@yazarus_1
|
"Ne işin vardı o akşam bahçemizde?" diye sorduğumda boğazını temizledi. "Bir rica dolayısıyla gelmiştim." Kaşlarım havalandı. "Lafları sizden cımbızla alıyorum kaptan," dedim mızmız bir tonda. Gülümsedi. "Gökhan Bey'in ricasıydı. Senin geldiğini söyledi, kapının önünde olduğunu, gelip bakmamı istedi." Şok içinde kalmıştım. Babamın kalbindeki yerimin hiç azalmadığına emindim artık. Kızgındı evet ama bu kızgınlığı elbet geçecekti. "Teşekkür ederim," dediğimde dudakları kıvrıldı . "Benim için sadece bir ricadan ibaretti. Aklına farklı birşeyler gelmesin," dedi boğuk bir sesle. "Ne gibi?" dedim meydan okurcasına. "Ne gibi söylesene?" "Sana iyilik yaptım diye benden hoşlanma sakın!" 'Hah' diye bir nida çıktı dudaklarımdan. Bu adam kendini ne sanıyordu böyle? Bu nasıl bir egoydu? Bu nasıl bir kendini beğenmişlikti? "Her iyilik yapana aşık olsaydım!" dedim tıslayarak. "Sen kendini ne zannediyorsun ki?! Kimsin sen?! Dünyanın en yakışıklı erkeği mi?!" Gülmemek için dudaklarını ısırdı, omuzlarını dikleştirdi. "Dünyanın en yakışıklı erkeğim," dediğinde bana doğru bir adım attı. "Sence de öyle değil miyim Berra?" Nefesi yüzümü gıdıklarken, bedenim titredi. "Sana aşık olmam merak etme! Dünyada bir sen bir de ben kalsak, yine de gönlümü sana kaptırmam!" Burnundan güldü. "Büyük lokma ye büyük konuşma derler bilir misin?" Sinirle soludum. "Belkide sen bana aşık olursun kaptan? Belli mi olur?" Beni baştan aşağı süzdü. Dilini damağına vurdu, "Kriterlerime uygun değilsin Kaşdoğan!" dedi alayla. "Ben sarışın kadınlardan etkilenirim." " Yani Duru'dan..." dedim kısık bir sesle. "Birşey mi dedin?" diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım. "Benden başka bir isteğiniz var mı kaptan?" diye sordum dümdüz bir ifadeyle. "Birazdan denize açılacağız, kahvaltı yapmadım. Sofrayı kur." Mutfaktan çıktığında arkasından uzun bir süre bakakalmıştım. Beni çirkin mi buluyordu? Ondan mı yüzünde alaylı bir ifade vardı? "Kaptan!" diye miçolardan birinin sesini duydum. "Söyle Rüstem?"diye bağırdı Turgut. "Çark çalışmıyor." Mutfaktan çıktım. "Ne demek çalışmıyor? Çarkçıyı getir hemen!" "Hemen yapılmayacağını söyledi," diye söze daldı Samet. "Hay ben sizin yapacağınız işe!" diye sinirle konuştu Turgut. "Bugün sefer yok! Yarına çark yapılmış olsun!" Turgut merdivenlerden inerken kısa bir bakış attı bana. "Bugün şanslı günündesin Kaşdoğan. Eve git dinlen." Turgut tekneden hışımla indiğinde bende üstümdeki yağmurluğu çıkartıp kenara koydum. Merdivenlerden inerken Samet yanıma gelmişti. "Gidiyon mu?" diye sorduğunda kafamı salladım. "Şey," dedi saçlarını utangaç bir edayla karıştırırken. "İşin yoğsa bişeyler içelim mi?" dedi şiveli bir dille. "Bir yere gitmem gerekiyor. Söz başka bir zaman," dediğimde burukça gülümsedi. Tekneden inmek için basamağa çıkacakken Rüstem abi elini uzattı. "Yardım edeyim Berra," dediğinde seve seve teklifini kabul ettim. "Teşekkür ederim Rüstem abi, yarın görüşürüz." Limandan uzaklaşmaya başlarken, Turgut'u arabasının kaputuna yaslanmış telefonla konuşurken gördüm. Yüzde doksan dokuz ihtimalle Duru'yla konuşuyordu. Akşam ki buluşma saatini erkene almıştı belki de. Aman! Bananeydi! Beni görmemesi için dua ede ede arabamı park ettiğim alana doğru yürürken Turgut'un gür kahkahasıyla bocalamış, nasıl olduğunu anlamadan kendimi yere kapaklanmış bir vaziyette bulmuştum. Bacağımın keskin sızısıyla dudaklarından boğuk bir inleme kaçtı. Kahretsin! Şimdi bu olacak iş miydi? Bana doğru koşar adım gelen ayak seslerinin sahibi tahmin etmek, yerin dibine girmek istememe