Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@yazarus_1

14 Eylül 2016

"Aşkım..." dedi o eriyip bittiğim sesiyle.

"Aşkım..." dedim iç çekip saçlarıyla oynamaya devam ettim.

"Tırtıl olsaydım da sever miydin beni?"

Kaşlarım havalanırken sevgilime bön bön baktım. Dizlerimin üzerine koyduğu kafasını hışımla kaldırdı, oturur pozisyona geçip kollarını birleştirdi.

"Sesini çıkartmadığına göre sevmezdin!" dedi burnu havada bir şekilde.

"Aşkım," dedim ellerimi saçlarımın arasına daldırıp karıştırdım. "Sorduğun soru tuhafıma gitti sadece."

Ecmel kaşlarını çattı ilk önce, daha sonra göğsüme ard arda vurmaya başladı.

"Neresi tuhaftı o sorunun?! Sen beni sevmiyorsun! Sevmiyorsun anladım!"

"Aşkım..." diyerek onu sakinleştirmeye çalışsamda nafileydi, ayağa kalkıp dış kapıya yürümeye başladığı esnada koşarak ona yetiştim ve kolundan tutup kendime çektim.

"Ecmel..." dedim. "Ecmel..." İsmini sonsuza kadar telaffuz etsem yorulmazdım.

"Ne var Serdal?!" dedi umursamazca. "Tırtıl olsam sevmeyecek bir adamla bu ilişkiyi yürütemem!"

"Sevgilim," dedim cızırtılı bir sesle. Gözünün önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdım. "Tırtıl olsanda severim seni, gökyüzünde özgürce uçan kuş olsanda severim. Yıldız olsan, geceleri seni görmek için bir saniye uyumam, yağmur olsan, her bir tanenle ıslanırım. Şimşek olsan ucunda ölüm olsa bile koşarım sana..."

Gözleri dolduğunda, "Şş..." diyip alnından öptüm. "Neden ağlıyorsun şimdi?"

Burnunu çekip bana baktı. "Ben nasıl bir sevap işledimde karşıma sen çıktın?"

"Asıl..." dedim ellerini tutup öperken. "Asıl ben nasıl bir sevap işledimde senin gibi harikulade bir kadınla karşılaştım."

Dudaklarımız hasretle birbirine değerken atan kalplerimizi kimse ayıramazdı. Bizim aşkımız sonsuza kadar hiç azalmadan sürecekti...

 

6 Ağustos 2024

Taşkınların villasının bahçesine girdiğimde o kalabalıkta tek bir kişiyi aradı gözlerim. Kalbimin heyecanına içimden küfür savururken kendimi toparlamaya çalıştım. Gözlerimdeki özlem dolu bakışlarını yerini öfke almalıydı.

İşte oradaydı, sekiz yılın sonunda anılarımın kadını oradaydı. Elleri artık benim avuçlarımın içinde değildi, yabancı elleri sımsıkı tutmuş, etrafına gülücükler saçıyordu.

Ona doğru bir adım attım, bu günü böyle hayal etmemiştim ama kader bizi bu şekilde karşı karşıya getirmişti işte.

Omuzlarımı dikleştirip elimdeki küçük siyah kutuyu sımsıkı tuttum. Onlara doğru yürürken gülümsemeye çalışıyordum.

Oradaydı işte, iki adım uzağımda, arkası dönük... Üzerinde pudra pembe elbise vardı, saçları dalga dalga beline dökülmüştü.

"Selim," dedim.

İkiside bana döndüğünde Ecmel donup kaldı. Gözlerini iki kere ard arda kırpıştırdığında hayal görüp görmediğini kontrol ediyordu sanki.

"Keskin, hoşgeldin," dedi Selim. Ecmel'in elini bırakıp bana sarıldı.

"Sevgilim, seni yeni ortağım Keskin Beyle tanıştırayım," diye konuştu Selim.

Ecmel derince yutkundu, gözleri doldu kısa bir an. Boğazını temizleyip elini uzattı.

Birkaç saniye baktım uzattığı ele, bir zamanlar aşkla öptüğüm elle şimdi bir yabancıymışım gibi tokalaşacak mıydım?

"Memnun oldum," dedi cılız bir sesle. Etrafa gülücükler saçan yüzü şimdi donuk bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Bende çok memnun oldum Ecmel Hanım," diyerek elini sıktım.

"Geciktin Keskin," dedi Selim. "Yüzükler takıldı çoktan."

Ecmel, parmağında parlayan yüzüğü arkasına sakladı sanki o yüzüğü görmesem herşey eskisi gibi olacaktı.

"Şirketteki işleri ancak bitirebildim. Biliyorsun yarına yetiştirilmesi gerek bir sunum vardı."

Selim omzuma elini koyup, "Seninle ortak olmakla çok doğru bir karar verdim," dediğinde yalandan gülümsedim.

Bakışlarım tekrar Ecmel'e döndüğünde başı öndeydi, bana bakmaya cesareti yok muydu? Yoksa pişmanlık dolu gözlerini görmemi istemiyor muydu?Onca yıl beni bir kere ziyarete gelmediği için mi utanıyordu?

"Ecmel Hanım..." dedim tok bir sesle.

Bana baktığında titreyen harelerine alayla baktım.

"Nişan hediyeniz, bir ömür mutlu olursunuz inşallah."

Uzattığım kutuya baktı, kararsız bir Halle derin bir nefes verdi.

"Teşekkür ederim," diyip kutuyu aldı. Parmakları parmaklarıma değdiğinde elektrik akımına çarpmış gibi olmuştum. Gerilen bedenimi zapt etmeye çalışarak Selim'e döndüm.

"Tekrar mutluluklar dilerim, ben artık gideyim," dedim.

"Nereye hemen?" dedi Selim baskın bir tonda. "İnsan ortağının nişanından hemen kaçar mı?"

İnsan eski sevgilisinin nişanına bir yabancı olarak gelir mi?

"Çok yorgunum, yarın sende yoksun bütün yük benim omuzlarımda, gidip dinleneyim," dedim tebessüm ederek.

"Tamam tamam," dedi Selim. "Yarın için sana güveniyorum."

Kafamı aşağı yukarı sallayıp son kez Ecmel'e baktım. Beni görmemek için sağ tarafa çevirmişti kafasını.

Bugün görmek istemese yarın görecekti. Yarın görmek istemese ondan sonraki gün görecekti. Beni görmemek için köşe bucak kaçsa bile onu bulacaktım.

Bir zamanlar bana nefes olan kadın şimdi başkasının nefesiydi, ona kısa bir bakış atıp arkamı döndüm.

O artık Ecmel Taşkın olmak için gün sayıyordu...

Selim Taşkın'ın karısı olmak için gün sayıyordu...

 

 

 

Loading...
0%