Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@yazarzeeyzey

Selam selam selam.

Yeni bölüm geldiiii. Çokça gülerek yazdığım bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.

Yorum yapmayı, oy vermeyi unutmayın💗

Bölüm Şarkısı; Kenan Doğulu- Tencere Kapak

Keyifli Okumalar💗

✨✨✨

Deva'dan...

Midem bulanıyordu. Deniz abim ilacımdan kalmadığı için bana başka bir ilaç getirmişti ve o ilaç ağrımı gerçekten geçirmişti. Hatta kendi ilacımdan bile daha hızlı etki etmiş beni bu halimde hayretlere düşürmüştü. Sadece midemin acı safradan ve boşluğundan dolayı bulanması kalmıştı.

Gülce'yi de alıp villaya geçmiştik. Yol boyunca gözüm kimseyi görmemiş geldiğim gibi odama çıkıp yatmıştım. Uykumu sonuna kadar almıştım ki saat akşam yediyi gösteriyordu. Yavaşça yatağımdan kalkıp üzerime yapışmış kıyafetlerimi bedenimden kurtardım ve kısa bir duşa girdim.

Çıktığımda biraz olsun kendime gelmiştim ama midemdeki o rahatsız edici bulantı hala yerli yerindeydi. Bornozuma sıkıca sarınıp dün akşam yerleştirdiğim gardırobumun önüne geçtim.

Siyah kot pantolonumun üzerine v yaka beyaz, ince, önü kısa arkası kalçayı örtecek bir kazak giyip ayaklarıma kazağımın yerinde panduflarımı geçirdim. Kısa bir şekilde saçımı kurutup bir toka ile tutturdum.

Odada bir işim kalmayınca yavaş adımlarla zemin kata indim. Herkes balkondaydı. Mutfağa girip büyük bir bardak su içtim. Midem biraz olsun dolduğundan az çok toparlamıştı. Mutfaktan balkona geçip camdan kapıya yaslandım.

"Selam."

Herkesin bakışları bana dönmüş ama sadece üç kişi ayaklanmıştı. Deniz abim, Derman ve Demir.

"İyi misin Deva?"

"Geçti mi ağrın?"

Demir sadece susup tebessüm etmişti. Aynı şekilde karşılık verip karşısındaki sandalyeye geçtim.

"İyiyim. Sadece biraz midem bulanıyor o kadar."

Deniz abim yanıma gelip ellerimi ellerinin arasına aldı.

"Abicim bir şey ister misin ? Yiyecek bir şeyler hazırlayayım mı sana ?"

"Abicim mi ? Deniz senin abin mi ?"

Demir'in geniş kapalı balkonda yayılan sesi ile bakışlarım onu buldu. Deniz abim hiçbir şey olmamış gibi bana bakmaya devam ederken Derman, Demir'e dönmüştü.

"Evet abim."

Yüzümü abime dönüp yanaklarını sıktım.

"Biricik Cumhuriyet savcısı Deniz Ilgaz, benim abim."

Derman boğazını temizleyince sırıttım.

"Bir de yanında gördüğün Derman var. Kendileri görüp göreceğin en iyi gezi rehberidir. O da benim abim. Tanışmışsınızdır zaten."

Yüzünde oluşan garip karmaşa ile kıkırdadım. Bu güne kadar Deniz abimi sevgilim olarak düşünmediyse benim adım da Deva değildi.

"Adamın yayında senden dokuz yaş büyük abine bile adıyla seslenirsen başka ne bekliyorsun acaba ?"

Hala önümde duran abime döndüm.

"Abi sanırım ben acıktım. Ama canım sadece senin yaptığın o meyveli krepten çekiyor, üzerinde çikolata olandan."

Ondan iki tane shot istemiş, limonu uzatırmışım gibi yüzüme bakıp elini alnıma koydu.

"Abicim iyi misin sen ? Daha bir kaç saat önce istifra ettin, dokunmasın midene."

