Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@yazarus_1

 

 

 

​​​​​​"Serdal Keskin Bolat!" diye bağırdı gardiyan. "Ziyaretçin var!"

Yüzüme yayılan gülümsemeyle yattığım ranzadan kalkarak kapıya doğru ilerledim. Attığım her adım beni ona götürüyordu, ilk günkü gibiydi heyecanım, onun o güzel gözlerine doya doya bakacaktım birkaç dakikada olsa.

Zaten başka türlü çekilmezdi bu zıkkım yer, başka türlü katlanamazdım. Sevdiğim kadın özgür kalsın diye girmemiş miydim zaten bu deliğe? Onun o güzel yüzü hep gülsün diye, hep gökyüzüne baksın diye, ışıkları sönmesin diye...

Bugün açık görüş günüydü, gardiyan kapıyı açtığında, gözlerim sevdiğim kadını aradı.

Oradaydı işte, ellerini masaya koymuş ritim tutuyordu. Dudaklarımı yalayarak yürümeye başladım. Heyecandan dilim damağıma yapışmıştı.

Adım seslerimi duymuş olacak ki kafasını kaldırıp bana baktı, gözlerindeki o ışıltılı ifade gitmiş, sıkıntıyla benim gelişimi bekliyordu.

Ayağa kalkmamıştı, daha geçen hafta koşarak bana sarılan kadın şimdi öylece beni izliyordu.

"Sevgilim..." dedim, buram buram özlem kokan sesimle.

Ona sarılmak için bir adım attığımda elini havaya kaldırdı.

"Lütfen otur," dedi tiz bir sesle.

Boğazıma takılan yumruyu def etmek amacıyla derince yutkunup karşısında oturdum.

"Herşey yolunda mı?" diye sorduğumda gözlerini kaçırdı.

"Herşey yolunda, hemde hiç hayal edemeyeceğim kadar."

Kafamı tamam anlamında salladım.

"O halde bana neden uzak davranıyorsun?"

Hareleri titrerken boğazını temizledi.

"Serdal," dedi, ilk kez ismim dudaklarından tükürür gibi çıkmıştı. "Ben..." dedi ve sustu.

"Güzelim," dedim, ellerini tuttum. "Canını sıkan birşey mi oldu?"

Kafasını hayır anlamında sallayıp yavaşça ellerini ellerimden çekti.

"Ben bir daha seni görmeye gelmeyeceğim."

Bedenim şok dalgasıyla titrerken nefes almayı kesmiştim.

"Neden?" dedim, boğuk çıkmıştı sesim. "Ailen mi izin vermiyor?"

Kafasını tekrar hayır anlamında sallamış, göz temasında kaçınmıştı.

"Benim için yaptığın şeye minnettarım, kimse yapmazdı, ama sen yaptın."

"Güzelim, o nasıl laf? Ben seni gökyüzünden mahrum bırakır mıyım hiç?" dediğimde burukça gülümsedi.

"Beni anlamanı istiyorum Serdal," dediğinde buz gibi çıkan sesiyle ürperdim.

"Ben seni hep anlarım güzelim," dediğimde sıkıntıyla ofladı.

"Benim hayatımda başka biri var," dedi dan diye.

Gözlerini gözlerime dikmiş, söylediği çok takdire şayan birşeymiş gibi omuzlarını dikleştirmişti.

"Sen ne diyorsun Ecmel?! Senin hayatında ben varım! Sen ne diyorsun?!" Ona tanıştığımız günden beri bir kere dahi olsa sesimi yükseltmemiştim ve yine öyle yapmış sesimi yükseltmeden hesap sormuştum.

"Başkasına aşık oldum," dediğinde dudaklarım titredi, kalbim söyledi şeyin gerçekliğini kabul etmiyorum dercesine atmaya başlamıştı.

"Yalan söylüyorsun," dedim tekdüze.

Cebinden çıkardığı fotoğraf karesini masaya koyup önüme doğru itti. Göz ucuyla fotoğrafa baktığımda Ecmel, sarışın bir adamla sarmaş dolaş kameraya poz vermişti.

"Ecmel..." dedim kafamı ard arda sallayarak. "Ailen mi zorluyor seni? Güzelim sen bana bunu yapmazsın ki, sen bize buna yapamazsın..."

​​​​​​Gözlerim dolu dolu bir cevap bekliyordum.

"Selim'i çok seviyorum," dediğinde sol gözümden bir damla yaş yanağıma doğru süzüldü. "Senden kararıma saygı duyup hayatımdan çıkmanı söylemek için son kez geldim. Çünkü sana bunu yüz yüze söylemek istedim, en azından bu kadarını yapmak istedim. Bana yaşattığın o güzel anılar için sana teşekkür ederim," dedi ve ayağa kalktı.

Burnumu çekip tam gideceği esnada kolunu tuttum.

"Yapma güzelim, deme böyle. İnanmıyorum! Bu fotoğrafa da inanmıyorum! Şaka yapıyorsun değil mi bana?"

Yüzünde hicbir ifade yoktu, bomboş gözlerle bana bakıyordu.

"Kolumu bırak Serdal! Kabullen artık! Biz diye birşey kalmadı!" dedim tıslar gibi.

"Yalan söylüyorsun!" dedim, evet yalan söylüyorum demesi için yalvaran gözlerle ona bakıyordum.

"Sen burada dört duvar arasında çürürken ben onu yatağında sabahlıyordum! Sen burada beni düşünürken, ben onunla günümü gün ediyordum. Her gün onun koynundayım, unut sende beni! Başkasının kollarındayım artık, senin dokunmadığın kıza o dokunuyor ve bu hoşuma gidiyor! Seviyorum onu! Duydun mu?! Seviyorum!"

Çenem kasılırken iğrenir gibi elimi kolundan çektim. Benim sevdiğim kadın bu olamazdı, karşıma geçip bunları söylemezdi.

"Git!" diye bağırdım. "Bunca seneme değmezmişsin! Siktir git!"

Dalga geçer gibi sırıttı.

"Ne oldu Serdal?" dedi alayla. "Canın mı yandı?!"

Beni baştan aşağı süzerken bakışları alaycıydı.

"Beni öyle bir öpüyor ki şehvetle, ona nasıl karşılık vereceğimi sapıtıyorum. Bana öyle bir haz yaşatıyor ki, beni bulutların üstüne çıkartıyor."

Kaşlarım çatılırken onu daha fazla dinlemek istemiyordum.

"Sus!" diye bağırdım! Kulaklarımı hışımla kapatırken o konuşmaya devam ediyordu.

"Sana acıyorum, seni hiçbir zaman sevmemiştim! Onu bile göremedin! "

Dumura uğramış, geri geri adım atmaya başlamıştım.

"Gardiyan!" diye bağırdım boğazım yırtılırcasına.

"Sana dört duvar arasında iyi çürümeler Serdal!" dedi ve gitti.

Arkasında toparlanamayacak koca bir enkaz bırakıp öylece gitmişti. Ve ben o günden sonra Serdal ismini duyamaya tahammül edememiştim, ben o günden sonra Keskin Bolat olarak yarım bir şekilde hayatıma devam etmeye çalışmıştım.

 

​​​​​​

​​​​​

 

 

 

 

Loading...
0%