Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@yazarus_1

Başımdaki keskin sızıyla gözlerimi aralamaya çalıştım lakin bunda başarılı olmamıştım. Etrafımda uğultulu sesler duyuyordum, hiçbir şekilde tepki veremiyordum. Korkmaya başlamıştım artık, hızla inip kalkan göğsüm işleri daha da zorlaştıyordu.

"Ne zaman uyanırlar doktor?" diye sordu yabancı bir erkek sesi.

"Birkaç saat içinde uyanırlar merak etmeyin."

Boğazım kuruydu, susamıştım. Uzaklaşan ayak sesleri duydum. Kendimi zorlayarak tekrardan gözlerimi açmayı denedim. Ağırlaşan göz kapaklarıma inat bu sefer başarmıştım.

Tavandaki yoğun ışıkla gözlerimi birkaç ke kırptım.

"Zelda..." Bana doğru yürüyen orta yaşta bir erkek silüeti gördüm. Şuan herşeyi bulanık görüyordum.

"İyi misin?"

"Su..." diyebildim zar zor.

"Hemen getiriyorum," dedi adam.

Kimdi o? Onu tanımıyordum. Etrafıma bakındım. Yanımdaki yataklarda üç kişi daha vardı. Burası hastane değildi, peki neredeydim ben?

Aynı adam elinde bir bardak suyla içeri girdi. Gözlerimi ovdum, şuan daha net görüyordum. Sol yanağında boydan boya bir yara izi vardı adamın, saçlarına yavaştan ak düşmeye başlamıştı. Beni yavaşça doğrultup suyu içmeme yardımcı olmuştu. Bardaktaki suyu bitirip tekrardan başımı yastığa koydu.

"Kimsin sen?" diye sordum tereddütle. "Burası neresi?"

Adam sesli bir nefes verdi.

"Demek hiçbir şey hatırlamıyorsun."

Zihnimi zorladım, geçmişe dair hiçbir şey hatırlamıyordum. Kendime dair bile en ufak bir şey hatırlamıyordum. Kimdim ben? Bana Zelda diye seslenmisti. Gerçekten ismim Zelda mıydı?

"Kimsin sen?! Burası neresi?!" Sesim olabildiğince sert çıkmıştı. Yanımdaki yataklarda yatan insanlara baktım. "Bunlar kim?"

Neden hiçbir şey hatırlamıyordum? Bana ne olmuştu?

"Öncelikle sakin kalmalısın. Arkadaşların kendine gelsin herşeyi konuşacağız," dedi gayet rahat bir tavırla.

"O kadar bekleyemem," dedim dişlerimin arasından. Başım ara sıra zonkluyor ve bu da beni rahatsız ediyordu.

"Bende hepinize tekrar tekrar aynı şeyi anlatamam. O kadar zamanımız yok."

Derince yutkunduğumda başımın belada olup olmadığını düşündüm.

Adam birşey denememe fırsat vermeden odadan çıkmıştı.

"Kahretsin!" diye sinirle soludum. Nasıl bir bataklığın içine düşmüştüm?

Yanımdaki yataklarda yatan insanlara baktım. İkisi erkek biri kızdı. Onları izlemeye son verip baş ucumda duran komodini açtım, belki kendime ait bir eşya bulurdum. En ihtiyacım olan şey telefondu.

Çekmecede sadece küçük, yuvarlak bir ayna vardı. Aynayı yüzüme tuttuğumda yansımadan bana bakan kadını hatırlamıyordum. İnsan kendini nasıl unuturdu?

Yüzüme dokundum, cildim pamuk gibiydi, estetik olduğunu bas bas bağıran kalkık burnum, siyah küt saçlarım, ela gözlerim vardı.

Bir dakika! Ben şuan kenimle tanışıyordum! Şaka mıydı bütün bu olanlar? Rüyada mıydım yoksa? Tırnağımı koluma geçirdiğimde dudaklarımdan acı dolu bir inleme koptu.