Başımı arkaya atıp kaşlarımı çattım.

"Ya abi ya migrenden dolayı oldu biliyorsun. Hadi yap ne olur?"

Gülerek geri çekildi ve yanağımdan bir makas alıp doğruldu. Konuşacağı sırada içeriye acı çeker gibi isyan ederek biri girdi. Oha bir dakika bu-

"Buzdolabı bomboş. Birimizin böbreğini söküp de onu mu kızartıp yiyeceğiz. Kalkın gidip bir şeyler alalım."

"Bora?"

Bana dönen bakışlar ile ayaklanıp balkonun girişinde donakalan Bora'nın yanına gittim.

"Senin burada ne işin var ? Ayrıca nerelerdesin bütün okulda seni aradım sormadığım kişi kalmadı."

Sakin adımlarla yanımıza gelip elini Bora'nın omzuna atıp sıkmaya başlayan Demir bana döndü.

"Sen Bora'yı nereden tanıyorsun ki yana yakıla onu aradın?"

Omzunda Demir'in eli ile yüzü kasılan Bora bildiğiniz acı çekiyordu. İçimden pis pis sırıttım. Kafamda dönen şarkı çok fenaydı. Arkamı dönüp masadaki telefonumu alırken konuştum.

"O gün beni o şerefsizden kurtaran kişi Bora'ydı. Kartını düşürmüştü bende geri vermek için onu aradım. Kartsız okula almıyorlar ya."

Demir'in ve abilerimin rahat bir soluk alma sesleri ile kıkırdayıp kılıfımın arkasında tuttuğum kartı Bora'ya uzattım.

"Tekrardan teşekkür ederim. Sana bir can borcum var. Orada eğer diğer izleyenler gibi sende izleseydin müdahale etmek yerine, bugün burada olamayabilirdim."

Başını sallayıp kartı aldı. Bir yandan kartı cebine koyup bir yandan bir eliyle omzuma dokundu.

"Ben yapmam gerekeni yaptım bunun için teşekküre gerek yok ama ısrar edersen eğer bana bir tabak herhangi bir yemek getirirsen en büyük teşekkürü etmiş olursun, çok ciddiyim."

Ortamda yükselen kahkaha ile başımı salladım.

"Abimin yapacağı çikolatalı ve meyveli krepden sana da iki tane ayarlayabilirim. Nasıl?"

Gözleri fal taşı gibi açıldı ve hızla başını salladı.

"Sanırım daha iyi bir teklif duymamıştım."

Gülerek başımı sallayıp ahaliye döndüm.

"Kahvaltı için biz çok az şeyler aldık. Yemek hazırlamak için alışverişe gidilmesi gerekiyor. Abi ben sana listeyi versem sen eksikleri alabilir misin ?"

"Gerizekalı Demir'e söylesene beraber gidin, azıcık romantizim olsun hem ilerisi içinde alıştırma olur sana."

"Raife sus, kendisine düşüp düşüp durduğun abimle konuşuyorum. Sence o beni Demir'le baş başa bir yere yollar mı ?"

Masada oturan Aslı ayaklandı.

"Bence ben, Deva ve abim gidelim. Hem Deva hava almış olur midesine iyi gelir bende burada sıkıntıdan patlamam."

Deniz abim kaşlarını çatıp duvara yaslandı.

"Demir'e ne gerek var. Tek başınıza gidemez misiniz ?"

Aslı gözlerini devirip sandalyesine asılı montumu üzerine geçirdi.

"Çünkü ben otomatik dışında araba kullanamıyorum burada bulunan bütün araçlar manuel. Ayrıca o kadar poşeti nasıl biz taşıyalım boş boş oturacağına gelsin."

Kaşlarını kaldırmadan başını salladı ve içeriye girdi. Elinde anahtarla karşımıza geçen Demir, Aslı ve bana işaret edip çıkışa doğru ilerledi.

Aslı koluma girip benimle beraber balkondan çıkarken eline bir şişe su alıp bana montunu uzattı.

