Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@yazarzeeyzey

Selamm. Yeni bölüme hoş geldiniz.💓

Biraz biraz başlayacak olan kıskançlıkların sinyalini verip sizden bir şey isteyerek bölüme geçiyorum.

Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın olur mu?💓

Bölüm Şarkısı: Yalın-Karışık Şarkılar

Keyifli Okumalar💓

♟♟♟

Deniz'den...

Tabiri caizse ben, hala bıraktığı yerde sırıtırken elinde bir yardım çantası ile yanıma geldi. Bulunduğum üçlü sandalyenin boş kısmına oturup benden taraf döndü. Çantanın içinden tentürdiyodu çıkarıp bir pamuğa döktü uzattığım elimi tutup yaraya bastıracağı an bana döndü.

"Tentürdiyodu biliyorsunuz diye umuyorum, bunun için de görevlilerin sahip olduğu bilgiden daha fazla bilgiye ihtiyaç yok sanki?"

Alay eder gibi kaşlarını kaldırmış pamuk ile yarayı temizleyemeye başlamıştı. Az önce ufak çaplı bir ayar mı yemiştim ben ?

Yarayı iyice temizledikten sonra içini kontrol etti, çantadan çıkarttığı yara bandını ve sargı bezini bana uzattı.

"Bu yara bandı, bu da üzerine saracağım sargı bezi, bunlar için de geçerli dediklerim. Ayrıca herhangi bir kıymık gözükmüyor yarada, dikiş için de yeteri kadar derin değil ama siz tek bir görevlinin bilgisine güvenmediyseniz eğer diğer arkadaşı da çağırabilirim. "

Bir yandan bana bakıyor bir yandan da vereceğim cevabı bekliyor gibi malzemelere bakıyordu.

"Hayır, gerekmez. Siz baktınız kafi."

Başını sallayıp yarayı kapatmaya başladı. İnce pamuğun üzerine yara bandını yapıştırıp sardı. En sonunda bana dönen başı ile dondum. Karşısında nasıl bir tepki vermem gerektiğini kestiremiyordum.

Kızıl saçlarını kulağının arkasına atıp ayaklandı. Malzemeleri toplayıp kasa kısmına geçti. Beynim ve hareket yetkim bana sonunda geri döndüğünde bende kasanın önüne geçtim. Cüzdanımı çıkardığım parayı ona uzatacakken elini durmamı ister gibi kaldırdı.

"Bu, görevli dediğin eczane teknisyenlerinin bilgilerini sorgulamaman adına ücret alınmayacak bir pansumandı. Bir dahakine bilgiyi küçümsemek için dış görünüşü ve statüyü kullanmazsanız en büyük ücreti ödemiş olursunuz zaten. İyi günler."

Ayar üzerine ayar yerken başımı salladım. Arkamı dönüp çıkışa yöneleceğim sırada içimde tutamadığım teşekkürü sahibine ilettim.

"Bu arada her şey için teşekkürler. Önerdiğiniz ilaç olması gereken ilaçtan bile daha etkili çıkmış, sayenizde kardeşim çok çabuk atlattı."

Yüzüme ne var bunda der gibi bakarak konuştu:

"Biliyorum, zaten bu yüzden o ilacı verdim miligramı daha fazla etkin madde açısından. Neyse geçmiş olsun."

Başımı sallayıp yavaş adımlarla burnuma dolan parfüm kokusundan uzaklaşıp eczaneden ayrıldım. Haklı bir özgüvene sahipti ve ben bu özgüvenden payımı fazlasıyla almıştım. Sarılmış elimi incelerken bir yandan apartmanın önüne gelmiş anahtarıyla kapıyı açıyordum. Kusursuz şekilde sarmıştı ve asla bir kaç dakika öncesi gibi bir sızı hissetmiyordum.

Merdivenlerle üçüncü kata çıkarken çalan melodik ses ile telefonumu elime aldım. Annem arıyordu. Tebessüm edip açtım.

