Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@yazarus_1

Derya hiç bilmediği bir mahallenin sokaklarında arkasından onu kovalayan adamdan kaçmaya çalışıyordu.

Mahalleliden yardım istemek istedi lakin hiçbir evde ışık yoktu, uzaktan da davul sesleri geliyordu.

"Yardım edin..." diye bağırdı Derya, daha fazla kaçacak takati kalmamıştı.

Köşeyi döndüğü vakit duvara tutunarak güç almaya çalıştı, nefesi düzene girerken ensesinde hissettiği namluyla korkuyla yutkundu.

"Yalvarırım bana zarar verme, kimseye birşey söylemeyeceğim," diye yalvardı Derya, arkasını dönüp katiline bakmaya cesaret edemiyordu.

Uzaktan silah sesleri duyduğunda irkildi, namlunun soğukluğu içini ürpertirken silah patladı ve o silah sesi uzaktaki silah seslerine karıştığı için kimse genç kızın acı feryadını duymadı...

 

🍀

"Abim damat oluyor, sırada bana geliyor," diyerek Çağın'ın odasına dalmıştı Çisem.

"Abim damat oluyor," diye bağırdı bir kez daha. Çağın'ın etrafında dönerken ellerini çırpıyordu. "Sırada bana geliyor."

Çağın, kardeşinin bu hareketlerine burnundan gülüp kravatını düzeltti.

"Nasıl olmuşum fıstığım?" diye sorduğunda Çisem birkaç saniye abisini süzüp düşünür gibi çenesini kaşıdı.

"Birşey eksik," dediğinde Çağın telaşla kıpırdandı.

"Ne eksik?"

Çisem kahkaha attığında abisi ona göz ucuyla baktı.

"Gelinimiz eksik, birkaç saat sonra onu aldığımızda tamamlanacaksın," dedi Çisem kahkahasını güçlükle bastırdığında.

Çağın, kardeşinin saçlarını karıştırıp, "Serseri," diyerek serzenişte bulunmuştu.

Genç kız, abisinin yanaklarını sıkıp, Çağın'ın odasından çıktığında abiyesinin eteklerini savura savura merdivenlerden inmeye başladı.

Son basamaktayken uğruna ölüp bittiği o adamı görmüştü, Mert'i...

"Koruma olarak mekanlara yerleştirdiğimiz adamlarda sıkıntı çıkmadı değil mi?" diye sordu Çağrı.

"Yok, herşey yolunda," dedi Mert, elindeki bardaktaki çaydan yudumladı.

"Düğünün olacağı alan ne alemde?" diye benzer bir soru daha sordu Çağrı.

Mert tekli koltuğa attı kendisini.

"En üst derece güvenlik önlemleri aldık, hiçbir sıkıntı çıkmayacak."

Çağrı kafasıyla onayladı Mert'i lakin içinde onu yiyip bitiren bir kurt vardı, bu sabah uyandığından beri huzursuz hissediyordu.

Çisem onlara doğru yürürken, "Abi," demişti.

Çağrı, kız kardeşini görünce gülümseyerek kollarını iki yana açtı.

"Abim," dedi canlı bir sesle. "Ne güzel olmuşsun."

Çisem abisine doğru koşup sarıldı.

"Valla genlerimiz mükemmel, üç kardeşte taş gibiyiz," dediğinde Mert'in kıkırtısını işitti.

Kalbi kuş gibi kanat çırparken abisinin kollarından çekildi, bu tatlı heyecanı abisinin anlamasını istemiyordu.

"Taş gibiyiz derken?" dedi Çağrı kaşlarını çatarak. "Kız mıyız biz?"

"Of abi," dedi Çisem burun kıvırarak. "Ben taş gibiyim sizde kaya gibisiniz, oldu mu şimdi?"

Mert kahkaha atarken Çağrı bozulmuş gibi Mert'e koltuktan aldığı yastığı fırlattı.

"Komik mi lan?!" diye sitem ederken Mert'le Çisem'in gözleri kesişmişti.

Griye çalan gözlerine genç kızın baktıkça bakası geliyor, kıvır kıvır saçlarına dokunmamak için kendini zor zaptedediyordu.

Kendini bildi bileli Mert'i seviyordu Çisem, aynı şey Mert için geçerli degildi. Çisem, Çağrı'nın kardeşiydi, Çağrı'nın kardeşi onun da kardeşi sayılmalıydı.

"Doğal sarışınız kızım biz," diye keyifle konuştu Çağrı. "Allah vergisi."

Çisem hülyalı düşüncelerden sıyrılarak abisine gülümsedi.

