Yeni Üyelik
2.
Bölüm

GİRİŞ: HER ŞEYİN BAŞLANGICI OLAN O GÜN

@yazarnurr7

YAYINLADIĞIM İLK TARİH 14/11/2023

BAŞLAMA TARİHİNİZİ BURAYA ALAYIM.

BU KİTAP BÜTÜN UMUDUNU KAYBEDENLERE HİTABEN....

 

 

Yıllar önce bir bebek doğdu. Bu bebeğin kaderi daha anne rahmine düşmeden yazılmıştı. Her şey hazırdı, tek eksik avdı. Avı bulsalar her şey kolaydı ve öğrendiler ki anne ceylan hamileymiş. O gün her şeyi hızlıca kararlaştırdılar ve planlarını devreye soktular. O gün çok şey değişmişti yavru ceylanı anne ceylandan ayırmışlardı. Yavru ceylan artık yalnızdı ya kendisi hayatta kalıp av olmayarak avcı olacaktı ya da avcılara av olacaktı. Tek eksik yavru ceylanın büyümesiydi, yavru ceylan büyüdüğünde artık hiçbir şey aynı olmayacaktı.

 

 

~~~~~~••••~~~~~~

 

 

Kimi insanlara göre sevgi muhtaçlıktı,

 

 

Kimi insanlara göre sevgi ihtiyaçtı,

 

 

Kimi insanlara göre sevgi ise paraydı.

 

 

Ona göre sevgi ne muhtaçlık, ne ihtiyaç ne de paraydı.

 

 

Ona göre sevgi ilaçtı.

 

 

~•~

 

 

GİRİŞ: HER ŞEYİN BAŞLANGIÇI OLAN O GÜN

&

Mevsimlerden yaz, aylardan hazirandı yaz sıcaklığı kendini belli edercesine etrafa sıcaklığı yayıyordu. Gökyüzünün en tepesinde bulunan güneş etrafa ışık saçarak resmen enerji dağıtıyor gibiydi, etraf bu kadar parlak ve ışıltılıyken gece olacaklardan habersizdi. Hafif hafif esen rüzgar insanın içini huylandırıyordu. Leyla saçını yüzüne savuran rüzgarla gülümsedi. Yanındaki kocaman ağacın altına rahat edebileceği bir şekilde koyduğu minderlere yaslanmış bir vaziyette oturuyordu.

Elinde yarısı okunmuş kitabın kapaklarını kapatarak yan tarafına koydu. Ellerini şişmiş karnına koyarken bakışlarını kendisine göre dünya kadar büyük olan karnına çevirdi. Yüzüne eklediği kocaman gülümsemesiyle, "Bugün nasıllarmış benim minik ikiz bebeklerim." dedi sesinden akan mutlulukla. Ellerini karnının üzerinde hareket ettirerek okşadı, elinin altında hissettiği hareketle elleri durdu. "Hımm," diyerek mırıldandı. "Keyfiniz yerinde galiba!"

Elinin altında tekrar hissettiği hareketle ellerini tekrardan hareket ettirip karnını okşadı. "Oğlum umarım kızıma tekme atmıyorsundur." Kocasının sesini duymasıyla karnındaki bakışlarını çekerek kendisine yaklaşan kocasına baktı. Baştan aşağıya kocasını incelerken Agah kendisini inceleyen karısıyla, "Galiba birileri beni özlemiş." derken karısının yanına oturdu.

Leyla kocasının dedikleriyle burun kıvırdı. "Hiçte bile, yok öyle bir şey." Agah kesin öyledir anlamında başını salladı. "Ya demek öyle bir şey yok?" dedi sorarcasına, elleri karısının saçına çıkarken bir tutamını avcunun içine hapsetti. Bu hareketle ile Leyla'nın içi titrese de belli etmemeye çalışarak hafif yana kaydı. Leyla'nın bu hareketiyle Agah'ın dudağının kenarına kıvrıldı. Kayan karısıyla birlikte kendiside ona doğru kayarak aradaki boşluğu kapattı. Leyla ona yaklaşan kocasıyla burnundan soluyarak kocasına baktı. "Ne yapıyorsun sen?"

"Karıma yaklaşıyorum." derken nefesini Leyla'nın suratına üfledi. Leyla refleksle bir anlık gözlerini yumdu, gözünü geri açtığında burnunun ucunda kocasını görmesiyle cam mavisi misali parlayan gözleri şaşkınkınlıkla büyüdü. "Agah ne yapıyorsun?" dedi mırıldanarak. "Karıma yaklaşıyorum." dedi büyüleyici sesiyle.

