@yazarus_1
|
5 yıl önce 02.02.2019 (Turgut'tan) Kapım hışımla açıldığında Duru sinirle içeri girdi. "Sen ciddi misin?" diye bağırdı, çantasını çalışma masamın üzerine attı. "Hisselerini satmak ne demek?! Şirketten tamamen bağını mı koparmaya çalışıyorsun?!" Derin bir nefes aldım, boynumu sıkan kravatı gevşeterek geri yaslandım. "Bu şirket beni boğuyor Duru, ben buralara ait değilim." Duru histerik bir kahkaha attı. "Senin yerinde, senin pozisyonunda olmak isteyen binlerce kişi var biliyor musun?! Sen ise halimden memnun değilim diyorsun?!" Ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm. Kollarını tutararak sakinleştirmeye çalıştım. "Ben ne yapacağım?" diye sordu ağlamaklı. "Sen çok iyi bir yöneticisin, bensiz de halledersin," dediğimde omuz silkti. "Kararın kesin yani?" diye sordu. Maalesef der gibi kafamı salladım. "Ben gideyim o halde, yinede son kez düşün olur mu?" dediğinde gülümsedim. Fikrimin değişeceğini sanmıyordum, şirketle bütün bağımı kopartıp küçük, şirin bir kasabaya yerleşmek istiyordum. Duru odadan çıktığında bende pencereye doğru yürüdüm. Bugün hava yağmurluydu, kendime sert bir kahve söyleyip yağmuru izlemeyi düşünüyordum ki telefonum çalmaya başladı. Kaya arıyordu, aramayı cevapladım. "Efendim?" dediğimde telefonun ucundan hışırtı sesleri duydum. "Kaya? İyi misin?" "Turgut," dedi alalacele. "Senden başka güvenebileceğim kimse yok, Ordu'ya gelmen lazım." Ensemi ovarken yine hayallerimin yarım yamalak kalacağından korktum. "Birşey mi oldu?" diye sorduğumda Turgut'un iç çektiğini duydum. "Başımız çok büyük bir belada. Yurt dışına gideceğim, ailemi emanet edicek senden başka kimse yok." "Neler oluyor Kaya?" diye sordum. "Buraya gelmen lazım," diyip telefonu kapattı. Sıkıntılı bir nefes verip telefondan uçak bileti baktım. İki saat sonraya vardı.
*** Ordu'ya gelmeyeli uzun yıllar olmuştu. Ciğerime çektiğim temiz havayla bu şehri ne kadar çok özlediğimi anladım. Kaya'yla çocukluk arkadaşıyız, biz Ordu'dan gittikten sonra bağımızı koparmamıştık. "Turgut..." diye bana seslenen ses doğru baktım. "Kaya?" dedim anlamaya çalışarak. Kaya siyah adamıydı lakin bu kadarı onun için bile fazlaydı. Şapkasını tanınmamak için aşağı kadar indirmiş, siyah güneş gözlukleriyle yüzünü kamufle etmeye çalışmıştı. "Sus!" dedi yanıma yaklaşırken. "Bir duyan olacak!" 