Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@yazarus_1

Yerde bulduğum küçük kırmızıya dönük taş parçasını elime aldım. Ellerimin titremesine hakim olamıyordum. Derin bir nefes verdim. Sağ elime aldığım taşla duvara cümleleri zar zor yazıyordum.

'Bunlar gerçek değil.'

Arkamda hissettiğim nefesle ürperdim.

"Gerçek değil," dedim gözlerimi kapattımda.

Arkamı dönüp gözlerimi açtım, karanlıkla bütün olan gözlerimle etrafı taradım.

Sırtımı duvara yaslayıp yere çöktüm. Kafamı avuçlarımın arasına aldığımda vücuduma yayılan titremeye karşı kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

Yavaş yavaş deliriyordum...

Ve bu ilk değildi...

Odanın gıcırtılı kapısı açıldığında Can elindeki şırıngayı sallaya sallaya bana doğru yürüdü.

"Duvara yazdığın aptal yazıyla mı gördüklerini inkar edeceksin?" diye sordu küçümser bakışlarıyla. "Sen eskiden daha zekidin."

"Kapa çeneni!" diye tısladım.

Yüzüme doğru eğildi, "Yavaş yavaş aklını yitirmeni keyifle izliyorum. Arada kameraya bakıp el salla bana."

Kafasıyla duvara monte edilen kamerayı gösterdi. Tekrar gözleri benimle buluştuğunda yarım ağız gülümsedi.

Hiç düşünmeden yüzüne tükürdüm.

"Şerefsiz!" diye bağırdığımda koluyla yüzünü silip tiksintiyle bana döndü.

Sol kolumu tuttuğunda ondan kurtulmak için debeleniyordum.

"Bırak beni!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar.

"Sen çok oluyorsun artık!" dediği an kolumu bıraktı ve ardından suratıma sert bir şekilde tokat attı.

Attığı şiddetli tokatla bedenim zeminle buluşmuş, ağzıma gelen demir tadıyla midem bulanmıştı.

Can sol kolumu tekrar tuttu, bu sefer çırpınmadım. İğnenin ucu tenime girerken dişlerimi sıkıp göz yaşlarımın akmasına müsade etmiştim.

 

 

 

24 Saat Sonra

Bedenimin üzerinden tır geçmiş gibi hissediyordum. Kolumu kıpırdatacak takatim yoktu. Can yanımdan ayrıldığından beri yerde yatıyordum.

Ayak sesleri duyduğumda gözlerimi zar zor araladım.

"Turgut..." dedim inanamazcasına. "Sen misin gerçekten?"

Turgut yanıma kadar gelmişti. Gözleri kıpkırmızıydı.

"Bu kadar mısın sen?" diye sorduğunda ayağa kalmak istedim lakin başarılı olmamıştım.

"Çok susadım," dedim kuruyan dudaklarımı yalarken.

"Bırak şimdi suyu," dedi. "Bak sana kimi getirdim."

Turgut arkasını döndüğünde karanlıkta bir silüet gördüm. İyice yaklaştığında gözlerim yuvalarından fırlayacaktı neredeyse.

"Abi?" dedim tereddütle. "Öldüm mü ben? Abi gerçekten sen misin?"

Abim kızgın bakıyordu.

"Ben seni böyle mi yetiştirdim küçüğüm?" dedi.

"Ne yapabilirim ki?" diye sordum umutsuzca. "siz beni kurtarmaya gelmediniz mi? Abi, kurtar beni."

Medet umar gibi yüzüne bakıyordum, o ise kafasını iki yana salladı.

"Bir ölüyle konuşuyorsun küçüğüm. Delirmiş olmalısın."

İkisi birbirine bakıp kahkaha atmaya başladılar.

"Yardım etmeyecek misiniz?" diye sordum. Sesim iyice kısılmıştı.

"Biz gerçek miyiz küçüğüm?" dedi abim. "Gözlerini aç ve bak!"

İrkilerek gözlerimi kapatıp açtım, odada kimse yoktu.

"Bunlar gerçek değil," diye fısıldadım. Ellerimle yerden destek alarak oturur pozisyona geçtim. Bu olanlara daha fazla katlanamıyordum. Hıçkırıklara gömüldüğümde Can odaya girmişti. Elindeki pet şişeye baktım direkt.

"Su..." diye yalvaran bakışlar attım Can'a.

"Evet su," dedi dalga geçercesine. "Çok susadım bende."

Pet şişenin kapağını açıp suyu kafasına dikmişti.

