Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@yazarus_1

"Seni çok seviyorum Serdal Bolat ..." diye bağırdı Ecmel, aşkını tüm dünya duysun istiyordu sanki.

Yanına doğru yürüyüp burnundan öptüm. Kollarımı açıp, "Seni çok seviyorum Ecmel Ateş..." diye ben bağırdım bu sefer.

Yanımızdan geçen insanlar bize bakıp gülümsüyorlardı. Ecmel kafasını göğsüme koyduğunda burnumu saçlarına gömdüm. Huzur tam da buydu, sevdiğin kişinin kollarında olması...

"Yarış yapalım mı?" diye bana yavru kedi gibi baktı. Gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

"Sevgilim, yenilmelere doymadın," dediğimde dil çıkarmıştı.

"Göreceğiz bakalım kim yenilecek," diyerek bisiklete doğru yürüdü. Bisiklete bindiğinde saçlarını eliyle savurdu.

"Köprüye ilk varan kazanır," diyip pedalları çevirmeye başladı.

"Ama bu hiç adil değil," dedim sahte bir yakarışla. Bisiklete doğru koşup bir çırpıda bindim, ona yetişmeye çalışırken kahkahalarını duyuyordum.

 

***

İnsanın kalbiyle aklı arasında gidip geldiği ince bir çizgi vardır, kalbini dinlese aklı karışır, aklını dinlese kalbi karışır...

Bu insanların çoğunluğunun canı geçmişte çok yanmıştır, hata yapmamak içinde gelecek yaşantılarının sonuçlarını ilmek ilmek düşünürler.

Öyle yapsam şu sonuca mı varırım?

Şu şöyle olsa nasıl olur?

Gibi gibi...

Bundan sekiz yıl önce ben sürekli kalbini dinleyen taraftaydım. Beyin bana göre hata yaptırırdı, kalp ise hisseder ve doğru yolu bulurdu.

Yanılmışım... Ağır yanılmışım... Kalbin bir bok hissettiği falan yok! Kalp hata yaptırır! Kalp sizi duygularınıza mahkum bırakır!

Üzülmemek, kırılmamak için beynimi dinlemeye başladım artık. Mantıklı gelmeyen hiçbir şeyin benim hayatımda hükmü yoktu. Duygular yoktu, bu yüzden kalbimin görevi sadece kan pompalamaktı, duygularım körelmişti.

Pardon, nefret dışında bütün duygularım körelmişti. Nefretim bütün hücrelerimi ağ misali sardı, nefretim büyüdükçe içimdeki intikam alma arzumda arşa çıkmıştı.

Ve hiç yapmam dediğim şeyi yapmıştım.

 

"Keskin Bey, Emre Bey'ler geldiler," dedi asistanım Ece.

Az önce gevşettiğim kravatımı düzeltip oturduğum koltuktan kalkarak kapıya doğru yürüdüm.

İnsanların bana Keskin ismiyle hitap etmesine alışmıştım, ben Serdal Keskin Bolat...

Pardon, yanlış aksettim, ben Keskin Bolat. Serdal ismini o hayatımdan çıktığı an kullanmayı kestim.

Dar ama uzun olan koridorda toplantı odasına gitmek için yürürken Ece, koşarak elindeki sunum dosyalarıyla bana yetişmişti.

Toplantı odasının kapısının önünde durduğumda Ece'ye baktım.

"Herkes hazır mı?" diye sordum tok bir sesle.

"Evet Keskin Bey," dedi Ece içine kaçmış sesiyle.

"Peki herşey yolunda mı?" diye sordum tek kaşım havaya kalkarken.

"Evet Keskin Bey."

Bu kız neden bana her seferinde öcü görmüş gibi bakıyordu. Kafamı ard arda iki yana saklarken içeri girdim.

Herkese selam verip yerime oturdum. Bu işi kaparsak yapılacak anlaşma şirket için çok önemliydi, fakat benim sikimde bile değildi.

"Keskin Bey," diye konuşmaya başladı Rana Hanım. "Arkadaşlar siz gelene kadar biraz kampanyadan bahsetti. Sunum için sabırsızlanıyoruz."

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum. Ne kampanya umrumdaydı, ne de hazırlanan o lanet olasıca sunum. Benim tek derdim o kadını bitirmekti, bunu da ilk olarak sevgili nişanlısının şirketine ortak olarak başladım.