neden oluyordu. "Kaşdoğan! İyi misin?" "Kaptan..." dedim kafamı kaldırırken. "Sizde mi buradaydınız?" Yerden destek alarak ayağa kalktım. "İyi misin?" dedi sorusunu tekrarlayarak. "İyiyim, ayağım takıldı da..." Kafasını sen iflah olmazsın gibi salladı. Bana doğru yaklaştı, onunla yakın olmak karnımda kelebekleri uçuşturuyordu ve ben bu hissi tanıyordum. Derince yutkundum, bu hisse tekrardan kapılmak istemiyordum. "Kaşın..." dedi panikle. Parmağını alnıma değdirirmen içim ürpermişti. "Hastaneye gitmemiz gerekiyor." "Gerek yok," dedim alalacele. "İyiyim." "Kaşın kanıyor Kaşdoğan. Dikiş atılması gerekebilir." Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Gerçekten iyiyim, sorun yok." Beni artık rahat bırakmalıydı, bu mesafede onunla konuşmak zordu, oldukça zor. "Acelem var kaptan. Yarın görüşürüz." Kaçarcasına arabama doğru yürürken adeta ecel terleri döküyordum. Nihayet arabama ulaşmış, sürücü koltuğuna oturmuştum. Dikiz aynasından kaşıma baktığımda biriken kanı çantamdan çıkardığım peçeteyle sildim. "Ortak, iyisin iyi." Kendime gülümserken dikiz aynasını ayarlayıp arabayı çalıştırdım. Mezarlık yoluna doğru aracı sürerken içimdeki burukluk yol boyu devam etmişti. *** 'Kaya Kaşdoğan' mezar taşındaki isme dokundum. Gözlerim dolarken kokusu burnuma çalınmıştı sanki. "Abim..." dedim acıyla. "Ben geldim. Kızgın mısın bana? Beş yıl oldu sana gelmeyeli, seni görmeyeli." Burnumu çekip elimi toprağına sürdüm. "Dayanamadım abi, sensiz nefes alamadım buralarda. Başaramadım, kaçtım. Oralarda da yapamadım, dönüp dolaşıp geldim. Ama eski Berra değilim artık, eski Berra olmak istediğim için geldim. Olamıyorum abi, İstanbul'da yaşadığım acılar üzerime yapışmış sanki nereye gitsem peşimi bırakmıyor. Mutlu olamıyorum abi, eskisi gibi olamıyorum. Sen eksiksin, senin eksikliğin bütün herşeyi anlamsız kılıyor." Derin bir nefes aldım. "Seni özlüyorum abi. Seni çok özlüyorum. Sana yaşadıklarımı anlatacaktım fakat boğazım düğüm düğüm, o anları tekrar tekrar yaşamak istemiyorum. Zaten sen gördün değil mi abi? Hastanede kaldığım bazı günler senin varlığını hissettim abi. Kızdın mı bana çok? Küs değiliz değil mi? Ben senle küsmeye dayanamam bilirsin." Göz yaşlarımı kolumla sildim. "Bu gece rüyama girer misin abi? Konuşur musun benimle eski günlerde olduğu gibi? Sarılır mısın bana? Herşey geçecek der misin?" Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Güçlükle ayağa kalktığımda tir tir titriyordum. "Lütfen gel abi, lütfen..." Arkamı döndüğümde kendimi daha iyi hissediyordum. Abimle konuşmak iyi gelmişti. Mezarlıktan çıkmadan son kez baktım abimin mezarına. Onu burada bırakıp gitmek istemiyordum, onun yanından ayrılmak istemiyordum. Toprağına sarılmak yetmiyordu. Burnumun direği sızlarken arabaya bindim. Yol boyu aklım abimdeydi. Geçmiş anılar beynimi işgal ederken ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. Yaklaşık yirmi dakika içinde eve varabilmiş, aracı bahçeye park edip inmiştim. Kapıya giden altı basamağı çıkıp zile bastım. Annem kapıyı açtığında içeriden kahkaha sesleri geliyordu. "Misafirimiz mi var anne?" diye sorduğumda annem otuz iki dişi görünecek kadar gülümsedi. "Geç kızım," dedi geçmem için geri çekilirken. Ayakkabılarımı çıkartıp terlikleri giydim. Montumu ve çantamı vestiyer asıp salona doğru ilerlerken bir kadın sesi duydum. Kulaklarıma sinirden ateş basarken Duru'yla Turgut görüş açıma girmişti. Onların burada ne işi vardı? Merhaba, bölümü inşallah keyifle okumuşsunuzdur. Bölüm hakkında fikirlerinizi çok merak ediyorum. YEni bölümde görüşmek üzere. |
0% |