2 Saat Sonra "Sen ne dediğinin farkında mısın?!Hangi yüzyılda yaşıyoruz?!" diye bağırdım. Kaya'nın anlattıkları akıl kârı değildi. "Sadece bir süre, eğer bunu yapmazsam kardeşim tehlikeye girecek." Kaya'nın kendini savunması hoşuma gitmemişti. "Bütün bunları yapmak yerine polise gidebilirsin," dedim ensemi ovarken. "Polise gitmek sadece geçici bir çözüm olacak. Bir gün ansızın yine gelecektir." Sıkıntıyla ofladım. "Peki canım arkadaşım, nasıl ölmeyi planlıyorsun? Ha, pardon nasıl ölememeyi?" dediğimde Kaya göz devirdi. "Turgut, gerçekten mesele çok ciddi," dediğinde biliyorum anlamında kafamı salladım. "Onu anladım," dedim tok sesle. "Peki ya benim kardeşim ne olacak? Tuana ne olacak? O da senin öldüğünü mü düşünecek? Sevgiline de mi gerçeklerden bahsetmeyeceksin?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak. "Aslında o konuyuda konuşmak istiyordum seninle," dediğinde boğazını temizledi. "Tuana'da benimle birlikte gelecek, gittiğimiz yerde evlenmeyi de düşünüyoruz." Kaya'nın yakasına yapışıp, "bunca yıldır arkadaşız demem, canını yakarım," dediğimde Kaya ellerimi tutup itti. "Tuana'yla birbirimizi seviyoruz. Ondan ayrı kalamam," dediğinde yüzümü buruşturdum. "Peki ben kardeşimden ayrı kalabilir miyim?!" diye kükredim. Buraya gelmem hataydı zaten. Beni getirdiği boş depodan çıkmak için arkamı döndüm. "Turgut..." diyerek kolumu tuttu. "Lütfen kardeşim, lütfen bana yardım et. Ölmekten zerre korkmuyorum ama arkamda gözü yaşlı bir sevgili, gözü yaşlı bir kardeş bırakmak istemiyorum." "Şimdi de öleceksin, Berra'nın hicbir şeyi bilmeyeceğini söyledin. Onu gözü yaşlı arkanda bırakacaksın ama..." dedim şüpheyle. "Evet bilmeyecek, evet çok ağlayacak ama zamanı geldiğinde beni affedecek. O benim kardeşim, et tırnaktan ayrılmaz, bana küsmez," dedi Kaya. Buna gerçekten kendisi inanıyor muydu? "Hem sen onun yanında olacaksın, ona destek olacaksın." diye sözünü bitirdiğinde gözlerim irileşti. "Benden tam anlamıyla ne yapmamı bekliyorsun?" diye sordum. "Ben gittikten sonra işlerin başına geçmeni, aileme destek olmanı." "Yapamam, böyle bir yalana ayak uyduramam." Kaya cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı. Ekranda ultrason resmi vardı. "Bebeğimin babasız büyümesini istemiyorum, bebeğimi kucağıma alamadan ölmek istemiyorum." Kaya'nın gözleri dolarken benim nefesim kesilmişti. Tuana hamile miydi? Benden bunu nasıl saklamıştı? "Yalan söylüyorsun!" diye bağırdım. "Senin oyununa alet olmam için beni kandırıyorsun! Benim kardeşim hamile falan değil!" "Bugün öğrenmiş." Kan beynine çıkmıştı, "Kahretsin!" diye mırıldandım. "Turgut, senden çok zor birşey istediğimin farkındayım-" Sözünü tamamlamasına fırsat vermeden elimi susması adına havaya kaldırdım. "Tamam," dediğimde beklemiyormuş gibi bir ifadeye büründü. "Gerçekten mi?" diye sorduğunda kafamı salladım.