Ekrana sunum için fotoğraflar yansıtılırken yerimde oturmuş keyifle olacakları bekliyordum.

Boğazımı temizledim ve ayağa kalktım, insanların gözlerindeki meraklı bakışlar eşliğinde sunuma başladım.

Almak istediğimiz iş, ünlü bir markanın kozmetik reklamıydı, herkes güzel bir sunum için fikir verse de benim planım bu işi alamamaktı.

"Öncelikle sloganımız Bir Kadın Aslında Çok Kadın," diye konuştum. Ekrana yansıyan resimler bir bir ilerlerken konuşmama devam ettim. "Amacımız her kadının çok güzel olduğunu hatırlatmak."

Ben onlarla göz teması kurarak konuşmaya devam ederken birden bire yüzlerinin buruştuğunu gördüm.

"Bir sorun mu var?" diye sorduğumda aralarında fısır fısır konuşmaya başladılar.

Bizim çalışanlara baktım, yüzlerinde dehşet verici bir ifadeyle ekrana bakıyorlardı.

Arkamı dönüp ekrana yansıyan fotoğrafları görünce kahkahayı basmamak için kendimi zor tutmuştum.

"Keskin Bey, bu ne saygısızlık!" diye öfkeyle konuşan adama döndüm.

"Bekir Bey, gerçekten neler olduğunu anlayamadım, sizden çok özür dilerim." Yüzüme taktığım sahte bir mahcubiyet ifadesiyle adama bakıyordum.

"Ben ömrü hayatımda böyle bir rezillik görmedim! Maalesef sizinle çalışamayız! "

Onlar giderlerken arkalarında seslenmeye başladım.

"Bekir Bey, telafi edebiliriz, gerçekten..."

İçimde kıs kıs gülen tarafımı alkışlamak istiyordum çünkü şuan yapmak istediğim tam da buydu.

"Ben sizi prensip sahibi bir şirket olarak bilirdim, Keskin Bey, daha fazla ısrarcı olmayın!"

Toplantı salonundan hışımla çıktıklarında masaya doğru sert bir şekilde vurdum.

"Bana!" diye tısladım. "Bunu yapanı bulmazsanız hepimiz kovulursunuz!"

Çalışanların yüzündeki korku biraz içimi burksada doğru olan buydu, en azından benim için ve bu yeterliydi.

"Hepiniz çıkın!" diye adeta kükredim.

Herkes çıktığında koltuğa geri oturdum, bacak bacak üstüne atarak cebimden telefonumu çıkarttım. Birazdan yapacağım konuşma birilerinin canını çok sıkacaktı.

"Alo, Selim konuşmamız lazım."

 

***

Tekrar Taşkın'ların villasındaydım ve bu buraya son gelişim olmayacaktı. Arabayı bahçeye park edip araçtan indim. Ecmel'in gözünü boyayan bu şatavat mı olmuştu? Paraya bu kadar düşkün bir kadın olduğunu bilmiyordum.

Kapıyı çalacağım esnada birden bire açılmış ve kapıdan çıkan kişiyle çarpışmıştım.

"Ay!" diye çığlığı bastı. Kafasını kaldırıp bana baktığında bal rengi gözleri irileşti.

"Ecmel Hanım," dedim boğuk bir sesle. "Bu ne güzel bir tesadüf."

Dudaklarını birbirine bastırdı, "Selim içeride," dedi ve yanımdan geçip gideceği esnada kolundan tutarak ona mani oldum.

"Neden geldiğimi merak etmiyor musun?" diye sordum. "Ya da içeriden ne zaman çıktığımı?"

Kolunu kurtarmaya çalışırken onu kendime çektim.

"İnsan eski sevgilisine böyle mi davranır Ecmel?"

Derin bir nefes alarak gözlerime kenetlendi. "Dediğin gibi Serdal, eski sevgili, sen eskide kaldın!"

Bedenim gerilirken kolunu bıraktım.

"Keskin!" dedim dişlerimin arasından. "Bir daha bana o isimle hitap edersen seni mahvederim! Duydun mu beni?!"

Dudakları hafif kıvrılıp omzuma çarparak yanımdan gitmişti.

 

 

Loading...
0%