Üç kardeştiler, en büyükleri Çağın bu akşam evleniyordu, yıllarca peşinden koştuğu Züleyha'sına sonunda kavuşacaktı.

Çağın Yılmaz

Çağrı Yılmaz

Çisem Yılmaz

Yılmaz kardeşler bütün mahallenin saygıyla önlerini ilikledikleri üç isimdi.

Babaları Halim Bey yıllar önce bu mahalleliye sahip çıktığı için o öldükten sonra ardında kalan evlatlarına aynı minneti gösteriyorlardı.

Mahallenin başında genellikle Çağrı olurdu ve tek gayesi mahalleyi ve burada yaşayan insanları korumaktı.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye bir söz vardır ya, işte o Çağrı için şöyleydi; mahalleye dokunmayan yılan bin yıl yaşasın...

 

🍀

"Ankara'nın bağları da büklüm büklüm yolları," diyerek kurtlarını döken mahalle halkı, gelin'le damadı dizildikleri çemberin ortasında bırakmıştı.

Çağın, sevdiği kadına bakarken bile içi titriyordu, yıllarca bu günün hayalini kuran genç adamın mutluluğu adeta bütün hücrelerinden taşıyordu.

Çisem çemberden çıkarak orkestraya doğru ilerlemeye başlarken, gözleri Mert'i arıyordu, onu Çağrı'yla hararetli bir şekilde tartışırlarken görünce kaşları havalandı.

Orkestraya horon çalmalarını söylediğinde tekrardan Çağrı'ların olduğu tarafa baktı.

Çağrı çok gergin görünüyordu, Mert ise panik halindeydi.

"Horon sizin keyfinizi yerine getirir," diye mırıldandı Çisem.

Horon havası çalarken Çağrı'ya doğru koştu.

"Abi..." dedi elini gel anlamında sallarken.

Çağrı'nın kaşları yukarı kalktı, aşağı indi.

"İnsan kardeşinin düğününde horon tepmez mi? Ne derler sonra arkandan? Abisinin düğününde horon bile oynamadı, bunu mu desinler?" Çisem hınzırca sırıttı.

Çağrı bu kız iflah olmaz bakışları atarken Mert'e döndü.

"Git hemen yediğin haltı temizle! Kimse bilmeden yok et!" diye emir verdiğinde Mert derin bir nefes verdi.

Tam arkasını dönmüş gidecekken Çisem'in sesi kulaklarını doldurmuştu.

"Mert, sen nereye? Sen halay başısın, sen hariç kimse halay başı olamaz."

'Bu kız neden abi dememekte ısrar ediyor?' düşüncesi bir an olsun Mert'in zihninden silinmiyordu. Çisem'e bu yüzden çok kızıyordu, sürekli ikaz etmesine rağmen inatla abi demiyordu.

Abi diyip dememesi kendisi için sorun teşkil etmiyordu lakin buna dayanarak dedikodu çıkmasını istemezdi.

Mert omzunun üzerinden Çağrı'ya baktı ne yapsam der gibi.

Çağrı sinirle elini saçlarına daldırdı.

"İyi gel," dedi memnuniyetsizce.

 

Mert halay başına geçti, Çisem'de hemen onun yanındaydı. Elleri birbirine değdiğinde Çisem sevinçten çığlığı basmamak için kendini zor tutuyordu.

 

🍀

"Çok yorgunum Mithat, eve gidip kafamı yastığa gömmek istiyorum," dedi Verda.

"Valla bende komiserim, Allah'tan mesaimiz bitti…" dedi Mithat esnemek üzereyken.

Verda kafasını pencereye dayadı, göz kapakları iyice ağırlaşmıştı. Gözleri kapanmak üzereyken telsizden duydukları anonsla hoşnutsuzca mırıldandı.

"Bütün ekiplerin dikkatine!"

Anonsu sonuna kadar dinlediklerinde genç adam, Verda'ya kısa bir bakış attı.

"Komiserim, anonsta geçen mahalleye çok yakınız, ne yapalım?" diye sordu Mithat.

"Yapacak belli," dedi Verda. "Gidiyoruz."

 

Mithat aracı anonsta belirtilen mahalleye doğru sürerken Verda camı açtı, rüzgar yüzünü yalarken biraz olsun ayılmıştı.

"Bahsedilen mahalleyi biliyorum," dedi Mithat bir anda. "Mafyacılık oynamaya çalışan bir grup insan topluluğu!"

Verda'nın kaşları havalandı.