Tebessüm ederken kısa şişme montumu giyip önümü ilikledim. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı geçirip dışarı çıkarken çoktan giyinmiş kapıda beni bekleyen Aslı bildiğiniz çığırdı. Hayır bağırmadı çığırdı.

"Aaaa bak sen şu işe. Montuma su döküldü tüh. Donarım ben şimdi montsuzda. En iyisi ben gitmeyeyim siz gidin abimle Deva, olur mu ?"

Hızlı hızlı ayakkabılarını çıkarıp önünde bulduğum kapıdan içeri girdi. Beni dışarı itekleyip başını salladı ve kapıyı kapattı. Arabanın içinde olduğundan olayı görmeyen Demir'e doğru yürüdüm. Aslı bildiğin bizi baş bırakmak için içeri kaçmıştı.

"Böyle görümce bulamazsın Deva. Al bu kızı paket yap kaldır. Harcamasınlar."

Raife'ye göz devirip seri adımlarla arabaya yürüyüp arka koltuğa geçmek için kapıyı açtım.

"Öne gelseydin Deva, daha iyi hava gelir buradan."

Aynı cama sahip arabada beş santim önüm mü daha iyi hava verecekti? Daha güzel bahane bulmalıydı.

Kıkırdayıp ön koltuğa geçtim. Kemerimi takıp camı hafif araladım. Cidden arka koltuğa göre hava burada premiumdu !

Bakışları beni bulunca tebessüm etti.

"Kenan Doğulu ?"

Gülerek başımı salladım. Bir dvd takıp sesi açtı.

"Sen Tanrı'dan hediyesin. Baharlısın, şenliklisin. Bazen eser, savurur. Bazen yanar, kavurur. Bir içim su, çok kadehsin."

Yine geliyordu beni terleten kıtalar.

"Gözlerinde kaybolmuşum. Zaman durmuş, mest olmuşum. Zaten başım dönüyor. Seni fazla kaçırmışım. Dudağından çok içmişim."

Gözlerime bakarak söylediği kıta ile kalp krizinden gidecektim. Bu adam bana bu kadar alttan mesaj yollamamalıydı. Özellikle Kenan'ım Doğulu'mun üzerinden hiç. Bu da candı yani. Dayanamayabiliyordu.

"Seninle tanışmışız. Karışıp kaynaşmışız. Elmanın iki yarısıyız. Davet etmişim kalbime. En güzel kalp ağrısıyız."

Birbirimize bakarak söylediğimiz kıtadan sonra gözlerime bakmayı devam ettirmiş, gözleriyle konuşmuştu. Onun gibi tepkisiz gözlerinin içine bakarken yanağında fark ettiğim kirpik ile elimi uzatıp kirpiği aldım.

Elim yanağına değdiği an gözleri kapanmıştı. İçimde eriyen lavlar fokurdarken yanağında felç geçirmiş elimi oradan alıp kirpiği başparmağımla işaret parmağımın arasına sıkıştırdım.

Gözünü açıp ne yaptığımı anlayınca güldü.

"Altta."

Parmaklarımı ayırıp baktığımda kirpik baş parmağımdaydı.

"Uçar mı , uçmaz mı?"

"Uçar."

Hafifçe üflediğimde kirpik dediği üzere uçmuştu. Bu adam doğuştan ballıydı.

"Dilek tut."

Dudakları iki yana kıvrılmış gözlerini kapatmıştı. Bir kaç saniye sonra gözlerini açıp yola bakış attı. Sonuçta bir yandan araba kullanıyordu. Ağzımı açıp ne dilediğini soracakken elini kaldırıp işaret parmağıyla dudağımı örttü.

"Söylemeyeceğim. Umarım bir an önce gerçekleşir ve sende kendi gözlerinle görürsün."

Sanırım yine arkada birileri mangal yapıyordu yoksa bir anda basan ateşin bende başka açıklaması yoktu.

