@yazarus_1
|
Hani hastanenin o kokusu var ya, insanı çaresiz hissettiren koku... Üstüne sinip burnuna acı acı çalan o koku... O tanıdık kokuyla beklersin hastanenin o soğuk koridorlarında. Sevdiğin can çekişirken dünya durdu zannedersin, herşey bitti... Dünya sen acı çekiyorsun diye dönmeyi kesmez. Yanımdan geçip giden insanlar bunun en büyük kanıtı. Ama dursun istiyorum, ben acı çekiyorum, dünya dursun, zaman dursun, herşey dursun... Abimle aramıza engel olan cama dokundum, orada öylece hareketsiz bir biçimde yatıyordu. Bembeyaz teni iyice beyazlaşmıştı sanki. Alnına dökülen kıvırcık siyah saçları dağılmıştı iyice. Bir hıçkırık koptu boğazımdan. Turgut beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Birşey olmayacak Berra," dedi inanç tohumlarını ektiği sesiyle. "Benim yüzümden mi?" dedim geri çekilirken. "O nasıl söz? Lütfen böyle düşünme." Abim bu sefer gerçekten ölecek miydi? Yine aynı acıları yaşayacak mıydım? Tarih aynı acilari tekerrür mü edecekti? Abimin vurulduğunu duyunca Turgut'la birlikte ilk uçakla dönmüştük. Abim anlattığı olay yüzünden vurulmuştu, kan davası yüzünden vurulmuştu. Gözyaşlarımın her tanesi pişmanlıkla süzülüyor, ciğerim cayır cayır yanıyordu. "Berra, hava almak ister misin?" diye sordu Turgut. Kafamı hayır anlamında salladım. Uzaktan bize doğru koşan Güneş'i görmemle daha da şiddetlendi gözyaşlarım. Annemin elini bırakmış, bana doğru kollarını açarak koşuyordu. "Hava..." dedi kucağıma atlarken, ona sarılıp mis kokusunu içime çektim. L harflerini tam anlamıyla çıkartamıyordu. "Halam..." dedim saçını okşayarak. "Babam haya uyuyor mu hava?" diye sorduğunda boğazım düğümlenmişti. "Uyuyor birtanem, uyansın evimize gideceğiz." Güneş dudaklarını büzdü, "Sende gelecek misin bizimye?" diye sorduğunda acıyla gülümseyip başımı evet anlamında salladım. "Bidaha hiç ayrıvmıcaz dimi?" "Ayrılmayacağız halacığım.." Güneş küçücük elini cama koydu. "Baba, uyan hadi. Eve gidevim artık." Titreyen alt dudağımı ısırdım, Güneş daha çok küçüktü, babasıyla yaşayacağı bir sürü anı olmalıydı, en basitinden, dizi kanasa ilk babasına koşmalıydı. Abimin çok iyi bir baba olduğuna emindim, bu yarım kalmamalıydı. "Ben Tuana'ya bakayım," dedi Turgut. Tuana, abim ameliyattan çıktığı zaman fenalaşmıştı, sakinleştiricilerle uyutuluyordu. "Anne..." dedim tiz bir sesle. "Herşey eskisi gibi olacak mı?" Annem belimi sıvazladı. "Eskisinden daha güzel olacak kızım. Abin çok güçlüdür, atlatacak, hep birlikte çok güzel anılar biriktireceğiz." İnanıyordum, abimin gözlerini açacağına inanıyordum. Güneş'i annemin kucağına verip sırtımı duvara yasladım. Babam bir köşede kafasını önüne eğmiş sessiz sedasız oturuyordu. Kafasını kaldırdığında kan çanağına dönen gözleriyle göz göze geldik. Perişandı, bakışlarına suçluluk duygusu yapışmıştı. Babamın yanına gitmek istedim bir an lakin adım atacak gücü kendimde bulamıyordum. Babamla konuşmak istedim lakin kelimelerimin sessiz çığlığını duymak istemiyordum. Babamın telefonu çaldığında ayağa kalktı. "Komiserim," dedi. Karşı tarafı dinlerken kaşları çatıldı. "Sağolun komiserim," diyerek telefonu kapattı. "Yakalanmış mı?" diye sordu annem. "Yakalanmış," dedi babam boğuk bir sesle. İnsan insanı nasıl öldürürdü? Bir cana kıymak bu kadar kolay mıydı? O tetiği çekmeden önce vicdanın sızlamıyor muydu? Rabbimin yarattığı bir can nasıl alınırdı? Biz hangi devirde yaşıyorduk böyle? İnsanların kalpleri bu kadar kararmamalıydı.Gözleri bu kadar körelmemeliydi. "Baba..." dedi sevinçle el çırparken Güneş. "Babam bize bakıyo." Hepimiz camın önüne dizilmiş, abime bakıyorduk. Gülümser gibi oldu, beni gördüğünde parmaklarını oynattı. Hemşireler ve doktor odaya girdiğinde gözyaşlarım bu sefer sevinçten akıyordu. Uyanmıştı, çok şükür uyanmıştı. "Allah'ım sana şükürler olsun," dedi annem. Babam ise için için ağlıyordu. "Baba, böyle yapma. Abim uyandı, seni böyle görmesin." Eliyle gözyaşlarını sildi. "Çok şükür kızım," dedi. "Çok şükür..." Doktor odadan çıktığında, "Kaya Kaşdoğan'ın ailesi sizler misiniz?" diye sordu. "Evet..." dedik hep bir ağızdan. "Kaya Bey'in değerleri iyiye gidiyor, kritik durumu atlattı," dedi. Orada sevinçten çığlığı basmamak için kendimi zor tutmuştum. "Bu arada Berra Hanım?" dediğinde gözleri annemle benim aramda mekik dokudu. "Benim," diyerek bir adım öne çıktım. "Kaya Bey sizinle görüşmek istiyor ama çok kısa tutun. Hastamızın dinlenmesi lazım." "Peki Doktor Bey," diyerek onu onayladım. "Hemşire Hanım size yardımcı olacaktır. Geçmiş olsun," dedikten sonra yanımızdan uzaklaştı. Kalbim kıpır kıpırdı, cama çevirdim kafamı. Abim gözlerini kapatmıştı.
