben bilincimi tekrar kaybettim.

"Seni kurtaracağım yeşil. Seni onların eline bırakmam. Onlar seni öldürmek için ne kadar plan yaparlarsa yapsınlar." Derin derin nefes alarak soluklanma sesi duydum.

En son yine bilincimi kaybetmeden, "Merak etme yeşil kızım, seni o gün kurtardım yine kurtaracağım." Alnımda bir dudak hissettim. Beni alnımdan öpmüştü yada ben öyle hissettim. En son yine bilincimi kaybettim.

"Ne zaman uyanacak?" diyen Arın'ın sesini duydum. "Havale geçirdi. Bu kadar çok uyuması normal." dedi Maran, sesi çok yakından geliyordu.

"Birazdan uyanır." dedi babam.

Gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. "Uyanıyor. İyi misin babam?" dedi yanıma gelerek. "S-su." dedim, çünkü boğazlarım kurumuştu. Babamın yardımıyla suyu içtim. Suyu içince rahatlamıştım.

"İyi misin bebeğim." dedi annem yanıma gelirken. Ağlamıştı suratı çökmüş bir vaziyetteydi. "İyiyim ben, siz niye böyle kötü gözüküyorsunuz?" dedim kalkmaya çalışırken. "Dur kalma serumun bitmedi." dedi Maran.

"Bir şey olmaz belim ağrıyor ne zamandır uyuyorum?"

"İki gündür uyuyorsun," dedi Arın üzgünce. "İyi misin beni çok korkuttun keşke o gün çıkışta seninle gelseydim hepsi benim yüzümden oldu." Yanıma gelip bana sarıldı. Biz Arınla sarılırken Alpay abim bakıyordu. Arın benden ayrıldıktan sonra ona baktım sonra Arın'a dönerek, "Kendini suçlama. Senin bir hatan yok benim hatam," Kafamı babama çevirerek, "Eve ne zaman gideceğiz?" diye sordum.

"Birazdan tahliller gelecek, eğer tahlillerin iyiyse taburcu olucaksın." dedi ne ara girdiğini bilmediğim doktor. Kafamla doktoru onayladım. Doktor hâlâ ayakta dikilirken kapı çaldı. İçeri giren kadın hemşire, "Hocam tahlilleri iyi gözüküyor." diyerek elindeki tahlilleri doktora verdi. Gözlüğü takıp dikkatli bir şekilde tahlile bakmaya başladı.

"Evet sonuçlar iyi çıkmış. Taburcu olabilirsin ancak bir şartla ilaçlarını düzenli kullanman lazım. Maran odama gel reçeteyi yazacağım." dedi son cümleyi Maran'a bakarak. "Tamam hocam geliyorum." diyip doktorla beraber odadan çıktı. Oray abim gelip beni kucağına aldı. "Ne kadar zayıflamış benim güzelim." dedi beni sıkıca tutarken.

"Oğlum dur, hava buz gibi önce kıyafetlerini giysin bir." dedi annem arkamızdan gelirken.

***

"Hadi son bu, aç ağzını uçak geliyor." dedi, ellinci kez son diyerek kaşığı ağzıma sokmayan çalışan annem. "Yeter artık yemek istemiyorum. Kaç kere son dedin veriyorsun kusasım geliyor." dedim kafamı çevirerek.

"Bak bu son annecim ben senin iyiliğini istiyorum." dedi başımı tutarak. "Hayır istemiyorum banane." dedim ağlamaya başlarken. Feci şekilde midem bulanıyor ama kusamıyordum.

Alpay abim anneme bakarak, "Anne yeter artık zorlama, yeterince yedi biraz daha verirsen iflas edebilir midesi." dedi, sonunda birisi beni anlamıştı. "Tamam vermiyorum. Ağlama kızım ben senin iyiliğini istiyorum." dedi annem bana sarılırken.

Alpay abim elindeki ilaçlar ve suyla yanıma geldi. "Hadi iç ilaçını sonra uyu." dedi ilaçları elime verirken. İlaçları elinden alıp içtim su yardımıyla. "Abla?" dedi nerden çıktığını bilmediğim Balım.

"Efendim ablasının prensesi." dedim, sesim kısık çıkmıştı. "Sen nerdeydin ben seni çok özledim?" dedi bana sarılırken. "Burdayım ablam işim vardı o yüzden yoktum." dedim. Benden ayrılarak, "Yalan söyleme uf oldun." dedi işaret parmağını sağ sola sallarken. Kulağına yaklaşarak sessizce, "Evet uf oldum ama hemen geçecek. Hem ben hastayım kendime bakamam sen bana bakar mısın?" diyerek numaradan hafifçe öksürdüm.