"Tencere kapak misaliyiz bu hayatta. Sen başla, ben tamamlarım, ardına bakma. Aşk şehrine geldik artık biz bu durakta. Yalnız bırakma ne olursun. Parti sen gülünce başlasın."

♟♟♟

"Deva kapa gözlerini hayal et. Yeni evlisiniz ve alışverişe geldiniz."

"Yuh Raife. Oldu olacak bize dört çocuk da yaptır tam olsun."

Markete gelmiş eksikleri alıyorduk. Demir kendine stoklu bergamotlu çay almış, bana da iyi geldiğini söyleyip papatya ve rezene çayı almıştı.

Arabanın yarısı çayla dolmuşken abur cubur reyonuna girdik. Kollarımı sıvadığımı gören Demir kıkırdadığında gülerek omuz siktim. Tatlı kırmızı çizgimdi. Hayır her türlü yemek kırmızı çizgimdi. Bora kadar olmasa da yemeğe olan aşkım matematiğe aşkımla kapışırdı.

"Bunu, bunu, bunu ve bunu alıyorum. Ah tabi ki bu ve bu da."

Yaklaşık yirmi paket çikolatayı arabaya atıp ilerledim.

"Sen tatlı bir şeyler alamayacak mısın?"

Başını olumsuz anlamda salladı.

"Tatlıyla pek aram yok."

Tatlısız ömür mü geçerdi be.

"Tatlı diye seni kullanır Deva?"

"Yuh Raife. Yuh."

Başımı sallayıp ilerledim. Temel gıdalardan yumurta, süt, peynir gibi şeyleri almıştık. Sanırım her şey tamamdı. Yavaş yavaş kasaya geçtiğimizde Demir'e döndüm.

"Demir sanırım ben salamı unuttum. Gidip iki paket alabilir misin?"

Başını olumsuz anlamda sallayıp kulağıma yaklaştı.

"Yemezler Deva, ben ödeyeceğim. Buna alışsan iyi edersin."

Şu ben erkeğim maddi kısım benden sorulur hallerinden de acayip sinir kapıyordum.

"Onu bunu boş ver Deva, alış dedi gelecek belirtti, gelecek !"

Oflayıp market arabasındakileri kasaya boşalttım. Poşetleri doldururken bana ciğer görmüş kedi gibi bakan kasiyeri görmüyormuş gibi yapmaya çalıştım. Fakat sanırım Demir bunu başaramamıştı.

"Güzelim sen şu iki poşeti al arabaya götür ben kalanını hallederim."

O bana güzelim mi dedi?

Oha harbi bana dedi!

Fal taşı gibi açtığım gözlerimle uzattığı anahtarı alıp poşetlerden dediği gibi ikisini kapıp marketten seri adımlarla çıktım. Bugün fazlasıyla yakın ve imalı davranıyordu.

"Ben ne dedim sana Deva? Yakında bir buçuk karat tek taşı görürsün."

"Bir şey demeyi görme sende Raife. Hemen evli mutlu çocuklu moduna bağlıyorsun ya."

Kilidini açtığım arabanın bagajına poşetleri koyup çalan telefonumu alıp, açtım.

"Efendim Gülce."

Ses çok hışırtılı geliyordu.

"Deva Allah aşına gelin buraya. Aslı, Derman evi toparlamaya yardım etmiyor aksine dağıtıyor diye delirdi, Derman'a saldırıyor. Akıllı abin de kaçıp duruyor. Gelin alın şunları başımdan."

"Tamam tamam. Çıktık marketten, geliyoruz."

Telefonu kapatıp cebime koydum. Demir elindeki bir sürü poşetle yanıma gelip elindekileri bagaja yerleştirdi. O sürücü koltuğuna bende yanına geçtim.

"Sanırım biraz hızlı gitmeliyiz çünkü Aslı ile Derman kavga etmeye başlamış."

Aniden bana dönen yüzü ile olayı biraz daha açıklama gereği hissettim.