"Ama ben istemiyorum." Agah kısılan gözleriyle karısının kendisine dedikleri dinledi. "Ben, hamile kalmadan önce olan karıma yaklaşıyorum." Leyla, Agah'ın dediklerini algılamaya çalışırken kanında gezen kıskançlık kendisini belli etti. "Hamile kalmadan önceki karın kim Agah!?" dedi tıslarcasına.

"Sensin!" dedi, karısının gözünün önüne gelmiş saçları parmağının arasına alarak kulağının arkasına sıkıştırdı. "Agah bak ben hamileyim, beni sinirlendirecek şeyler deme sonra bana kızıyorsun." Agah ağzını açıp tam konuşacakken çalan telefonuyla konuşmadan ağzını kapatmak zorunda kalmıştı. Cebindeki telefonu çıkartarak sinirle açtı. Hayır tüm evren anlaşmış gibiydi, karısıyla yakınlık kurduğu an illa kendilerini ayıracak bir şey olması lazımdı. Ya şimdiki gibi telefon çalacaktı yada oğulları gelerek engel olacaktı.

Leyla, Agah'ın sinirli haliyle sırıtırken bunu saklamak için dişiyle ağzının içindeki eti kemirmeye başladı. "Efendim!" derken bir elini karısına uzatmış sırıtmaması için uyarıyordu ama Leyla bunu hiç umursamıyormuş gibi sırıtmaya devam ediyordu. "Hay anasını ya. Sikecem böyle işi de-" derken susmak zorunda kalmıştı çünkü karısı kolunu cimciklemişti. Görüşücez anlamında kafasını yukarı aşağıya sallarken, "Tamam kapat, geliyorum ben." dedi ve telefonu kapatarak yaramazlık yapan karısına baktı.

"Bir fare kolumu mu cimcikledi yoksa bana mı öyle geldi ha?" dedi sorarken. Leyla hâlâ sırıtırken, "Yoo." dedi uzatarak. "Şuan sesinle uğraşmaya devam ederdim ama kurtuldun. İşe gitmem gerek." Leyla yüz ifadesini toplayarak kafasını salladı olumlu anlamda. Agah kafasını karısının karnına eğerek dudaklarının altındaki şişmiş karnı öptü. "Oh benim güzel kızım, baba birazdan gelecek-"

"Oğlumuzda içerde ya hani!" dedi Leyla imayla. "E yani, bu kızımında içerde olduğunun gerçeğini değiştirmiyor." Karısında olan bakışlarını çekerek şişmiş karnı tekrar öptü. "Görüşürüz oğlum, kızımı içerde rahat bırak tamam mı, tekme atayım derken kızıma atma ha babasının çocuğu?" dediğinde Leyla kahkahasını patlattı. "Ya Agah bazen çok saf oluyorsun." dediğinde Agah ona öyle bir bakış attı ki Leyla zorlukla yutkundu. "Ben sana safı gösteririm, ister misin?" diyerek göz kırptı ve ayağa kalktı. Leyla sertçe tekrar yutkunurken aklı hâlâ kocasının yaptığı imadaydı.

Giden kocasıyla başını sağ sola sallayarak aklındaki düşüncelerden kurtulmak istedi. Kafasını yere bıraktığı kitabına çevirip eline aldı ve okumaya devam etti. Okuduğu sayfa bitip değiştirdiğinde gördüğü sözü tekrar tekrar okudu.

Bazen önemli olmamalı gidecek olan yada gelmeyen. Çünkü bazen başlaman gerekir, her şeye yeniden.

 

 

 

 

 

Nazım Hikmet

Bir süre daha kitabı okuduğunda ara vermesini belirtircesine gözleri ağrımaya başlanmıştı. Ağrıyan ve uyuşan beliyle yerden destek alarak yavaşça ayağa kalktı. İleriye bir adım atacakken karnına saplanan keskin acıyla inledi. Her zaman başlayan acı kendisini yine belli etmişti çünkü hamileliği normal bir hamilelik değildi. Doktor her ne kadar ikizleri aldırmasını söylesede Leyla doktorun dediklerini umursamayarak doğmalarını istemişti. Sancı bel kemiğini kemirmeye başladığında dudaklarını sertçe dişledi.