"Su..." dedim bir kez daha. Denizden çıkan balık gibi çırpınıyordum.

"Biraz ister misin?" diye sorduğunda kafamı arsızca salladım.

"Lütfen Can..." dedim yalvararak.

Can'ın boğuk kahkahası odada yankı yaparken, beni arkasında bırakıp gitmişti.

Zemine tekrar yattım, cenin pozisyonu alarak gözlerimi kapattım.

Kimsem yok muydu benim? Neden kurtulamamıştım buradan? Neden beni bulamamışlardı?

 

 

36 Saat Sonra

Duyduğum sesle ayağa fırladım. Gördüğüm manzara gerçek miydi? Buda beynimin oynadığı bir oyun olmasın?

Karşımda duran lavabodaki musluktan akan suya doğru yürümeye başladım. Ayaklarım zangır zangır titriyordu.

"Su..." diye mırıldandım.

Ben yürüdükçe herşey bulanıklaşıyordu, suya yaklaştığımda birden bire ortadan kaybolmuştu.

Gözlerim dolarken hayal kırıklığı omuzlarıma yük olmuştu.

Duvara monte edilen kameraya baktım. Can'ın keyifle beni izlediğine adım kadar emindim.

"Can!" diye bağırdım son kalan nefesimle. Daha fazlasını diyemeden yere düşmüş, tekrardan karanlığa gömülmüştüm.

 

3 Saat Sonra

"Su..." dedim fısıltıyla. Kuruyan boğazım cayır cayır yanıyordu.

"Ordu Güzelim," diyen Can'ın sesini duyduğumda gözlerimi açmamıştım, daha doğrusu açamamıştım.

"Yavaş yavaş ölüme yaklaşıyorsun," dedi boğuk bir sesle. "Aklınla oynamak çok eğlenceliydi, keşke o hallerini izleyebilseydin. Muhtemelen susuzluktan birkaç saatte ölürsün. Ya da şanslıysan bir gün daha dayanırsın. Tabi buna şans denilirse. Eninde sonunda öleceksin Berra."

Nefesi yüzüme vuruyordu.

"Seni kimse bulamayacak, burada, bu odada çürüyeceksin. Yapmayacaktın Berra! Bende kaçmayacaktın!"

Kesik kesik nefesler alıyordum. Ölmekten korkmuyordum, hatta kalbimin bir köşesi çok mutluydu. Abime kavuşacaktım, abim beni bekliyordu.

Hışırtı sesi duydum, Can'ın yanıma oturduğunu hissettim. Kafamı bacaklarının üzerine koyduğunda bedenim gerilmişti.

"Biliyor musun Berra, ben seni gerçekten sevdim. Seninle çok mutluyduk, her akşam balkonda oturup ettiğimiz muhabbetleri hiç unutmayacağım."

Derin bir iç çekti. Şuan onun midem öyle bir kasılıyordu ki, susuzluk bile önemli değildi.

"Keşke böyle olmasaydı, keşke beni bırakıp gitmeseydin, keşke o balkon konuşmalarımız bitmeseydi. Keşke böyle olmasaydı ve Ordu Güzeli."

Tekrardan iç çekti.

"Benden nefret ettiğini biliyorum. Ama şunu da bil, ben seni gerçekten sevdim. Ben gerçekten böyle olmasını istemezdim."

Sesindeki çaresizlik tınısıyla yüzüm buruştu. Kafamı bacaklarından kaldırmak istedim, hiçbir şekilde hareket edemiyordum.

"Sana ölmeden bir kıyak yapacağım. Seni kandırmışlar Ordu Güzeli. Sana çok büyük bir yalan söylemişler. Sana-"

Sustu. Devam etmesini istiyordum, bana ne yalanı söylemişlerdi?

"Sana..." dedi bir kez daha. Devam edecekken Can'ın lafını kesen şiddetli bir şekilde düşen kapıydı.

"Seni adi!" diye bağıran kesinlikle Turgut'tu.

Can hışımla ayağa kalktığında kafamı sert bir şekilde yere vurmuştum.

"Seni öldüreceğim!" Turgut öyle bir bağırmıştı ki ben bile ürkmüştüm.

Turgut beni kurtarmıştı, beni bulmuştu.

"Bırak! Öldüreceksin!"

Kaskatı kesildim, duyduğum ses beynimin oyunu olabilir miydi? Can'ın verdiği ilacın etkisi olabilir miydi?

Bilincim kapanmadan önce artık tek duyduğum siren sesleriydi.

 

 

Loading...
0%