"Anonsta kadın cesedi bulunduğu söylendi, o zaman daha önce de çok cinayet işlenmiştir o mahallede," diye şüpheyle konuştu Verda.

"Yok," dedi Mithat dümdüz.

İkiside sessizliğe gömülürken Mithat sağa saparak mahalleye giden o yola girmişti.

Yaklaşık on dakika içinde siren sesleri eşiğinde mahalleye giriş yapan Verda komiserle Mithat, çöp konteynerinin etrafında oluşan kalabalığın önünde aracı durdurdu.

Verda hemen araçtan inip kalabalığa koşar adım yaklaşırken, insanlar polisleri gördüğü için geri çekiliyordu.

 

Çöp konteynerinin içinde esmer bir kadın ceseti vardı.

"Olay yeri incelemeyi aradın mı?" diye sordu Verda, Mithat'a.

"Beş dakika içinde burada olurlar komiserim," dedi Mithat, kadının cansız bedenine bakarken.

Verda derin bir nefes aldı, kalabalığa doğru baktığında gözlerini kıstı.

"Cesedi kim buldu?" diye sordu.

"Ben buldum," diyen kumral bir erkek bir adım öne çıktı.

"Kadın silahla öldürülmüş, kimse katili görmedi mi?" Verda kalabalığı kısaca süzerken herkes olumsuz anlamda kafalarını sallamıştı.

"Silah sesini nasıl duymazsınız?!" diye bağırdı Verda.

"Komiserim," diyerek kulağına doğru fısıldadı Mithat. "Başka yerde öldürülüp buraya atılmış olabilir."

Verda ters ters baktı Mithat'a,"Sence ben böyle bir ihtimal olduğunu bilmiyor muyum?" dedi sivri bir dille.

"Bu mahallede mafyacılık oynayan birileri varsa, yabancı bir kuş dahi mahalleye girse haberleri olur. Bu cinsiyeti muhakkak birileri biliyor, bilmem anlatabiliyor muyum? Bu insanların hepsi şüpheli gözümde, hepsi!"

Mithat kafasını mahçup bir şekilde aşağı yukarı sallarken geri geri gitti.

"Silah sesini kimse duymadı yani?" diye birkez daha sordu Verda ipucu bulmak adına.

"Polis hanım, bizim bu akşam düğünümüz vardı, herkes oradaydı. Ondan duymamış olabiliriz." Orta yaştaki kadın konuşmuştu.

"Kimin düğünü?"

"Çağın Beyimizin, Çağın Yılmaz..."

Verda çenesini kaşıya kaşıya Mithat'a doğru yürüyüp, "Çağın Yılmaz ve ailesi derhal sorguya alınsın. Bir ekip hazırla bu mahalledeki herkesin de tek tek ifadesini istiyorum."

Bir çöp gibi atılan bu kadının katili her kimse bulacaktım. Ruhu bedenini terk etmişti lakin yüzünde hâla korkunun o izleri vardı. Bu kadına yapılanların hesabını soracaktım.

 

İki saat sonra

​​​​​​Verda ilk önce Çağrı Yılmaz'ı sorgulayacaktı çünkü onun dosyası Çağın'dan daha kabarıktı.

İnsanların birkaç söylemindende mahallenin ağır abisinin o olduğunu anlamıştı.

"Komiserim isterseniz ben gireyim sorguya," dedi Mithat.

Verda gözlerini devirip genç adamın omzuna elini koydu.

"Sen şu Çisem'i konuştur bakayım. Ben Çağrı Yılmaz'dan sonra Çağın Yılmaz'ın sorgusuna gireceğim."

Mithat tamam diyip oradan uzaklaştı.

Genç kadın sorgu odası aynasının önündeydi, saçları sarıya çalan adamı dikkatle inceliyordu.

Ellerini masanın üzerine koymuş, burada ne işim var der gibi bir izlenim yaratıyordu.

Genç kadın omuzlarını dikleştirip odadan çıkıp, sorgu odasının kapısına doğru yürüdü.

İçeri girdiğinde Çağrı Yılmaz'ın acı kahveleri Verda'nın ela gözlerine değmişti.

Birbirini unutan iki farklı hare,yıllar sonra tekrar kavuştuğundan habersizce titrediler.

 

Verda elinde tuttuğu dosyayı sıkıca kavrayıp birkaç adımda yanına vardı.

Dosyayı sertçe masaya bırakıp gözlerini Çağrı'ya dikti.

"Anlat!" dedi baskın bir tonda. "Sizin mahallenizde bu gencecik kızı kim öldürdü?"

 

​​​

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%