@yazarus_1
|
Bedenim zangır zangır titrerken gözlerimi kapattım. Bu gerçek değildi, değildi değil mi? Gözlerimi tekrar açıp az önce abimi gördüğüm yere baktım, yoktu. Nefeslerim ciğerlerime yetmiyordu. Sahneden inip koşarak çıkış kapısına yöneldim. "Abi!" Boğazım yırtılıyordu sanki. "Abi!" Gözyaşlarımdan etrafı zar zor görüyordum. Çarptığım insanları arkamda bırakarak kafeden çıktım. Gözlerim etrafı tararken hayal kırıklığı omuzlarıma yüklenmişti. "Nerdesin abi?" Bir hıçkırık koptu boğazımdan. Ayaklarım daha fazla bedenimi taşıyamamış, dizlerimin üzerine oturmuştum. "Berra!" Yanıma çömelip yüzümü avuçlarının arasına aldı Turgut. "Ne oldu?" Dudaklarımın titremesini bastırmak için ısırdım. "Ne oldu güzelim?" "Abim..." dedim zar zor. "Onu gördüm, beni izliyordu. Sonra kayboldu." Turgut derince yutkundu, etrafa bakındı. "Berra..." dedi tekrar. "Birini abine benzetmişsindir. Yapma böyle, hadi kalk." Başımı hışımla salladım. "Oydu..." dedim acıyla. "Değildi..." dedi iç sesim. Derin bir nefes verdim. Turgut parmak ucuyla gözyaşlarımı silince harelerim onun siyah hareleriyle buluşmuştu. "Hadi güzelim," dedi. Bana ikinci kez güzelim demişti. Kalbim atışlarını hızlandırırken Turgut'un yardımıyla ayağa kalkmıştım. "Turgut..." dedim. "Bu gece sana Turgut diyebilir miyim? Sadece tek bir gece?" Belli belirsiz gülümsedi. "Berra..." dedi o da. "Bu gece aramızda hiçbir sıfat olmasın. Bu gece Berra ve Turgut olalım. Tek bir gece..." Gülümsedim. Sadece gülümsedim.
*** Araba durduğunda şaşkınlıkla Turgut'a baktım. "Neden geldik buraya?" "Yaylayı özlemedin mi?" diye aniden sorunca bocalamıştım. Çocukken yaylaya çıkmayı çok severdim. O zamanlar yaylada küçük şirin bir evimiz vardı, daha sonrasında babam onu satmıştı. "Uzun zaman oldu," dedim buğulu bakışlarla. Arabadan indiğimde ayın aydınlık yüzü bütün yaylayı sarmıştı. Özlemle ciğerlerime temiz havayı hapsettim. Huzurluydum. Uzun zamandır kendimi bu kadar huzurlu hissetmemiştim. "Huzurlu hissediyorsun değil mi?" diye sorduğunda kafamı yavaşça evet anlamında salladım. "İşte bende bu huzurdan vazgeçip merkeze yerleşemiyorum." "Burada mı kalıyorsun hep?" diye sorduğumda cebinden sigarasını çıkartıp dudaklarına yerleştirdi. Sigarayı yakıp dumanı içine çekip, "evet," demişti. "Ailen de mi burada yaşıyor?" diye sordum. Ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. "Yok," dedi dümdüz bir ifadeyle. "Yıllar önce Ankara'ya taşındılar." Kaşlarım merakla havalandı. "peki sen?" Bana kısa bir bakış attı. "Beş yıl önce temelli buraya yerleştim." Göğsüm sıkışır gibi olmuştu. Bu sadece sıradan bir rakam değildi benim için. Beş yıl sadece öylesine geçen bir zaman kavramı değildi benim için. Duymak bile geçmişe hapsetmeye yetiyordu beni. "Aileni özlemiyor musun?" diye sordum. Beş yıl boyunca ben deli gibi özlemiştim çünkü ailemi. "Özlediğimde birkaç günlüğüne gidiyorum," diye cevap verip sigarasını yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi. "İçeri girelim mi? Üşüyeceksin." Tereddütle yüzüne baktım. "Annem merak eder, gitsem iyi olur." "Merak etme," dedi soğukkanlı bir ifadeyle. "Gökhan Bey'e haber verdim." Ne demiş olabilirdi? Hem ne zaman konuşmuşlardı? "Nasıl?" diye sordum şaşkınlıkla. "Açılış partisinin biraz uzadığını söyledim. Birkaç saat daha izin istedim." Turgut yayla evine doğru yürürken ben yerimde çakılı kalmıştım adeta. "Gelmiyor musun?" dedi arkasına dönerek. Hiçbir cevap vermemiştim. "Kendini toparlaman için buraya getirdim seni. Bu halde ailenin karşısına çıkma. Biraz toparlan döneriz." Kendini açıklaması bittiğinde birkaç adımda onun yanına varmıştım. Gülümseyip yürümeye devam etti. Birlikte eve girdiğimizde tanıdık bir koku burnuma çalındı. Bu eve daha önce gelmiş olabilir miydim? Ev aydınlandığında tanıdık olmayan bir görüntü karşıladı beni. Kesinlikle bu evi hatırlamıyordum lakin o koku nereden tanıdık geliyordu? "Ne düşünüyorsun?" diye sordu. "Hiç..." diye geçiştirerek kanepeye oturdum. "Çok şirin bir ev," dedim etrafı inceleyerek. Gözüm raflardaki kitaplara kaydığında tamamı polisiye tarzında romanlardı. "Vay canına kaptan," dedim. "Kitap kurdu çıktın sende." Turgut montunu çıkartıp vestiyere astı. Gelip yanıma oturduğunda, "Bu gece aramızdaki sıfatları kaldırdığımızı düşünmüştüm," dediğinde donup kalmıştım. Ağzımı açıp tek bir kelime etmiyordum, bu da