Oda benim yaptığım gibi yaparak kulağıma eğilerek, "Tamam ben seni iyileştiririm ama sana bakmam için yanında uyumalıyım. Yoksa seni iyileştiremem." Elini dudağına doğru götürüp, "Şşş sessiz ol abicikler duymasın yoksa küserler yine. Sanki bebekler ben bile ağlamıyorum. Onlar kocaman oldular ama hâlâ bebek gibi davranıyorlar." dedi, sessiz söylediğini zannediyordu ama herkes duymuştu.

"Biz mi bebek gibi davranıyoruz Balım Hanım öyle olsun." dedi Alpay abim, kollarını birbirine doladı.

"Vay vay Balım Hanım bundan sonra size de gizli gizli çikolatalarıda ablan verir hıhh." diyerek kollarını birbirine dolanarak kafasını yana çevirdi.

"Evet ben veririm ona, siz vermezseniz vermeyin onun ablası var burda." dedim Balım'a sarılıp öperken.

"Bakın gördünüz mü ablam var benim hem bi kerem küserseniz küsün çokta umrumda benim." dedi, benim az önce ona yaptığım gibi oda beni öptü.

"Vay demek gizli gizli çikolata yiyordunuz Balım Hanım peki bundan bizim niye haberimiz yok?" dedi babam kollarını göğsünde bağlayarak.

"Babiş adı üstünde gizli ya hani o yüzden haberiniz olmadı. Hem Oray abim de-" Balım konuşmaya başlamıştı ki Oray abim gelip, "Ay benim bebeğim, prensesim senin istediğin Barbie yarın eve gelecek sana aldım güle güle kullan." dedi Balım'ı benim kucağımdan alırken.

"Yine ne halt ettin Oray çabuk söyle?" dedi bu seferde annem.

"Of anne ne yapabilirim sence sizde şu küçük çocuğa inanıyorsunuz." dedi.

"Ney küçük mü? Öyle olsun abiş. Baba senin bu oğlun varya ne yaptı biliyor musun? " dedi Oray abimin kucağındayken.

"Ne yaptı kızım söyle babana?" dedi babam.

"Eee biz gidelim de senin ödevlerini yapalım Balım hadi." dedi salonuna koşar adımlarla çıkmaya başlarken.

"Oray!" dedi babam bağırarak ama çoktan onlar gitmişti bile.

Arın'a dönerek konuşmaya başladı, "Sen!" dedi parmağını ona doğru sallarken. "B-ben ne?" dedi Arın ayağa kalkmaya çalışırken. "Sen biliyorsun ve kesin adım kadar eminim karşılığında bir şey aldın."

"Yok baba ben nerden bilebilirim." dedi yavaş yavaş yürümeye başlarken. "Yok yok sen bilirsin, bu ne halt yediyse sen çok iyi biliyorsun. Onu da tehdit ederek karşılığında bir şey aldın." dedi Arın'ın üzerine doğru yürümeye başlarken. Aklına bir şey gelmiş olmalı ki, "Yoksa o-" derken Arın sözünü kesti.

"Baba valla öyle bir şey yok ya ben bilmiyorum." dedi ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.

"Dur!" dedi babam da arkasından koşarken. "Ay yeterin ya koş Alpay yürü bakalım şunlara." dedi annem ayağa kalkarak. Sonra ikiside yukarı çıktılar. Tek kalmıştım şuan diğerleri yukarı çıkmıştı. Geri kalanlar ise nerde bilmiyorum en son Ertuğ arkadaşlarla buluşmaya gidiyorum demişti. Maran'da hastanededir diye düşünüyorum.

Onların bu hallerine güldüm. Ben gülerken dış kapı çalmaya başladı.

Kapı tekrar çalmaya başlayınca ayağa kalktım açmak için. Yavaş yavaş yürüyorken zil tekrar çalmaya başladı. "Bekle, bekle geliyorum çatlama." dedim.

Kapının kulpunu tutarak kapıyı açtım.

BÖLÜM SONU..

Bölüm nasıldı beğendiniz mi?

Sizce alanuru arayan kimdi?

Peki, Ertuğ'un konuştuğu kişi kimdi? Kimden bahsediyordu, kimi kimlerden uzaklaştırmak istiyor. Fikirlerinizi alalım.

Sizce alanurun gördüğü şeyler hayal mi yoksa gerçek mi?

Instagram Hesabım; yazarnurofficall

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE KENDİNİZE İYİ BAKIN SEVİLİYORSUNUZ 🤎

Loading...
0%