09.02.2019 Bütün herşey plana göre gitmişti, çok şükür bir aksilik çıkmamış, Kaya ve Tuana'yı Almanya'ya yerleştirmiştim. Aklımda sürekli doğru mu yaptım sorusu vardı. Vicdanım Berra'yı her gördüğüm an sızlıyordu. Akıttığı göz yaşlarını silemiyordum, yüzüm yoktu. Gözlerine baka baka yalan söyleyemezdim, abisi yaşıyorken başın sağolsun diyemezdim. "Herşey yolunda mı?" diye sordu Gökhan Bey. Onların evindeydim. "Evet," dediğimde gülümsedi. "Sağol evlat," dedi omzuma dokunarak. "Ben artık gideyim," dedikten sonra merdivenlerden inen ayak sesleri üzerine kafamı çevirdim. Berra dünyadan kopmuş bir vaziyette aşağı iniyordu. Göz altları mosmordu, kıvırcık saçları omuzlarına doğru yamuk yamuk kesilmişti. Halbu ki daha iki gün önce beline kadar uzundu. Yanımızdan geçip gidecekken Gökhan Bey'in sesiyle duraksadı. "Berra? Saçlarına ne yaptın?" Berra yeni fark ediyormuş gibi dokundu saçlarına. "Kestim," dedi tekdüze. "Çok uzundu kestim bende." Beni farketmemiş gibiydi, zaten ortada ruh gibi geziniyordu. Bu halleri göğüs kafesimi sıkıştırıyor, omuzlarıma büyük bir yük bindiriyordu, pişmanlık... "Bir ara kuaföre gidersiniz annenle, düzeltirsin," dedi Gökhan Bey. Berra omuz silkti, sanki artık hiçbir şey umrunda değildi. "Turgut'la tanıştırayım seni," Gökhan Bey'in cümlesi üzerine nefesimi tuttum. Berra kısa bir bakış attı bana ve ardından babasına çevrildi bakışları. "Abinin en yakın arkadaşı." Berra'nın kafası yavaş yavaş tekrar bana dönerken hareketinin titrediğini görüyordum. "Memnun oldum," dedi cızırtılı çıkmıştı sesi. "Müsadenizle." Yanımızdan mutfağa doğru koşarak gitti. Gökhan Bey eliyle yüzünü sıvadı. "Nasıl düzelecek bu kız hiç bilmiyorum, hiçbir şeyden haberinin olmaması öyle canımı yakıyor ki. Kızım gözlerimin önünde eriyip gidiyor ama buna mecburum."
17.02.2019 Gökhan Bey'in teknelerinden birinin başına geçmiştim, Kaya'nın bu zaman kadar yaptığı herşeyle şimdi ben ilgileniyordum. Tuana'yla dün konuşmuş, evlendikleri haberini almıştım. Ordu'ya da alışmıştım, sanki hiç gitmemiş gibiydim buralardan. Herşey güzel gidiyordu benim için ta ki Berra'yı görene kadar. Onun gözlerindeki hüznü görünce yerin dibine girmek istiyordum. Ve şimdi tam karşımda duruyordu. Kollarını birleştirmiş, sahili izliyordu, yüzünde o hiç geçmeyen hüzünle. Yanına doğru yürürken az uzakta iki koruma gördüm. Gökhan Bey tehlikenin tamamen geçtiğine emin olmak istiyordu. "Berra," diye seslendiğimde irkilerek bana baktı. Kaşları çatılırken beni baştan aşağı süzdü. "O kadar değişmiş miyim?" diye güldüm. "Son görüşmemizin ardından sadece iki hafta geçti üstelik." Yüzünü güldürmek için girdiğim hallere aldırmayarak bana doğru bir adım attı. "Kimsin sen? " diye sorduğunda omuzlarım düştü. "Baban tanıştırmıştı ya bizi, abinin arkadaşıyım, Turgut ismim," dediğimde o günkü gibi hareleri titredi. "Kusura bakmayın, tanıyamadım," derken sesi de titremişti. "Sorun değil, sen iyi misin?" diye sordum. Omuz silkti, alışkanlık haline mi getirmişti yoksa artık kendini umursamıyor muydu anlayamamıştım. "Nasıl olması gerekiyorsa öyleyim," dedi ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Ben ise gözden kaybolana kadar onu izledim...
21.02.2019 Telefonum ısrarla çalarken homurdanarak gözlerimi ovuşturdum. Gecenin bu saatinde kim arıyor olabilirdi? Telefonu elime aldığımda ekranda yazan isimle aramayı anında cevapladım. "Turgut," dedi Gökhan Bey, ses çok endişeliydi. "Berra gitmiş." Şok dalgası bütün vücudumu sarstı bir an. "Ne? Nereye gidebilir?" Hışımla yataktan kalkıp giysi dolabının önüne gittim. "Bilmiyorum, bize veda ettiği bir mektup bırakıp gitmiş." Gökhan Bey'in çatallaşan sesiyle elim ayağıma dolanmıştı. "Ben hemen geliyorum, Berra'yı bulacağız, siz hiç merak etmeyin."
|
0% |