"Efendim annem."

Telefondan gelen bir kaç hışırtı sonrasında ses gelmeye başladı.

"Oğlum Derman ile konuştun mu ? Yola çıktı mı?"

Sesi niye bu denli kötü geliyordu?

"Anne iyi misin? Derman yola çıkmadı, akşam gelecek. Bir sıkıntı mı var?"

Bir mühlet ses kesildi.

"Oğlum telaş yapma ama biz hastanedeyiz. Baban biraz fenalaştı ama iyi şimdi çok şükür."

"Anne ne demek fenalaştı? Ne oldu ? Tek misin sen?"

Annem oldum olası bize her şeyi eksik anlatır sıkıntı çıkmasın diye çoğu olayın üzerini örterdi. Şimdi de böyle olduğunun düşüncesi bütün her şeyi bir kenara itiyordu.

"Astım krizi tuttu, hava veriyorlar şimdi. Evet tekim."

Elimdeki telefonu sıkıp gözlerimi kapattım.

"Anne tamam, ben ilk uçakla Derman'ı yanına yolluyorum. Davadan sonra da Deva ile konuşup en kısa sürede yanınıza geliyorum."

"Oğlum Allah aşkına Deva'ya bir şey söyleme zaten aklı bizde kalıyor. Derman gelsin yeter."

"Anne bak yap-"

"Deniz, şu an otoriter anne moduna girecek halim yok telefonda terliğimle kovalarım seni, sözümün üstüne söz yok!"

Gülümseyip başımı sağa sola salladım. Yine Derya Ilgaz'lığını konuşturmuştu işte.

"Tamam anne ben sadece Derman'a haber verip senin yanına yolluyorum. Sizde burada bir ev bakmaya başlıyorsunuz yoksa bu iş böyle gitmez."

♟♟♟

Saat akşam dokuza geliyordu ve ben eve yeni gelebiliyordum. Derman'ı annemlerin yanına yollamış Deva'yı da Gülce'ye haber verip yanıma çağırmıştım. Sanırım yola çıkmak üzerelerdi.

Anahtarla açtığım iri kapıyı itip merdivenlere doğru yöneldim. Yukarı katlardan gelen sesler ve burnuma çalınan o tanıdık koku ile adımlarımı hızlandırdım. Sanırım bu çiçeksi koku gittiğim her yerde beni takip etmeye ant içmişti.

"Sen nereden çıktın ufaklık, burası dolaşman için müsait bir yer değil."

"Beni burada bekle, sana biraz yiyecek bir şeyler vereyim."

Üçüncü kata, yani bizim alt katımıza geldiğimizde ayağıma dolanan kedi ile eğilip başını okşamaya başladım. Az önce sesi gelen kadın kedi ile mi konuşuyordu ?

Doğrulup kedinin yanından geçecekken kapalı kapının açılması ve elinde bir tabak ile konuşmaya başlayan kişi ile dondum. Burada mı yaşıyordu?

"Geldim ufak-"

Beni görmesiyle susup olduğu yerde bakmaya başladı. Burada yaşıyordu, bunu üzerindeki peynirli pijamalardan anlamamak salaklık olurdu. Elimi enseme götürdüğümde dudaklarım istemsizce iki tarafa kıvrıldı.

Sanırım bugün bir değil birden fazla güzel şeyler oluyordu. Çok güzel şeyler.

♟♟♟

Deva'dan...

Ölüyorum a dostlar. Kalbim deli gibi ağzımda atıyordu. Demir ile resmen randevuya çıkıyorduk. Tabi bana önemli bir mevzu için konuşacağını söylemişti ama o konunun ne olduğu bence gayet açıktı.

Açıktı değil mi?

Arabada yine Kenan'ım Doğulu'm çalıyordu.

"Hislerim seni ele veriyor. Sen sevilecek yarımsın. Ellerim hep seni arıyor. Yerin yurdun yanımdır."

