Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@yazarus_1

Ayla Çelik'in bir şarkısı var, bilir misiniz? Daha bir aşık diye...

Şuan o sözlerin içine düşmüş gibi hissediyorum. Turgut'u izlerken beynimin içinde o şarkının sözleri yankı yapıyor.

Gece gece seni göresim geliyor

Olur olmaz gülesim geliyor

Öpe öpe öldüresim geliyor

Ordan burdan

Turgut'la göz göze geldiğimde yüzümdeki şapşal sırıtmanın nedenini anlamaya çalışıyor gibi kıstı gözlerini. Üzerindeki oduncu gömleği ona çok yakışmıştı. İç çektiğimde bedeninin kasıldığını fark ettim. Onu daha fazla köşeye sıkıştırmak istiyordum. Aklımdaki tilkiler harekete geçtiğinde odadakilere şöyle bir göz gezdirdim.

Abimle Pars sohpete dalmıştı, Zehra'la Tuana'da Güneş'le ilgileniyordu. Kimse bize bakmıyordu, bu fırsatı değerlendirmek adına tekrar Turgut'a baktım. Bakışlarını benim üzerimden çekmemişti. Yavaşça dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdiğimde acı çekercesine yutkundu.

Geriye yaslanıp bacak bacak üzerine attım, her hareketimi dikkatle izliyordu. Dudaklarımı büzüp ona öpücük arttığımda çenesi kasılmıştı. Yüzüme hınzırca bir gülümseme yerleştirdim.

"Berra, benimle iki dakika üst kata gelebilir misin?" dedi Turgut. Herkesin bakışlarının bize çevrildiğine emindim.

"Ne münasebet?!" diye sinirle soludu abim.

Ay abi! İki dakika araya girmesen olmazdı değil mi?

"Berra'ya bir sürprizim varda, onu göstereceğim," diye cevap verdi Turgut.

Abim gözlerini devirip, "İyi, buraya getir sürprizini hepimiz görelim," dediğinde devreye Tuana girmiş, hemen karşı çıkmıştı.

"Kaya, belki özel birşeydir."

Abim bana baktı, lütfen der gibi bakıyordum ona.

"İyi, beş dakikanız var!" dedi abim geriye yaslanırken.

Zehra kıkırdarken ona fısıltıyla sus dedim. Turgut ayaklandığında bende onunla birlikte kalmıştım. Merdivenlere doğru yürürken kalbim halaya durmuş gibi tepiniyordu.

Üst kattaki ilk odaya girdi Turgut, ardından kolumdan tutarak beni hışımla çekip kapıyı kapattı.

"Aşağıda ne yapmaya çalışıyordun sevgilim?" dedi büyüleyici bir ses tonuyla.

"Ne yapmaya çalışıyordum ki?" dedim salağa yatarak.

Kafasını geriye atarak güldü. Bana doğru bir adım attığında, bende geriye bir adım attım ve sırtım duvara değmişti. Nefesi yüzümü gıdıklarken gözlerimi kapattım. Parmaklarıyla saçlarımı okşuyordu.

"Beni baştan çıkarma güzelim," dedi sarhoş olmuş gibi.

"Ne münasebet," dedim zar zor.

Kaşlarını çatıp bana baktı. "Abin gibi konuşma," dediğinde dudaklarımı gülmemek için ısırdım.

"Yapma şunu," dedi iniltiyle.

"Neyi?" diye sorduğumda gözleri dudaklarımda sabit kalmıştı.

Yüzü yüzüme yaklaşırken nefes almayı kesmiştim.

"Çok seviyorum," diye mırıldandı.

"Bende," dedim, yüzünü avuç içlerime hapsederken. Gözleri anında kapandı.

"Bende ne?" dedi.

"Bende çok seviyorum, çok..." dediğimde dudakları kıvrıldı.

"Seni öpebilir miyim sevgilim?"

Evet diyemiyordum, dilim lal olmuştu adeta. Olduğum yerde kıvranırken nefes alışverişlerim sıklaştı.

"Bu sessizlik hayır demek mi oluyor?" diye sordu gözlerini açtığında.

