Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@yazarus_1

Araba durduğunda geldiğimiz yeri görünce anlamsızca etrafı inceledim. Araçtan indim, herşey normal görünüyordu. Hani filmlerde olur ya, etrafta korkutucu bir yüz ifadesiyle gezinen insanlar, yıkık dökük harabe binalar falan...

Hiçbiri yoktu, burası lüks bir restorandı. Leyla iki adım attı. Büyülenmiş bir ifadeyle binaya bakıyordu.

"Çok iyi değil mi?" dedi.

"Hadi girelim," dedi ardından Berkay. Sesi buz gibi çıkmıştı.

Restorandan içeri girdiğimizde çalışanların gözleri bize çevrilmişti. Orta yaşta, kirli sakallı bir adam koşarak yanımıza geldi.

"Hoşgeldiniz," dedi oldukça sıcakkanlı bir ifadeyle.

"Hoşbulduk," dedi Cenk.

"Masanız hazır efendim, yalnız sizi oraya götürmeden önce parolayı söylemeniz gerekiyor."

Leyla burun kıvırarak, "Zafer Çanı," dedi.

Adam gülümseyerek başını salladı.

"Şöyle geçelim efendim," diye bize yol gösterirken, Leyla saçlarını savurup önden yürümeye başladı.

Bizlerde adım adım bize gösterilen yere doğru ilerliyorduk. Asansörün önünde durduğumuzda, "-1'e ineceksiniz. Size orada yardımcı olacaklar," dedi adam.

Asansörün trink sesi üzerine kabine girmiştik.

"Çok havalı değil mi?" diye konuştu Leyla. "Resmen özel ilgi görüyoruz."

"Ya! Ya!" diye mırıldandım. Bu kız ne yaşıyordu böyle?

Berkay ona sırıtırken kaşlarım çatıldı.

"Özel ilgi görmek hoş ama..." diye kıkırdadı Leyla, Berkay'a alık alık bakarken. "Senden ilgi görmek daha güzel."

Şok içinde ağzım aralandı, Berkay birşey demeden Leyla'nın yanağından makas almıştı. Burnumdan soluyarak arkamı döndüm.

Asansör -1'inci kata indiğinde kabinden çıkmıştık. Anında gözlerim irileşti. Camlar simsiyah perdelerle kapatılmıştı, tavandaki spot ışıkları etrafı aydınlatıyordu. Odada yalnızca uzun bir masa ve sıra sıra sandalyeler vardı. Sandalyeler de yazılar dikkatimi çekti. Masaya doğru ilerledikçe sandalyedeki yazıları okuyabiliyordum.

İlk dört sandalyede 'Aslanlar' yazıyordu. Diğer dörtlüde 'Kan Emiciler' yazılıydı. Tam karşılarındaki dört sandalyede ise 'Yırtıcılar' yazıyordu.

"Hoşgeldiniz," diye bir ses duyuldu boşlukta. Odada bizden başka kimse yoktu. Arka taraftan kapı gıcırtısı sesi duydum, daha sonra adım sesleri.

Kösedeki çıkıntılı duvarın arkasında iri yarı, pala bıyıklı bir adam sırıtarak yanımıza geldi.

"Yeni grup sizsiniz demek ki," dedi göbeğini kaşırken. "Ben Necip, Ünal Bey'in yardımcısıyım. Lütfen oturun," diyerek yırtıcılar yazılı sandalyeleri gösterdi.

Sessizce sandalyelere oturduk. Necip denen adam baş köşeye yerleşirken hepimizi teker teker süzdü.

"Sizler..."dedi alaycı bir tavırla. "İlk günden bunları yaşamanız üzücü."

Hiçbirimiz ne dediğini anlamamıştık.

"Neden bahsediyorsun?!" diye sordu Berkay. "Kartı ver ve gidelim."

Necip boğuk bir kahkaha patlattı.

"Alın bunları!" Sesi öyle bir sert çıkmıştı ki, sanki nefretini haykırmıştı.

Odaya koşarak gelen beş kişi ellerindeki silahları bize doğrulttular. Ayağa kalktım, nefes alışverişlerim sıkılaşmıştı.

"Oyun kurucu denen herifin bizi yönetmesinden oldukça sıkıldık!" dedi Necip. Bakışlarındaki tiksintili ifadeyle hepimize teker teker baktı.

Adamlar kollarımızdan tutarak çekiştirmeye başladılar.

"Bırakın!" diye direnmeye çalışsam da nafileydi.

Bizi asansöre doğru götürdüler.

"Canımı acıtıyorsun!" diye kolunu kurtarmaya çalışıyordu Leyla.