"Nazlısın, hakkındır. Buraya yazıyorum. Benim olacaksın, Cilvelisin, yakışır. Buraya yazıyorum Benim olacaksın."

Ara ara bana bakıp tebessüm ediyordu ve ben cidden ölüyordum. Arkada mangal yapan güzel kardeşlerime edebimle ana avrat söverken camı açtım. Şarkının her bir kısmı zaten imalarla kaynarken Kenan'ım Doğulu'ma bir daha vuruluyordum. Adam tam aşık olunacak şarkılar yazıp yazıp duruyordu be.

Arabayı deniz kenarında tatlı bir restorandın önüne çektiğinde yavaşça kapıyı aralayıp aşağıya indim. Kumun üzerindeki masalar ve topuklu çizmelerime bakarak şansıma bir daha küfrettim. Bakışlarımı takip eden Demir girmem için kolunu uzattı.

Hayır ne erimesi alt tarafı gaz formatına döndüm burada!

Tebessüm edip koluna girdim ve beraber masamıza doğru ilerlemeye başladık. Beyaz renge boyanmış eskitme masaya oturup gelen menüyü karıştırmaya başladım. Heyecandan burkulan midem içine pek bir şey alabilecek gibi değildi ama Demir'e karşı yanlış anlaşılmamak için çuprada karar kıldım.

Siparişlerimizi verdiğimizde Demir gülümseyerek elinde tuttuğu poşeti bana uzattı. Bir de hediye mi almıştı?

"Dur tahmin edeyim kalbinin anahtarını mı verdi ? Al ve aç şunu Deva!"

"Bu ne?"

Tebessümünü büyütüp paketi biraz bana doğru itti.

"Açıp da bakmak istersin diye düşünüyordum ben."

Başımı sallayıp titreyen parmaklarımla poşeti açtım. Bir kaç defter, kalem ve büyük bir dosya vardı.

E hani anahtar neredeydi?

Yüzümdeki hayal kırıklığı elle tutulur cinstendi. Defterler ve kalemlerde bulunan komitenin amblemleri her şeyi çok daha iyi açıklıyordu. Buraya benim aksime bizi konuşmak için değil iş konuşmak için gelmişti.

Bozuntuya vermemek adına elimdeki kağıdın üzerindeki bilgilere göz gezdirdim. Toplantıların programlarıydı.

"Deva güçlü dur kızım, eve gidine kadar bozuntuya verme benden sana iki tane magnum!"

Bir süre daha bakışlarımı sabit tuttuğum kağıttan çekip yüzüne baktığımda gülüyordu. İçimde kabaran intikam ateşi damarlarımda gezinirken sırıtıp hiçbir şey yokmuşçasına arkama yaslandım. Oyun istiyorsa alasını oynardık!

"Beğendin mi? Aramıza yeni katılan her üyemize hediye ettiğimiz paketti bu, sana bir türlü verememiştim."

Başımı sallayıp masada duran defterlere bir bakış daha attım. Yaptığı çok küstahçaydı ama ona bunu yedirmesini çok iyi bilirdim!

"Evet evet çok beğendim. Yalnız bunları vermek için yemek yememize gerek yoktu evde de verebilirdin."

Yüzünden ansızın solan sırıtış ile güldüm. Hak edene idam bile müstahaktı Demir bey, daha yeni başlıyoruz.

"Haz-hazırlanmıştın diye aklıma geldi."

Tebessüm edip yaslandığım sandalyemden doğruldum ve telefonumu alıp ayaklandım.

"Ben bir lavaboya gidip geliyorum."

Başını sallayıp önüne döndü. Ve durum bir sıfır Deva Ilgaz önde!

Lavaboya geçip ellerimi yıkadım. Ayna da kendimle konuşup sakin olmaya çalışsam da nafileydi. İçimdeki intikam ateşinin altını harladığı sinirim birazdan kulaklarımdan akacaktı.

