@yazarus_1
|
Yaz ayından kalan son sıcak havaları değerlendirmek için iki sevgili sahilde buluşmuşlardı. Derya'nın gözleri ışıl ışıl parlarken, sevdiği adamın yanında olmak huzurun ta kendisiydi, dünyada cenneti yaşamak gibi tabir de edilebilirdi onun için... Genç adam düşünceli bir şekilde denize odaklıydı, Derya'nın ona nasıl aşkla baktığını görmüyordu. "Sevgilim? İyi misin?" diye sordu Derya. Genç adam huzursuzca kıpırdanıp Derya'ya baktı. "İyiyim, sorun yok," dedi zar zor gülümsemeye çalışırken. İçinde fırtınalar koparken Derya'ya hiçbir şey belli etmemeye çalışmak büyük bir efor kaybıydı. "Ben bugün işten ayrıldım," dedi pat diye Derya. "Neden?" diye sordu genç adam şüpheyle. "Paraya ihtiyacın olduğunu söylemiştin, kendi butiğini açmak için birikim yapıyordun." Derya boşver dercesine elini salladı. "Kavga ettik müdürle," dedi yüzü buruşurken. "Mağazaya bir tane kadın müşteri geldi, biraz tartıştık, bu da beni müdüre şikayet etmiş. Öyle yani..." diyerek olayı kısaca özet geçmişti genç kadın. "Anladım," dedi genç adam umursamazca. "Hayırlısı olsun." Derya'nın kaşları havalanırken omuzları çökmüştü. "Beni artık sevmiyor musun?" diye sordu dan diye. Genç adamın şaşkınlıkla dudakları aralandı. "O nereden çıktı şimdi?" Derya dudaklarını büzüp, "Birkaç gündür ilgisizsin, kafanda birşeyler var ama bana bahsetmiyorsun. Eğer ayrılmak istiyorsan-" diye devam edeceği esnada genç adam onun dudaklarına kaparak susturmuştu. Birkaç saniye sonra geri çekildiğinde Derya'nın yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Ayrılık lafını bir daha dile getirme, aklından bile geçirme."
🍀
Çağrı tepesinde dikilen öfkeli kadının her hareketini dikkatle izliyordu. Ela gözleri tanıdık gelse de sima olarak onu çıkartamamıştı. "Benim bu cinayetle hiçbir ilgim yok, mahalledeki herkese de kefilim, bizde kadına el kalkmaz, kadını başımızın tacı ederiz," dedi boğuk bir sesle. Verda sinirle soluyup genç adamın karşısındaki sandalyeye oturdu. "Bu akşam mahallenizde bir cinayet işleniyor ve bundan kimsenin haberi olmuyor! Buna gerçekten inanmamı bekliyor musun?" dedi tok bir sesle. Çağrı'nın omuzları havaya kalkıp indi. "Bana bak!" diye tısladı Verda. "Katil eğer sizden biriyse ömrünüz boyunca parmaklıklar ardından çıkmamanız için elimden geleni yapacağım!" Çağrı gözlerini kıstı. "Gerçeklere kelepçe takılmaz komiser!" dedi bilmiş bir edayla. Verda masanın üzerindeki dosyanın kapağını açtı, ölen kadının fotoğrafını genç adamın gözüne sokmak istiyordu. "Tanıyor musun bu kadını? Derya Ar, ismi tanıdık geldi mi?" Çağrı birkaç saniye fotoğraf karesine bakıp kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayatım boyunca hiç görmedim," dediğinde Verda arkasına yaslandı. "Seninle uğraşacağım Çağrı Yılmaz!" diye tehtitkar bir tonda konuştu. "Ailenle uğraşacağım! Mahallenizle uğraşacağım! Katili bulmadan yakanızı bırakmayacağım!" Genç adamın dudakları kıvrıldı. "Bizim yerimiz yurdumuz belli komiser! Uğraşmak istersen beklerim!" Genç adamın laubali tavrı Verda'yı kızgın bir boğaya dönüştürmüştü. "Birazdan senden swab örneği alınacak," diyerek ayağa kalktı genç kadın. Arkasını dönüp kapıya doğru yürürken genç adamın sesini duymuştu. "İçimden bir ses seninle uzunca bir müddet karşılaşacağımızı söylüyor," dedi keyifle. Verda cevap vermeye tenezzül etmeden sorgu odasından ayrıldı.