Geri çekileceği esnada onu tutup engelledim.

"Öp beni..." dediğimde sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı.

Turgut memnuniyetle gülümsediğinde dudakları dudaklarıma kapanmış, soluksuz kalana kadar beni öpmeye başlamıştı.

Elleri belinde gezinirken, bende saçlarıyla meşguldüm. Onu öpmek dünyada cenneti yaşamak gibi birşeydi, hiç bitmesin istiyordum, hep bu anda kalalım.

Geri çekildiğinde ikimizde nefessiz kalmıştık, nefeslerimizi düzene sokarken Turgut'un dudağına yapışan rujumu elimle sildim.

"Sana bir sürprizim var," dedi boğuk bir sesle. Gözlerim heyecandan irileşirken elimden tutup beni yatağa oturttu.

"Sana özel hoca tuttum," dediğinde ne dediğini anlayamamıştım.

"Ne için?" diye sordum.

"Üniversite sınavı için hazırlanmaya başlamalısın."

Kalbim ağzımda atmaya başlamıştı.

"Sen ciddi misin?" diye sordum afallayarak.

"Evet sevgilim, bu sabah seninle bu konuyu konuşacaktım. Sınavı kazanacağına eminim, kazandığın şehirde yeni bir hayat kuracağız seninle. Bende orada kendime iş bulacağım. Belki orada..." dedi ve sustu. Söylemekle söylememek arasında gidip geliyordu.

"Belki orada..." dedim devam etmesi adına.

"Belki orada kendi yuvamızı kurarız, evleniriz."

Ağzım kulaklarıma varana kadar gülümsemiştim.

"Turgut," dedim sarılarak. "Sen gerçekten ciddi misin?"

Geri çekildiğimde kafasını evet anlamında salladı.

"Okamak istediğini biliyorum sevgilim, bu yolda en büyük destekçin benim. Senin mutluluğun için elimden geleni yapacağım."

"Peki diğeri?" diye sordum çekinerek.

"Evlilik konusu mu?" diye sordu.

"Evet," dedim gözlerimi kaçırdığımda.

Çenemden tutup ona bakmamı sağladı.

"Sende istersen eğer, ben seninle yuva kurmayı çok isterim. Karım olmanı çok isterim."

Yutkundum, heyecandan dilim damağıma yapışmıştı.

"Bu sorunun cevabını daha önce vermiştim," dediğimde gülümsedi.

"Evet, ama bir kere daha vermen gerekecek zamanı geldiğinde."

Evlilik teklifi edeceğinin sinyallerini veriyordu. Kafamı tamam anlamında salladığımda, "Abim sinirlenmeden aşağı inelim," diyerek ayağa kalktım.

"Siktiğimin herifi!" diye soludu. " O kardeşimle sevgiliyken bu kadar çektirmedim. Her şeye karışıyor," dediğinde koluna hafifçe vurdum.

"Küfür yok," dedim işaret parmağımı sallayarak.

Beni kendine çekip öptü. "Hadi inelim aşağıya," dedi.

Aşağı indiğimizde meraklı gözlerle çevrilmişti her yanımız.

"Ne var?" diye çıkıştı Turgut.

"E Berra? Bu hıyar herifin sürprizi neymiş?" Abimin laflarına ağzım açık kalmıştı.

"Hıyar herifi göstericem ben sana!" diye mırıldandı Turgut.

"Birşey mi dedin?" dedi abim Turgut'a.

"Yok," diyerek yerine oturdu Turgut.

"Turgut bana Özel hoca tutmuş, sınava hazırlanmam için," dediğimde abim şaşırarak baktı bana.

"Ciddi misin lan?" diyerek Turgut'a döndü.

"Evet," dedi kısaca Turgut.

"Gözüme girdin şimdi," dedi abim alayla karışık.

Turgut gözlerini devirdi lakin bıyık altında gülmüştü.

"Senin adına çok sevindim," diyerek ayağa kalkıp yanıma geldi Pars. Bana sarıldığında içten bir şekilde ona karşılık vermiştim.