"Hayır Deva onu kendi silahı ile vuruyorsun ve umursamıyorsun!"

"Asla onu balıkların yanına yem diye atmak istemiyorsun!"

"Yemek yiyip Demir'den değil evde kum torbasından hıncını çıkarıyorsun!"

Derin bir nefes alıp saçımı düzelttim.

"Deva skoru iki sıfır yapmak ister misin?"

"Deli misin Raife tabi ki !"

"O zaman telefondan Gülce'yi arayıp haddinden fazla samimi bir şekilde konuşarak içeri giriyorsun. "

Aklıma gelen Raife'nin efsanevi fikri ile sırıttım.

"Aklını öpeyim RAİFE. Dile benden ne dilersen."

"Deniz'i istiyorum. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kendime."

"Raife'cim sen bensin yani Deniz senin de abin oluyor farkında mısın?"

"Sus bu gerçekle yüzleşmek istemiyorum."

Raife'ye sen ne yaşıyorsun Allah aşkına bakışımı atıp Gülce'yi aradım. Bir kaç kez çaldığında kapatacağım anda açtı. Bu kızın bu huyunu da hiç sevmiyordum.

"Efendim canım."

Boğazımı temizledim.

"Gülce SOS, Help tamam mı? Sen bana benim dediğim şeylerin ayarında bir şeyler söylüyorsun bozuntuya vermek yok tamam mı?"

Telefondan bir mühlet ses gelmedi.

"Deva sen iyi misin kuzum? Kafanı bir yere mi çarptın ne konu-."

"Demir'den hoşlanıyorum."

Telefonu anında kulağımdan çekip gelen çığlık sesini en az seviyeye çektim. Ses kesildiğinde tekrar kulağıma götürdüğüm telefondan gelen sesler ile kaşlarımı çattım. Bu kız ömrü billah benim itirafımı mı bekliyordu?

"Tamam sakinim... Hayır kahretsin değilim. Ne demek Demir lan? Bana nasıl anlatmazsın?"

"Bak canım kuzenim Gülce, bize geldiğinde sana her şeyi detaylıca anlatacağım şimdi lütfen dediğimi yap."

Telefondan gelen onay mırıltılarından sonra son kez aynaya bakıp lavabodan çıktım. Anında buluşan bakışlarımız ile tebessüm edip planıma start verdim.

"Evet canım öyle oldu."

Yanına adımladım ve sandalyeme oturacağım sırada tekrardan konuştum.

"Evet bir arkadaşım ile yemeğe çıktık, istersen on gibi kahve içmeye çıkabiliriz seninle."

Karşımdan gelen öksürük sesleri ile sırıtmamı genişletip arkama yaslandım.

"Deva sen çok fenasın ya. Adamı kıskandıracağım derken abinleri unutma da."

"Unutmam sen unutulur musun ? Neyse kapatayım artık ayıp olmasın arkadaşıma."

Gülümseyip telefonu kapattım ve bana çatık kaşlarla bakan Demir'e döndüm.

Kapak sesi size de geliyor muydu?

"Nerde kalmıştık, heh hediyeler diyorduk, tekrardan çok teşekkürler."

"Helal kız sana!"

Önündeki suyu tek dikişte içip sahte bir gülümseme eşliğinde önüne döndü.

"Arkadaşın ile konuşuyordun sanırım."

Gelen soru ile başımı sallayıp ellerimi masanın üzerinde birleştirdim.

"Yani evet, arkadaşım sayılır."

Başını sallayıp gülümsedi. Hayır şu an gülümsemesine hal değiştirmeyeceğim çünkü gün intikam günü!

"Gündelik hayatta kullandığı bir ismi vardır diye düşünüyorum?"

Gülüp başımı önüme eğdim. Cevap vereceğim sırada masamıza gelen siparişler ile az önce beddua ettiğim şansıma güzel bir yağ çektim. Resmen ballıydım!