Bu acıyı ilk defa hissediyordu, ilk defa canı bu kadar acımıştı. İleriye bir adım attığında bacaklarından aşağıya akan sıvı bir şey hissetti. Bakışları aşağıya indiğinde çimenlere akan kanı gördü. "Hayır hayır." dedi kalbi korkuyla çarparken. "Şimdi olmaz." Yavaş yavaş bir adım daha attığında acı kendisini daha çok belli etmişti. Bir eli beline giderken acıyla öne doğru eğildi. "Lütfen." Acısı içinde onu köşeye sıkıştırırken zar zor adımlar atarak evin içine girdi. "Ayşe abla." dedi yüksek sesle inleyerek.

Az ilerisinde bulunan koltuğa zoru zoruna ilerlerken dişlerinini birbirine batırmış sıkıyordu. Gözünden akan yaşlarla birlikte büyük sesle acıyla inlerken sesini kimse duymamasıyla göz yaşları daha çok aktı. "AYŞE ABLA!" dedi sesini duyurabilmek umuduyla. Ayşe Hanım aşağıdan duyduğu seslerle birlikle acele ve telaşla elindeki ütüyü kenera fıtlatırçasına atarak hızlı adımlar ile merdivenlerden indi. Ayşe Hanım merdivenlerden nasıl indiğini anlamayadak kıvranan kadının yanına adımlarken bacaklarından akan görünce şaşkınlıkla bağırdı. "Kızım Leyla, iyi misin? Dur dur dışardakilere haber vereyim hemen!" diyerek yanına yaklaştığı kadından uzaklaşarak hızlı adımlarla dış kapıya yürüdü ve kapıyı açtı.

İleride sigara içen adamı görünce korku ve telaşla bağırdı. "OĞLUM SEDAT KOŞ ÇABUK, LEYLA DOĞURUYOR!" Sedat duyduğu sesle başta irkilsede hemen kendisine gelerek elindeki yarısı içilmiş olan sigarayı yere atarak hızlı adımlarla evden içeri girdi. Eve girmeden önce ise dışarda nöbet tutan arkadaşlarına bağırarak, "ARABAYI HAZIRLAYIN!" dedi. Oturma odasına girdiklerinde yerde gördüğü kadın ile Sedat hemen yanına vardı. "Leyla abla, iyi misin bana bak, şimdi hastaneye gideceğiz tamam mı? Derin derin nefes al ve kendini kasma!" dedi son cümleyi uyarırcasına.

Leyla, kardeşi gibi gördüğü Sedat'ın sesini duymasıyla başını yerden kaldırdı. "Sedat çok korkuyorum, Agah'a haber ver!" dedi kıvranarak. Sedat soğuk kanlılıkla başını olumlu anda sallayarak Leyla'yı onayladı. Ayşe Hanım girişteki dolapta hazır olan bebek çantasını aldığında Sedat ise Leyla'yı çoktan kucağına almış ve arabaya bindirmişti. Ayşe Hanım'da bindiğinde arabayı arabayı çalıştırarak hızlıca hastaneye sürdü. Yolda Agah'ı arayarak hastaneye gittiklerine dair bilgi verdi. Agah telaş, panik, korku ve heyecanla ne yapacağını bilemeyerek donup kalmıştı.

Sonunda kendisine geldiğinde telefonu kapatarak kimseye haber dair vermeden toplantıdan ayrılmış ve arabasına atlayarak hastanenin yolunu tutmuştu. Direksiyonu tutan elleri titrerken alnından terler akıyordu. Gören birisi olsa çocuğu kendisinin doğurduğunu zannederdi. Agah şirkete yakın olan hastaneye Sedat'tan önce gelerek araban indi ve onları beklemeye başladı. Önünde ani fren yaparak duran arabaya hızlı adımlarla ilerlerken bir yandan da bağırmayı unutmadı. "Sedye, sedyeyi getirin!"

Doktorlar hazır bir şekilde ameliyathanede Leyla'nın gelmesini bekliyorlardı. Agah hastaneye gelmeden önce doktoru aramış ve hazırlanmalarını söylemişti daha sonra doktorla olan konuşmasını sonlandırarak güvenli bir ekip çağırmıştı. Çağırdı her bir koruma özel olarak yetiştirilmişti. Herkes konvoy yapan gibi duran araçlarla bakışlarını onlara çevirmişti. Siyah, özel tulumları ve ceplerindeki silahla araçlardan inerek herkes yerine gitmişti.