"Bırak kızı lan!" diye bağırdı Berkay öfkeyle.

Leyla'yı tutan adam sırıttı.

"Çok korumacı bir sevgilin var!" dedi Leyla'ya alayla.

Leyla anında Berkay'a baktı, Berkay ise bakışlarını bana çevirdi. Oralı olmamaya çalışarak kafamı öne eğdim l.

Asansör kabinine girdikten sonra içlerinden biri üç numaraya bastı. Asansör yukarı doğru çıkarken içimdeki korku büyüyordu. Bizi öldürecekler miydi? İlk günden başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmezdi. O söz öyleydi değil mi?

Sıkıntıyla ofladığımda asansörün trink sesiyle teker teker kabinden çıkıp tam karşımızda çelik kapıya doğru yürüdük.

Adamlardan en kısa olanı cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp geri çekildi.

"İçeri girin!" diye verdiği emir üzerine el mahkum odaya girdik.

Ardımızdan kapanan ve kilitlenen kapıyla irkildim. Karanlık odada hiçbir şeyi seçemiyordum. Bu odada ışık girmesini sağlayan pencere dahi yoktu.

"Kızlar, sakin olun…" dedi Cenk. "Oyun kurucu bizi burada bırakmayacaktır. Nejdet bizim gelmediğimizi anladığı vakit ona haber verecektir."

Mantıklıydı, kesinlikle bizi kurtaracaktı. Odada Berkay'ın alaylı kahkahası yankı yaptı.

"Belkide bizim ölmemizi istiyordur," diye mırıldandı Berkay.

"Neden bahsediyorsun?!" diye çıkıştı Cenk.

"Bizi buraya savunmasız yolladı, belkide planı zaten buydu." Berkay'ın tok sesi içimi ürpertti. Öyle birşey olabilir miydi?

"Ama videoda hepimiz kendi ağzımızla ona güvenmemiz gerektiğini söyledik," dedim inançla.

"Artık ne düşüneceğimi bilmiyorum," diye konuştu Berkay.

Artık gözlerim karanlık odaya alışıyordu. Herkesin silüetlerini görüyordum.

Birkaç dakika herkes sessiz kaldı. Daha sonra kulağıma çalınan hıçkırık sesiyle yüzümü buruşturdum. Leyla ağlıyordu. Berkay ona doğru yürümeye başladı.

"Kurtulacağız," dedi ve Leyla'yı kendine çekip sarıldı.

Leyla'nın ağlaması şiddetlenirken kendime hakim olmakta zorlanıyordum.

"Ama sen dedin ki..." dedi Leyla hıçkırıklarının arasından. "Bizi öldürecekler dedin." Burnunu çekti.

Hâla sarılıyorlardı.

"Saçmaladım," dedi Berkay. "Sen bana bakma, kurtulacağız."

Onları öyle sarılırken görmek içimde birşeyleri kamçılıyordu. Hızlı adımlarla onlara doğru yürüyüp Berkay'ın kolundan çekerek Leyla'dan ayırdım.

"Oynaşmanız bittiyse birşeyler düşünelim mi? Mesela buradan çıkmak gibi!" dedim ima dolu sesimle.

Berkay'ın burnundan güldüğünü duydum.

"Oynaşma?" dedi hafif kıkırdayarak. "Sadece arkadaşıma destek oluyordum."

Dudaklarımdan 'hıh' gibi bir ses çıktı.

"Kime ne anlatıyorum ki, ne haliniz varsa görün!" diyerek duvara doğru yürüyüp yere oturdum. Bacaklarımı karnıma çekerek beklemeye başladım. Oyun kurucunun bizi kurtarmasını beklemekten başka şansımız yoktu.

Yanımda hareketlilik hissettiğimde gözlerimi kapattım. Muhtemelen Cenk'ti. Berkay, Leyla'sını bırakıp yanıma gelir miydi hiç? Sanmıyorum!

"Canını sıkma..." Cenk'in sesiydi.

"Sadece..." dedim fısıltıyla. "O videoda dediklerine anlam vermeye çalışıyorum ve bu yüzden duygularım çok karışıyor." Berkay'ın yahut Leyla'nın duymaması adına sessizce konuşmuştum.

"Zamanla herşey yoluna girecek, ilk önce buradan çıkmamız gerekiyor." Cenk'in sözü bittiğinde gözlerimi açıp ona döndüm.

"Nasıl olacak? Buradan nasıl çıkacağız?"

Omuzlarını silkti.

"Tek bildiğim bizi burada bırakmayacakları."

 

 

Loading...
0%