"Randevu diye gittiğin yerde, iş konuşacağın için mi?"

"Ya sen ne biçim döneksin? Daha az önce benden taraf değil miydin sen?"

"O beni Deniz'im ile ayırmadan önceydi."

"Afiyet olsun."

Durum iki sıfır, Deva Ilgaz döktürüyor!

♟♟♟

Yemeğimi üzerimdeki bakışlar ile yemiş ve en sonunda kalkıp İstanbul'a doğru yola çıkmıştık. Radyoda Kenan'ım Doğulu'm değil de Yalın çalıyordu.

"Koydum sevinçlerimi önüme. Baktım hepsi sensin. Yazdığım şiirlerin her hecesi. Üzüldüğüm tüm filmler."

"Yıpranmamış hayatlar. Büyük hüzünler bekler. Her işte bir hayır. Bu işte hepsi sensin"

Kısık sesle şarkıya eşlik ederken Demir çalan telefon ile radyoyu biraz kıstı. Aparata asılı telefonu açmadan kulaklığını çıkarıp taktı ve çağrıyı cevapladı.

"Efendim bir tanem."

Sanırım kulaklarım fazla gereksiz söz işitmekten bozulmuş ve yanlış yanlış şeyler duyuyordu!

"Evet eve geçiyorum ben şimdi."

Sırıtmaya başlaması ile boğazıma oturan yumru ile derin bir nefes aldım.

"Tamam ben direk sana geçeyim o zaman."

Başını bana çevirip kısa bir süzmenin ardından geri yola döndü.

"Hayır müsaidim, önemli bir işim yok. Hemen geliyorum."

İçimde kırılan bir kaç şeyin kulak tırmalayıcı sesi ile bakışlarımı dışarıya çevirdim. Evet benim taktiğimi bende deniyordu ama ben bu kadar kabalaşarak yürütmemiştim oyunu. Dolacağını hissettiğim gözlerimi yukarı çevirip şarkıya odaklandım.

"Şimdi senden vaz mı geçmeli? Masal olup yola devam mı etmeli? Ben kalpten sorumlu. Aşka sorumluydum. Anladım her şey sensin."

Kalan yolu tek kelime etmeden gidip eve gelmemize bir kaç sokak kaldığında yola bakarak konuştum.

"Benim burada inmem gerekiyor, müsait bir yere çekebilir misin?"

"Eve kad-"

"Eve gidebilecek yaşta olduğumu biliyor ve sana bunun izahatini vermek gibi bir zorunluluğum olduğunu sanmıyorum. Sağa çeker misin?"

Ona hala çevirmediğim bakışlarım ile emniyet kemerimi açtım. Kaldırıma yanaştığımızda kapıyı açıp arabadan indim. Ona bilerek dönmeden kapıyı geri kapatıp yürümeye başladım. Demir arkamda kalırken içimdeki kırılan parçalara yapıştırıcı olacak kişinin yanına doğru adımlamaya başladım.

"Durum eksi sonsuza iki. Karşı oyuncu diskalifiye edildi."

♟♟♟

Elimde elektrikli süpürgem ve televizyondan açtığımız son ses müzik ile ruhumu arındırıyordum. Gülce kapıları silerken bende evdeki bütün tozları Allah'ına kavuşturuyordum.

"Sen git bana bak sonra yok efendim acil bir işim yok de. Dangoz!"

"Şeytan diyor git bütün gece evi süpür geldiğinde kudursun ama geleceği belli bile değil ki adamın! Hapsam ona gidecekmiş. Kimse o acaba?!"

Elimdeki yastığın üzerinden yirminci geçişimde diğer yastığı elime aldım.

"Deva'cım anlatacak mısın bana artık bazı şeyleri."

Bana dönen Gülce'ye cevap verecekken çalan kapı ile durdum. Abim mi gelmişti?

Yavaş adımlarla yanına gidip kapıyı açtım. Gelen Aslı'ydı.