*** Hemşire beni hazırladıktan sonra odaya girmiştim. Abimin yanına doğru yürürken monitörden çıkan ses ve adım seslerim birbirine karışıyordu. Eğilip elini tuttum. "Abi..." dedim cızırtılı bir sesle. "Ben geldim." Abim elimi sıkar gibi oldu, göz kapakları hareketlendi. Yavaşça gözlerini araladığında dudakları kıvrıldı. "Bizi çok korkuttun," dedim, burnumu çektim. "Ama artık bunların önemi yok, uyandın ya, diğer hiçbir şeyin önemi yok." Ağzındaki maskeyi aşağı indirmeye çalışacakken onu durdurdum. "Dinlenmelisin abi," derken kafasını itiraz edercesine salladı. Maskeyi ağzından yavaşça çektim. "Küçüğüm..." dedi tane tane. Konuşmakta zorlanıyordu. "Sana..." dedi ve boğazını temizledi. "Abi kendini yorma…" dedim ağlamaklı. "Dinle..." dedi tek solukta. "Sana acı çektirdiğim için özür dilerim." Sol gözünden bir damla yaş aşağı doğru süzülürken parmağımla göz yaşını sildim. "Bunları konuşmayalım, şimdi önemli olan senin sağlığın." Kafasını iki yana salladı tekrar. "Kaçtığım kaderimi yaşadım küçüğüm," dedi. "Ertelediğim kader er yada geç beni buldu. Keşke..." dedi daha sonra. Öksürdüğünde panikle ayağa kalktım. "Abi, lütfen kendini yorma. Bu konuları konuşmayalım." Elimi sıktı. "Küçüğüm, dinle," dedi. Nefes almakta zorlanıyordu. "Bir yalanla ömrünü mahvettim. Keşke o zaman kaçmayıp kadere boyun eğseydim. O zaman gözlerindeki hayal kırıklığıyla yüzleşmek zorunda kalmazdım." "Bunları konuşmak istemiyorum," dedim ve maskesini taktım. "Benim için önemli olan şu an, önemli olan senin sağlığın." "Beni affettin mi?" diye sordu. Maskeden dolayı zor duymuştum sesini. "Abi..." dedim ne diyeceğimi bilemiyordum. Nefesleri kesikleştiğinde gözleri bir anda kapandı. Monitörden çıkan sesler odanın hakimi olurken bedenime yayılan acım aynı o günkü gibiydi. 'Abin öldü' dedikleri o günkü gibiydi. "Abi!" diye bağırdım. "Abi!" Sesimi duyup gözlerini açmasını istiyordum. Cama doğru koştum. "Anne! Abime birşey oluyor anne!" Annemle babam dışarıda çaresizce çırpınırken doktorlar koşarak odaya girmişti. Hemşireler kolumdan tutarak beni apar topar dışarı çıkartmaya çalışıyorlardı. "Birşey yapın! Ölmesin birşey yapın!" "Bayan, lütfen dışarı çıkın. Elimizden geleni yapıyoruz," dedi hemşirelerden biri. Odadan çıktığımda annemle babam birbirine sarılarak ağlıyordu. Güneş'i aradı gözlerim hemen. Koltuğa sinmiş kulaklarını kapatmıştı. "Halam..." diyerek koştum yanına. "Babam öldü mü hava?" dedi cılız bir sesle.
Bölüm sonu 🥹
|
0% |