Rüya değildi, kahretsin ki rüya değildi. Gözlerim dolarken yanımdaki yatakların birinde bir kıpırtı hissettim. Dönüp baktığımda hayatımda gördüğüm en koyu siyah gözler beni izliyordu.

Hayatımda gördüğüm en koyu siyah gözler mi? Zaten geçmişimi hatırlamıyorum ki, ne kadar saçma sapan cümleler kuruyordum ben!

"Birşey hatırlıyor musun?" diye sordum umutla.

Birkaç saniye düşündü. Saçlarını karıştırıp doğruldu.

"Ben..." dedi kalın erkeksi sesiyle. "kimim ben?"

Diğer yataklarda yatan iki kişide uyanmıştı.

"Neredeyim ben?" diye sordu kızıl saçlı kız. Sesindeki korkuyu buram buram hissetmiştim.

İşte o an Orta yaştaki adam odaya girdi, muhtemelen sesimizi duymuştu.

"Demek uyandınız," dedi memnuniyetle. "Hiç kimse birşey demeden beni dinlesin. Sürekli aynı şeyleri tekrar etmekten haz etmem."

Hepimize kısa bir bakış atti.

"Bana oyun kurucu derler, yer altı dünyasının hayaletiyim. Birkaç gün önce sizlere yeni bir kimlik vermem için bana ulaştınız. Sizlere yeni bir hayat yaratmamı istediniz, oyun kurucunun ekibine dahil olmak istediğinizi söylediniz."

Oyun kurucu olduğunu söyleyen adamı hayretler içinde dinliyordum. Anlattıkları çok saçmaydı, belkide bizi kaçırmıştı. Kesinlikle kaçırmıştı.

"Saçmalık!" diye bağırdım.

"Zelda!" dedi uyarıcı bir tonda. "Konuşmam bittiğinde sizlere konuşmalarımızı dinleteceğim."

Tekrardan hepimize göz gezdirdi.

"Benim ekibime katılmanın en önemli şartı geçmişi unutmaktı. Çünkü geçmiş ayak bağıydı, bu yolda yürürken istediğim en son şey geçmişin ayağımıza dolanmasıydı. Hisler olmayacaktı, anılar olmayacaktı, aile olmayacaktı. Çünkü burada aile denen kavramı bizler yeniden inşa ediyorduk. Bizler birbirimizin ailesi oluyorduk. Şartlar bunlardı, sizlerde kabul ettiniz."

"Bütün bunlar," dedi titreyen bir sesle kızıl saçlı kız. "bütün bunları ben nasıl kabul edebilirim ki? İnsan ailesini neden unutmak ister?"

Oyun kurucu buruk bir şekilde kızıl saçlı kıza baktı.

"Leyla..." dedi acıyla. "İsmin Leyla ve sen çok acılar çektin. Acılarından kurtulmak için, içlerinde geçmişini unutmaya en hevesli olan sendin." Oyun kurucunun tok sesi üzerine isminin Leyla olduğunu öğrendiğim kızıl saçlı kızın şaşkınlıkla gözleri irileşti.

"Ve sen," dedi oyun kurucu parmağıyla mavi gözlü, sarışın erkeği işaret etmişti. "Cenk, ismin Cenk. Ekibime katılmak için yıllarca eğitim aldığını söyledin."

Cenk denen çocuk gözlerindeki korku dolu ifadeyle oyun kurucuya bakıyordu.

"Ve sen..."

Oyun kurucu hemen yanımdaki yatakta yatan siyah gözlü delikanlıya bakıyordu.

"İsmin Berkay. Zelda için burada olduğunu söyledin."

Şok içinde Berkay'a baktım. Daha önceden onunla tanışıyor muyduk? Yoksa sevgili falan mıydık? Ya da yakın iki arkadaş?