"Seninle de konuşamadık, istersen biraz dışarıda konuşalım," dediğimde olur demişti.

"Biz iki dakika Pars'la dışarıda konuşup geliyoruz," dedim.

"Sende bir oturmadın!" diye söylendi abim.

"Abi, ben buraya sevgilim ve arkadaşımla konuşmaya geldim. Rahatsız olacaksan gelmeseydin," dediğimde abim öldürücü bakışlarını bana yolladı.

"İyi, birşey demedim," dedi bozularak.

"Turgut, sende gelsene," diye konuştu Pars.

Askılıktan montlarımızı giyip, üçümüz birlikte dışarı çıkarken Zehra'nın düşen yüzünü son anda fark etmiştim. Böyle herşeye bozulamazdı, sonuçta her yere bizimle gelecek değildi ya.

Evin önüne konulan sandalyelere oturduk.

"Pelin'le kavga mı ettiniz?" diye sordum çarçabuk.

"Öyle birşey değil," dedi Pars. Konuşmakta zorlanıyordu.

"Sen gittikten birkaç hafta sonra babamız olduğunu söyleyen bir adam çaldı kapımızı. Ben ilk başta inanmamıştım, DNA testi yaptırdık, gerçekten babamızmış," dedi iç çekerek.

Kendini toplayıp devam etmesi için ona zaman vermiştik, bu konuşma çok zordu.

"Bunca yıl sonra sanki bizi hiç yetimhaneye bırakmamış gibi karşımıza çıkmasına öfkelenmiştim. Pelin benim aksime çok ılımlı karşılamıştı. Türkiye'ye onunla birlikte döndü. İzmir'deler şuan, bende onların yanından geldim buraya. Boğuldum orada, aklımda cebelleşmek zorunda kaldığım sorularla daha fazla mücadele edemedim."

Ne diyeceğimi bilemiyordum, böyle bir durumda ne denilirdi ki?

"Peki ne yapmayı düşünüyorsun? Ne olursa olsun o sizin babanız," dedi Turgut.

"Biliyorum," dedi Pars, omuzları düşük bir şekilde yere bakıyordu.

"Onunla konuşmalısın, belkide sizi bırakmak istememişlerdir," dediğimde derin bir nefes verdi.

"Konuşmak istiyorum fakat kelimeler boğazıma düğümleniyor sanki."

Pars'ın koluna dokundum,bana baktığında burukça gülümsedim.

"Kardeşini yalnız bırakma, babana bir şans tanı. Yıllar sonra bu çok zor ama belki herşey daha güzel olur."

"Bilmiyorum," diye mırıldandı.

"Peki ya anneniz?" diye sordu Turgut.

"Ölmüş," dedi buz gibi bir sesle Pars.

Yıllarca iki kardeş birlikte hayata tutunmaya çalışmıştı, bu yeni durum onun açısından oldukça karmaşıktı. Öfkeliydi ve haklıydı.

"Sizinle konuşmak iyi geldi, teşekkür ederim," diye gülümsemeye çalıştı Pars.

"Her zaman, her koşulda yanındayız," dedim.

O sırada kapı açılmış bizimkiler montlarını giymiş dışarı çıkıyorlardı.

"Hadi artık geç oldu Berra, gidelim," dedi abim.

El mahkum kabul etmiştim. Pars ve Turgut'la vedalaşıp arabaya bindim. Yol boyu abim bir sürü soru sorarken sessiz kalıyordum çünkü tek düşündüğüm Pars'tı şuan. Güneş'te kucağımda uyuya kalmıştı. Zehra'ya baktığımda kafasını cama dayayıp düşüncelere dalmıştı.

Telefonumu çıkartıp Turgut'a mesaj attım.

"Sevgilim, Pars'ta kaldı aklım. Lütfen bu gece onunla ilgilen olur mu? Yarın sabah ilk işim yanınıza gelmek olacak. Seni seviyorum."

Birkaç dakika içinde yanıt vermişti.

"Bizde aklın kalmasın sevgilim, şimdi erkek erkeğe dertleşiyoruz. Yarın sabah görüşürüz, seni seviyorum."

 

 

Loading...
0%