"Aslı evi toparlıyormuş Derman'da yardım etmek yerine dağıtınca Aslı bunu kovalamaya başlamış."

Başını tavana çevirip sağa sola sallarken arabayı çalıştırdı. Yolumuz ortalama yirmi dakika sürecekti. Radyoyu açıp elleriyle direksiyonda ritim tutmaya başladı.

"Balığa denizden başkası azaptır. Canına canan bulunca insan tamamdır . Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır. Bunca şair yanılmış olabilir mi? "

Kenan'ım Doğulu'm yetmez miydi artık?

♟♟♟

Eve geldiğimizde poşetleri elimize alıp kapının önünde beklemeye başladık. Maşallah içeriden gelen Aslı'nın çığlığı ve Derman'ın kahkahası ta buradan duyuluyordu.

En sonunda kapı açılmış ve yüzü kıpkırmızı Gülce soluk soluğa bizi içeri almıştı. Poşetleri mutfağa bırakıp balkondan bahçeye doğru koşan Aslı'nın yanına adımladım.

"GİT O DAĞITTIĞIN MUTFAĞI TOPLA !"

Derman gülerek bağırdı.

"Kızım hasta mısın Gülce topladı ya işte."

"SENİN DAĞITTIĞINI O KIZ NİYE TOPLUYOR? İÇTİĞİN BARDAĞI BİLE YIKAYAMAYACAK KADAR EBMESİL MİSİN SEN?"

Derman yanımdan geçerek yanağımdan makas aldı ve eve girdi. Allah bunlara akıl bize de bol bol sabır versindi.

Açlıktan ekşiyen midemle mutfağa adımlamaya başladım. Abim çoktan harcı hazırlamaya başlamıştı bile.

"Abiii ne olur hızlı ol, çok acıktım ben."

Elinde duran doğradığı çileği erimiş çikolataya batırıp bana uzattı. Hemen alıp yediğim çilek açlıktan hayatımda yediğim en güzel çilek gibi gelmişti.

"Gülce siz yokken şipşak adını verdiği böreğini yaptı. Ondan bir dilim yemeden tatlı yiyemezsin ona göre."

Yalandan ağlar gibi yapıp başımı iki yana salladım.

"Abi ama ya. Ben börek istemiyorum. Canım tatlı istiyor sadece. Bak yoksa gider aldığım bütün çikolataları gömerim."

Tek kaşı alayla havalanmış abim bir bana bir uzattığım baş parmağıma bakıp bakışlarını bana kilitledi.

"Sen abini tehdit mi ediyorsun bana mı öyle geliyor Deva?"

Şirince gülümseyip parmağımı indirdim. Abimi, özellikle de Deniz abimi tehdit etmek baya bir sıkardı.

Arkasını dönüp pankek harcını tavaya dökmeye başlamıştı. Ben uyurken yemek yedikleri için tok olan ahali yavaş yavaş balkona toplanınca elime bir çilek alıp bende onların yanına geçtim.

Aslı abisinin yanına oturmuş Derman'a ölümcül bakışlar atıyor, Gülce elindeki telefonuyla ilgileniyor Bora ise ona hediye aldığım çikolataları yiyordu. Demir'in karşısındaki boş sandalyeye geçip etrafa bakınmaya devam ettim.

"Hadi şişe çevirmece oynayalım, yoksa sıkıntıdan öleceğiz."

Aslı'nın ortaya attığı fikir ile sırıttım.

"Bence de. Hem eğlenmiş olur hem de birbirimizi tanımış oluruz."

Demir alayla bana bakıp gülerken ayaklandı ve bir şişe ile geri dönüp karşıma geri oturdu. Aslı eliyle bir dakika isteyip içeri girdi. Ne yapacağını merak ederken elinde Palinka şişesi ve shot bardakları ile geri döndü.

Palinka, burada, herkesin içinde?