yetmezmiş gibi yanaklarımın kızardığınıda hissediyordum. Elini yanağıma koyduğunda bu ani hareketini beklemiyordum. "Üşümüşşün, ben hemen sobayı yakıyorum." Turgut sobanın yanına doğru yürürken ben elimle yüzüme yelpaze yapmıştım. Onun kurduğu tek bir cümleyle bile kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve bu iyiye işaret değildi. Bir an önce bu saçma duygu kargaşasından kurtulmalıydım. Turgut birkaç dakika içinde sobayı yakıp tekrar yanıma oturdu. "Aç mısın?" diye sorduğunda kafamı hayır anlamında salladım. "E?" dedi birden bire. "Ne konuşalım?" Gülmemek için yanağımın içini ısırdım. Bu nasıl bir konu açmaktı yahu? "E Turgut?" dedim. "Üniversiteyi burada mı okudun?" Onu tanımak için aklıma gelen ilk soruyu sormuştum. "Ankara'da okudum. " "Peki kaç yaşındasın?" diye sorduğumda çenesini kaşıdı. "Kaç gösteriyorum?" "40?" Ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Ciddi misin? O kadar yaşlı mı görünüyorum?" dedi hayıflanarak. "Sana takılmak hoşuma gidiyor," dedim kahkahamı daha fazla içimde tutamayarak patlattım. Ani bir hamleyle bileğimden tutup beni kendine çektiğinde şok olmuştum. "Benim hakkımda başka neler hoşuna gidiyor?" Ne diyordu bu adam böyle? Kuruyan dudaklarımı yaladım. Gözlerimi kaçırırırken avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Bileğimi bırakıp biraz uzaklaştı. "Otuz yaşındayım." Yüzüne anlamsızca baktım. "Ha?" diye bir ses çıktı dudaklarımdan. "Yaşımı sormuştun ya, otuz yaşındayım." Ciddileşmişti, ani ruh değişimleri benim dengemi bozuyordu. Abim yaşasaydı şimdi Turgut'la aynı yaşta olacaktı. "Oho..." dedim elimi sallayarak. "Sen evde kalmışsın." Yüzünü buruşturarak baktı bana. Bu hali o kadar komikti ki. "Senin yaşındakiler çoluk çocuğa karıştı bile." Kahkahayla güldüğünde bende ona eşlik etmiştim. "Aynı annem gibi konuştun," dedi kahkahalarının arasından. "E haklı kadın. Torun sevmek ister. Senin yok mu kalbini çalan biri?" Pat diye sorduğum soru karşısında irkilir gibi olmuştu. "Yok," dedi. Boğuk bir sesle. Oda iyice ısındığı için montumu çıkardım. Az önce kahkahalarımız yankı yaparken şimdi koca bir sessizliğe gömülmüştük. Turgut'a baktığımda düşünceli bir şekilde biriyle mesajlaşıyordu. Yüzündeki ifadeye bakılırsa okudukları hiç hoşuna gitmemişti. "Artık kalkalım mı?" diye sorduğumda telefonu kanepeye bıraktı. "Aslında biraz daha vaktimiz var. Kahve içer misin?" "Sadece eve gidip uyumak istiyorum." Anlayışla yüzüme baktı. "Pekâlâ, nasıl istersen." Az önce yanıma koyduğum montumu giydim. Turgut'ta vestiyere doğru yürümüş montunu üzerine geçirmişti. Evden çıkmadan önce etrafa son bir kez daha baktım. Hiç bekar evine benzemiyordu, oldukça düzenli, temizdi. "Çok sevdiysen yine geliriz." Neden bana bugün bu kadar iyi davranıyordu? Daha önce hiç alışık olmadığım Turgut'tu karşımdaki. Sanki bambaşka biriydi. Hergün gördüğüm sert adam gitmiş, yerini anlayışlı biri almıştı. "Gerçekten gelir miyiz?" diye sordum ciddi olup olmadığını anlamak adına. "Geliriz, hatta bu hafta sonu seni kahvaltıya davet etsem gelir misin? Mandırada satılan peynirler çok güzel oluyor. Güzel bir yayla kahvaltısı hazırlarım sana." "Olur," dedim sevinçle. Birlikte evden çıktığımızda gecenin ayazı içimi ürpertmişti. Kollarımı sıvazladım. Arabaya doğru koşar adım gittim. Turgut arabayı çalıştırdığında onu izliyordum. Yol boyu hiç konuşmadık. Sanki birimiz bir tek laf etse bütün büyü bozulacaktı. Gözlerimi biraz dinlendirmek adına arkama yaslanıp göz kapaklarımı kapattım. Çok yorgundum, bu kesinlikle bedenen bir yorgunluk değildi. Ruhum yorgundu ve ne kadar uyursam uyuyayım geçmeyecekti.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, koluma dokunan parmaklarla irkilerek uyandım. "Korkuttum mu?" diye sordu panikle Turgut. "Geldik mi?" diye sordum sorusunu es geçerek. "Geldik," dedi burukça. Benden ayrılacağı için üzgün müydü? "Her şey için teşekkür ederim kaptan," dedim. "Rica ederim Kaşdoğan," dedi. Aramızdaki sıfatlar tekrar yerini almıştı. "Yarın teknede görüşürüz," diyip araçtan indim. Bahçe kapısını açtığımda Turgut'un arabası uzaklaşmaya başlamıştı. Evime doğru yürürken telefonuma gelen bildirim sesi üzerine çantamdan telefonu çıkarttım. Bilinmeyen bir numaraydı. Mesajın üstüne tıkladığımda dehşete düşmüştüm. "Seni sonunda buldum Ordu Güzeli. Çok yakında senin için geleceğim."
|
0% |