"Ay çok şükür abimin aksine sen evdesin. Kendileri gelmeyecekmiş bu gece benimde yanımda hiç param yok, otele gidemem. Sende kalsam olur mu?"

Donuk gözlerle başımı sallayıp kapının önünden çekildim. Minnetle gülümseyip Gülce'ye lavaboyu sorup içeri doğru gitti. İçimde biriken hırs ile tekrardan elime aldığım yastığı kovadaki bezle iyice silerken bir yandan da söyleniyordum.

"Dangoz, öküz, gereksiz, vizyonsuz!"

Geldiğini fark etmediğim Aslı müziği kapatıp bana döndü.

"Kime saydırıyoruz?"

"Adı lazım değil baş harfi on yedi."

Anlamsız bakışlarını görmezden gelip işime devam ettim. Çitileyip parçalayacağım her yastık benim için Demir'in yüzü gibiydi.

"Erkek milleti işte. Beyinleri ve duyguları gelişmemiş ilkel yaratıklar ne olucak?"

"Hem ayrıca benim erkeğe falan ihtiyacım yok. Mutsuzluğa bel bağlayıp da geliyorlar, olan mutluluğumuz da çiğneyip yüzümüze tükürüyorlar!"

Sözü benden alan başına bağladığı eşarbı düzeltip bana döndü.

"Tek hücreli devrinde yaşıyorlar anacım bunlar! Ailelerini hepsini geri gerip bu olmamış bir daha yapın demek lazım."

Gülce büyük bir kahkaha patlattığında peşi sıra Aslı'da gülmeye başladı. Bozulan sinirim ile koltuğa oturup elimdeki bezi kovaya attım.

"Hadi kalkın terasta kahve içip Aynı Yıldızın Altında izleyip ağlayalım."

"Ben varım."

"Kahveler benden."

♟♟♟

Alarmın iğrenç sesi ile güne merhaba derken dünkü yaşananlar aklıma üşüşünce yüzümü daha da astım. Lavaboya gidip rutin işleri hallettiğimde gardırobumun önüne geçip siyah kot pantolon, sütlü kahve tonlarında v yaka belden kuşaklı kazağımı alıp üzerime geçirdim. Hafif bir makyaj ile yüzümü toparladığımda sakin adımlarla odamdan çıkıp salona ilerledim.

Portmantodan kazağımın renginde kabanımı alıp beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Çantamı alıp kapıyı açtığımda karşı evin kapısında duran Demir ile dursam da hemen toparlanıp kapıyı geri kapattım.

Ses ile bana dönüp bakmaya başladığında kapının önündeki çiçeği düzeltip merdivenlere yöneldiğim sırada seslenmesiyle durdum.

"Günaydın yok mu Deva hanım?"

Arkamı dönmeden seslendim ve seri adımlarla merdivenlerden inmeye başladım.

"Olsaydı söylerdim."

Ses çıkarmamış çıkardıysa da ben duymamıştım.

Dün oynadığım oyuna karşılık verdiğini bilmem yaptığına göz yumacağım anlamına gelmiyordu. O sert oynuyorsa benden gelecek karşılığın kuvvetini düşünememesi beni alakadar eden bir konu değildi.

Otoparka inip her şeyi kenara attım. Bugün aylarca çalışıp kazandığım okulum ilk günüydü ve bunu bazı oyuncular yüzünden bozmaya niyetim yoktu. Kocaman bir tebessüm ile otoparktan çıkarken güzel geçeceğine inandığım güne giriş yaptım.

"A few moments later..."

♟♟♟

Bölüm Sonu...

Nasıldı Bölüm?

Demir'e sövenler derneği?

Esma ile Deniz'e benim gibi düşenler derneği?💓

Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın. Ayrıca gelişmelerden haberdar olmak için beni takip etmeyi unutmayın.💓

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, Hoşça kalın💓

 

Loading...
0%