"Şimdi oyunu anlatıyorum. Şişeyi çevirip klasik doğruluk mu cesaret mi oynuyoruz ama yapamayacağımız ya da cevaplayamayacağımız bir şey olursa bir tane shot atıyoruz. Bu kadar basit."

Demir Aslı'ya çatık kaşlarla bakarken elinde duran şişeyi alıp konuştu.

"Sen nereden buldun bunu?"

Aslı gözlerini devirip Demir'den aldığı şişeyi bardaklara boşalttı ve yerine geri oturdu.

"Satın aldım abi. Hani reşit olalı çok oldu artık bana da satıyorlar ya?"

Hepimiz masaya doğru dönmüşken içeri giren Deniz abim elindeki tabağı bana bıraktı ve masada gördüğü bardaklarla aniden bana baktı.

"Bundan sonrası Allah'u Teala'ya emanet."

"İçmeyeceksin inşallah Deva?"

Gergin bakışlarıyla bana bakan Deniz abim ile herkes bizi izlerken omzuma konulan el ile bakışlarım arkama döndü. Derman olaya el atıyordu. Canım benim ya.

"Gözüm üstünde abi sen merak etme. Git dinlen sen, yorgunum diyip duruyordun."

Bakışları ben dahil herkesi taradıktan sonra başını salladı ve arkasını dönüp seslendi.

"Allah hepinize akıl versin. İyi geceler."

Aslı göğsünde bağladı ellerini çözüp şişeyi eline aldı.

"Başlıyorummm."

Şişe Bora ile Derman'ın arasında durmuştu. Bora sordu:

"Doğruluk mu cesaret mi ?"

Sırıtarak kollarını birbirine doladı Derman.

"Cesaret."

Aynı sırıtışı Bora kullandı ve ellerini birbirine sürttü.

"Şimdi Derman. Eline telefonunu alıyorsun, eski sevgilini arayıp onu aslında çok sevdiğini ve ayrıldığınız için çok pişman olduğunu söylüyorsun."

Yüzündeki sırıtışı anında sönen Derman bir saniye bile geçmeden ortada duran on sekiz tane bardağa uzanıp birini içti.

Masadaki herkes onu izlerken eline şişeyi aldı ve çevirdi. Aslı ile benim aramda durdu. Arkama yaslanarak büyük bir ciddiyetle sordum.

"Doğruluk mu cesaret mi ?"

Beni taklit ederek arkasına yaslandı. Gülerek başımı sağa sola salladım.

"Doğruluk."

"Sabah suyu üstüne bilerek mi döktün yoksa kaza mıydı ?"

Kaşlarını alayla kaldırıp bardaklardan birine uzandı. Hadi ama ya, buna bile shot mu atılırdı!

Minik bardağı kafasına dikip acı ile yüzünü ekşitip bana döndü.

"Bunun cevabını asla duyamayacaksın tatlım."

Arkama yaslanıp üzerimde Deniz abimin verdiği hırkaya biraz daha sokuldum. Aslı şişeyi alıp çevirdi. Bora ile Gülce arasında durdu. Gülce sordu:

"Doğruluk mu cesaret mi ?"

"Cesaret."

İki tıp insanı yine bizi şaşırtmamıştı.

"Yaptığın en illegal şeyi anlat."

Ortamda kopan büyük kahkaha ile Bora arkasına yaslandı.

"Geçen sene kurbağa kadavrasının sadece böbreklerine bakacağımız sırada en büyük yasaklardan olmasına rağmen beynini de incelemiştim."

Gülerek hepimiz Bora'yı alkışlarken eliyle bizi selamlayıp arkasına yaslandı. Tur bu şekilde yaklaşık yirmi dakika devam etmiş en sonunda korktuğum olmuştu. Demir ile benim aramda durmuştu şişe, Demir soruyordu.

"Doğruluk mu Cesaret mi ?"

Güldüm.

"Cesaret."

Tek kaşı alayla havaya kalkarken yanımdaki su şişesinden büyük bir yudum su aldım.