Herkes şaşkınlık ve garipseyen bakışları ile özel tulumlu olan adamları inceliyordu. Kimse neden geldiklerine dair hiçbir şey anlamamıştı. "Giriş çıkışlara çok dikkat edin. Hastaneye girmeden önce herkesin kimliğine bakın ve okutturun." dedi aralarındaki en bilgili kişi. Bu güvenlik önlemlerini almak zorundalardı. O adamlar yüzünden kaç kere bebekleri kaybetmişlerdi? Birisi araba kazasında, birisi karnına yediği kurşunla, diğeri ise zehirle.

Canlarını yakmak isteyen adamın kim olduğunu da bilmiyordu Agah. Bunca zaman bir çok düşmanı olmuştu ama hiçbirisi ailesine karşı bir yanlışta bile bulunmamıştı. İşte bu yüzden önlem almışlardı, Agah hiçbir şey olmayacağını zannederken aslında yanılıyordu çünkü canını yakmak isteyen adam çoktan hastaneye girmişti.

Can yakmak isteyen adam sonunda keyiflenmişti. Leyla acı çığlıklar ile ameliyata girerken o köşedeki duvarda saklanmış onları izliyordu. Sırıtırken koridorun köşesinde ameliyathaneye telaşla gelen adamı görünce sırıtması nefrete dönüşmüştü. "Abdullah." dedi tiksintiyle.

"Abdullah sen hem benim canımı yaktın hemde oğlumun canını. Bugün bende senin canının canını yakacağım." dedi içindeki intikam ateşiyle. Çalan telefonuyla bakışlarını adamdan çekmeden cebindeki telefonu çıkartarak açtı. "Söyle?" dedi sert sesiyle. Karşı tarafın dedikleriyle hafif kahkaha attı. "Evet evet, o gün bugün, her şeyin başlangıçı olacak gün!" dedi hazla. İçindeki intikam ateşi hem kendini hemde oğlunu körüklemişti. İçindeki intikam ateşinin kendisini kötüye yönlendirmesine çoktan izin vermişti. İzin verdiği o gün bu vatana çalışmaktan vazgeçip bu vatanın karşısına geçmişti.

Bir zamanlar hem meslektaşı olan hemde can dostu olan adamla aynı mesleği yapmak istememişti ve bu yüzden ülkenin savaştığı örgüte geçmişti.

Koridorda gelen küçük çocukları görünce bakışları ona gitti. Bu savaşı başlatan kendisiydi, yılllar öncesi yaptığı hatayı bu gece yeni doğan kızın hayatını mahvederek tekrarlamıştı.

"Kaleyi ele geçirmek istiyorsan önce içeriyi feth edeceksin ki sonrasında kale elinde olmuş olsun!" Telefonun diğer ucundaki adam nefretle konuşan adamın dediği her bir kelimeyi dikkatle dinliyor ve içindeki intikamın daha da körüklenmesine izin veriyordu. Saatler sonrasında çıkan erkek bebekle birlikte diğer çocuğu merakla bekledi. Koridoru inleten acı dolu çığlıkların sonunda çıkacak sesi merakla beklerken uzun saatler sonrasında koridorda bu kez tiz, ince bir ses duyuldu. "Ve ben o kaleyi ele geçirip yıkmak için önce içini feth ettim."

Agah ameliyathaneden çıkacak kızını merakla beklerken adam hızlıca koridordan ayrıldı ve diğer gizli kapıdan ameliyathaneye girdi. İçeriye girdiğinde acıdan bayılan kadını görünce daha çok sırıttı. Hemşire bebeği adamın kucağına bırakarak gitti. Adam kucağındaki bebeğe baktı ve baktıkça nefret etti. "Cehenneme hoşgeldin günahkâr!" dedi bebeğin kulağına fısıldayarak.

Kucağında yeni doğmuş olan kız bir gün kendisine yaşatılan bu hayatı sorgulayacak ve onların eceli olacaktı. Hayatında çektiği her bir acıyı büyüyüp, güçlendiği an herkesten soracaktı acı çektire çektire, yalvarta yalvarta.

İşte o gün hesap vakti olacaktı.

Bu adamdan beş kişi hesap soracaktı. Bu beş kişiden üçü ise bir zamanlar yalanlarla kandırdığı kişiler olacaktı.

BÖLÜM SONU...

Merhaba arkadaşlar kitabımızın giriş bölümü böyleydi.

Umarım beğenmişsinizdir.

İnstagram Hesabım; yazarnurofficall

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE KENDİNİZE İYİ BAKIN SEVİLİYORSUNUZ 🤎

Loading...
0%