Siyah hareleri bana döndüğünde hatırlamak ister gibi gözlerini kısıp beni süzmüş, ardından boğuk bir kahkaha patlattı.

"Gerçekten bu saçmalığa inanacağımızı düşünüyor musun? Bizi hemen bırakmazsan herşeyi polise anlatırım," dedi tehtitkar bir ifadeyle.

"Buraya kimseyi zorla almam delikanlı. Aylarca bu ekibe girmek için can atan sizdiniz."

Berkay sinirle kalkmaya çalıştı lakin acıyla başını tutup geri yattı.

"Birkaç gün baş ağrınız olabilir. Ağrı kesiciler mutfakta sağdaki çekmecede."

"Dalga mı geçiyorsun?!" diye bağıran Cenk'ti. "Bütün bunlara nasıl inanmamızı beklersin?!"

Oyun kurucu cebinden çıkardığı telefonu açıp bize doğru çevirdi. Ekrandaki videoda biz vardık. Dördümüz yemek masasına oturmuş, baş köşede oyun kurucu olduğunu söyleyen adam ve elinde tuttuğu dosyalar.

"Herşeyi unuttuktan sonra bana inanmanız için teker teker teyit etmeniz gerekiyor," diye videodaki konuşan oyun kurucuydu. Onun lafı üzerine hepimiz kameraya bakmış, ilk önce Leyla ayağa kalkmıştı.

"Merhaba," dedi kameraya gülümserken. "Biliyorum çok korkuyorsun ama korkma. Oyun kurucuya güven. Bütün anlattıkları doğru. Geçmişimizi araştırma, merak etme. Geçmiş sadece acı verir. Ben Leyla Demir,oyun kurucunun ekibine kendi hür irademle giriyorum."

Videoda konuşan Leyla yerine oturmuş, ardından ben kalkmıştım. Kameraya gülümsemiş hatta el bile sallamıştım.

"Merhaba Zelda. Sana tek diyeceğim asla pes etme ve oyun kurucuya güven. Birde şey var," diyerek utangaç bir ifadeyle Berkay'a bakmış, sonra hızla kafamı kameraya tekrar çevirmiştim.

"Ona tekrardan aşık olacağımızı biliyorum. Ben Zelda Tunç. Oyun kurucunun ekibine katılmayı istiyorum," demiş ve yerime oturmuştum.

Biz ne izliyorduk böyle? Bu olanlar o kadar saçmaydı ki? Böyle bir ekibe katılma amacım ne olabilirdi? Bu ekibin kurulma amacı neydi?

"Hey dostum," diyerek ayağa kalkmıştı Cenk. Otuz iki dişini göstererek kameraya bakıyordu. "İntikam yeminini unutacaksın biliyorum ama oyun kurucu sana bir gün o yeminimizden bahsedecek. Ona güven, dedikleri doğru. Ben Cenk Kaya. Oyun kurucunun ekibine sonunda katıldım."

Kamera açışında artık Berkay vardı ve bana bakıyordu. Gözlerini benden çekip kameraya baktı. Ekrana baktığı an kalbim hızla attı.

Göz ucuyla ekranda kendini izleyen Berkay'a baktım. Baktığımı hissetmiş olacak ki o da bana bakmıştı. Kısa süren bu bakışmamız videodaki Berkay'ın sesini duyduğumuz an kesilmişti.

"Zelda'yı asla yarı yolda bırakma. Onu koru, kolla. Belki de sen benim itiraf edemediğim hislerimi itiraf edecek cesareti gösterirsin. Ben Berkay Yaman, oyun kucunun ekbinine dahil olmayı kendim istiyorum."

Video bittiğinde kafam karman çorman olmuştu. Kendimi bile isteye büyük bir bilinmezliğe atmıştım.

"Şimdi ikna oldunuz mu?"

Hepimiz birbirimize baktık. Hepimizin aklından tek birşey geçtiğine emindim, şimdi ne olacaktı?


Loading...
0%