"En saçma ama en etkileyici rüyanı anlat."

Boğazımda kalan su ile krize girmiş gibi öksürürken Gülce yanıma gelip sırtıma vurmuş beni az çok sakinleştirmişti. Bu çocuk Edward mıydı da düşüncelerimi okuyup bana böyle tuzaklı sorular soruyordu ?

Titrek bir hareketle bardağı alıp acı sıvıyı tek dikişte içtim. Boğazım cayır cayır yanarken gözlerimi kapattım. Shot bana göre değildi.

Demir sanki ben her şeyi biliyorum de gibi bakarak güldü.

Benden sonra Aslı-Gülce, Bora-Aslı, Aslı-Demir, Derman-Demir ve Gülce-Bora birbirlerine soru sormuşlardı . Gülerek geçen vakit soracak kişinin ben olduğum şekilde şişenin Demir ile benim aramda durması ile daha eğlenceli bir hal aldı.

"Doğruluk mu Cesaret mi ?"

Ellerini çözüp masaya eğildi.

"Doğruluk."

Sırıttım.

"Satranç uygulamasından benden başka biri ile konuştun mu ?"

"Ne?"

"Ne oyunu, ne konuşması?"

Ortamdan gelen sesleri umursamayıp bakışlarımı Demir'den çekmedim. Gülümsemesini büyütüp gözümün içine bakarak shot attı.

Evet Shotu attı!

Beni aldatmıştı!

"Evet Deva seni üç çocuğunla ortada bıraktı, haklısın. Kesinlikle seni aldattı."

Kaşlarım aniden çatılırken arkasına yaslandı. Şişeyi alıp çevirdiğinde şişe benimle Derman arasında durdu. Sordum:

"O meşhur anlatmadığın eski sevgilinden neden ayrıldığını anlat."

"Offf çok sıkıcı oldu bu oyun. Ne bu eski eski yeter ama!"

Aslı büyük bir bağırınma ile ofladı. Ne olduğunu anlamayan bakışlarla ona bakarken omuzlarını silkti. Derman gözümün içine bakarak bir shot daha atınca Aslı anlamlandıramadığım bir şekilde ona baktı ve ayaklandı.

"Benim uykum geldi. Yatacağım sanırım. İyi geceler size."

Herkes ona bakarken ne olduğunu tıpkı benim gibi anlamayan Demir Aslı'nın peşinden gitti. Derman ardından Bora yavaşça kalkıp iyi geceler dilediler ve ardından odalarına çıktılar.

Gülce ile boş boş birbirimize bakarken bizde ayaklandık ve odalarımıza çıktık. Odamdan terasa çıkıp yerde bulunan iki kişilik yatağa kuruldum ve üstümdeki yorgana iyice sokuldum. Yıldızlar çok güzeldi ,fazla güzel.

Fazla ışıklandırma olmadan capcanlı duran yıldızlarda kendimi kaybederken odamın kapısı tıkırdandı. En güzel yerinde bölen reklam gibiydiler yemin ederim!

Oflayarak kalktım ve kapıyı açtım. Beklediğim kişi açıkçası Derman'dı ya da Gülce. En fazla Aslı ama karşımdaki değildi. Elinde iki bardak çayla duran Demir asla değildi.

"Çayını içmemişsin paket açılmamıştı. Aklımda kaldı yapayım dedim. İç bunu rahat uyursun ve kimsenin aklı da sende kalmaz."

Bahsettiği kimse kendisiydi, biliyorum. Sadece elindeki çayı beraber içelim diye mi yapmıştı, onu bilmiyordum. Tıpkı onu terasta oturmaya çağırdığımda ne yaşadığımı bilmediğim gibi.

♟♟♟

Allah Allah bitti bölüm.

Nasıldı ? Ben çok gülerek yazdım. Umarım seversiniz.

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın. Çok çok öpüyorum 🩵

Sizleri seviyorum.Hoşça kalın 💗

Loading...
0%