🍀 Verda önündeki dosyaları incelemekle meşgulken Mithat'ın geldiğini fark etmemişti. Önüne konulan kahveyle irkilip kafasını yukarı kaldırdı. "Korkuttum mu komiserim?" diye sordu Mithat. Verda derin bir nefes verip Mithat'ın masaya bıraktığı kahveyi eline aldı. "Sence katil Yılmaz kardeşlerden biri mi?" diye sordu, kahvesinden bir yudum aldı. Mithat, genç kadının önündeki dosyalara kısa bir bakış atıp kafasını iki yana salladı. "Cinayetin işlendiği sularda düğünde olduklarını herkes doğruladı." Verda geriye yaslanıp önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı. "Onlar işlememiş olsalar bile muhakkak katilin kim olduğunu biliyorlar, hatta katili koruyor olabilirler." Mithat bu olasılığı doğruladı. "Labaratuvardan birşeyler çıktı mı?" diye sordu Verda. "Kadının kıyaferinde DNA'ya rastlanmış, alınan swap örnekleriyle karşılaştırılacak." Genç kadının içinde bir umut filiz verdi, katile yaklaşmanın verdiği umut tohumuydu bu. "Mahallelinin ifadeleri tamamlandı mı?" Mithat kafasını hafif sağa eğdi. "İfadelerde elle tutulur birşey yok, herkes Çağın Yılmaz'ın düğününde olduklarını söylüyor." Verda elini sinirle masaya vurup ayağa kalktı. "Bir Allah'ın kulu bile görmemiş mi?! Kimse düğünden erken saatlerde ayrılmamış mı?! Bunlar birşey saklıyorlar Mithat, her ne saklıyorlarsa bulacağız!" Mithat, genç kadının gözlerindeki ateşi görünce boğazında oluşan yumruyu def etmek için yutkundu.
🍀 Nezarethanenin kapısını açan polis memuru Çağrı'ya bakarken dişlerini sıkıyordu. Genç adam oturduğu yerden kalkmış, ağır adımlarla polis memuruna doğru yürüyordu. İşte o an Avukat Metin Bey belirdi kapıda. Çağrı, Metin'le göz göze geldiklerinde kafasıyla selam verdi. "Kardeşlerim serbest mi?" diye sordu avukatına. "Evet," dedi Metin. Çağrı, nezarethaneden alnın ak olduğu gerçeğiyle çıkıyordu, üst katta Verda'nın bu haberi duyunca çıldıracağından habersizdi.
Genç adam, emniyet bahçesinde volta atarken, dakikalar geçmek bilmiyordu. Avukat Metin, yarım saat önce kardeşlerinin çıkacağını söylemişti lakin henüz kimseyi görememek genç adamın yüreğini sıkıştırıyordu. "Nerede kaldı bunlar?!" diye sinirle soludu. Ensesine vuran ağrıyı biraz olsun hafifletmek adına ovmaya başladı. Bu akşam saat 20.00'da limanda önemli bir sevkiyat olacaktı, avukat onları gün içinde çıkartamamış olsaydı bu bütün mahallenin sonuna yol açardı. Çağın bu sevkiyata güvenerek büyük bir borç altına girmişti, Çağrı her ne kadar bu çok tehlikeli dese de en sonunda o da bu fikri onaylamış, Timur Biçen'den büyük meblağda borç almışlardı. Çağın'ın yeni bir projesi vardı, sadece mahallelinin çalışacağı büyük bir tesis açmak istiyordu. Onları başkalarının emri altında çalıştırmak istemiyordu. Herkesin kendi işi olsun, kimsenin ağızlarına bakmasınlar istiyordu. Ve bu projeyi hayata geçirmek için aldıkları borcu bu akşamki sevkiyatla kapatacaklardı. Sıkıntılı bir nefes verdi Çağrı, kolundaki saate baktı bilmem yüzüncü kez... "Çağrı Yılmaz!" Verda, koşar adım genç adama doğru geliyordu. "Senin sevincini kursağında bırakacağım!" diyerek işaret parmağını Çağrı'ya doğru salladı. "Buradan çıktım diye sevineyim deme, en yakın zamanda seni o dört duvarın içine tıkacağım!" Genç adam yüzünü sıvadı, bu kadının neden kendisiyle bu denli uğraştığını çözememişti. "Bakın!" dedi Çağrı dişlerinin arasından. "Benim bu cinayetle ilgimin olmadığını daha kaç kez söyleyeceğim?!" Verda elini yumruk yaptı, tırnakları etini parçalamak ister gibi batmasını önemsemiyordu. "Verda Kara!" dedi tane tane. "Bu ismin hafızandan bir saniye bile çıkmasına izin vermeyeceğim! Kafanı çevirdiğin her yerde beni göreceksin!" dedi Verda sivri bir dille. "Bu resmen haneye tecavüz," diye alayla güldü Çağrı. "Ama sen yabancı sayılmazsın, içeride o kadar hukukumuz oldu." Genç kadının sinirden gözü birkaç kez seğirdi. "Mahallem sana hep açık komiser, evimin kapısı da keza öyle..."
|
0% |